D

Yarbay
26 Ocak 2007
Tarihinde Katıldı
Takip Ettikleri
13 üye
362035 Gün Cezalı
356713 gün 10 s. 28 dk.
Gönderiler Hakkında
D
16 yıl
GOLCÜ KALECİ :P
D
16 yıl
***MAHŞERİN 3 ATLISI***
HARRRYYYYYYYYYYYYYYYYYYYYYY KEWELLLLLLLLLLLLLLLLLLLLLLLLLL

MİLAN BAROOOOOOOOOOOOOOOOOOSSSSSSSSSSSSSSSSSSSS

CASSİO DE SOUZA LİNCOOOOOOOOOOOOOOOOOOLLLLLLLLLLLLLNNNNNNNNNNNN
D
16 yıl
Apo ders kitaplarına girdi ...!!!!!!!!!
Apo ders kitaplarına girdi 9 Eylül 2008


A.A.



Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, “8. sınıf İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük kitabında, bebek katili, terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan'ın yakalanmasının anlatılmasının eğitim camiasını şoke ettiğini” bildirdi.

Koncuk, yaptığı yazılı açıklamada, “bir teröristin adının nasıl olursa olsun, ne şekilde anlatılırsa anlatılsın ders kitabında geçmesinin Türk Milleti'nin onurunu zedelediğini” ifade etti.

İsmail Koncuk, şunları kaydetti:
“İlköğretim müfredatlarının yenilenmesi projesi kapsamında değiştirilen 8. sınıf İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük kitabında bebek katili, terörist başı Öcalan'ın yakalanmasının anlatılması eğitim camiasını şoke etti.

Kitapta, terörist başının adı, '1990'lı yılların en önemli olaylarından biri de Suriye'de saklanan bölücü başının 1999 Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirilmesidir' şeklinde yer almıştır. Bu ifade bile terör örgütünün propagandasının yapılmasına vesile olacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığının böyle bir hataya nasıl düştüğünü anlayabilmek mümkün değildir. Bakanlığın ders kitabında, milletimize büyük acılar yaşatan bir teröristin yakalanışını ilköğretim çağındaki çocuklara anlatması büyük bir skandaldır.”
D
16 yıl
YARDIM ACİL ...
arkadaşlar GUİTAR HERO aerosmith vs.aldım ..gitarı ile oynuyorum daha doğrusu oynamaya çalışıyorumve daha önce hiç bu tür oyun oynamamış olmamdan dolayıda ''easy'' mode da oyuna başladım ama bu mode ta oynamama rağmen %21 -22 civarında bir başarısızlığım söz konusu..oynarken ekranda akan tuşlamaları elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum ama her seferinde adam gitarı yere vuruyo seyirciler yuhluyo falan
bana bu oyunun oynanışını detaylı analatacak ,ipuçları verebilecek , tuşların ekrandaki akışa göre basılışını anlatabilecek bu oyunun meraklıları ve proflarından yardım bekliyorum....
ilgilenirseniz çok sevinirim
herkese iyigünler ve forumlar dilerim..
D
16 yıl
Yurdum İnsanı - Yangın Tatbikatı :))))
Yurdum İnsanı - Yangın Tatbikatı
Yer Sivas , 2006 yılında yangın tatbikatı yapılıyor İtfaiye Müdürü ve basın önünde . Müdür bey gerekli talimatları verip ttbikatı başlatıyor . İl önce küçük bir aeş yakılıyor ancak bu ateş söndürülemiyor . Daha sonra söndürülemem sebebinin rüzgarı arkasına alması olduğunu söylüyor ve daha büyük bir ateş için emir veriyor . Sonra nemi oluyor işte video !!!!


http://boyakagen.blogcu.com/yurdum-insani-yangin-tatbikati_10844371.html

D
16 yıl
Gelecek Sezonki Teknik Direktörümüz..........
Gelecek Sezonki Teknik Direktörümüz

İnanın elim kaleme zor gidiyor sevgili okurlar, aklımdan geçenleri yazılı hale getirmek istemiyorum bugün..



