|
Bu çağrı merkezini aradığınızda "COM COM COM MILLENICOM" diye çok aşırı yüksek zeka ürünü nadide bir musiki eseri böğüren şirketimsiden 2014 yılında bir ADSL hattı açtırmıştım. 59 TL olan ve 5 yıl boyunca her ay takır takır ödediğim aylık faturayı bir anda 250 TL'ye yükseltmişlerdi (2019 yılında, o zamanın koşullarında anormal bir rakam). Bu rakamı ödemediğim için aboneliği iptal edip, 3 faturada hattı durdurmalarına rağmen 5 fatura karşılığı olan 1300 liradan icra dosyası açtılar. Dosya geçici kanun kapsamında kapandığı için şuan borç gözükmüyor. < Resime gitmek için tıklayın > UYAP sisteminde "yasal takibin dayanağı belge" olarak aşağıdaki zavallı dijital girdi bütünü bulunuyor. Hem kendi sistemlerinde gözüken, hem de benim bilgisayarımda bulunan sözleşme fotoğrafları nedense ortada yok. < Resime gitmek için tıklayın > Aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü üzere, "Özgür Sade" olarak geçen ve "Taahhütsüz" diye reklamı yapılan tarife ile abone olmuştum. Abonelik evraklarının hiçbir yerinde taahhüt ile ilgili bir şey yoktu, hatta "taahhütsüz paket kapsamındaki indirim tutarları" diye bir bölüm var kocaman. Buna rağmen zammın sebebini taahhüdümün bitiveğmesi olarak açıklıyorlardı :) < Resime gitmek için tıklayın > Tabii burada sonradan farkettiğim bazı detaylar var. Mesela neden 250 TL civarı bir rakama çıkarmışlardı ? Orada yazan indirim tutarını eklediğinizde benzer bir rakam çıkıyor. Biz indirim yapmıştık, indirim bitti muhabbeti için mi ? Sözleşmede de bana bildirmek suretiyle zam yapabilecekleri yazıyordu, ancak benim de bunu kabul etmeme hakkım yazıyordu. Bana bu zam telefon ile taciz yolu ile bildirildiği için ben de aynı telefon görüşmelerinde bunu kabul etmeyeceğimi, aksi halde hattı iptal etmelerini defalarca söylemiştim. Yasal işleyiş bakımından onlar sözlü olarak istediğini yapabiliyor, biz illa yazılı yapmak zorundaysak bu da ayrı bir sıkıntı. Bunların bu kendine güveni sanırım bunlardan kaynaklı. Ancak yasal ayrıntılar burda benim için o kadar önemli değil, buradaki esas, şahsı muhteremlerin kötü niyeti. Bir detay da şu, bu taahhüt bitti muhabbeti şurdan da çıkmış olabilir; 1-2 sene önce 59 TL olan faturayı 1 yıl boyunca 45-50 TL civarı bir rakama düşürmüşlerdi, bunun için 1 yıllık taahhüt istediler telefonda, ben taahhüde yanaşmayınca taahhüt bitince eski tarifeniz geçerli olacak zaten kaybedeceğiniz hiçbir şey yok demişlerdi. Dedikleri gibi de oldu zaten, 1 yıl dolunca eskisi gibi 59 TL ödemeye 1-2 yıl daha devam ettim. Daha sonradan sırf kafalarına öyle estiği için "sen tarife değiştirdin artık eski sözleşmen çöp oldu, taahhüdün bittiği için de haydi bakalım pamuk eller cebe" diyor da olabilirlerdi, gerçi hiç böyle bir şey de diyemediler. Bu icra takibinin tebligatı hattı bağlattığım eski adresime gitmiş, PTT memuru da adresin kapalı olduğunu görüp tebliğ yapılamadığını bildirince sistemde "tebliğ imkansızlığından" takipsizliğe düştü, 1 yıl boyunca tebliğ edilemeyen dosyalar da kısmi mort oluyor. İşin ilginci, haksız kazanç konusunda yüksek azimli bu muhteremler, her sene dosyanın yenilenmesi talebinde bulunuyor ancak üst düzey zekaya sahip bizim muhteremlerin yine aşırı yüksek zeka sahibi avukat muhteremi de eline yüzüne bulaştırmış, yanlış yoldan başvuru yaptığı için başvurusu reddedilmiş :) Haksız kazanç düşkünü muhteremlere devletin yedirdiği bazı lokmalar (o kadar çok vermeye doyamamışlar ki hepsini almaya üşendim): < Resime gitmek için tıklayın > Bir ara artık ödemekten bıkıp, icra yetkililerine "yeter artık ödemeyelim, kuruduk bittik, cukkalayalım derken boyuna bir şey veriyoruz" diye salya sümük yalvarmışlar: < Resime gitmek için tıklayın > HATİCELİ NETİCE Dosya basın kuruluşları tarafından bir dönem haberleri yapılan 2 bin lira altı icra dosyaları mort olacak kanunu kapsamında tekrar hort edilmesi nasip kısmet olamadan ebediyete kadar mort oldu. Bu süreçte aklımda kalanlar; 30 defa telefonla taciz edip parayı ödetmeye çalışmaları, o parayı alamayacaksınız dediğimde telefondaki cırtlak muhteremin "o para bir şekilde tahsil edilir Ekin BEEEEEEY" diye dişi haykırışı, ben ne zaman sözleşmeden bahsetsem sözleşmenin "s" harfini bile ağızlarına almadan "sistemde taahhüdünüz bitmiş gözüküyor" ayağına yatmaları, BTK aracalığıyla yaptığım şikayetlere verdikleri yazılı cevaplarda da aynı şekilde sözleşmeyi ısrarla görmezden gelmeleri vs. Neticede çalışmadan, tembellik yaparak, oturdukları yerden haksız kazanç cukkalama peşindeki muhteremler karşılarındaki bendeniz olunca yine ödedikleriyle kaldı. Kervan ise yürüyor... < Resime gitmek için tıklayın > |
|
Eylül 2023 tarihinde 2.389 lira fiyatlı "Reeder P13 Blue Max Pro Lite 2022 64 GB" modelini almıştım. Üründen beklediğim f/p oranında memnun kaldığım için, tam 1 ay sonra 3.299 lira fiyatlı "Reeder S19 Max Pro 4 GB 128 GB" modelini de alma gafletinde bulundum. Ürünlerin ikisi de n11.com resmi mağazasından alındı, Reeder mağazası değil bizzat n11'in kendi mağazası, aracı olma gibi bir durum da yok yani. Gaflet kısmını açıklamam gerekirse, ikinci aldığım ve hem model numarasından (S19 vs P13), hem fiyat etiketinden (2.400 vs 3.300), hem de kullandığı ekipmanların kalitesinden dolayı ilkinden çok daha iyi olan ikinci ürünün ekran parlaklığının, bana göre kabul edilemez şekilde düşük olduğunu gördüm. İki telefonu yan yana koyduğumda, gece karanlığında bile S19 modeli beyazları gri olarak gösteriyordu. Tabii bu işler iki ekran yan yana kıyaslamadan anlaşılmıyor maalesef. Alımı yaptığım n11'in mobil sitesine girdiğinizde üstte açık mavi renk bir bar gözükür, o bar P13'de normal mavi renk iken, S19'da koyu mavi, laciverte yakın çıkıyordu parlaklık sorunundan dolayı. Yine n11 sitesinde dolaşırken bir ürün reklamında ağaç yapraklarını gösteren bir görsel vardı mesela, ağaç yaprakları açık yeşil ve koyu yeşil tonları içerdiği için, S19 modelinde koyular iyice siyahlaştığından, P13'te 5 yaprak sayıyorsanız, S19'da 3 yaprak sayıyordunuz. Bu derece fark vardı iki ekran arasında... Durumun bana gönderilen ürüne has olup olmadığını sabitlemek için, soluğu Rize Merkez'deki Reeder mağazasında aldım. Her iki aldığım ürün de orada açıkta sergilenmekteydi. İki ürünün de durumunun genel olduğunu orada görmüş oldum. Ayrıca Teknosa mağazaları, Turkcell mağazalarında falan denediğim Reeder dışındaki markalara ait hiçbir ucuz ürünün bu kadar düşük parlaklıklı olmadığını da gördüm. Yani piyasanın en düşük parlaklıklı ürünlerini satıyorlar. Daha da kötüsü Reeder mağazasında 5-6 farklı modeli daha denedim ve güncel modellerin en pahalıları hariç (S19 Max Pro S veya S23 gibi) hepsinin de ikinci aldığım S19 gibi düşük parlaklıklı olduğunu gördüm. Burada esas kafa karıştırıcı olan şey, ilk aldığım düşük model ürünün herşeyde daha kötü olmasına rağmen, ekran parlaklığı konusunda ikincisinden iyi çıkmasıydı. Bu beni yanıltıp ikinci ürünü aldırtan faktör olmuştu. Tabii burada Reeder telefonları güya inceleyen yutupcu şahıslara da selam göndermek lazım. Anca konuyu kendim deneyimleyip mağdur olduktan sonra Google'da Reeder ve ekran parlaklığı kelimelerini aratınca karşıma bi yutupçunun incelemesi çıktı, o da "ekran parlaklığını pek beğenmedim" gibi bir şey söylüyor sadece. Neye göre beğenmedin kardeş ? Neyse... Ürünü iade ederken bütün iyi niyetimle, gıcık da olmasınlar diye haklı bir sebebim olduğunu ve daha geçen ay yine kendilerinden benzer bir ürünü aldığımı da içermesi bakımından iade notuna aynen şöyle yazdım: "Geçen ay yine sizden aldığım P13 modeline göre parlaklığı yüzde 20 daha düşük". Ancak bu ipucunu dikkate almayarak bir de "Ürün mağazaya ulaşmadı" diye tuhaf bir sebeple iadeyi reddettiler, aşağıdaki ekran görüntüsünde gördüğünüz "16 Ekim 2023 14:58 - Reddedildi" kısmı bunu gösteriyor. Ürün mağazaya ulaştığı halde ulaşmadı yazarken nasıl oluyorsa aynı anda bana geri gönderileceği de yazıyordu (gönderilmedi). < Resime gitmek için tıklayın > Konuyla ilgili müşteri sözde hizmetlerine ulaştığımda ise 2023 yılında hala "ambalajı açılmış, jelatini delinmiş, cakası yanmış, fiyakası bozulmuş, balonu patlamış ürün iade alınmaz" zarzavatı çıktı. Bir de yeni bir şey çıkarmışlar, boyuna teknik servisten iade faturası diye bir şey talep ediyorlar. Ben de ürünün kendilerinde olduğunu, cayma hakkı süresi dolmadan iade edildiğini, teknik servisten ne faturası fişi, el işi çıkarmak istiyorlarsa iademi onayladıktan sonra kendileri yapabileceklerini bildirdim. < Resime gitmek için tıklayın > Tüm iyi niyetli çabalarım boşa çıktıktan sonra hakem heyetine başvurmak zorunda kaldım. Hakem heyetine verdikleri savunmada değişik bir fantezi deneyerek "Sim kart takildi iade alinmaz" demişler, halbuki bana böyle bir şeyle gelmemişlerdi. Malum basın kuruluşları böyle bir davanın üstüne atlamıştı, ancak benim gördüğüm kadarıyla o dava da sim kart takıldı diye değil, neticede iş tüketici mahkemesine gittiği için konuyla ilgili bilirkişi raporu eksik olduğu için o şekilde sonuçlanmıştı. Neticede bu ürünler küçük bir bilgisayar, teknik servisler veya fabrikalar PC'lere çekildiği gibi format çekebilirler, çekemiyorlarsa da onların sorunudur, bizim değil. Ki zaten ben ürünü sim kart takmadan iade etmiştim, bunlar kendilerini bi umut kurtarabilir mi diye ne bulurlarsa atlıyorlar resmen. < Resime gitmek için tıklayın > Hakem heyeti kararından önce n11'den bir şahsı muhterem arayıp kendilerine ait bir mail adresine kararı göndermemin "yeterli" olacağını söylemişti, o da ne demekse... Ben de buraya uzun bir yazı yazıp, cayma hakkı olmasına rağmen benim sebepsiz iade de yapmadığımı, dolayısıyla tüketici mahkemesine götürmeleri halinde