Arkadaşlar Ülkemiz için yardım edin.Tüm dünyaya bunu duyuralım.Ki onlarda pkk - kadek%kongra-gel in vede ermeni lerin yüzlerini görsünler.Elimizde binlerce mail adresi var ve bu mail adreslerine biz elimizdeki bilgisaleri yollamaya çalışıyoruz.Mesela benim yeni elime geçen DSS&Özel Büro nun basın açıklaması:
DSS & ÖZEL BÜRO GRUBUNDAN BASIN DUYURUSUDUR ! Bildiğiniz gibi yada şu anda öğrendiğiniz üzere bir süredir üzerinde çalıştığımız bir proje var. Bu projeyi açıklamadan önce projenin çıkış nedenleri hakkında birkaç bilgilendirme yapmak isteriz.
Öncelikle, PKK’nın ilk katliamını yaptığı 1980’li yıllardan beri süregelen terör dalgasında bize her daim dostluk ve işbirliği mesajları veren sözde dostlarımız sayesinde gelinen bugünlerde, halihazırda yine aynı bölgede günaşırı şehit vermenin kederini ve üzüntüsünü yaşayan bazı milliyetçi ve milli meselelere duyarlı gençlerden teşekkül etmiş ve değişik meslek dallarına ayrılmış bireyler olduğumuzun bilinmesini isteriz.
DSS & ÖZEL BÜRO grubu olarak bizler değişik kaynaklarda yaptığımız araştırmalarda, PKK konusunu ve Ermeni Soykırımı meselesini inceleme olanağı bulduk. Araştırmalarımızda yabancı basın organlarında yazılanlarla bizim eriştiğimiz tarihi gerçeklerin nasıl farklı olduğunu ve bu konunun yabancı basın nezdinde nasıl farklı lanse edildiğini de üzülerek müşahade ettik.
İşte bu noktada, bu konuların yani PKK sorununun ve ermeni meselesinin bazı dost bildiğimiz ve adına stratejik işbirliği dediğimiz sözde müttefiklerimiz tarafından siyasi malzeme olarak kullanılmakta olduğunu da önceden olduğu gibi halen yakınen takip etmekteyiz.
Bizler Atatürkçü Kemalist bireyler olarak bu konunun bir bilgilendirme eksikliği yada enformasyon yanlışlığından kaynaklanmadığını bu konuların bu sözde müttefiklerimizin bilakis ve planlı olarak değişik zamanlarda siyasi manevralar için kullanmakta olduğunu da yine bizler gibi sizlerde bilmektesiniz.
Ülkemiz üzerine oynanan oyunları yine değerli basın organlarımızın değerli kalemleri ve araştırmacıları defaten ve sürekli olarak delilleri ile birlikte yazmaları ve yine ülkemizin resmi güvenlik kurumlarının düzenli olarak bu ülkeler nezdinde yaptıkları temaslara rağmen değişen bir şeylerin olmayışı ve halen güneydoğumuzda ve yurdun muhtelif yerlerinde “adımalum” devletlerin envanterideki silahlarla yapılan eylemlerin devam edişide bu planın bir parçası değildir de nedir?
Bizler milliyetçi ve Kemalist gönüllüler olarak hatanın bir enformasyon yada müttefiklerin koordinasyon eksikliğinden kaynaklanmadığını çok iyi bilmekteyiz.
Kendi kısıtlı kaynaklarımızla yanlış bilinen doğruları, dünya kamuoyu nezdinde tekrar gündeme getirmek ve doğru tezleri ve haklılıklarımızı bir kez daha gözler önüne sermek adına bu projeyi başlatma gereği duyduk.
Artık ikiyüzlü politikalar görmek ve kendi çıkarı ve menfaati hasıl olunca Birleşmiş Milletler kararı bile çıkaran ama sorun başka müttefik bir ülkenin güvenliği olunca görmezden gelen bir tutumu maalesef artık görmezden gelemiyoruz.
Hergün şehit verilen ve bu uğurda 30.000 bin insanımızı kaybetmiş bir ülkenin evlatları olarak hazırladığımız değişik dillerdeki bilgilendirme metinlerini elimizde bulunan milyonlarca yerli ve yabancı e-posta adreslerine ulaştırmak üzere bir bilgilendirme kampanyası başlatmış bulunuyoruz.
Bu kampanya amacıyla Dağıtım Komiteleri oluşturuyoruz ve insanlarımıza bu komitelere katılarak hazırlanan bu bilgilendirme metinlerini bizlerin sağlayacağı e-posta adreslerine boş vakitlerinde kullandıkları e-posta programı ile göndermeleri için organize ediyoruz.
