Arkadaşlar çok fazla bilgi sahibi olmamakla birlikte platon'un öne sürdüğü idealar dünyasını biliyorum
sizce gerçekten böyle bir düşünce var olabilir mi? daha doğrusu size mantıklı geliyor mu?
ben her felsefi sorunun ve cevabın eninde sonunda bir yerde koptuğunu düşünüyorum ideaları bir matbaadaki kalıplara benzetebiliriz matbaa makinesine de inancı yükleyebiliriz (tanrı) peki kağıtlara ne olacak? biz kağıtlarız ama öyleyse hepimiz kullan at ruhlara sahibiz yani geri dönüşümümüz yok oysa ki ruhun sürekliliği de tartışılmakta yani birbirlerinin içine düşmekteler
mutlaka yanlış bir düşünce ya da bilgiye sahibimdir fikirleriniz ve beni bu konu hakkında gerçekten bilgilendirecek sözlerinizi bekliyorum...
yok olan bir şey göstersene bana ? kalemde kağıtta tanrı kardeş bir film oynanıyor ne oynayan belli ne izleyen belli kafanı yorma, soruların cevabını ancak sessizlikte bulabilirsin.
Sen de biliyorsun ki gündelik yaşamda pek çok soyut kavram kullanırız. İyi, doğru, güzel, adil, iyilik, doğruluk, güzellik, adalet, dostluk, kardeşlik, sevgi...
Sonra bunların ne olduğunu tartışmaya başlarız. Gerçek iyilik nedir? Gerçek sevgi nedir? Fakat tartışmada adamın birisi öyle bir sevgi tanımı yapar ki, "o dediğin türden bir sevginin bu dünyada karşılığı yok, ancak masallarda olur öyle sevgi deriz." Yine adam öyle bir güzellik tanımı yapar ki, "o dediğin güzellik sadece masallarda olur" deriz.
Fakat masal nedir? İlginçtir ki, masal sözcüğünün en basit anlamı gerçek olmayan/olamayacak hayali olayların anlatıldığı hikayelerdir. Haliyle ilginçtir ki, bir yandan masallardaki şeyleri GERÇEK bulmayız ama GERÇEK sevgi, GERÇEK iyilik ancak masallarda olur deriz. Bu bir mantıksal çelişkidir. Çünkü masallar hem gerçek şeylerin hem olduğu hem de olmadığı bir yazı olurdu. Bu mantıksal olarak imkansızdır.
Şu halde gerçekliği nerede arayacağız? Bu dünyada mı? Masallarda mı? Platon gerçekliği masallarda aramazdı. Fakat dünyada da aramadı. Herşeyin gelip geçici olduğu bu dünya da gerçeklikten nasıl bahsedilebilir ki? E peki bu dünya da gerçek iyilik, gerçek sevgi, gerçek doğruluk, gerçek adalet yoksa, bunların boş kavramlar olduğu sonucuna mı ulaşacağız? Gerçek iyilik yoktur demek, iyilik yoktur demekten pek de farklı değildir mesela?
Bu Platon'un hoşlanacağı bir cevap olamazdı. Bu dünyada gerçek iyilik, gerçek adalet, gerçek sevgi, gerçek doğruluk yok diye bunlar boş kavramlardır ve gerçekliği yoktur sonucuna ulaşmak istemedi. Adalet, sevgi, iyilik, doğruluk falan diye bir şey yoktur yiyin lan birbirinizi sonucuna varmak istemedi. Kısaca etik, estetik ve logic şüpheciliğe düşmek istemedi.
Çünkü şu veya bu şekilde biz bu kavramlardan bahsediyoruz. Onları arıyoruz. Yaşamımızı bu kavramlara göre şekillendirmeye çalışıyoruz. Kafamızda bu türden kavramların olmasının nedeni ise bunların olmadığı bu dünya olamaz. Kafamızda bu kavramların olmasının nedeni bunların sabit bir gerçekliğe sahip olduğu ve bizim de bir zamanlar orada olduğumuz başka bir dünya olmalı sonucuna vardı. Böylece, bu dünyada bu kavramların gerçekliği yok öncülünden, bu kavramların gerçekliği yok (örneğin adalet, iyilik, doğruluk, güzellik diye bir şey yok) sonucuna ulaşmak yerine, bu dünyayı sanal bir dünya olarak değerlendirip bu kavramların gerçekliğini bu başka bir dünyaya verdi. Basite indirgersek olay bu kadar. İdealar dünyası bu türden kavramların gerçekliği yoktur sonucuna ulaşmamak için onlara gerçeklik kazandırmak amacıyla ortaya koyulmuş hipotetik bir dünyadır.