yine kaybedeceklerini anlayacakları dilden anlattım. Sürekli de canlı yardımdan dürtmeye devam ettim. Birkaç gün sonra n11'den başka bir şahsı muhterem arayıp, tekrar iade tuşlarına bastırdı, ilk resimde gördüğünüz "04 Aralık 2023 10:47 - Talep Geldi" maddesi bunu ifade ediyor. Şahsı muhterem 1-2 gün içinde iade onaylanır demesine rağmen bu sefer de 2 gün erteleme talep edildi. Cuma gününe kaldığı için bir de haftasonu araya girdi. Cuma günü tekrar ulaşıp işin haftasonuna kalması durumunda pazartesi kafalarına icra dosyası fırlatacağımı olanca nazikliğimle bildirdim, bunun ertesinde canlı yardımdan ÜRÜN BİZE ULAŞMADIBIZIRTTIRITTIRTTIRIT (ekran görüntüsündeki kargo kodunu yazarak ürünün 2 ay önce kendilerine ulaştığını hepiniz görebilirsiniz), ürünün hiç bana geri gönderilmediğini 6. kez ifade etmemin ardından "AMBALAJI AÇILMIŞ ÜRÜNLERİN İADECARTTARATTURUTTURUTURUTUTUR" cevabının üzerine artık cahille sohbeti kesmeye kesin karar verdim. Bugün yani mübarek 11 Aralık 2023 tarihi saat 16 küsür itibariyle, ürünü sipariş edişimin 72. gününde, icra dairesine gidip 260 küsür lira masraf ödeyerek dosyayı kafalarına fırlattım. Hakem heyeti zaten 126 lira falan bi masraf bunların kafalarına atmıştı, bunu da benim geri talep etme hakkım olacak, her gün ana paraya faiz de işleyecek, yani toplamda en az 400 liraya yakın bir ekstrayı ödemeyi göze almışlar. Canlı desteğe bunları yazıp, karta iade yapmamalarını, bütün bu masraflarla beraber iadeyi banka hesabıma yapacaklarını ilettim "tabiiki de" şeklinde bir cevap geldi. IBAN'a iade aslında benim için avantaj çünkü Nays kampanyasından faydalanmıştım, en azından gasp ettikleri 3.099 liramın faizine sayabilirim. Bundan sonra ne denerlerse denesinler misliyle karşılık vermeye devam edeceğim, avukatsa avukat, davaysa dava, du bakali nolucek... < Resime gitmek için tıklayın > Güncelleme: İcradan para hesabıma ulaştı. 15 Aralık tarihinde yani icra dosyasını fırlattığım 11 Aralık'tan 4 gün sonra, yine mübarek cuma gününe denk gelecek şekilde 3.600 tl ödeme yaptılar, haftasonu araya girdiğinden olsa gerek 18 Aralık Pazartesi hesabıma 3.400 tl ulaştı. İcraya ödediğim paraları faiziyle geri almış bulundum, faiz günlük 1 küsür lira gözüküyordu, son belgede ise 4 gün için 3 lira gözüküyor burası biraz tuhaf ancak toplam elime geçen paraya baktığımda 10-20 tl fazla olduğunu gördüm, dolayısıyla sorun yok. Bana geri ödemekle yükümlü oldukları miktarın toplam 626 tl fazlasını devlete ödemiş oldular. Konuyla ilgili toplamda 1 defa hakem heyetine uğradım, o da telefonda başvuru arıza çıkardığı için, 1 defa da icra dairesine uğradım, icracılar bayağı bi gidip gelirsin, masrafları geri almak için ayrıca gelip belge doldurursun, istersen önce firmayla hallet falan demesine rağmen ödememekte kararlı olduklarını, benim de ödetmekte kararlı olduğumu bildirdim ve dedikleri gibi olmadı, yağ gibi aktı system. < Resime gitmek için tıklayın > |
|
evet yine bir Çin kulaklığıyla daha karşınızdayım, Çin'deki büyük f/p havuzundan bugün sizlere 15 dolara 407 dolar 56 sentlik performans veren R1 ve 30 dolara 803,906.17 ^ 2 dolarlık performans veren f/p canavarı R8 AuGlamour tuhaf kardeşlerle geldim DEERMİŞİM. acayip güldüren bu şaka bir yana, iki kulaklığı ayrı ayrı değerlendirmeyeceğim çünkü R1'in rezalet ve ötesi akustiğinden sonra bir ilerleme bekleyerek aldığım iki kat daha pahalı olan R8'in kasa tasarımı dışında hiçbir farkı olmayan büyük bir tuzak olduğunu gördüm. R1 gibi bir cihazı aslında ikinci kez almazdım ancak kupon alt limiti tamamlama arayışları sırasında ucuza getirince bir kez daha alıverdim. R8'i ise bir kez alıp 2 saat sonra patladığı için iade ettim. AKUSTİK hayatımda gördüğüm en rezalet akustik yapısına sahip ürünler arasındalar. tüm sesler iç içe, bas ve tizler sıkışık, vokaller arada 1 khz arttırımıyla kendini kurtarmaya çalışıyor ama başaramıyor. benzer akustik rezaleti örneği olarak Xiaomi Piston 2 yada Sennheiser CX 300-II'yi gösterebilirim ancak bunların bas/tiz mikro detayları farklılaştığı için AuÇukur kardeşlerle pek yan yana koymak istemiyorum. bunları öncelikle SoundMagic E30 ile yan yana koymak isterim. E30'un bas vuruş gücü çok daha düşüktü ancak genel ses yapısı AuÇukur'lara çok benzerdi. o yüzden kepaze ürünler içinden aklıma ilk olarak bu gariban SoundMagic ürünü geliyor. benim kadar çok kulaklık kullanınca cihazların mikro detaylarından aralarındaki benzerlikleri farkedebiliyorsunuz. mesela AuÇukur'lar ve SoundMagic E30'un yarım boy büyük kardeşleri olarak Brainwavz M3'ü gösterebilirim. Sağır Oda dizisindeki Ajdar'lı sahneye benzer bir işkence sırasında bu üç seçenekten birini seçmek zorunda kalsaydım, fiyat farklarını da yoksaydığımızı düşünürsek M3 seçmek zorunda kalırdım. genel ses yapısına baktığımızda M3'ün sesi gerçekten de bunlarla özdeşleşiyor ama o en azından yarım puan da olsa daha geniş bir akustik sunabiliyordu. R8'den de en azından bu kadarcık bir ilerleme bekliyordum. BASLAR akustik zayıfı ürünlerle ilk karşılaşmamda beni önce bir mide bulantısı sarar. sonra buna bir de bas veya tiz zayıflığı eklendiğini gördüğümde iyice sinirlerim bozulur ve hemen patlıcan yeme isteğim ortaya çıkar. neyse ki AuÇukur'lar hiç değilse bu konularda sınıfı geçebiliyor. bas seviyesini arttırdıkça dar bir akustik alan içinde de olsa güm güm güm vuran sağlam diyebileceğimiz basları tecrübe edebiliyoruz. düzgün ekipman kullandığınız sürece basları korkmadan sınırsızca arttırabiliyorsunuz. başta iyi birşey gibi görünüyor ancak akustik olmayınca musluk boşa akıyor gibi oluyor. bas konusunda ciddi bir eksiği var denilemese de akustik kısıtlaması yüzünden derin ve sert basların ayrımını doğru dürüst yapamayan, kulağı tam olarak dolduramayan tatsız bir performansla kalıyor. TİZLER akustik başlığında AuÇukur'ların saydığım bazı ürünlerle benzerliklerinden bahsetmiştim. birbirlerine çok benzeyen bu cihazların tizlerini de toptan ele alırsak, biraz "metalik" diyebileceğimiz tizlerdir. yani gerçekçilik hissinden bir kayış mevzuları vardır. ancak buna karşın oldukça da detay sahibi, yani "ben burdayım, ne kadar istiyorsan vereyim" diyen bir performans sergilerler. yani tizlere bakıyorsunuz varlar ve ilk önce kalitesi de fena değil gibi geliyor ancak daha iyi cihazlarla karşılaştırınca metalikliği ve dar akustiğin yarattığı kayıpları hissediyorsunuz. elbette tiz konusu önemli konulardan ve sonuçta KZ ürünleri başta olmak üzere birçok kulaklık bu seviyeye ulaşmayı bırakın yaklaşamadan helak oluyor. ancak dediğim gibi ilk başta tamam gibi gelse de daha başarılı ürünlerin tizlerine alıştıktan sonra bu konuda da baslardaki etkiyi yaşıyor ve o kadar da iyi olmadığını farkediyorsunuz. |
|
bu incelemeye başlarken sizleri yine kişisel geçmişime götüreceğim biraz. kısaca geçmek gerekirse, kulaklık piyasasına ilk atladığım dönemlerde büyük umutlarla aldığım 2 kulaklıktan biri Audio-Technica CKM500 diğeri de Xiaomi Piston 2 idi. her iki kulaklık da hem yurtdışında hem de ülkemizde inanılmaz parlatılmaktaydı. bizim forumlarda da bu iki f/p kralını (!) yarıştıran incelemeler çıkıyordu. bütün bunlar bende de büyük merak uyandırıyor ve ağzımı sulandırıyordu. neticede her ikisinden de hayal kırıklığına uğradım. CKM500 yorumum zaten Audio-Technica incelememde yazıyor. o hiç değilse akustik olarak daha başarılıydı, en kötü tarafı olan tizlerini kapatarak da neticede işinizi görebilirdiniz. Piston 2 ise akustik olarak en alt düzeyi temsil ettiği için bana göre hiçbir şekilde katlanılamaz bir kulaklıktı. bir elimdeki çok daha ucuz ve Türkiye resmi satışı olan Koss hayvanlarına bakıyordum, bir de orjinal olsun diye Penonaudio'ya 29 dolar baydığım Piston 2 tuhafına bakıyordum. Xiaomi Piston 2 bana sadece kendisini değil kulaklık piyasasıyla ilgili de birçok şeyi anlatmıştır. fiyatına göre acayip iyi kulaklık, havadar sahnesi var falan diyenlere karşılık gidip Head-Fi'da bu kulaklık hakkında eleştiriler yazdım. özetle bunda sahne mahne yok, çöp ve o dönem elimde bulunan Koss RUK30, hele ki Plug çok daha iyi demiştim. bunu dememle birlikte bu piyasadaki kafa karışıklıkları ve yanlış yönlendirmelerin hangi kafa yapılarından çıktığı da anlaşılmış oldu. zira bir anda üzerimde 20 kişiyi tepinirken buldum. sanki babaları bizzat firmanın CEO'suymuş gibi bir tufan kopardılar. vay efendim nasıl çöp dermişim ?! benim zevkime uymadıysa bana uymadı deyip geçecekmişim (sanki yeni aldığım kazağın rengini beğenmemiş gibi). kulaklık piyasasındaki karakterler konusu ayrı bir konu tabii. burada fazla detaya girmek istemiyorum. ne dünyayı ben kurtarabilirim, ne de insanları kendilerinden kurtarabilirim. Piston 2'yi Penonaudio'dan 29 dolara aldığımda yıl 2014 idi. 2017 yılında bir indirim sırasında 1More Aliexpress resmi dükkanından 14 dolara ikinci kez getirdim. Piston 3 ve Pro HD'yi ise Gearbest'ten edindim. Piston 2'yi ilk alışımdan bu yana tam 3 yıl geçtikten sonra kendisini ve sonradan peydah olmuş bu iki kardeşini beraber değerlendirerek firma hakkındaki görüşümü karara bağlıyorum. PISTON 2: BÜYÜK TEZGAH Piston 2'yi eleştirirken normal teknik kavramları kullanmak oldukça yetersiz kalıyor. çünkü insanların neyle karşı karşıya olduklarını anlayabilmeleri için şok edici olacağını ve zayıf bireyleri çökertip tepkimeler yaratacağını bilseniz de gerçekleri resmin tamamını göstermek suretiyle yüzlerine vurmanız gerekiyor. işin gerçeği, organize bir suç şebekesiyle karşı karşıyayız. bu suç şebekesinin eylemlerine iştirak edenlerin bir kısmı bilmeden de yapıyor olabilir ancak bu beni hiç ırgalamıyor. en baştan başlarsak mesela, Piston 2 denilen kulaklık şirin ve özenle tasarlanmış bir