G

Yarbay
01 Ağustos 2005
Tarihinde Katıldı
Takip Ettikleri
16 üye
361546 Gün Cezalı
356144 gün 17 s. 52 dk.
Gönderiler Hakkında
G
15 yıl
[ Apple ve ABD: Simbiyotik İlişki ]
Geçtiğimiz günlerde aşağıdaki gibi bir laf ettim:

quote:

Apple, tüketicilerinin büyük kısmı (bilinçli olarak bunu sağlamak üzere tasarlanmış eğitim sistemleri nedeniyle) ciddi anlamda moron olan Amerikan pazarında doğan bir firma değil de, tüketicileri çok daha bilinçli olan Avrupa pazarında doğan bir firma olsaydı şimdiye dek elde ettiği başarıların yarısını bile elde edemezdi.

Bunun üstüne çok yazılıp çizildi, konu çok farklı noktalara taşındı; fakat ben söylediğimin arkasında durup sebeplerimi açıklayacağım, konunun saptırıldığı noktalardan farklı bir şeyler yazıp çizeceğim.


Öncelikle Wikipedia'dan Amerika'nın tarihine kısaca bir göz atalım:

quote:

@http://tr.wikipedia.org/wiki/ABD_tarihi

Amerika kıtası'nın 15. yüzyılın sonlarında Kristof Kolomb tarafından keşfedilmesinden önce bu topraklarda yüzyıllar boyunca sadece Kızılderililer yaşamaktaydı. Keşiften sonra başta İspanya, Fransa ve Britanya olmak üzere aralarında Hollanda, İsveç ve Portekiz'in de dahil olduğu birçok Avrupa ülkeleri buralarda sömürgeler kurdular. Bu sömürgeler arasında Britanya'ya ait On Üç Koloni de vardı. Günümüzdeki ABD 18. yüzyılda Britanya İmparatorluğu'na ait bu sömürgelerin bağımsızlıklarını kazanması sonucu oluşmuştur.

Yani Amerika'nın şimdiki düzeninin kökeni, o devrin işgalci ve sömürgeci insanlarından oluşmaktaydı. Şimdi Facebook hesabı olanlar içinhttp://www.facebook.com/video/video.php?v=48539203649&oid=31979459968 adresindeki videoya bakalım, olmayanlar için aşağıdaki metni okuyalım:

quote:

Belki de en sık kullanılanı, öncelikle şirketlerimize uygun kaynakları olan ülkeleri bulur ve gözümüzü üstlerine dikeriz, petrol gibi. Ardından Dünya Bankası veya onun kardeşi başka bir organizasyondan o ülkeye büyük bir kredi ayarlarız, fakat para asla gerçekte o ülkeye gitmez. Ülke yerine o ülkede projeler yapan kendi şirketlerimize gider.

Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar... Bizim şirketlere ilaveten, o ülkedeki birkaç zengin insanın kar sağlayacağı şeyler. Bunlar toplumun çoğunluğuna yaramaz. Yine de o insanlar, yani bütün ülke bu borcun altına sokulur. Bu borç ödeyemeyecekleri kadar büyüktür ve bu da planın bir parçasıdır... Geri ödeyemezler.

Ardından, biz ekonomik tetikçiler gidip onlara deriz : "Dinleyin, bize bir sürü borcunuz var. Borcu ödeyemiyorsunuz. O zaman petrolünüzü petrol şirketlerimiz için oldukça ucuza satın. Ülkenizde askeri üs kurmamıza izin verin, veya askerlerimizi desteklemek için dünyanın bir yerine asker gönderin -Irak gibi-, veya bir dahaki BM seçiminde bizimle oy verin"

Elektrik şirketlerini özelleştiririz. Sularını ve kanalizasyon sistemlerini özelleştiririz ve ABD şirketleri veya diğer çok uluslu şirketlere satarız. Bu, mantar gibi biten bir şey ve çok tipik, IMF ve Dünya Bankası bu şekilde çalışır. Ülkeyi borca sokarlar ve bu öyle büyük bir borçtur ki ödenemez.

Ardından yeniden borç teklif edersiniz ve daha fazla faiz öderler. Koşullara bağlı veya iyi yönetim talep edersiniz. Aslında bu onların kaynaklarını satmalarını sağlar. Buna sosyal hizmetleri, teknik şirketleri, bazen eğitim sistemleri de dahildir. Adli sistemlerini, sigorta sistemlerini yabancı şirketlere satarız.

Bu, ikili - üçlü - dörtlü bir darbedir!

John Perkins, Chas. T. Main şirketi eski Şef Ekonomisti, "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları" kitabının yazarı

Bir diğer deyişle, ABD hala daha işgalci ve sömürgeci bir devlettir fakat artık bu amaca hizmet eden silahlar barutla değil parayla çalışmaktadır. Dünyanın bir çok ülkesi, gayrıresmi olarak ABD'nin sömürgesi halindedir ve neredeyse tüm gelirlerini ABD'nin kurumlarına aktarmaktadırlar. Bu düzene karşı çıkan devletler ise, Irak ve Afganistan örneğinde görüldüğü gibi fiilen işgal edilirler ve mevcut devlet oluşumları yıkılarak yerlerine düzene karşı çıkmayacak yeni kukla devletler kurulurlar.

