doğruymuş
< Resime gitmek için tıklayın > |
Devekuşu Yumurtası ve İlginç Özellikleri < Resime gitmek için tıklayın > Yumurtanın içini boşaltmadan bozulması sağlandığında, konulan mekanda örümcek ve haşerelere karşı kovucu özelliği ortaya çıkıyor. Hatta bu yumurtalar Osmanlı’da da kullanılmış. Mimar Sinan’ın eserlerine baktığımızda kubbelere devekuşu yumurtaları konulduğunu görüyoruz. Bu mekanlara örümcekler giremiyor ve dolayısıyla ağ öremiyor. Mimar Sinan, Süleymaniye Camii’ni yaparken, avizelerde bulunan kandil çanaklarının aralarına devekuşu yumurtaları koydurtmuş. Aradan 400 yıl geçtiği için o yumurtaların çoğu kırılmış ya da çalınmış. Sayıları 300’den 30’a düşmüş. Geriye kalan 30 yumurta da, zaman içinde bildiğimiz yumurta renginden, karara karara kahverengiye dönüşmüş. Ama dikkatlice bakıldığında onların kocaman yumurtalar olduğu anlaşılır. < Resime gitmek için tıklayın > Devekuşu yumurtası normal büyüklükte 24 tane tavuk yumurtasına eşdeğerde olup kırılıp sahanda omlet yapıldığında 18 kişiyi rahatça doyura bilmektedir....Bu arada omlet yapmak için gerekli malzeme miktarı giderek artıyor farkındaysanız: Devekuşu yumurtası+dev bir tava+çekiç. < Resime gitmek için tıklayın > Devekuşu yumurtasının yaklaşık ağırlığı 1400-1700gr arasındadır. Tavuk yumurtasını rafadan kıvamında pişirmek için 3 dakika kaynatmak yeterliyken, devekuşu yumurtasını 40 dakika kaynatmak gerekir. < Resime gitmek için tıklayın > Devamı. |
Konya da Hz. Mevlana Müzesinde devekuşu yumurtalarının olduğunu biliyorum. Müzede örümcek ağı oluşmamasını buna bağlıyorlardı. Ama bilimsel açıklaması yok. henüz. |
Benim amcamın evindede vardı.İşe yaradığı hakkında bişeyler demişti fakat pek hatırlamıyorum. |
Ömer Hocam şimdi içi boşaltılmadan mı konuyor bu yumurta içi boşaltıldıktan sonra mı ? |
al dostum benim başıma da gelmişti bunda 3 sene önce okuyun devekuşu yumurtasıyla çözdüm olayı![]() http://forum.donanimhaber.com/m_6466188/mpage_3/key_devekusu%2Cyumurtasi/tm.htm |
Gerçekten çok ilginç birşey. Bilimde sanırım böyle birşey ;) Elimizdeki nimetlerin özelliklerini bulmak bence bilim. |
bizim evde de var 5-6 sene önce almıştık , aldıktan sonra 2-3 defa örümcek gördüm evde |
Yav ben çok korkarım örümcekten falan.Acaba bi tane alıp köye götürsemmi ![]() ![]() ![]() |
ilginçmiş araştırmak lazım |
İçi boşaltılmışmıydı dolumuydu ? |
Edirneliyim.Selimiye camii ne gittiğinide imam anlatıyor.hatta bir kere göstermişti yumurtayı.şu MİMAR SİNAN bir deha yahu.![]() |
güzel ve bilgilendirici konu......tuttum![]() |
Sırlarıyla ölüp gitti. Nasıl bir zekadır o günün şartlarında muazzam yapılar ortaya koymak. Gerçekten takdir edilmesi gereken bir başarıdır. |
bildiğim kadarıyla camilere de koyuyorlar bu yumurtadan |
Mimar Sinan'ın Selimiye Camii'nin kubbesini o genişliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana işleminden farklı besinci bir işlem bularak çözdüğü söylenir. Ayrıca minarelerin şerefelerine çıkanların yolda birbirlerini görmemeleri ise büyük bir dehanınürünüdür. Almanlar aynı sistemi meclislerinin önündeki dev kürede kullanmışlar. Mimar Sinan bu sistemi 2 metre çapındaki minarelere yüzyıllar önce monte edebilecek bir dehadır. Almanların dehası ise, o çirkin metal yığınına Selimiye'den fazla turist çekebilmelerindedir.. Bir gün Selimiye Camii'ne girenler, kubbenin altında bir Japon'un ayaklarını kıbleye doğru uzatmış sırtüstü yattığını görmüşler... Tabii hemen Japon’u, "Burası kutsal bir yer. Bu şekilde yatmak bizim inançlarımıza göre saygısızlıktır. Lütfen oturun veya ayakta durun" diyerek uyarmışlar. Ancak, Japon trans vaziyetteymiş, gözlerini kubbeden ayırmadan şöyle