| Babam Erzurumdan 1 tanesi Eşşek kadar olan kıtlama şekerlerden almış.Her gün elimle kıracam diye elim nasır tuttu.İnanılmaz bir stres altındayım.Lanet kıtlama şeker tüm yaşama sevincimi söküp attı. |

| Babam Erzurumdan 1 tanesi Eşşek kadar olan kıtlama şekerlerden almış.Her gün elimle kıracam diye elim nasır tuttu.İnanılmaz bir stres altındayım.Lanet kıtlama şeker tüm yaşama sevincimi söküp attı. |
|
Günlerdir anne ve babasını tvlerde görüyoruz.Kızlarının kafası kesildiği yetmezmiş gibi çıktıkları programlarda öyle soru ve şeylerle karşılaşıyorlar ki buna rağmen kurtlar vadisinde ki çakma mevlana ömer baba gibi hertürlü haber,soru ve tepkiye tuhaf bir dinginlik ve sakinlikle cevap veriyorlar.Eğer altında başka birşey yoksa hayran olunacak bir davranış.Ama evladı başı kesilip çöpe parça parça atılan bir anne baba'nın bu denli nefretten arınmış olmaları aşırı derecede şaşırtıcı. Şahsen çevremde tanıdığım herangi bir insanın evladı böyle öldürülseydi çıktığı her programda en ufak bir soruda bile müthiş bir alınganlıkla tepki verirdi.Sonuçta boru değil vahşi bir cinayet. |
|
Filmlerde ki gibi köşebaşlarında zombiler,vampirler,orclar olsaydı. Bizlerde hobbitlerle kanki olup zombieleri avlasaydık. Blade,star wars'daki gibi silah ve kılıçlarımız olsaydı. Heroes'daki gibi zamanı durdurma,ölümsüzlük,düşünce okuma gibi güçlerimiz olsaydı. Transformers'daki gibi dev robotlarımız olsaydı. Süper olurdu yaa.Evde oturcamıza şimdi dışarıda 850 kiloluk uçan ejderham ve kılıncımla orc avlayıp,benden zafer haberi bekleyen milyarlarca insan ırkını mutlu etmek ne güzel olurdu.En güzel tarafıda canavarlarla savaştıktan sonra ejderhamın sırtında karanlıklar ülkesinde yaşayan insanlarımın yüzündeki mutluluk ifadesini görmek isterdim.Hepsi beni görünce ellerinde ki ışın kılıçlarını havaya savurarak adımı haykıracak.Ben böyle yaşamak istiyorum.
|
|
Kimse değinmemiş ama geçenlerde bütün haberlerde çıktı.Bilkentli gençler nano teknolojinin nimetlerinden yararlanarak 1 dvd'ye 1000'lerce dvd filmin yazılabileceği bir teknoloji geliştirmiş.Bence arşivciler için müthiş bir haber.. Bir sürü başlık açılmıştır forumda filmlerinizi hangi formatla arşivliyorsunuz diye.Eğer bir sekteye uğramazsa bir terabyte için 500 küsür milyon verip eşşek kadar hdd alıp içine 100-200 tane hd film attığımız günler geride kalacak.dvd olarak çıkacağı için çok fahiş fiyatlara satılamayacağı aşikar.Ben yavaş yavaş hd film kasmaya başlayacam.Eğer teknoloji tam anlamıyla oturursa.1 dvd'yle hayvani bir arşivi takas yapabileceğiz. 1 dvd film : 5 gb olarak baz alalım(4.7) 1000'lerce dvd film demiş ama biz 1000 diyelim 1000 * 5 = 5000 Yani bir dvd'ye 5 TERABYTE! Tanesi en fazla 20 ytl olsa(çok fahiş fiyata olması mantıksız) Tek dezavantajı 5 Terabyte'lık veriyi dvd ye yazmadan önce nerede muhafaza edeceksin:) |
| Bizim komşunun çok tatlı bir kızı var 3 yaşında kız inanılmaz agresif.akli dengesi yerinde ama ayaklı bomba gibi etrafında ki tüm tehlikeli şeylere tekme atıyor.sağa sola sallıyor.annesi rahatlamak için bize getiriyor kızı.kız bize her geldiğinde ya çaydanlığa tekme atıyor ya tuvalete elini sokuyor vs..üstelik sadece bu kız değil son 5 yılda doğan diğer akraba çocukları da böyle garip davranışlar sergiliyor.durduk yere ağlıyor,çığlık atıyor.biraz saçma gelecek size ama acaba bunda gıda terörünün etkisi var mıdır?eşek etinden sucuk,talaştan pul biber,tanımsız cisimlerden bal yapıldığı haberlerine hepiniz aşinasınız. |
|
Anahtarlar konusunda takıldım.Malumuuz portre'de üç tane anahtar var fa,sol,do.. Tablatürde; 0--1----- (si,do) 0--2----- (sol,la) 0--2--3-- (Re,mi,fa) --3------- (Do) ----------- Şimdi bana öğretilen nota bilgisi bu şekildeydi.Sanırım bu sol anahtarı oluyor.Şimdi fa anahtarına geçtim.Bu sefer nota yerleri değişiyor.Örneğin yukarıda la'ya tekabül eden yere do geliyor.Fakat aralıklar çerçevesinden ele alacak olursak bu şekilde bazı yanlışlıklar oluyor.Örn; Si ve Do arasında 1/2(yarım)perde olması lazım ama 1 tane bemol çıkıyor.yani tam ses oluyor. Birisi bana şu anahtar/açkı konusunu anlatıp bilgilendirebilir mi? |