Peki buradan nereye mi geleceğim? ABD'daki hayat koşullarına. Başkasının sırtından geçindiğiniz sürece bolluk içerisinde yaşarsınız ve Amerikan halkının durumu da bundan pek farklı değildir. Bir çok hammadde dünyanın her tarafındaki sömürgelerden sudan ucuz fiyatlara ABD'ye aktarıldığı için bir çok şey dünyanın geri kalanına kıyasla epey ucuzdur, üstelik aktarılan tek şey hammadde değil de, para da olduğundan ortalama gelir yine dünyanın geri kalanına kıyasla oldukça yüksektir. Gelir yüksek, gider düşük olduğundan satın alma gücü de yüksektir.

Çocuk yetiştirenleriniz gayet iyi bilirler, bir çocuğa her istediğini verirseniz doyumsuz ve şımarık olur. Her istediğini kolayca elde edebilen ABD halkı da aynı şekilde doyumsuz ve şımarıktır. Hep daha fazlasını, daha iyisini isterler; doğal olarak arz talebi doğuracağından herşeyin en büyüğünü, en hızlısını, en lüksünü vb. ABD'de bulabilirsiniz. Toplumun "tüketim" için bu kadar iştahlı ve satın alma gücünün yüksek olması satın alınan ürünlerden tatmin olamamayı, satın alınan ürünlerin kıymetini bilmemeyi de beraberinde getirir.

Buraya kadar anlattıklarımın temel bir sonucu vardır: Üreticiler ürünlerini satabilmek için pazarlama konusunda dünyanın geri kalanından çok daha başarılı olmak zorundadırlar, çünkü ne üretirlerlerse üretsinler ürünlerini satabilmek için diğerlerinin ürünlerinden daha iyi, daha hızlı, daha büyük, daha .... olduğuna tüketicileri inandırmak zorundadırlar. Peki ürünleri diğerlerinin ürünlerinden daha iyi, daha hızlı, daha büyük, daha .... değilse ne yaparlar? Ya göz göre göre reklamlarla yalan söylerler, ya da ürünün görsel tasarımını geliştirirler ve rakiplerinden daha iyiymiş gibi bir izlenim uyandırırlar ve yine dolaylı olarak yine yalan söylerler. (Bu bahsettiklerim bir yandan da "satış"ın temel unsurlarıdır, mesela her manav reyonundaki meyveleri göze güzel gelecek şekilde parlatır ve kulağa güzel gelecek şekilde pazarlar çünkü bunları yapmazsa yeterince meyve satamaz) Peki bu yalanları nasıl ve kime söylerler?

"İşleyen demir ışıldar" der atalarımız ve sonuna dek haklılardır da, çünkü anne karnında gelişip epey kaslı halde doğmadığımız gibi anne karnında gelişip epey zeki bir şekilde de doğmayız. Zeka aynen kaslar gibi gelişir, belirli bir temel zeka ile doğarız ve zekamızı kullanmaya zorlandıkça zekamız artar, fakat zekamızı kullanmaya zorlanmadıkça zekamız yerinde sayar, hatta geriler (Buna değinen 2006 yapımı Idiocracy filmini şiddetle tavsiye ediyorum, gülmek için değil ders almak için izlenmeli...). İşte bu yüzdendir ki ABD'de uygulanan eğitim sistemi zekanın gelişimini sağlayacak şekilde kişiyi düşünüp analiz etmeye değil, zekanın gelişimini durduracak şekilde kişiyi düşünmeden kabullendirmeye yöneltecek bir sistemdir; çünkü aptal bir koyun sürüsünü gütmek zeki bir çakal sürüsünü gütmekten kat be kat daha kolaydır, daha mümkündür.

Peki ABD'de neden bu şekilde bir eğitim sistemi benimsenmiştir? İşgalci ve sömürgeci bir devletin doğal olarak ilk güç kaynağı şirketlerdir ve şirketlerin varlıklarını sürdürebilmek için müşterilere ihtiyaçları vardır. Ürünleri diğerlerinin ürünlerinden daha iyi, daha hızlı, daha büyük, daha .... olmayan şirketler zeki müşterilere bu ürünleri satamayacağı için müşterilerin ürünler hakkında söylenen yalanları düşünmeden kabullenip, yutabilecek kadar aptal olması gerekmektedir. Aptal olan bu müşteriler, yani ABD halkı, bir yandan da devletlerinin işgalci ve sömürgeci politikalarını onaylayıp desteklerler ve bu düzenin devamını sağlarlar.