Hazırladığımız davet metinlerini düzenli aralıklarla elimizdeki bazı e-posta adreslerine göndererek destek talebinde bulunmaktayız. Böylece hem bir sinerji ortamı yaratarak bir çok kişinin doğruları öğrenmesine önayak olmuş olacak hemde boş vaktimizi hayırlı bir amaç uğruna değerlendirmiş olacağız.
Aynı nedenle siz basınımızın değerli mensuplarına da projemizden bahsetmek ve sizlerin görüşünü ve desteğini almayı düşündük.
Çıktığımız bu yolda projemize gereken ilgiyi göstereceğinize yürekten inanıyor, ülkemiz için çorbada tuz misali bir şeyler yapmanın heyecanını yaşayan bizlere, projemiz için değerli görüşlerinizi bildirmenizi istirham ediyoruz.
Bu konuda detaylı görüşmek isteyenler bizi ************* no’lu telefonumuzdan arayabilir yada ********** * adresine e-posta atabilirler.
NO GENOCIDE ! TARGET : GREAT ARMENIAN ! Asya ve Avrupa kıtaları arasında köprü konumunda olan Türkiye, Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan boğazları, Ortaasya, Kafkasya ve Ortadoğu’daki doğal enerji kaynaklarının kesiştiği noktadaki jeopolitik konumuyla bütün dünyanın dikkatini çekmektedir. Geçmişte Osmanlı devleti, bugün de Türkiye, bu jeopolitik ve jeostratejik konumundan dolayı çeşitli entrikaların çevrildiği bir alan olmuştur. Osmanlı devletini parçalayarak tarih sahnesinden silmek isteyen sömürgeci devletler, bu entrikalarında yüzlerce yıldır Türklerle dostça yaşayan Ermenileri kullanmışlardır. Tarihte olduğu gibi günümüzde de, Ermeni toplumu üzerinden siyasi ve ekonomik çıkar sağlamaya çalışan ülkeler bulunmaktadır. Bazı ülkelerde Türkleri ve Türkiye’yi sözde soykırımla suçlayan anıtlar dikilmekte, bazı ülkelerde de soykırım iddiasını tanımaya yönelik kararlar parlamento gündemlerine getirilmekte, hatta kimi ülke parlamentolarında kabul edilmektedir. Gerçekte tarihçilere bırakılması gereken bu konular, siyasetçilerin elinde çıkar aracı haline dönüştürülmektedir. Tarih boyunca Romalılar, Persler ve Bizanslılar tarafından Anadolu’nun bir yerinden diğerine sürülen, savaşlara itilen ve çoğu kez üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gören Ermeniler, Türklerin Anadolu’ya girişlerinden sonra Türklüğün adil, insani, hoşgörülü, birleştirici anlayış ve inancından yararlanmışlardır. Bu ilişkilerin gelişme ve doruğa ulaşma çağı olan 19. Yüzyıl sonlarına kadar süren devir, “Ermenilerin altın çağı” olmuştur. Osmanlı devletinin çalışan, liyakatli, dürüst ve becerili her vatandaşına sağladığı imkanlardan gayr-i müslimler içinde en çok faydalananlar Ermeniler olmuştur. Askerlikten, kısmen de vergiden muaf tutulurken, ticarette, zanaatta, çiftçilikte ve idari işlerde yükselme fırsatını elde etmişler ve devlete bağlı, milletle kaynaşmış ve anlaşmış olduklarından dolayı "millet-i sadıka” olarak kabul edilmişlerdir. Bu çerçevede Türkçe konuşan, ayinlerini bile Türkçe yapan bu topluluktan devlet kademelerinde önemli görevlere yükselenler, hatta Bayındırlık, Bahriye, Hariciye, Maliye, Hazine, Posta-Telgraf, Darphane Bakanlıkları, Müsteşarlıkları yapanlar olmuştur. Hatta Osmanlı devletinin meseleleri üzerinde Türkçe ve yabancı dillerde eserler de yazmışlardır. Ancak Osmanlı devletinin zayıflamaya başladığı dönemlerde, hemen her konuda Avrupa’nın müdahalesi baş gösterince, Türk-Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma başlamıştır. Batılıların özellikle misyoner din adamı kisvesinde, Osmanlı devleti içine soktuğu provokatörlerin faaliyetleriyle Ermeniler; dini, kültürel, ticari, sosyal