Bundan tam 20 yıl once bir Ekim akşamında deplasmanda Neuchatel’den son 25 dakika da 3 gol yedikten sonra maçın sonuna kadar dayanamayıp ağladığımı hatırlıyorum..Aynaya bakarak kendi kendime “Allahım, biz böyle ne zaman galip gelebileceğiz?” diye iç geçirmiş ve çok değil sadece 2 hafta sonra mutluluktan ağır bulmuştum kendimi..Yaklaşık 15 yıl boyunca Avrupa’da her türlü zaferlere imza attıktan sonra son 6 yıldaki başarısızlıkları bünyem kabul etmiyor, edemiyor sevgili okurlar.. Ne Teknik Direktörü eleştirmek ne 2 maçta bireysel hatalar yapan oyuncularımıza suçu yıkmak ne basının belli bir kesiminin yaptığı gibi suçu bugunkü ve geçmişteki yönetimlere atmak ne de bu süreçte turu vermemize sebep olan hakemlere yüklenmek ile istemiyorum.Bizi yükseklerde tutan armada zorlanıyor artık Avrupa Arenası’nda ve Galatasaray’ımız Uluslararası maçlarda her geçen gün daha da vasat bir hale geliyor (Burada izninizle sezon oncesi doğru düzgün bir yabancı takımla hazırlık maçı yapılmamasının da dünkü hezimette az da olsa payı olduüunu eklemek istiyorum; Anderlecht, Benfica, Hamburg gibi başaltı takımlarla hazırlık maçı oynamayınca takımın gerçek durumunu görmek pek mümkün olmuyor)

Bugün ne yazık ki sinek avladığına inandığım Galatasaray Store’lardan birine girip dünkü maçta giydiğimiz beyaz formadan isteyecek olursanız, sağ omzundaki kırmızı ve sarı şeritlerde coğunu 1988-2003 arasında aldığimız Avrupa zaferlerinin skorlarını görürsünüz..Dün sahada yeralan beyaz formalarda ise bu şerit yoktu, tesadüf mü bu? Bence değil, sebebi ne olursa olsun 6 yıldır Helsinborg, S.Bükreş, A. Wien gibi Avrupa’nın 2. ve 3. sınıf takımlarına diş geçiremiyoruz.. Takıma aşılanan yıllarca Avrupa zaferleri yerlerini iç saha beraberliklerine ve deplasman maglubiyetlerine bıraktı ne yazık ki...

Başarıyla şımartılmış bir neslin çocuğu olarak dün maç başlayana kadar transferinden havalara uçtuğum Baros’u veya dün sahada elinden geleni yapmasına rağmen daha etkisiz olduğu sağ kanada monte edilen Kewell’ı bugün transfer etmeye kalkarsanız, menajerinden randevu bile alamazsınız...Karşınıza “Şampiyonlar Ligi?” derler, siz de “seneye” diye yutkunursunuz...

Umarım ki seneye de S. Bükreş Teknik Direktörü Lacatus ile anlaşmak zorunda kalmayız ve Teknik Direktorunden, yonetimine, tum oyuncularına kadar tum sorumlular yapması gerekenleri UEFA kupasında gerceklestırebilirler...

Bugün bize düşen armanın ve sarı-kırmızı şeritlerinde geçmiş zaferlerin yer aldığı formamıza sahip çıkmak, onu gelecek zaferlere taşımaya yardımcı olmaktır...