Farkında mısınız bilmiyorum, hangi (ideolojik/teknolojik/hizmetsel) ürün ABD'ne adım atarsa atsın gördüğü ilk değişiklik "kolaylaştırılmak"tır, çünkü "aptallaştırılan" halkın o ürünü kullanabilmesi için ürünün o halka uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Kolay para kazandıkları için dünyadaki en yüksek obezite oranına sahip ABD'de arabaların içlerine daha kolay sığılacak şekilde daha büyük olması biraz da bu sebeptendir.

Bu kadar açıklamadan sonra Apple ve ABD ile olan simbiyotik (karşılıklı çıkar) ilişkisine (yazmaktan şimdilik yorulduğum için) kısaca değinip yazacaklarımı bitireyim. ABD alacağı vergiler (ve bir takım diğer çıkarları nedeniyle) nedeniyle aptal vatandaşlarının çok ciddi miktarlarda bedeller ödeyip kolayca kullanacakları ürünler üreten Apple gibi firmalara ihtiyaç duyar, Apple ise ürettiği her ürünü istediği fiyata sorgulamaksızın satın alabilecek aptal müşterilere; ve sonuç olarak Apple piyasadaki diğer firmaların ürünlerinden pek farklı olmayan ürünlerini pazarlamanın ve tasarımın gücüyle vergisini ödeyerek ayakta tuttuğu ABD'nin verdiği düşük eğitim sebebi ile aptallaştırılmış halka kolayca satar, tüm taraflar (Apple, ABD devleti ve ABD halkı) mutlu olur. Apple'ın başarısının altında yatan şey, bu "saadet zinciri"dir. (http://mobilbekcisi.uniturk.net/2010/05/bir-cennet-meyvesi-elma.html adresinde konuyla epey alakası olan bir makalem var, okumanızı öneririm)

Bu yazımı noktalamadan önce son bir şey söylemek istiyorum. Farkındaysanız yalnızca ABD'deki duruma değindim ancak yukarıda söylediklerim Apple'ın ABD'den farklı şartlara sahip diğer pazarları için doğrudan geçerli değildir. Fakat yine de Apple'ın ABD'den dışındaki pazarlarındaki başarısı için önemli bir etkiye sahiptir, çünkü ABD'de başlayan Apple etkisi Apple'ın pazarlama ve tasarım taktikleriyle gittikçe kümülatif bir şekilde artarak diğer pazarları da etkiler ve buna da "domino etkisi" denir. Tartışmanın başladığı noktaya dönecek olursam, Apple aynı ürünler ve aynı pazarlama taktikleriyle ABD dışındaki farklı şartlar altındaki farklı bir müşteri kitlesine sahip her hangi bir pazarda doğacak olsaydı, şimdiye dek elde ettiği başarıların yarısını bile elde edemezdi; ya ürünlerini ya da pazarlama taktiklerini değiştirmek zorunda kalırdı ve bugün bildiğimiz Apple olmaktan çıkardı.


Amerikalılara göre dünya karikatürü:

< Resime gitmek için tıklayın >
G
15 yıl
[ Nokia E7-00 \u003e S^3+QWERTY+4\"nHD-CBD-AMOLED+13.6MM ]


Sistem Özellikleri
OS: Symbian^3
CPU: ARM 11 680 MHz
MPU: Broadcom BCM2727
RAM: 256 MB
NAND: 1 GB

Şebeke Özellikleri
2G: GSM 850 / 900 / 1800 / 1900
3G: HSDPA 850 / 900 / 1700 / 1900 / 2100

Fiziki Özellikler
Boyutlar: 123.7 x 62.4 x 13.6 mm
Hacim: 104.9 cc
Ağırlık: 176 g

Ekran Özellikleri
Tipi: Çizilmez ClearBlack AMOLED ekran
Çözünürlük: 360 x 640 piksel
Boyut: 4.0 inç
Dokunmatik: Sığasal (capacitive) algılayıcı, çoklu dokunuş (Multi-touch) desteği, el yazısı tanıma

Kamera Özellikleri
Fotoğraf: Sabit odaklı çift LED flaşlı 8 MP (3264x2448 piksel)
Ek Özellik: Konum işleme, yüz tanıma
Video: 720p HD video @ 25 FPS, video sabitleme
Görüntülü görüşme: Var, öndeki VGA kamera ile

Hafıza Özellikleri
Dahili Hafıza: 16 GB
Harici Hafıza: microSD kart slotu yok fakat USB OTG ile sınırsız harici hafıza desteği var

Bağlantı Seçenekleri
GPRS: Class 32
EDGE: Class 32
3G: HSDPA, 10.2 Mbps; HSUPA, 2 Mbps
WLAN: Wi-Fi 802.11 b/g/n
Bluetooth: v3.0
Infrared: Yok
USB: microUSB v2.0

Güç Yönetimi
Batarya: Sabit, Li-Ion 1200 mAh (BL-4D)
Bekleme Süresi: 432 saat (2G) / 480 saat (3G)
Konuşma süresi: 9 saat (2G) / 5 saat (3G)
USB'den şarj: Evet

