Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 4 misafir
118
Cevap
2787
Tıklama
0
Öne Çıkarma
Cevap: Kader Sırrı (8. sayfa)
K
2 ay
Er
Konu Sahibi

Rabbinin nimetlerini anlat da anlat. (Duha Suresi)

Bismillahirrahmanirrahim.
Selamün Aleyküm kardeşlerim,
Yolculuğun ilk günlerinden bu yana bir sürü ayette gezdirdi Rabbim, şimdi ise bir başka ayeti yaşamaktayım.
Bu kez Rabbimin nimetlerini anlatıp, anlatmak için geldim.
Gerçekten zorlu sayılabilecek bir süreçten geçmiştim ama yemin ederim ki Rabbim hem öncesinde, hem o an'da, hem de sonrasında kulunun daima yanındaydı ve yardımcısıydı. Artık Müslümanların, ALLAH beni yardımsız bıraktı sözlerine ne kadar inanırım bilmiyorum, bu nankörlük olurdu gibi geliyor. Nefsen şahidim, nefsen şahidim ki yaşadığım her olayda Rabbim sınavları kolaylaştırıyordu ve yardımını asla esirgemiyordu. Hem yâr oluyordu, hem de yardımcı. Sadece bunu görecek iman lazımdı ki, karanlıklar içerisinde kalmayasın. Muhtemelen imanın derecesine göre o yakınlığı hissediyordun. Benim yerime kamil bir insan olsa belki bu süreçte çok daha fazla yardımı, yakınlığı idrak edecekti.

Şöyle bir okudum geçmişi, 'vay be' benim bile unuttuğum duaların karşılığını almışım. 28 Eylül 2023'de yazılmış:

“Ey rabbim! Bana lutfedeceğin her türlü hayra muhtacım!” diye niyazda bulundu. (Kasas Suresi)


"Ey Rabbim bana lütfedeceğin her türlü hayra muhtacım."
Bilinir ki bu duadan sonra Hz. Musa Aleyhisselamın hem kalacak yeri, hem işi, hem bir ailesi oldu."

Evet, bu duayı yapmışım belki o an çok inanmamıştım bile duamın kabul edileceğine, nakıs yaptım. Ama ALLAH öyle bir Kerim ki, kabul etmiş Elhamdülillah.

Bu duadan 2 ay kadar sonra hem kalacak yerim, hem işim, hem bir ailem oldu Elhamdülillah.

ve yine 28 Eylülde yazılmış.

"Allah'ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!" derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir. (Nisa Suresi/97.Ayet)

Evet o yerde de, o şehirde de artık tüketmiştik birbirimizi. Ben nasıl gideceğimi, ne yapacağımı bile bilmezken, Rabbim bir bilet (sebep) gönderdi ve beni başka bir şehre aldı. Hem de bunu pek istemiyorken. Ama bu yere geldiğimde cenneti yaşadım sanki Elhamdülillah. (okuyan olursa maşaAllah ile okusun nazardan çekinen bir insanım ama sırf Allahın nimetini anlatmak istediğim için yazıyorum, çünkü insanlar zorluk anlarından hep bahseder ama nimetlerini anlatmakta gerçekten nankördür)

Her zorluktan sonra bir kolaylık gelmişti işte. Rabbimin dediği Hak' idi. Daima ve ebeden.

18 Ekim 2023'de yazılmış:

Zünnûn'u da (balık sâhibi Yûnus'u da an)! Hani (kavmine) kızan biri olarak,(bizden izinsiz) gitmişti de kendisini (bu yüzden) aslâ sıkıştırmayacağımızı sanmıştı; derken(balığın karnında) karanlıklar içinde (kalıp): “Senden başka ilâh yoktur; seni tenzîh ederim! Gerçekten ben (nefsine) zulmedenlerden oldum!” diye nidâ etmişti.

Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız.
(Enbiya Suresi 87-88.Ayet)

Bu ayet ara sıra hâlâ kulaklarımda çınlamakta ama hep farklı bir kısma odaklanmışım. Asıl "Hani (kavmine) kızan biri olarak,(bizden izinsiz) gitmişti de kendisini (bu yüzden) aslâ sıkıştırmayacağımızı sanmıştı; kısmı imiş...:) Ben idrak bile edememişim. Muhtemelen başıma gelen her kötü iş kendimden dolayı gelmiş. Ben de Rabb'imden izinsiz gitmiştim. Belki başıma gelen her şey bu sebeple idi.

ama bu duayı yapmıştım işte. Başıma gelelerin sebebini anlamamıştım ama yine de kurtulmak için bu dua ile seslenmiştim Rabbime. Kerim olan ALLAH (c.c.) da benim bilinçsiz yaptığım bu duaya yine icabet etmiş ve

"Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız."

demişti...Ve en güzel ile kurtardı da Elhamdülillah.

