Merhaba arkadaşlar, Benim evin odalarının planı ekteki krokideki gibi. < Resime gitmek için tıklayın > Evin 1 numaralı odasının cephesi kuzey-batı yönündedir, diğerleri de ona göre... Evde 9 sene önce tadilat yapıldı çoğu bölgesine içten mantolama yapıldı. (Plandaki yeşil renkli duvarlar). Tadilattan önce ısınma problemi yaşadığım 2 numaralı odaya, daha önce banyoda bulunan 2 numaralı panel radyatör taşınarak ilave edildi. Banyoya ise 120x60 cm ebadında Artepan Kromajlı Havlupan takıldı. Bu haliyle (banyo hariç) ısınma probleminin çözüldüğünü düşünüyordum. Çünkü çocuk olana kadar tüm kapılar açık oluyordu. Haliyle odalar arası ısı farklılığı pek belli olmuyordu. Banyoda ısınma probleminin olma sebebi, havlupanın üstünün daima havlular, bornozlar, lifler vb. ile kaplı olması. Haftada 2 kez kullanılan ayak havlusu bile sürekli asılı durumda. Bunu engelleyemiyoruz. Banyonun 2 duvarı soğuk duvar, balkona ve apartman boşluğuna bakıyor, kapısı da sürekli kapalı. Çocuk olduktan sonra kapılar kapanmaya başlayınca ısınma farklarını görmeye başladık. Buna birkaç sene önce kombideki pislik tutucunun dolması da eklenince resimdeki kalorifer hattının en ucunda yer alan havlupan ve 4 numaralı petek neredeyse hiç ısınmaz oldu. Pislik tutucuyu temizledim; odalara giden kalorifer hattı üzerindeki 1, 2, ve 3. peteklere redüksiyon uyguladım (vanalarını kıstım). Ayrıca, mutfaktan salona doğru devam eden diğer kalorifer hattı boyunca, mutfaktaki 5 no'lu petek ve salondaki (resimde görünmeyen) sıradaki ilk peteğe de redüksiyon uyguladım. Artık peteklerin ve havlupanın ısınma problemi yok, ateş gibi oluyorlar. Gelelim, güncel şikayetime: - 3 Numaralı balkonlu oda zayıf ısınıyor. - Banyo zayıf ısınıyor. Havlupanın üstüne birşey asılmasa bile komsi-komsa. 1 ve 2 numaralı odalar ile mutfak oldukça iyi ısınıyor. Özellikle çocukları yıkarken banyoya elektrikli ısıtıcı ile takviye yapmak gerekiyor. Banyodaki soğuk algısını artıran en önemli etken ise emayeden yapılma eski tip gömme küvetin balkona paralel olarak apartman boşluğuna bakan köşede yer alması. Buzz gibi orası... Aslında banyonun diğer odalardan biraz daha fazla ısınmasını isterim, çünkü hem dış cepheden pek bir koruması yok, hem de kötü koku ve rutubet olmasın diye havalandırma penceresinin sıklıkla açılıyor olmasından dolayı ısı kaybı fazla. Bu soruna bir çözüm arıyorum ama önce kırmızı çizgilerimden bahsetmek istiyorum: - Banyo fayanslarından son bulabildiğim birkaç taneyi de havlupan taktırırken kullandım, yedek fayans elimde kalmadı. O nedenle banyoda fayans kırmak demek, banyoyu komple tadilata sokmak demektir; asla istemiyorum. Elektrikli ısıtıcımı kullanırım daha iyi. - Odalarda içten mantolama olduğu için yeşil renkli duvarlara normal durumda ağır birşey monte edilemez. Kalorifer peteklerinin askı kancaları için ise duvarda denk düştüğü bölgede özel tertibat alındı ve mantolama öyle yapıldı. O nedenle, sözgelimi 4 numaralı peteğin boyunu uzatmak istesem askı kancasının yerinin değişmesi gerekeceğinden özel tertibattan faydalanamam ve montajını yapamam. (Normal duvar olsa, 140 cm'e kadar uzatabilirim.) Mantolamalı duvarda tadilat yapmayı da düşünmüyorum. - Olabildiğince pratik ve ucuz bir çözüm arıyorum. Çözüm için aklıma gelenler: 1- 3 numaralı odadaki 4 numaralı panel radyatörü, ebadını değiştirmeden (100x60 cm) tip 33 ile değiştirmek. Böylece askı kancalarıyla oynama yapmadan, teorik olarak %42 daha fazla ısınma sağlayabilirim. 