Selamlar, Bir dönem donanım piyasasını çok takip ediyordum ama uzak kaldım, fiyatlar ve kartlar hakkında çok bir bilgim yok şu an. Şu an elimde gtx960 4gb var ve çoğu oyunda yetmiyor. 1200-1300 bandında hangi ekran kartı alınabilir? Ya da yeni çıkacak ekran kartları var mı, biraz bekleyebilirim? İşlemcim i5 6500. Yardımcı olursanız sevinirim. |
YSK'nın mühürsüz oyları ve zarfları kabulü seçim kanununa aykırıdır. Hala bir gram hukuk kaldı ise hesap sorulmalı, mühürsüz oylar iptal edilmelidir. YSK'nın saat 10.00'da aldığı karar ortaya çıktı; < Resime gitmek için tıklayın > Yurtdışında Kabul Edilmeyen Pusula ve Zarfların Belgesi; < Resime gitmek için tıklayın > YSK'nın skandal kararına ses çıkarmadınız çünkü işinize böylesi geldi. 2.5 milyon mühürsüz pusulanın ve zarfın kullanılması sonucu HAYIR'ın hakkını gasp ettiniz. Devlet eli ile yapılan YSK hilesine, maç ortasında kural değiştirenlere, taraflı ve sizin tarafınızı tutan seçim hakemi YSK'nın aleni şaibesine göz yumdunuz. Mühürsüz pusula ve zarfları kullanıp Evet oyu basan aşşağılık hırsızların videoları çıktı, sallamadınız. "Hakkınızı savunsaydınız kardeşim" dediğiniz YSK kararına karşı çıkan HAYIR'cı insanları sandık başında tehdit edip, dövdünüz, darp ettiniz. Yine bunların videosu var. OHAL'de seçime gittik, devletin bütün imkanları ve araçları ile propaganda yaptınız, her yere kaynağı bilinmeyen para ile afişler astınız, her gün TV'lere çıkıp aynı yalanları söylediniz, içeriğini savunamadığınız değişikliği Türkiye Cumhuriyet'ini yurtdışında rezil ederek halka kabul ettirmeye çalıştınız, insanları terörist ve vatan haini ilan ettiniz, baskı ve korku yaydınız, insanları elinde kalan son ekmeği ile tehdit ettiniz. Anayasa değişikliğinin ülkeyi tek adama teslim etmek olduğunu, bağımsız yargıyı yok ettiğini, ülkeyi parti devletine dönüştürdüğünü; 80 milyonun değil, bir kişinin huzurunu teminat altına aldığını yazdık, konuştuk. Dilimiz döndüğünce, imkan buldukça anlatmaya çalıştık. Medya sizin kontrolünüzdeydi. Her gün 25 kanalda sabah akşam halka yalan söylendi. Yalancı bir cennet vaat edildi. Para sizde idi, dağı taşı afişle donattınız. Kaymakamı, valisi, askeri, polisi, bürokratı… devletin tüm imkanlarını kullanarak ‘Evet’ kampanyası yapıldı. Tehdit ettiniz. ‘Hayır’ diyenleri ‘terörist’, ‘vatan haini’ ilan ettiniz. “Evet vermek farzdır” dediniz. “Eğer ‘Hayır’ derseniz cehenneme gidersiniz” gibi ipe sapa gelmez sözler sarf ettiniz. Sınırsız maddi imkanlarınız vardı. Devleti kullandınız, dini kullandınız. İnsanları işsizlikle, açlıkla, ölümle, tehdit ettiniz. “Evet’ çıkmazsa ekonomi bozulur, elinde kalan o son lokma da gider” diyerek, bir lokma ekmek bulduğunda sevinen insanları açlıkla korkuttunuz... Yani elinizde her imkan vardı. Fakat; İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer büyük ekonomi, kültür, sanat çarkı illeri kaybettiniz. Yani kaliteli seçmeni kaybettiniz. AKP ve MHP'nin toplam %62-65'lik oy bloğuna rağmen %51'de kaldınız. Hatırlayın daha 2 gün önce başkanlık ile Türkiye'nin uçup kaçacağını, parlementer sistemin sorun çıkardığını, Erdoğan'ın istediğini yapamadığını, engeller olduğunu söylüyordunuz. Buyrun meydan sizin, bundan sonra tek bir hata yapma şansınız yok. İstediğinizi öyle ya da böyle bir ali cengiz oyunu ile elde ettiniz. Bundan sonra bütün sorumlu Erdoğandır. Olacak iyi ya da kötü her şeyden o sorumludur. Artık önünüzde bir engel yok, buna mukabil söz verdiğiniz üzere bütün sorunlarımızı çözmek ile yükümlüsünüz. Bundan sonra hiç bir sorumluluktan kaçamazsınız, bundan sonra "kandırıldık" deme hakkınız yok. Bütün kredilerinizi tükettiniz. Buyrun görelim hevesle istediğiniz sistemi ve başarınızı. Son sözüm belli AKP'li arkadaşlara; (bütün AKP'lilere değildir) Kul hakkı yediniz, yenmesine