
|
Sistem Özellikleri OS: Symbian^3 CPU: ARM 11 680 MHz MPU: Broadcom BCM2727 RAM: 256 MB NAND: 1 GB Şebeke Özellikleri 2G: GSM 850 / 900 / 1800 / 1900 3G: HSDPA 850 / 900 / 1700 / 1900 / 2100 Fiziki Özellikler Boyutlar: 123.7 x 62.4 x 13.6 mm Hacim: 104.9 cc Ağırlık: 176 g Ekran Özellikleri Tipi: Çizilmez ClearBlack AMOLED ekran Çözünürlük: 360 x 640 piksel Boyut: 4.0 inç Dokunmatik: Sığasal (capacitive) algılayıcı, çoklu dokunuş (Multi-touch) desteği, el yazısı tanıma Kamera Özellikleri Fotoğraf: Sabit odaklı çift LED flaşlı 8 MP (3264x2448 piksel) Ek Özellik: Konum işleme, yüz tanıma Video: 720p HD video @ 25 FPS, video sabitleme Görüntülü görüşme: Var, öndeki VGA kamera ile Hafıza Özellikleri Dahili Hafıza: 16 GB Harici Hafıza: microSD kart slotu yok fakat USB OTG ile sınırsız harici hafıza desteği var Bağlantı Seçenekleri GPRS: Class 32 EDGE: Class 32 3G: HSDPA, 10.2 Mbps; HSUPA, 2 Mbps WLAN: Wi-Fi 802.11 b/g/n Bluetooth: v3.0 Infrared: Yok USB: microUSB v2.0 Güç Yönetimi Batarya: Sabit, Li-Ion 1200 mAh (BL-4D) Bekleme Süresi: 432 saat (2G) / 480 saat (3G) Konuşma süresi: 9 saat (2G) / 5 saat (3G) USB'den şarj: Evet Diğer Özellikler 3.5 mm kulaklık girişi: Var Radyo: Var, RDS destekli GPS: Var, A-GPS destekli Dijital Pusula: Var TV çıkışı: Var, iki tane. Biri HDMI diğeri composite. HDMI çıkış ile Dolby Digital Plus desteği mevcut - QWERTY klavye - Yakınlık sensörü - İvme sensörü - Java MIDP 2.1 desteği - Görüşme esnasında gürültü önleyici ikinci mikrofon http://europe.nokia.com/find-products/devices/nokia-e7-00 http://www.forum.nokia.com/Devices/Device_specifications/E7-00/ |
|
Yaklaşık son 1 senedir psychedelic & goa trance dinliyorum, estikçe dinlediklerimden amatörce progressive mixler yapıyorum ve haliyle de sürekli yeni parçalar arıyorum. Tavsiyeleriniz? |
|
Bir başka başlıkta sugar_klavyeci'nin dile getirdiği bazı şeyleri biraz daha da derinleştirerek iletmek istediğimden ayrı bir başlık açıyorum. Nokia bölümü, hem Nokia'nın cep telefonlarından netbook'lara, internet tabletlerinden bluetooth modüllerine varan geniş ürün yelpazesi, hem sektördeki en geniş model sayısı ve bu sebeplerden mobil cihazlar konusunda en çok kullanıcıya sahip bölüm. Fakat tüm bunlara rağmen bu kadar geniş bir bölüm için hala daha yalnızca "Cep Telefonu ve Aksesuarları" altında bir forum bölümüne sahip olunması, artık talebi karşılamaz vaziyettedir. Üstelik çok daha az ürünü ve kullanıcısı bulunan "Apple" markasının farklı bir bölüme sahip olduğu da düşünüldüğünde, durum trajikomiktir. Nokia ürünleri gerçekten çok geniş olduğu için, hem forum düzeni hem de kullanıcılar açısından kullanışlılık ve "aradığını bulma" olgularını arttırmak için çeşitli sınıflandırmalara gidilmesi gerekmektedir.http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_Nokia_products adresindeki bilgilere bakarsak, sağlıklı ve eksiksiz bir sınıflandırma şu şekilde olmalıdır:
Bu kadar geniş bir marka ve kullanıcı kitlesi için en azından 1 adet özel yönetici gereksinimi olduğu da açıktır ve üstelik 16 Şubat 2009 tarihindehttp://forum.donanimhaber.com/m_29841947/tm.htm adresinde açılan (ancak sonuçlanır sonuçlanmaz nedense ortadan kaldırılan) anketle bu bir defa daha gözler önüne serilmiştir. Artık gerekenin yapılmasının zamanı gelmiştir ve geçmektedir diye düşünmekteyim. Saygılarımla, GeceBekcisi |
|
Gelen mesajlarımı özel klasörlere taşıyabiliyorum ancak gidenleri taşıyamıyorum, bu bir hata mıdır yoksa bilinçli bir tercih midir? Hataysa ilgilenmenizi, tercihse sebebini paylaşmanızı isteyeceğim. Teşekkürler. |
