|
Merhaba arkadaşlar, Bir çok motosiklet almayı düşünen, motosiklet kullanmayı arzulayan ancak tereddüt ve tedirginlikleri olan arkadaşlarımın bazı sorularına belki de cevap bulabilmesi için nacizhane tecrübelerimi ve bu tecrübelerime dayalı olarak bazı tavsiyeler vermeye çalışacağım. Umarım faydalı olur. Her motosiklet sürücüsünü artık bir abim, bir kardeşim olarak gördüğümden dolayı elimden geldiğince açık olacağım. Motosikleti %95 İstanbul içi işten eve, evden işe kullanıyorum. Yılda 1000-1500 km kadar toplamda uzun yol yapıyorum. Motosiklet sürmeye nasıl başladım? Bir çok motosiklet sürücüsü arkadaşımız babadan, abiden, kuzenden aşina olduğu için motosiklet kullanmakta. Kimisi mesleği icabı. Kimisi ise merak. Çocukluğumda motosikletleri sever ve özenirdim. 1995 yılında babam 1993 model daha 5000km yapmış bordo renkli bir Renault Broadway almıştı. Bilen bilir, bu arabalar o yıllarda şimdinin Audi'si gibiydi, çok dayanıklı bir motoru vardı ve yerden yüksekti, tam bir anadolu arabasıydı. Kendisi de vakti zamanında hayli pahalı bir otomobil idi. Bu araç 2010 yılı mayıs ayına kadar bizde idi. 2007'de B sınıfı ehliyetimi aldığımda aracı daha çok ben kullanmaya başladım. Araç 145.000km'de idi. Yaşlı olmasına rağmen babam tarafından hiç hor kullanılmamıştı ve hala taş gibi sağlamdı. Bundan 1 yıl sonra A2 ehliyetimi aldım, ancak hemen motosiklet alacağımdan değil, belki bir gün alırım diye. Kursta motosiklet sürmesini Mondial 125zn ile öğrendim. (Sadece dengede durmak, hızlanmak ve yavaşlamak, viraj almak. Vitesli öğrenmediğim için tam olarak sürmeyi öğrenmek sayılmaz aslında.) Velhasıl Mayıs 2010 tarihinde 7 yaşımdan beri bindiğimiz, gözüm gibi baktığım otomobilimiz, 174.000km dolaylarında iken bir gece kapımızın önünden çalındı. Bu olayın üzerinden bir ay geçti ve artık ciddi anlamda bir ulaşım aracının eksikliğini hissetmeye başladım. Malumunuz İstanbul'un kalabalık otobüslerini her zaman kullanmak beni zorluyordu ve sırf otobüse binmeyi sevmediğim için yaşadığım bölgeden çıkamaz olmuştum. Bu ve bazı diğer minör sebeplerden ötürü ve son dönemlerde yaşadığım maddi imkansızlıklardan dolayı otomobil alamamam, benim küçüklükten gelen motosiklet sevgimi tetikledi ve bu sevgi artık bir ihtiyaç haline geldi. İnternetten cebime göre motosikletler araştırmaya başladım. Ancak çok yalnızdım, çevremde motosiklet süren hiçbir eşim dostum yoktu. Tamamen herşeyi kendi başıma yapmak durumundaydım. Bir sürelik araştırmamın sonucu tercihim ikinci el Keeway Superlight 150 modeli bir siyah cruiser oldu. Birazda rock müzik tutkunu olmanın verdiği hevesle bu siyah cruiserı dış görünüşünü çok beğenerek aldım. Bir japon veya alman olmadığı için kalitesi konusunda bir çok tereddütüm vardı ancak bu fiyata en gösterişli makine bence bu idi. İnternette aracın çok titrediğinden bahsediliyordu, ancak motosiklette vibrasyonun ne olduğu hakkında bir fikrim olmadığı için alıverdim. Motosikleti alır almaz doğru ikamet ettiğim bölgeye yakın bir motosiklet tamircisine götürdük. (Motosikletin eski sahibi ile birlikte, kendim henüz hiç vitesli motosiklet kullanmamıştım. İlk ve son motosiklet sürüşüm de ehliyet kursunda otomatik bir scooter idi.) Motosikletin genel bakımları yapıldı, yağı ve arka fren balatası