Sezon yavaş yavaş bitmek üzere biraz geç kaldım ancak yine de bu sene ve bundan sonraki seneler birçok arkadaşın işine yarar düşüncesiyle açıyorum bu konuyu.
Bir arkadaşımla birlikte kendi aracımla 30 nisan İstanbul'dan çıkış 13 mayıs dönüş olarak yaklaşık 13 gün süren 3700 km rüya gibi bir gezi yaptım.
Tarih : 30 Nisan -13 Mayıs Rota uzunluğu: 3700 km Şehirler: : İstanbul-Bursa-İzmir-Aydın-Muğla-Antalya-Isparta-Burdur-Denizli-Uşak-İstanbul
Yanımda arkadaşım da olmasına rağmen yol boyunca ben kullandım aracı. Çünkü uzun yol tecrübesi edinmek istiyordum nitekim çok da güzel bir tecrübe oldu benim için.
Araç benzinli olduğu için biraz fazla yakmış olabilir. 3700 km için ortalama 6,5 LT/ 100 km yakmışız. Toplamda 1450 TL benzin parası harcadık.
Konaklamalar Trivago, Hotels veya Booking gibi yerlerden puanı çok kötü olmayan hostel ve pansiyon tarzı yerlerden oldu. Hepsinde kahvaltı dahil tercih ettik. Sezon dolayısıyla 2 kişi kahvaltı dahil min. 70 TL - max. 130 TL ödedik. O gün akşam nerede akşam ettiysek yemek yediğimiz yerde kalacak yerimizi ayarladık. Hiçbirini önceden ayarlamadım hepsi spontane gelişti. Yemek olarak da genellikle Foursquare den oranın iyi ve güzel yerlerini tercih ettik. Tabi pahalı olmamak koşuluyla.
O kadar çok yer gezdik ki unutmayım diye her günün akşamında gezdiğim yerleri not defterime kaydettim. Yoksa bu yazıyı o notlarıma bakmadan yazamazdım.
Sezon başlamadan gitmenin avantajları olduğu gibi dezavantajları da var tabi. Hiçbiyerde öyle kalabalık curcuna trafik keşmekeş yaşamadık. Sıra bekleme yok. Aşırı sıcaklar yok. Heryeri hiç bir sıkıntı yaşamadan gezdik. Fiyatlar inanılmaz uygun. Dezavantajlar; ancak bazen de çok tenha oluyordu bu yerler. Pek bi insan yoktu. Kaldığımız bazı otellerde biz tek kalıyorduk, o derece. Mesela Kleopatra adası (yada Sedir Adası) denen bi yer vardı hiçkimse olmadığı için tekne gitmiyordu oraya. Dolayısıyla orayı göremeden rotamıza devam ettik.
1. Gün
30 Nisanda Yenikapı'dan Yalova'ya feribot ile başladı yolculuğumuz. Daha önce Bursaya gitmiştim ancak Gölyazı ya hiç gitmemiştim. Rotamızın üzerinde diye buraya da uğradık birkaç saat ve çok da beğendim. Bence Cumalıkızık'dan daha güzel bi kasaba.
Yol üzerinde Susurluk ta Düzdağ Tost diye bi yerde tostumuzu yedik ve ayranımızı içtik. Burayı kesinlikle tavsiye ediyorum. Tost ve ayranı çok güzel ve çok ucuz.
Sonrasında yolumuza devam ederek Manisa'da Mimar Sinan'ın Egedeki tek eseri dedikleri Muradiye Cami'ne uğrayarak geceyarısı Kuşadasında konaklayacağımız yere varıyoruz.
2.Gün
Kahvaltımızın ardından Efes'e gidiyoruz. Buradan Meryem Ana'ya geçiyoruz. Daha önce geldiğim yerlerdi fakat arkadaşım için yine görmüş oldum. Efes çok büyük bi antik kent ancak ileride anlatacağım Efes den daha çok beğendiğim antik kentler de var. Kütüphane binası gerçekten güzel. Meryem Ana'ya da buraya gelinmişken tabi ki gidilmeli.