|
Evet, yanlış duymadınız; Nokia kendi kendini şarj eden cep telefonları üretmenin peşinde, bunu ise Nokia'nın 20 Ağustos 2008'de almak için başvurduğu bir patentin 25 Şubat 2010'da kendisine tahsis edilmesi (1) sonucunda tüm dünyaya açıklanması ile öğrenmiş bulunmaktayız. Peki sistem nasıl işliyor? Sistem temelde, cihazın içerisindeki pil / radyo verici devreler gibi yeterli ağırlığa sahip kısımları, üstünde rahatlıkla hareket edebilecekleri raylar üzerine yerleştirilerek, cihazın konumu her değiştiğinde bu kısımlarda oluşan hareket (kinetik) enerjisinin piezoelektrik (2) elementlerce elektrik enerjisine dönüştürülmesine dayanıyor. Daha basit bir şekilde ifade etmek gerekirse, cihaz kendisini salladığımızda veya yürürken cebimizde durduğunda sizin hareketinizden kendi kendini şarj edebilecek elektrik akımı üretiyor. Seiko saatleri hatırlayanlarınız vardır, mantık aynı mantık. Nokia'nın daha önce havadaki radyo dalgalarını elektriğe dönüştürme projelerini (3) de düşünürsek, yakın bir gelecekte bu her iki teknoloji bir arada kullanıldığında cihazlarımızı şarj etmek için prizlere ve adaptörlere daha fazla bağlı kalmayacağımızı söylemek uzak bir hayal olmaktan çıkıyor.
|
| TTNET'in DNS'lerini kullanmak ve yurtdışındaki yavaş DNS sunucularına dayanmak istemediğim için kendi bilgisayarımda bir DNS sunucusu kurup kullanmak istiyorum. Bu amaçla Simple DNS Plus'ı gayet mutlu mesut kullanıyordum ki 14 günlük deneme süresi bitti (ve bunu sıfırlamak için kullanılan hileler de işe yaramaz oldu), satın almak için 79$ istendiğini görünce bundan da vazgeçtim. Tavsiyesi olan var mıdır? |
Son zamanlarda sık sık yazılımsal bir çok kavramın bilinmediğini ve birbirine karıştırıldığını farkettim, bu nedenle bir çok kullanıcı için karanlıkta kalan detayları biraz aydınlatmak istiyorum. Şu anda anlatacaklarımın hepsi kafamda bir çorba halinde yer aldığından anlatımım biraz karışık olabilir, bunun için yeterince açık olmadığını düşündüğünüz kısımları gösterip üzerinde tartışarak anlatımımı basitleştirmemi sağlayabilirsiniz Bildiğiniz gibi bir ev sadece tuğlalardan oluşmaz, temel / kapı / pencere / kolon / kiriş / çatı vs gibi bir çok temel yapıtaşından oluşur; kullandığımız karmaşık cihazlar da bu açıdan bakıldığında evlerden farklı değildir, bir çok parçaları vardır. En yukarıdan (bize en çok görünen kısımdan) en aşağıya (bize en az görünen kısma) doğru sıralarsak: Kullanıcı uygulamaları & Arayüz uygulamaları » İşletim sistemi servisleri » İşletim sistemi çekirdeği (Kernel) & Donanım sürücüleri » Donanımlar şeklinde yer alırlar. Bir örnek olarak MeeGo işletim sisteminin mimari diyagramını inceleyelim: < Resime gitmek için tıklayın > Turkuaz kısım kullanıcı ve arayüz uygulamalarını Turuncu kısım işletim sistemi servislerini Yeşil kısım işletim sisteminin çekirdeğini (kernelini) Gri kısım donanım sürücülerini temsil ediyor. Şimdi işleyişi açıklamak için bir örnek verelim. Diyelim ki az önce çektiğiniz fotoğrafı görmek istiyorsunuz ve elinizdeki cihazda yüklü olan görüntü gösterme uygulamasını açtınız. (Not: Açtığınız uygulama sizin sonradan yüklediğiniz bir uygulama ise "kullanıcı uygulaması" sınıfına, işletim sistemiyle birlikte gelen bir uygulama ise "arayüz uygulaması" sınıfına girer). Bundan sonraki işlemler aşağı yukarı şu şekilde yürür: (Not: > işareti servisten/kernelden dışarıya doğru giden komutları, » işareti servis/kernel içerisinde yönlendirilen/halledilen komutları simgeler)
