| 
                                        Başlıkta da belirttiğim gibi. Ev ağıma orta-üst düzey aralığında wi-fi desteği ve ağ paylaşımını üstlenecek bir router arayışındayım. 100mbit fiber bağlantım mevcut ve sol modemin kapasitesi de malum. Bütçe aşağı yukarı 700tl gibi civarında. Ev ortamı cihaz kalabalığı epey fazla. Tv, media oynatıcı, laptoplar, pc ve 3-4 telefon aynı anda bağlanacak. Benim için en önemli faktör uygulama ve yönetimi kolay, gigabit ethernet bağlantılı ve menzili iyi. Bu router her ne kadar tecrübe etmiş olmasam da; c7'nin biraz modifiye edilmiş hali gibi görünür ve c7'den tek eksiği usb.. İşlemci, ram ve rom kapasitesi detaylarını bulamadım. Asus ürünlerine daha çok yatkındım arayışlarım da bu yöndeydi.Fakat nedendir bilinmez fiyatlar archer c80 muadillerinde el değmeyecek seviyeye tırmanmış.Sanırım döviz sağ olsun demek düşer bu duruma. Unutmadan; Ürünün kendisi Link Hepsiburada Fiyatı Link  | 
                                
| 
                                        Düzce’de referandum çalışması yapan 3 AKP’li, yağmurdan korunmak için Fetullahçı Terör Örgütü soruşturmasında el konulan Bank Asya’ya ait şemsiyenin altına girdi. Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) tarafından düzenlenen referandum yürüyüşü yağmur altında yapıldı. < Resime gitmek için tıklayın > Yürüyüşe AKP'li Milletvekili Ayşe Keşir, İl Başkanı Hikmet Keskin ve eski Milletvekili Metin Kaşıkoğlu da katıldı. Eski milletvekili Kaşıkoğlu üzerinde Bank Asya logosu bulunan şemsiyeyi taşırken Keşir ve Keskin de şemsiyenin altına objektiflere poz verdi. CHP, manzara karşısında derhal harekete geçti. CHP İl Başkanlığı, “Bir kişinin sadece Bank Asya'da hesabının bulunması bile kamudan ihracı için yeterli sayılıyor. Bank Asya'nın şemsiyesi altında görüntü veren AKP'liler hakkında yasal işlem başlatacağız” açıklaması yaptı. CHP'DEN SUÇ DUYURUSU CHP, Keşir, Keskin ve Kaşıkoğlu hakkında ‘Terör örgütü propagandası' gerekçesiyle suç duyurusunda bulunacağını ilan etti. Şemsiyeyi taşıyan isimlerden olan AKP eski Milletvekili Metin Kaşıkoğlu konuyla ilgili yazılı açıklama yaptı. Metin Kaşıkoğlu açıklamasında şunları söyledi: “Alçak ve kahpe FETÖ/PDY terör örgütü ile tüm bağlantıları ifşa olmuş bir tesisin adının yer aldığı ve tesislerinde yapılan toplantılar sırasında promosyon olarak dağıtılan bir şemsiyenin, bugün farkında olmadan açılıp kullanılması tamamen talihsizliktir. İsmin üstte yer alması nedeniyle fark edemediğim şemsiye, herhangi bir uyarı olmadan bir müddet yağış esnasında kullanılmış, ikaz neticesi derhal kapatılıp kaldırılmıştır. Alçak ve kahpe terör örgütü ile bağlantısı son derece açık olan bir işletmenin isminin yer aldığı şemsiyenin, FETÖ ile mücadelede en ön safta yer alan şahsım tarafından bilerek ve isteyerek kullanılmayacağı tüm kamuoyunun bilgisi dahilindedir.”  | 
                                
| 
                                        Dini grupların 'sohbetlerini' aynı anda durdurduğunu açıklaması, terör saldırısı ve suikast istihbaratı alındığı yorumlarına neden oldu.  < Resime gitmek için tıklayın > Kamuoyunun Cübbeli Ahmet olarak bildiği Ahmet Mahmut Ünlü, İslamcı Hüküm Dergisi’nin yayın yönetmenliğini yapan İhsan Şenocak ve Soyal Doku Vakfı’nda konuşan Nurettin Yıldız ‘sohbetlerine’ ara verdiklerini açıkladı. Sohbetlerin aynı anda durdurulması terör saldırısı ve suikast istihbaratı alındığı yorumlarına neden oldu. İhsan Şenocak sohbetleri durdurduğunu Twitter hesabından duyurdu. Şenocak, “Her pazar Fatih Camii’nde başlamış olduğumuz sohbetler durdurulmuştur. Bundan sonra yapılmayacaktır. Kardeşlerimize duyurulur” ifadelerini paylaştı. Nurettin Yıldız ile ilgili olarak ise hem Sosyal Doku Vakfı’nın Twitter adresinden paylaşım yapıldı hem de Nurettin Yıldız kendisi açıklama yaptı. Yıldız Twitter hesabından, “Pazar sohbetlerimize bir süre ara verilmiştir. 