Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir, 1 mobil kullanıcı
53
Cevap
73583
Tıklama
0
Öne Çıkarma
´´ Gerçek mi? Devekuşu yumurtası ve örümcek...
Ö
16 yıl
Moderatör
Konu Sahibi

Devekuşu yumurtası olan bir ortamda örümceğin yaşayamayacağı rivayet ediliyor.
Evlerdeki aşırı örümceklenme sorunu bu yöntem ile giderilebiliyormuş.

Bu gerçek mi? Deneyen var mı?

DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.

Üye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.

Üye Ol Şimdi Değil



K
16 yıl
Binbaşı

quote:

Camiyi devekuşu yumurtası koruyacak
Beyşehir'deki Eşrefoğlu Camii'ni örümceklerden devekuşu yumurtası koruyacak.
03 Kasım 2008 / 12:09

Eşrefoğlu Camisi İmamı İsmail Efe, kabuğu kırılmadan çürütülmüş devekuşu yumurtasının bulunduğu mekana örümcek ve haşerelerin girmediğini belirterek, Eşrefoğlu Camisi'nin tavanına iki tane devekuşu yumurtası astıklarını ifade etti.

700 yıllık camiyi ziyaret eden bir vatandaş tarafından gönderilen devekuşu yumurtalarının camide örümcek ağı oluşumuna engel olacağını dile getiren Efe, ''Bir ziyaretçimizin önerisiyle bu devekuşu yumurtalarını camimizin tavan kısmında iki ayrı yere astırdık. Daha önce ahşap yapı olması nedeniyle camimizde çok örümcek ağı oluşuyor, bu da görsel bir kirliliğe neden oluyordu'' dedi.

Efe, Anadolu'da ağaç çatı ve direkli, düz tavanlı ulu camilerin en büyüğü olan Eşrefoğlu Camisi'nde ahşap olması nedeniyle sürekli örümcek ağı olduğunu ifade ederek, ''Bu öneri bize ilaç gibi geldi. Devekuşu yumurtalarının asılı olduğu bölümlerde artık örümcek ağına rastlamıyoruz. Büyük bir mekan olduğu için daha çok devekuşu yumurtasına ihtiyacımız var. Önümüzdeki günlerde 8 tane daha yumurta gelecek. Onların da muhtelif kısımlara yerleştirilmesiyle camimizde örümcek ağı sorunu tarihe karışacak'' diye konuştu.

Efe, Mimar Sinan'ın da eserlerinin kubbelerinde de devekuşu yumurtası bulunduğunu, günümüzde de birçok tarihi mekana örümcek ağını önlediği için devekuşu yumurtası yerleştirildiğini sözlerine ekledi.

aa


doğruymuş

quote:

0 KİŞİYİ DOYURABİLEN DEVEKUŞU YUMURTASININ OLDUĞU YERE ÖRÜMCEK VE HAŞERE GİREMİYOR

Haşerelere ve örümceklere karşı kullanılan devekuşu yumurtaları ayrı bir sektör haline geldi.
15 Ekim 2003 Çarşamba 09:28
SERHAT ÖZŞAHİN

SİNOP - Haşerelere ve örümceklere karşı kullanılan devekuşu yumurtaları ayrı bir sektör haline geldi.

Tanesi yaklaşık 2 kilogram gelen yumurtalar yaklaşık 10 kişiyi doyurabiliyor. Bir tanesi 20 milyon liradan satılan devekuşu yumurtasının en önemli özelliklerinin başında içinde yüzde 0 kolesterol bulundurması.

Devekuşu yumurtasının ilginç özelliklerinden biri de çürütüldüğü ve bir mekana bırakıldığı takdirde bulunduğu alana örümcek ve benzeri haşerelerin yaklaşamaması.