kutuyla gelir (daha sonra çıkan kulaklıkları da benzer tasarımlarla geldiler). sarıldığı malzeme de endüstriyel bir çikolata kokusuna sahiptir. kutusunun etrafını saran kağıtlar ve üzerlerindeki yazılar özenle tasarlanmıştır ve göze oldukça hoş gelir. bütün bunlar alt tarafı ucuz ve çöp bir kulaklık için. tabii bir firmayı iyi tasarım yapıyor diye suçlayamayız. ancak bütün bunların aslında hiçbir değeri olmayan bir kulaklığın piyasa değerini arttırmak için yapıldığını düşündüğümüzde suç teşkil eden durum ortaya çıkıyor. tabii tasarım ödülleri aldı, sürücüsünde berilyum maddesi kullanıldı falan diye yapılan boş reklamlar da cabası. tezgahın birinci ayağını bu reklam ve tasarım kandırmacaları oluşturuyor. ikinci ayak, sahte balonu. hiç bitmeyen ve uzadıkça uzayan bir sahte muhabbeti yayıyorlar. aman efendim bu kulaklığın sahteleri varmış, aman sakata gelmeyelimmiş. uzun listeler yayınlanıyor, şu siteden bu siteden almış kişiler kafalarına göre aldım orjinal veya beğenmedim sahte diyorlar. yani neredeyse kulaklıktan çok sahtesi konuşuluyordu bir dönem. bu da sizi kulaklığın gerçek performansı nedir, elinizdekinden farkı ne olabilir gibi sorulardan pisi pisikolojik olarak uzaklaştırıp orjinalini nereden bulurum sorusuna yoğunlaştırıyor. bundan faydalanan Penonaudio gibi yerler de 5 kuruşluk bu kulaklığı 29 dolara sokuşturuyorlar çünkü bu kadar merak ettiğiniz bir ürünü ilk kez alırken sahtesine denk gelme riskini almak istemiyorsunuz. düşünün ben bile orjinal olsun diye 29 dolar verip aldıysam daha kimler almamıştır ki ? tezgahın üçüncü ayağı kullanıcı incelemeleri. özellikle onlarca yüzlerce kulaklık kullanmışların incelemeleri doğrudan ölüm saçıyor. kulaklığın ille de fiyatına göre çok iyi olduğuna inandırmaya çalışıyorlar. kafayı yiyip bunların şişirdiği tüm kulaklıkları alıp kendim gördükten sonra bu kişilerin her dönem kendilerine başka bir f/p kralı bulup parlattıklarını ve aslında kulaklıklarla değil kulaklık muhabbetinin kendisiyle ilgili olduklarını tespit ettim. yüzlerine vurup "ulan bu yeni parlattığınız kulaklık en iyi f/p ise daha birkaç ay önce parlattığınız kulaklık nerede kaldı" deyince tutarlı cevaplar veremezler. bu gibi durumlarda genellikle ürün fiyatlarındaki 5-10 dolarlık farkları öne çıkararak "fiyatına göre iyi dedik yoksa kötü canım" diye topu taca atmayı tercih ediyorlar. gerçekten böyle bir fiyat farkı olup olmadığından da bağımsız olarak. kimse de ulan sonuçta mazeretli de olsa "kötü" diyebildiğiniz bir kulaklığı nasıl bu kadar sulandırarak anlatabiliyorsunuz demiyor. kulaklığın sesi hakkında da bir iki yorum yapalım da dostlar incelemede görsün... öncelikle kulaklığın en çekilmez kısmı daracık akustik yapısıdır. hem frekans ayrımları hem de ses boyundan en feci kayıpları içeren yapıya sahip kulaklıkların başında Piston 2 gelir. öyle ki daha kötü bir kulaklık bulmakta zorlanıyorum. bu kepazeliğe en çok yaklaşan kulaklıklar arasında Brainwavz M4-M5 kardeşler ve Sennheiser CX 300-II'yi sayabilirim. şunu bilmeniz lazım, eğer siz de birçok kişi gibi bu şişirmelere bakıp Sony-Philips-Creative-Sennheiser gibi ucuz fiyata üst düzey ürün vermeyen büyük firmalardan kaçmak amacıyla Xiaomi ürünlerine yöneliyorsanız çok yanlış birşey yapıyorsunuz. zira daha fazla bile ödeyip üstüne bir de uzun süre yurtdışı kargo bekleyip sonunda da bunlarla eşdeğer veya daha kötü bir ürün almış olacaksınız. kim ne derse desin işin gerçeği budur. ürünü ilk kez aldığımda bu görüşlerimi zaten oluşturmuştum. bas ve tiz olarak ise fena bulmamıştım ancak dar akustik yapısı yüzünden basların da tizlerin de akustik detay kaybına uğrayıp tatsızlaştıklarını hissettiğimden geçersiz not vermiştim. tüm bu görüşlerimi ikinci kez deneyişimde de onayladım. Piston 2 bas vuruş gücü çok iyi olmasa da yerinde sayılabilecek bir ürün ancak dar bir alana sıkıştığından yeterince kulağı dolduramıyor. tizler de kendi içlerinde yeterince kaliteli ve detaylı olsalar da akustiğe düzgün yayılamadıkları için yapay bir his veriyor ve düzgün ürünlere göre hep bir iki adım daha geride kalıyorlar. yazıları tekrar düzenlerken bu paragrafın son kısmı biraz boş kaldı, o yüzden genel görüntüyü bozmasın diye bu cümleyi ekledim. bu cümlede söyleyeceğim pek birşey yok, maksat alan dolsun. Xiaomi tarafından pazarlanan bu kulaklıkları biliyorsunuz aslında 1More firması üretiyor. bu yüzden ilk aldığım ürünün her tarafında 1More Design yazıyordu. tam olarak ne iş olduğu pek bilinmiyor ama bu iki firma kulaklıkları bir çeşit ortaklık içinde üretiyor. Xiaomi firması Piston 2 ve 3 üretimine dur dedi, yani kendi adıyla artık satış yapmıyor. ancak 1More firması Piston 2'yi 1More Classic adı ve E1003 koduyla tekrar piyasaya sürdü. ses olarak aynılar fakat 1More'un geçtiği yeni üretim süreci dolayısıyla 32 ohm ve 98 db'ye yükselmiş olması gibi kağıt üzerinde bazı farklar var. ürünü ikinci kez deneyince birinci denememde hatırladığım haliyle tam olarak örtüştüğünü gördüm. Xiaomi ürünlerinin ses yüksekliği genel olarak çok iyi değil. dolayısıyla zayıf çıkışlarla kullanıldığında ses ve bas yüksekliği tatmin edici olmayabilir. ikinci Piston 2 de bu bakımdan farklı bir sonuca imza atmadı. sonuç olarak Pis Ton 2, ortalama bir bas ve ortalamanın bir miktar üzerinde bir tiz performansını berbat bir akustik yapıyla birleştirerek kulaklık piyasasının en uyduruk ürünlerinden biri olmayı başarmaktadır. kesinlikle ve hiçbir mazeretle alınmamalı diyebileceğim ürünlerdendir. Piston 2 ve diğer tüm 1More-Xiaomi kulaklıkları piyasadan toplatılmalı ve bu firmalar insanların müzik zevklerini bozmak pahasına parayı kırdıkları için parakiri yapmak suretiyle insanlıktan özür dilemelidir. PISTON 3: BİR KEDİ GÖRDÜM SANKİ Piston 3'ü daha takar takmaz çakar çakmaz Piston 2 ve Pro HD'ye göre akustik olarak daha genişlemiş buluverdim. vokallerde bir rahatlık, ön ve arka seslerin mesafesinde hafif bir uzaklaşma belli belirsiz hissediliyor. aynı olumlu hisleri ses boyunda da aldım. yanlışlıkla mı yapmışlar bilemiyorum ama akustik tasarımda ufak bir kıpırdama var gibi gözüküyor. buna rağmen cihazı vasatlık seviyesinden çıkarabilecek seviyede maalesef değil. öyle ki kulaklığı 3 gün boyunca günde 4-5 saat kullandıktan ve kendimi kulaklığın iyi olduğuna ikna etmeye çalıştıktan sonra bir anda gerçekten geniş akustikli kulaklıklara döndüğümde her zamanki şaşkınlığı yaşadım. ürünün bas performansında da ufak değişiklikler var ancak burada sadece ileriye değil, bir ileriye bir de geriye adım söz konusu. Piston 3 basları Piston 2'ye göre derin basların biraz daha kendine yer bulabilmesi sayesinde kulağa içerik olarak daha dolgun ulaşıyor. yani Piston 2'nin basları tam olarak iyi kulaklıklardan ayrışmasına yol açan tatsızlıklar bir miktar aşılmış gibi. ancak bu sefer toplam vuruş gücünde bir gerileme hissettim. ürün bu konuda Pro HD'ye daha çok benziyor. iki ürün de üst seviyelere çıkmakta zorlanıyor. ancak buradan Piston 2'nin bas kralı falan olduğu sanılmasın. sadece bunlara göre ufak bir miktar daha güçlü. tizler konusunda ise içerik kalite ve keskinliğinden hafif kırpılıp detaylara gaz verilerek biraz düşük kaliteli bir his verse de günü kurtarır bir yapısı var. Piston 2'ye göre iyi veya kötü diyemem ama yine ufak bir farklılaşma olduğu anlaşılıyor. bahsetmeden geçemeyeceğim, Piston 2 ve 3'ü kıyaslarken aklıma sürekli Moxpad X3 ve X6 kıyaslamalarım geldi. tam olarak değil ama bazı benzerlikler var. X6'nin bas üretimi X3'e göre çok daha düzgündü ancak X6'da tizler daha fazla gibi gelse de kalitesinde düşüş vardı. bu durum genel hatlarıyla Piston 2 ve 3 kıyaslamasına benziyor ancak Moxpad'lerde kimin hangi konuda yenip yenildiği açıkça ortadayken Piston'lar ise kafa karıştırıyor. yani bu iki kıyaslama arasında üstten bakınca benzeyen, yakından bakınca farklılaşan ama neticede bir benzerlik olan bir benzerlik söz konusu. ben bu yazdıklarımdan birşey anlamadım ama anlayan anlamıştır. neticede Piston 3, bence Piston 2'ye göre daha alınabilir bir ürün olmakla beraber uçuyor kaçıyor denilecek bir gelişme de ihtiva etmiyor. aynı yapının ufak bir revizyonu sadece. 1More üretimi tüm kulaklıklar birbirlerine benziyorlar. yani ne aldım, alıcam diye canınızı sıkmanıza gerek yok hepsi kötü zaten. Moxpad incelememde yazdığım sonucu aynen buraya da yazabilirim, 2 ve 3 hakkındaki kıyaslamalarım kafanızı karıştırmasın. normal bir uzun süreli kullanımda kesinlikle "ya bu olmuyor 2'ye döneyim" falan diyeceğinizi sanmam. bu arada yazacaklarımdan korktukları için olsa gerek, ben aldıktan hemen sonra Piston 3 üretimden kalktı :D ortalıkta "Youth", "Fresh", "Basic", "Colorful" gibi bir sürü abidik gubidik ucuz versiyonları dolanıyor. aklınız başınıza gelmediyse hepsini alın bence... benden bu kadar. PRO HD: VURGUN SAĞLAM bu Hybrid'ler hakkında DH forumda ilk konu açıldığında Piston 2 tecrübem dolayısıyla "adamlar nasıl soyacaklarını iyi biliyorlar helal olsun" diye yazmıştım. çünkü kulaklığı henüz kullanmamış olsam da piyasayı yeteri kadar dolaşmıştım. bu bezelye tanesi kadar kasası bulunan ve de Piston 2 ile benzer şekilde pazarlanmaya çalışılan ürünün fos çıkacağından adım kadar emindim. yalanlara dolanlara o kadar doymuştum ki yok çift sürücüymüş, armatürmüş dinamikmiş, isterse NASA gelsin beni yolumdan döndüremezdi. bu yüzden uzun süre almadım ve daha önemli kulaklıklarla işimin bitmesini, bu arada fiyatların da ucuzlamasını bekledim. yine bir Xiaomi klasiği olarak ürünün isimleri, versiyonları salı pazarı gibi. bir de şımaran 1More firması çok daha pahalı olan modelleri de piyasaya sürmüş. onlarca yüzlerce dolarlı etiketler havada uçuşuyor. beş para etmez ürünleri