|
Yatağa çorapla girin. Bu her kadını çıldırtır. "çıkar şu çorabını" yada "sen iğrençsin, o şiirleri senin yazdığına inanamıyorum" gibisinden tepkiler alırsınız. Hele çorap az buz kokuyorsa çıldırma katsayısı tavan yapar. - İşgalci olun. Yatağın büyük kısmını siz işgal edin ve kadına çok az yer bırakın. Bu da kadını çıldırtır. "Ya biraz öteye gitsene be adam, koca yatağı kaplıyorsun" gibisinden tepkiler müşahede edilmiştir. - Horlayın. Kadın hemen çıldırır. Önce "tatlım horlama" gibi nazik ikazlarla uyandırılırsınız. Sonra bu uyarılar kadının çıldırma seviyesine göre "yeter be adam ağaç kessem bu kadar gürültü çıkmaz" gibisinden nahoş tepkilere kadar çıkar. Bu tür incitici sözler ve ithamlar "duyarlı ve ince" bir şairi nasıl yaralar bir bilseniz... - Yorgan çalın. Yorganın büyük bir kısmı üzerinize gelecek şekilde yorganı çekin ve kadına kalan yorganın çok az olmasını sağlayın. Böylece üstü açık kalan kadın çıldıracaktır. Denenmiş ve başarılı sonuç alınmıştır. - Geceleyin kadını uyandıracak şekilde tuvalete yada mutfağa gidin. Bu gidişler esnasında "bi tanem su getireyim mi?" diye sorarak onu uyandırın. Uykusu bölünen kadın, ikinci bilemediniz dördüncü uyanışında çıldıracaktır ve "yat zıbar be adam, ne olur azıcık uyuyayım" diyecektir. Etkili bir metottur fakat çok sık kullanmayın çünkü uykusu bölünen bir kadının elinin ne kadar ağır olduğunu asla tahmin edemezsiniz.. Alıntıdır yorumlarınızı bekliyorum
|
Youtube da gezerken gozume takıldı da burada da paylasayım dedim.....![]() ![]() :.:.:BURDAN:.:.: yorumlarınızı bekliyorumm..
|
|
< Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > yorumlarınızı bekliyorum
|
|
silopi cudi spor şampiyonlar ligi şampiyonluğunu kazandı - trafik kazalarında ölen yurttaşlarımızın sayısı norveç'in nüfusunu 7'ye katladı - gap'ın tamamlanmasına sadece 358 baraj ve 96 tünel kaldı - madeni 1 milyarlıklar tedavüle girdi - emeklilik yaşı erkeklerde 85 kadınlarda 83'e çıkartıldı; ama maaşlar hala ödenemiyor. - türk bilim adamları van gölü canavarı ile enflasyon canavarını çiftleştirmeyi başardı; ortaya ne çıkacağı merakla bekleniyor!! - meriç erkanla ahu tuğba'nın 5. çocukları dünyaya geldi - ajdar eurovisionu kazandı - hülya avşar ve ibrahim tatlıses 2. kez derya tuna yüzünden boşandı 2090 ı Görebilirsek Bakarız insallahh Alıntıdır:.: Yorumlarınızı bekliyorum....