Diğer Özellikler
3.5 mm kulaklık girişi: Var
Radyo: Var, RDS destekli
GPS: Var, A-GPS destekli
Dijital Pusula: Var
TV çıkışı: Var, iki tane. Biri HDMI diğeri composite. HDMI çıkış ile Dolby Digital Plus desteği mevcut
- QWERTY klavye
- Yakınlık sensörü
- İvme sensörü
- Java MIDP 2.1 desteği
- Görüşme esnasında gürültü önleyici ikinci mikrofon

http://europe.nokia.com/find-products/devices/nokia-e7-00
http://www.forum.nokia.com/Devices/Device_specifications/E7-00/
G
15 yıl
Psy\u0026Goa Önerileri
Yaklaşık son 1 senedir psychedelic & goa trance dinliyorum, estikçe dinlediklerimden amatörce progressive mixler yapıyorum ve haliyle de sürekli yeni parçalar arıyorum.

Tavsiyeleriniz?
G
16 yıl
Nokia bölümü hakkında
Bir başka başlıkta sugar_klavyeci'nin dile getirdiği bazı şeyleri biraz daha da derinleştirerek iletmek istediğimden ayrı bir başlık açıyorum.

Nokia bölümü, hem Nokia'nın cep telefonlarından netbook'lara, internet tabletlerinden bluetooth modüllerine varan geniş ürün yelpazesi, hem sektördeki en geniş model sayısı ve bu sebeplerden mobil cihazlar konusunda en çok kullanıcıya sahip bölüm. Fakat tüm bunlara rağmen bu kadar geniş bir bölüm için hala daha yalnızca "Cep Telefonu ve Aksesuarları" altında bir forum bölümüne sahip olunması, artık talebi karşılamaz vaziyettedir. Üstelik çok daha az ürünü ve kullanıcısı bulunan "Apple" markasının farklı bir bölüme sahip olduğu da düşünüldüğünde, durum trajikomiktir.

Nokia ürünleri gerçekten çok geniş olduğu için, hem forum düzeni hem de kullanıcılar açısından kullanışlılık ve "aradığını bulma" olgularını arttırmak için çeşitli sınıflandırmalara gidilmesi gerekmektedir.http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_Nokia_products adresindeki bilgilere bakarsak, sağlıklı ve eksiksiz bir sınıflandırma şu şekilde olmalıdır:

  • Nokia
    • Donanımlar
      • Cep Telefonları
        • S20-S30-S40 Cihazlar
        • Symbian S60 Cihazlar
          • S60v2 (Eskidir, konmasa da olur)
          • S60v3
          • S60v3-FP1
          • S60v3-FP2
          • S60v5 (Symbian^1)
        • Symbian S80 ve S90 Cihazlar (Eskidir, konmasa da olur)
        • Symbian^3 Cihazlar (N8 ilk örnektir)
        • Symbian^4 Cihazlar (2011'de çıkacaktır, şimdilik konmayabilir)
      • Taşınabilir Bilgisayarlar
        • MeeGo ve Maemo Tabletler
        • Laptop ve Netbooklar
      • Aksesuarlar ve Diğer Donanımlar

    • Yazılımlar
      • PC Yazılımları
      • Mobil İşletim Sistemleri
      • Mobil Uygulamalar ve Temalar
      • Diğer Yazılımlar

    • Servisler
      • Ovi Hizmetleri
      • Nokia Mesajlaşma
      • Diğer Servisler

    • Diğer Konular

Bu kadar geniş bir marka ve kullanıcı kitlesi için en azından 1 adet özel yönetici gereksinimi olduğu da açıktır ve üstelik 16 Şubat 2009 tarihindehttp://forum.donanimhaber.com/m_29841947/tm.htm adresinde açılan (ancak sonuçlanır sonuçlanmaz nedense ortadan kaldırılan) anketle bu bir defa daha gözler önüne serilmiştir. Artık gerekenin yapılmasının zamanı gelmiştir ve geçmektedir diye düşünmekteyim.

Saygılarımla,
GeceBekcisi
G
16 yıl
Özel mesajlarda klasörler
Gelen mesajlarımı özel klasörlere taşıyabiliyorum ancak gidenleri taşıyamıyorum, bu bir hata mıdır yoksa bilinçli bir tercih midir? Hataysa ilgilenmenizi, tercihse sebebini paylaşmanızı isteyeceğim.

Teşekkürler.
G
16 yıl
[ Nokia\u0027dan büyük yenilik: Kendi kendine şarj olan cep telefonu! ]


Evet, yanlış duymadınız; Nokia kendi kendini şarj eden cep telefonları üretmenin peşinde, bunu ise Nokia'nın 20 Ağustos 2008'de almak için başvurduğu bir patentin 25 Şubat 2010'da kendisine tahsis edilmesi (1) sonucunda tüm dünyaya açıklanması ile öğrenmiş bulunmaktayız.