değişti. Artık motosiklet ile başbaşaydım. Ancak sorun şu idi, hiç vitesli motosiklet kullanmamıştım, sadece teorik olarak vites nasıl değişir, gaz fren debriyaj nerededir bunları biliyordum. Tamircinin dükkanının yanında boş bir toprak saha vardı hayli büyük. Tamirci motosikleti arsaya kadar getirdi orada çalışabilmem için ve işine döndü. Daha önce otomobilden kalma vites kültürüm vardı, bir iki sefer stop ettirdikten sonra ayarını kavradım. Yaklaşık arsada 1 saat kadar turladıktan sonra artık trafiğe çıkacak kadar öğrendim. Oradan çıkıp evime doğru yola koyuldum. Ailem hiç hoş karşılamadı motosikleti, hala da öyleler. İlk bir kaç gün evde ciddi kavgalar yaşadık. Ancak bir süre sonra kabullendiler. İstanbul trafiğinde motosiklet kullanmanın tehlikeli olduğunu onlarda biliyorlardı ve neticede evlatlarıydım, haliyle normal karşıladım. Aracı alalı yaklaşık 10 gün kadar olduğunda artık tamamen alışmıştım. Artçı ile birlikte rahatlıkla sürebiliyordum. Superlight 150 ile 3,5 ay/5000km geçirdim. Nihayetinde vibrasyondan artık usandığım için bu motoru sattım. Akabinde Honda Titan Es (CG 125 Es olarak da bilinir) motoru aldım ve o vakitten beri aynı motoru kullanmaktayım. Honda Titan Es ile 19.000km'yi devirdim. Motoru ilk aldığım andan beri 1 defa kaza yapmadım. Evet şans faktörü önemli ancak esas faktör burada tamamen temkinli davranmama ve hızımı duruma göre ayarlamama borçluyum. İyi kötü nasıl motosiklet kullanmaya karar verdim anlatmaya çalıştım. Henüz motosiklet almaya karar veremeyenlere tavsiyem şudur: Kesinlikle alın! Neden almalısınız, anlatayım: - Park derdiniz yoktur. (İstanbul'da otomobil sahibi olan bilir) - Otomobil kadar trafiğe takılmazsınız. - Yaz mevsiminde otomobilde cayır cayır yanarsınız, motosiklet püfür püfürdür. - Otomobile kıyasla kullanması bir hayli keyiflidir. - Otomobilde olduğu gibi eş dost akraba sürekli sizi biryerlere götürmenizi istemez. Siz ve motorunuz varsınızdır, özgürsünüzdür. - 250cc'ye kadar otomobile kıyasla hayli yakıtı ekonomiktir. 250cc'nin üstüne çıktıkta otomobil tüketimine yaklaşırsınız, hatta geçersiniz. Otomobilim Mecidiyeköy-Sefaköy gidiş gelişine 25TL yakardı, şu an 5TL yakıyorum. - Bir çok bakımını kendiniz zamanla öğrenir yaparsınız. - Emniyet şeridinde seyrederken ceza alan motosiklet hiç duymadım, ancak trafik çekilmez halde değilse yine de yasalara saygılı olmak adına kullanmamaya özen gösteriyorum. - Harem-Sirkeci vapurunda sıra beklemezsiniz! - Küçük cc motosikletlerde yedek parça maliyetleri otomobile oranla daha düşüktür. Peki hiç dezavantaj hissetmedim mi? Tabi ki hissettim: - Kış mevsiminde kullanımında havanın etkisine maruzsunuz. Otomobil gibi kapalı bir ortamda kalorifer/klima imkanlarınız mevcut değil. - Kazalarda yaralanma/sakatlanma/ölme riski çok daha yüksek. - Türkiye'de ne yazık ki trafikte fazlalık olarak görülüyoruz bir çok 4+ tekerlekli vasıta tarafından, bazıları trafiğe çıkma hakkımız olmadığını bile düşünüyor. - Karda sürmek çok zor. Ama imkansız değil. - Araçları otoparkta muhafaza etmiyorsanız, çalınma, zarar görme ihtimali daha yüksek. - KM ömrü bakımından otomobiller kadar dayanıklı değil. Daha az km'de rektefiye yapmanız gerekebiliyor. - Motosiklet kendi kendine dengede durmaz. Sürekli