Buradan Şirince ye geçiyoruz. Benim çok hoşuma giden adı gibi bi yer Şirince. Çok güzel kafeler dükkanlar var. Çok kalabalık zamanlarda gidilmesini tavsiye etmem.
Buradan sonra St. John Bazilikası ve İsa Bey Camii gezdiğimiz yerler. Yolumuza devam ederek Kuşadası'nda Güvercin Ada'yı geziyoruz. Burada yemeğimizi yedikten sonra Güzelçamlı'da konaklayacağımız yere gidiyoruz.
Kuşadası'na gelenlerin mutlaka görmesi gereken yerdir Dilek yarımadası. Doğa ile iç içe bir tarafınız mavi bir tarafınız yeşil el değmemiş bir güzellik. Denizi çok güzel. Milli park olduğu için giriş 10 TL. Girmeden hemen önce de Zeus mağarası nı görün.
Burada birkaç saat yüzüp dinlendikten sonra Priene Antik kenti, Milet Ören yeri gezdiğimiz yerler. Ardından Didim'de Apollon Tapınağı.
Didim'de akşam yemeğimizi yedikten sonra konaklamayı Akyaka'da yapmayı planlıyoruz ve yola devam ediyoruz.
4. Gün
Akyaka Muğla nin en beğendiğim yerlerinden biri oldu. Eski tarz evleri, canlı geceleri ve Azmak nehri ile herkesin görmesi gereken bı yer bence. Azmak Nehri nde bir tekne turu muhakkak yapın.
Datça ya doğru rotamiza devam ediyoruz. Datca ya haritadan bakarsanız baya uçta olduğunu görürsünüz. Oraya giderken yol benim için değişik bir tecrübe oldu çok virajlı ve dağlık. En uçtaki Knidos antik kentini gezdik. Ulasimi biraz zor olsa da. Tepeden manzaraya bakmak çok keyifli idi.
Burayı da gezdikten sonra Datça merkeze dönerken çok güzel bükler vardı. Hatırladığım Palamutbuku idi. Datça ya girmeden Eski Datça dediklere yere gittik Alaçatı gibi şirin yapıların olduğu güzel bir yerdi. Datça Sofrası adlı mekanı da ayrıca tavsiye ederim. < Resime gitmek için tıklayın >
Datça yi da gezdikten sonra İçmeler e doğru yol alıyoruz.
5. Gün
İçmeler de Muğla nin en beğendiğim yerlerinden biri oldu diyecem ama gerçekten Muğla nin her yeri ayrı bir güzel. Sahili ile, gece canlılığıyla, ortasından geçen deresi ile cennet gibiydi sanki.
Buradan Turunç koyuna giderken tesadüfen Turgut şelalesi diye bir tabela gördük ve girdik. İyi ki de girmisiz. Sanki saklı bir cennet burası da. Çok güzel bir doğal güzellik.
Turunç koyu da gittiğimiz en canlı yerlerden biri idi. Turist oranı çok fazla. Marmaris merkezi beklediğimden daha büyük. Koca bir şehir gibi idi. Sahili guzeldi ama. Buradan Dalyan daki Kaunos antik kentine devam ediyoruz. Akşam 7 gibi antik kenti de bitirdikten sonra konaklayacagimiz Dalyan i navigasyona girdim. Fakat o da ne kus ucusu 3-5 km lik yol için bütün nehrin etrafını dolaştırıp bana 1,5 saat süre verdi akşamın bir vakti. Neyse ki Allah'tan tek arabalık feribotlar oluyormuş orda karşıya geçmek için. Taksi gibi çağırınca hemen geliyorlar. Akşamı da Dalyan da konaklıyoruz.