müsaade ettiniz, yenmesi hoşunuza gitti sevindiniz. Alenen YSK ve devlet eli ile müdahale edilen şaibeli seçime destek verdiniz. Yenen hakkı savunmadınız, hakkın karşısından durdunuz. Bütün vebali sizedir, her kim bu hileye göz yumup destek verdi ise, her kim bu haksızlığa isyan etmedi ise umarım allah şahidim hepiniz kul hakkının bedelini en acı şekilde ödeyin. Umarım çaldığınız oylar çoluk ve çocuğunuzdan acı acı çıkar. Bu vicdansızlığa göz yuman herkes inşallah bedelini ödeyecek. Ve lütfen 20 yıl sonra da böyle gururla Evet verdim diyebilin. |
Abi bu videoya bir tek ben mi bu kadar gülüyorum ya![]() ![]() ![]() Günahım kadar sevmem Erdoğan'ı ama bu nası bir sempatiklik kardeşim ![]() ![]() ![]() Videoyu izlemek için tıklayınız |
https://twitter.com/teyitorg/status/845219094374830081 < Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın > Afiş doğru, yalan ya da iftira değil. Sorum size AKP'li arkadaşlar, neden bu afişe tepki göstermiyorsunuz? Referandum da Evet diyecek insanları yüzyılın vatan haini Şeyh Sait ile aynı afişe koyup, fatiha okutan bu ahlaksızlara neden tepki göstermiyorsunuz? "Beni bu vatan haini ile aynı kefeye nasıl koyarsınız" diyecek kimse yok mu? "Oy için bu kadar hainliğe gerek var mı?" diyecek hiç mi kimse yok? Bu ahlaksızlığa göz mü yumacaksınız? Sizi bu derece mal gibi kullananlara bir kelimeniz vardır diye umuyorum. Böyle bir rezalet, bu denli vatan hainliği artık afişlere konu olur, sokaklarda bile yayınlanır olmuş... YAZIK bu ülkenin düştüğü hale. |
https://twitter.com/acikcenk/status/843810804512251905 --Müslümanlar ile Erdoğanistlerin Çatışması-- İslamcılık en basit tanımıyla dinin, dindarların toplumsal hayatın dışına itilmesine, dışlanmasına, hor görülmesine itirazın adıydı. Kimi dindarlar bu sorunu kendine mesele edindi. Sorunu çözmek, İslam’ı yeniden belli alanlarda belirleyici toplumsal norm yapmak dindarlara uygulanan dışlayıcı, hor görücü politikalara son vermek… Mücadele veyahut tartışma dindarlar ya da dinciler veyahut İslamcılar ile kimi baskıcı iktidar mensupları arasındaydı. Yani dindarlar ile laikçiler arasındaydı. İslamcılar, AK Parti ile ülke yönetiminde söz sahibi oldu. AK Parti önce muhafazakar demokratlığa evrilmeye çabaladı. Sonra yeniden İslamcılığa, yani en iyi bildikleri şeye geri döndüler. İslamcılıkla gidebilecekleri bir yol yoktu. Toplumsal barışın nasıl sağlanacağına, farklılıkların özgürlüğünün, yaşamının nasıl teminat altına alınacağına… cevap bulamayınca tıkandılar. Bütün görkemine, ele geçirdiği iktidar imkanlarına, paraya, mevkiye, şana ve şöhrete rağmen İslamcılık çöktü. İslamcılık iflas edince İslamcılar yola devam etmek için yeni arayışlara girdi. Buldukları en kolay çözüm karizmatik lider etrafında kenetlenmekti. İslamcılık ideolojisi yerini İslamcılık kılıfı giydirilmiş Erdoğanizme bıraktı. Erdoğanistler kavga çıkarmayı, ‘oyun bozmayı’ iktidarı koruyabilme kıvraklığını yeterli görüyordu. İleri sürdükleri tek iddia liderin karizmasıydı. İslamcıların büyük bir kısmı zamanla tasfiye edildi… Tartışma Müslümanlar ile Erdoğanizme evrilmiş İslamcılar arasında Fakat, artık… Türkiye’de ‘Müslümanlar ve ötekiler’ tartışması yaşanmıyor. Veyahut bu bir ‘Haç ve hilal kavgası’ değil. Hollanda, Almanya ya da AB ile Müslümanlar kavga etmiyor. Ya da laikçiler ile dindarlar, solcular ile dindarlar arası bir çatışma yaşanmıyor. Esas çatışma, tartışma İslamcı görünümlü Erdoğanizm ile Türkiye arasında. Adalet, hukuk, eşitlik, özgürlük, dürüstlük, demokrasi gibi değerleri olanlar ile bu değerlerden uzak Erdoğanizm arasındaki bir çatışma bu. Bu tartışma Müslümanlar ile Erdoğanizme evrilmiş İslamcılar arasında yaşanıyor. Erdoğanizmin ikamesi için referandumda Türkiye’nin bütün kazanımları heba ediliyor. Uzun yıllar