|
|
İZafiyet teorisini kim bulmuştu selo? - Benim izafiyetle işim olmaz. - E ne yapacağım şimdi ? - Ben bilmem. - Kim bilir? - Ben bilmem beyim bilir. - Çok yardımcı oldun sağol. Hani sen yardımcı olurdun buna da çözüm bulsana. - Yaz guugıla izafiyet diye çıkar hemen. - Elektrikler yok ki - Tüh. O zaman cep telefonundan girelim. Wap mı GPRS mi o hesap işte. - Dur bir dakika. Bağlantı kuruluyor... Aa şarj bitti. - Bende de şarj yok. - E nasıl yapacağım ben ödevi şimdi? - Komşuya mı sorsak? - Bu saatte ayıp olmaz mı? - Türk gencinin ilmi için çabalıyoruz burada iki dakikalık ayıptan bahsediyorsun. - E bir soralım madem ne diyeceğiz? - Kapıyı çalıp "izafiyet" diyeceğiz. - O kadar mı? - Yok bir de "sadece Türkçe sayfalarda ara" diyeceğiz. - Aaa doğru düzgün sorsak ya? - O zaman fazla sonuç çıkar bulamayız. - Neyi? - İzafiyet demedin mi sen? - Hah evet işte onu kim bulmuş biliyor musun? - Sen de ya alzheimer var ya ben sapıtacağım ya da senin ömrün fazla uzun sürmeyecek. - Önemli değil 2 yıl garantili verdiler. - Espri yapmayı öğrenene kadar izafiyeti öğrenseydin ALINTIDIR::
|
|
Amerika'da yaşayan bir Türk’den gelen mesaj : Bütün arkadaşlara merhaba.... Bugüne kadar şahit olduğum olaylar aklıma başlıkda belirttiğim soruyu getirdi. Bazı olayları size de anlatıyorum, bu konuda herkes kendi kararını vermekte özgürdür. Amerikalıların Kafatasının İçinde Ne Var? En son başıma gelen hadiseden başlayayım. Dün (2 Ekim Cumartesi) sabah 9`da, AT&T adlı dünyaca meşhur telefon firmasından aradılar. "Bize üye olmak ister misiniz?" dediler. (Burada telefon şirketini kendin belirliyorsun, Türkiye`deki gibi tek şirketin yani Türk Telekom`un tekeli yok) Ben, "Türkiye`yi aramanın dakikası kaça?" dedim, telefondaki "45 cent" dedi. "Ben, 10 dakikalık görüşmeyi 2$`a yapıyorum" dedim. "İyi ya, bizimkisi 2$ değil 45 cent" dedi. "Bak kardeşim, ben 2$`a 10 dakikalık görüşme yapıyorum, anlatamadım mı" dedim. Bana "O zaman dakikasına kaç para veriyorsunuz?" demez mi? Kendi kendime "Al işte, sabah sabah bir gerizakalı Amerikalı daha" dedim. Kendisine kibarca izah ettim: "10 dakika 2$`sa dakikası 20 cent yapar" dedim. Telefondaki beyinsiz "Mümkün değil bu kadar ucuza olamaz, siz işlem hatası yapmışsınızdır" dedi. Kendi kendime "Sen beni Amerikalı mı zannettin ki, 2$`i 10`a bölerken işlem hatası yapayım" dedim ve sabah sabah günaha girmemek için "Kardeşim, sağol , ben sizin şirkete üye olmayacağım" dedim ve kapattım. Geçenlerde Mc Donalds`da 3.01$ tutan borcumu ödemek için 5$ verdim, 1 cent daha verdim. Herif, önce 5$`dan ne kadar para üstü vermesi gerektiğini hesap makinesi ile hesapladı, önce hesap makinesinin gösterdiği 1.99$`i bana bir sürü bozukluk olarak geri verdi, sonra 1 cent daha verdi. Ben "Niye bu kadar bozukluk veriyorsun, direk 2$ kağıt para versene" dedim. Kuş beyinli, bu sefer 5.01`den 3.01`i çıkardı ve hesap makinesinde 2 rakamını görünce bendeki parayı alıp, 2$ verdi. Şimdiye kadar hiçbir mağazada, kasiyerlerin bozuk para ödemek zorunda kaldıklarında bir miktar daha isteyip, bütün para geri