2- Havlupanın solunda, kolona kadar 37 cm boşluk var. Havlupanı bir 10-15 cm sağa kaydırıp, soldaki boşluğu genişletip, oraya 40x90 cm ebadında (eni dar, yüksekliği fazla) tip 22 bir panel yerleştirmeyi düşünüyorum (Başka dikey paneller de olabilir). Duvardaki vanalardan bir T ile dıştan boru çekerek hem paneli hem de havlupanı beslemeyi düşünüyorum. Ya da bu tip bir bağlantı sorun olursa, havlupanı iptal edip, oraya alttan beslemeli uygun bir panel de koyabilirim. (Ama o panelin de üstüne illa ki havlu atmak isteyen çıkar, o nedenle kalabiliyorsa havlupan kalsın.) 3- 1, 3, ve 5 no'lu peteklere termostatlı vana koymayı düşünüyorum. (Termostatlı vana kaçadır ki?) Değerli ustalarım, üstadlarım bu konuda bana nasıl bir tavsiyede bulunabilirler? Yardımlarınız için şimdiden çok teşekkürler. Not-1: Kombim, Buderus U122 Akıllı Hermetik kombi. Oda termostatı olan ERC kumanda paneli ise giriş holü yazan kısımda, mutfak kapısının hemen dışında. Not-2: Planda görünmüyor ama giriş holünde odaların tam aksi istikameti (mutfak duvarının arkası) salondur. Kombiden çıkan 2. bir kalorifer hattı üzerinde sırasıyla, mutfaktaki 5 no'lu petek + 50x60 cm + 250x60 cm + 100x60 cm şeklinde salondaki petekler mevcut. |
Arabamın 60bin bakmını yapan Renault Yetkili Servisini kınıyorum. Çünkü, Zaten standart prosedürde olmasına rağmen özellikle değiştirilmesini üstüne basa basa tembihlediğim ve parasını da tastamam aldıkları halde (Toplam 1200 TL bakım parası aldılar), Otomatik Şanzıman Yağını, a) Ya hiç değiştirmediler, b) Ya da daha kötüsü, evsafı bozuk, ne idüğü belirsiz bir yağla değiştirdiler. Bunlardan birinden biri mutlaka doğru... Yine de verilmiş sadakam varmış ki araba çok nazik kullanılan bir bayan arabası, genelde tek kişi kullanıyor ve uzun süreli rölanti beklemelerinde vites N'ye alınıyor. O nedenle şanzımanda herhangi bir sıkıntı yok. Yine verilmiş sadakam varmış ki 80bindeki arabamın (daha 20bin km olmuş) şanzıman yağının çamur rengine dönmüş olduğunu farkettim. Çünkü Megane 2'lerin otomatik şanzıman yağ seviye çubuğu yok. Yani sıradan bir kullanıcının yağın hem seviyesini hem de evsafını kontrol etme şansı yok. Zaten başka bir husustan dolayı (ki o da ayrı bir şikayet konusu olur ya) 60bin bakımını yapan bu Yetkili Servisten memnun kalmadığım için aracımı Özel bir Renault Servisine götürdüm ve orada lifte kaldırıp kontrol edince durumu farkettim. Aslında aracın çekişinde zayıflama ve viteslerde tepkisizlik olduğundan şüpheleniyordum ama hemen bir günden diğerine değil de uzun zaman içinde olan bir değişiklik olduğundan her zaman için "Acaba bana mı öyle geliyor?.." diye de düşündüğüm oluyordu. Çünkü viteslerde fonksiyonel bir bozulma yoktu, sadece biraz tepkisizlik var gibiydi. Şanzımanın tesadüfen, biraz da ısrar neticesinde yağını kontrol ettirip bulanık çamurlu su rengi bir sıvıyla karşılaşınca şok oldum. 