onarılamayacak, Türkiye’ye ağır bedeller ödetecek maliyetler yaratılıyor. Ülke bütünlüğü tehlikeye atılıyor. Dünyanın farklı ülkelerine dağılmış Müslümanların yaşamı, huzuru, geleceği Erdoğanizmin ikamesi için bütünüyle gözden çıkarılıyor. İnanç istismarıyla İslam’a ağır yara veriliyor. Toplumun ortak değerleri, kutsalları Erdoğanizmin zaferi için harcanıyor. Erdoğanizm bütün bu yaptıklarıyla Müslümanların sırtına ağır yükler bindiriyor. Müslümanları dünya genelinde ağır bir utanca sürüklüyor. “İslamcı görünümlü Erdoğanizm ile Müslümanlar arasında yaşanan bir çatışma” diyorum çünkü Kemalist elitlerin dindarlara yaptıkları eziyetin daha fazlasını Erdoğanizm Müslümanlara yapıyor. “Müslümanlar” diyerek sadece kendini dindar olarak tanımlayanları kastetmiyorum. Bu ülkede kendini Müslüman olarak tanımlayan Atatürkçü, solcu, Alevi de var. Müslümanları o kadar kırıyor, o kadar aşağılıyor, o kadar eziyet ediyorlar ki insanlar “Bunun 28 Şubat’tan ne farkı var?” demeye başladı. Erdoğanistleri devlet kadrolarına yerleştirmek için FETÖ ile mücadelenin yarattığı kolaylıkla o torbaya atılan on binlerce suçsuz, günahsız insanı ekmeğinden ettiler. İslam belki de cumhuriyet tarihinin en büyük itibar kaybını yaşıyor. Toplumdaki hak, hukuk, adalet duygusuna, İslam terbiyesine olan inanca büyük zarar verdiler. Erdoğanistler uyguladıkları politikalarla bütün dünyada Müslüman imajına ağır darbe vurdu. Sözleriyle, davranışlarıyla, Müslüman denilince akla kaba, hırsız, ahlaksız, yalancı, kural tanımaz, kavgacı insan tipi gelmesine neden oluyorlar. Hem Müslümanlara, hem İslam’a hem de Türkiye’ye büyük kötülük Bütün bunları şunun için yazıyorum: Konferans için birçok şehre gidiyorum. Alevi solcu, Atatürkçü… her kesimden yüzlerce insanla sohbet etme fırsatım oluyor. Yıllarca İslamcılık ideolojisini benimsemiş biri olarak onlarla oturup konuşuyorum, dertleşiyorum. Hepimiz geçmişte yaptığımız hataların farkındayız. Başörtülü, başı açık, Alevi veyahut Sünni, seküler ya da dindar… ‘bu ülkenin evladı’ ortak paydasında bir araya geliyoruz. Duygu birliği kuruyoruz. Ne dindarlık buna engel ne de başka kimlikler. Şu anda bütün yurttaşların bir araya gelip konuşmasının, anlaşmasının, birbirinden özür dileyip geçmiş kırgınlıkları ortadan kaldırmasının önündeki en belirgin engel Erdoğanizmin iktidarını sürdürmek için uyguladığı ayrıştırıcı politikalar. Tasfiye olmuş, dışlanmış İslamcılar, İslamcılık görünümlü Erdoğanizme itiraz etmeyerek, bütün bu yapılanlara sessiz kalarak “Ama ‘Reis’ biz böyle hayal etmemiştik” gibi zavallılıklara teslim olarak hem Müslümanlara, hem İslam’a hem de Türkiye’ye büyük kötülük ediyorlar. Diyeceğim o ki referandumda ‘Evet’, İslamcıların, dindarların zaferi, kazanımı değil, Müslümanların hayatını cehenneme çeviren, bütün dünyada Müslümanların başını önüne eğdiren İslamcı görünümlü Erdoğanizmin bir kazanımı olacak. Erdoğanistler temiz, dindar Tayyipçileri kandırarak hem ülkeye hem de Müslümanlara son darbeyi vurmaya hazırlanıyor. O da tek adamın iki dudağı arasına teslim edilen Türkiye, Müslümanlık ve Müslümanların geleceği. İslamcı-Müslüman kavgası bütün Ortadoğu’yu cehenneme çevirdi. Umarım bu çatışmanın kök salmasına ülkemizde müsaade etmeyiz. http://www.diken.com.tr/muslumanlar-ile-erdoganistlerin-catismasi/ ------Levent Gültekin------ Maalesef referandumu kim kazanırsa kazansın bir diğerini kucaklamadığı sürece biz çatışmaya devam edeceğiz. Yüzde 50 değil yüzde 100 için... |