aktif olmalısınız. - Reflekslerinizin zayıfladığı anlarda kullanmaktan kaçınmalısınız. (hastalık, halsizlik, uykusuzluk, aşırı yorgunluk) - Çok yüksek düzeyde trafik takibi yapmalısınız ve dikkatli olmalısınız. Otomobil çukura girer çıkar, siz çukurda düşebilirsiniz. - Sürüş yapılan zemin maksimum düzeyde sizi etkiler (toprak, mıcır, ıslak zemin, bozuk yol) - Kış mevsiminde yaza oranla motosiklet daha fazla yıpranır, daha fazla özen ve bakım ister. Örn. en basiti zincir yağı - Trafikte görülebilirliğiniz diğer araçlara oranla daha az, diğer araçlar tarafından tehlikeye sokulabilirsiniz. - Otomobile oranla daha fazla yorulabilirsiniz. Hiç kaza yapmadım mı? Evet, yapmadım. Motosiklet üzerinde henüz 25.000km ancak geçirdim. Şu ana kadar şükürler olsun burnum kanamadı. Sebebini de şunlara borçluyum: - Debriyaj-vites-denge-fren-gaz nerede nasıl kullanılır tam olarak çözmediyseniz trafiğin sakin olduğu bölgelerde pratik yapın. - Heyecanlanmayın. Acemi iseniz böyle kalacaksınız anlamına gelmez. Herkes bir acemilik dönemi geçirmiştir. - Trafiğin durumuna göre hızınızı ayarlamalısınız. - Diğer araçların tacizine maruz kalabilirsiniz. Aldırış etmeyin. 1snlik dikkat dağınıklığı sizin kaza yapmanıza yeter. O adam da basıp gider, olan size olur. - Diğer araçlara mümkün olduğu kadar mesafeli olun. Ani durumlarda size zaman kazandırır. - Sadece önünüzde seyreden aracı değil, etrafınızdaki tüm araçları takip edin. Hatta mümkünse önünüzdeki aracın öndekilerini de. Aniden yavaşlayan trafikte ne kadar erken farkında olursanız o kadar riski azaltırsınız. - Yolun duruma göre sürat yapın. Aniden önünüze birşey çıkabileceğini düşünerek ona göre temkinli olun. - Motorunuzun bakımlarını zamanında, eksiksiz yapın. - Mümkün olan en kaliteli parçaları kullanın. Hem motorunuzun hem sizin ömrünüzün uzaması için. - Sinyal vermeden, ani dönüşlerden kaçının. Diğer araçların yapacağınız hamleyi bilmesine izin verin. - Islak zeminlerde mesafenizi artırın, hızınızı düşürün. Ani frenlemelerden kaçının. - Motorunuzun limitlerini bilin. - Genel kabul görmüş sürüş tekniklerini koşulsuz uygulayın. - Yola çıkmadan rüzgarın ne yöne estiğini bilin. Büyük bir araç sizi geçerken veya siz onu geçerken kesilip aniden gelen rüzgar dengenizi bozmasın. - Motosiklet sürerken müzik dinlemek isteyebilirsiniz. Ses düzeyi diğer araçları ve çevrenizde olup biteni duymanıza mani olacak kadar yüksek sesle dinlemeyin. - Minibüs,dolmuş ve taksi gibi araçlara fazla yaklaşmayın. Nerede ne yapacakları hiç belli olmuyor. Çok büyük oranı sinyal kullanmayı gereksiz görüyor. Bunlar dışında sizin iradenizde olmadan diğer araçların etkisi, yol ve doğa koşulları dolayısıyla olabilecek şeylerin riskini her zaman taşıyorsunuz. Motosikletiniz ne marka, ne model, ne tarz olursa olsun, bütçenizin yettiği kadar aşağıdakilerin en iyisini almaya çalışın: - Kask - Mont ve pantolon/tulum - Eldiven - Bot - Lastik Motosiklet masraflı mıdır, aldıktan sonra elde tutabilir miyim? Elbetteki masrafları vardır. Bu masraflar motosikletinizin markasına, modeline, cc hacmine göre değişir. Belirli aralıklarla bakımları, değişmesi gerekenleri vardır. Siz ona ne verirseniz, o da size onu verir. Henüz motosiklet almadım, kaç cc ile başlamalıyım? Şu cc ile başlanır diye bir kural ben hiç duymadım. Ben iki yıldır 125-150cc kullanıyorum. 