ve siyasi açılardan Türk toplumundan uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Böylece, çoğu defa Türklerin zararlı çıktığı trajik olaylar başlamış, Doğu Anadolu’da başlatılan ve İstanbul’a kadar yayılan isyan hareketlerinde binlerce Türk ve Ermeni hayatlarını kaybetmiştir. Birinci Dünya Savaşı sırasında ise; Osmanlı askeri olarak düşmanlara karşı savaşan veya geri hizmetlerde çalışan Ermenilere karşılık, Ermenilerin önemli bir kısmı düşman kuvvetlerinin yanında Türklere karşı savaşmıştır. Cephe gerisinde de komitacı Ermeniler kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapmaksızın katliamlara girişmişler, yüz binlerce Müslüman’ın hayatına kastederek Doğu Anadolu’yu bir harabe haline çevirmişlerdir. Devletin bunları yatıştırmak ve durdurmak için aldığı tedbirler istismar edilmiş ve dış devletlerin tahrik ve vaatleriyle Ermeniler, bin yıl refah içinde yaşadıkları ülkeyi parçalamaya çalışmışlardır. Anadolu dışında kurulan Hınçak, Taşnak, Ramgavar, Hınçak İhtilal Komitesi, Silahlılar Cemiyeti, Ermenistan’a Doğru Cemiyeti, Genç Ermenistan Cemiyeti, İttihat ve Halas Cemiyeti ve Karahaç Cemiyeti gibi örgütler, halkı silahlı ayaklanmaya sevk etmişlerdir. Osmanlı devleti, Birinci Dünya Savaşı içinde, Ermeni isyanının yoğun olduğu Doğu Anadolu’da, bir yandan cephede Rus ordularıyla ve Rusların yanında yer almış olan Ermeni kuvvetleriyle savaşmak zorunda kalmıştı. Diğer yandan da cephe gerisinde Türkleri katleden, Türk köy ve kasabalarını yakıp yıkan, ordunun ikmal tesislerine ve konvoylarına saldıran Ermeni çeteleri ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca hem cephede hem de cephe gerisinde savaşmak durumunda bırakılmasına rağmen, 9-10 ay, cephe gerisindeki önemli tehlikeyi “mahalli tedbirlerle” çözüme ulaştırmaya çalışmıştır. Bu arada, 24 Nisan 1915’te, cephe gerisinde faaliyette bulunan Ermeni komitecilerine yönelik bir operasyon yapmış ve vatana ihanet eden 2345 komiteciyi tutuklamıştır. Komitecilerin dışında özellikle Rus sınırına yakın bölgelerdeki Ermeni halkın da devlete isyan halinde olduğunu görünce, son çareye başvurmuş ve bölgedeki Ermenilerden sadece isyan hareketine karışanları savaş bölgesinden alıp, ülkenin emniyetli bölgelerine “sevk ve iskâna”, o dönemdeki ifadesiyle “tehcir”e tabi tutmuştur. Bu uygulama ile aynı zamanda her şeyden önce cephe gerisinde iç savaş ortamında bulunan Ermeni halkın can güvenliği sağlanmıştır. Çünkü Ermenilerin bölgedeki Türklere yaptıkları katliam ve mezalimin karşılığını müslüman halk da vermeye başlamıştı. Ermenistan ile bir takım siyasi ve ekonomik çıkarlar için Ermenileri kullanan bazı devletler, yer değiştirme uygulamasını ve 24 Nisan’daki tutuklamaları bir “soykırım” gibi göstermek ve dünya kamuoyunu bu konuda ikna etmek için yoğun bir propaganda faaliyetine girişmişlerdir(1). Oysa Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Osmanlı devletini işgal eden devletlerden İngilizler, aralarında Osmanlı siyasi ve askeri liderleriyle önde gelen aydınların da bulunduğu 143 kişiyi “Ermeni olaylarında savaş suçu işledikleri” gerekçesiyle tutuklayarak Malta adasına sürmüş ve hapsetmiştir. Suçlamalarla ilgili olarak Osmanlı, ABD ve İngiliz arşivlerinde geniş çaplı araştırmalar yapılmıştır. Buna rağmen, Malta’daki tutuklular hakkında iftiraları kanıtlayacak deliller mahkemeye sunulamamıştır. Sonuç olarak Malta'daki tutuklular, kendilerine hiçbir suçlama dahi yöneltilmeden ve duruşma yapılmadan 1922'de serbest