koli koli alırsanız olacağı budur. benim aldığım versiyon için web sitelerinde yazan isim "Mi In-Ear Headphones Pro HD" ki muhteşem bir isimlendirme gerçekten. In-Ear yazmasalar zaten anlamayacaktık. kulak organımız kafanın eşdeğeri olan bir yapı değil, kafanın küçük bir parçası. bu yüzden Headphone değil Earphone derler. mesela tut kulağı aşağı doğru götür, nereye ulaştın ? veya aynaya bak bir neye benzedin. neyse konuyu dağıtmayalım. kötü şaka bir yana HD günümüzde çok para eden bir kavram. o yüzden Xiaomi'yi dual channel tebrik etmek lazım. monitörlerde de biliyorsunuz insan görüş alanına çok daha uygun olan 4:3 modu terkedilerek, yatay olarak birden çok kişinin bulunduğu sinema ortamları dolayısıyla ortaya çıkmış olan fırıncı küreği gibi geniş (yersen) ekranlar moda oldu. bir de bu monitörlere HD falan deyip görüntü kalitesi arttı'ya getirdiler. cahil kullanıcı kitlesi de hala bunları birşey zannediyor. HD, Full HD falan dedikleri aslında monitörün insan görüş alanına aykırı bir şekilde sağa sola yayılarak bütünlük hissinin bozulması ve monitörler dikey olarak küçük kaldığı için toplam görüntünün de küçük kalması ve büyük monitörlerin pahalıya satılmaya devam edilebilmesinden ibaret. neye yarar ? aslında tek kişi yakından baksın diye yapılmış olan monitör-televizyonları marifetmiş gibi odanın öbür ucuna koyup koltuklara yanlamasına yayılarak ailece seyreden kitleyi daha büyük bir ekrana bakıyoruz diye kandırmaya yarar. neticede 4:3'ün terkedilmesine değdi mi ? herkes Survivor izleyen aile babası mı ya ? iyi ki konuyu dağıtmadık, neyse... canım patlıcan haşlaması çekti diyeceğim, yine zorlama espriler yapıyor sanıcaksınız. gerçekten patlıcan yemek istiyorum şuan. ama illa kulaklık diyorsanız anlatayım, öncelikle bunun akustiği Piston 2 ile yaklaşık olarak aynı, yani berbat. Pro HD toplam bas üretimi bakımından daha çok Piston 2'ye, bas vuruş gücü bakımından ise 3'e benziyor. yani ikisinin de kötü tarafını almış gibi. bu durum Pro HD'nin baslarını test ederken korkmama sebebiyet verdi. basları gerçekten çok zayıf bir his veriyor. basları bir süre sonra patlak verecek cihazlardaki çıt kırıldım havayı hissettim. özellikle bu konuda turnusol görevi gören yüksek volümlü ve yayık baslı kayda sahip Therion - The Invincible şarkısını dinlerken bas sürücülerinin zorlandığını açıkça görebiliyordum. iki dinamik sürücü falan bunların da ne kadar fasa fiso olduğunu buradan çıkarınız. tizler ise bir miktar fark yaratmış diyebilirim, ancak bir ileri bir geri durum söz konusu yine. şurası kesin ki 14 khz yüksek tiz başarısı oldukça yükselmiş ürünün. ancak bu da ürünün dar akustiği sağolsun tizlerin çok gerçekçi olduğu anlamına falan gelmiyor. bir de kontrolsüz yükselen alt tizleri ekleyin. gerçekten alt tizler çok parlak ve EQ ile de kontrol edilmesi oldukça zor bir haldeydi. alt ve üst tizler birbirine ters yapılardır. üst tizler dediğim 14 khz'dir ve oldukça net bir şekilde zil sesleri gibi tiz sesleri verirler. alt tizler ise hışırtı şeklinde parazitimsi şeylerdir ve kontrol altında tutulmaları gerekir. tabii her zaman olduğu gibi burada da çift başlı bir durum oluşabilir. kimisi alt üst hep beraber dolgun ve keskin gelen tizleri beğenecektir, kimisi daha iyisini gördüğünden alt tizlerden nefret edecektir. Piston 2 ve 3'ün tizleri Pro HD'den rahatsız olanlara daha iyi gelebilir çünkü anlatmaya çalıştığım üzere Piston'lar tizler konusunda akustik faktörünü saymazsak başarılı sayılırlardı. HD ise ek olarak önemli bir avantaj ve dezavantajı bir arada getiriyor. Pro HD'de en çok dikkatimi çeken şeylerden biri de tizlerin EQ'ya çok çabuk tepki vermesiydi. sanıyorum ki hayatımda gördüğüm kulaklıklar içinde en yüksek tiz db seviyesini bunda aldım. tesadüf olmasa gerek, Xiaomi sitesinde yapılan reklamlarda "doğal Equalizer özelliği" diye birşey geçiyordu. saçmaladıklarını tahmin ediyordum ancak tam olarak ne saçmaladıklarını merak etmiyor değildim, görüyorum ki bunu kastetmişler. EQ'su kısıtlı ses kaynağı kullananlara iyi haber diyeceğim amma velakin EQ'su kısıtlı ses kaynağı kullananların tiz frekansları da 1 khz aralıklı 14 khz frekansı olmayacaktır ki. dolayısıyla pek de bir manası olduğunu söyleyemeyiz. bu yazdıklarımdan hiçbirşey anlamayanlar için kısaca şöyle özetleyeyim, PRO HD'nin tizleri çok daha fazla çıkıyor diğer Xiaomi kulaklıklarına ve hatta başka markaların birçok kulaklıklığa da göre. bu cümle yine boşluk doldurma amaçlı üretilmiş bir cümledir. yazıları tekrar düzenleyince böyle sorunlar ortaya çıkabiliyor. sanırım ikinci defa yapmam gerekti bunu bu incelemede. bu arada okumanız gerekmiyordu bu cümleleri. işin gerçeğini yani tüm bu 1More fırlatması uyduruk ürünlerin akustik fakiri ve leş olduğunu, piyasada sürüyle eşdeğerinin zaten bulunduğunu, daha ucuza çok daha iyilerinin olduğunu biliyor olarak Xiaomi sitesindeki tanıtımları okumak da inanılmaz komik oluyor. adamlar ne kasıyorlar kendilerini. bir de müzisyen diye yutturulmaya çalışılan bir gıllı garibanı bağlamışlar ki oh oh değme keyiflerine. bu arada insanlara anlatamıyoruz; tek sürücüymüş, çift sürücüymüş, isterse 40 sürücü olsun. bunların ürettiği frekans aynı frekans, kulağın aynı kulak. herşeyin fazlası iyi değildir. firmanın üretim tecrübesi neyse elde edebileceği sonuç da odur. tek sürücüyle leş olan bir kulaklık, 10 dinamik 3500 armatür sürücüyle üretilince bir anda uzay boşluğuna yayılmaz, basları mağmaya inmez, tizleri Mars'a ayak basmaz. firma önce neyi nasıl yapacağını çözmüş olmalıdır. ondan sonra tasarımsal olarak mecbur kalındıysa, öyle olması gerekiyorsa tasarım değiştirilir. bu kadar basit. geri kalanı sürücünün dayanıklılığı, kalite kontrolü, üretim maliyeti, toplam kasa boyutu gibi faktörlerle alakalıdır. well hassle'ı kelam, bir adet daha akustik fakiri, reklam zorlaması, kandırmaca, tuzak, uyduruk bir ürünle daha karşı karşı karşıyayız. illa olumlu yorum isteyenlere 14 khz tiz içeriğinin kaliteli ve detaylı olduğunu söyledim. bu olumlu tarafın yanında bile iki olumsuz taraf geliyor, birincisi alt tizlerin musallat olması, ikincisi ise akustik kısıtlamasının etkisiyle tizlerin atmosferik gerçekçilikten hala uzak olması. Piston'lara göre bu anlattıklarımdan başka fark eden bir tarafı da yok. baslarında Piston'lara karşı bir hareket yok, akustiği de aynen mafiş dedik zaten. başka ne duymak istiyorsunuz ? amacınız ses değil laf olsun torba dolsun, alayım kutuyu açayım, resmini çekeyim, kimsenin umrunda olmayan bir inceleme yayınlayayım, kendimi kandırayım, kendimden geçeyim, eğleneyim, vur patlasın çal oynasınsa bunu zaten yapıyorsunuz. o zaman devam edin. ben de kendi yolumda devam ediyorum ve okuyan herkese bir kez daha söylüyorum, bu piyasa yalan dolan ve yanlışlarla tıka basa dolu ve obeziteden patlamış durumdadır. değinmeden geçmek olur mu ? bakın zerre yalanım yok, Pro HD'yi alıp inceledikten sonra içimden ne dedim biliyor musunuz ? aynen şunu dedim: "ulan şimdi adım gibi eminim ki ben Pro HD aldım ya, birilerinin ikisini de aldığını söyleyip Pro HD leş, düz Pro çok daha iyi dediğine şahit olacağım". hemen sonrasında da Gearbest'teki bir iki yorumu da gördüm zaten. tabii tam tersi de geçerli; Pro leş, HD uçuyor diyenler de aynen tam gaz. bunları görmeme gerek yoktu çünkü yukarda Allah var, çok emek harcayıp piyasayı çok iyi öğrendim. Piston 2-3 ve Pro HD ürünlerinin üçünü de almış ve başka 100'e yakın kulaklık kullanmış birisi olarak artık hiçbirşeyi yutmuyorum. ancak acemilerin haline üzülmüyor değilim. bir de kendini kandıranların haline üzülüyorum. birçok kişi bu saçma sapan yorumlara bakıp Pro HD'den sonra birşey zannedip bir de Pro alacak. bunların bir kısmı onu da beğenmeyip bu sefer başka bir firmanın saçma sapan bir kulaklığına geçip onun çok daha iyi olduğunu iddia edecek. bir diğer kısmı da hakikaten kendini inandırıp gördüğü yorumdakiyle aynı görüşleri savunacak. kafamdan bunları geçirirken DH forumda da birebir aynı şeyleri görünce gülmekten kendimi alamadım doğrusu. yani bunları okuyanlar da ciddi ciddi tüm bu kulaklıkların birbirinden çok farklı olduğunu düşünecek. hepsi aynı rezaletin bir parçası yahu. aralarında minnacık revizyon farkları var sadece. firmanın ses üretme kabiliyeti neyse kulaklığından çıkacak da odur. ister Pis Ton olsun ister Temiz Ton, ister armatür olsun ister katalizör. aynen katılıyorum, Pro HD'yi beğenmeyen Pro alsın o daha iyidir. Piston 3'ü beğenmeyen de 2'ye geri dönsün. kimisi 3'ü 2'ye karşı savunsun. takılın kafanıza göre. siz Xiaomi'ye, Xiaomi size aşık. ben de patlıcan haşlamaya aşığım. yanında bir de sivri biber ve salatalık turşusu da koduk mu değme keyfime... |
|