20bin km içinde Dexron 3G standardına sahip bir şanzıman yağının, hiçbir zorlamaya maruz kalmadan, ve beklemelerde sürekli N'ye alınarak kullanıldığı halde bulanık çamurlu su haline gelmesi normal midir?.. Eğer bunun cevabı hayır ise, o zaman yukarıdaki 2 durumdan birisi geçerli demektir ve ben bu RENAULT YETKİLİ SERVİSİNİ KINIYORUM. Siz siz olun aracınızın başında bulunun ve yapılan işlemi gözünüzle görün. |
Fiyatlar bu denli şişmiş iken hala araç satılabiliyor olmasının nedeni sizce nedir? Siz ne düşünürsünüz bilemem, ama gördüğüm kadarıyla fiyatlar felaket şişmiş durumda. Bazı modellerin bizdeki vergisiz (fabrika çıkış) fiyatları bile bazı diğer ülkelerdeki vergi bindirilmiş perakende fiyatlardan daha yüksek. Talep oldukça fiyatın fırlayabileceğini anlıyorum da... Bu şartlar altında, insanların araç almaktaki motivasyonunu hiç anlayamıyorum. Sizce ne olur bu balon? patlar mı? Yoksa şiştikçe şişer, millet de kuzu kuzu katlanır mı? Bugün 70bine sıfır alan birisi yarın 40-45'e aynı arabanın sıfır satıldığını görse ne düşünür? Hele ki borcu bitmemiş hala taksidi ödeniyorken?.. Bugün 40bine birkaç yıllık 2. el alan birisi yarın aynı fiyata sıfır alınabildiğini görürse ne hisseder? Fiyat balon patlamaz, sonsuz bir kudretle şişmeye devam ederse yukarıdaki senaryo hiç yaşanmaz. Ama böyle devam eder mi? Ya patlarsa?.. |
Bence hiç değil! Şuradaki habere ve özellikle resimlere bir bakar mısınız: http://www.nethaber.com/Toplum/153686/Kaygan-zeminde-tutunamayan-otobus-YON Otobüsün camı bile kırılmamış ama 39 yaralı var. Zaten kapasitesi ne kadar ki?.. 44 koltuk ve 3 mürettebat toplam 47 kişi... O da tam kapasite dolu olursa... Sizin anlayacağınız, bu otobüsteki herkes yaralanmış. Peki neden böylesine vahim bir tablo var?.. Bir arabada böylesine hafif hasarlı kaza görsek kimsenin yaralanmasını beklemeyiz... Ama kazaya karışan otobüs olunca herkes yaralanmış... Neden?.. Bunun çok basit bir açıklaması var: Çünkü otobüste emniyet kemeri olayı yok, takmak zorunlu değil, kimse kontrol etmiyor, mekanizması bile yok. Aynen uçaklarda olduğu gibi, Otobüslerde de emniyet kemeri zorunluluğu getirilmeli ve başüstü eşya gözleri mutlaka kapaklı olmalı. |
Alıntıdır! (Kaynak:http://www.nethaber.com/Yazarlar/153671/Polis-dolmusculara-CEZA-yaziyor-Ceza) Polis dolmuşçulara CEZA yazıyor: Ceza yiyen minibüscü KENDİSİNİ YAKMAK için aracının tepesine çıkıyor AMMAN ALLAHIM! Minibüscü ve dolmuşcu esnafı için hiç üzülmedim. Aman Allahım 'şaşkınlığı', polisin bu konuda harekete geçmesine gösterilen bir şaşkınlıktır: Nihayet, yani... Sıcak olay bu: Alınan bilgiye göre, Gebze-Harem hattında çalışan bir yolcu minibüsüne, ayakta yolcu taşıdığı gerekçesiyle sabah saatlerinde 300 TL para cezası verildi. Cezaya kızan sürücü, E-5 Karayolu Kadıköy Uzunçayır mevkiinde yol kenarına çektiği minibüsünün üzerine çıktı. Olay yerine gelen polis sürücüyü ikna etmeye çalışırken, öfkeli sürücü elindeki benzin bidonunu araca dökerek ateş vereceği tehdidinde bulundu. Polisin ikna çabaları sonuç vermezken, olay yerine itfaiye ekipleri