çevirebildiklerini görmedim. Mesela hesap 15.25$ tutsa ve siz 20 $ verseniz, size 4 tane 1`lik, 3 tane 25 centlik verirler. Hiçbirisi 1 tane 25 cent alıp, tek bir 5 dolarlık geri çevirmeyi düşünemez / hesap edemez. Büyük bir mağazanın girişine ve raflarına şu uyarıyı asmışlardı: "Mağazamızda gizli kamera sistemi vardır." Daha sonra şunu eklemeyi ihmal etmemişler, malum bu yazıyı okuyan Amerikalılar "Bana ne, ben zaten buraya gizli kamera sistemi almaya gelmedim" diyebilir diye. "Gizli kamera sistemi sayesinde, yapılan hırsızlıkları tespit edebiliyor ve mahkeme önünde delil olarak gösterebiliyoruz." Bir bankanın ATM kartı müracaat formunda şu paragrafın altını imzalamanızı istiyorlar : "5 haneli banka şifremi sayılardan ve harflerden oluşturacağıma, şifrenin tamamında aynı rakamı veya harfi kullanmayacağıma, Q ile 0`ı, 2 ile Z`yi birbirine karıştirmayacağıma..... söz veririm" Anlaşılan bankaya gelen birçok şifre probleminde bunları birbiri yerine kullanıp da unutan o kadar çok insan vardı ki bu paragrafı eklemeye lüzum görmüşler. Şu olayı da bir arkadaştan duydum, gerçek olduğunu söyledi : Kadının, biri evine yeni bir mikrodalga fırın almış. Kadının, bir de çok sevdiği bir kedisi varmış. Birgün kadının, kediyi yıkaması gerekmiş. Tabi kediyi yıkadıktan sonra bir de kurutmak lazım. Aklına bu işi çabucak halledebileceği parlak(!) bir fikir gelmiş. Islak kediyi alıp, mikrodalganın içine koymuş. Tabi zavallı kedi, mikrodalganın kapağı tekrar açıldığında ölü bir şekilde fırının içinde boyluca yatıyormuş. Bu durum karşısında kadın, sevgili kedisini kaybetmenin intikamını almak için mikrodalga üreticisi firmanın aleyhinde yüklü bir tazminat davası açmış. Mahkemenin kararı ise şu: Üretici firma, fırının kullanma kılavuzunda "içinde kedinizi kurutmayınız" yazmadığı için suçludur ve istenen tazminatı ödemekle yükümlüdür. Şu hadiseleri hepiniz duymuşsunuzdur : CD sürücüler Japonya`da üretilip Amerikan piyasasına ilk girdiğinde Amerikalılar`in "Şu Japonlar ne pratik insanlar, kolaylık olsun diye bilgisayarlara 'mug holder' (seramikten yapılan büyük bardaklar ki Amerikalılar kahve ve çorba içmek için çok kullanırlar) ilave etmişler" diyerek bir çok CD sürücünün 'tray' (CD sürücünün CD-ROM koymak için dışarıya çıkan kısmı, CD tepsisi) kısmını içi dolu ağır bardakları koymak suretiyle kırdıklarını; bilgisayarda "Press any key to continue" yazısı çıkınca fellik fellik klavyede 'any' yazılı tuşu aradıklarını duymayan yoktur. İşin tuhafı, galiba Amerikalılar`da salak olduklarının farkında. Birgün Elektromanyetik dersinde çocuklara soru çözerken "Biz, bu dersi 2. sınıfta alıyoruz" dedim (burada son sınıfta okutuluyor). Çocuğun biri daha evvel Türklerle kalmış, onları o kadar zeki bulmuş ki, bana "Ortaokul iki de mi, lise iki de mi?" diye sordu. Ben de "İlkokul ikide" diyecektim de çocukların geri zekalılığını yüzlerine vurmak gibi olmasın diye "Üniversite iki" dedim. Hepinize sevgilerimle... A. B. . Syracuse University Department of Electrical Eng.& Computer Science Yorumlarınızı bekliyorum........