Yukarıda basitçe anlattığım işleyiş doğal olarak her platformda bazı değişiklikler gösterir. Bazı işletim sistemlerinin kerneli ayrı ayrı parçalar arasındaki iletişimi azaltıp işlemi hızlandırmak için bir çok sürücüyü ve servisi kendi içinde barındırırken (monolithic kernel), bazı işletim sistemlerinin kernelleri ise kernelin kendi başına hızını arttırmak için minimum miktarda sürücü ve servis barındırır (microkernel), bazılarıyla bu ikisinin arasında bir noktada yer alır (hybrid kernel). Bu anlattıklarımı gözünüzde canlandırmak içinhttp://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/d/d0/OS-structure2.svg adresindeki diyagramı incelemenizi öneririm. Bu değişik kernel tiplerinin her birinin kendilerine göre hem avantajları hem de dezavantajları mevcut, bu nedenle kullanım alanları da farklı. Bir çoğunuzun duyduğu Linux aslında bir işletim sistemi değil yalnızca monolithic bir kerneldir, işletim sisteminin gerisi bu kernel etrafında örülmüş servislerden ve bu kernele göre yazılmış uygulamalardan oluşur. Bu servis+uygulama paketlerinin en bilinenleri GNOME ile KDE'dir. Bir diğer örnek ise Symbian'dır, kendisi EKA2 microkerneli ve onun etrafında örülmüş servislerden oluşur, S60 ile UIQ ise (GNOME ile KDE gibi) Symbian üzerindeki arayüz uygulamaları ve platforma özel servisler topluluğudur. Ve şimdi son bir nokta: Monolithic Linux kerneli devasa bir kernel olduğundan her türlü talebe hızlı cevap verebilmek için microkernel'lere kıyasla çok daha fazla işlemci gücü ve bellek gerektirir; bu nedenle cep telefonları gibi düşük sistem kaynaklarına sahip cihazlarda Linux kerneli kullanılacaksa kırpılmış bir sürümü kullanılır ve buna rağmen hem işletim sistemi fonksiyonlarını hem de GSM gibi radyo fonksiyonlarını aynı anda işleyebilmek için iki ayrı işlemciye ihtiyaç duyar. Buna en güzel örnek Android'dir, kendisi Linux kerneli temelli olmasına rağmen kırpılmış ve özelleştirilmiş kerneli artık Linux kerneli kabul edilmemektedir, daha çok bir Linux türevi olarak görülmektedir. Fakat microkerneller çok daha ufak olduklarından her türlü talebe monolithic kernellerden daha hızlı cevap verebilirler ve bu nedenle düşük sistem kaynakları altında da yüksek performansla çalışabilirler. Buna en güzel örnek ise Symbian'ın EKA2 kernelidir, öyle verimlidir ki hem işletim sistemini hem de radyo fonksiyonlarını tek işlemci ile yürütebilir ve bu sırada monolithic kernellerde olduğu gibi taleplere cevap verme hızında bir yavaşlama görülmez, bu nedenle en düşük işlemci hızlarında bile kullanılabilir hızlarda çalışabilir. Şimdilik yazımı burada sonlandırıyorum, gerekli eklemeleri ve düzenlemeleri aşağıda yer alacak tartışmalara ve paylaşımlara göre daha sonra yapacağım. Saygılarımla, GeceBekcisi |
|
Intel ve Nokia bugün (14.02.2010) ortaklaşa düzenledikleri basın toplantısında Nokia'nın internet tabletlerinde kullandığı Maemo ve Intel'in netbook'larda kullandığı Moblin isimli Linux tabanlı işletim sistemlerini birleştirip (Google'ın Linux çekirdekli ve kısmen açık kaynak kodlu Android'inin aksine) tamamen açık kaynaklı MeeGo adında yeni bir mobil işletim sistemini piyasaya süreceklerini açıkladı. MeeGo'nun en önemli özelliği hem x86 hem de ARM komut setleri üzerinde çalışacak olması, yani bir diğer deyişle hem bildiğimiz Intel/AMD hem de mobil cihazlarda kullanılan Texas Instruments/Qualcomm vb. kaynaklı işlemcileri destekleyecek olması. Böylece cep telefonunuzda da