1 ocak 2017 tarihi itibariyle sadece internet üzerinden yayınlanmaya devam edilecektir” dedi. Sosyal Doku Vakfı’nın hesabından ise “Kıymetli dost ve gönüldaşlarımız. @nurettinyildiz hocamızın yapmakta olduğu Pazar sohbetlerine bir süre ara verilmiştir” denildi. Cübbeli Ahmet sohbetleri durdurduğunu bir video paylaşarak duyurdu. Ahmet Mahmut Ünlü, “Türkiye’de bir mezhep çatışması yaratılmaya çalışıldığı” uyarısında bulunarak durumu “Emniyet güçlerimizi zor duruma sokmayalım” diyerek aktardı. Bursa’da düzenlenecek sohbetini de iptal ettiğini anlatan Cübbeli Ahmet, sohbetlerine sadece evde devam edeceğini duyurdu. Furkan Vakfı ve cemaat lideri Alparslan Kuytul’a yakınlığıyla bilinen Resul Doğaner ise sohbetlerin iptal edilmesine “Bazı hocalar açıklama yapmış sohbetleri durdurma kararı almışlar neler oluyor bunun anlamı nedir?” diye tepki gösterdi. Olayı sosyal medya hesabından duyuran gazeteci Ahmet Şık ise “Makaraya alınacak bir durum değil. Cübbeli’nin uyarıları, sürekli bir Noel vurgusu yapması dikkate değer. Tedbirli olmakta fayda var” diye yazdı. < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > http://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/cemaat-liderlerinden-art-arda-flas-kararlar-1579633/?_sgm_source=1579633%7Csozcu&_sgm_campaign=scn_630508ee8998e00a&_sgm_action=click  | 
                                
| 
                                        < Resime gitmek için tıklayın >  Malta'da cübbesiz halde jetski yaparken fotoğraflandı. Gerisi çorap söküğü gibi geldi… Şehitliklerimizi ve Sultan Abdülhamid'in kabrini ziyarete geldim diyordu ama, beş yıldızlı intercontinental'de kalıyor, bikinili kadınlarla yüzüyordu. Gayet makul bi savunma yaptı, gözlerim bozuk, baktığımda kadın mıdır erkek midir, seçemiyorum dedi. Altın çerçeveli Versace, Ferre gözlükler takıyordu. Kışın Alplere gidiyordu. İki eşi vardı, İsviçre tatilinde eşlerine Chopard saatler almıştı. Havuzlu villasındaki musluğu bile ithaldi. * Jet Fadıl'ın kankasıydı. Jet Fadıl'la beraber caprice gold oteli'nin şantiyesine çadır kurup, dua toplantısı yaptılar, duayı bu okudu. Duayı bitirince, bu otelin sadece otel değil, İslama hizmet eden alimlerin kalesi olacağını anlattı, şahıs meselesi olmadığını, ümmet meselesi olduğunu söyledi, kıyamete kadar dayanacak sağlamlıkta bir bina yapıldığını izah etti. Buradan yer satın almak caiz midir diye sordular. Ben size fetva veriyorum, caizdir, fıkıh heyetimizle görüştük, her dört mezhebe uygun hale getirdik, kiralamanız da caizdir dedi. Gerçi bilahare, Jet Fadıl'ı nitelikli dolandırıcılıktan tutukladılar ama, o kadarcık kusur her fıkıh heyetinde olur gari. * Kitaplar yazdı. Birinin adı “uzuvlar için okunması münasip olan şifa ayetleri”ydi. Erkeğin cinsel organı için okunacaklar başlığı altında, şunları anlattı… “Şu surenin şu ayeti kerimesinin bir kısmı suya okunur, okunmuş sudan alınıp, tenasül organına serpilir, tenasül uzvu okunup üflenir, sabah akşam yedi ismi şerifi yüz kere zikreden kişi, edebiyyen tenasül organı iktidarsızlığı görmez.” * Bu bilimsel (!) kitap, satış rekoru kırdı. * (Bakın bilim deyince aklıma geldi. Google'a girin, Profesör Aziz Sancar diye arayın, sadece 137 bin sonuç çıkıyor, cübbeli ahmet diye arayın, 5 milyon 400 bin sonuç çıkıyor. Sayın ahalimiz ve sayın basınımız, cübbeliyi 40 kat fazla merak ediyor. E hal böyleyken, cübbeliye Nobel vermeyen Nobel heyetini kınıyorum, fıkıh heyetini örnek almalarını temenni ediyorum, parantezi kapatıyorum.) * Giyenleri dooğru cennete götüren terlik satıyor. Nal-ı şerif… Sadece cennete götürmekle kalmıyor, peygamberimizi rüyanda görmeni sağlıyor, azgınların saldırısından, düşmanların galibiyetinden, şeytanların şerrinden, sihirden ve büyüden koruyor. 