Peki sistem nasıl işliyor? Sistem temelde, cihazın içerisindeki pil / radyo verici devreler gibi yeterli ağırlığa sahip kısımları, üstünde rahatlıkla hareket edebilecekleri raylar üzerine yerleştirilerek, cihazın konumu her değiştiğinde bu kısımlarda oluşan hareket (kinetik) enerjisinin piezoelektrik (2) elementlerce elektrik enerjisine dönüştürülmesine dayanıyor.

Daha basit bir şekilde ifade etmek gerekirse, cihaz kendisini salladığımızda veya yürürken cebimizde durduğunda sizin hareketinizden kendi kendini şarj edebilecek elektrik akımı üretiyor. Seiko saatleri hatırlayanlarınız vardır, mantık aynı mantık.

Nokia'nın daha önce havadaki radyo dalgalarını elektriğe dönüştürme projelerini (3) de düşünürsek, yakın bir gelecekte bu her iki teknoloji bir arada kullanıldığında cihazlarımızı şarj etmek için prizlere ve adaptörlere daha fazla bağlı kalmayacağımızı söylemek uzak bir hayal olmaktan çıkıyor.


  1. http://appft.uspto.gov/netacgi/nph-Parser?Sect1=PTO2&Sect2=HITOFF&p=1&u=%2Fnetahtml%2FPTO%2Fsearch-bool.html&r=1&f=G&l=50&co1=AND&d=PG01&s1=20100045241.PGNR.&OS=DN/20100045241&RS=DN/20100045241

  2. http://tr.wikipedia.org/wiki/Piezoelektrik
    Piezoelektrik özelliği, (özellikle kristaller ve belirli kristaller; kemik gibi) bazı malzemelere uygulanan mekanik stres sonucunda, malzemenin elekrik alan ya da elektrik potansiyel yaratma yeteneğidir. Bu etki, malzemenin içindeki polarizasyon yoğunluğundaki değişmeyle doğrudan alakalıdır. Eğer malzeme kısa devre değilse, uygulanan stress malzemede bir voltaj meydana getirir. Piezo kelimesi, Yunanca’dan türetilmiştir; “sıkıştırmak, basınç uygulamak” anlamlarına gelmektedir. Piezoelektrik malzemeler terslenebilirdir; yani “direk piezoelektrik etki” sergileyen (stress uygulandığında elektrik potansiyel üreten) malzemeler, ters piezoelektirk etki (uygulanan elektrik alan sonucunda stress-strain üretimi) de gösterirler. Örneğin, lead zirconate titanate kristalleri, orijinal boyutundan %0.1 oranına kadar şekil değiştirebilirler. Bu etkinin “sesin oluşturulması ve algılanması”, “yüksek voltajlar oluşturulması”, “elektronik frekans yaratılması”, “mikrobalans”, ve ultra fine focusing of optical assemblies” gibi kullanışlı uygulamaları vardır. Aynı zamanda atomik çözünme sonucunda bilimsel birçok tekniğin (scanning probe microscopies STM, AFM, MTA, SNOM gibi) temelini oluşturmakla birlikte, günlük kullanımda ateşleyici olarak çakmaklarda ve barbekülerde kullanılmaktadır.

  3. http://www.technologyreview.com/communications/22764/?a=f
    Ambient electromagnetic radiation--emitted from Wi-Fi transmitters, cell-phone antennas, TV masts, and other sources--could be converted into enough electrical current to keep a battery topped up, says Markku Rouvala, a researcher from the Nokia Research Centre, in Cambridge, U.K.

    Rouvala says that his group is working towards a prototype that could harvest up to 50 milliwatts of power--enough to slowly recharge a phone that is switched off. He says current prototypes can harvest 3 to 5 milliwatts.

    The Nokia device will work on the same principles as a crystal radio set or radio frequency identification (RFID) tag: by converting electromagnetic waves into an electrical signal. This requires two passive circuits. "Even if you are only getting microwatts, you can still harvest energy, provided your circuit is not using more power than it's receiving," Rouvala says.

    To increase the amount of power that can be harvested and the range at which it works, Nokia is focusing on harvesting many different frequencies. "It needs a wideband receiver," says Rouvala, to capture signals from between 500 megahertz and 10 gigahertz--a range that encompasses many different radio communication signals.
G
16 yıl
Kişisel kullanım için DNS sunucusu
TTNET'in DNS'lerini kullanmak ve yurtdışındaki yavaş DNS sunucularına dayanmak istemediğim için kendi bilgisayarımda bir DNS sunucusu kurup kullanmak istiyorum. Bu amaçla Simple DNS Plus'ı gayet mutlu mesut kullanıyordum ki 14 günlük deneme süresi bitti (ve bunu sıfırlamak için kullanılan hileler de işe yaramaz oldu), satın almak için 79$ istendiğini görünce bundan da vazgeçtim. Tavsiyesi olan var mıdır?
G
16 yıl
[ OS101 - İşletim Sistemleri Teknik Rehberi ]
Son zamanlarda sık sık yazılımsal bir çok kavramın bilinmediğini ve birbirine karıştırıldığını farkettim, bu nedenle bir çok kullanıcı için karanlıkta kalan detayları biraz aydınlatmak istiyorum. Şu anda anlatacaklarımın hepsi kafamda bir çorba halinde yer aldığından anlatımım biraz karışık olabilir, bunun için yeterince açık olmadığını düşündüğünüz kısımları gösterip üzerinde tartışarak anlatımımı basitleştirmemi sağlayabilirsiniz