Sinop'un Türkeli İlçesi Hacı Köyü mevkiinde yaklaşık 3 yıldır kurduğu çiftlikte devekuşu üretimi yapan Mustafa Özoğul, devekuşu yumurtasının birçok ilginç özelliği olduğunu söyledi. Mustafa Özoğul, 'Yumurtanın içini boşaltmadan bozulması sağlandığında, konulan mekanda örümcek ve haşerelere karşı kovucu özelliği ortaya çıkıyor. Hatta bu yumurtalar Osmanlı'da da kullanılmış. Mimar Sinan'ın eserlerine baktığımızda kubbelere devekuşu yumurtaları konulduğunu görüyoruz. Bu mekanlara örümcekler giremiyor ve dolayısı ile ağ öremiyor. Bu arada, bu yumurtaların boş kabukları dahi özellikle süs eşyası yapımında kullanılabiliyor' dedi.


quote:

Dekupaj ve boyutlu boya teknikleri kullanılarak devekuşu yumurtaları boyanarak dekoratif bir obje olarak kullanılıyor.Devekuşu yumurtasının kabuğunun insanın algılayamadığı bir koku yaydığını biliyor musunuz?Bu koku devekuşu yumurtasının bulunduğu yerlere örümceklerin yaklaşmasını ve ağlarını örmelerini engelliyor.işte bu yüzden bundan 400 yıl öncesinde bile camilerin kubbelerine devekuşu yumurtası yerleştirmişlerdir.Günümüzde ise farklı teknikler kullanılarak dekoratif obje olararak kullanılmaktadır ve şans getirdiğine inanılmaktadır.


< Resime gitmek için tıklayın >





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi karakoyunn -- 17 Mayıs 2009; 13:01:43 >

Ö
16 yıl
Moderatör
Konu Sahibi

Devekuşu Yumurtası ve İlginç Özellikleri


< Resime gitmek için tıklayın >

Yumurtanın içini boşaltmadan bozulması sağlandığında, konulan mekanda örümcek ve haşerelere karşı kovucu özelliği ortaya çıkıyor. Hatta bu yumurtalar Osmanlı’da da kullanılmış. Mimar Sinan’ın eserlerine baktığımızda kubbelere devekuşu yumurtaları konulduğunu görüyoruz. Bu mekanlara örümcekler giremiyor ve dolayısıyla ağ öremiyor.

Mimar Sinan, Süleymaniye Camii’ni yaparken, avizelerde bulunan kandil çanaklarının aralarına devekuşu yumurtaları koydurtmuş. Aradan 400 yıl geçtiği için o yumurtaların çoğu kırılmış ya da çalınmış. Sayıları 300’den 30’a düşmüş. Geriye kalan 30 yumurta da, zaman içinde bildiğimiz yumurta renginden, karara karara kahverengiye dönüşmüş. Ama dikkatlice bakıldığında onların kocaman yumurtalar olduğu anlaşılır.

< Resime gitmek için tıklayın >

Devekuşu yumurtası normal büyüklükte 24 tane tavuk yumurtasına eşdeğerde olup kırılıp sahanda omlet yapıldığında 18 kişiyi rahatça doyura bilmektedir....Bu arada omlet yapmak için gerekli malzeme miktarı giderek artıyor farkındaysanız: Devekuşu yumurtası+dev bir tava+çekiç.

< Resime gitmek için tıklayın >

Devekuşu yumurtasının yaklaşık ağırlığı 1400-1700gr arasındadır.

Tavuk yumurtasını rafadan kıvamında pişirmek için 3 dakika kaynatmak yeterliyken, devekuşu yumurtasını 40 dakika kaynatmak gerekir.

< Resime gitmek için tıklayın >

Devamı.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ömer -- 17 Mayıs 2009; 13:02:55 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
S
16 yıl
Onbaşı

Konya da Hz. Mevlana Müzesinde devekuşu yumurtalarının olduğunu biliyorum. Müzede örümcek ağı oluşmamasını buna bağlıyorlardı. Ama bilimsel açıklaması yok. henüz.


Bu mesaja 2 cevap geldi.
B
16 yıl
Yüzbaşı

Benim amcamın evindede vardı.İşe yaradığı hakkında bişeyler demişti fakat pek hatırlamıyorum.



O
16 yıl
Yarbay

şu yumurtayı elinde tutan çocuğa bi sedat abi çekseniz


Bu mesaja 2 cevap geldi.
B
16 yıl
Yüzbaşı

Ömer Hocam şimdi içi boşaltılmadan mı konuyor bu yumurta içi boşaltıldıktan sonra mı ?