130 lira. * Kabir azabından koruyan, cehennem ateşine dayanıklı kefen satıyor iyi mi… Ceylan derisine dua yazıyor, bu duayı rahmetlinin göğsüne koyup, bu kefene sarıyorsun, kabirden cennet bahçelerine pencere açılıyor. Televizyonda kampanya yapıp, bu kefenin satıldığı dükkanın adresini veriyor, telefon numarasını veriyor. Alırken dikkat edin, kadın modeli var, erkek modeli var. 370 lira. * Peygamberimizin saçının yıkandığı suların paketleme fabrikasını geziyor, paketleme işlemi sırasında mevlid okuyor, mevlid işlemini fotoğraflatıyor, facebook sayfasına koyuyor. Kaça satıyor Allah bilir. * Muska var. Yangına atıyorsun, sönüyor. Depremde cebindeyse, yırtıyorsun. * NASA'nın uzay araştırmalarını “israf” olarak görüyor, Mars'ta su var mı, et var mı, but var mı, manyak manyak işler bunlar, masrafa değmez, bir insan bu kadar akılsız olur mu yauv, salak herifler, bu kafirlerin hepsi cahil zaten, ver bana 100 bin dolar, hepsini anlatayım diyor… İlkokul mezunu. * İlkokuldan sonra okumadığı için feto'nun okullarında filan okumuş olma tehlikesi yok. * 12 Eylül darbesinde, devrimcileri ülkücüleri tutuklayıp işkence yaparlarken, her dinci gibi bunu da kollamışlar, şeker hastası diye “askerlikten muaf” raporu vermişler. Dolayısıyla… Askerlik yapmadığı için, askeri liselerden mezun olma ihtimali yok, feto'nun silahlı kuvvetlerdeki imamlarından olma ihtimali de yok. * Pırıl pırıl. Özü sözü güvenilir bi insan. * Ben hulusi beyin yerinde olsam… Bunu yaver yapardım. Kaynak  | 
                                
| 
                                        ihsan-ı ekmel  İki sene önce… CHP yönetimi demokratik bir yol tercih etti, CHP milletvekillerine, il başkanlarına, belediye başkanlarına “cumhurbaşkanı adayımız kim olsun?” diye soruldu. Ezici çoğunlukla “Yılmaz Büyükerşen” çıktı. CHP genel başkan yardımcıları, Yılmaz Büyükerşen'e ayrı ayrı telefon ettiler, adaylığının kesinleştiğini bildirdiler. 15 haziran günü, CHP'nin tüm belediye başkanları Eskişehir'de buluştu. Tüm medya davet edildi. Kulaklara fısıldandı… Canlı yayında, bizzat Kılıçdaroğlu tarafından Büyükerşen'in cumhurbaşkanı adaylığı açıklanacaktı. Herkes biraraya geldi, tüm televizyonlar aynı anda canlı yayına geçti, nefesler tutuldu… Ve bitti! Aday maday açıklanmadı. En başta CHP'liler, tüm medya şaşkındı. Ne oluyor demeye kalmadı, ertesi sabah Kılıçdaroğlu çıktı, “adayımız Ekmeleddin İhsanoğlu” dedi. * CHP milletvekilleri, genel başkan yardımcıları bile o saniyede öğrenmişti, o saniyeye kadar kimsenin haberi yoktu. * Ahali internete koştu… Herkes Google'a girdi, “kim bu Ekmeleddin?” diye aramaya başladı. O an, Türkiye'deki tanınma oranı sadece yüzde 22'ydi. Vatandaşların yüzde 78'i adını bile duymamıştı. * Memlekette adam kalmamış gibi tee Mısır'dan bulunmuştu. Rum Ortodoks Patriği, Gökçeada doğumlu, Hahambaşı, İstanbul doğumlu, Ermeni Patriği, İstanbul doğumlu… CHP'nin cumhurbaşkanı adayı, Kahire doğumluydu! * Arap kültürüyle yetişmişti. Şeriat denince ilk akla gelen üniversite, El Ezher'de çalışmıştı. Türkiye'ye hayatında ilk defa 27 yaşında gelmişti. 2004'te Akp'nin desteğiyle İslam İşbirliği Teşkilatı genel sekreteri olmuştu. 2014'te bu görevinden ayrılır ayrılmaz, Türkiye Cumhuriyeti'ne talip olmuştu. Beyaz Saray'da ağırlanan ilk İslam İşbirliği Teşkilatı başkanıydı, Obama tarafından davet edilmişti, müslüman ülkelerdeki çatışmaları önlemek için “İslam ordusu” kurulmasını önermişti, ki, bu İslam ordusu aslında ABD projesiydi. * Babası Mehmet İhsan Efendi, cumhuriyet ilan edilir edilmez Türkiye'den ayrılmış, Mısır'a gitmişti. Mustafa Kemal hakkındaki idam fermanını bizzat kaleme alan, “Mustafa Kemal'in öldürülmesi dini vazifedir” diyen, Vahdettin'in şeyhülislamı Mustafa Sabri'nin en yakın adamıydı. Mustafa Sabri öldüğünde Kahire'de Gafir mezarlığına gömülmüştü, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun babası da ölünce, Mustafa Sabri'nin yanına gömülmüştü. Birbirlerini bu kadar seviyorlardı. * O günkü cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Exeter üniversitesindendi, Ekmeleddin bey de Exeter üniversitesindendi. Ne hoş tesadüftü di mi? İngiltere'nin