Takımımızı esas layık olduğu yerlerde görmemiz dileğiyle,

Ant İpek



antipek@webaslan.com



D
16 yıl
İLKÖĞRETİM OKULU\u0027NA BOMBA....
Yüksekova, facianın eşiğinden döndü 27 Ağustos 2008


Behçet DALMAZ- Hamit ERKUT/YÜKSEKOVA(Hakkari), (DHA)



HAKKARİ'nin Yüksekova İlçesi'ndeki bir ilköğretim okulunun karşısında yol kenarına düzenek halinde bırakılan 10 kilo plastik patlayıcı, bomba imha uzmanları tarafından imha edildi. Bomba imha uzmanları, bombayı söktükten sonra bağlı bulunduğu düzeneği fünye ile etkisiz hale getirdi. Bomba imha edilmesi ile olası büyük facianın önüne geçildi.


Hakkari Valiliği, bomba düzeneğinin Yüksekova İlçesi'nde Sabancı İlköğretim Okulu karşısında yol kenarına bırakıldığını açıkladı. Açıklamada, şöyle dedi:
“Olay yerine intikal eden güvenlik kuvvetlerince gerekli çevre güvenliği alındıktan sonra uzman personel tarafından pakete müdahale edilerek, bomba düzeneği etkisiz hale getirilmiştir. Yapılan inceleme sonucu bomba düzeneğinin uzaktan kumandalı parça tesirli ve çelik boru içerisine yerleştirilmiş 10 kilogram plastik patlayıcı olduğu anlaşılmıştır.”

Müdahale sırasında herhangi can kaybının olmadığı belirtilen açıklamada, gerekli incelemenin başlatıldığı bildirildi. Yetkililer, düzeneğin imha edilmesiyle olası facianın önüne geçildiğini vurguladı.
D
16 yıl
\u0027Kur\u0027an ile hatırlatmak\u0027 ....MUTLAKA OKUYUN!!!
Türk aydınlanma devriminin omurga cümlesi: 'Kur'an ile hatırlatmak'


Başlığımızdaki ‘Kur’an ile hatırlatmak’ tâbiri Kur’an’ındır.


Ve tâbir, Türk-İslam tarihinde, devlet başkanı düzeyinde ilk kez Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kullanılmıştır. Hem de İzmir İktisat Kongresi gibi hayatî bir platformda…



Benim tespitlerime göre, Atatürk’ün hayatında yaptığı en uzun süreli konuşma, 2 Şubat 1923’te İzmir Kordon’da, İzmir İktisat Kongresi toplantılarından birinde yaptığı konuşmadır.



Gazi, “Kur’an ile hatırlatmak istiyorum ki…” tâbirini de ilk kez o konuşmada kullanmıştır.



İzmir İktisat Kongresi, bana göre, bizim aydınlanma devrimimizin fikrî ve fiilî oluşum toplantısıdır.



Türk Bağımsızlık Savaşı’nın başlangıç tarihi 19 Mayıs 1919 ise Türk Aydınlama Savaşı’nın başlangıç tarihi de İzmir İktisat Kongresi münasebetiyle yapılan o uzun konuşmanın tarihi olan 2 Şubat 1923’tür.



Ve Atatürk’ün erişilmez dehası, bu aydınlanma savaşını o bağımsızlık savaşının içine sokmuş, ikisini birleştirmiş, böylece tarihin önüne bir benzerini görmediği büyük bir diriliş örneği koymuştur.





BAĞIMSIZLIĞIN İKİ AYAĞI



Misak-ı Millî sınırlarını değişmez kılmak için verilen askerî mücadeleye, İzmir İktisat Kongresi ile ‘Misak-ı İktisadî’ eklenmiş ve Müdafaa-i Hukuk iradesinin esas aldığı ‘istiklal-i tam’ (tam bağımsızlık), Atatürk’ün ruhunda temellenen iki ayağı üstüne oturtulmuştur.



İşte, başlığımıza vücut veren konuşma o kongrede yapılmış ve aydınlanma savaşımızın manevî-kültürel manifestosunu oluşturmuştur.