Bu mesaja 2 cevap geldi.
B
16 yıl
Yüzbaşı

al dostum benim başıma da gelmişti bunda 3 sene önce okuyun devekuşu yumurtasıyla çözdüm olayı


http://forum.donanimhaber.com/m_6466188/mpage_3/key_devekusu%2Cyumurtasi/tm.htm


Bu mesaja 1 cevap geldi.
I
16 yıl
Yarbay

Gerçekten çok ilginç birşey.
Bilimde sanırım böyle birşey ;) Elimizdeki nimetlerin özelliklerini bulmak bence bilim.



J
16 yıl
Yarbay

bizim evde de var 5-6 sene önce almıştık , aldıktan sonra 2-3 defa örümcek gördüm evde


Bu mesaja 1 cevap geldi.
A
16 yıl
Yarbay

Yav ben çok korkarım örümcekten falan.Acaba bi tane alıp köye götürsemmi Rahat rahat uyurum geceleri en azındanBu arada bunların fiyatı ne kadardır.Çok pahalı değildir inşallah



A
16 yıl
Yarbay

ilginçmiş araştırmak lazım



B
16 yıl
Yüzbaşı

quote:

Orjinalden alıntı: JasoNBuraK

bizim evde de var 5-6 sene önce almıştık , aldıktan sonra 2-3 defa örümcek gördüm evde

İçi boşaltılmışmıydı dolumuydu ?


Bu mesaja 1 cevap geldi.
Ö
16 yıl
Moderatör
Konu Sahibi

Sanırım dolu olması gerekiyor.
Ben de tam bilemiyorum.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
Ö
16 yıl
Moderatör
Konu Sahibi

Nereden sipariş edebilirim?
;)


Bu mesaja 2 cevap geldi.
S
16 yıl
Binbaşı

Edirneliyim.Selimiye camii ne gittiğinide imam anlatıyor.hatta bir kere göstermişti yumurtayı.şu MİMAR SİNAN bir deha yahu.


Bu mesaja 2 cevap geldi.
G
16 yıl
Binbaşı

güzel ve bilgilendirici konu......tuttum



I
16 yıl
Yarbay

quote:

Orjinalden alıntı: Sipahi

Edirneliyim.Selimiye camii ne gittiğinide imam anlatıyor.hatta bir kere göstermişti yumurtayı.şu MİMAR SİNAN bir deha yahu.

Sırlarıyla ölüp gitti.
Nasıl bir zekadır o günün şartlarında muazzam yapılar ortaya koymak.
Gerçekten takdir edilmesi gereken bir başarıdır.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
S
16 yıl
Yarbay

bildiğim kadarıyla camilere de koyuyorlar bu yumurtadan



S
16 yıl
Binbaşı

Mimar Sinan'ın Selimiye Camii'nin kubbesini o genişliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana işleminden farklı besinci bir işlem bularak çözdüğü söylenir.


Ayrıca minarelerin şerefelerine çıkanların yolda birbirlerini görmemeleri ise büyük bir dehanınürünüdür. Almanlar aynı sistemi meclislerinin önündeki dev kürede kullanmışlar. Mimar Sinan bu sistemi 2 metre çapındaki minarelere yüzyıllar önce monte edebilecek bir dehadır.


Almanların dehası ise, o çirkin metal yığınına Selimiye'den fazla turist çekebilmelerindedir..


Bir gün Selimiye Camii'ne girenler, kubbenin altında bir Japon'un ayaklarını kıbleye doğru uzatmış sırtüstü yattığını görmüşler... Tabii hemen Japon’u, "Burası kutsal bir yer. Bu şekilde yatmak bizim inançlarımıza göre saygısızlıktır. Lütfen oturun veya ayakta durun" diyerek uyarmışlar. Ancak, Japon trans vaziyetteymiş, gözlerini kubbeden ayırmadan şöyle sayıklıyormuş: "Bu imkânsız. Ben yılların mühendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal görüyorum. Bu kubbenin orada o şekilde durması fizik ve matematik kurallarına aykırı. Bu imkansız, orada hiçbir şey yok,orada hiçbir şey yok..."