1 ay 150cc kullanıp, 1000cc'ye geçen de var, direk 1000cc alan da. Benim için esas amaç iş-ev arası ulaşım olduğu için ekonomik olması en temel tercihim. Şu halde artık cc büyüteceğim, ancak 250cc'yi geçmeyecek. Bu tamamen kişiden kişiye göre değişir. Ancak tecrübenizle orantılı olarak cc büyütmeniz faydalı olur diye düşünüyorum. Ne tarz bir motosiklet almalıyım? Bu da tamamen ihtiyaçlarınıza ve kişisel zevklerinize bağlı. Ben şehiriçi kullandığım için commuter tercih ediyorum. Alırsam kullanabilir miyim, emin olamıyorum. Fiziki olarak motosiklet kullanmanıza bir engel yoksa, panik, tezcanlı, dikkat dağınıklığı gibi sorunlarınız yoksa kullanmanıza da bir engel yok. Çin malı motosiklet alınır mı? Bütçeniz el veriyorsa ilk tercihiniz japon-alman-italyan olsun derim. Ama Kanuni, Mondial gibi markalar son 1-2 yıldır titretişimsiz motosikletler satmaya başladı. Bakımlarını zamanında yaparsanız, hor kullanmazsanız binilmez diye birşey yok. Benim Keeway'i satmamdaki tek sebep vibrasyondu. Mekaniğinden gayet memnundum. Motosiklet konusunda danışabileceğim kimse yok, ne nasıl olur bilmiyorum. Mümkün olduğu kadar motosiklet ile ilgili paylaşımları, forumları takip edin. Yeni insanlarla tanışın. Fırsat bulursanız buluşmalara gidin. Kimseye yardım etmekten çekinmeyin, siz de yardım isteyin. Ben bunun eksikliğini çok yaşadım. Motosikletle sürat yapmayacak mıyız? Elbette ki herkes yapar. Ancak bilinçli yapmak var, bilinçsiz yapmak var. Ehliyet alması zor mu? Türkiye'de ehliyet almak kadar kolay birşey olmadığı için motosiklet sürmek bu kadar tehlikeli. Benim aklıma gelenler şimdilik bu kadar. Daha kıdemli abilerim, kardeşlerim de eklerlerse güzel bir başlık olur. Sormak istedikleriniz de olursa bilgim/tecrübem elverdiği kadar cevalamaya çalışırım. Yüce rabbim tekerinizi yere düz bastırsın. |
|
Merhaba arkadaşlar, Yakın zamanda MCPD için bir bilişim kursuna yazılmayı düşünüyorum.Yalnız çok kararsız kaldım,herkes en iyisi biziz diyor. İstanbul Bakırköy'de Bilge Adam,Netron ve Başarısoft ile görüştüm.Açıkcası Başarısoft'un fiyatı bana cazip geldi. Bu tip kurslara gidip sertifika almış arkadaşlar benimle tecrübelerini paylaşabilir mi? Teşekkürler. |
|
Merhaba arkadaşlar, ASROCK 775V88+ anakartım var.Ama lanet olası on-board ses kartını tanıtamadım. Ses kartının chipseti C-Media CMI9761A Websitesinden de,CMedia'nın sitesinden de driverları indirdim ancak sorun aynı. Kurma aşamasında Yeni Donanım Bulundu - Çoklu Ortam Ses Denetleyicisi diye ileti alıyorum ve aygıt yükleme sihirbazı başlıyor. Ancak sanırım benden INF dosyası istiyor. Win98 INF'lerini hedef gösterdiğimde ünlem işaretli olarak aygıt yöneticisine C-Media AC'97 Audio Device olarak geliyor ve ses kartı çalışmıyor. Bu konuda bana yardımcı olur musunuz. Saygılarımla. |
|
http://www.vodafone.com.tr/YardimDestek/bize_ulasin.php arkadaşlar burası vodafone "bize ulaşın" linki.bildiğiniz üzere vodafone telsim i satın aldıktan sonra limitsiz gprs tarifesine inanılmaz bir zam getirdi. memleket grps ten tamamen mahrum.fiyatlar feci derecede cep yakıyor.yukarıdaki linke tıklayarak vodafone a fiyatların aşşa çekilmesini talep eden bir mail yazın. bir mesaj demeyin,talep yoğun olursa birşeyler yapabilirler.artık bu gprs fiyatları için birşey yapılmalı. |