Bildiğiniz gibi bir ev sadece tuğlalardan oluşmaz, temel / kapı / pencere / kolon / kiriş / çatı vs gibi bir çok temel yapıtaşından oluşur; kullandığımız karmaşık cihazlar da bu açıdan bakıldığında evlerden farklı değildir, bir çok parçaları vardır. En yukarıdan (bize en çok görünen kısımdan) en aşağıya (bize en az görünen kısma) doğru sıralarsak:

Kullanıcı uygulamaları & Arayüz uygulamaları » İşletim sistemi servisleri » İşletim sistemi çekirdeği (Kernel) & Donanım sürücüleri » Donanımlar

şeklinde yer alırlar. Bir örnek olarak MeeGo işletim sisteminin mimari diyagramını inceleyelim:

< Resime gitmek için tıklayın >

Turkuaz kısım kullanıcı ve arayüz uygulamalarını
Turuncu kısım işletim sistemi servislerini
Yeşil kısım işletim sisteminin çekirdeğini (kernelini)
Gri kısım donanım sürücülerini

temsil ediyor. Şimdi işleyişi açıklamak için bir örnek verelim. Diyelim ki az önce çektiğiniz fotoğrafı görmek istiyorsunuz ve elinizdeki cihazda yüklü olan görüntü gösterme uygulamasını açtınız. (Not: Açtığınız uygulama sizin sonradan yüklediğiniz bir uygulama ise "kullanıcı uygulaması" sınıfına, işletim sistemiyle birlikte gelen bir uygulama ise "arayüz uygulaması" sınıfına girer). Bundan sonraki işlemler aşağı yukarı şu şekilde yürür:

(Not: > işareti servisten/kernelden dışarıya doğru giden komutları, » işareti servis/kernel içerisinde yönlendirilen/halledilen komutları simgeler)

  1. Görüntü gösterme uygulaması öncelikle kendisini ekranda gösterebilmek, açılması için ihtiyacı olan dosyaları belleğe yükleyebilmek ve benzeri diğer ihtiyaçlarını gidermek için gerekli komutları "işletim sistemi servisleri"ne iletir. Örnek:

    1. Uygulama > Arayüz servisi: Ekranın tamamını kaplayan içi siyah bir pencere çiz
    2. Uygulama > Arayüz servisi: Ortasına da adresi şu olan resmi oturt


  2. İşletim sistemi servisleri aldığı komutları işleyebilmek için onları mantıksal küçük parçalara ayırır ve her parçayı onu işleyebilecek (veriler üzerinde gerekli işlemleri yürütüp çıkan sonuçları yorumlayacak) servise (veya kendi içerisinde tanımlı olan fonksiyona) iletir. Örnek:

    1. Arayüz servisi > Donanım servisi: Ekranın ölçüleri lazım
    2. Arayüz servisi » Pencere fonksiyonu: Bu boyutta bir pencere çizmeli ve içini siyaha boyamalıyım
    3. Arayüz servisi > Dosya servisi: Adresi de bu olan resmi bulup bana getir
    4. Arayüz servisi > Görüntüleme servisi: Bu resim şu boyuttan büyük, resmi uyacak şekilde küçült
    5. Arayüz servisi » Pencere fonksiyonu: Bu küçülmüş resmi pencerenin ortasına oturtmalıyım


  3. Servisler (ve fonksiyonlar) kendilerine iletilen veriler üzerinde yapılması gereken işlemleri yürütmesi için gerekirse (o işlemi yapmayı kendileri bilmiyorsa) işletim sistemi çekirdeğine (kernel) başvurur. Örnek:

    1. Donanım servisi > Kernel: Ekranın ölçüleri lazım
    2. Dosya servisi > Kernel: Bana şu dosya lazım
    3. Görüntüleme servisi > Kernel: Bana şu hesapların sonuçları lazım


  4. Donanımlar bol miktarda kasa sahip ama zeka düşeyi düşük yaratıklar gibidir, bir işi yaptırmak için onun anlayacağı dilde (makine dili) konuşmak gerekir. Kernel burada devreye girerek işlemcinin ona gelen komutları gereken dilde ve sırayla anlatarak donanımların işlemesini sağlar, cevapları da soruyu soran servislere yollar. Kernel gereken dili bilmiyor olabilir, bu durumda sürücüler devreye girer.