Sen de biliyorsun ki gündelik yaşamda pek çok soyut kavram kullanırız. İyi, doğru, güzel, adil, iyilik, doğruluk, güzellik, adalet, dostluk, kardeşlik, sevgi...
Sonra bunların ne olduğunu tartışmaya başlarız. Gerçek iyilik nedir? Gerçek sevgi nedir? Fakat tartışmada adamın birisi öyle bir sevgi tanımı yapar ki, "o dediğin türden bir sevginin bu dünyada karşılığı yok, ancak masallarda olur öyle sevgi deriz." Yine adam öyle bir güzellik tanımı yapar ki, "o dediğin güzellik sadece masallarda olur" deriz.
Fakat masal nedir? İlginçtir ki, masal sözcüğünün en basit anlamı gerçek olmayan/olamayacak hayali olayların anlatıldığı hikayelerdir. Haliyle ilginçtir ki, bir yandan masallardaki şeyleri GERÇEK bulmayız ama GERÇEK sevgi, GERÇEK iyilik ancak masallarda olur deriz. Bu bir mantıksal çelişkidir. Çünkü masallar hem gerçek şeylerin hem olduğu hem de olmadığı bir yazı olurdu. Bu mantıksal olarak imkansızdır.
Şu halde gerçekliği nerede arayacağız? Bu dünyada mı? Masallarda mı? Platon gerçekliği masallarda aramazdı. Fakat dünyada da aramadı. Herşeyin gelip geçici olduğu bu dünya da gerçeklikten nasıl bahsedilebilir ki? E peki bu dünya da gerçek iyilik, gerçek sevgi, gerçek doğruluk, gerçek adalet yoksa, bunların boş kavramlar olduğu sonucuna mı ulaşacağız? Gerçek iyilik yoktur demek, iyilik yoktur demekten pek de farklı değildir mesela?
Bu Platon'un hoşlanacağı bir cevap olamazdı. Bu dünyada gerçek iyilik, gerçek adalet, gerçek sevgi, gerçek doğruluk yok diye bunlar boş kavramlardır ve gerçekliği yoktur sonucuna ulaşmak istemedi. Adalet, sevgi, iyilik, doğruluk falan diye bir şey yoktur yiyin lan birbirinizi sonucuna varmak istemedi. Kısaca etik, estetik ve logic şüpheciliğe düşmek istemedi.
Çünkü şu veya bu şekilde biz bu kavramlardan bahsediyoruz. Onları arıyoruz. Yaşamımızı bu kavramlara göre şekillendirmeye çalışıyoruz. Kafamızda bu türden kavramların olmasının nedeni ise bunların olmadığı bu dünya olamaz. Kafamızda bu kavramların olmasının nedeni bunların sabit bir gerçekliğe sahip olduğu ve bizim de bir zamanlar orada olduğumuz başka bir dünya olmalı sonucuna vardı. Böylece, bu dünyada bu kavramların gerçekliği yok öncülünden, bu kavramların gerçekliği yok (örneğin adalet, iyilik, doğruluk, güzellik diye bir şey yok) sonucuna ulaşmak yerine, bu dünyayı sanal bir dünya olarak değerlendirip bu kavramların gerçekliğini bu başka bir dünyaya verdi. Basite indirgersek olay bu kadar. İdealar dünyası bu türden kavramların gerçekliği yoktur sonucuna ulaşmamak için onlara gerçeklik kazandırmak amacıyla ortaya koyulmuş hipotetik bir dünyadır.
sağolun hocam her ne kadar temel aynı olsada yanlış öğrendiğim şeyler varmış
çok ilginç adamlar bu filozoflar çoook kurcaladıkça meraklanıyorsun
sizce gerçekten böyle bir düşünce var olabilir mi? daha doğrusu size mantıklı geliyor mu?
ben her felsefi sorunun ve cevabın eninde sonunda bir yerde koptuğunu düşünüyorum
ideaları bir matbaadaki kalıplara benzetebiliriz matbaa makinesine de inancı yükleyebiliriz (tanrı) peki kağıtlara ne olacak? biz kağıtlarız ama öyleyse hepimiz kullan at ruhlara sahibiz yani geri dönüşümümüz yok oysa ki ruhun sürekliliği de tartışılmakta yani birbirlerinin içine düşmekteler
mutlaka yanlış bir düşünce ya da bilgiye sahibimdir fikirleriniz ve beni bu konu hakkında gerçekten bilgilendirecek sözlerinizi bekliyorum...
Hatam varsa düzeltiniz lütfen