29 Kasım 2023'de yazılmış:

"Oradan oraya koşuşturup durursun. Ey Rabbim, zemzemini bekliyorum Hz Hacer validemiz gibi. Eyüp Aleyhisselama dediğin gibi;
"(Biz ona): 'Ayağını yere vur! İşte sana yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su' dedik." (Sâd Suresi/42.ayet)
(Rahatsızlanan Eyyub (a.s.), bu su ile yıkanmış, mucize olarak iç ve dış hastalıklarının hepsinden bu sayede kurtulmuştu.) demeni bekliyorum...Bir Gün, Bir Güneş bekliyorum, yaralarımı tedavi edecek Rahmetini bekliyorum. "

Bir Gün, bir Güneş bekliyorum. Yaralarımı tedavi edecek rahmetini bekliyorum demişim ve Eyüp Aleyhisselamın duası ile yalvarmışım bu kez. Neden hasta olduğumu bile bilmeden, ama şimdi görüyorum ki kendimi hasta eden, kalbime yaralar açan yine benmişim.
Rabbim Bir Gün, Bir de Güneş nasip etti, yaralarımı tedavi edecek Rahmetini de bir sebep aracılığı ile gönderdi. Eyüp Aleyhisselama gönderilen su gibi ben de gönderilen o sebep vesilesi ile hastalığımdan şifa bulmaya başladım ve daha nice gün güzellikler nasip oldu. Ruhuma da bir Güneş açtı Elhamdülillah


Dualar...
"(Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin!"
(Furkan Suresi 77. ayet.)

Varsa eğer bir derdiniz, neden olduğunu bile bilmiyorsanız, hatta kalbiniz yeterince dualara itimat dahi etmiyorsa; ben yaşadım ve gördüm ki, duaların hiçbiri karşılıksız kalmamış Elhamdülilah. Ama bugün, ama yarın AMA en güzel zamanda, en hayırlı, en olması gereken zamanda...
Kur'an ayetleri ile seslenin Rabbinize. ALLAH sizi yalnız bırakmayacak !

Selametle.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kader Sırrı -- 3 Nisan 2024; 10:14:9 >

K
geçen ay
Er
Konu Sahibi

'Pencelerelerden bak ama içlerine girme."

Bismillahirrahmanirrahim.
Rüzgardan seslenen Rabbime şükürler olsun.
Duymak, görmek için ümmi bir kalp yeterli.
Ben ne zaman yitirmiştim ?
Bi hayli zaman oldu, insanın kendisinden gitmesini güzel sanmıştım. Belki de O'na varmak için bir kul, hatta benlik verdiği bir ben gerekiyordur. Bilemiyorum...
Hak batıl ile o kadar iç içe giriyordu ki, doğru yanlış ayırt edilmeyen birkaç senelik imtihan. Hâlâ da pek bilemiyorum, ama artık yalnızca kalıplardan temizlenmek istiyorum. Puzzle gibi. Yalnızca Sahibin (c.c.) kulu gibi, kölesi gibi. Kim 'Ol' derse O olmak gibi.
Belki cesaret edebilirsem bir gün 'ben' derim, ben varım, ben varım, ben varım. Ben'i var etti, ben varım. Ben O'nun kuluyum. varım ve O'na koşacağım...

Merhameti görmüyor değilim, böylesi derin imtihanların içinde bile idrak ettiğim tertemiz bir anne şefkatini kim görmezden gelebilir ? Öylesi bir zamanda benden beni almıştı ki, ne üzüleceğim bir şey kalmıştı, ne bir anım, ne bana ait bir şey. Şimdi ise belki 'beni bana iade ediyor', ama artık 'pencelerelerden bak ama içlerine girme" dercesine, tüm anılar geride kalmış, üzüleceğim bir şey kalmamış Elhamdülillah. Uzaklardan bakıyorum. O dönem için önemseyip, üzüleceğim şeyler de; uzun bir yolcuğun bir durağı olarak, güzel anıları olarak kalmış şükürler olsun :) O anılarda ne ben, ne bir insan, ne bir bir topluluk önemli; Rabbimin rüzgardan bile seslenen, aklın hayrette kalacak güzellikte tecellilerini görüyorum. Bana ait bir şey yok, yalnızca hediye edilmiş bir seyr hâli. O'nu (c.c.) izlemek aslolan...Elhamdülillah...