|
|
abi pite gelirken ekmek getirsene. -tamam. - abi bu g..ş peşimi bırakmıyor. tamam. - sen onu yavaşlat ben arayı açayım. tamam? - senin anan güzeldi dimi? - ismet abi marş basmıyo - yavrum sen gel pite, biz iteriz arkandan.. hadi canım.. - mike 8. viraj varya. - evet? - sana girsin. - nedir l*n bu sabahtan beri onu gec bunu gecme soyle yap boyle yap.... verdiniz gazı verdiniz ayarı mal oldum burda adam gibi bi müzik filan acında dalgamıza bakalım.... - ???? - phhttt... damalı bayrağın direğini gördün mü? - evet abi az kaldı kazanacam yarışı, niye sordun?? - işte o sana girsin, hahahaha... - soğuttunuz ul*n yarıştan beni, ne pislik adamlar çıktınız siz... - phttt..bir tur sonra pit stop ismail! - ul*n tam da hızımı almıştım. girmesem olmaz mı? - lastikleri değiştircez yiğenim. - tamam. yengene söyle, beyaz fanila hazır etsin. sucuk gibi oldu bu. - abi 4. ayak noldu? - nazlıcan geldi - hassss.... yine yattık - ehueueheu olum demedikmi sana eşşek o eşşek diye heheuehueh - ismail gazla pit e gel yeni bir porno cd buldum deli birsey. + tamam peyami dur su denyoyuda sollayim 10 saniye ye kalmaz ordayım. -abi üflesene bi hatlarda sorun var galiba -ul*n burda da mı be! - abi benzin bitiyor pite gireyim mi? - tribünlere yaklaş bidonu atıyoruz. (bkz: strateji) - mike sonraki tur pit stop a giriyorsun! *ilac gibi radyo* - tamam. abi bunun benzini yine bitiyo, geliyim mi pite? - tamam evladım, bir tur daha dayan sonra gel. - abi buna gaz taktırsak ya, daha az yakar. - meşe odunuyla çalışan modelini yaptık, sen hele bi gel pite... - abi pit stop'dan bi duman çıkıyo, neo yangın mı? + yok senin teknik ekip mangal yapıyo ********ler - deme bee -abi maç noldu? -ailton attı bi tane, sen yola konsantre ol -i.neler böyle araba yapmışsınız bir radyo teyp atmamışsınız, telsizden ver bari maç yayını -alonso 3 saniye arkada, deviri düşürme -alonsoyu si...me şimdi, maç diyorum alooo - ismail? - he? - bi türkü söylesene, özledim memleketi. -napıyosun olm nereye gidiyosun? -şurda bi kestirme yol buldum*, önüne çıkacam l***kların... hehe... -hay allahim.. - evladım kolunu arabanın yanından mı sarkıtıyosun sen? - evet abi. nooldu ki? - l*n adam gibi iki elle kullan şunu. - e ama o zaman tespih sallayamam ki abi! - abi pati çekiyim mi? + l*n s..icem patini adamlar vızır vızır geçiyo seni, biraz yarışa konsantre ol l*n ! - yemişim yarışını, bir gönüllerde birinciyiz abi, dur bi pati çekiyim been Alıntıdır(ManyAak hatırlattıgın icin tesekkurler) Yorumlarınızı bekliyorum...
|
İbretlik olayları sonuna kadar okumanızı tavsiye ediyorum. Ama ağlamadan.
Şahsen benim bunları okurken gözümden yaşlar geldi.
Yıl 1993. Malatya’dan iki sivil midibüse biniyorlar. Hepsi sivil giysili. Üniforma ve postalları çantalarında. Hiçbirinde silah yok, kendilerine refakat eden tek bir askeri personel de. Saat 18.00. Bingöl’e 10 kilometre var. Dağlık, dar bir yol. Birden silah sesleri yankılanıyor. İlk virajı geçtiklerinde, 50 PKK’lının karşı yönden gelen Bingöl Tur’a ait bir otobüsü durdurup, çoğunluğu terhis olmuş ya da dağıtıma giden sivil erlerden oluşan 50 yolcuyu esir aldığını görüyorlar. Şoföre bağırırlar; ‘Geri dön!’ Şoför oralı olmaz. Zaten 4 saatlik yolda 3 mola vermiş... Otobüsün kapısını, ‘Orada ben yoktum’ diyen Şemdin Sakık, o zamanki adıyla ‘Parmaksız Zeki’ açıyor.