Türkiye’ye kötülük yapanlar kimler? Suriye Suriye meselesi patlak verdiğinde “Yapmayın, bu politika Suriye’yi büyük bir yıkıma götürür, ülkemizi büyük bir ateşin ortasına çeker, sınırlarımızı Peşaver’e döndürür” dedik, dinlemediler. Üstelik Suriye politikasına itiraz eden, ‘yanlış’ diyen herkese ‘Esad’cı,’ ‘Türkiye’yi değil, Suriye’yi tutan vatan hainleri,’ ‘içimizdeki Suriyeliler’ yaftası vurdular. Sonra hiçbir şey olmamış gibi çıkıp “Suriye politikası çok yanlıştı, Ahmet Davutoğlu’nun iktidara attığı bir kazıktı” deyip işin içinden sıyrıldılar. “Yapma, bu politika ülkeyi felakete götürür” diyenler, ‘vatan haini’ ithamıyla karşılaştıklarıyla kaldı. Mavi Marmara İsrail ile Mavi Marmara meselesinde iktidarın verdiği diplomasiden uzak, duygusal tepkinin ülkeye vereceği zarar ortadaydı. “Tamam olan oldu, bari diplomasiyi elden bırakmayalım, duygusallıktan kaçınalım, aklıselimle hareket edelim” diye itiraz edenler oldu. “Yanlış yapıyorsunuz” diyenlere yine her zamanki gibi ‘kendi ülkesini değil, İsrail’i tutan korkaklar, vatan hainleri’ damgası vurdular. “Bu politikadan en çok da bizim ülkemiz zarar görür” diyenleri ‘içimizdeki İsrailliler’ diyerek adeta linç ettiler. Aradan birkaç yıl geçti. İsrail ile arayı düzeltmek için olmadık işler yaptılar. Mavi Marmara davasını geri çektiler. “Mavi Marmara gemisi bize mi sordu da gitti” diyerek bütün suçu o yolculuğa çıkanların üstüne yıkıp İsrail’le barıştılar. Ülkenin iyiliği için uyaranlar yaftalandıklarıyla, ülke de itibarını kaybettiğiyle kaldı. Rusya Rus uçağı düşürüldüğünde de benzer bir durum yaşandı. Bağırdılar, çağırdılar, meydan okudular, tehdit ettiler, “Gerekirse tezek yakarız” diyerek adeta ekonomik savaş ilan ettiler. “Uçak düşürüldü, olan oldu. Bu konular bu üslupla, bu yaklaşımla çözülmez. Diplomasiyi elden bırakmayın, aklı başında hareket edin” diyenlere “Bir sefer de Türkiye’den yana olun, her olayda niye düşman safında oluyorsunuz” gibi ipe sapa gelmez isnatlarda bulundular. Çok değil üç ay sonra bütün bunlar söylenmemiş gibi özür dileyip geri adım attılar. Ekonomik zararlar, itibar kaybı, özür diler duruma düşmek… Bütün bunları unuttular. Hiçbir şey olmamış gibi şimdi Rusya ile dost oldular. “Rusya önemli bir komşu; bu kadar germeyin” diyenler yine ‘Türkiye düşmanı’ suçlamasına uğradıklarıyla, ülke de zarar gördüğüyle kaldı. Aydınlardan niye özür dilenmiyor? Dikkat: Suriye, Mavi Marmara ve Rus uçağı olaylarında, Türkiye’yi düşünerek uyarıda bulunanlardan hiç kimse özür dilemedi. İsrail’den bile özür dileyenler, bu ülkeyi düşünen aydınlara “Siz haklıymışsınız” demedi. Yabancılar karşısında boyun bükenler, Türk aydınlarına iade-i itibarda bulunmadı. Yurtsever yazarlar haklı çıktıkları halde, onlara yöneltilen suçlamalar geri alınmadı! Çok mantıksız ama olan bu. Almanya – Hollanda Şimdi Almanya, Hollanda gibi ülkelerle kriz yaşanıyor. Hiçbir yararı olmayan bir seçim çalışması inadı yüzünden ülkeye, Avrupa’da yaşayan insanlarımıza büyük zarar verecek işler yapıyorlar. Evet, Avrupa’nın yaptığı demokrasiye uymuyor. Zaten ülke içinde de kimse Avrupa’nın bu tavrına destek olmadı. Her zaman olduğu gibi diplomatik dili bir tarafa bırakmışlar. Yine asıyorlar, kesiyorlar, savaş açıyorlar, ağza alınmayacak sözler ediyorlar. “Böyle yapmayın bu tutum, bu yaklaşım, bu üslup ülkeye zarar verir,” “Bu yaptıklarınızdan dolayı Avrupa’da yaşayan insanlarımızın hayatı zehir olur,” “Avrupa’da, bu yanlış politikalara karşı yükselen tepkiler giderek Türkiye düşmanlığına dönüşüyor. Bundan hepimiz fazlasıyla zarar görürüz” diyenlere ‘içimizdeki Hollandalılar, ülkeyi değil Batılıları tutan vatan hainleri…” gibi akıldan yoksun ithamlarda bulunuyorlar. Türkiye’yi gerçekte kim seviyor? Yani gene yanlış yapıyorlar, yaptıkları bu yanlışlarla ülkeye büyük zarar veriyorlar. Ülkenin itibarını dünyada yerle bir ediyorlar. Küçük siyasi çıkarlar için ülkeyi, ülkenin geleceğini gözden çıkarmaktan zerre kadar imtina etmiyorlar. Her seferinde ülke kaybediyor. Bu üsluptan, bu yaklaşımdan, bu tarzdan yine de vazgeçmiyorlar. İtibar kayıpları, ekonomik