çağrıldı. Bu sırada olayı haber alan diğer minibüs sürücüleri de destek için aynı yerde toplandı. Öfkeli sürücü elindeki benzin bidonunu minibüsün üzerine dökerek ateş vermeye çalıştı. İtfaiye ekipleri ise sürücüye suyla müdahale etti. İtfaiyenin müdahalesi sonrası minibüsçülerle, polis ve itfaiye ekipleri arasında arbede yaşandı. Bu konuda acıma duygularımın harekete geçeceğini hiç sanmıyorum... İstanbul trafiğini terörize eden en 'büyük' gruba karşı, trafik polislerinin harekete geçmiş olmasını ancak 'memnuniyetle' karşılayabilirim... Lütfen! Sadece fazla yolcu için değil... Sürekli taciz ederek (erkek - kadın farketmiyor) araçlarını kullandıkları için... Trafik kavgalarına 'sürü' halinde çullandıkları için... Emniyet şeridi kuralına asla uymadıkları için... Milimetrik, tampon tampona yakın takip yaptıkları için... Olur olmaz her yerde yolcu indirip bindirdikleri için... Trafiğin ahlakını bozdukları, yolları terörize ettikleri için... Araçlarının içinde insan değil de 'hayvan' taşıyormuş gibi hareket ettikleri için... Yasağa rağmen, araçlarının içinde habire sigara tüttürdükleri, hatta bira içtikleri için... Ayakkabılarını çıkartıp, araç içini tahammül ötesi bir kokuyla doldurdukları için... (Ter kokusuna değinmiyorum bile) Bozuk para bulundurması 'zorunlu' kişi kendileri değil de müşterilerymiş gibi davrandıkları için... De onları CEZALANDIRIN... NEVZAT BASIM NOTLAR: Ekmek parası için 'edebiyle' çalışan esnaf, kutsalımızdır. Ekmek parası, zaten kutsal... Ama her nasılsa olmuş, nerede ŞÜKÜRSÜZ varsa, hepsi dolmuş şöförü olmuş... Bu kadar kapsamlı 'genelleme' yapıyoruz: İSTİSNALARINI görmüşlüğümüz çok azdır... Bir gün bir siyasi parti lideri, bir emniyet müdürü, bir vali, trafiğin ahlakını bozanlara takacak, onların 'halkla ilişkilerine' dokunarak, hayatımızdaki en büyük sorunu çözecek, yaşam kalitemizi artıracak dye hala UMMAKTAYIZ... HABERİN TAMAMI BÖYLE: Kadıköy - Gebze hattında çalışan minibüsçüler, Ankara yolunu çift taraflı trafiğe kapattı. Gidiş-geliş her iki yönde de uzun araç kuyrukları oluştu. Minibüsçülerin eylemi saatler sonra sona erdi. Sürekli ceza yediklerini öne süren bir minibüsçünün 34 M 5750 plakalı minibüsün üstüne elindeki benzin bidonuyla çıkıp kendisini yakacağı tehdidiyle başlattığı eylem kısa sürüde büyüdü. Otosan Köprüsü altında başlayan eylem, diğer minibüsçülerin de katılımıyla genişledi. Minibüsçüler, her iki yönde de araçları ile yolu trafiğe kapattı. Hafta başı olması nedeniyle yoğunluk yaşanan Boğaziçi Köprüsü yolu, eylem nedeniyle kitlenme noktasına geldi. Ayakta yolcu aldıkları gerekçesiyle kesilen trafik cezalarını protesto eden Gebze-Harem hattında çalışan minibüs sürücülerinin Kadıköy'deki eylemi sona erdi. E-5 Karayolu Otosan mevkisinde bir minibüs sürücüsünün de kendini yakmaya çalıştığı eyleme katılan sürücüler, karayolunu gidiş-geliş istikametinde trafiğe bir süre kapattı. Araçlarından inerek alkışlarla ayakta yolcu alınmasına kesilen cezaları protesto eden sürücüler, polis ekiplerinin uyarısı sonucu yolu trafiğe açtı. Minibüs sürücülerinin eylemi boyunca karayolunda kilometrelerce kuyruk oluşurken, özel araç sürücülerinin de eyleme tepki verdiği görüldü. Ayrıca otobüslerde bulunan yolcular da yola yürüyerek devam etti. Bu arada, kendini yakmaya çalışan minibüs sürücüsü gözaltına alındı. Öte yandan eylem sırasında minibüslerin karıştığı küçük çaplı kazada hafif yaralanan bir kişiye olay yerindeki sağlık ekipleri müdahale etti. |