OSMAN PARTAL ANLATIYOR
Trabzonluyum. İki midibüsteki toplam 50 askerden biriydim. Van-Özalp’taki birliğime gidiyordum. Yol boyunca gereksiz molalar veren şoför bir ara lastik patladığını söyleyip durdu. Lastiğin patlamadığını, krikoya dokunmadığını gördüm. Aksın altına girdiğinde birileriyle konuşma yaptığını duydum. Galiba telsizle konuşuyordu. Şemdin Sakık, şimdi Hürriyet’te yayımlanan açıklamalarında ‘Eylem planlanırken buradan askerlerin geleceğini bilmiyorduk’ diyor. Yalan söylüyor. Çünkü ilk otobüsün en ön koltuğunda oturuyordum. Yolumuzu kestiklerinde şoförün kapısını bizzat Sakık açtı. Toprak rengi üniforması vardı üzerinde, aynı renk kasketi ters takmıştı. Omuzundaki tüfeğin namlusu yere bakıyordu. Şoföre, diğer otobüsün nerede olduğunu sordu. ‘Arkada, geliyor’ cevabını aldı. İki dakika sonra diğer otobüs düştü pusuya. Yani bizi bekliyorlardı.
DOĞULU-BATILI DİYE AYIRDILAR
Geceyarısına kadar teröristlerle yürüdük. Mola verildiğinde niçin kaçırdıklarını, amaçlarını sorduk. ‘TC ateşkes ilan edince, iki gün içinde sizi serbest bırakacağız’ dediler. Saat 01.00 sularıydı. Sakık’ın talimatıyla tek sıra olduk. Şemdin Sakık nereli olduğumuzu sorup, Doğulu-Batılı diye bizi iki gruba ayırdı. Sakık, doğulu olmayan benim de içinde olduğum 34 kişinin eğitim kampına götürülmesini söyledi. Dağda koşar adım yürümeye başladık. Bize eşlik eden teröristler sürekli değişiyordu. Toplam 300 kişiydiler. Bir köye gittik. Kapısını çaldıkları evlerden başka teröristler çıkıp gruba katıldı. Kimi terörist evlere gidip istirahat etti. Bir ahıra soktular bizi öldürmek için. Sonra vazgeçtiler. Tekrar yürümeye başladık. Sabahı göremeyeceğimi düşünüyordum. Yıldızlara son kez bakıp annemi, babamı, köyümü düşündüm. Bir ırmaktan geçerken su içtik. Dağ yoluna çıktık. Davranışları sertleşti. Durdurdular. Saat 03.00 sıralarıydı. Yolun kenarına dizilmemizi istediler. Kolkola girip sıklaşmamızı istediler. Yanımdaki arkadaşıma ‘Devrem bizi vuracaklar’ dedim.
DEVREMİ ÖLÜ GÖRÜNCE bayiLDIM
Tir tir titriyordum. Kalaşnikof, Bixi ve Kanvasların emniyetlerini açtılar. Sonumuzun geldiğini anladım, kelimeyi şahadet getirip kendimi yere attım. Taramaya başladılar. Dizime bir mermi isabet etti. Vurulanlar üzerime düşüyordu. Kafamı koruyordum. Hepimizin öldüğünden emin olmak için yüzlerce mermi yağdırdılar. Gittiklerini, seslerin uzaklaşmasından anladım. Altı yedi arkadaşım sağdı henüz. Diğerleri paramparçaydı. Can çekişenler, hırıldayanlar, ağlayanlar, inleyenler... Su istiyorlardı. ‘Anne, anne’ diye bağırıyorlardı. Öldüğümü zannediyordum. Kendimi çimdikledim, ölmemişim. Devremi beyni parçalanmış görünce bayılmışım.