prestijli kurumuydu, petrol zengini Arap ülkelerinden bol sıfırlı bağışlar alırdı, Arap araştırmaları enstitüsü vardı, Kürt araştırmaları enstitüsü vardı, İngiliz istihbarat servisinin elemanları, Ortadoğu uzmanı olabilmek için burada eğitilirdi. * Gazetecilere ilk demecini cami kapısında verdi. “Burası bereketli bir cami, Turgut Özal da burada namaz kılardı” dedi. * Açık açık “CHP'li değilim” diyordu. Demokrat Parti geleneğinden geldiğini söylüyordu. Turgut Özal'ın hayranı olduğunu söylüyordu. Tayyip Erdoğan için “aile dostum” diyordu. CHP'nin adayı konuştukça, CHP'liler kulaklarına inanamıyordu. * “Ekmek için Ekmeleddin” diye tuhaf bir slogan buldu. Sanırsın, fırıncılar odası başkanlığına adaydı. Peki, kim bulmuştu bu evlere şenlik sloganı? Reklamcı filan yoktu. Ekmeleddin beyin oğulları bulmuştu! Kampanyasını CHP değil, Ekmeleddin beyin oğulları Aziz ve Orhan, kafalarına göre yönetiyordu, basın peşlerinden koşuyor, basına konuşmuyorlardı. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Cumhuriyet Halk Partisi, kim olduklarını bilmediğimiz, tanımadığımız birileri tarafından adeta esir alınmıştı. CHP adına başkaları karar veriyordu. * Seçim bildirgesini okumaya, besmele ve Fatiha suresiyle başladı. * Ahireti bile devreye soktu. Adnan Menderes'in Turgut Özal'ın Necmettin Erbakan'ın Bülent Ecevit'in Alparslan Türkeş'in Muhsin Yazıcıoğlu'nun kabirlerini ziyaret etti, dua ederken poz verdi, Menderes'in mezarının başında konuşma yaparken ağladı. * Yurt gezilerinde en önce türbelere gidiyordu. Hatay'da mesela, Hızır Aleyhisselam türbesine gitti, dua etti, vatandaşları “ehlen ve sehlen” diye Arapça selamladı. * Güya laikliği tarif etti. “Laiklik demek, lekum diniküm veliyeddin demektir, herkesin dini kendine, bunu cenab-ı Allah söylüyor” dedi. Dinin siyasete alet edilmesinde karşı devrimcilerle yarışıyordu. * Cemaatin tetikçileri Halk TV ekranına doluşmuştu. “CHP'li olup da Ekmeleddin İhsanoğlu'nu eleştirenler bundan böyle Atatürkçüyüm demesinler” diye racon kesiyorlardı. CHP içinde Ekmeleddin beyin adaylığına itiraz etmek adeta suç haline gelmişti. İtiraz edene “CHP düşmanı” deniyordu, “Ekmeleddin beye karşı çıkarak Akp'nin ekmeğine yağ sürüyorsun” deniyordu, susturuluyordu. * Chp'de Ekmeleddin beyin adaylığını sadece Kemal Kılıçdaroğlu istiyordu… CHP dışında ise, hararetle isteyen biri daha vardı. * Fethullah Gülen… Seçime beş gün kala Pensilvanya'daki vaazında aynen şunları söylüyordu: “Her halimizde, her tavrımızda, iman-ı ekmel, İslam-ı ekmel, ihsan-ı ekmel, ihlas-ı ekmel, rıza-yı ekmel, yakin-i ekmel demeliyiz, hayatımızı bu atkılar arasında dantela gibi işlemeliyiz, düşsek, sürçsek bile, kalktığımızda el ihsan demeliyiz.” * Ve, aradan iki sene geçti… * Melih Gökçek cinler tarafından kandırıldığını itiraf etti. Bülent Arınç ahmak olduğunu itiraf etti. Hazır itiraf sezonu açılmışken… Bi itiraf da Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bekliyoruz gari. * Tıpış tıpış açıklayın… Mecburettin beyi cumhurbaşkanı adayı yapmanızı kim mecbur etti? Kaynak - SÖZCÜ  | 
                                
| 
                                        Duygularımızdaki cam kırıkları…  Fethullah Gülen, henüz Türkiye'de tanınmıyordu ama, İzmir Kestanepazarı'nda kulaktan kulağa yayılmaya başlamıştı, vaazlarını hiç kaçırmayan hatırı sayılır bir esnaf grubu oluşmuştu, Manisa'dan Denizli'den dinlemeye gelenler vardı. Fethullah Gülen bu insanları öğrenci yurdu kurmaları için teşvik etmeye başladı, “ışık evi” tabir edilen cemaat yurtlarının temeli 1972'de İzmir Bozyaka'da atıldı, peşpeşe yenileri açıldı, 10 sene içinde, 1982'de Yamanlar Koleji'ne dönüştü. 