Fiio daha çok amfileri ve müzikçalarlarıyla bilinen ve tutulan bir firmadır. özellikle amfi tavsiyelerinde adları çok geçer ve genelde ben dahil birçok kişinin aldığı ilk amfi de Fiio E06 yada E11 oluyor (yeni adlarıyla A1 ve A3). ben açıkçası bunların kulaklığı olduğunu bilmiyordum. ne zaman çıkarmışlar ne çıkarmışlar Aliexpress'teki resmi dükkanlarını görünce tesadüfen haberim oldu. marka sayılabilecek bir ürün için nispeten uygun 25 dolar civarı fiyatlı bir ürün olarak dikkatimi çeken ürünleri F3 modelleri oldu ve bir "hmm" çektim. sonra da kasasının leblebi kadar olmadığını görünce tuzak olmayabileceğine ve bu 11 mm sürücülü ürüne bir şans vermek gerektiğine kanaat getirerek ikinci kez "hmm". dedim. iki "hmm" birleşmesi sonucu satın alım kodum olan "hmmhmm" ortaya çıktı ve ürünü Fiio resmi dükkanından sipariş verdim. FIIO F3: AÇIN FIIO'NUN ÖNÜNÜ ben bir kulaklığı kulağıma taktığımda ilk olarak akustiğine bakarım. zira bu konuda sınıfı geçemiyorsa basları tizleri ne yaparsa yapsın çöp oluyor. neyse ki F3 bu sınıfı rahatlıkla geçen inek öğrencilerden çıktı. işin bu kısmı hallolduktan sonra ise kulaklığın bas ve tizlerinin kurtarır seviyede olup olmadığı, öyleyse rakiplerine göre nerede durduğu fiyatıyla da birlikte değerlendirilir. bu bakımdan F3 kurtaran ürünler çerçevesine hızlı bir giriş yapıyor ancak pürüzler yok değil. bas konusunda oldukça başarılı bir noktada duruyor. kolay kolay canınızı sıkacak bir tarafı yok. aynı şey tizler için de geçerli. kafanızı uçuracak kadar değil ancak ne isterseniz verebilecek bir yapısı var. tam manasıyla bir kulaklık, yani herhangi bir konuda önemli bir sıçış kasmayan ortalama başarısı yüksek ürünlerden. üstelik fiyatı da abartılı değil. baslar ve tizler konusunda biraz daha ayrıntıya gireceğiz ancak önce son derece canımı sıkan ve benim için bütün havasını söndüren bir eksikliğinden bahsetmek zorundayım. başta Shure SE215 olmak üzere bazı kulaklıklarda karşılaştığım, bas ve tizlerin yüksek seste beraber arttırılması durumunda kapasite kısıtlamasına uğraması sorunuyla F3'te karşılaştım. maalesef belli bir seviyenin üstüne çıkmaya çalıştığınızda aksırıp tıslamaya başlıyor. baslar konusunda F3 oldukça yeterli gibi görünse de biraz Moxpad X3'ü hatırlatır derecede sert bas ağırlığından muzdarip ve özellikle yüksek seviyelerde farkedilir bir derin bas kaybı yaşıyor. bu da basları kurutan ve zevksizleştiren bir durum. tizlerde de önce dolu dolu şıkırdayan 14 khz yüksek frekansıyla göz dolduruyor, bu seviyede tizlere her kulaklık ulaşamaz. ancak daha sonra alt tiz frekanslarının da biraz fazla şakırdadığını görünce hafif moral bozuyor. Amazon CKS990'ının tiz yapısına oldukça benzettim. bu yapıda alt tizleri EQ yardımıyla biraz normalden fazla kısmak oldukça yarar sağlıyor, zira bu ürünlerin geniş akustik yapıları tizlerin sıkışmasını önlediği için mesela bunlarla benzer bir tiz yapısına sahip Xiaomi'nin Pro HD tuhafına göre çok daha çekilir ve EQ ile kontrol edilebilir oluyorlar. Fiio ürünün reklamlarını yaparken sık sık vokallere vurgu yapıyor. bunun boşuna olmadığını görmek güzel, akustik olarak başarılı ürünlerin öncelikle vokalleri başgösterir. bazı ürünler akustik yapılarının yardımıyla özellikle vokaller gibi mono kayıtlarda kolayca farkedilen bir ses boyu genişliğiyle dikkat çeker. bunlara en meşhur örnek Audio-Technica'nın CKR9-10 ürünleridir. Fiio'nun tanıtımlarından fazla mı etkilendim bilmem ama ben bu ürünü kullanırken CKR9-10 akustiğine çok yaklaştığını hissettim diyebilirim. bu da önemli bir ayrıntıdır. eksikleri saklı olmakla birlikte F3 hiç de yavana atılır bir kulaklık sayılmaz. FIIO EX1: KAPATIN FIIO'NUN ÖNÜNÜ F3'ün ortalama başarısı yüksek ve tuzak sayılmayacak bir ürün olduğunu keşfetmem üzerine merak ederek bunu da aldım. fiyatı yaklaşık olarak iki kat yüksek olan bu ürün Fiio'ya verdiğim bütün kredileri faiziyle geri istememe yol açtı. bu ürünün iki versiyonu var, kablosu mablosu falan yenilenmiş renklendirilmiş ikinci yemişi (2nd gen), birinci yemişinden 5-10 dolar fazla fiyatla satılıyor. benim aldığım da bu ikinci yemişti. bu ürün Dunu ile beraber ürettik falan diye satılıyor. Titan modelleri baz alınarak mı yapılmış neymiş, tiplerine bakarsanız benzerliği görürsünüz zaten. bu Dunu firması sağlam kazıkçılardan. hayfaycı olacam diye cebindeki bütün parayı balon gibi şişirilen kulaklıklara yatırıp havalı olmuş gibi görünmek için can atan kitlenin parasını vakumlamak üzere şevkle faaliyet sürdüren bir firma. yurtdışı kaynaklara bakarsanız işkembeden sallamayı hayat biçimi edinmiş tayfanın bu iki ürünü kıyaslayıp büyük bir uzman edasıyla farklarından bahsettiğini görürsünüz. bence alayı fostur, büyük ihtimalle iki ürün tamamen aynıdır ve Fiio'nun F serisi dahil tüm kulaklıklarını da Dunu üretiyordur, Fiio satıyordur. peki netice nedir ? önce leş çukurunda kıvranan akustikle başlayalım. Xiaomi Piston'lardan kelli sıkışık bu yapı içine daha yolun yarısına gelmeden pörtleyen basları koyun. üstüne aynen Pro HD'deki gibi yine dar akustik içine sıkıştırılmış parlak ama alt tizleri kontrolsüz yapıyı serpiştirin. Fiio EX1 Dunu Titan 101 Dalmaçyalı'nız afiyet olsun. |
|
web sitesinde gözüken resmi fiyatı 149 euro olan bu ürün son zamanlarda ülkemizde 100 küsür tl'li fiyatları görmeye başlamıştı. ben de bu arada fırsat bilip Bimeks'ten bir adet satın aldım. ürün yurtdışında da resmi fiyatından ucuza bulunabiliyor. şuanda baktığımda Amazon ve Ebay'de 70 dolarlı fiyatları görebildim. bu durumun anlamadığım kadarıyla LG firmasıyla bir ilgisi var ama tam olarak ne ilgisi var dediğim gibi pek anlamadım. umrumda mı ? değil. gelen cihazın kutusunun içinden LG'nin birkaç sayfa klavuz gibi birşeysi çıkıyordu. pahalı ürünleri sevmem. pahalı ürün satan firmaları da sevmem. pahalı ürün kullananları hiç sevmem. genel olarak pek birşey sevmem zaten sadece manavda kalın patlıcan gördüğüm zaman dayanamıyorum. haliyle kafamda bu ürün için pek güzel şeyler yoktu. en az bir yerinden fena halde yemiş çıkacağını ve benden cızık yiyeceğini düşünüyordum. peki bakalım esasta ne çıkmış ? AKUSTİK cihazın en zayıf bulduğum tarafı en önemli konulardan biri olan akustik yapısı maalesef. ancak bu en kötüler arasında olduğu manasına gelmesin. mesela 1More üretimi Xiaomi fırlatmalarıyla arasına ciddi bir ayrım koyabiliyor. bana fena halde Vsonic VSD3 akustiğini hatırlattı. yani ne frekans ayrımlarından ne de ses boyundan fazlaca kayıplı değil ve müzikten zevk almanızı sağlayacak kadar bir akustik deneyimi yaşatabiliyor. bir adım daha ileriye gidebilse cihazın genel görünümü oldukça değişecekti. BASLAR açık söyleyeyim ben bu cihazdan pek bas beklemiyordum. kasıntı bir cihaz çıkacağını ve torba dolsun diye ucubikten bir bas ünitesi konmuş olacağını tahmin ediyordum. sitesindeki bas vurgusunu ise sonradan gördüm. tanıtımlarıyla örtüşen bir şekilde şaşırtıcı derecede güçlü baslara sahip. ancak yine de çok daha ucuz ve daha iyi performans gösteren ürünler bulmak mümkün. Aliexpress CKS77'si ile kıyasladığımda oldukça rekabetçi olsa da tam olarak dengi olamadığını gördüm ki piyasada basları ondan da güçlü ve daha da ucuz alternatifler zaten bulunuyor. ancak tabii ortalama başarıya da dikkat etmek lazım. kısacası uçuyor olmasa da gayet güçlü ve derin baslarda da bir sorun yaşatmayan başarılı bir performansı var diyebilirim. TİZLER baslardaki başarıdan sonra tizlerde de hareket görmek doğrusu gözlerimi yaşarttı. gayet kaliteli ve detaylı bir tiz üretimi olduğunu tespit ettim. ancak maalesef burada da yine baslardaki gibi bir adım gerilikten söz etmek durumundayız. tiz yoğunluklu bölümleri kaliteli ve detay eksiği hissettirmeyecek şekilde gayet iyi atlatıyor ve bir terslik farketmiyorsunuz ancak şarkı boyunca yüksek tizde dinlediğinizde genel olarak tüm tizlerde bir tatsızlığın hakim olduğu dikkatinizi çekiyor. yani tizleri sönükleştiren bir metaliklik-yapaylık eşlik ediyor. öyle ki bana bu konuda Koss RUK30'u hatırlattı diyebilirim nerdeyse, yine de ondan daha iyi tabii. kısacası tizler de idare ediyor diyebiliriz ama çok açık bir başarıdan yine söz edemiyoruz. ancak şunu not etmeliyim ki kurtarır akustik yapısı ve güçlü baslarıyla birlikte düşündüğümüzde bu tiz performansı iyi bir tamamlayıcı oluyor ve cihazın piyasadaki en az 1 konuda sakatlık içeren birçok sahte f/p kralını geride bırakmasını sağlıyor. SONUÇ fiyatındaki bu düşme eğilimi olmasa orjinal fiyatıyla çok daha ağır eleştirilerimi alacak bir ürün aslında çünkü dediğim gibi yerine konulabilecek daha ucuz ürünlerimiz var. yine de ucuz olsun pahalı olsun tuzaklarla dolu olan bu piyasada ortalama başarısı yüksek ve herhangi bir sakatlığı olmayan bir ürün daha bulmuş olmak beni memnun etti. dolayısıyla fiyatının daha da düşmesi kaydıyla cihazı başarılı sayıyorum. |
|
2013 yılından beri bulunduğum bu piyasada çok gördüğüm üzere, bir takım şahıslar durup dururken çıkıp bir kulaklığı "f/p kralı" diye şişiriyorlar. millet de sorgusuz sualsiz üstüne atlayarak stokları tüketiyor. sonra aynı veya benzer şahıslar çıkıp başka bir kulaklığı şişiriyor. önceki şişirdikleri unutulup gidiyor. kimse giden niye gitti, gelen ne getirdi bilmiyor. yıllar geçiyor zerre ilerleyemeden, ufacık bir tutarlılık arzedemeden sayıklamaya devam ediyorlar. bayağı bildiğiniz sabun köpüğü muhabbeti yani. zamanında Xiaomi Piston 2 rüzgarı böyle esmişti. sıkışınca tamam kötü ama fiyatına göre iyi falan deyip kurtarmaya çalışırlardı, fiyatının daha bile altına çok daha iyileri olmasına rağmen. Brainwavz M4-M5 furyası vardı bir zamanlar. CKM500 benzer şekilde parlatılmıştı. gariban SoundMAGIC ürünleri "ödül aldı" falan diye az parlatılmadı. Vsonic ürünleri çıktığı zaman millet almak için birbirini eziyordu. TTPOD T1-E bas falan diye az sokuşturulmadı. daha sayayım mı ? maalesef sayısal olarak ölçülemeyen bu piyasada yeteneği belirsiz bir takım şahıslar zırt pırt önümüze birşeyler fırlatıyorlar. son dönemde de biliyorsunuz buralarda KZ ZS3, Rock Zircon ve DZAT DF-10 rüzgarı estiriliyor. bu konuyu Mart 2017'de açmışım. daha bu sene bitmeden yeni gözdelerimiz MEMT X5 ve KZ ZS5 oldu :D merak etmeyin aynı şey bu yeni "kralların" da başına gelecek. dikkat edin ben burda size bir sistemi anlatıyorum yoksa isteyen istediği kulaklığı beğenir, gerçekten f/p olan ürünler de çıkabilir (nadir de olsa). benim eleştirdiğim estirilen ve eleştirisiz kalan sahte rüzgarlar. çünkü burada herhangi bir tutarlılık yok. gidenler niye gitti bilmiyoruz, gelenler ne getirdi bilmiyoruz. sadece birileri ısrarla canlarına esen kulaklığı işte bu fiyata alabileceğiniz en iyi kulaklık diye parlatmaya devam ediyor. ışıltılı