netbookunuzda da desktop bilgisayarınızda da aynı işletim sistemini (bazı arayüz farklılıkları ile) kullanabileceksiniz. MeeGo Maemo 5 için yazılan uygulamaları destekliyor olacak. Hatta QT desteği sayesinde cep telefonunuz Symbian işletim sistemli olsa da (hem Symbian hem MeeGo QT destekleyeceğinden) aynı uygulamaları her yerde (netbook/masaüstü bilgisayarınızda bile) kullanabileceksiniz. Bu uygulamaları ise Nokia'nın içerik mağazası olan Ovi Store'dan ve Intel'in uygulama mağazası olan AppUpSM Center'dan edinebileceksiniz. Ayrıca hali hazırda Moblin'i destekleyen 17 ayrı donanım üreticisi de doğrudan MeeGo desteklemeye başlayacak, bu da MeeGo'nun piyasada hızlıca yaygınlaşacağının bir göstergesi olsa gerek. Ancak kullanım alanları bunlarla sınırlı değil, otomotiv endüstrisinden tıp endüstrisine dek bir çok alanda MeeGo'yu görebiliriz. MeeGo'nun, Android'e (ve Chrome OS'a) en büyük rakip olacağını söylemek ise yersiz olmayacaktır. İki işletim sistemi arasındaki ilginç bir nokta ise Android'in ana kod yapısından uzaklaştığı için Linux kaynağından kodlarının silinmesine karşılık MeeGo'nun bizzat Linux vakfı tarafından sunulacağı şeklinde. Basın toplantısında MeeGo'nun ilk sürümünün 2010'un ikinci çeyreğinde hazır olacağı ve MeeGo taşıyan cihazların da daha sonra piyasaya çıkacağı belirtildiğinden, 14-15 Eylül 2010 tarihleri arasında düzenlenecek olan Nokia World 2010 etkinliğinde ilk MeeGo'lu cihazların tanıtılacağı düşünülmekte. Tahminimce merakla beklediğimiz Maemo'nun 6. sürümü MeeGo adıyla piyasaya çıkacaktır. Nokia ve Intel'deki yetkili ağızlardan MeeGo:
http://www.youtube.com/watch?v=GyebXporGr8 Videoyu izlemek için tıklayınız Bu videoda 38-40. saniyeler arasında Moblin arayüzünü görüyoruz. ----- http://www.youtube.com/watch?v=tMLtdnqnhtc Videoyu izlemek için tıklayınız http://www.nokia.com/press/press-releases/showpressrelease?newsid=1384419 http://www.intel.com/pressroom/archive/releases/2010/20100215corp.htm http://www.meego.com/ |
|
10 gün öncehttp://www.techcrunch.com/2010/01/13/iphone-android-symbian-click-rates/ adresinde Symbian hakkında çarpıcı bir haber çıktı ve sitenin iki haber editörüne de bizzat haber verdim fakat konu hakkında herhangi bir haber yayınlanmadı. Fakat söz konusu Nokia/Symbian değil de iPhone olunca, bakınız tamamen aynı kapsamdaki bir haber nasıl yayınlanıyor:http://forum.donanimhaber.com/m_36506071/tm.htm 2 gün önce Nokia son yıllarının en önemli atılımını gerçekleştirerek Ovi Maps üzerinden dolaşım (navigasyon) ücretsiz hale getirdi (http://www.nokia.com/press/press-releases/showpressrelease?newsid=1375569) ve haliyle internette bunu haber yapmayan site kalmadı, DonanımHaber hariç. Oysa ki bir dolaşım uygulamasının iPhone versiyonu çıkınca, bu, ana sayfada gösterilecek kadar önemli bir haber olabiliyor:http://forum.donanimhaber.com/m_33789480/tm.htm Şimdi örnekleri bırakıp asıl soruya gelelim: Neden Apple/iPhone ile alakalı en ufak söylenti bile ana sayfa haberi olurken Nokia* ile alakalı önemli ve ciddi haberler bu sitede kullanıcılara yansıtılmıyor? *: Aslında sadece Nokia değil, Apple olmayan hiç bir markanın üstünde Apple kadar durulmuyor. Hatta iPhone'un forum başlığı bile ayrımcılığın doğrudan ıspatı: "Öncü teknoloji firmasının devrimsel cep telefonu" |
Bunun üstüne çok yazılıp çizildi, konu çok farklı noktalara taşındı; fakat ben söylediğimin arkasında durup sebeplerimi açıklayacağım, konunun saptırıldığı noktalardan farklı bir şeyler yazıp çizeceğim.