Dalyan da Ege'nin farklı yerlerinden biri. Dalyan Nehri kıyısında çok güzel oteller, restaurantlar, cafeler mevcut. Olmazsa olmazlardan Dalyan tekne turumuzu yapıyoruz. Vaktimiz çok olmadığı için tabi ki sadece İztuzu'na gidiyoruz. Mevsimi olmadığı için Caretta Caretta ları göremiyoruz. Plaj bildiğim kadarıyla 8-9 km uzunluğa sahip ancak deniz çok dalgalı idi. Tekne ile tekrar Dalyan'a dönüp oradan Köyceğiz'e geçiyoruz. Köyceğiz'de Yuvarlak Çay denen yere gidiyoruz. Birkaç mekan mevcut orada çay üzerinde ve oturdukça oturası gelen türden yerler. Biz fazla aç olmadığımız için atıştırmalık birşeyler sordum gözleme gibi. Eleman da yok dedi ama ben size ortaya ufak bi Oğlak tandır yaptırayım abi şu an mevsimi dedi. Biz de iyi madem gelmişken yiyelim dedik. Koca oğlağı getirdi. Yanında kızartma salata falan. 170 TL gibi bi hesap ödemiştim atıştırma için hiç unutmuyorum :) Buraya gelenlerin de mutlaka yapması gereken şey çayın üzerinde salıncağa binmek tabi ki. Çok eğlenceli idi.
Köyceğiz'den sonra Antalya Kaş'a gidiyoruz. Kaş'a varmadan Patara Antik Kenti'ni geziyoruz ve buradan Patara plajı'na geçiyoruz. İkisinin de girişi aynı yerde zaten ve giriş 10 TL idi. Patara plajı dünyanın en uzun plajlarından biri. 12 km uzunluğa sahip ve günbatımını seyretmek için çok güzel bi yer. < Resime gitmek için tıklayın >
Kaş'a doğru giderken yol üzerinde Kaputaş Plajı'nı görüyorsunuz ve bu plaj da dünyaca ünlü plajlarımızdan biri. Çok büyük bi yer değil baya ufak. Biz o kadar merdiven için aşağıya inmedik ama yukarıdan çok güzel görünüyordu. Kaş'ta yerimizi ayarladıktan sonra Kaş'ı geziyoruz akşam. Çok büyük bi yer değil ancak güzel bi yer. Antik tiyatrosundan manzarayı izlemek doyumsuz.
Kaş'tan sonra Myra Antik Kenti'ni ziyaret ediyoruz. Myra Likya Uygarlığının en büyük 3 devletinden biriymiş. İçerideki kabartma heykeller ve kral mezarları çok etkileyici idi. Buradan Adrasan Koyu'na gidiyoruz. Adrasan tam kafa dinlemelik bir yer. Uzun bir süre ayrılamadım buradan hatta. Adrasan'dan Olimpos Antik Kenti'ne gidiyoruz. Doğa içinde çok etkileyici bir antik kent burası da ve sonu Olimpos plajına çıkıyor. Buradan da Çıralı'daki Yanartaş'ı ziyaret ediyoruz. Dağın içinden çıkan ve yüzyıllardır sönmeyen ateşe sahip. Arabadan ayrıldıktan sonra 1 km dağ yolu çıkmanız gerekiyor. Kemer'e doğru devam ederken yol üzerinde Ulupınar Kayalar Restaurant'ta yiyoruz yemeğimizi. Hem lezzet hem fiyat olarak burayı tavsiye ederim ki bunu kalabalıklığından da anlayabilirsiniz. Konaklamamızı Kemer'de yapıyoruz. Burada Türk'ten çok Rus var zaten. Disco lar Barlar beach ler falan başka bi ülkedeymişsiniz hissi veriyor.