Halkın da dinlediği ve ‘Halâskâr Gazi’sine ‘İslam’ın kurtarıcısı’ diye tezahürat yapmanın yanında zaman zaman canlı sorular sorup anında yanıt aldığı bu destanî konuşmada Atatürk’ün kullandığı bir cümle vardır ki, Kur’an’ın bir ayetinde aynen geçen bu cümle, bana göre, sadece Türkiye’nin değil, tüm İslam dünyasının aydınlanma manifestosunun özü olan cümlenin ta kendisidir. Ve o cümle şudur:



“Kur’an ile hatırlatmak istiyorum ki…”



İzmir Kordon’daki manifesto konuşma, kitaplık çapta, hayatın hemen her meselesine el atan müthiş ve muhteşem bir konuşmadır. Müslümanlar ve Müslüman Türk milleti için bir dirilişin şafak konuşmasıdır. Aydınlanma tarihimizde o konuşmanın yerine koyabileceğimiz başka bir konuşma veya eserin olmadığına inanmaktayım. ‘Teneffüs’ adıyla verilen aralarla bölünmesi gerekli görüldüğü için uzun saatler sürmüş bir konuşmadır. Başlı başına bir fikir devrimi, bir diriliş ihtilalidir.





TARİHİMİZİN EN UZUN KONUŞMASI



Orta boy puntoyla tam 53 büyük sayfa tutan bir konuşmadan söz ediyoruz. Puntosu biraz büyük tutulursa bir kitap olacak genişliktedir.



Atatürk; orada dinin nasıl yanlış anlaşıldığını, nasıl saptırıldığını, Haçlı Batı tarafından tarih boyunca aleyhimize nasıl kullanıldığını, özellikle ilim ve kadın konusunda din kullanılmak suretiyle nasıl perişan edildiğimizi hayret ve hayranlık verecek bir ihtişamla anlatırken bir yerde, tek cümle ile bir büyük ihtilal daha yapıyor. Kur’an’ın mucizelerinin uzantılarından bir olarak görebileceğimiz (ve benim öyle gördüğüm) şu cümleyi kullanıyor:



“Kur’an ile hatırlatmak istiyorum ki...” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 15/69)



Bu cümle; Kur’an’ın açık bir emrinin bin küsur yıl sonra, Kur’an dini adına yalan ve saptırmalara teslim edilmiş ve sonunda İslam düşmanlarının işgaline uğramış bir millete, o milleti uyandıran büyük devrimler yapmış bir önderin dilinden tekrarıdır.



Böyle bir cümleyi böyle bir zamanda, söyleyenden çok söyletene bakmak gerekmez mi?



Çünkü söyleyen bir ilahiyatçı, din adamı, din filozofu değildir; asker yanı galip bir siyaset, ihtilal ve fikir adamıdır. Bir kumandandır, bir devlet kurucudur.



“Kur’an ile hatırlatmak istiyorum” diyor ölümsüz Atatürk.



Kur’an ne diyor? 50. sure olan Kaf Suresi’nin son ayeti aynen şöyle:



“Benim tehdidimden korkanlara, sadece Kur’an ile hatırlat!”



İşte Atatürk de bunu yapıyor.



Din adına Kur’an ile hatırlatıyor, hurafe, yalan ve uydurmalarla değil… Çünkü onları yıkmak istiyor ve yıkmıştır. Onun ayakta tutmak ve din olarak yaşatmak istediği, Kur’an ile hatırlatılması mümkün olanlardır.



Müslüman toplumları asırlardır yönetenlerin, dini, hesap ve hegemonyaları uğruna saptıranların neler söylediklerini yaşayarak görmüş bulunan Gazi Atatürk, nihayet Kur’an’ın söylediğini aynen yapıyor. Kur’an’ın verdiği emri, farkında olarak veya olmayarak (ki farkında olmaması olayın ihtişamını daha da büyütür) Türk halkına, dünyaya ve tarihe hatırlatarak diyor ki:



“Kur’an ile hatırlatmak istiyorum...”



Böyle diyor ve ardından, İslam adına öne çıkarılmış birçok yalanın maskesini düşürüp Kur’an adına söylenmesi gereken gerçekleri sıralıyor.