Selametle.



K
geçen ay
Er
Konu Sahibi

"Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman tekzib ettiler de şimdi karma karışık bir ızdırap içindeler."
(Kaf Suresi 5.ayet)
....
"Bütün bunlar, içtenlikle Allah'a yönelen her kulun gönül gözünü açmak ve ona öğüt ve ibret vermek içindir."
(Kaf Suresi 8. Ayet)





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kader Sırrı -- 29 Nisan 2024; 19:52:37 >

K
3 hafta
Er
Konu Sahibi

Bismillahirrahmanirrahim.
Eskiden yarıştığım bir dost vardı. İmam Gazali
Şimdi aramıza dağlar kadar mesafe girdi, beni öyle geride bıraktı ki, Onu nasıl geçeceğim bilmiyorum.
Ama işte kalktım, koşturacağım. Bir insandan, şeyhten medet umdukça bu iş olmayacak. Kalıba girmeden, yalnızca Allah'ın kulu olarak geçme şansım var.
Yarış tekrar başlasın Can Gazali :)

Önce Gazali Hz.lerinin hayatını okumakla başlıyoruz ki yarışacağımız insan hakkında bilgimiz olsun :) Ne yapıp edip 2-3 sene içinde her alandaki ilmi yakınlığa ulaşmam gerek. Nasipse otobiyografiyi okuduktan sonra bir plan program yaparız.

Selametle.


< Resime gitmek için tıklayın >


< Resime gitmek için tıklayın >





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kader Sırrı -- 10 Mayıs 2024; 7:22:28 >

S
3 hafta
Er

Ben dinlere inanmıyorum





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi srp1953 -- 14 Mayıs 2024; 18:55:6 >

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
S
2 hafta
Er

Kader sırrı olan şey ne?



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @Kader Sırrı
K
2 hafta
Er
Konu Sahibi

Kader sırrı seni de beni de çepeçevre kuşatmış olan bir sır kardeşim. Mahiyetine ne sen erebilirsin ne de ben...Ermek de pek akıl kârı olmayabilir. İnan bana erdim diyenden de korkup kaçmalısın.
Git aynaya bak ve kader sırrı ne diye sor kendine. İnsan oluşuna bak ve kader sırrı ne diye sor kendine. Bugün burada olup yarın karanlıklar içerisinde tabutta olduğunu düşün ve neydi şu kader sırrı diye sor kendine.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kader Sırrı -- 18 Mayıs 2024; 22:36:21 >

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >


Bu mesajda bahsedilenler: @srp1953
K
2 hafta
Er
Konu Sahibi

Ben sana yardım edemem ama yardım edecek Bir'ini biliyorum. İnan bana senin sorununu başka kimse çözemez.
Sadece dön ve de ki, "Eğer varsan...Eğer varsan kalbimdeki perdeleri kaldır, inanmam için, varlığını bilmem için bana yardım et."
Bu sözleri sürekli tekrarla. Sana O (c.c.) merhametlilerin merhametlisinden başka kimse ama kimse, asla yardım edemez, edemeyecek bunu unutma. Bu çağrının cevapsız kaldığına hiç şahit olmadım.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kader Sırrı -- 18 Mayıs 2024; 22:42:59 >

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >


Bu mesajda bahsedilenler: @srp1953
K
2 hafta
Er
Konu Sahibi

Gazali,
Hakikatı arıyordu.
Durak durak gezindi. Uzun yolculuklar yaptı.
Hakikat neydi ? Başladı araştırmaya.

Hakikat neydi ? Başladım araştırmaya. Sahiden 'ben' denilen şu kişi önemli miydi, önem beklemeli miydi ? Kitaplardan duydum ki bu yolculukta edeben en güzeli, misafir gibi olmayan imiş. Yani neden burada pek önemsenmiyorum, hâl hatır sorulmuyor, misafir gibi ağırlanmıyorum; işte bak buradayım, benimle de ilgilen demeyen kıymetli imiş. Doğru mu ? Bilmem.