    1. Kernel > Grafik sürücüsü: Ekranın ölçüleri lazım
    2. Kernel > Disk sürücüsü: Şu dosyanın okunması lazım
    3. Disk sürücüsü » Disk: Şu dosyayı diskten oku
    4. Kernel » İşlemci: Şu toplamları yap, sonra şunlarla çarp, bunlara böl, karekökünü al


  5. Gereken tüm cevaplar alındıktan sonra işlem tersine döner, kernel aldığı cevapları temel servislere iletir. Onlar aldıkları cevapların üzerinde yapacakları işlemi yaparlar ve sonucu arayüz servisine iletirler. Arayüz servisi de sağdan soldan aldığı cevapları birleştirir ve uygulamanın komutlarını işlemeye başlar. Sonuca ulaştığında uygulamanın istekleri yerine getirilmiş olur.

Yukarıda basitçe anlattığım işleyiş doğal olarak her platformda bazı değişiklikler gösterir. Bazı işletim sistemlerinin kerneli ayrı ayrı parçalar arasındaki iletişimi azaltıp işlemi hızlandırmak için bir çok sürücüyü ve servisi kendi içinde barındırırken (monolithic kernel), bazı işletim sistemlerinin kernelleri ise kernelin kendi başına hızını arttırmak için minimum miktarda sürücü ve servis barındırır (microkernel), bazılarıyla bu ikisinin arasında bir noktada yer alır (hybrid kernel). Bu anlattıklarımı gözünüzde canlandırmak içinhttp://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/d/d0/OS-structure2.svg adresindeki diyagramı incelemenizi öneririm.

Bu değişik kernel tiplerinin her birinin kendilerine göre hem avantajları hem de dezavantajları mevcut, bu nedenle kullanım alanları da farklı. Bir çoğunuzun duyduğu Linux aslında bir işletim sistemi değil yalnızca monolithic bir kerneldir, işletim sisteminin gerisi bu kernel etrafında örülmüş servislerden ve bu kernele göre yazılmış uygulamalardan oluşur. Bu servis+uygulama paketlerinin en bilinenleri GNOME ile KDE'dir. Bir diğer örnek ise Symbian'dır, kendisi EKA2 microkerneli ve onun etrafında örülmüş servislerden oluşur, S60 ile UIQ ise (GNOME ile KDE gibi) Symbian üzerindeki arayüz uygulamaları ve platforma özel servisler topluluğudur.

Ve şimdi son bir nokta: Monolithic Linux kerneli devasa bir kernel olduğundan her türlü talebe hızlı cevap verebilmek için microkernel'lere kıyasla çok daha fazla işlemci gücü ve bellek gerektirir; bu nedenle cep telefonları gibi düşük sistem kaynaklarına sahip cihazlarda Linux kerneli kullanılacaksa kırpılmış bir sürümü kullanılır ve buna rağmen hem işletim sistemi fonksiyonlarını hem de GSM gibi radyo fonksiyonlarını aynı anda işleyebilmek için iki ayrı işlemciye ihtiyaç duyar. Buna en güzel örnek Android'dir, kendisi Linux kerneli temelli olmasına rağmen kırpılmış ve özelleştirilmiş kerneli artık Linux kerneli kabul edilmemektedir, daha çok bir Linux türevi olarak görülmektedir.

Fakat microkerneller çok daha ufak olduklarından her türlü talebe monolithic kernellerden daha hızlı cevap verebilirler ve bu nedenle düşük sistem kaynakları altında da yüksek performansla çalışabilirler. Buna en güzel örnek ise Symbian'ın EKA2 kernelidir, öyle verimlidir ki hem işletim sistemini hem de radyo fonksiyonlarını tek işlemci ile yürütebilir ve bu sırada monolithic kernellerde olduğu gibi taleplere cevap verme hızında bir yavaşlama görülmez, bu nedenle en düşük işlemci hızlarında bile kullanılabilir hızlarda çalışabilir.


Şimdilik yazımı burada sonlandırıyorum, gerekli eklemeleri ve düzenlemeleri aşağıda yer alacak tartışmalara ve paylaşımlara göre daha sonra yapacağım.

Saygılarımla,
GeceBekcisi
G
16 yıl
[ MeeGo: Nokia ve Intel\u0027den Geleceğin Mobil İşletim Sistemi ]


Intel ve Nokia bugün (14.02.2010) ortaklaşa düzenledikleri basın toplantısında Nokia'nın internet tabletlerinde kullandığı Maemo ve Intel'in netbook'larda kullandığı Moblin isimli Linux tabanlı işletim sistemlerini birleştirip (Google'ın Linux çekirdekli ve kısmen açık kaynak kodlu Android'inin aksine) tamamen açık kaynaklı MeeGo adında yeni bir mobil işletim sistemini piyasaya süreceklerini açıkladı.