İşte birkaç satır. Ve işte Mustafa Kemal Atatürk:



“Hayat demek mücadele demektir, çarpışma demektir. Hayatta muvaffakiyet mutlaka mücadelede muvaffakıyetle mümkündür…”



“Eğer Müslümanlardan, Kur’an’ı yüceltmek dinî bir vazife olarak talep olunuyorsa hiç şüphe yok ki, Müslümanlar ne kadar kuvvetli, kudretli ve bütün bu kuvvet ve kudret akılca ne kadar yüksek olur, ilmen, fennen gelişmiş bulunursa Kur’an’ı yüceltmeyi iyi yapmasını bilir ve Allah ancak bu mesai tarzından daha çok memnun olabilir. Bütün Müslümanlara da ne yapmak lazım geleceğine dair kuvvetli ve maddî bir misal gösterilmiş olur…”



“Millî Mücadeleye karar verdiğimizde, ne yazık ki, en büyük düşmanımız, asırlardan beri bu milletin başında taç taşımış olan insanın kendisiydi. (Yani padişah)…. Hilafet ve padişahın irtica kuvvetleri Ankara’ya doğru yürüyordu…Osmanlı padişahı ve halife, çok mundar olan o taç ve tahtını koruyabilmek için en tehlikeli düşmanlarla el ele vermiş ve onların tesis edemeyeceği kuvvetleri tesis etmişti…Yunan ordusunun elinde, bu memleketi mahvetmek için fetva vardı, ferman vardı.”



Tarih yaratan ve Türk-İslam aydınlanmasını başlatan bu manifesto konuşmadan alıntılar yapmaya yarın devam edeceğiz, sevgili okuyucularım.



ATATÜRK'ümüze dinsiz ,çok dindar değil diyenlere belgeli bir cevaptır..
büyüksün ATA'M..........
D
16 yıl
silinebilir..
silinebilir...
D
16 yıl
Alman televizyonunda Türkiye nasıl rezil oldu !!!
Alman televizyonunda Türkiye nasıl rezil oldu


Cengiz SEMERCİOĞLU

Alman televizyon kanalı RTL’de pazartesi akşamı yayınlanan Ekstra Magazin (Extra-Das RTL-Magazin) adlı program, bir Türk ve bir Alman kadını Türkiye’ye tatile gönderdi ve yaşadıklarını başından sonuna gizli kameraya çekti.


Beş ayrı yere gitti kadınlar ve bakın başlarından neler geçti...

1- Hamburgercide

Herkesin görebildiği yerde asılı olan fiyatları Türk kadına lira, Alman kadına euro olarak söylediler.

Yani Türk kadın hamburgeri 6 liraya, Alman kadın 6 euroya aldı.

Üstelik çok ünlü bir fast food zinciriydi bunu yapan, markayı buzlayarak vermelerine rağmen ne olduğu anlaşılıyordu.

Kameralar geldiğinde bütün satış görevlileri bir yerlere kaçıştı, sonra bir görevli çıktı pişkince "Alman kadına sattığımız fiyatlar pahalı değil" dedi.

2- Takside

Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler.

Türk kadın 20 euro ödedi, Alman kadın 30 euro...

Kameralar Alman’ı taşıyan taksiciyi bulup sordu.

"Anlaşamadık, çok dolaştık yol uzadı" falan dedi.

Sonradan anlaşıldı, gece tarifesi açmış.

3- Mağazada

Alman kadın bir mağazaya girip çanta satın aldı, 70 euro ödedi.

Bunların hepsi gizli kamerayla çekiliyor.

Bir süre sonra Türk kadın aynı mağazaya girip aynı çantayı aldı, 30 euroya...

Sonra kameralar geldi, neden böyle yaptığını sordular bizim uyanığa...

Neyse ki bu satıcı insaflı çıktı, özür dileyip 40 eurosunu iade etti Alman’ın.

4- Kuyumcuda

Alman kadın kuyumcuya girip 170 euroya bir kolye aldı.