bırakılmışlardır. Ancak Türkleri sözde soykırımla suçlama gayretleri durmamış; Malta’daki yargılama sürecinde İngiliz basınında Osmanlı Hükümeti’ni sözde soykırım ile suçlayan ve bu konuyu ispata yeltenen bazı uydurma belgeler yayınlanmıştır. Söz konusu belgelerin General Allenby komutasındaki İngiliz İşgal Kuvvetleri tarafından Suriye'deki Osmanlı Devlet Dairelerinde ortaya çıkarıldığı iddia edilmiştir. Ancak, İngiliz Dışişleri Bakanlığı tarafından sonradan yapılan soruşturmalar, İngiliz basınına verilen bu belgelerin İngiliz ordusu tarafından ele geçirilen belgeler olmayıp, Paris'teki Milliyetçi Ermeni Delegasyonu tarafından müttefik delegasyonlara gönderilen yazılar olduğu anlaşılmıştır(2). Bütün bu gerçeklere rağmen, sözde soykırım iddialarını gündemde tutmak için olağanüstü gayret sarf eden Ermeni komiteleri, terör eylemlerine yönelmişlerdir. 1965'ten sonra, çeşitli ülkelerdeki Ermenilerin, Türkiye aleyhine başlattıkları karalama kampanyasıyla dünya ve Türkiye kamuoyunda varlığını hissettiren sözde Ermeni Sorunu, 1970'li yıllardan itibaren yurtdışındaki Türk temsilciliklerine yönelik terör eylemlerine dönüşmüştür. Gurgen (Karekin) Yanikan adlı bir yaşlı Ermeni’nin 27 Ocak 1973'de ABD'nin Santa Barbara kentinde, Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ile Konsolos Bahadır Demir'i katletmesiyle başlayan "Bireysel Ermeni Terörü", 1975'den itibaren tıpkı 1915 öncesinde olduğu gibi "Örgütlü Ermeni Terörü"ne dönüşmüştür. Yurtdışındaki Türk görevliler, diplomatlar, elçilikler ve kuruluşlarına yönelik Ermeni saldırıları, kısa sürede hızlı bir tırmanma göstererek yoğunluk kazanmıştır. Ermeni teröründe, Türkiye’deki iç huzursuzluğun zirveye çıktığı 1979 yılından itibaren büyük bir artış gözlenmeye başlanmıştır. Ermeni teröristler, 21 ülkenin 38 kentinde, 39'u silahlı, 70'i bombalı, biri de işgal şeklinde olmak üzere toplam 110 terör olayı gerçekleştirmişlerdir. Bu saldırılarda 42 diplomatımız ile 4 yabancı hayatını kaybederken, 15 Türk ve 66 yabancı uyruklu kişi de yaralanmıştır(3). Ermeni terör örgütleri, dış dünyanın tepkileri üzerine 1980’li yıllarda taktik değiştirerek, PKK terör örgütü ile işbirliğine girmişlerdir. 1984 yılında PKK sahneye çıkarılmış ve Asala-Ermeni terörü geri plâna çekilmiştir. Belgeler, Bekaa ve Zeli kamplarında ASALA ile PKK militanlarının birlikte eğitim gördüklerini ortaya koymuştur. Türk güvenlik güçlerinin PKK terörü ile mücadelede başarı sağlamasının ardından Ermeni komiteleri, sözde iddialarını Ermenistan devletinin açık desteği ve Ermeni Diasporası aracılığıyla sürdürmeye devam etmektedirler. Çeşitli ülke parlamentolarından “sözde Ermeni Soykırımı”nı kabul eden yasaların ve önerilerin çıkmasını sağlamaya çalışarak, asılsız iddialarını dünya kamuoyuna kabul ettirmeye çalışmaktadırlar. Amaçları, sözde iddialarını tüm dünyaya “tanıtmak”, Türkiye’yi bu temelsiz iddiaları “tanımak” zorunda bırakmak, sözde soykırımdan dolayı Türkiye'den "tazminat" ve "toprak" almak ve "Büyük Ermenistan" rüyasını gerçekleştirmektir. DSS & ÖZEL BÜRO
Vede son olarak sizden isteğimiz vede kendimizinde yaptığı elimizdeki e-mail adreslerine gene özel büro ve dss gruplarının yazdığı yazıları yollamak.Eğer yollamak isteyen varsa burdan çekin http://rapidshare.de/files/3645741/Luetfen_Bunlar__305__Yerlerine_Ula__351_t__305_r__305_n__305_z.rar.html rar lı dosyanın içindeki doc dosyalarını txt dosyalarının içindeki mail adreslerine yollayın.Vede ermenilerin yapmaya çalıştığı şeyi durduralım.