MeeGo'nun en önemli özelliği hem x86 hem de ARM komut setleri üzerinde çalışacak olması, yani bir diğer deyişle hem bildiğimiz Intel/AMD hem de mobil cihazlarda kullanılan Texas Instruments/Qualcomm vb. kaynaklı işlemcileri destekleyecek olması. Böylece cep telefonunuzda da netbookunuzda da desktop bilgisayarınızda da aynı işletim sistemini (bazı arayüz farklılıkları ile) kullanabileceksiniz.



MeeGo Maemo 5 için yazılan uygulamaları destekliyor olacak. Hatta QT desteği sayesinde cep telefonunuz Symbian işletim sistemli olsa da (hem Symbian hem MeeGo QT destekleyeceğinden) aynı uygulamaları her yerde (netbook/masaüstü bilgisayarınızda bile) kullanabileceksiniz. Bu uygulamaları ise Nokia'nın içerik mağazası olan Ovi Store'dan ve Intel'in uygulama mağazası olan AppUpSM Center'dan edinebileceksiniz. Ayrıca hali hazırda Moblin'i destekleyen 17 ayrı donanım üreticisi de doğrudan MeeGo desteklemeye başlayacak, bu da MeeGo'nun piyasada hızlıca yaygınlaşacağının bir göstergesi olsa gerek.

Ancak kullanım alanları bunlarla sınırlı değil, otomotiv endüstrisinden tıp endüstrisine dek bir çok alanda MeeGo'yu görebiliriz. MeeGo'nun, Android'e (ve Chrome OS'a) en büyük rakip olacağını söylemek ise yersiz olmayacaktır. İki işletim sistemi arasındaki ilginç bir nokta ise Android'in ana kod yapısından uzaklaştığı için Linux kaynağından kodlarının silinmesine karşılık MeeGo'nun bizzat Linux vakfı tarafından sunulacağı şeklinde.



Basın toplantısında MeeGo'nun ilk sürümünün 2010'un ikinci çeyreğinde hazır olacağı ve MeeGo taşıyan cihazların da daha sonra piyasaya çıkacağı belirtildiğinden, 14-15 Eylül 2010 tarihleri arasında düzenlenecek olan Nokia World 2010 etkinliğinde ilk MeeGo'lu cihazların tanıtılacağı düşünülmekte. Tahminimce merakla beklediğimiz Maemo'nun 6. sürümü MeeGo adıyla piyasaya çıkacaktır.


Nokia ve Intel'deki yetkili ağızlardan MeeGo:


http://www.youtube.com/watch?v=GyebXporGr8

Videoyu izlemek için tıklayınız

Bu videoda 38-40. saniyeler arasında Moblin arayüzünü görüyoruz.

-----

http://www.youtube.com/watch?v=tMLtdnqnhtc

Videoyu izlemek için tıklayınız


http://www.nokia.com/press/press-releases/showpressrelease?newsid=1384419
http://www.intel.com/pressroom/archive/releases/2010/20100215corp.htm
http://www.meego.com/
G
16 yıl
Neden Nokia haberleri DH\u0027de sansürleniyor?
10 gün öncehttp://www.techcrunch.com/2010/01/13/iphone-android-symbian-click-rates/ adresinde Symbian hakkında çarpıcı bir haber çıktı ve sitenin iki haber editörüne de bizzat haber verdim fakat konu hakkında herhangi bir haber yayınlanmadı. Fakat söz konusu Nokia/Symbian değil de iPhone olunca, bakınız tamamen aynı kapsamdaki bir haber nasıl yayınlanıyor:http://forum.donanimhaber.com/m_36506071/tm.htm

2 gün önce Nokia son yıllarının en önemli atılımını gerçekleştirerek Ovi Maps üzerinden dolaşım (navigasyon) ücretsiz hale getirdi (http://www.nokia.com/press/press-releases/showpressrelease?newsid=1375569) ve haliyle internette bunu haber yapmayan site kalmadı, DonanımHaber hariç. Oysa ki bir dolaşım uygulamasının iPhone versiyonu çıkınca, bu, ana sayfada gösterilecek kadar önemli bir haber olabiliyor:http://forum.donanimhaber.com/m_33789480/tm.htm

Şimdi örnekleri bırakıp asıl soruya gelelim: Neden Apple/iPhone ile alakalı en ufak söylenti bile ana sayfa haberi olurken Nokia* ile alakalı önemli ve ciddi haberler bu sitede kullanıcılara yansıtılmıyor?

*: Aslında sadece Nokia değil, Apple olmayan hiç bir markanın üstünde Apple kadar durulmuyor. Hatta iPhone'un forum başlığı bile ayrımcılığın doğrudan ıspatı: "Öncü teknoloji firmasının devrimsel cep telefonu"
DH Mobil uygulaması ile devam edin. Mobil tarayıcınız ile mümkün olanların yanı sıra, birçok yeni ve faydalı özelliğe erişin. Gizle ve güncelleme çıkana kadar tekrar gösterme.