zararlar, özür dilemek zorunda kalmanın yarattığı utanç… Hiçbiri umurlarında değil. Söyleyin Allah aşkına, kendi ülkesine her seferinde bu kadar açık zarar veren, itibar kaybı yaşatan, her seferinde özür dilemek zorunda kalan insanlar mı ülkeyi seviyor, yoksa “Tüm bu kayıpları yaşamayalım” diye en başından uyaranlar mı? Tehdidi, kabadayılığı siyaset zannedip Türkiye’nin itibarına ağır darbeler vuranlar mı ‘içimizdeki İrlandalılar’ yoksa tüm bu itibar kayıplarını engellemeye çalışanlar mı? “Ülke zarar görür” endişesiyle iktidar politikalarını eleştirenler mi ülkeye zarar veriyor, yoksa her seferinde uyarılara kulak tıkayıp sonunda özür dilemek zorunda kalanlar mı? Ülkeyi sevdiğinizi söylüyorsunuz. Sevdiğiniz halde bu kadar zarar verip kötülük yapıyorsunuz. Hakikaten merak ediyorum sevmeseydiniz daha ne kadar, daha nasıl bir kötülük yapabilirdiniz? ---Levent Gültekin--- Çakma vatanseverlere gelsin, bu iş portakal sıkmakla olmuyor. |
Arkadaşlar bu mücadeleci ruhu, bu azmi ve bu zekayı gördükten sonra ben de AKP'li olmaya karar verdim. Aynı İsrail ve Rusya'ya yaptığımız gibi Avrupa'yı da pişman edelim. (burada dombıra müziği giriyor...)![]() ![]() < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın >< Resime gitmek için tıklayın > NOT: Bu zeka seviyesi ile siz ancak Süleyman Şah Türbesi kaçırır, 20 milyona Mavi Marmara'yı satar, Rusya'dan özür dilersiniz. O yüzden uçup kaçan AKP'li arkadaşlara çağrım çok ahkam kesmeyin, yarın özür dileyeceksiniz zaten. ![]() ![]() ![]() |
hükümetin türkiye adına hamaset ile nato ve ab, ap dolayısıyla kurumsal olarak ittifakı olan avrupaya karşı bu çiğ hasmane tavrı anlamak istemeyen cahil cühelaya -ahmak siyasal islamcılarda bulunmayan- empati ile aptala anlatır gibi anlatalım bunlara.. zira karışımızda zeka geriliğinden başka bir şey yok. farzedin ki kuzey ırak anayasa referandumuna gidiyor, barzani ve talabani karşı karşıya. barzani'de müttefikliğe güvenip bu hengamede diyarbakırda gelip kürtlere konuşma yapmak istiyor. bir an için iktidarda aklı başında, diplomatik teamülleri bilen düzgün bir hükümetimiz olduğunu düşünün. hükümetimiz diyor ki: "bizim türkiye'de kürtlerle durumumuz zaten sıkıntılı, bir denge kurmaya çalışıyoruz. talabani, barzani destekçileri dışında bir de pkk destekçileri var. senin gidip orada konuşman bizim kürt vatandaşlarımız arasında gerginlik çıkartır, kamplaştırır ve türk halkına karşı sıkıntılı bir duruma düşeriz. türkiye'ye geleceksen gel, ankara'ya istanbul'a gel, burada bir kaç ticari siyasi temasta bulun basın toplantısı düzenleriz burada bir kaç gazeteci ayarlarız sana referandum ve türkiye'de ki kürtler hakkında bir iki soru sorar, cevaplarsın, bir kaç önemli köşe yazarına mevzuyu çıtlatır türkiye'de ki kürtleri unutmadığını hatırlatır, onlara mesajını verirsin." barzani bunu kabul etmiyor. diyarbakır'a uçağını ayarlıyor, hükümet yine diplomatik kanallardan uyarıyor "bak yapma, uçuş iznini iptal ederiz" diyorlar ama mevzuyu basına yansıtmıyorlar. sonra barzani "yaptırımlarımız olur" diyor, bizim hükümette "ehh senle mi uğraşçam len, elinden geleni ardına koyma, konuşma yapamazsın" diyor diplomatik bir dille ve yine diplomatik kanallardan. sonra barzani basına çıkıp "türkiye beni uçak iznimle tehdit etti, bunlar demokrat değil, bunlar 1915 ittihat ve terakki uygulaması, bunlar talat paşanın, enver paşanın torunları" diyor. bak burada "ittihat terakki, 1915 enver veya talat" doğru mu değil mi mevzusu mühim değil. hükümet çıkıyor diyor "barzani gelebilir, gelmesin demiyoruz, ama burada konuşma yapmasını istemiyoruz" diyor ve sonra barzani durmuyor, türkiye devletinin egemenlik haklarını hiçe sayıyor oğlunu arabayla diyarbakır'a yolluyor. hükümette barzani'nin oğlunu tutukluyor. şimdi burada