Yer Ataşehir'deki "Renault MAIS Anadolu Şube Müdürlüğü"... Birkaç gün önce 2006 Megan II aracımın 60bin bakımını yaptırmak üzere telefonla bu sabah saat 9 için randevu aldım. Telefonda aracın LPG'li olduğunu da açık açık belirttim. Bu sabah saat 9'da aracı bakıma götürdüm. LPG'li olduğu gerekçesiyle almadılar. Dediklerine göre "MAIS Genel merkezinden böyle bir talimat varmış; LPG'li araçların servislere alınması yasakmış!" Telefonda söylediğimizde niye sorun etmediniz de şimdi sorun çıkarıyorsunuz dediğimizde ise "Hayır telefonda söylemediniz!" diyerekten de bizi bir güzel yalancı çıkardılar. 60bin bakımı önemli olduğu için yetkili serviste yaptırmayı düşünmüştüm. Galiba özel servis düşünmemekle hata etmişim. Şimdi burada hangisi daha kötü bilemiyorum ben bir seçim yapamadım: 1- Bu devirde hala böyle bir zihniyetin olması mı?.. 2- Söylediğimiz şeyi inkar ederek bizi yalancı yerine koymaları mı?... 3- Belki de bizim söylediğimiz şeyi farketmeyecek kadar lakayıt bir kayıt yapmaları ve aynı lakayıtlığı servis hizmeti sırasında da gösterebilecek olmaları mı?... 4- ... Bana 60bin bakımı (triger) yapabilecek güvenilir bir Renault servisi tavsiye edebilir misiniz?.. Özel servis olmasını tercih ederim çünkü yetkili servisin bu şımarıklığı beni yetkili servislerden soğuttu; Allah bilir bırakıp da başında bulunmadığımız araçlara nasıl muamele ediyorlardır?.. Not1: Hyundai marka LPG'li aracımı değişik yetkili servislerde sorun olmadan bakıma soktum. Üstelik markanın henüz hiçbir LPG firmasıyla anlaşması yokken, benim LPG'li aracımın garantisini bile bozmadan, garantiden parça değişimi yaptılar. Not2: BMW aracım yok ama Borusan servislerinin LPG'li BMW'leri geri çevirmediğini çok iyi biliyorum. Not3: Nedense bazı markaların kendilerini fasulye gibi fazlasıyla nimetten saydıklarını düşünüyorum. Not4: Amacım herhangi bir markayı karalamak değil başım geleni sizlerle paylaşmaktır. Yazdıklarıma inanmayan varsa (olay çok tazedir, servisi de açık seçik belirttim) internetten irtibat bilgilerini bulup arayıp sorsun. |
Bugün K.bakkalköy'den Akmerkez'e gitmem gerekti. Malum, köprülerde tadilat var, Anadolu yakasındaki E5'in durumu da metrobüsten sonra iyice berbat oldu. O nedenle arabamı kullanmak istemedim. Bunun yerine iyi bir vatandaş olup, deniz yolu ağırlıklı olarak (köprü ve tıkanık ana arterlere uğramadan) toplu taşımayı kullanmak istedim. Güzergah: Minibüsle Bostancıya Deniz otobüsüyle Kabataşa Metro + füniküler ile Levente Oradan da taksiyle Akmerkeze. Dönüş ise bu güzergahın tam tersi... Süre olarak analiz edersek: Sabah şansım yaver gitti; bütün vasıtalara biner binmez hareket etti, hiçbirisini beklemedim. Saat 07:45'te yola çıktım, 09:05'te, yani 1 saat 20 dk. sonra Akmerkezdeydim. Akşam is 25 dk. kada deniz otobüsü beklemek zorunda