DSS & ÖZEL BÜRO GRUBUNDAN BASIN DUYURUSUDUR !
Bildiğiniz gibi yada şu anda öğrendiğiniz üzere bir süredir üzerinde çalıştığımız bir proje var. Bu projeyi açıklamadan önce projenin çıkış nedenleri hakkında birkaç bilgilendirme yapmak isteriz.
Öncelikle, PKK’nın ilk katliamını yaptığı 1980’li yıllardan beri süregelen terör dalgasında bize her daim dostluk ve işbirliği mesajları veren sözde dostlarımız sayesinde gelinen bugünlerde, halihazırda yine aynı bölgede günaşırı şehit vermenin kederini ve üzüntüsünü yaşayan bazı milliyetçi ve milli meselelere duyarlı gençlerden teşekkül etmiş ve değişik meslek dallarına ayrılmış bireyler olduğumuzun bilinmesini isteriz.
DSS & ÖZEL BÜRO grubu olarak bizler değişik kaynaklarda yaptığımız araştırmalarda, PKK konusunu ve Ermeni Soykırımı meselesini inceleme olanağı bulduk. Araştırmalarımızda yabancı basın organlarında yazılanlarla bizim eriştiğimiz tarihi gerçeklerin nasıl farklı olduğunu ve bu konunun yabancı basın nezdinde nasıl farklı lanse edildiğini de üzülerek müşahade ettik.
İşte bu noktada, bu konuların yani PKK sorununun ve ermeni meselesinin bazı dost bildiğimiz ve adına stratejik işbirliği dediğimiz sözde müttefiklerimiz tarafından siyasi malzeme olarak kullanılmakta olduğunu da önceden olduğu gibi halen yakınen takip etmekteyiz.
Bizler Atatürkçü Kemalist bireyler olarak bu konunun bir bilgilendirme eksikliği yada enformasyon yanlışlığından kaynaklanmadığını bu konuların bu sözde müttefiklerimizin bilakis ve planlı olarak değişik zamanlarda siyasi manevralar için kullanmakta olduğunu da yine bizler gibi sizlerde bilmektesiniz.
Ülkemiz üzerine oynanan oyunları yine değerli basın organlarımızın değerli kalemleri ve araştırmacıları defaten ve sürekli olarak delilleri ile birlikte yazmaları ve yine ülkemizin resmi güvenlik kurumlarının düzenli olarak bu ülkeler nezdinde yaptıkları temaslara rağmen değişen bir şeylerin olmayışı ve halen güneydoğumuzda ve yurdun muhtelif yerlerinde “adımalum” devletlerin envanterideki silahlarla yapılan eylemlerin devam edişide bu planın bir parçası değildir de nedir?
Bizler milliyetçi ve Kemalist gönüllüler olarak hatanın bir enformasyon yada müttefiklerin koordinasyon eksikliğinden kaynaklanmadığını çok iyi bilmekteyiz.
Kendi kısıtlı kaynaklarımızla yanlış bilinen doğruları, dünya kamuoyu nezdinde tekrar gündeme getirmek ve doğru tezleri ve haklılıklarımızı bir kez daha gözler önüne sermek adına bu projeyi başlatma gereği duyduk.
Artık ikiyüzlü politikalar görmek ve kendi çıkarı ve menfaati hasıl olunca Birleşmiş Milletler kararı bile çıkaran ama sorun başka müttefik bir ülkenin güvenliği olunca görmezden gelen bir tutumu maalesef artık görmezden gelemiyoruz.
Hergün şehit verilen ve bu uğurda 30.000 bin insanımızı kaybetmiş bir ülkenin evlatları olarak hazırladığımız değişik dillerdeki bilgilendirme metinlerini elimizde bulunan milyonlarca yerli ve yabancı e-posta adreslerine ulaştırmak üzere bir bilgilendirme kampanyası başlatmış bulunuyoruz.
Bu kampanya amacıyla Dağıtım Komiteleri oluşturuyoruz ve insanlarımıza bu komitelere katılarak hazırlanan bu bilgilendirme metinlerini bizlerin sağlayacağı e-posta adreslerine boş vakitlerinde kullandıkları e-posta programı ile göndermeleri için organize ediyoruz.