12 Eylül darbesinde sağcı solcu, devrimci ülkücü herkesi tutuklamışlar, Fethullah Gülen'e dokunmamışlardı, üstüne, kolejini hizmete açmışlardı! Fethullah Gülen'in gözbebeği tabir edilen Yamanlar Koleji'nin kurucu müdürü, Sezen Aksu'nun babası Sami Yıldırım'dı. “Yaman Dede” lakabıyla tanınıyordu. * Akp'yle cemaat imam nikahlıyken… Fethullah Gülen, Tayyip Erdoğan açısından “muhterem hocaefendi”yken… Fethullah Gülen “bu referandumda mezardakiler bile kalksın evet oyu kullansın” derken… Sezen Aksu ne diyordu? Yetmez ama evet diyordu. * Başka ne diyordu? Pkk açılımı sürecinde Tayyip Erdoğan'a bizzat telefon edip, Akp gibi düşünmeyen insanlara “iki cihanda lekeli” diyordu. “Annemle babamla konuştum, canıgönülden destekliyoruz, annem babam bu sürecin karşısında duranları iki cihanda lekeli kabul ediyorlar, ben de öyle görüyorum” diyordu. * Sezen Aksu'nun “baba” vurgusu önemliydi. Akp gibi düşünmeyenlere “iki cihanda lekeli” diyen, aslında babasıydı. Kızı tasdikliyordu. * Gel zaman git zaman… Akp'yle cemaatin arası bozuldu, 17/25 Aralık patladı, Tayyip Erdoğan o güne kadar öve öve bitiremediği Fethullah Gülen'i haşhaşi, terörist, sülük ilan etti, inlerine gireceğiz dedi. * O sırada Berkin öldü… Sezen Aksu kişisel internet sitesine mektup yazdı, “muhakeme yetisini kaybetmiş bir kibir, iktidar ve güç zehirlenmesinden doğan vicdan tutulması Berkin'i de aldı, namuslu insanlar var bu dünyada, illa ki kazanacaklar” dedi. * E, pek enteresandı. * Oturdum, bu iki açıklamayı alt alta koyarak, Firuze başlıklı yazımı yazdım. “Cemaatle Akp cankuşken, yetmez ama evetti, akp'nin karşısında olanlar iki cihanda lekeliydi, cemaatle akp düşmanken, Tayyip Erdoğan güç zehirlenmesi yaşayan, vicdan tutulması yaşayan, muhakeme yeteneğini kaybetmiş biriydi, Tayyip Erdoğan'ın karşısında olanlar namuslu insanlardı” dedim. * Vay sen misin diyen… * “Özgürlük” şarkıları söyleyen “hümanist” sanatçımız Sezen Aksu, savcılığa suç duyurusunda bulundu, beş sene hapse atılmamı talep etti. Yanlış okumadınız… Beş sene hapse atılmamı talep etti. Ne kadar büyük bir suç işlediğimi kanıtlamak için de, Kadir Has Üniversitesi'nden bir profesörün hukuki görüşünü şikayet dilekçesine eklemişti. * Eğer bu şikayet dosyası Fetocu bir savcıya denk gelseydi, şu anda içerdeydim. Veya, tutuklama olmasa bile, en azından gözaltı mözaltı gibi kepazelikler yaşayacaktım. Çok şükür ki, namuslu bir savcıya denk geldi. İnceledi, elinin tersiyle itti. Dava bile açılmasına gerek görmeden, reddetti. Kapı gibi, ders gibi gerekçe yazdı, özetle “söz konusu yazıda suç unsuru yok” dedi. * Peki, Sezen Aksu hangi gerekçelerle hapse girmemi talep etmişti? * Birincisi… Yalan yazdığımı öne sürmüştü. Tamamen gerçekdışı bir iddiada bulunduğumu, hiç kimse hakkında “iki cihanda lekeli” demediğini, kendisinin söylemediği sözleri, sanki söylemiş gibi yazdığımı, “iki cihanda lekeli” dediğine dair hiçbir veri olmadığını belirtmişti. * Halbuki… Sezen Aksu'nun “iki cihanda lekeli” dediğini söyleyen ben değildim. Akp yandaşı Sabah gazetesi manşet yapmıştı. Ağustos 2009'da “Minik Serçenin Cesur Yüreği” başlığıyla manşet yapmışlardı, “Tayyip Erdoğan'ı telefonla aradığını, bu sürece karşı duranlara iki cihanda lekeli dediğini” yazmışlardı. Sezen Aksu altı sene boyunca bu manşeti yalanlamadı. Türk basınında Sezen Aksu'nun bu lafı dediğini yazmayan kalmadı. Altı sene gıkı çıkmayan Sezen Aksu, her nedense sadece benim yalan yazdığımı öne sürüyordu. * İkincisi… Babasına cemaat yakıştırması yaparak, başta babası, tüm ailesini rencide ettiğimi öne sürüyordu. * Halbuki… Sezen Aksu'nun babasının Yamanlar Koleji'nde kurucu müdür olduğunu her İzmirli gazeteci bilir. Üstelik… Sezen Aksu'nun babasının Yamanlar Koleji'nde kurucu müdür olduğunu yazan sadece ben değildim. Cemaatin yayın organı Kanaltürk'ün Ankara temsilcisi Faruk Mercan tarafından kaleme alınan, 2009'da Doğan Kitap'tan yayınlanan, Fethullah Gülen'in hayatını anlatan kitapta yazıyordu. * Tüm bu gerçeklere rağmen, linç edildim. Cemaat tetikçileri koro halinde saldırıya geçti. Bazı sanatçılarımız olan biteni kültür-sanat tartışması zannetti, Sezen Aksu'nun sanatçı kişiliğine dil uzattığımı filan söyledi. Bazı “yeni