hasmane ve düşmanca tavrı kim sergiliyor? burada türkiye mi kuzey ırak'a, ırak'a düşmanlık yapıyor, yoksa barzani mi türkiye'ye düşmanca tavır takınıyor. ya ak boylar... işte hükümet böyle oy devşirmek için böyle gerzek, böyle gerizekalı, böyle rezil bir duruma düşürüyor türkiye'yi. edit: az önce polisli görüntüleri izledimde farkettim, ağzını yaya yaya sanki uluslararası teamülleri biliyormuş gibi "uluslarası teammüllerde böyle bir şey yok" diyor bakan. monşer dediğiniz deneyimli bürokratları atıp kadroları cahil cühelayla doldurmasaydınızpersona non grata diye bir teamül olduğunu gayet iyi bilir böyle rezil etmezdiniz kendinizi. ---Alıntıdır--- Bu kadar yaygara koparmalarının tek sebebi ülke dış politikasını günlük hırslarına alet edip oy koparma çalışması. Türkiye Cumhuriyeti'ni dünya önünde rezil ettiler. Prestij, itibar sıfırlandı, katledildi. Siyasal islamcıların bu mahalle ağzı ve tavrı hepimizin geleceğini olumsuz etkiliyor. Sonumuz HAYIR'lı olsun. Demokrasi sadece bir kelime değildir, demokrat olursan aynı şekilde cevap alırsın. Sadece 15 Temmuz'da hatırladığın demokrasi gerçek demokrasi değil. |
Elçiye zeval oldu! 2016 başladı… Yılbaşında, Sur Cizre Yüksekova'da içsavaş manzaraları vardı, hendek operasyonları açılım saçmalığının sonucuydu, 249 şehit verdik. Atatürk'e senelerdir küfreden akp'nin akil adamı Hasan Karakaya, asrın liderimizin gezisinde Suudi Arabistan'da öldü, hulusi beyin genelkurmayı taziye mesajı yayınladı. Diyanet'in resmi internet sitesinden “babaların öz kızlarına şehvet duyması haram değildir” fetvası yayınlandı. Sultanahmet'te canlı bomba patladı, 12 Alman turist öldü. Diyarbakır'da polis lojmanı havaya uçuruldu, kundaktaki bebeklerimizi kaybettik. Ahmet Kiziroğlu “bu bahar terörsüz bir bahar olacak” dedi. Mustafa Koç vefat etti. Bülent Arınç boş süt şişesi gibi kapının önüne konuldu, asrın liderimiz “o zat” dedi, yandaş medya “manisalı lawrence” lakabı taktı, cübbeli bülo, paralel hain dediler. Kut'ül Amare icat ettiler, yandaş medya bile ne olduğunu anlamadı, vazgeçtiler. Suriyeli sayısı 3.5 milyonu geçti, asrın liderimiz “bizim alnımızda enayi yazmıyor, otobüsler boşuna durmuyor, bindirir göndeririz” dedi. İncirlik'e tarihimizde ilk kez Suudi uçağı geldi. Ahmet Kiziroğlu “en geç haziran ayında Avrupa'ya vizesiz gideceğimizi” açıkladı, geçen hazirandı! Ankara Merasim Sokak'ta canlı bomba patladı, 29 insanımızı kaybettik. Ankara Kızılay'da canlı bomba patladı, 38 insanımızı daha kaybettik. Asrın liderimiz “benim gitmem demek, devletin yıkılması demektir” dedi. Atatürk “benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” derken, bu böyle dedi. İstiklal Caddesi'nde canlı bomba patladı, 5 kişi can verdi. Ahmet Kiziroğlu “Avrupa Birliği'yle Kayserili pazarlığı yaptım” dedi, güya Suriyelileri alıp, üstüne 10 milyar euro vereceklerdi, Suriyeliler bizde kaldı, babafingoyu aldık. Sabahattin Zaim Üniversitesi rektör yardımcısı “ben bu ülkede cahil, okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum, ülkeyi ayakta tutacak olan cahil halktır, en tehlikeli olanlar üniversite okuyanlardır, okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor” dedi, bu herifi YÖK'e yönetici yaptılar. Hayırsever Rıza'yı New York'ta enselediler, içeri attılar, “ölene kadar ayrılmayacağız” diyorlardı, Ebru Gündeş şak diye boşanma davası açtı. Akp yandaşı Ensar vakfının yurdunda oğlan çocuklarına tecavüz edildiği ortaya çıktı, kadın aile bakanı “bi kerecik” dedi, “bir kerecik rastlanmış, gurur duyduğumuz kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” dedi. Asrın liderimiz başkanlık sistemine örnek verdi, “Hitler Almanyasında bile var” dedi, alkışladılar! Rize Kızılay başkanı, oğlan çocuklarına tecavüzden tutuklandı. Eminanım büyükelçilere