Öncelikle Wikipedia'dan Amerika'nın tarihine kısaca bir göz atalım:
Yani Amerika'nın şimdiki düzeninin kökeni, o devrin işgalci ve sömürgeci insanlarından oluşmaktaydı. Şimdi Facebook hesabı olanlar içinhttp://www.facebook.com/video/video.php?v=48539203649&oid=31979459968 adresindeki videoya bakalım, olmayanlar için aşağıdaki metni okuyalım:
Bir diğer deyişle, ABD hala daha işgalci ve sömürgeci bir devlettir fakat artık bu amaca hizmet eden silahlar barutla değil parayla çalışmaktadır. Dünyanın bir çok ülkesi, gayrıresmi olarak ABD'nin sömürgesi halindedir ve neredeyse tüm gelirlerini ABD'nin kurumlarına aktarmaktadırlar. Bu düzene karşı çıkan devletler ise, Irak ve Afganistan örneğinde görüldüğü gibi fiilen işgal edilirler ve mevcut devlet oluşumları yıkılarak yerlerine düzene karşı çıkmayacak yeni kukla devletler kurulurlar.
Peki buradan nereye mi geleceğim? ABD'daki hayat koşullarına. Başkasının sırtından geçindiğiniz sürece bolluk içerisinde yaşarsınız ve Amerikan halkının durumu da bundan pek farklı değildir. Bir çok hammadde dünyanın her tarafındaki sömürgelerden sudan ucuz fiyatlara ABD'ye aktarıldığı için bir çok şey dünyanın geri kalanına kıyasla epey ucuzdur, üstelik aktarılan tek şey hammadde değil de, para da olduğundan ortalama gelir yine dünyanın geri kalanına kıyasla oldukça yüksektir. Gelir yüksek, gider düşük olduğundan satın alma gücü de yüksektir.
Çocuk yetiştirenleriniz gayet iyi bilirler, bir çocuğa her istediğini verirseniz doyumsuz ve şımarık olur. Her istediğini kolayca elde edebilen ABD halkı da aynı şekilde doyumsuz ve şımarıktır. Hep daha fazlasını, daha iyisini isterler; doğal olarak arz talebi doğuracağından herşeyin en büyüğünü, en hızlısını, en lüksünü vb. ABD'de bulabilirsiniz. Toplumun "tüketim" için bu kadar iştahlı ve satın alma gücünün yüksek olması satın alınan ürünlerden tatmin olamamayı, satın alınan ürünlerin kıymetini bilmemeyi de beraberinde getirir.
Buraya kadar anlattıklarımın temel bir sonucu vardır: Üreticiler ürünlerini satabilmek için pazarlama konusunda dünyanın geri kalanından çok daha başarılı olmak zorundadırlar, çünkü ne üretirlerlerse üretsinler ürünlerini satabilmek için diğerlerinin ürünlerinden daha iyi, daha hızlı, daha büyük, daha .... olduğuna tüketicileri inandırmak zorundadırlar. Peki ürünleri diğerlerinin ürünlerinden daha iyi, daha hızlı, daha büyük, daha .... değilse ne yaparlar? Ya göz göre göre reklamlarla yalan söylerler, ya da ürünün görsel tasarımını geliştirirler ve rakiplerinden daha iyiymiş gibi bir izlenim uyandırırlar ve yine dolaylı olarak yine yalan söylerler. (Bu bahsettiklerim bir yandan da "satış"ın temel unsurlarıdır, mesela her manav reyonundaki meyveleri göze güzel gelecek şekilde parlatır ve kulağa güzel gelecek şekilde pazarlar çünkü bunları yapmazsa yeterince meyve satamaz) Peki bu yalanları nasıl ve kime söylerler?