8. Gün
Sabah kahvaltımızdan sonra Phaselis Antik kentini ziyaret ediyoruz. Burası da Olimpos gibi deniz kıyısında güzel bi antik kent. Dünyaca ünlü Tahtalı Teleferiği'ne binmek için anayoldan 7 km tepeye çıkıyoruz. Fiyatı 70 TL idi ancak kesinlikle tavsiye etmişlerdi bana. Fakat hava kapalı olduğu için vazgeçiyoruz.
Kemer Göynük Kanyonu'na gidiyoruz. Kanyonun girişine kadar 2 km lik bir yürüme yolu mevcut. Kanyonun asıl girişi profesyonel işi olduğu için girmiyoruz. Girmeseniz bile bu kanyona gelmenizi tavsiye ederim.
Buradan Termessos Antik Kenti'ne geçiyoruz. En etkilendğim antik kentlerden biri burası. Milli park içerisinde baya tepede bi yer. İskender'in bile gelip fethedemediği bu şehri o zaman insanlar nasıl kurmuşlar diye hayret ediyor insan. Doğa içinde mükemmel bir manzarası var.
Buranın yakınındaki Karain Mağarası'na geçiyoruz. Mağara çok etkileyici değil ancak 500.000 yıl önce burada insanların yaşadığına dair buluntular mevcutmuş. Akşam konaklamak için Antalya merkeze gidiyoruz. Burada Kaleiçi, Yivli Minare ve Hadrian Kapısı'nı geziyoruz. < Resime gitmek için tıklayın >
Edit: Yazı beklediğimden uzun sürdüğü için kalanına ara ara devam edeceğim. Konu için tavsiyelerinize uyabilirim. 3 tane resim ekleyebildim. Maximum dosya boyutuna ulaşıldı deyip hata verdi.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi atom-karınca -- 23 Eylül 2018; 14:45:4 >
Bir arkadaşımla birlikte kendi aracımla 30 nisan İstanbul'dan çıkış 13 mayıs dönüş olarak yaklaşık 13 gün süren 3700 km rüya gibi bir gezi yaptım.
Tarih : 30 Nisan -13 Mayıs
Rota uzunluğu: 3700 km
Şehirler: : İstanbul-Bursa-İzmir-Aydın-Muğla-Antalya-Isparta-Burdur-Denizli-Uşak-İstanbul
Yanımda arkadaşım da olmasına rağmen yol boyunca ben kullandım aracı. Çünkü uzun yol tecrübesi edinmek istiyordum nitekim çok da güzel bir tecrübe oldu benim için.
Araç benzinli olduğu için biraz fazla yakmış olabilir. 3700 km için ortalama 6,5 LT/ 100 km yakmışız. Toplamda 1450 TL benzin parası harcadık.
Konaklamalar Trivago, Hotels veya Booking gibi yerlerden puanı çok kötü olmayan hostel ve pansiyon tarzı yerlerden oldu. Hepsinde kahvaltı dahil tercih ettik. Sezon dolayısıyla 2 kişi kahvaltı dahil min. 70 TL - max. 130 TL ödedik.
O gün akşam nerede akşam ettiysek yemek yediğimiz yerde kalacak yerimizi ayarladık. Hiçbirini önceden ayarlamadım hepsi spontane gelişti. Yemek olarak da genellikle Foursquare den oranın iyi ve güzel yerlerini tercih ettik. Tabi pahalı olmamak koşuluyla.
O kadar çok yer gezdik ki unutmayım diye her günün akşamında gezdiğim yerleri not defterime kaydettim. Yoksa bu yazıyı o notlarıma bakmadan yazamazdım.
Sezon başlamadan gitmenin avantajları olduğu gibi dezavantajları da var tabi. Hiçbiyerde öyle kalabalık curcuna trafik keşmekeş yaşamadık. Sıra bekleme yok. Aşırı sıcaklar yok. Heryeri hiç bir sıkıntı yaşamadan gezdik. Fiyatlar inanılmaz uygun. Dezavantajlar; ancak bazen de çok tenha oluyordu bu yerler. Pek bi insan yoktu. Kaldığımız bazı otellerde biz tek kalıyorduk, o derece. Mesela Kleopatra adası (yada Sedir Adası) denen bi yer vardı hiçkimse olmadığı için tekne gitmiyordu oraya. Dolayısıyla orayı göremeden rotamıza devam ettik.