konuştu, “Türkiye eskiden yeri dahi bilinmeyen bir ülkeydi” dedi. Canlı bomba olarak aranan ışid'liye yeşil kart verildiği ortaya çıktı. TBMM külliye oldu. Asrın liderimiz latin Amerika'ya gezmeye gitti, zırhlı makam mercedesi de askeri uçakla götürüldü. Yandaş gazetenin yazarı “Afrika ormanlarında yaşayan şempanzeler Yahudi” dedi. Uşşaki tarikatı şeyhi nurullah efendi “elimi öpen cennete gider” dedi. Sosyal doku vakfı başkanı “üç yaşındaki kız çocukları amcalarının yanına külotla çıkmamalı” dedi. Diyanet çocuk dergisi, çizgi öyküdeki kaplumbağaya türban taktı. Bilal doktor olmak için İtalya'ya gitti, kara para soruşturması açıldı, asrın liderimiz “oğlumu tutuklamaya kalkıyorlar” dedi. Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandı, Anayasa Mahkemesi kararıyla tahliye edildiler, asrın liderimiz “karara uymuyorum, saygı duymuyorum” dedi. Bir zamanlar Akp'nin cankuşu olan Zaman gazetesine el kondu. Cep telefonuna Kuran'ı Kerim indiren Tuğçe Kazaz, diyanete sordu, cep telefonumuza adbestsiz dokunabilir miyiz? Süleyman Demirel Üniversitesi ilahiyat fakültesi dekanının makalesinde “cinsel ilişki sırasında şeyhinizi hatırlarsanız, doğacak çocuğunuz bereketli olur” ifadesine yer verildi. Diyanet'in Çanakkale Zaferi hutbesinde Atatürk'e hiç yer verilmedi. Tayyip Erdoğan Sempozyumu düzenlendi, Egemen Bağış moderatör oldu, “Tayyip Erdoğan Allah'ın ümmete lütfudur” denildi. Orman bakanımız “NASA da kim oluyor, onlar bizim çok gerimizde, bizim teknolojimiz onlardan ileri” dedi. Şehitler var diye 23 Nisan törenleri iptal edildi, akp'lilerin düğünleri iptal edilmedi. Binali beyin oğlu Singapur'da kumar masasında yakalandı. TBMM başkanı “yeni anayasa dindar olmalı, anayasada laiklik olmamalı” dedi. Canlı bombaları niye yakalamıyorsunuz diye sordular, Ahmet Kiziroğlu “hepsinin isim listesi tek tek elimizde ama, eylem yapmadan tutuklayamayız” dedi! Kilis'e habire roket atıldı, 18 insanımızı kaybettik, Kilis valisi “roketlerin buraya düşmesi eleştiriliyor, tabii ki düşecek, havada mı kalacak, yerçekimi var” dedi. Asrın liderimiz “1919'dan başlayan tarih anlayışını reddediyorum” dedi. Bir bilge adam, bir yiğit adam, bir hışımla geldi geçti, peh peh peh peh, Ahmet Kiziroğlu zart diye başbakanlıktan alındı, gıkını bile çıkaramadı, peh peh peh peh… Asrın liderimizin danışmanı açıkça izah etti, “bundan sonra gelecek başbakan düşük profilli olacak” dedi. Binali bey başbakan oldu. Can Dündar'a adliye önünde ateş ettiler. Sümeyye Erdoğan evlendi, hulusi bey sekiz şehidimizi toprağa verdiğimiz gün, helikopterle yetişti, nikah şahidi oldu. İstanbul Vezneciler'de canlı bomba patladı, 13 insanımızı kaybettik. Muhammed Ali vefat etti, asrın liderimiz cenaze törenine gitti, kimse sallamadı, küstü döndü. Profesör Yaşar Nuri Öztürk vefat etti. Van münüts sona erdi, İsrail tiko para 20 milyon dolar bastırdı, asrın liderimiz Mavi Marmaracılara “giderken bana mı sordunuz” dedi, çıktı işin içinden… Attık tuttuk, turizm çöktü, Rusya'dan resmen özür diledik. Atatürk Havalimanı canlı bombalarla basıldı, 45 insanımızı kaybettik. Polonya basını yazdı, NATO zirvesi için asrın liderimizle birlikte Varşova'ya gelen Eminanım, 147 bin lira tutarında antika masa, antika komidin, antika porselen yemek takımı aldı. Akp'nin iktidara geldiği günden beri koruyup kolladığı fetocular, devlete millete saldırdı… 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı, F16'lar Meclis'i bombaladı, genelkurmay başkanıyla kuvvet komutanları esir alındı, darbe henüz bastırılmadan önce, TSK bile kendini savunmak için organize olamazken, MİT'in bile haberi yokken, asrın liderimiz anca eniştesinden öğrenirken, memleketin 85 bin camisinde senkronize şekilde sala okundu, devlet komadayken, nasıl olduysa, memleketin en ücra köylerindeki imamlar müezzinler organize olmuştu! 