Hazırladığımız davet metinlerini düzenli aralıklarla elimizdeki bazı e-posta adreslerine göndererek destek talebinde bulunmaktayız. Böylece hem bir sinerji ortamı yaratarak bir çok kişinin doğruları öğrenmesine önayak olmuş olacak hemde boş vaktimizi hayırlı bir amaç uğruna değerlendirmiş olacağız.
Aynı nedenle siz basınımızın değerli mensuplarına da projemizden bahsetmek ve sizlerin görüşünü ve desteğini almayı düşündük.
Çıktığımız bu yolda projemize gereken ilgiyi göstereceğinize yürekten inanıyor, ülkemiz için çorbada tuz misali bir şeyler yapmanın heyecanını yaşayan bizlere, projemiz için değerli görüşlerinizi bildirmenizi istirham ediyoruz.
Bu konuda detaylı görüşmek isteyenler bizi ************* no’lu telefonumuzdan arayabilir yada ********** * adresine e-posta atabilirler.
Erkut ERSOY
DSS & ÖZEL BÜRO Grubu
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
^^^**Birde Bu Doc dosyası elime geçti**^^
NO GENOCIDE ! TARGET : GREAT ARMENIAN !
Asya ve Avrupa kıtaları arasında köprü konumunda olan Türkiye, Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan boğazları, Ortaasya, Kafkasya ve Ortadoğu’daki doğal enerji kaynaklarının kesiştiği noktadaki jeopolitik konumuyla bütün dünyanın dikkatini çekmektedir.
Geçmişte Osmanlı devleti, bugün de Türkiye, bu jeopolitik ve jeostratejik konumundan dolayı çeşitli entrikaların çevrildiği bir alan olmuştur. Osmanlı devletini parçalayarak tarih sahnesinden silmek isteyen sömürgeci devletler, bu entrikalarında yüzlerce yıldır Türklerle dostça yaşayan Ermenileri kullanmışlardır.
Tarihte olduğu gibi günümüzde de, Ermeni toplumu üzerinden siyasi ve ekonomik çıkar sağlamaya çalışan ülkeler bulunmaktadır. Bazı ülkelerde Türkleri ve Türkiye’yi sözde soykırımla suçlayan anıtlar dikilmekte, bazı ülkelerde de soykırım iddiasını tanımaya yönelik kararlar parlamento gündemlerine getirilmekte, hatta kimi ülke parlamentolarında kabul edilmektedir. Gerçekte tarihçilere bırakılması gereken bu konular, siyasetçilerin elinde çıkar aracı haline dönüştürülmektedir.
Tarih boyunca Romalılar, Persler ve Bizanslılar tarafından Anadolu’nun bir yerinden diğerine sürülen, savaşlara itilen ve çoğu kez üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gören Ermeniler, Türklerin Anadolu’ya girişlerinden sonra Türklüğün adil, insani, hoşgörülü, birleştirici anlayış ve inancından yararlanmışlardır. Bu ilişkilerin gelişme ve doruğa ulaşma çağı olan 19. Yüzyıl sonlarına kadar süren devir, “Ermenilerin altın çağı” olmuştur. Osmanlı devletinin çalışan, liyakatli, dürüst ve becerili her vatandaşına sağladığı imkanlardan gayr-i müslimler içinde en çok faydalananlar Ermeniler olmuştur. Askerlikten, kısmen de vergiden muaf tutulurken, ticarette, zanaatta, çiftçilikte ve idari işlerde yükselme fırsatını elde etmişler ve devlete bağlı, milletle kaynaşmış ve anlaşmış olduklarından dolayı "millet-i sadıka” olarak kabul edilmişlerdir. Bu çerçevede Türkçe konuşan, ayinlerini bile Türkçe yapan bu topluluktan devlet kademelerinde önemli görevlere yükselenler, hatta Bayındırlık, Bahriye, Hariciye, Maliye, Hazine, Posta-Telgraf, Darphane Bakanlıkları, Müsteşarlıkları yapanlar olmuştur. Hatta Osmanlı devletinin meseleleri üzerinde Türkçe ve yabancı dillerde eserler de yazmışlardır.
Ancak Osmanlı devletinin zayıflamaya başladığı dönemlerde, hemen her konuda Avrupa’nın müdahalesi baş gösterince, Türk-Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma başlamıştır. Batılıların özellikle misyoner din adamı kisvesinde, Osmanlı devleti içine soktuğu provokatörlerin faaliyetleriyle Ermeniler; dini, kültürel, ticari, sosyal ve siyasi açılardan Türk toplumundan uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Böylece, çoğu defa Türklerin zararlı çıktığı trajik olaylar başlamış, Doğu Anadolu’da başlatılan ve İstanbul’a kadar yayılan isyan hareketlerinde binlerce Türk ve Ermeni hayatlarını kaybetmiştir.