Oysa ALLAH Teala, Dost olarak ALLAH yeter buyurmadı mı ? Ne yani, dostumun beni görmezden gelmesine darılmamalı mıyım, Belki Rabbimiz darılmamı bekler, benimle ilgilen diye yüzümü O'na çevirmemi bekler ? Aramızda özel bir bağ olmamalı mı ? Yoksa yine 'şu' aksi yazılan kitapların etkisi altında, yanlışta mıyım !

Hakikati bilemedim. Sorduklarımdan da cevaplarını alamadım. Aldığım cevaplardan da tatmin olamadım. Belki yanılıyorlar.
İmam Gazali de nihayet dayanamamış bunca karmaşaya, hastalanmış, yemeden içmeden kesilmiş. Çıkamamış işin içerisinden. "beyni çatlayacak gibi olmuş" diyordu bir hocaefendi. Beyni çatlayacak gibi olmuş, bırakmış her şeyi, şanını şöhretini, evini yurdunu ailesini, çıkmış bir başka yolculuğa. Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş, nihayet 13 yıla yakın inziva hayatı yaşamış. Bu dönem de ihya gibi bir sürü kitap kaleme almış. Onun gitmesi öyle cahilce dağlara çıkmak gibi değil diyordu, evet öyle cahilce dağlara çıkmamış. Bu inziva döneminin ilk 2 yılında bir Camide kalıyormuş. El Hak, 5 vakit namazlarını da cemaatle kılıyordur. İşte bir Müslümanın inziva hayatı.

Burada yollarımız yine kesişiyor can Gazalî ile. İşte o karmaşa, çıkamamak işin içerisinden, gitmeyi temenni etmek. Evet, gitmeyi temenni etmek...Artık Türkiye bile değil, uzun süredir başka ülkelere gitme isteğim var, şartların müsait olmasını bekliyorum ama seziyorum ki Rabbim buna hazırlıyor şu an. Allahualem....

Gazali en sonunda görüyor ki, sufilerin yolu en güzel ve doğru yoldur. Ben de içten içe biliyorum ki güzel yollardan birisidir -AMA EN TEHLİKELİ- yollardan, belki %90'ının saptığı yollardan birisidir. Şirkin yol kestiği yollardan. Evet nefs mücadelesi ile ALLAH'a yakın olunabileceğini, sufilerin nefs noktasında daha doğru hareket edebileceğini seziyorum, ama hak ile batıl karmakarışık ve kamil bir mürşid bulmak, dünyadaki en zor işlerden birisi. Hatta artık bir mürşid istemiyorum (bugün için, yarın ise neler gösterir ?)

Bu yüzden sufilerin metodlarını şeyh olmadan denemeye karar veriyorum az çok, ama az çok ... Çünkü "İşte o karmaşa, çıkamamak işin içerisinden..."

Yeni yolcuğumuz İhya-u Ulumi'd-Din ile devam edecek inşaAllah. Bakalım neler olacak. Neler yaşacağız bu yolculukta.
Selametle...





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kader Sırrı -- 19 Mayıs 2024; 18:17:9 >

K
2 hafta
Er
Konu Sahibi

Alim olmak...
Evvelden gelen, yeni gündememiz. O arayış hâli.
Can Gazali ! Nasıl geçeceğim seni, imkanlar çok...imkanlar kısıtlı...

Şu ara ne yapsam da ciddi bir ilmi eğitim alsam diye düşünüyorum.
Alet ilimleri -belki- gerekli ama sahiden gerek mi ALLAH'ı bilmek için ? Hadis Usulü mesela, Tefsir Usulü... Hiçbiri ayetler gibi yolculuk yaptırmıyor ki ?
Kur'an ayetleri yaşıyor, nasıl bilmem, sen de yolculuk ediyorsun.
Ama şu ders türü şeyler, bunlar hakikate götürüyor mu sahiden ? Hepsi bir bütün mü, alim olmak için gerekli olan OKU'mak nasıl bir okuyuş ? Ümmi bir Peygamber de örnek gösterilirken...
Ateşin sesi, dalgaların sesi; binbir alet kitabından daha çok anlatıyor ALLAH'ı sanki.
ALLAH'ın kelimeleri hariç hiçbir şey hakikaten güzel değil. Sanırım rotayı değiştirmeli.