chp” milletvekilleri beni alenen “düşman” ilan etti, “ırkçı” ilan etti. O zamanlar Hürriyet'te yazıyordum, Hürriyet'te bile beni yerden yere vuran yazılar çıktı. * Ve şimdi… * Söz konusu yazıda bahsi geçen Yamanlar Koleji polis tarafından basıldı, okulun beşinci katında Fethullah Gülen'in özel makam odasının olduğu yazılıyor, bu odada Fethullah Gülen'in hırka, tespih gibi özel eşyalarının camekanlar içinde adeta kutsal emanet gibi sergilendiği yazılıyor, bu okuldan mezun olduktan sonra harp okullarına giren teğmenlerin, bu makam odasındaki törenle Fethullah Gülen'e bağlılık yemini ettiği yazılıyor, bu teğmenlerin kılıçlarının bu okulda sergilendiği, öbür öğrencilere gösterildiği yazılıyor, okulda askeri kamuflajlar bulunduğu yazılıyor, okulun depolarında seçim sandıkları, oy çuvalları bulunduğu yazılıyor. * Beni linç eden gazeteler, sanatçılar, hatta yeni chp milletvekilleri, şu anda, cemaatin ne kadar iğrenç olduğunu anlatıyor. * Hayat ne tuhaf değil mi? * Doğrusunu isterseniz… Özgürlük şarkıları söyleyen hümanist sanatçımızın hapse girmemi talep etmesine kırılmıştım. Ama, beni asıl darmadağın eden konu bambaşkaydı. Sezen Aksu'nun savcılığa verdiği suç duyurusu dilekçesinde aynen şu cümle yazıyordu: * “Sezen Aksu sanatı ile kamuya mal olmuş bir kişiliğe sahiptir. Onu, oluşmamış bir olguyla itham edilen merhum babası ile yapay bir bağlantı kurmak ve siyasal bir akımın içinde göstermeye gayret etmek, toplumda küçük düşürmek amacını açıkça göstermektedir.” * “Merhum babam” diyordu. Babasının rahmetli olduğunu, rahmetli olmuş babası üzerinden yapay bir bağlantı kurduğumu söylüyordu. * Halbuki… Bu dilekçe verildiğinde Sezen Aksu'nun babası yaşıyordu. Allah uzun ömür versin. Hâlâ yaşıyor. * “Merhum” denilerek, savcılık makamı yanıltılmak istenmişti. * “Merhum” denilerek, savcının vicdanına seslenilmiş, ölmüş insanların arkasından iftira atan, vicdansız biri olduğum belirtilmişti. * Babası yaşıyordu. Ve, bana yalancı deniyordu! * Aslında ben ve avukatım, Sezen Aksu'nun babasının “merhum” olmadığını elbette biliyorduk. Buna rağmen, savcılık ifademizde bu konudan hiç bahsetmedik. Çünkü… Sezen Aksu babasına “merhum” demeye çekinmemişti ama, ben ve avukatım “babası yaşıyor” demeye utanmıştık. * Hukuk önünde… Sezen Aksu adına, bizim yüzümüz kızarmıştı. * Ne diyelim… Hakikat topallayarak da olsa hedefine varıyor. Her devrin adamı olmaktansa, topluma gerçekleri anlatmaya çalışan yurtseverlere ise, duygularındaki cam kırıkları kalıyor.  | 
                                
| 
                                        ÖNCELİKLE KAYNAK..  Geriye kalan çoğu anasayfa manşetlerini girip göz atabilirsiniz. Yalnızca 2009'un manşetini buraya koyabildim.. < Resime gitmek için tıklayın >  | 
                                
| 
                                        Erdoğan: İstanbul'a çok yanlışlar yaptık. Ucube inşaatlar yaptık. Bu ucube inşaatlarla maalesef İstanbulumuzun o güzelliğine bizler yanlışlık yaptık.  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Başakşehir Futbol Kulübü Başkanı Göksel Gümüşdağ tarafından Küçükçekmece’de yaptırılan ve Gümüşdağ’ın anne ve babasının adı verilen Fethiye-Hasan Gümüşdağ Camii’nin açılışını gerçekleştirdi. Açılışa Erdoğan’ın “İstanbul’la ilgili itiraf gibi sözleri” damgasını vurdu. 4 yıl İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, 12 yıl Başbakanlık yapan son iki yıldır da Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Erdoğan “İstanbul’a çok yanlışlar yaptık” dedi. “İSTANBUL’A YANLIŞLAR YAPTIK” Cuma namazını burada kılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çıkışta cami önünde toplanan kalabalığa bir konuşma yaptı. Osmangazi Köprüsünün açılışını yaptıklarını hatırlatan ve belediye başkanlığı döneminde İstanbul için yaptıklarından söz eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstanbul için hep birlikte elimizden geleni yapacağız. Ama İstanbul’a