kaldım. Saat 17:00'de yola çıktım, 18:55'te K.bakkalköye gelebildim. Tam 1 saat 55 dk. sonra... Şimdi düşünüyorum, arabayla gitseydim bu köprü tadilatında bundan daha mı uzun sürerdi diye... Sabahı bilemem ama akşam çıkış saatime bakılırsa en fazla yarım saat, bilemedin 45 dakikada geri dönebilirdim diye düşünüyorum. Gelelim işin masraf (duygusal) yönüne: Güzergaha bir kez daha bakarsak, Minibüsle Bostancıya 1,5 TL Deniz otobüsüyle Kabataşa 4 TL Metro + füniküler ile Levente 1,5 + 0,75 = 2,25 TL Oradan da taksiyle Akmerkeze. 4 TL Toplam 11,75 TL (taksi hariç 7,75 TL) Bir de bunun dönüşü var, etti mi sana toplam 23,5 TL toplu taşıma masrafı (taksi hariç 15,5 TL) Sözkonusu mesafe karayoluyla 25 km'dir, git gel 50 km yapar. Bir de bu mesafenin araçla kaça mal olacağına bakalım: Yakıt (Mazot veya gaz): 8 TL Köprü: 2,60 TL Otopark: 5 TL Arabayla hepsi toplam 15,60 TL (kapıdan kapıya) Gelelim işin yorgunluk boyutuna: Şu anda ayaklarıma kara sular inmiş vaziyette. Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, toplu taşıma inanılmaz yorucu (ha, iyi yönünden bakılırsa zoraki bir spor olmuş oluyor) Minibüs kapımdan geçmiyor, caddeye yürü 500 m. Minibüsten in, deniz otobüsü iskelesine yürü, neresinden baksan 1 km. hatta belki de daha fazla. Fünikülerden Levent metrosuna neresinden bakarsan bir 500-600 metre belki de daha fazla yürümek gerekiyor. Ufak tefekleri saymıyorum, bu haliyle toplarsak 2km'den fazla yapıyor. Bir de bunun dönüşü var; neresinden bakarsan bak günlük 4-5 km. yürüyüş garanti. Bir de deniz otobüsü haricindeki diğer teşıtlarda kesinlikle ayakta gitmek zorunda kalıyorsun. Bundan sonra arabada dur-kalk yaptığıma söylenmeyeceğim; belki çok sinir bozucu ama bu kadar yorucu ve yıpratıcı değil. Hele bir de elinde bir miktar eşya olacaksa arabanın rahatlığı hiçbir şeye değişilmez. "İstanbullular toplu taşımayı tercih etsin!" diyen yetkililerin bu konuyu enine boyuna düşünmeleri gerekiyor. Çünkü bu ahval ve şerait altında toplu taşıma (özel bazı durumlar hariç) hiç de mantıklı görünmüyor. |
En temel trafik kurallarına bile uymadığımız (hatta bunları bilmediğimiz) için oluşan kazalar. http://www.iha.com.tr/haber/video/asayis/4231-V-O-735/Karadeniz-usulu-trafik-kazalari! Bunlara dikkatsizlik demek mümkün değil. (Bana sorarsan kaza bile demek mümkün değil ya!..) |
Arkadaşlar, Bir aracımız var, aldığımız gün OGS taktırdık ve o gün bu gündür OGS'li olarak kullanıyoruz. Alındığı zamanlar OGS cihazı sadece Ziraat bankası tarafından veriliyordu ve herhangi bir otomatik ödeme seçeneği de yoktu. Bakiyeyi takip etmenin de tek yolu OGS geçişi sırasında "kredi az" uyarısını takip etmekti. Bu uyarıyı gördükten sonra bankaya (50-60TL gibi) bir miktar para yatırıyorduk. Bugüne kadar da bu şekilde kullanageldik. Şu anda (16/04/2008) OGS hesabının güncel bakiyesi 34 küsür liradır. Karayolları, 2008 yılı içerisinde aracımızın OGS'den "kaçak geçiş" yaptığını belirten bir yazı göndermiş. Bu yazıda 45TL kadar bir kaçak geçiş cezasının 30 gün içinde ödenmesi isteniyor. Aktif bir OGS kullanıcısına (yani sisteme üye olup sürekli aktif bakiye bulunduran birisine), Kaçak