K
6 gün
Er
Konu Sahibi

senelerdir arayıp durduğum, buldum sandığımda da bulamadığım mürşid-i kamil...hemen herkese tarikata karşı olduğumu söylüyorum, kendimi de karşı olmaya zorluyorum, ama kendim yaşadım ki hakikat kısmı da vardı. Zahir ehlinin dedikleri de doyurmuyor ruhu. Öylesine mi geldik yani ? değil, işte değil. bekliyorum öylece.

Noldu Bu Gönlüm

N’oldu bu gönlüm n’oldu bu gönlüm
Derd-ü gam ile doldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm

Yan ey gönül yan, yan ey gönül yan
Yanmada oldu derdine derman
Pervane gibi pervane gibi
Şem’ine aşkın yandı bu gönlüm

Gerçi ki yandı gerçeğe yandı
Rengine aşkın cümle boyandı
Kendinde buldu kendinde buldu
Matlabını hoş buldu bu gönlüm

Sevad-ı a’zam sevad-ı a›zam
Belki oluptur arş-ı muazzam,
Meskeni canan meskeni canan
Olsa acep mi şimdi bu gönlüm

El fakru fahri el fakru fahri
Demedi mi ol âlemler fahri
Fahrini zikret fahrini zikret
Mahv-u fenada buldu bu gönlüm

Bayram’ım imdi, Bayram’ım imdi
Bayram edersin yar ile şimdi
Hamd-ü senalar hamd-ü senalar
Yar ile bayram kıldı bu gönlüm

HACI BAYRAM VELÎ
1352 – 1429 Ankara



K
3 gün
Er
Konu Sahibi

Bu aralar mutlu bir yolculuğun içerisindeyim Elhamdülillah. Azıcık da olsa doğu ile batı ayrılıyor artık gözümde. İmam Gazali ! Nasıl bir ufuksun...

Nasıl ayrılıyor doğu ile batı ?
Evet, zahir ehli denilen kesimin söyledikleri insanın ruhunu doyurmuyor. Sadece hayvan gibi bir tür olarak mı dünyaya geldik ? Öylesine, anlamsız mı ? Yalnızca cennet ya da cehennem için ?
Oysa tasavvuf ehli İlahı Aşktan, vuslattan bahsediyor. Onların insana dair varoluş düşüncesinin daha da ileri seviyede olduğunu düşünüyorum. "Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi murad ettim, alemi halk ettim." Aslında bu hadisi şerifin etrafında şekilleniyor tasavvuf yolculuğu. Kendinden, nefsinden geçip İlahi Aşka varmak. O'nunla (c.c.) olmak.

Hem sonra, ALLAH ona rahmet eylesin, büyük, büyük, büyük dedemiz Abdulkadir Geylani'nin sohbetinden bir kısma denk geldim ki, tasavvuf yolunun nasıl bozulduğunu anlatıyordu. O dönem bile mürşidi kamil bulmanın zorluğundan bahsetmiş. Ben bu Kadiri tarikatından bir sözde Şeyh e (!) denk geldim ki, Geylani Hz'lerinin tarikatından olan herkesin direkt şefaat ile cennete gideceğinden bahsediyordu. Hem sonra ehli sünnet olduğunu iddia edip şianın sapkın görüşlerini de sanki ehli sünnet görüşü içerisinde varmış gibi empoze ediyordu. Oysa Abdulkadir Geylani Hz. bunları sapkın bidat ehli olarak görüyor. Güya Onun yolunu takip edenler sapkın görüşlerini Ona isnat ederek iftira ediyorlar. Bu sayfaları paylaşıyorum çünkü çok önemli. Bu sapkın insanlar yüzünden büyük velilere de kötü zan beslemeye başlıyoruz, oysa bu temiz insanların bu bidat düşünceler ile alakası yok.


< Resime gitmek için tıklayın >

< Resime gitmek için tıklayın >


< Resime gitmek için tıklayın >


İmam Gazali Hazretleri ise manası değiştirilen ilimlerden bahsediyor ve bunlardan birisinin fıkıh olduğunu söylüyor:

"Asıl manası değiştirilen birinci lafız "fıkıh"tır. Onlar fıkhı, genel manasının dışında bir manaya nakletmediler ve üzerinde bir değişiklik yapmadılar fakat onu sadece fıkhın fer'î meselelerindeki garip konuları bilmeye, illetlerinin inceliklerini öğrenmeye, bu konuda uzun açıklamalar yapmaya, onlarla ilgili metin ve yazıları ezberlemeye tahsis ettiler. Buna göre kim fıkhın bu tür meselelerine iyice dalar ve onlarla daha çok meşgul olursa, onun için "daha fakihtir" dediler. Halbuki ilk asırda (sahabe devrinde) "fıkıh" denilince, ahiret yolunu bilmek, nefsin gizli âfetlerini ve amelleri bozan şeyleri tanımak, dünyanın basitliğini anlamak, bütün kuvvetiyle ahiret nimetlerine yönelmek ve kalbi Allah korkusunun sarması olarak anlaşılırdı. Allah Teâlâ'nın şu âyeti bunu göstermektedir:

"Onların her fırkasından bir grup dinde derin bilgi sahibi olmak ve kavimleri döndüğünde onları uyarmak için geride kalmalı değil miydi? Umulur ki sakınırlar" (Tevbe 9/122).

Kendisiyle uyarma ve korkutmanın gerçekleştiği fıkıh, bizim açıkladığımız manadaki fıkıhtır, yoksa fıkıhtaki boşama, köle âzat etme, liân, selem ve icâre gibi bahislerin teferruatını bilmek değildir. Hem bunlarla insanları uyarı ve korkutma gerçekleşmez. Hatta sırf bunlarla uğraşmak kalbi katılaştırır ve kalpten ilâhî korkuyu çekip alır; günümüzde sadece bu meselelerle uğraşanlarda gördüğümüz gibi...

Allah Teâlâ diğer âyette şöyle buyurmuştur:

"Onların kalpleri vardır, fakat onlarla gerçeği anlamazlar” (A'râf 7/179).

Âyette, onların fetvaları anlamadıkları değil, imanı gerektiren gerçekleri anlamadıkları kastedilmiştir. Gerçek şu ki lugatta "fıkıh" ile "fehim" (güzel anlayış) aynı manadadır. Araplar arasında eski ve yeni dönemde ikisi aynı manada kullanılmaktadır.
...
Oysa şimdi sanki âlim olmak, fıkhın 'ezberleri' konusunda iyi bilgiye sahip olmakmış gibi, fıkhı sadece orucu ne bozar, ne bozmaz gibi konulara indirgediler. Oysa eskiden fıkıh ilmi, bugünün tasavvuf ilmini de içeriyormuş. Güzel ahlaka ulaşma yolcuğunu da konu ediniyormuş. Yani alet ilimleri üzerine yoğunlaşmak, pür dikkat ezber yapmak gerekmiyor. Şu kadar din felsefesi dersine, bu kadar hadis usulü ezberine gerek yok. Elbette gerekli olan kadarını bilip devam etmeli, çünkü gerçek yolculuk bu ezberlerde gözükmüyor. Gerçek yolculuk çok daha derin, ve bence çok daha güzel, çünkü ALLAH'a kavuşmak var.

Ve maalesef, tasavvuf kısmında gerçek bir yolculuk yapılsa da hem günümüz şeyhlerinin, hem de onlara biat edenlerin birçoğunun yoldan saptığını ve şirke düştüğünü düşünüyorum. İşte bu yüzden aslında yerilen zahir ehli de gerekli hatta çok kıymetli ki o terazi dengelensin.

Selametle.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kader Sırrı -- 31 Mayıs 2024; 14:56:19 >

K
47 dk.
Er
Konu Sahibi

Alet ilmi diyerek hata etmişiz:

Ihyau Ulumi'd Din:

"Ahiret ilimlerini fazlaca övmemizden, diğer dinî ilimleri basite aldığımız anlaşılmasın. Bütün bu ilimlere sahip olanlar, sınır boylarında nöbet tutup düşmanı gözetleyen ve Allah yolunda cihad eden gaziler gibidir. Onların bir kısmı düşmanla bizzat savaşır; bir kısmı onlara destek verir, bir kısmı onlara su taşır, bir kısmı hayvanlarını koruyup onlarla ilgilenir. Gayeleri ganimet elde etmek değil, Allah Teâlâ'nın adını ve dinini yüceltmek olunca, hiçbiri sevaptan mahrum olmaz (Her biri ihlâsı ve gayreti derecesinde sevap alır). Âlimler de böyledir. Allah Teâlâ âlimler hakkında şöyle buyurmuştur:

"Allah içinizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltir" (Mücâdile 58/11)."



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

DH Mobil uygulaması ile devam edin. Mobil tarayıcınız ile mümkün olanların yanı sıra, birçok yeni ve faydalı özelliğe erişin. Gizle ve güncelleme çıkana kadar tekrar gösterme.