çok yanlışlar yaptık. Onu da söyleyeyim” dedi. UCUBE İNŞAAT ELEŞTİRİSİ “Ucube inşaatlar yaptık” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ” Bu ucube inşaatlarla maalesef İstanbulumuzun o güzelliğine bizler yanlışlık yaptık. İşte şimdi birçok yerlerde diyoruz ki, ‘kentsel dönüşüm yapalım’. Diyorlar ki, ‘yok’. Yahu yapmayın, etmeyin. Gelin bunu yapalım. Yahu diyor, ‘benim burda 6 kat binam var’. ‘benim 6 çocuğum var’. Yahu ben fazla çocuğun olmasın demiyorum. Ama bak öbür tarafta da bir kat olan var. Şuraları şöyle bir düzene sokalım. İmar planlamalarıyla bir kentsel dönüşüm yapalım. Allah göstermesin bir yangın olduğu zaman, itfaiye aracı giremiyor. Böyle yanlışlar var. Allah göstermesin, bir deprem olsa, o depreme dayanıklı olmayan binalar var. Bunları şimdiden yıkalım ki, depreme dayanıklı binalar olsun. Ama ne yazık ki bu konuda bir dirençle karşı karşıyayız. Gelin bize yardımcı olun, bu kentsel dönüşümleri yapalım. Ben Cumhurbaşkanınız olarak bunu söylüyorum. Dost acı söyler. Ama gerçeği söyler. İstiyorum ki, canımız yanmadan bunları böyle yapalım. Bu adımları atalım. İstanbulumuzun güzelliğine gölge düşürmeyelim” diye konuştu. “1 ŞEHİT VERİYORUZ 10 TERÖRİST İNDİRİYORUZ” Salı günü Ramazan Bayramının kutlanacağını hatırlatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ” Ama hüzünlüyüz. Acılar içinde kutlayacağız. Şehitlerimiz var. Ama şunu da bilin ki, şehitlerimizin de kanını yerde bırakmıyoruz. Bir şehit veriyoruz ama 10 tane teröristi de indiriyoruz. Rabbim ne buyuruyor, Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Onlar diridirler ama siz bilemezsiniz. Peygamberlik makamından sonra en yüce makam, orasıdır. Ve bu mücadelemiz sürecek” dedi. “BUNLARIN YERİ CEHENNEMDİR” Sözü Atatürk Havalimanındaki terör saldırısına getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşte son havalimanında olanı görüyorsunuz. Büyük ihtimalle DAİŞ olduğu ortada. Bunlar İslam adına böyle birşeyi yaptıklarını söylüyorlar. Bunların İslam’la falan alakası yok. Bunların yeri cehennemdir. Çünkü dünyada bir kişiyi öldüren, tüm alemi öldürmüş gibidir. Bu insanlar günahsız. Çocuk, kadın, yaşlı. Bir yolculuk yapıyorlar. Hiçbirşeyden haberleri yok. Ve ölümle karşı karşıya kalıyorlar. Buna hakkınız yok” şeklinde konuştu. “HUZURLU GÜNLERİMİZ YAKINDIR” Şehit annelerinin, şehit eşlerinin üzüntülerini bildiğini söyleyen Erdoğan, “Ama üzülmeyiniz. Mahsun olmayınız. Çünkü onların mükâfatı çok çok yüksek. Onun bedeli yok bu dünyada. Ve o bedel ebedi alemde bizim inancımıza göre var. Ama biz kararlılığımızdan taviz vermeyeceğiz. Huzurlu günlerimiz yakındır. Bunların benim Kürt kardeşlerimi sevmek gibi bir derdi de yok. Tam aksine onlar bunların düşmanı. Ve bugüne kadar o bölgede yaptıkları hiçbir şey de yok. Şimdi dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla birlikte, tek tek hesabı verecekler. Aynı şekilde belediyelerde de. Nerde olursa olsun. Kim ki bu vatana ihanet ediyorsa, kim ki benim vatandaşlarımın verdikleri vergileri farklı yerde kullanıyorsa, bunun hesabı verecek” diye konuştu. FUTBOL DÜNYASI DA ORDAYDI TFF Başkanı Yıldırım Demirören, Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman ve İstanbul Başakşehirspor’un futbolcularının da katıldığı açılış töreninde kurdele dualarla kesildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan açılışın ardından bir süre vatandaşlarla selamlaştı. Ardında da Beşiktaş’taki Mabeyn Köşkü’ne geçti. (DHA) Kaynak  | 
                                
| 