başlıklar, büyük iddialar, hiçbir temeli olmayan abuk sabuk çıkarımlar havada uçuşuyor. tabii burada bir arz talep var. görmek istemeyene zorla gösteremeyiz. esas önemli olan gerçeğin ne olduğudur. gerçek ise tecrübe ederek anlaşılır. bu fikirler bana vahiyle inmiyor kendi şahsi bilgim ve tecrübemle oluşturdum. kendini kandırmaya baştan hazır ve memnun insanlar balon gibi nasıl şişirildiğini ispatlarıyla anlattığım kulaklıkların şişirme müdürlerine asla neye dayanarak en iyi f/p diyorsun, hangi cihazı geçiyor, hangisini boşa çıkarıyor, bu fiyata hangi ürünleri dolaştın neyle kıyasladın da konuşuyorsun, peki eski övdüklerin şimdi nerde demeye gerek duymadıkları halde incelemeleri ve yorumları ortada olan şahsıma profil açıp iki yazı okuma zahmetine bile katlanmadan abuk sabuk tepkiler sunuyorlar. herkes ne yapıyorsa kendisine yapıyor. BASLAR DZAT DF-10 incelememi aynen buraya yapıştırsam yeridir. yine güçlü sayılabilecek ama kapasite arızalı baslarla karşı karşıyayız. bunun DZAT'tan farkı, tizleri kapatarak zorladığımda Therion - The Invincible şarkısı hariç diğer şarkılarda DZAT'ın önüne geçebilmesi. ancak bu şarkıda DZAT'ın da gerisine düşerek hiç bas kullandırtmıyor. bu şarkı yüksek volümlü ve bas frekanslarına yayık şekilde vuran bir şarkı olduğundan birçok kulaklığın bas arızasını ortaya çıkarmakta birebirdir. bana DF-10'un da Rock Zircon'un da bas kapasite arızalı geldiğini varsaysak, o vakit basları oldukça sağlam vuruşlu cihazlar arasına girerdi. ancak böyle olduğunu varsaysak bile akustiği kısıtlı tüm kulaklıklarda olduğu gibi basları dar bir alana sıkıştırıyor ve geniş akustikli kulaklıkları tabii ki aratıyor. ayrıca yüksek seviyelere çıkıldıkça bas vuruşları -bazı bu konuda çok sorunlu kulaklıklara göre daha az olsa da- "kuruma yapıyor". yani güçlü vuruşlar yerinde kalsa da derin bas çıkışı zorlandığı için sert ağırlıklı vuruşlarla kalıyoruz. dar akustikli kulaklıklara güçlü bas konulmasıyla ilk defa karşılaşmıyorum. böyle çok cihaz var ve Rock Zircon'un idareci tizleri ve kötü akustiğini dışarda bırakırsak, sadece bas cihazı olarak bile kapasite arızası ve derin bas çıkışının yüksek seviyelerde zorlanması yüzünden sınıfı geçemiyor. yani enstrüman isteyene DZAT DF-10 yapıştırıldığı gibi bas isteyene de Zircon yapıştırılıyor o yüzden diyorum. sanırsın baslar konusunda çok fark yaratıcı, çok kral bir özelliği var. bildiğiniz kupkuru, dar akustiğe sıkıştırılmış zorlama bir bas performansı var üstelik o da kapasite sınırlı. daha geniş akustikli kulaklıklar arasında bunu rahatlıkla geçebilen, geçemeyen modeller arasında da eşdeğeri sayılabilecek sürüyle ürün var. onu bırakın dar akustikli başka çöp kulaklıklar arasında da çok daha sorunsuz modeller var. kısacası geçiniz... TİZLER genel olarak bir fark görmediğim için bu konuyu AuGlamour incelememe bakın diyerek geçiştireceğim. orada yazdıklarımdan farklı yazacağım hiçbirşey yok bu ürünün tizleri için. burada ek olarak söyleyeceğim şey, AuÇukur incelememde bahsettiğim tiz tipinin Mair "beyin" söylediğinin aksine gayet de rahatsız edici tizler olduğu. boşuna metalik ve şıkırdak demiyoruz. akustik dar olduğu için aynı zamanda yapışkandırlar da, yani diğer seslere yakındırlar. sibilans yapmıyormuş da falan filan... eğer bu yapmıyorsa ne yapıyor merak ederim. zaten bu sibilans muhabbetine kıl oluyorum da, mevzu bahis kişi kullandı diye ben de kullanıyorum. akustik darlığı yüzünden tizler tüm seslerin içinde mi ? içinde. kendisi de söylüyor mu bunu sahnesi fazla geniş değil demeye getirerek ? söylüyor. o zaman bu sibilans yapmıyor muhabbeti nerden türüyor ? yani illa tizler övülecek. yok arkadaş yani illa öveceğiz. ne müthiş kulaklıkmış ya. bakıyorum şu müthiş kulaklığa, sonra bir daha bakmıyorum o derece müthiş. tek rakibi Xiaomi Piston 2, allah rahmet eylesin... AKUSTİK eveeet, zurnaya hazır mıyız ? zaten şuana kadar defalarca bahsettim, daha fazla konuşmaya gerek var mı ? akustik kısıtlı bir ürünle daha karşı karşıyayız işte. aynen DZAT'ta olduğu gibi öncelikle ses boyu yine kayıplarda. DZAT'tan farkı frekans ayrımlarında daha da geriye düşmüş olması. hakkını yemeyelim DF-10'un frekans ayrımları gerçekten bundan iyiydi. DF-10'u incelerken en alt kademenin bir üstünde demiştim hatırlıyor musunuz ? işte o en alt kademeyi görmek istiyorsanız buyrun Rock Zircon alın. iki tane belediye çöpünüz oldu, tebrikler. sonuçta elimizde ne var ? hiç de yeni birşey olmayan, AuGlamour R1'in neredeyse aynısı ve benzer fiyatlısı. daracık akustiğe kuru bir bas tiz peformansı eklenip servis edilmiş bir uyduruk ürün daha size, Parizyen'den müjde size... minnacık kasalara sıkıştırılmış zavallı sürücüleriyle bu ve benzeri ürünleri "400 dolar, 200 dolarlık performans", "tam şu tür müziğin kulaklığı", "kaşarlı abilerim önerdi", "buluşmada en çok bunu beğendik" diye şişiren bir takım EQ bile bilmeyen, batıl batıl inançlarla kulaklığın kablosu pişince sahnesi artıyor zanneden, muhtardan ikametgahını hayal dünyasına aldırmış kişilerin şişireceği yeni krallar gelene kadar kendinizi kandırmak istiyorsanız buyrun. vaziyetu reported from Rize / Merkez / Turkey. |
|
hocam DZAT DF-10'u denediniz mi, bir deneyin bence hocam... hocaaam Rock Zircon'u deneyebildiniz mi hocam sizce nasıldır hocaaam... hocammmmmm QKZ yediniz mi hocam tadını beğendiniz mi hocaaaaaaaaaaaaam... hocam Aliexpress'te rastgele gezinirken şu ucubik kulaklığı buldum, alayım mı ne dersiniz hocAaAm... hocam DZAT DF-10 diyorlar bununla Rock Zircon arasında kaldım, siz hiç arada kaldınız mı hocaAM... anlatamıyorum. nasıl anlatsam bilemiyorum, içim içime sığmıyor. bu incelemeyi kulaklığa ayırmak istiyorum. piyasa eleştirisini başka konularda toparlamak istiyorum ama nasıl yapsam bilemiyorum. vakit yetmiyor. yetse de kimin neyden ne anladığı belli değil zaten. uğraştığına değmiyor. şimdilik sinirlerime hakim olmaya çalışıp sadece kulaklıkla sınırlı tutmaya çalışıyorum kendimi. sonrasına bi ara bakıcaz artık... BASLAR biliyorsunuz zaten "övücüler" de baslarının zayıf olduğunu söylüyordu. baktım ne iştir diye. şimdi arkadaşlar şunları biraz açayım; kulaklıklarda bas sorunları 4 kategoride toplanıyor: 1) sinyal bozulması. bası belli bir seviyenin üstüne çıkardığınızda kulağı rahatsız etmeyen ama parçanın içine eden parazitler. o seviyenin %5 altına düşürdüğünüzde baslar normalleşip güçlenir, %5 yukarsına çıkardığınızda yeniden sıkıntı başlar. sorun kulaklıkta değilse, ses kaynağı yüksek ses ve bas veremiyorsa amfi takınca amfinin başarısına göre farklı oranlarda düzelir bu durum (en başarılı amfi: Phiree mini-ear desktop versiyon). 2) sert bas yükselmesi. bas ünitesinin belli bir ses seviyesinden sonra sert bas frekanslarına (50 hz üzeri frekanslar) yüklenmesi sonucu kulağın fiziksel manada rahatsız olması (acı hissetmesi) ve basların düşürülmek zorunda kalınması hadisesidir. eğer kulaklığın derin baslarında (50 hz altı frekanslar) kapasite sorunu yoksa bu sorun EQ ayarıyla sert baslar kısılıp derin baslarla devam etmek suretiyle düzeltilmiş olur. 3) tanımlanamayan sinyal bozulması. geniş vurumlu (derin ve sert baslara yayık şekilde komple bindiren), yoğun ve yüksek bas vuruşları sırasında kulaklığın nefessiz kalarak birinci maddede anlattığım sinyal bozulmasına uğraması. bu sadece bu duruma uygun parçalarda/seslerde ortaya çıkar (örnek Therion - The Invincible). aslında bu sorunu tüm kulaklıklar bir ölçüde yaşar ancak çoğu kulaklık çok nadir durumlar hariç üstesinden gelir. Aliexpress CKS99'u bu konuda en başarısız kulaklıklardan biridir. Pioneer Bass Exciter serisi ise bu sorunu hiçbir koşulda yaşamayan tek cihazdır (evet tek). 4) kapasite aşımı. bu genellikle baslar ve tizler bir arada yükseltildiğinde ortaya çıkar (bu soruna sahip kulaklıklarda). DZAT DF-10'un bas sorunu bu kategoriye giriyor ancak daha önce çok nadir gördüğüm bir şekilde tizlerle bağlantısı oldukça düşük. kendi başına da bu noktaya gelebiliyor yani. bir başka deyişle bu sorunu üst düzeyde yaşıyor. bu sorunun bir başka özelliği yüksek sese doğru çıktıkça artmasıdır. yani kısık seste nispeten daha iyi performans sunuyor. DF-10'da aslında bas var ve çalışıyor. oldukça da sağlam vuruyor. ancak bas üretimi belli bir yerden sonra 4. maddede bahsettiğim kapasite kısıtlamasına takılıyor. kapasite aşımını kelimelerle tarif etmek biraz zor olsa da imkansız değil. baslar sanki ters dönmüş gibi olur, bir engele takılıp döngüye girmiş, patenaj çekiyor gibi olur. "bururubbb" diye bir ses çıkarır. o zaman bas seviyesini aşağı düşürmeniz gerektiğini anlarsınız. işte bu yüzden adam gibi bas tadını yaşamanıza engel oluyor ve bas zayıfı ürünler arasındaki yerini alıyor. TİZLER Rock Zircon incelememe bakın o inceleme de sizi başka bir incelemeye yönlendiricek. sağ salim ulaşınca bana telefon açın haberim olsun. DF-10'un biraz daha iyi frekans ayrımı başarısı dolayısıyla bu konuda biraz daha ileri gittiğini söyleyebilirim ama onlar hakkında söylediklerimin çoğu bunun için de geçerli. ortalamaya oynuyor. fark yaratacak, rüzgar estirecek, kıyamet koparacak herhangi birşey yok. AKUSTİK gelelim zurnanın zırt dediği yere :) şuana kadar elimizde ne var ? baslar mafiş dedik. tizler desen tamam fena değil ama ne özelliği var şimdi bunun ? hadi bakalım bu Jazz kulaklığı (?!?!?!) mıdır nedir (Mair'in deyimi bu) bari akustikte ne yapıyormuş buyrun bakalım... arka ve ön ses ayrımına bir bakıyorum önce. sonra da ses boyunu inceliyorum. hmm, tamam hepten batık değil. alkış... sıfır noktasında değil arkadaşlar vasatın hemen üstünde oturuyor. bir alt katta Vasat Brothers var yani. o zaman çuvalla almak lazım. frekans ayrımlarında sınıfı geçiyor