|
Merhaba arkadaşlar yana yana aradığım bi pc oyunu var..5 star casino diye.oyunda blackjack roluette video poker ıvır zıvır bi kamyon oyun vardı.oyun ayrıca var mıydı bilmiyorum,ama bi pc oyunu vardı sanırım 2004 seneleri..oyunu hatırlamıyorum.o oyunu yükleyince five star casino yanında kuruluyordu ekstra oyun olarak.oyun aksiyon oyunuydu sanırım..bi türlü hatırlayamıyorum.ama bu five star casino yu bulmam gerek. yardımcı olursanız sevinirim. |
| arkadaşlar bu iki sanatçının söylediği ayran türküsünü istiyorum gönderirseniz sevinirim teşekkürler |
| slm millet ben bi aralar telefonumda eti camcorder 2 yi kullandım fakat program deneme sürümü idi.Çok kaliteli ve sınırsız video kayıdı yapan bu programın kırılmışını aylarca aradım ama bulamadım.sizin elinizde varsa linkini yollarsanız çok sevinirim |
Öncelikle bu başlığı Broadway almaya niyetlenmiş arkadaşlara naçizane tecrübelerimi yazmak için açtım.
İlk otomobilimiz beyaz bir Renault 12 idi ancak yaşım o zamanlar küçük olduğu için aracı pek hatırlamıyorum.
Ardından 85 model bir Fransa üretim Renault 9 GTE aldık. Bu araçtan Türkiye'de 7 adet var idi. 240 ibreydi ve kına yeşili idi. Babamın bir savcı arkadaşının ısrarları üzerine bu aracı kendisine satmıştık.
Akabinde 1995 yılında 1993 model 2. kasa bir Broadway GTE aldık. İlk kullandığım aracımız da bu oldu. 12.000 KM'de aldığımız araç 2012 yılında çalınması dolayısıyla 174.000'de iken elimizden çıkmış oldu.
Öncelikle bu araçlar 1.4cc 70hp bir motora sahip. Klasik sistem çift boğazlı bir karbüratörü mevcut. Springlerden farklı olarak yaz kış ayarı istemez. Gaza basma açınıza göre önce birinci boğaz,
daha fazla bastığınızda 2. boğaz açılıp motora yakıt aktarır. Bu araçların kulak sesine aşina kişiler zaten direk tek veya çift boğazdan motora yakıt girişi olduğunu anlayabilir. İkinci boğazın açıldığı
noktada yakıt tüketimi çok yükselir ancak motor ne yazık ki fazladan yanan yakıtın karşılığını tam olarak veremiyor. O yüzden yüksek devirlerde alacağınız performans harcanan yakıtın tam karşılığını vermez.
Karbüratör bakım ve temizliği gayet basittir ve masrafı düşüktür. Bunu 2 yılda bir standart olarak yapardım. Bakımsız karbüratör hem aracın fazla yakmasına sebep olur, hemde çiğ yanmalar olacağı
için egsoz sisteminin daha çabuk yıpranmasına, araç içine yakıt kokusu gelmesine sebep olur. Bu aracın yaktığı yakıttan verim almak istiyorsanız karbüratör çok önemli bir nokta.
Aracın kendi bujileri ateşlemede yetersiz.. Ebay'dan aldığım 4 tırnaklı porselen bujiler (bosch marka, seti 40$ idi) aracın yakıtını azalttığı gibi pistonlarda daha iyi bir yanma sağlayarak çekişini artırmıştı.
Orijinal bujiler ile tam anlamıyla iyi bir ateşleme yapamıyor.
Bu araçlarda triger kayışı yok. Bunun yerine daha dayanıklı olan zincir sitemi kullanılmış. Normal bir triger kayışı max. 60.000'de veya 4 yılda değiştirilmek ister. Daha fazla da dayanabilir ama riski büyüktür.
Zincirli sistem ise 150.000'km'ye kadar kullanılabilir. Ancak döndürmesi daha zor bir tasarıma sahip olduğu için motor daha fazla güç harcar. Sorun çıkarmaya başladığında motordan şıkırtılar duyarak
önceden tehlikeyi tespit etmeniz mümkün.