1. Gün
30 Nisanda Yenikapı'dan Yalova'ya feribot ile başladı yolculuğumuz. Daha önce Bursaya gitmiştim ancak Gölyazı ya hiç gitmemiştim. Rotamızın üzerinde diye buraya da uğradık birkaç saat ve çok da beğendim. Bence Cumalıkızık'dan daha güzel bi kasaba.
< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >
Yol üzerinde Susurluk ta Düzdağ Tost diye bi yerde tostumuzu yedik ve ayranımızı içtik. Burayı kesinlikle tavsiye ediyorum. Tost ve ayranı çok güzel ve çok ucuz.
< Resime gitmek için tıklayın >
Sonrasında yolumuza devam ederek Manisa'da Mimar Sinan'ın Egedeki tek eseri dedikleri Muradiye Cami'ne uğrayarak geceyarısı Kuşadasında konaklayacağımız yere varıyoruz.
2.Gün
Kahvaltımızın ardından Efes'e gidiyoruz. Buradan Meryem Ana'ya geçiyoruz.
Daha önce geldiğim yerlerdi fakat arkadaşım için yine görmüş oldum. Efes çok büyük bi antik kent ancak ileride anlatacağım Efes den daha çok beğendiğim antik kentler de var. Kütüphane binası gerçekten güzel. Meryem Ana'ya da buraya gelinmişken tabi ki gidilmeli.
< Resime gitmek için tıklayın >
Buradan Şirince ye geçiyoruz. Benim çok hoşuma giden adı gibi bi yer Şirince. Çok güzel kafeler dükkanlar var. Çok kalabalık zamanlarda gidilmesini tavsiye etmem.
< Resime gitmek için tıklayın >
Buradan sonra St. John Bazilikası ve İsa Bey Camii gezdiğimiz yerler. Yolumuza devam ederek Kuşadası'nda Güvercin Ada'yı geziyoruz. Burada yemeğimizi yedikten sonra Güzelçamlı'da konaklayacağımız yere gidiyoruz.
< Resime gitmek için tıklayın >
3. Gün
Kuşadası'na gelenlerin mutlaka görmesi gereken yerdir Dilek yarımadası. Doğa ile iç içe bir tarafınız mavi bir tarafınız yeşil el değmemiş bir güzellik. Denizi çok güzel. Milli park olduğu için giriş 10 TL. Girmeden hemen önce de Zeus mağarası nı görün.
Burada birkaç saat yüzüp dinlendikten sonra Priene Antik kenti, Milet Ören yeri gezdiğimiz yerler. Ardından Didim'de Apollon Tapınağı.
< Resime gitmek için tıklayın >
< Resime gitmek için tıklayın >
Didim'de akşam yemeğimizi yedikten sonra konaklamayı Akyaka'da yapmayı planlıyoruz ve yola devam ediyoruz.
4. Gün
Akyaka Muğla nin en beğendiğim yerlerinden biri oldu. Eski tarz evleri, canlı geceleri ve Azmak nehri ile herkesin görmesi gereken bı yer bence. Azmak Nehri nde bir tekne turu muhakkak yapın.
< Resime gitmek için tıklayın >
< Resime gitmek için tıklayın >
Datça ya doğru rotamiza devam ediyoruz. Datca ya haritadan bakarsanız baya uçta olduğunu görürsünüz. Oraya giderken yol benim için değişik bir tecrübe oldu çok virajlı ve dağlık. En uçtaki Knidos antik kentini gezdik. Ulasimi biraz zor olsa da. Tepeden manzaraya bakmak çok keyifli idi.