olabilir ama en önemli eksiklerinden biri ne biliyor musunuz ? ses boyu yok ses boyu. ses boyu kısıtlı ürünlerden. altı oyuk, altı boş, altında birşey yok sesler üstte aynı düzlemdeler, minnacıklar. akustik gerçekçilik sizlere ömür. kapı aralığından sahne size... hadi ses boyu en alt düzeyde olan başka ürünler de var. o zaman buna karşılık frekans ayrımları birşey yapsa bari, gelin biraz daha inceleyelim: ilk dinlediğimde önce frekans ayrımları aşırı kısıtlı olan mesela CKR7, AuGlamour R1-R8, CX 300-II gibi ürünlerden ayrıldığını farkettim. hafif umutlandım. elbette biraz vakit geçince gerçekler bir bir ortaya çıkmaya başladı. birincisi iddia edilen vokal özelliği kesinlikle yok. vokaller ve ön midlerin birbirine çok yakın olduğu hemen gözüme çarptı ki akustik kısıtlamasının tespitidir. birçok başarılı akustik sahibi kulaklıktaki vokal tadı yok. ses boyu kısıtlı ürünlerde zaten vokaller ufak çıkar ama en azından frekans ayrım başarısı olsaydı azcık vokal ayrımı yiyebilirdik. Mair kardeşimizin KZ ATE'nin en çok fark yarattığı alan olan akustik ve dahi vokal başarısını beğenmediğini biliyor muydunuz ? (sitesinde var gidin bakın). ses boyu düşük olan ürünlerin kendini biraz olsun kurtarabilmesi için frekans ayrımları konusunda fark yaratabilmesi (en üst düzeye oynaması) gerekir. bu bir kuraldır. bir tarafımdan uydurmuyorum, kullandığım kulaklıklardan biliyorum. bir kulaklığın f/p olması için en azından bir alanda zirveye oynaması lazım yahu. yani nerden tutsak olmuyor. ses boyu kısıtlı dedik, frekans ayrımlarında fark yaratıcı birşey yok dedik. basları zaten kısıtlı dedik, tizlerde de önemli bir hareket yok dedik. demediysem demedin deyin bana. arkadaşlar piyasadaki bu kitle elindeki kulaklık sahte Sony EX300LP sesi vermiyorsa otomatik olarak inanılmaz beğeniyor. müthiş vokaller, müthiş enstrümanlar arasında kendilerini kaybediyorlar. nasıl oluyorsa oluyor. Tanrı'dan kendime sadece tek bir dileğim var, sağlık. bu yazıyı okuyan ve tüm bu f/p saçmalıklarıyla uğraşmak zorunda olan kitleye de Erol Mütercimler'den tek bir dileğim var, akıl sağlığı. bir başka uyduruk kulaklık incelemesinde görüşmek üzere... kulaklığı büyük ihtimalle iade edicem zaten filtre bölümünde bir soyuk buldum. kalemi de sokucam (cebime), göndermicem. kalem lazım ama Canan Karatay diyetindeyim, kalemin dışı rulo çikolataları hatırlattı. 3 saat kendimi Bim'de gezinirken buldum ama birşey almadım. şişman değilim aslında da biraz göbecik var tam düz olmuyor yani. ben zayıfım o halde niye göbeğim var diyerekten acaba ortadan kaldırabilir miyim diye denemeler yapıyorum. |
|
bu firma her bulduğum kulaklığı almaya başladığım bir dönemde birbirinden uyduruzırtlak çıkan ürünlerden gına gelmesi sonucu bulaştığım firmalardandır. ben almaya niyetlendiğimde X3 ve X6 modelleri satıştaydı. daha sonra X9 ve bluetooth yapılı X90'la da kabayı genişlettiler. bunlar diğer birçok firmanın aksine ortalama başarısı gerçekten yüksek ürünler üretip istikrarlı bir şekilde 10 küsür dolarlı fiyatlardan satıyorlar. bu yüzden de sağladıkları yüksek f/p oranıyla sektörde önemli bir yer sahibi oluyorlar. X3 aldığım ilk ürünleri olan X3, sahip olduğu f/p oranıyla beni oldukça etkilemiş ve firmaya olan ilgimi arttırmıştı. herşeyden önce, inceleme okuyup pahalı ürün alarak elit olduğunu sanan burnu kalkık kitlenin ortaya saldığı birçok sahte f/p kralı gibi akustik fakiri değildi. DH forumda Moxpad X3'ün Creative EP-630'dan 2 basamak, güya f/p kralı olan çöp Xiaomi Piston 2'den ise 3 basamak daha iyi olduğunu söyleyen bir konu açılmıştı (link). Moxpad ilk olarak bu konuyla dikkatimi çekti, çünkü ben de EP-660 ve Piston 2 kullanmıştım ve özellikle Piston 2'nin girişte bahsettiğim hayatı yalan kitlenin anlamsızca şişirdiği fos bir ürün olduğunu tecrübe etmiştim. elbette X3'ün başarısı sadece akustikten ibaret değil. yeterli düzeydeki akustik başarısını yine yeterli düzeyde diyebileceğimiz bas ve tizlerle paketleyebiliyor. maalesef ne bas kralı ne de tiz kralı sayılabilecek seviyede ancak yine de piyasada kendine bir yer açabilecek kadar varlık gösterebiliyor. mesela tizleri nereden baksan Koss Plug'ı geçer. akustik olarak da çok az bir farkla da olsa Vsonic VSD3'ü geçer diyebilirim. bunlar çok ciddi rakipler. baslarının ise biraz artı eksi tarafları var o yüzden pek rekabetçi olabildiğini söyleyemiyorum. aslında güçlü sağlam vuruşlu basları var yani çalışan bir mekanizma sahibi ancak maalesef yukarı çıktıkça derin bas kaybına uğruyor. bu yüzden belli bir seviyeden sonra sert basların aşırı yükselmesiyle kulağınızı rahatsız edip daha yüksek basa çıkmanızı engelliyor. bu durum EQ ile de düzelmiyor, derin bas üretimi kısıtlı olduğu için sert basları normalden fazla kısarak ağırlık vermeye çalışmak hepten bassız kalmamıza yol açıyor. X3 ile ilgili anlatmam gereken bir de frekans denge hususu var. Koss Plug'la ilgili yazdıklarımı okuyanlar bunun ne olduğunu bilir. Moxpad X3 bu konuda Plug'a en çok yaklaşan cihazlardan maalesef. bunu ürünü ilk alışımda da farketmiştim ancak çok fazla kulağıma batmamıştı. cihazı ikinci alışımda bu durum daha çok dikkatimi çekti ve sonuç olarak elbette Koss Plug kadar olmasa da çok geniş bir orta frekans aralığında yüksek seviyede db arttırımlı olarak geldiğini tespit ettim. bu yüzden yüksek seviyede kullanırken normalden fazla frekans düşürümü gerektirebilir. ancak yine de Plug kadar ileri gitmediği için EQ'suz da kullanılabilir halde diyebilirim. hatta bu durum kısık seste dinleyen EQ fakirlerinin avantajına da olabilir, zira kısık seste dinledikleri için daha önce duymakta zorlandıkları sesleri daha rahat duyacaklardır. sonuç olarak, son derece uygun ve istikrarlı seyreden fiyatı, ortalama başarısı yüksek olup herhangi bir alanda aşırı kayıplı olmaması, X6'ya karşı tizler bakımından avantajlı olması gibi faktörler bu ürünü her zaman aklımızda tutmaya değer kılıyor ancak eksikleri var bu yüzden bitirici bir ürün sayılamıyor. bas konusunda duyarlı kişiler sert bas ağırlığından dolayı kaybolan derin basları arayabilir. aşırı EQ gerektiren orta frekanslar da yüksek seste dinleyenleri her daim taciz edecektir. tizleri dediğim gibi X6'ya göre biraz daha başarılı sayılsa da Aliexpress CKS99'u yada VSD3 gibi açıkça daha iyi rakiplerine yaklaşabilecek kadar ileriye gidemiyor. X6 ile genel olarak kıyaslandığında tizlerdeki bu hafif sivrilme dışında pek de bir avantajını göremiyoruz. bu yüzden benim tercihlerime göre X6 daha alınabilir bir seçenek olarak kendini gösteriyor. X3'ü ilk sipariş tarihim 17 Mart 2015, o zamanlar Moxpad sitesinde Aliexpress'teki tek resmi satıcı olarak gözüken dükkandan 11.5 dolara almıştım (Moxpad bir süre sonra resmi satıcı listesini kaldırdı). bu satıcı ve ürün linki 24 Nisan 2017 tarihi itibariyle hala duruyor (dükkan linki, ürün linki). ancak burada fiyatlar daha yüksek seyrediyor genelde artık. ikinci sipariş tarihim 25 Ağustos 2016, bu sefer başka bir satıcıdan kutusuz olarak (ilk aldığım kutuluydu) 12 dolara almışım. bu satıcı da 24 Nisan tarihi itibariyle duruyor ama bu ürünü satmıyor artık (dükkan linki). gelen ürün ses olarak aynıydı ancak bir tarafının plastiği kesik yemiş olarak ulaştı. bu yüzden yarı fiyatına indirerek satmak zorunda kaldım. X3 çeşitli satıcılarda 12 dolar civarına bulunabiliyor çoğu zaman. X6 bu ürüncağız öncelikle X3'ün aksine tam taneli bas üretimine sahip olmasıyla fark yaratıyor. yani sadece sert vurmuyor yanında derin basları da getirerek komple kulağımızı istila ediyor. bu konuda hiçbir sıkıntısı yok. kesin olarak X3'ten iyi ve güçlü bir bas üretimi bulunmakta ayrıca zirvedeki diğer rakiplerine karşı da iyi mücadele ediyor. uzun kıyaslamalar sonucu akustik olarak da X3'ten daha başarılı olduğuna kanaat getirdim ancak bu konuda gerçekten bir fark varsa bu oldukça azdır. çeşitli zamanlarda yaptığım bol bol kıyaslama sonucunda bu fikrimin psikolojik olmadığına karar verdim. X6'da vokallerin biraz daha geniş çıkması, arka ön seslerin biraz daha uzak olduğunu hissediyorsunuz. bu ses boyunda da bir miktar artış olarak yansıyor gibi. ancak bu konularda gerçekten kolayca karar verilebilir ciddi bir fark vardır diyemiyorum. bu iki iyi haberden sonra elbette kötü haberi de vererek canınızı sıkacağım. X6'da şıkır şıkır oynayan bol detaylı bir tiz performansı göze çarpsa da son tahlilde tizlerin içerik kalitesi X3'ün altında seyrediyor. bir Pioneer CL751 yada KZ ürünleri kadar kötü değil elbette ancak X3'e göre kıyasladığımızda o keskin ve kararlı vuruşların yerine daha çok tıslama veren göz boyayıcı bir başarımla karşılaşıyoruz. X3'ün de zaten piyasanın tiz kralı olmadığını hatırladığımızda, X6 tizlerinin başarılı f/p ürünleri arasına girmekte zorlandığını söyleyebilirim. X3 ve X6 arasında baslarda olduğu gibi tizlerde de tamamen farklı bir üretim biçimi var. içerik kalitesinden ziyade yoğun tizler vermeye odaklı olduğunu gösteren bir ürün. firma bunu bilerek yaptıysa belki de iyi birşey yaptığını düşünüyordu. düzgün EQ kullanmayan kişilerin içerik kalitesindeki farkı anlayamayıp X6'nın agresif tizlerini daha çok beğenmeleri mümkün. tizlerdeki bu eksikliğe vurgu yapmamın sebebi firmadan en iyisini beklememden kaynaklanıyor çünkü gerçekten yetenekli bir firma. şahsen ben koşullar gereği Moxpad'e yönelmek durumunda kalsam X3 yerine X6 tercih ederim. bu da tizlerdeki durumun diğer olumlu tarafları götürecek kadar kötü olmadığı gerçeğini ortaya çıkarıyor. neticede X3'e göre tamamlanmış bas üretimi ve başarılı akustiğiyle dinlediğiniz sesleri daha doğru duymanızı sağlıyor. tizlerindeki hafif geri adım olmasa bu ürün gerçek f/p ürünleri arasında çok daha yukarıda bir yer edinecekti. dürüst değerlendirirsek VSD3 ile kıyaslandığında tizlerde geri kalacak olsa da akustik olarak daha başarılı olduğundan ortalamada kafa kafaya sayılabilirler ve X6'nın fiyatı Vsonic'ten en az iki kat daha düşük. ürünü ilk sipariş tarihim 16 Haziran 2015, 18.5 dolara almışım. aldığım dükkan kapandı. ikincisini ise başka bir dükkandan 14.5 dolara 25 Ağustos 2016'da almışım. 