Ardından dükkana giden Türk kadın aynı kolyeye 130 euroya ödedi.

Kameralar gelip "Bu fark turist olmasından mı kaynaklanıyor" diye sorunca dükkan sahibi sinirlendi.

Başladı bağırmaya; "Serbest piyasa bu, istediğimi istediğim fiyata satarım size ne oluyor, kimse karışamaz bana" diye...

Almanlar neye uğradıklarını şaşırıp çıktılar dükkandan.

5- Restoranda

Alman kadın bir restorana girip, mezeler, yemekler sipariş etti.

Ardından Türk kadın girdi, aynı yemekleri yiyip aynı şeyleri içti...

Sıkı durun!

İkisi de kuruşu kuruşuna aynı parayı ödedi.

Kameralar mikrofon uzatınca da restoran sahibi; "Bizim için din, dil, ırk fark etmez. Her müşterimiz önemlidir, her müşteriye aynı hizmeti aynı fiyata sunarız" dedi.

Derin bir ohh çektik, nihayet dürüst bir satıcı çıktı diye...

* * *
Bu anlattıklarım aynı sırayla salı akşamı RTL’de yayınlandı.

Her bölümün arasında da Türk bayrakları dalgalandı, sahillerden görüntüler yayınlandı.

Sonunda da toplu bir hesap çıkardılar.

"Bir Almanla bir Türk’ün Türkiye’de yaptıkları günlük harcamalar arasındaki fark 108-110 euro civarında" sonucuna vardılar...

Yani açıkça "Bu Türkler bizi kazıklıyor" dediler.

Şimdi siz Almanya’da istediğiniz kadar turizm reklamı yapın, salı gecesi RTL’yi izleyen milyonlarca Alman’ın kafasındaki "Kazıkçı Türkler" imajını silebilir misiniz?

Hem her şey dahil sistemlerle en ucuz tatil cenneti ol hem de kazıkçı olarak anıl...

Bir de üstüne böyle rezil ol...

Esnafından otelcisine kadar hálá turizmi öğrenemedik ya ona yanıyorum.

Bu yabancı anneler çocuklarını sevmiyor!

İnsan tatilde bolca etrafını gözleme fırsatı buluyor, sonuçta da sinir hastası olarak geri dönüyor.

Geçen hafta sonu şezlong gündemimde Türk anneleri vardı, bolca onları gözledim.

Türk anneleri ile yabancı anneler arasında ciddi davranış farklılıkları var. Bizimkiler sürekli bir uyarı halinde;

Çok açılma çocuğum boğulursun...

Orada durma başına güneş geçecek...

Oynama diyorum sana şunlarla...

Ayağına terliğini giy...

Gözüne kum kaçacak...

Plaj gibi çocukların en rahat edecekleri yerde bile sürekli uyarı, sürekli uyarı...

Hani çocukların akılları biraz daha hızlı gelişse eminim hepsi "Yeteeeer beeee" deyip isyan bayrağını daha o yaşta açacak.

Oysa yabancı anneler çocukların üzerine hiç bu kadar düşmüyor.

Ne yani onlar çocuklarını bizimkilerden daha mı az seviyor, daha mı az düşünüyor.

Onlar "yapma, etme" diye sürekli uyaracaklarına çocuklarıyla birlikte hareket ediyorlar, sürekli uzaktan kontrol ediyorlar.

Sonra bizim o erkek çocukları büyüyor, annesine düşkün adamlar haline dönüşüyorlar...

Ee olan yine bizim kadınlara oluyor, anne sözünden çıkmayan adamlarla uğraşmak zorunda kalıyorlar.


.........................................................................


serbest piyasa ekonomisi demiş adam ya....
DH Mobil uygulaması ile devam edin. Mobil tarayıcınız ile mümkün olanların yanı sıra, birçok yeni ve faydalı özelliğe erişin. Gizle ve güncelleme çıkana kadar tekrar gösterme.