Yağ kapağının olduğu kısımda terleme gördüğüm tüm karbüratörlü modellerde var. Ne yaptıysam önleyemedim. Sorun genetik.
Soğutma sistemi çok başarılı. En zorlu yollarda bile emsallerinin su kaynattığı noktalarda bana mısın demez.
Yakıt olarak şehir içi 45-60 kuruş arasında yakar. Yüksek devirlerde 75 kuruşa ulaşır (bkz. 2. boğaz)
Kaportada galvaniz + bakır karışımı mevcut olduğu için çürüme süresi diğer markalara göre nispeten fazladır.
Arka koltuklar yumuşak ve rahattır ancak aracın arkası beşik gibi sallanır. Genelde binenler mide bulantısından şikayet ederdi.
Arızalanan gösterge ampullerini değiştirmesi çok basit. Sadece bir alyan takımına bakar.
Geri vites kulağı yıprandığında 1. vitese geçmek istediğinizde geriye takabilir. Bu şanzımanı kullanan tüm modellerde bu sorun var.
İç plastik aksam çok sağlam değil ve güneşte rengi solar. Torpidoyu komple söktürüp boyamıştım. Meşakatli iştir.
Park manevralarında direksiyonu ağırdır. Lastik havasını sık sık kontrol etmek lazım.
Orijinal yüksekliği fazladır, bozuk yollarda avantaj sağlar ancak alttan geçen hava arka tamponda birikerek direnç oluşturur ve yakıtı artırır.
Bulunduğunuz yere göre ayar yaptırsanız iyi olur. Arkalar zaten torsiyon olduğu için parça gerekmez. Önler için pres yapabilirsiniz veya kısa yay alabilirsiniz.
İçeriye motor sesi çok gelir. Sarsıntılı yollarda torpidodan da çok ses gelir. Motorun sıcağı ortalamanın üzerinde içeri girer.
Ön kapı kenarlarında 13cm'lik hoparlör yuvaları bulunur. Bulunduğu konum itibariyle en iyi kolonu da alsanız arabanın içinde iyi bir akustik yakalanamaz.
140 üzeri hızlarda direksiyon titremeye başlar. 150'den sonra aracın düz gitme dışında bir manevra kabiliyeti kalmaz. 175'te devir bitti.
Frenler zayıf.. Yüksek hızlarda çok tehlikeli..
Virajlarda çok yatma yapar.
Genel olarak motor çok sağlamdır. Karbüratör bakımı, zamanı geldiğinde buji, hava filtresi, yağ filtresi, benzin filtresi, yağ değişimi işlemlerini yaparsanız başka hiçbir sorun çıkarmaz.
Hiç LPG takılmadığı için bir şey diyemeceğim bu konuda.
Bu aracımızın çalınmasından bir kaç ay sonra 1997 model Broadway 1.4i aldık. Henüz 9.000 km kadar kullandım.
Bu yazacaklarım dışında geri kalan herşey aynı.
1.4 80hp tek nokta enjeksiyonlu motora sahip. Renault Energy motor olarak geçiyor. Aynı dönemin R19 ve Clio'larında da aynı motor kullanıldı.
Aradaki 10bg fark araç enjeksiyonlu olduğu için hiçbirşey hissettirmedi. Gidişi tamamen aynı.
Motor daha sessiz ve sarsıntısız.
Bu araçta zincir yerine kayış kullanılıyor.
Şarj dinamosu küçük.. Arabaya biraz üst düzey bir ses sistemi koymak isterseniz yeterli akımı üretemeyecektir.
Karbüratör bakımı yerine enjektör temizliği yapılıyor. Ayrıca beyin yazılımı da kontrol edilir.
Yakıt olarak şehir içi 40 kr yakar. Uzun yolda ise 28 kr civarında.
Kaportası, sürüş komforu, direksiyon sertliği, vites geçişleri tamamen aynı..
Yalnızda koltuklar daha rahat.
Kapı diplerinde kolon yuvası yok.
Motor yine sağlam ancak önceki arabamız kadar değil.
Aklıma geldiği kadarıyla herşeyi yazmaya çalıştım.. Umarım bilgi arayan arkadaşlar için iyi bir referans olur..
Eksikleri eklemek isteyen arkadaşlar olursa memnun olurum..