24 Nisan 2017 tarihi itibariyle bu satıcının ve ürünün linki hala çalışıyor ancak fiyat 17 dolar civarındaydı baktığımda (dükkan linki, ürün linki). X6'ların ikisi de kutusuz gelmişti diye hatırlıyorum. ses olarak aynıydılar. X6 şuana kadar takip ettiğim kadarıyla çeşitli satıcılarda genellikle 15-16 dolar civarına kadar düşen fiyatlara bulunabiliyor. X9 bu ürün hakkında söylenecek pek birşey bulamadım. X6'nın hafif tasarımsal revizyonu gibi birşey olmuş. baslar kesinlikle aynı. akustik yapısı da aynı gibi. tizler konusunda X6'ya göre revizyon bekliyordum malumunuz ancak burda da bir değişiklik gözüme çarpmadı. testler sırasında elimde X6 yoktu açıkçası ancak pek gerek de yoktu. neyse ki X6'nın gerisine düşen bir tarafı da söz konusu değil ve fiyatı da yine uygun. Moxpad firması satış yapmak için durduk yere ürün mü icat etmiş yoksa X6'yı yapısal olarak geliştirme amacıyla mı böyle bir revizyona gitmiş bilemiyorum ama eğer öyleyse X6 V2, X6.5 veya en fazla X7 yazsalardı bence daha doğru olurdu :D MOXPAD'İN ÇIKARILABİLİR KABLO YAPISI HAKKINDA ikişer kez aldığım X3 ve X6'lar ve son olarak da X9 ile birlikte toplamda 5 defa kullanma şansı bulduğum Moxpad ürünlerinin çıkarılabilir kablo yapısının mükemmel bir başarıya sahip olduğunu söylemekte zorlanıyorum. neyse ki karşımızda Vsonic VSD3'lerde yaşadığımıza benzer ciddi bir üretim sorunu yok. ancak kablo giriş bölümleri hareket halinde bazen kesinti yapabiliyor. sağ ve sol taraflar arasında bir dönme hızı farkı da bulunabiliyor, gevşek olan taraf değer değmez hareket edebiliyor ve daha çok kesintiye sebep olabiliyor. ancak bu tarz durumlar zamanla düzelebiliyor da. bir süre endişe ettikten sonra tamamen unutup sonra tekrar hatırlamanıza neden olacak kesinti döngüleri yaşayabiliyorsunuz. bu durumlarda özellikle fiyatının ucuzluğu da aklınıza gelince "gitti gidecek" korkusu her daim vasıl oluyor. ancak dediğim gibi şuana kadar gerçekten sıkıntı yaratacak bir durumla karşılaşmadım. çok çok aktif kullanacak, deli danalar gibi sallanacak kişilerin bu kesintilerle karşılaşma olasılığı daha yüksek. bunu akıllarında tutmalarında fayda var ancak bence ürünlerin alım kararını etkileyecek bir seviyede değil. |
Bu aradaki yıllarda doğmuş olanlar bilmez, o dönem tam bir çılgınlık vardı, çünkü var olan insanlar ve zamanın ruhu genel olarak çılgındı hatta manyaktı. Şöyle bir göz attım beklediğim üzere bu çılgınlık sadece benim için değil herkes için son bulmuş görünüyor. Muhtemelen herkesin sebepleri de aynıdır, bu sebeplerden bazılarını saymak gerekirse; Mesela doların yükselmesini en başta sayabiliriz, tabii doların yükselmesi de çok önemli bir sebep olarak kendini gösteriyor, öte yandan doların yükselmesi yine en önemli sebeplerden biri olarak sayılabilir.
Fazla kısa kesmeyip bu dönemde benim için nelerin değiştiğinden bahsetmek istiyorum, bahsetmek istememi istemeyenler aşağılara doğru kayabilir. En önemli değişken hazretleri kuşkusuz ki, yaklaşık 17 sene boyunca yakamdan düşmeyen ve kulakiçi dışında hiçbir kulaklık takamamama (mamma mia) sebep olan tükrük bezimle alakalı problemin ameliyatu ile çözüme kavuşmuş olması ve 100 civarı kulakiçi kulaklık alışverişim sonrasında artık nihayet 2024 yılı itibariyle züccaciye dükkanına girmiş fil gibi büyük kulaklıklar evrenine kendimi atmış bulunuyor olmam.
Peki bu manyakça kulakiçi kulaklık alıp sattığım dönemin bana son tahlilde kattığı ne olmuştu ? Bugün elimde kalanlara baktığım zaman şunları görüyorum:
A) Ben aldıktan sonra üretimden kalkan "Phiree (HA-INFO) mini-ear" isimli fişe takılan cins kulaklık amfisi (V3 isimli mobil olan çöple karışmasın). Bu amfi bana bu dönemin en büyük armağanı oldu ve bunun sayesinde şuanda yüksek ohm'lu dana gibi kulaklıkları bile korkmadan yüksek seste bas-tiz kökleyerek kullanabiliyorum. 35-50 dolara hatta 100 küsür dolarlı aldığım hiçbir amfi bunun performansını yakalayamamıştı. Bunun sizin için anlamı ne ? Ucuz ürünler kullanan birisi olmama rağmen, ekipmanımın tesadüfen de olsa sağlam olması dolayısıyla, yüksek ses-bas-tiz kapasitesi konusunda saçma sapan atıp tutanlara kıyasla daha doğru yorumlar duyacağınız anlamına geliyor. Bu amfi hala danalar gibi çalışıyor ve gittiğinde yerine kimi seveceğimi maalesef bulabilmiş değilim.
B) Kulakiçi kulaklıklarda şunu görmüştüm, kim ne atıp tutarsa, ne zırva saçmalarsa saçmalasın, kulaklığın başarısı büyüklüğüyle doğru orantılıydı. Soğan cücüğü kadar kulaklıkların hiçbirisi anlatıldığı gibi geniş veya "havadar" sahneli falan değildi (Sennheiser CX vb.). Büyük kasalı-sürücülü kulaklıklar ise fark yaratıyordu (Audio-Technica CKS770 vb.). Büyük kulaklıklara geçmeden önce kulakiçindeki bu tecrübemin meyvesini yedim, aynı şekilde şuanda da 30mm civarı kulaklıklarla 40-50mm sürücülü kulaklıklar arasındaki farkları hemen alıyorum ve kulakiçindeki tecrübemin ne kadar doğru olduğunu görüyorum. "Size matters" kavramını sen mi keşfettin diyebilirsiniz ancak piyasadaki incelemecibicili kardeşlere söyleyecektiniz bunu çünkü bundan bağımsız olarak elmaya armut, armuta elma diyenler bizzat onlardı.
C) Elimde kalan son şey ise bir soruydu, kulakiçinde size matters idi ise, bu kafaüstü kulaklıkların her türlü kulakiçini ezip geçeceği anlamına gelmiyor muydu ? Bunların sahne mahne dediği şey aslında stereo kanalların kulağa uzak gelerek, kayıtta sağ ve sol volümleri farklı olarak kaydedilen estrümanları birbirinden daha rahat ayırt elmek, bunun için de sesin büyük kasada oluşarak kulağa uzak gelme hissiyatı idiyse, biz onlarca yüzlerce kulakiçi model arasında crazy gibi gidip gelip sürekli tatminsizlik yaşarken, neden kafaüstü alıp geçmiyorduk ? Daha doğrusu ben engelli sayılırdım da, bunların derdi neydi ? Kendi tarafımdan kendi sorunun cevabını kendim verdim, engelime rağmen aklımla bulduğum yanıt doğru idi. Benim dışımdaki karakterlerin derdini ise çok net söylüyorum psikologlara danışmak lazım. Çünkü kafaüstü kulakların her bakımdan kulakiçlerini ezip geçip üstünde tepindiği dut gibi gerçek. Piyasada kafaüstüne bir süre dönüp, sonra sesini özleyip en uyduruk kulakiçlerine dönen insanlar vardı, engelimden dolayı dudağımı ısırıyordum ancak şimdi bunlara rahat rahat sallayabilirim.
Malum doların efsane yükselişi sadece fiyatlara yansımıyor, ne ucuza alsak refurbished, ikinci el, sorunlu seri falan çıkıyor. Benim gibi ölücüler bunu özellikle bilir. Sporta Pro'yu sırf bu yüzden aldım, Porta Pro bozuk seri ise Sporta'nın en azından farklı bir ürün olduğundan farklı bir üretim de olacağı aşikardı. Üstelik ilk başlarda bu problem gerçekten "yok gibin" idi çünkü Sporta'nın basları bir miktar kısılmış. Ses kaynağınızdaki ayarlardan Sporta'yı Porta ile aynı bas seviyesine çıkarttığınızda ise maalesef birebir aynı sorunu yaşıyorsunuz. Bu çatlama sorunu kısmen çözülmüş gibi olsun diye bu bas indirimini kasten mi yapmışlar bilemiyorum.
İnternette araştırığınızda Porta Pro, Sporta ve KSC75 gibi benzer tasarımlı ürünlerin hepsi aynı sesi veriyor çünkü aynı sürücüyü kullanıyor diyorlar. Çok az kişi ise bunlar arasında fark olduğunu iddia ediyor, onların da tamamen doğru olup olmadığı tartışılır. Ancak ben en azından bazı kimselerin de değindiği bas farkı konusuna yukarda da dediğim gibi katıldım. Öte yandan iki ürün arasındaki bas farkı yüksek sayılmaz bu yüzden EQ veya ses kaynağınızın bas ayarlarıyla iki ürün birbirine kolayca dönüştülebiliyor. Porta'nın baslarını kısın, Sporta olsun. Sporta'nın baslarını arttırın Porta olsun. Normalde fabrikadan bas kısıtlı gelen kulaklıklar arttırımlara iyi tepki veremez ancak dediğim gibi burada fark az olduğundan bunu hissedemiyoruz, sonuçta belli bir seviyede ikisi de tıkanıyor. Eğer bas çatlağı limiti olmasaydı o zaman belki farklı konuşabilirdik.
Bu sorunun nerelerde çıktığından da biraz bahsedeyim, kötü haberin iyisi babında. Mesela hiçbir Rock-Metal parçada sıkıntı yaşamadım. Derin bas şarkılarında da çok problem hissetmedim. Ancak Youtube'da devamlı takip ettiğim bir kanalın 10 saniyelik bir introsu var, sert bas vuruşlu bir parça girmişler, orada canıma dikti. Transformers gibi yüksek efektli filmlerin en yoğun bas efektli yerlerinde yine cırtlamalar duydum. Tariflerimden anladınız mı bilmiyorum ancak çok ekstrem bir problem değil aslında, çoğu kişinin sorun yaşamayacağını tahmin edebiliyorum ancak şahsen yüksek ses ve baslarda neler oluyor konusu en çok ilgilendiğim ve incelemelerimde fark yarattığım konulardan olduğu için buna biraz fazla odaklanıyorum ben.
Şunu not etmem gerek, ESI Audio Extra 10 yada yukarda bahsettiğim Kozmos gibi danalarda enstrüman ayrımı dediğimiz şeyden ziyade sesin daha büyük çıkmasının bir rahatlığını hissettim ben. Tabii bunu Koss'la kıyaslayarak söylüyorum yoksa 32mm Sony-Philips'lerde enstrüman ayrımında da ufak bir tatsızlık alınıyor. Burada Koss'un başarısına dikkat çekiyorum, güzel bir oran tutturmuş gibiler. Ortalama üstü diyip geçelim o zaman. Koss'un meşhur frekans arttırımları bu ürünlerde de söz konusu daha önce bahsettiğim gibi ancak ekstrem seviyede değil. Vokaller ve davulların, sert bas vuruşlarının yüksek çıkması bundan. EQ kullanmayanların yorumları da bu şekilde oluyordu zaten. Yüksek seste kullanacakların özellikle bir elinin EQ'da olması gerekecek.