|
Güzel bir yazı sizinle paylaşmak istedim. --------------------------------- Amerika’da kimsenin yüzüne bakmadığı üçüncü sınıf hatunları reyting ümidiyle şov programlarına getirmek ne kadar sıkıcıysa, neredeyse 40’ına dayanmış bir şovmenin (Beyazıt Öztürk), ikide bir “en büyük sevgilim annem” demesi, ondan da sıkıcı artık bu zamanda! Beyaz’ın, gittikçe ‘daha da beyaz olucam, hanım teyzelerin biricik delikanlısı olmaktan üç otuzuma da gelsem asla vazgeçmiycem, ve de ev kızlarının, bilhassa evde kalmış olanların tek ulaşılamaz aşkları benim, tuttum bu mevkii asla bırakmam’ halleri de hepten rutine bağlandı. Beyaz’ın, geçen cuma akşamki programı için davet edilen, ve tabii bu daveti hiç ikiletmeden kabul ettiğine emin olduğum 37 yaşındaki eski playboy güzeli Carmen Electra’nın gelişi de –ki, tipoloji itibariyle bir Amerikan köylüsünün en ablak özelliklerini taşır kendisi- aynen diğer dünyaca ünlü ve önemli olduğuna inandırılmak istendiğimiz konuklar gibi, günlerce, gecelerce, başımızda borazan çalınarak duyuruldu. (Bu arada sinema oyuncusu diye anons edildi ya, hangi değerli filmin önemli bir rolünde bulunmuş acaba kendisi, bileniniz var mı?) Ne umuldu bilmiyorum ama, Beyaz Show’un bir hafta önce TÜM’de 3,4 olan reytingi, Carmen’li haftada TÜM’de 3,7’ye yükselmişti sadece; AB’de de bir hafta önce 3,9 iken, Carmen’li programda 5,1 olmuştu. Program ise bir faciaydı bana göre. Carmen Electra’nın, Beyaz’ın yanağını okşayıp, kalçasına dokunup, ‘çok yakışıklısın, bu gece randevun var mı’ tarzı sıkıştırmaları fevkalade avam; Beyaz’ın yeni yetmelere mahsus mahcubiyeti ve sonradan “Çok utandım, hayatımın en zorlu programıydı” filan deyişleri de, insanı gülsem mi, ağlasam mı, ya da yer yarılsa içine mi saklansam gibi çok çeşitli pozisyon seçeneklerine doğru yönlendiriyordu anlayacağınız! Beyaz Show’un kendini yenilemesi gerektiği malum. Ama yenilenme böyle olmuyor ne yazık ki! Beyaz Show’un, artık iyice eskiyen format bağnazlığından kurtulup, doğru dürüst bir AR-GE (araştırma geliştirme) çalışmasından sonra gerçek bir inovasyon çabasından da geçip, seyircisinin karşısına tam anlamıyla yenilenmiş olarak çıkmasının zamanı geldi de geçiyor bile. Geldiyse iyi, ama geçiyorsa... ne diyeyim o zaman da geçmiş olsun! ---------------------------------------------------------- Eskiden üzmen,ejder vs..gibi skeçler vardı çok güzeldi.Şimdi O hidrojen balonu,klişeleşmiş espriler,gaflar,araştırma yapmadan kişileri davet etmesi vs..yüzünden bende artık izlemiyorum. |
| Acaba nasıl geldiyse öyle gider gibi bir düşünce doğru mudur.Şayet ömrüm azap dolu olsaydı.Tek avuntum ve inancım diğer tarafta mutlu olmak olurdu.Bu dünyada ömür boyu azap çeken biri aynı azabı diğer tarafta çekecekse(cehennem)onun için hiç bir yol yok demektir.varlığı acı üzerinedir.Fakat azap çeken herkesin tek avuntusu diğer taraftır.Yani bu dünya'da yakınları ölmüş,sefalet içinde yaşamış,savaş yüzünden yerinden yurdundan olmuş birinin tek avuntusu öldüğünde cennete gitmektir.Ona cehenneme gideceğini söylerseniz sadece güler.O zaman bu dünyada çok mutlu oluyorsam diğer tarafta da çok mutlu olacağım düşüncesi; azap çekenle aynı seviyededir.Yani imkansız. Bunları yazmama sebep olan şey ise deniz seki'nin kokain haberleriydi.Para,şöhret,çevre herbirşeyin var.Ne diye böyle aptallıklarla uğraşırsın ki.ben o'nun sahip olduklarının çeyreğine sahip olsam var ya... |
| Yarın iş görüşmesi var.metrocity'de metro olduğunu biliyorum.ama o metro nerden geliyor?taksim ve mecidiyeköy var mı?Bahçelievlerden gidicem |