Bizi yan yana dizip 1570 mermi sıktılar
Ayılınca şehit arkadaşlarımı sırt üstü çevirdim. Dokunduğum her uzuv elimde kalıyordu. Beyin, ayak... Yardım aramak için yukarı doğru koşmaya çalıştım. Kan kaybediyordum. Asfalta çıktım, bir kamyonla yakındaki Elmalı Karakolu’na gittim. Olanları anlattığımda dinleyen jandarmalar ağlamaya başladı. Helikopter, tanklar geldi. Şehitleri aldık. Olay yerinde 1570 mermi kovanı bulundu. Yani silahsız erlerin herbiri için 50 mermi kullanmışlardı...
Şoför biliyordu
ERKAN OMAY ANLATIYOR
Adanalı hemşerim Mehmet Tura’yla Manisa-Kırkağaç’ta acemi eğitimimi tamamladım. 24 Mayıs sabahı, jandarma komando olarak Siirt’teki birliğimize gitmek üzere Malatya’dan iki sivil midibüse bindirildik. 50 askerin hiçbirinde silah yoktu. Bizi koruyan refakatçı da. Bingöl’e 10 kilometre kaldığını belirten tabelayı geçtik, ilk dönemeçte silah sesleri duyduk. Saat 18.00’di. Karşı yönden gelen Bingöl Tur otobüsünü tarayan 50 kadar PKK’lı, çoğunluğu bizim gibi asker olan yolcuları indirmişti. Şoföre geri dönmesi için bağırdım. Duymazdan geldi. Zaten tuhaf şekilde, 4 saatte 3 mola vermişti. Bizi indiren PKK’lılar ‘Geleceğinizi biliyor, sizi bekliyorduk’ dedi. O sırada feryat figan, yaşlı bir adam çıktı karanlıklardan. ‘Oğluma ne yaptınız’ diyordu. Adını söyleyince oğlunun otobüslerde olmadığı anlaşıldı. Çok yaşlı olduğu için babaya dokunmadılar. Geldiği gibi gitti. O baba sayesinde kurtulduk. Hepimizin öldüğü sanılıyordu. Askere gidip sağ kalanlar olduğunu söylemeseydi teröristler hepimizi öldürecekti.
YANLIŞLIKLA 9 ŞEHİT DAHA
Sürekli yürüyorduk. Ertesi gün 12.00’de silah seslerinden askerlerin yaklaştığını anladım. Asıl harekat 16.00’da başladı. Sikorsky ve F-16’lar uçuyordu tepemizde. PKK’lılar kazma kürek çıkarıp siper kazdı, kayalıklara saklandı.
Bizi hedef olarak ortada bıraktılar. Askerimiz, yanlışlıkla içimizdeki 9 eri şehit etti bu yüzden. Müthiş bir yağmur vardı. Bizi kalkan olarak kullanan Şemdin Sakık bir ara yanımıza geldi, sağ kaldığımızı görünce şaşırdı. Teröristler geri çekiliyordu. 13 kişi kalmıştık. Kurşuna dizilenlerin arasından kurtulan Osman Partal da aramızdaydı. Ellerimizi çözmeyi başardık. Kaçmaya başladık. Karşılaştığımız birkaç teröriste ‘Bizi serbest bıraktılar’ dedik. İnandılar. Birbirimizden ayrılmış, askerlerin bulunduğu yöne koşuyorduk. Bulduğum bir dala beyaz mendil bağladım, bir yandan bağırıyordum. Tükendiğim anda korucular ve askerlerden oluşan timle karşılaştım. Mavi berelileri görünce ağlamaya başladım. Komutan ‘PKK’lı var mı içinizde?’ diye sordu. Sonra sarılıp hepimizi tek tek öptü. Bingöl Cezaevi’ndeki bir koğuşa götürdüler bizi. Elbiselerimizi değiştirdik. Evlerimize telefon edebileceğimizi söylediler. Kafam durmuştu yaşadıklarımdan sonra. Evin telefon numarası bir türlü aklıma gelmediği için arayamadım.