geçiş muamelesi yapmayı başarabildikleri için, insanlık önünde, Karayolları teşkilatımızın bu pek muhterem idareci ve çalışanlarını, üstün hizmet ve başarılarından dolayı tebrik ediyorum. Dahiyane bir zeka timsali bu başarılarıyla ne kadar övünseler azdır. Her türlü iltifata hakkıyla layıklardır. Yazıya konu olan kaçak geçiş işleminin olduğu tarihler (2008 10,11,12. aylar) için kendi bünyesinde bulunan bir hesabın "bakiye" ve "hesap hareketleri" bilgisine ulaşmayı bir türlü beceremeyen TC. Ziraat Bankası idareci ve çalışanlarını ayrıca tebrik ediyorum. Milenyum çağının ötesinde bir bankacılık anlayışını sergilemekte gösterdikleri üstün zeka ürünü, dahiyane ve cansiperane çalışmalarıyla ne kadar övünseler azdır. Her türlü iltifata hakkıyla layıklardır. Mamafih, - İlgili OGS hesabına sürekli para yatırılmaktayken (yani hesapta sürekli aktif bakiye bulundurulurken), - Karayolları kurumunun o hesaptan (eski tarihli işlemler için bile) tahsilat yapma yetkileri varken, - Her ne sebeple olursa olsun (İster yasal ister değil), kaçak geçiş işlemi yapmaları iyi niyetli bir davranış değildir! Bu işlem vatandaşa zulümdür! DEVLET'İN AMACI ÜZÜM YEMEK OLMALIDIR! BURADA DEVLET, BAĞCIYI DÖVMEKTEDİR! Yarın Karayolları'na gidip bir soruşturacağız, neymiş bu işin altında yatan diye. Zaten, boş gezenin boş kalfası olan bizler, uzun zamandır bir Devlet dairesini ziyaret etmemiştik; kendimizi fazla özletmeden bir gidelim bakalım. Sonuç alabilir miyiz? Devlet'in amacının ne olduğuna bağlı: - Üzüm yemekse, sonuç zaten ortada. Hangi günün geçişini tahsil edemediyse, hesaptan çekebilir zaten. - Bağcıyı dövmekse, paşa paşa dayağımızı yer döneriz. Devleti dövecek halimiz yok ya... |
Benim mutfağımda takılı 13 yıllık Buderus U122 marka hermetik kombim var. Bunun 3 yollu vanası aşağıdaki resimde görülen Honeywell marka Aktüatör kontrollü 3 yollu vana:
< Resime gitmek için tıklayın >
Bu vana 13 yıldır cihazın üzerindeki vana, yani hiç değişmedi. Bu vana ile ilgili kafamda bazı soru işaretleri var, izninizle onları sormak istiyorum.
1- Son senelerde ve özellikle son zamanlarda bariz biçimde sesli çalışmaya başladı. Öyle ki her konum değiştirmede (sıcak su'dan kalorifere veya tam tersi geçişlerde) trak-truk, tak-tuk darbe sesleri gelmeye başladı. Bu sesler o kadar bariz ki, kapılar açık olduğunda arka odalardan rahatlıkla duyulabiliyor. Daha önceleri bu sesi hiç hatırlamıyorum. Çekiç darbelerine benzeyen bu tak-tuk sesleri bir arıza belirtisi olabilir mi?
2- Resimde görülen beyaz mandal bende tam tersi pozisyonda, yani bakır boruların olduğu tarafta. Burada da sıkışmış gibi görünüyor, diğer tarafa geçmiyor. Belki de ben beceremiyorumdur ama oldukça kuvvetli deniyorum, kırılacak diye korkuyorum, yerinden milim kımıldamıyor. Bu mandalın konum değiştirebiliyor olması gerekmez mi? Artı, bu beyaz mandalın işlevi nedir? hangi konumda ne işe yarar?.
3- Bu 3 yollu vananın internette yenisinin satış fiyatı 180-190 TL civarında. Ayrıca bir de tamir kiti mevcutmuş 100 TL civarında. Eğer bu vana arızalı ise bunun komple değişimi mi daha mantıklı olur, yoksa tamir kitiyle tamir edilmesi mi?