249 insanımızı kaybettik, köprüde askerlerin gırtlağını kestiler. Asrın liderimiz “Rabbim affetsin, milletim affetsin” dedi, Olağanüstü Hal ilan edildi. 40 bin kişi tutuklandı, 100 bin kişi devletten atıldı. Kuleli kapatıldı, Heybeliada deniz lisesine kilit vuruldu, GATA'yı abdülhamid hastanesi yaptılar. İçişleri bakanı Efkan Ala zart diye görevden alındı. Tarık Akan vefat etti. Genelkurmay başkanlığı, Anıtkabir'in avlusuna kargo şirketinin sponsorluğunda morlu pembeli plastikten oyun parkı koydu, vatandaş söktü. Asrın liderimiz “Lozan'ı zafer diye bize yutturmaya çalıştılar, zafer mi bu” dedi. Seçkin liselerimizi proje okul adı altında imamlaştırdılar. Kazan ilçesi Kahramankazan oldu. Tankımızla topumuzla Suriye'ye girdik, şimdilik dokuz tankımız vuruldu, şimdilik 21 şehidimiz var. Cumhuriyet gazetesi polis tarafından basıldı, yazarları hapse atıldı, asrın liderimizin canını sıkan karikatürist Musa Kart tutuklandı. Kendisi muhalefetteyken “başkanlık sistemi Amerikan emperyalizminin bize tavsiyesidir” diyen asrın liderimiz, şimdi “başkanlık sistemi bizim için gelenekseldir, bizim genlerimizde var” dedi. Binali bey “başkanlık gelmezse Türkiye bölünür” dedi. Devlet Bahçeli adeta kanun hükmünde kararnameyle ak saray'a bağlanmış gibi oldu! Dolar roketledi, Türk lirası bir sene içinde yüzde 20 değer kaybetti, Binali bey “dolardan bize ne, dolsa ne olur, dolmasa ne olur” dedi, Keynes mübarek… Akut'a musallat oldular, Nasuh Mahruki'yi az daha tutukluyorlardı, Akut başkanlığını zorla bıraktırdılar. Hdp'yi komple içeri attılar, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Ahmet Türk filan, alayını tutukladılar. Asrın liderimiz “ben çobanım” dedi. Sapıklar kanuna uymuyor diye, kanunu sapıklara uydurmaya kalktılar, 11 yaşındaki kız çocuklarını imam nikahıyla koynuna alan 60 yaşındaki sapıklara af çıkarmaya çalıştılar, Binali bey “bi kereliğine” dedi. Süleymancıların tarikat yuvasında 10 kız çocuğumuz yanarak can verdi. Sinan Çetin'in polis öldüren oğlunu parayla helalleşerek sokağa saldılar. Ethem Sarısülük'ü suratından vurarak öldüren polisi, hiç kimse hakkını helal etmedi ama, 10 bin liraya serbest bıraktılar. Bunca sıkıntı arasında biraz olsun gülümsememizi sağlayan Erdal Tosun, trafik kazasına kurban gitti. Beşiktaş'ta canlı bombalar patladı, 45 insanımızı kaybettik. Asrın liderimiz “milli seferberlik ilan ediyorum” dedi, sonra “seferberlik” dediğini ama “seferberliği kastetmediğini” söyledi. Hüsnü Mahalli tutuklandı. Kayseri'de canlı bomba patladı, 14 insanımızı daha kaybettik. * Ve, elçiye zeval oldu… Tarihte ilk kez, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin polisi, Ankara'nın göbeğinde, tekbir getirerek, Rusya Büyükelçisi'ni sırtından vurdu. * “Huzur ve istikrar adası” denilen ülkenin son bir senesi işte bu! YILMAZ ÖZDİL ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Çoğu objektif şekilde anlatılmış son 1 senenin olayları,rezaletleri,iğrençlikleri. İstikrar diyerek geldiler,halimiz ortada. Kimin vicdanı el veriyor bu yaşananlara,kim aptal yerine konmak istiyor bunlara göz yumarak? |
Yeni bir sistem kurdum ve henüz ekran kartı almadım.
Anakartım msi b650m mortar wifi, herşeyi taktım kurdum sorun yok. Eski ekran kartım olan gtx960’ı taktığım zaman ise görüntü alamadım. Aradım taradım meğersem anakart ve ekran kartı uyumlu(compatible) değilmiş. Linki;https://www.msi.com/Motherboard/MAG-B650M-MORTAR-WIFI/support#vga
Böyle bir şeyi ilk defa duydum ve yaşadım. Ben sorunsuz şekilde takar kullanırım diye düşünmüştüm.
Daha önce başına gelmiş var mı? Sorun sadece bu anakart için mi geçerli yoksa tüm AM5 serisi böyle mi? Bios güncellemesi gelirse eski kartlara da destek gelir mi?
Yardımınız için teşekkürler…