Selimiye camisisinin zemini gevşek toprakmış. Bu nedenle minarelerinin yakın zamanda yıkılacağı fark edilmiş. Uluslararası bir grup bilim adamı toplanmışlar. Nasıl kurtarırız bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermişler.Sonuçta en son teknoloji olan metal kelepçelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi çözüm olduğuna karar vermişler.


Minarelerin temellerini açınca, koymayı düşündükleri kelepçelerin aynısıyla karşılaşmışlar. Mimar Sinan bilmem kaç yüzyıl önce aynı şeyi düşünmüş meğerse!




1950–60 arası bir tarihte inşaat mühendisi, mimar ve jeofizikçilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye’ye gelmiş.


Heyet İmar ve İskan Bakanlığı’ndan izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye başlamış. Ayasofya yı, Yerebatan Sarnıcını filan gezdikten sonra sıra Sinan' in kalfalık eseri Süleymaniye Camisi'yle Sinan’ın öğrencisi Mimar Davut Ağa’nın eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmiş. Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar. Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş. Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevsek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar.


Ama bunca yıl, bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akil sır erdirememişler. Bunun üzerine Türkiye programının gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar.


Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiği ortaya çıkmış. Minareleri incelediklerinde ise dumurları ikiye katlanmış. Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem mekanizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece yatabildiğini görmüşler. Daha derin araştırma yapmak için Edirne'ye, Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camisi'ne gitmişler. Oradaki olağanüstü sistemleri görünce iyice şok olmuşlar.



Selimiye'nin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler. Japonya'ya döndüklerinde ise Sinan’ın sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan’ın kullandığı sistemlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler.Yani su an gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında kullanıldıkları çoğu sistem, yüzyıllar önce Sinan’ın geliştirdiği mekanizmalarmış.


Selim'in dehasına bir dip not olarak; Tac Mahal’in mimarı Mehmet Efendi Mimar Sinan’ın

öğrencisidir.

Birkaç yil once, Suleymaniye Camii'nin yikilma tehlikesiyle karsi
karsiya kaldigi anlasilmis. Eğer cozum bulunamazsa, koca cami kisa
bir zaman içinde yikilacakmis. Caminin tum tasiyici yuku
kemerlerindeymis. Bu kemerlerin ortalarğnda bulunan kilit taslari
zamanla asinmis.

Ama elde yazili bir proje olmadigi için nasil degistirileceği
bilinmiyormus.

Hemen Turkiye'nin en yetkin muhendis ve mimarlarindan olusan bir
heyet olusturulmus. Ortaya bir sürü fikir atilmis. Her kafadan bir
sesçikmis ama sonuç alinamamis. Tartismalar surerken caminin içinde
büyük bir karmasa suruyormus. Ulkenin çesitli bilim kuruluslarindan
bir sürü mimar, muhendis kemerleri inceliyormus. Bu adamlardan biri
ortalarda dolanirken, kazara, gizli bir bolme bulmus. Bolmede,
uzerinde eski yazi olan bir not varmis. Uzmanlara inceletilen
kagidin orijinal olduğu belgelenmis.

Bu kagit parcasi bizzat Mimar Sinan'in imzasini tasiyan bir
mektupmus. Mektupta yazilanlar tercüme ettirilince ortaya söyle bir
metin cikmis. "Bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit
tasi asindi ve nasil degistirilecegini bilmiyorsunuz." Koca Sinan,
kademe kademe, kilit tasinin nasil degistirileceğini anlatiyormus.
Bu oyuk içinde yer alan bir sise ve sise içindeki notta soyle bir
sey yaziyormus: "Her kim bu tas eskidiğinde yenisiyle degistirmek
isterse; eski tasin yerine takilacak yeni kilit tasinin iki
tarafindan yagli iple tasi bir taraftan sokup oteki taraftan ceksin
ve sonra ipin disarida kalan kisimlarini kessin".

Heyet Sinan'in söylediklerini aynen yapmis. Suleymaniye camisi
boylelikle kurtarilmis. Bu mektup su an Topkapi Sarayi'nda
saklaniyormus.
Mimar Sinan 2 Hem okuyalim hem bilgilenelim.