"İşleyen demir ışıldar" der atalarımız ve sonuna dek haklılardır da, çünkü anne karnında gelişip epey kaslı halde doğmadığımız gibi anne karnında gelişip epey zeki bir şekilde de doğmayız. Zeka aynen kaslar gibi gelişir, belirli bir temel zeka ile doğarız ve zekamızı kullanmaya zorlandıkça zekamız artar, fakat zekamızı kullanmaya zorlanmadıkça zekamız yerinde sayar, hatta geriler (Buna değinen 2006 yapımı Idiocracy filmini şiddetle tavsiye ediyorum, gülmek için değil ders almak için izlenmeli...). İşte bu yüzdendir ki ABD'de uygulanan eğitim sistemi zekanın gelişimini sağlayacak şekilde kişiyi düşünüp analiz etmeye değil, zekanın gelişimini durduracak şekilde kişiyi düşünmeden kabullendirmeye yöneltecek bir sistemdir; çünkü aptal bir koyun sürüsünü gütmek zeki bir çakal sürüsünü gütmekten kat be kat daha kolaydır, daha mümkündür.
Peki ABD'de neden bu şekilde bir eğitim sistemi benimsenmiştir? İşgalci ve sömürgeci bir devletin doğal olarak ilk güç kaynağı şirketlerdir ve şirketlerin varlıklarını sürdürebilmek için müşterilere ihtiyaçları vardır. Ürünleri diğerlerinin ürünlerinden daha iyi, daha hızlı, daha büyük, daha .... olmayan şirketler zeki müşterilere bu ürünleri satamayacağı için müşterilerin ürünler hakkında söylenen yalanları düşünmeden kabullenip, yutabilecek kadar aptal olması gerekmektedir. Aptal olan bu müşteriler, yani ABD halkı, bir yandan da devletlerinin işgalci ve sömürgeci politikalarını onaylayıp desteklerler ve bu düzenin devamını sağlarlar.
Farkında mısınız bilmiyorum, hangi (ideolojik/teknolojik/hizmetsel) ürün ABD'ne adım atarsa atsın gördüğü ilk değişiklik "kolaylaştırılmak"tır, çünkü "aptallaştırılan" halkın o ürünü kullanabilmesi için ürünün o halka uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Kolay para kazandıkları için dünyadaki en yüksek obezite oranına sahip ABD'de arabaların içlerine daha kolay sığılacak şekilde daha büyük olması biraz da bu sebeptendir.
Bu kadar açıklamadan sonra Apple ve ABD ile olan simbiyotik (karşılıklı çıkar) ilişkisine (yazmaktan şimdilik yorulduğum için) kısaca değinip yazacaklarımı bitireyim. ABD alacağı vergiler (ve bir takım diğer çıkarları nedeniyle) nedeniyle aptal vatandaşlarının çok ciddi miktarlarda bedeller ödeyip kolayca kullanacakları ürünler üreten Apple gibi firmalara ihtiyaç duyar, Apple ise ürettiği her ürünü istediği fiyata sorgulamaksızın satın alabilecek aptal müşterilere; ve sonuç olarak Apple piyasadaki diğer firmaların ürünlerinden pek farklı olmayan ürünlerini pazarlamanın ve tasarımın gücüyle vergisini ödeyerek ayakta tuttuğu ABD'nin verdiği düşük eğitim sebebi ile aptallaştırılmış halka kolayca satar, tüm taraflar (Apple, ABD devleti ve ABD halkı) mutlu olur. Apple'ın başarısının altında yatan şey, bu "saadet zinciri"dir. (http://mobilbekcisi.uniturk.net/2010/05/bir-cennet-meyvesi-elma.html adresinde konuyla epey alakası olan bir makalem var, okumanızı öneririm)
Bu yazımı noktalamadan önce son bir şey söylemek istiyorum. Farkındaysanız yalnızca ABD'deki duruma değindim ancak yukarıda söylediklerim Apple'ın ABD'den farklı şartlara sahip diğer pazarları için doğrudan geçerli değildir. Fakat yine de Apple'ın ABD'den dışındaki pazarlarındaki başarısı için önemli bir etkiye sahiptir, çünkü ABD'de başlayan Apple etkisi Apple'ın pazarlama ve tasarım taktikleriyle gittikçe kümülatif bir şekilde artarak diğer pazarları da etkiler ve buna da "domino etkisi" denir. Tartışmanın başladığı noktaya dönecek olursam, Apple aynı ürünler ve aynı pazarlama taktikleriyle ABD dışındaki farklı şartlar altındaki farklı bir müşteri kitlesine sahip her hangi bir pazarda doğacak olsaydı, şimdiye dek elde ettiği başarıların yarısını bile elde edemezdi; ya ürünlerini ya da pazarlama taktiklerini değiştirmek zorunda kalırdı ve bugün bildiğimiz Apple olmaktan çıkardı.
< Resime gitmek için tıklayın >