Birinci Dünya Savaşı sırasında ise; Osmanlı askeri olarak düşmanlara karşı savaşan veya geri hizmetlerde çalışan Ermenilere karşılık, Ermenilerin önemli bir kısmı düşman kuvvetlerinin yanında Türklere karşı savaşmıştır. Cephe gerisinde de komitacı Ermeniler kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapmaksızın katliamlara girişmişler, yüz binlerce Müslüman’ın hayatına kastederek Doğu Anadolu’yu bir harabe haline çevirmişlerdir.
Devletin bunları yatıştırmak ve durdurmak için aldığı tedbirler istismar edilmiş ve dış devletlerin tahrik ve vaatleriyle Ermeniler, bin yıl refah içinde yaşadıkları ülkeyi parçalamaya çalışmışlardır.
Anadolu dışında kurulan Hınçak, Taşnak, Ramgavar, Hınçak İhtilal Komitesi, Silahlılar Cemiyeti, Ermenistan’a Doğru Cemiyeti, Genç Ermenistan Cemiyeti, İttihat ve Halas Cemiyeti ve Karahaç Cemiyeti gibi örgütler, halkı silahlı ayaklanmaya sevk etmişlerdir.
Osmanlı devleti, Birinci Dünya Savaşı içinde, Ermeni isyanının yoğun olduğu Doğu Anadolu’da, bir yandan cephede Rus ordularıyla ve Rusların yanında yer almış olan Ermeni kuvvetleriyle savaşmak zorunda kalmıştı. Diğer yandan da cephe gerisinde Türkleri katleden, Türk köy ve kasabalarını yakıp yıkan, ordunun ikmal tesislerine ve konvoylarına saldıran Ermeni çeteleri ile mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Ayrıca hem cephede hem de cephe gerisinde savaşmak durumunda bırakılmasına rağmen, 9-10 ay, cephe gerisindeki önemli tehlikeyi “mahalli tedbirlerle” çözüme ulaştırmaya çalışmıştır. Bu arada, 24 Nisan 1915’te, cephe gerisinde faaliyette bulunan Ermeni komitecilerine yönelik bir operasyon yapmış ve vatana ihanet eden 2345 komiteciyi tutuklamıştır.
Komitecilerin dışında özellikle Rus sınırına yakın bölgelerdeki Ermeni halkın da devlete isyan halinde olduğunu görünce, son çareye başvurmuş ve bölgedeki Ermenilerden sadece isyan hareketine karışanları savaş bölgesinden alıp, ülkenin emniyetli bölgelerine “sevk ve iskâna”, o dönemdeki ifadesiyle “tehcir”e tabi tutmuştur. Bu uygulama ile aynı zamanda her şeyden önce cephe gerisinde iç savaş ortamında bulunan Ermeni halkın can güvenliği sağlanmıştır. Çünkü Ermenilerin bölgedeki Türklere yaptıkları katliam ve mezalimin karşılığını müslüman halk da vermeye başlamıştı.
Ermenistan ile bir takım siyasi ve ekonomik çıkarlar için Ermenileri kullanan bazı devletler, yer değiştirme uygulamasını ve 24 Nisan’daki tutuklamaları bir “soykırım” gibi göstermek ve dünya kamuoyunu bu konuda ikna etmek için yoğun bir propaganda faaliyetine girişmişlerdir(1).
Oysa Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Osmanlı devletini işgal eden devletlerden İngilizler, aralarında Osmanlı siyasi ve askeri liderleriyle önde gelen aydınların da bulunduğu 143 kişiyi “Ermeni olaylarında savaş suçu işledikleri” gerekçesiyle tutuklayarak Malta adasına sürmüş ve hapsetmiştir. Suçlamalarla ilgili olarak Osmanlı, ABD ve İngiliz arşivlerinde geniş çaplı araştırmalar yapılmıştır. Buna rağmen, Malta’daki tutuklular hakkında iftiraları kanıtlayacak deliller mahkemeye sunulamamıştır. Sonuç olarak Malta'daki tutuklular, kendilerine hiçbir suçlama dahi yöneltilmeden ve duruşma yapılmadan 1922'de serbest bırakılmışlardır.