Diğer sorularıma gelince,
4- Tesisatlarımızda mutlaka koruma sıvısı olması gerekiyormuş (Plastik boru malum), 13 yıldır yoktu. Bu gerçeği bu kış öğrendim. Aslında sorunlar 2-3 sene önceden baş göstermeye başlamıştı ama ben petek temizliği ve regülasyon yaparak (ki daha önceki senelerde gerek olmuyordu) sorunu çözmüştüm. Ama bu kış regülasyon da fayda etmedi. 2 ay kadar önce kombi birden hiçbir peteği ısıtmaz oldu. (Yanıyor, su sıcaklığı çok hızla 80 dereceye varıyor ve kapanıyor). Pislik tutucuyu temizledim, petekleri basınçlı suyla yıkadım, regülasyon yaptım sorun halloldu. (Bu arada peteklerde kimyasal temizlik + sıvı koruyucu kullanmam gerektiğini öğrendim ve aslında peteklerimin ölmüş olabileceği gerçeğini görmeye başladım. Tabi herşeyi güzel havalarda yapmak üzere sorunumu yaza kadar ötelemiş olmanın rahatlığı, o kış soğuğunda oldukça iyi gelmişti.)
5- Ancak aynı sorun şimdi tekrar var: Sadece kombinin yanıbaşındaki mutfak peteğim ılık olacak şekilde 40-50 dereceye kadar ısınabiliyor, ama kombi kendisini 80'de kesiyor. Diğer petekler buz gibi. (Havalar bugün soğudu öyle farkettim.) Tekrar ilk fırsatta pislik tutucuyu temizleyip petekleri bir kere daha basınçlı suyla yıkarım. (Bunu gayet nizami yapabiliyorum, merak eden olursa ayrıca anlatırım.)
6- Tesisatımın ve peteklerimin kimyasal temizliğe ihtiyacı var (Hatta belki de bunun için bile çok geç olmuş olabilir, zira salondaki 2 metrelik petekten ısınma ve soğuma zamanlarında tık-tık genleşme sesleri gelmeye başladı, önceden yoktu.). Bu konuyu internette araştırdım, mesela İngiltere'de tesisat temizleme kimyasalları var... Hepsinin tarifinde, hiç kullanılmamış yeni tesisatlar için yarım saat veya bir saat gibi uygulama süreleri önerilirken, eski tesisatlar için 8-10 haftalık kullanım süreleri tavsiye ediliyor. Ardından tesisat boşaltılarak temiz su ve koruyucu sıvı (inhibitor) konulması tavsiye ediliyor. Türkiye'de satılan sıvıların çoğunda bir tarif yok... Olanlarda ise yeni-eski tesisat ayrımı yapılmaksızın tek bir tarif var "Tesisata koy, 20dk. boyunca kombiyi 40-50 derece çalıştır sonra, boşalt." gibi. Oysa ki yeni tesisat ile eski ve paslı tesisatın aynı sürede temizlenmesi çok mantıksız, mutlaka bir fark olmalı... Bana tavsiye edebileceğiniz bir temizlik sıvısı var mı? Dr. Combi gibi mesela?.. Elbette ki kullanım tarifini de bekliyorum, özellikle paslı ve kirli tesisatlarda uzun süreli temizlik yapabilir miyim? (Makineli temizlikten önce mutlaka kendim temizlemeyi deneyeceğim. Çünkü peteklerim ölmüş ise, mecburen doğrudan petek değişimine gideceğim.)
Cevaplar için şimdiden çok teşekkürler.
Forumdaşlara Not: Siz siz olun, kalorifer tesisatlarınızı (pastan) koruyucu sıvı (inhibitor) olmadan sadece su ile çalıştırmayın. (Tabi kiri pası ayrı bir kimyasalla temizledikten sonra). Youtube videolarına baktım; batıda adamlar bakır borulu tesisatlara bile koruma sıvısı (inhibitor) koyuyorlar. Kaldı ki bizdeki tesisatların ekseriyeti plastik borulu paslanmaya açık tesisatlardır. Bizdeki eski tesisatlardan Türk Kahvesi kıvamında telveli bir paslı su (çamur) akarken, videolarda adamların eski tesisatlarından ıhlamur kıvamında, hatta bazen daha berrak bir su çıkıyor. Düşünün artık...
Sanayi bakanlığı, kombi cihazlarına 20 yıl ekonomik ömür biçmiştir. Oysa ki bizim kombilerimiz 3-5 senede su koyuvermeye başlıyor. Sebebi ise paslı su; bu normal değil.
Edit: Resim küçültüldü.