1950-60 arasi bir tarihte insaat muhendisi, mimar ve
jeofizikçilerden Bakanligi'ndan izin alarak ulkemizdeki tarihi
yapilari incelemeye baslamis.Ayasofyayi, Yerebatan Sarnicini filan
gezdikten sonra sira Sinanin kalfalik eseri Suleymaniye Camisi'yle
Sinan'in ogrencisi Mimar Davut Aga'nin eseri Sultanahmet Camisi'ne
gelmis.

Japonlar bu camiler uzerinde gunlerce inceleme yapmislar. Her geçen
gun saskinliklari daha da artiyormus. Cunkü Japonlar daha ilk
incelemede camilerin gevsek bir zemin uzerine insa edildiğini
anlamislar.

Ama bunca yil, bu camilerde bir catlak dahi olmamasina akil sir
erdirememisler.

Bunun uzerine Tuürkiye programinin gerisini tamamen iptal edip, bu
iki cami üzerine yogunlasmislar.

Arastirmalarinin sonucunda herhangi bir sarsinti sirasinda bu iki
caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yikilmaktan
kurtulabildiği ortaya çikmis. Minareleri incelediklerinde ise
dumurlari ikiye katlanmis. Minarelerin cok daha gelismis bir rayli
sistem mekanizmasi uzerine oturtulduğunu ve her yone yaklasik 5
derece yatabildiğini gormusler.

Daha derin arastirma yapmak için Edirne'ye, Sinan'in ustalik eseri
Selimiye Camisi'ne gitmisler. Ordaki olaganustu sistemleri gorunce
iyice dumur olmuslar. Selimiye'nin tüm sirlarini aylarini harcayarak
cozmüsler. Japonya'ya donduklerinde ise Sinan'in sirlarini
uygulamaya sokarak sehirlerini Sinan'in kullandigi sistemlerle kurup
muazzam gokdelenler dikmisler. Yani su an gelismis ulkelerin
gokdelen yapiminda kullanılan cogu sistem, yuzyillar önce Sinan'in
gelistirdigi mekanizmalarmis.

Bir gun Selimiye Camii'ne girenler, kubbenin altiğnda bir Japon'un
ayaklarini kibleye doğru uzatmis sirtustu yattigini gormusler.
Tabii hemen Japon'u, "Burasi kutsal bir yer. Bu sekilde yatmak bizim
inanclarimiza gore saygisizliktir. Lutfen oturun veya ayakta durun"
diyerek uyarmislar. Ancak, Japon trans vaziyetteymis, gozlerini
kubbeden ayirmadan soyle sayikliyormus: "Bu imkansiz. Ben yillarin
muhendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal goruyorum. Bu kubbenin
orada o sekilde durmasi fizik ve matematik kurallarina aykiri. Bu
imkansiz, orada hicbir sey yok, orada hicbir sey yok..."
Selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmis. Bu nedenle
minarelerinin yakin zamanda yikilacagi farkedilimis. Uluslararasi
bir grup bilimadami toplanmislar. Nasil kurtaririz bu tarihi
minareleri diye kafa kafaya vermisler. Sonucta en son teknoloji olan
metal kelepcelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi cozum
olduğuna karar vermisler.

Minarelerin temellerini acinca, koymayi dusundukleri kelepcelerin
aynisiyla karsilasmislar. Mimar Sinan bilmem kaç yüzyil once ayni
seyi dusunmus megerse.
Mimar Sinan'in Selimiye Camii'nin kubbesini o genisliğe oturtmak
için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana
isleminden farkli besinci bir islem yaratarak cozdugu soylenir.
Ayrica minarelerin serefelerine cikanlarin yolda birbirlerini
gormemeleri ise buyuk bir bir dehanin urunudur. Almanlar ayni
sistemi meclislerinin onundeki dev kurede kullanmislar. Mimar Sinan
bu sistemi 2 metre capindaki minarelere yuzyillar once monte
edebilecek bir dehadir. Almanlarin dehasi ise, o cirkin metal
yiginina Selimiye'den fazla turist cekebilmelerindedir.

alıntıdır.


Bu mesaja 2 cevap geldi.