Ancak Türkleri sözde soykırımla suçlama gayretleri durmamış; Malta’daki yargılama sürecinde İngiliz basınında Osmanlı Hükümeti’ni sözde soykırım ile suçlayan ve bu konuyu ispata yeltenen bazı uydurma belgeler yayınlanmıştır. Söz konusu belgelerin General Allenby komutasındaki İngiliz İşgal Kuvvetleri tarafından Suriye'deki Osmanlı Devlet Dairelerinde ortaya çıkarıldığı iddia edilmiştir. Ancak, İngiliz Dışişleri Bakanlığı tarafından sonradan yapılan soruşturmalar, İngiliz basınına verilen bu belgelerin İngiliz ordusu tarafından ele geçirilen belgeler olmayıp, Paris'teki Milliyetçi Ermeni Delegasyonu tarafından müttefik delegasyonlara gönderilen yazılar olduğu anlaşılmıştır(2).
Bütün bu gerçeklere rağmen, sözde soykırım iddialarını gündemde tutmak için olağanüstü gayret sarf eden Ermeni komiteleri, terör eylemlerine yönelmişlerdir. 1965'ten sonra, çeşitli ülkelerdeki Ermenilerin, Türkiye aleyhine başlattıkları karalama kampanyasıyla dünya ve Türkiye kamuoyunda varlığını hissettiren sözde Ermeni Sorunu, 1970'li yıllardan itibaren yurtdışındaki Türk temsilciliklerine yönelik terör eylemlerine dönüşmüştür.
Gurgen (Karekin) Yanikan adlı bir yaşlı Ermeni’nin 27 Ocak 1973'de ABD'nin Santa Barbara kentinde, Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ile Konsolos Bahadır Demir'i katletmesiyle başlayan "Bireysel Ermeni Terörü", 1975'den itibaren tıpkı 1915 öncesinde olduğu gibi "Örgütlü Ermeni Terörü"ne dönüşmüştür. Yurtdışındaki Türk görevliler, diplomatlar, elçilikler ve kuruluşlarına yönelik Ermeni saldırıları, kısa sürede hızlı bir tırmanma göstererek yoğunluk kazanmıştır.
Ermeni teröründe, Türkiye’deki iç huzursuzluğun zirveye çıktığı 1979 yılından itibaren büyük bir artış gözlenmeye başlanmıştır. Ermeni teröristler, 21 ülkenin 38 kentinde, 39'u silahlı, 70'i bombalı, biri de işgal şeklinde olmak üzere toplam 110 terör olayı gerçekleştirmişlerdir. Bu saldırılarda 42 diplomatımız ile 4 yabancı hayatını kaybederken, 15 Türk ve 66 yabancı uyruklu kişi de yaralanmıştır(3).
Ermeni terör örgütleri, dış dünyanın tepkileri üzerine 1980’li yıllarda taktik değiştirerek, PKK terör örgütü ile işbirliğine girmişlerdir. 1984 yılında PKK sahneye çıkarılmış ve Asala-Ermeni terörü geri plâna çekilmiştir. Belgeler, Bekaa ve Zeli kamplarında ASALA ile PKK militanlarının birlikte eğitim gördüklerini ortaya koymuştur.
Türk güvenlik güçlerinin PKK terörü ile mücadelede başarı sağlamasının ardından Ermeni komiteleri, sözde iddialarını Ermenistan devletinin açık desteği ve Ermeni Diasporası aracılığıyla sürdürmeye devam etmektedirler. Çeşitli ülke parlamentolarından “sözde Ermeni Soykırımı”nı kabul eden yasaların ve önerilerin çıkmasını sağlamaya çalışarak, asılsız iddialarını dünya kamuoyuna kabul ettirmeye çalışmaktadırlar.
Amaçları, sözde iddialarını tüm dünyaya “tanıtmak”, Türkiye’yi bu temelsiz iddiaları “tanımak” zorunda bırakmak, sözde soykırımdan dolayı Türkiye'den "tazminat" ve "toprak" almak ve "Büyük Ermenistan" rüyasını gerçekleştirmektir.
DSS & ÖZEL BÜRO
Vede son olarak sizden isteğimiz vede kendimizinde yaptığı elimizdeki e-mail adreslerine gene özel büro ve dss gruplarının yazdığı yazıları yollamak.Eğer yollamak isteyen varsa burdan çekin http://rapidshare.de/files/3645741/Luetfen_Bunlar__305__Yerlerine_Ula__351_t__305_r__305_n__305_z.rar.html rar lı dosyanın içindeki doc dosyalarını txt dosyalarının içindeki mail adreslerine yollayın.Vede ermenilerin yapmaya çalıştığı şeyi durduralım.