                                        CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve İstanbul milletvekili Erdoğan Toprak, iktidarın Gezi Parkına Topçu Kışlası yapmak için Türk Silahlı Kuvvetlerini de kullanabileceğini, TBMM'den geçen son yasanın buna imkan tanıdığını savundu. Toprak “İktidar Gezi Parkını yıkmak için tank bile kullanabilir” dedi.  < Resime gitmek için tıklayın > Erdoğan Toprak tarafından hazırlanarak CHP lideri Kılıçdaroğlu’na sunulan raporda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Topçu Kışlasını 3 yıl sonra yeniden gündeme getirme nedeninin, “Kitleleri sokağa dökerek, otoritesini pekiştirme planı” olduğunu savundu. Raporda şu görüşler sıralandı: TSK KULLANILACAK: “Hükümetin TSK’nın iç güvenlik konusunda tüm unsurlarını topyekûn kullanma amaçlı yetkilendirilmesini öngören yasa değişikliğinin TBMM'den geçirilmesiyle eş zamanlı olarak bu toplumsal tahrikin devreye sokulması maksatlıdır. 2013 Mayıs'ından bu yana geçen 3 yılın ardından, o dönemde Gezi Parkı'nın yıkılmayacağı, Taksim'in yayalaştırılacağı söylenmesine karşın, 3 yıl sonra, Erdoğan’ın toplumsal tepkiyi yeniden tahrik edici açıklamasının altında siyasi amaç vardır. Gezi ve Taksim'in tek kişinin isteği çerçevesinde şekillendirilmesi adımlarının atılacağının ilan edilmesi, halka sokağa inme çağrısıdır. TANK BİLE: 7 Haziran'dan sonra yitirilen iktidarın, kaybedilen oyların telafisi için, 1 Kasım seçimlerine gidilen süreçte, Güneydoğu'da açılan cephenin bir benzerinin, şimdi ülkenin batısında, en büyük kentinin en merkezinde halka karşı açılması planlanmaktadır. Toplumun, Gezi Parkı konusundaki hassasiyetini dikkate almaksızın atılacak bu adımların yaratacağı tepkiyi tümüyle ezmek, kanla, topla, tankla, silahla bastırarak, Sur'a çevrilecek Taksim'in, yeniden imarının zeminine kapı açılmak istenmektedir. Taksim'de belirtilen yapılaşmaların başlatılması durumunda olası kitlesel tepkilere karşı, hükümet, polisi, çevik kuvveti ve TSK'yı da tanklarıyla, ağır silahlarıyla, JÖH'leriyle görevlendirebilecek, halkla polisi, halkla askeri karşı karşıya getirebilecektir. DİNSEL KIŞKIRTMA: Olası protestolar, terör eylemi kapsamına sokularak, TSK'nın görevlendirilmesi, Taksim'in ablukaya alınması yanında, 20 yıl sonra Taksim'e Cami projesinin yeniden ısıtılması da bir dinsel kışkırtma unsuru olarak kullanılacaktır. Gezi Parkı'nın yıkımına karşı çıkılması durumunda bu tepkiler, “Cami ve Din Karşıtlığı” olarak hükümet ve medyası tarafından kamuoyuna sunularak, tehlikeli bir dinsel çatışmanın da zeminin yaratılması niyetleri aşikârdır. AKM YERİNE AVM: AKM'nin yıkılmasıyla yerine opera binası yapılması projesinin ise gerçekte AKM'yi yıkma amaçlı olduğunu, yıkım sonrasında projeden vazgeçilerek, bir AVM ya da Rezidans dikilmesi suretiyle bir rant projesine dönüşümü gizlenen amaçtır. Taksim için açıklanan planların sıraladığım amaç ve hedeflerinin temelinde, Cumhurbaşkanlığı ve güdümündeki AKP iktidarının Gezi Parkı üzerinden sokakları test etme, muhalefeti gerekirse en kanlı şekilde dahi olsa ezme ve tek adamlığın nihai yolunu açma stratejisinin vardır.” Kaynak  | 
                                
Yakın bir zamanda taşındım ve taşındığım muhite SOL fiber altyapı bugün yarın geleceği söylendi. Gelecek olan yeni altyapı FTTH(Eve kadar fiber) değil de FTTB denilen binaya kadar fiberden eve CAT6 şeklinde olacakmış. Proje ekibine nedenini sorduğumda altyapıdan dolayı diye bir yanıt verdi ve anlam veremedim.
Herneyse
Yeni bir paket arayışına girmiş bulundum şuanda. Hali hazırda cepte de turkcell'li olduğumdan şöyle bir pakete denk geldim.
Turkcell'lilere Platin 100mbps TV+
TV+ daha önce hiç tecrübe etmedim.
Aile paketi ve Ekstra paketi arasındaki farkları anlamaya çalıştım ama inanın somut birşeye denk gelemedim.
Ayrıca evimdeki televizyon eski denilebilecek hd-fhd tipte bir plazma.
Yarın öbür gün değiştirme fırsatım olursa (ekonomik nedenlerden ötürü..) 4k bir tv alınacak illa ki..
Görüntü bakımından şuanda HD paketi alsam, tv değiştiğinde bir fark oluşur mu? Yada o zaman 4k tv+ kutusu almam gerekir mi?
Şimdiden teşekkürler hepinize arkadaşlar.
Birde router sorunum olacak. Dün akşam NETWORK bölümüne bir konu açtım fakat bir yanıt gelmedi.
Ev uzunlamasına büyük olduğu için bir router arayışındayım.
Göz atarsanız sevinirim..
Router Tavsiyesi