Burayı da gezdikten sonra Datça merkeze dönerken çok güzel bükler vardı. Hatırladığım Palamutbuku idi.
Datça ya girmeden Eski Datça dediklere yere gittik Alaçatı gibi şirin yapıların olduğu güzel bir yerdi. Datça Sofrası adlı mekanı da ayrıca tavsiye ederim.
< Resime gitmek için tıklayın >
Datça yi da gezdikten sonra İçmeler e doğru yol alıyoruz.
5. Gün
İçmeler de Muğla nin en beğendiğim yerlerinden biri oldu diyecem ama gerçekten Muğla nin her yeri ayrı bir güzel. Sahili ile, gece canlılığıyla, ortasından geçen deresi ile cennet gibiydi sanki.
< Resime gitmek için tıklayın >
Buradan Turunç koyuna giderken tesadüfen Turgut şelalesi diye bir tabela gördük ve girdik. İyi ki de girmisiz. Sanki saklı bir cennet burası da. Çok güzel bir doğal güzellik.
< Resime gitmek için tıklayın >
< Resime gitmek için tıklayın >
Turunç koyu da gittiğimiz en canlı yerlerden biri idi. Turist oranı çok fazla.
Marmaris merkezi beklediğimden daha büyük. Koca bir şehir gibi idi. Sahili guzeldi ama.
Buradan Dalyan daki Kaunos antik kentine devam ediyoruz. Akşam 7 gibi antik kenti de bitirdikten sonra konaklayacagimiz Dalyan i navigasyona girdim. Fakat o da ne kus ucusu 3-5 km lik yol için bütün nehrin etrafını dolaştırıp bana 1,5 saat süre verdi akşamın bir vakti. Neyse ki Allah'tan tek arabalık feribotlar oluyormuş orda karşıya geçmek için. Taksi gibi çağırınca hemen geliyorlar. Akşamı da Dalyan da konaklıyoruz.
< Resime gitmek için tıklayın >
6. Gün
Dalyan da Ege'nin farklı yerlerinden biri. Dalyan Nehri kıyısında çok güzel oteller, restaurantlar, cafeler mevcut. Olmazsa olmazlardan Dalyan tekne turumuzu yapıyoruz. Vaktimiz çok olmadığı için tabi ki sadece İztuzu'na gidiyoruz. Mevsimi olmadığı için Caretta Caretta ları göremiyoruz. Plaj bildiğim kadarıyla 8-9 km uzunluğa sahip ancak deniz çok dalgalı idi. Tekne ile tekrar Dalyan'a dönüp oradan Köyceğiz'e geçiyoruz.
Köyceğiz'de Yuvarlak Çay denen yere gidiyoruz. Birkaç mekan mevcut orada çay üzerinde ve oturdukça oturası gelen türden yerler. Biz fazla aç olmadığımız için atıştırmalık birşeyler sordum gözleme gibi. Eleman da yok dedi ama ben size ortaya ufak bi Oğlak tandır yaptırayım abi şu an mevsimi dedi. Biz de iyi madem gelmişken yiyelim dedik. Koca oğlağı getirdi. Yanında kızartma salata falan. 170 TL gibi bi hesap ödemiştim atıştırma için hiç unutmuyorum :) Buraya gelenlerin de mutlaka yapması gereken şey çayın üzerinde salıncağa binmek tabi ki. Çok eğlenceli idi.
< Resime gitmek için tıklayın >
Köyceğiz'den sonra Antalya Kaş'a gidiyoruz. Kaş'a varmadan Patara Antik Kenti'ni geziyoruz ve buradan Patara plajı'na geçiyoruz. İkisinin de girişi aynı yerde zaten ve giriş 10 TL idi. Patara plajı dünyanın en uzun plajlarından biri. 12 km uzunluğa sahip ve günbatımını seyretmek için çok güzel bi yer.