ERKAN UMAY ANLATIYOR
10 kişilik yakın korumaları arasındaki, ‘hemşire’ diye hitap ettikleri kadın bizimle alay etti. Sakık, ‘Sorunumuz rütbelilerle, size bir şey yapmayacağız’ dedi. Her birimize nereli olduğumuzu sordu. Aramızda Denizli ve Konya’dan olanlar çoğunluktaydı. Hemşerilerden oluşan timler daha başarılı olur, tehlikelidir diye bir kenara ayırdılar. Şehit olan 33 arkadaşımızın çoğunun bu iki ilden olmasının nedeni bu. Bu arada bir er ‘Ben Kürt’üm’ deyince PKK’lı ‘Kürt-Türk fark etmez. Asker askerdir. Biz askere düşmanız’ dedi. Tek sıra olmamızı istediler. En başta ben vardım. Mehmet Tura 6’ncıydı. Yan yana olalım diye gittim, 7’nci oldum. ‘Baştan 6 kişi gelsin’ dediler. Diğer sıralardan aldıkları 6’şar kişiyle bir grup oluşturdular. ‘Kolkola girin’ deyip götürdüler. Arkadaşlarımız kolkola ölüme gittiler.
SİLAHLAR 10 DAKİKA HİÇ SUSMADI
Derken yer gök Kalaşnikof cayırtısına boğuldu. Kalaşnikoflar 10 dakika boyunca hiç susmadı. Mehmet’in bana son bakışını unutamıyorum. Sırada yer değiştirmesem, onun önünde dursam beni götüreceklerdi, Mehmet ölmeyecekti. Adana’da ticaret lisesinde sevdiği bir kız vardı. Terhis olur olmaz evleneceklerdi.
Askerin üniformasını çıkartıp kendisi giydi
ERKAN OMAY ANLATIYOR
Sayıları 150’yi bulan PKK’lıların silah tehditi altında yürümeye başladık. Bir köyün alt tarafında durduk. 15 yaşındaki terörist ‘200 metreden sigarayı bile vururum’ diyerek böbürleniyordu. İçimizde komando olup olmadığını sordu. Tişörtümde ‘Kırkağaç-Komando’ yazıyordu. Beyaz gömleğimi çıkarmamı istediler.Devrem Konyalı Adnan Gebeş’in verdiği parkayı giyip, bunu sakladım. Bu sırada teröristler el koydukları çantalarımızda bulunan üniforma ve postallarımızı giydi. Türk askeri kılığına büründüler. Ellerimizi sicimle bağladılar. Mehmet Tura’yla kaçmaya karar vermiştik. Tuvalet bahanesiyle elimi çözdürdüm. O sırada korkunç suratlı bir terörist gelip Kalaşnikofu ağzıma soktu. ‘Bir daha kaçmayı aklından geçirirsen beynini dağıtırım’ dedi. Sabahın 02’sine kadar yürüdük. Elebaşı Şemdin Sakık, Türk askeri üniforması giymiş, elindeki telsizle emir yağdırıyordu.
Üstün başarılı işsiz
Erkan Omay, Diyarbakır Askeri Hastanesi’nde bir hafta psikolojik tedavi gördü. Hava değişiminden sonra havancı jandarma komando olarak Eruh’taki birliğine katıldı. Sevkiyatın yine korumasız otobüslerle yapıldığını görünce tepki gösterdi, birliğine uçakla gönderildi. Katıldığı operasyonlarda çok sayıda üstün başarı belgesi aldı. Şu anda işsiz olan Omay, ‘En ufak bir şey olsun, askere gönüllü giderim’ diyor.
Tamamen alıntıdır....
Daha once verildiyse sorry....
Yorumlarınızı bekliyorum....