< Resime gitmek için tıklayın >
Kaş'a doğru giderken yol üzerinde Kaputaş Plajı'nı görüyorsunuz ve bu plaj da dünyaca ünlü plajlarımızdan biri. Çok büyük bi yer değil baya ufak. Biz o kadar merdiven için aşağıya inmedik ama yukarıdan çok güzel görünüyordu.
Kaş'ta yerimizi ayarladıktan sonra Kaş'ı geziyoruz akşam. Çok büyük bi yer değil ancak güzel bi yer. Antik tiyatrosundan manzarayı izlemek doyumsuz.
< Resime gitmek için tıklayın >
7. Gün
Kaş'tan sonra Myra Antik Kenti'ni ziyaret ediyoruz. Myra Likya Uygarlığının en büyük 3 devletinden biriymiş. İçerideki kabartma heykeller ve kral mezarları çok etkileyici idi.
Buradan Adrasan Koyu'na gidiyoruz. Adrasan tam kafa dinlemelik bir yer. Uzun bir süre ayrılamadım buradan hatta.
Adrasan'dan Olimpos Antik Kenti'ne gidiyoruz. Doğa içinde çok etkileyici bir antik kent burası da ve sonu Olimpos plajına çıkıyor.
Buradan da Çıralı'daki Yanartaş'ı ziyaret ediyoruz. Dağın içinden çıkan ve yüzyıllardır sönmeyen ateşe sahip. Arabadan ayrıldıktan sonra 1 km dağ yolu çıkmanız gerekiyor. Kemer'e doğru devam ederken yol üzerinde Ulupınar Kayalar Restaurant'ta yiyoruz yemeğimizi. Hem lezzet hem fiyat olarak burayı tavsiye ederim ki bunu kalabalıklığından da anlayabilirsiniz.
Konaklamamızı Kemer'de yapıyoruz. Burada Türk'ten çok Rus var zaten. Disco lar Barlar beach ler falan başka bi ülkedeymişsiniz hissi veriyor.
8. Gün
Sabah kahvaltımızdan sonra Phaselis Antik kentini ziyaret ediyoruz. Burası da Olimpos gibi deniz kıyısında güzel bi antik kent. Dünyaca ünlü Tahtalı Teleferiği'ne binmek için anayoldan 7 km tepeye çıkıyoruz. Fiyatı 70 TL idi ancak kesinlikle tavsiye etmişlerdi bana. Fakat hava kapalı olduğu için vazgeçiyoruz.
< Resime gitmek için tıklayın >
Kemer Göynük Kanyonu'na gidiyoruz. Kanyonun girişine kadar 2 km lik bir yürüme yolu mevcut. Kanyonun asıl girişi profesyonel işi olduğu için girmiyoruz. Girmeseniz bile bu kanyona gelmenizi tavsiye ederim.
< Resime gitmek için tıklayın >
Buradan Termessos Antik Kenti'ne geçiyoruz. En etkilendğim antik kentlerden biri burası. Milli park içerisinde baya tepede bi yer. İskender'in bile gelip fethedemediği bu şehri o zaman insanlar nasıl kurmuşlar diye hayret ediyor insan. Doğa içinde mükemmel bir manzarası var.
< Resime gitmek için tıklayın >
Buranın yakınındaki Karain Mağarası'na geçiyoruz. Mağara çok etkileyici değil ancak 500.000 yıl önce burada insanların yaşadığına dair buluntular mevcutmuş.
Akşam konaklamak için Antalya merkeze gidiyoruz. Burada Kaleiçi, Yivli Minare ve Hadrian Kapısı'nı geziyoruz.
< Resime gitmek için tıklayın >
Edit: Yazı beklediğimden uzun sürdüğü için kalanına ara ara devam edeceğim. Konu için tavsiyelerinize uyabilirim.
3 tane resim ekleyebildim. Maximum dosya boyutuna ulaşıldı deyip hata verdi.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi atom-karınca -- 23 Eylül 2018; 14:45:4 >