sayıklıyormuş: "Bu imkânsız. Ben yılların mühendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal görüyorum. Bu kubbenin orada o şekilde durması fizik ve matematik kurallarına aykırı. Bu imkansız, orada hiçbir şey yok,orada hiçbir şey yok..." Selimiye camisisinin zemini gevşek toprakmış. Bu nedenle minarelerinin yakın zamanda yıkılacağı fark edilmiş. Uluslararası bir grup bilim adamı toplanmışlar. Nasıl kurtarırız bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermişler.Sonuçta en son teknoloji olan metal kelepçelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi çözüm olduğuna karar vermişler. Minarelerin temellerini açınca, koymayı düşündükleri kelepçelerin aynısıyla karşılaşmışlar. Mimar Sinan bilmem kaç yüzyıl önce aynı şeyi düşünmüş meğerse! 1950–60 arası bir tarihte inşaat mühendisi, mimar ve jeofizikçilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye’ye gelmiş. Heyet İmar ve İskan Bakanlığı’ndan izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye başlamış. Ayasofya yı, Yerebatan Sarnıcını filan gezdikten sonra sıra Sinan' in kalfalık eseri Süleymaniye Camisi'yle Sinan’ın öğrencisi Mimar Davut Ağa’nın eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmiş. Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar. Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş. Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevsek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar. Ama bunca yıl, bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akil sır erdirememişler. Bunun üzerine Türkiye programının gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar. Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiği ortaya çıkmış. Minareleri incelediklerinde ise dumurları ikiye katlanmış. Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem mekanizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece yatabildiğini görmüşler. Daha derin araştırma yapmak için Edirne'ye, Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camisi'ne gitmişler. Oradaki olağanüstü sistemleri görünce iyice şok olmuşlar. Selimiye'nin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler. Japonya'ya döndüklerinde ise Sinan’ın sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan’ın kullandığı sistemlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler.Yani su an gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında kullanıldıkları çoğu sistem, yüzyıllar önce Sinan’ın geliştirdiği mekanizmalarmış. Selim'in dehasına bir dip not olarak; Tac Mahal’in mimarı Mehmet Efendi Mimar Sinan’ın öğrencisidir. Birkaç yil once, Suleymaniye Camii'nin yikilma tehlikesiyle karsi karsiya kaldigi anlasilmis. Eğer cozum bulunamazsa, koca cami kisa bir zaman içinde yikilacakmis. Caminin tum tasiyici yuku kemerlerindeymis. Bu kemerlerin ortalarğnda bulunan kilit taslari zamanla asinmis. Ama elde yazili bir proje olmadigi için nasil degistirileceği bilinmiyormus. Hemen Turkiye'nin en yetkin muhendis ve mimarlarindan olusan bir heyet olusturulmus. Ortaya bir sürü fikir atilmis. Her kafadan bir sesçikmis ama sonuç alinamamis. Tartismalar surerken caminin içinde büyük bir karmasa suruyormus. Ulkenin çesitli bilim kuruluslarindan bir sürü mimar, muhendis kemerleri inceliyormus. Bu adamlardan biri ortalarda dolanirken, kazara, gizli bir bolme bulmus. Bolmede, uzerinde eski yazi olan bir not varmis. Uzmanlara inceletilen kagidin orijinal olduğu belgelenmis. Bu kagit parcasi bizzat Mimar Sinan'in imzasini tasiyan bir mektupmus. Mektupta yazilanlar tercüme ettirilince ortaya söyle bir metin cikmis. "Bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit tasi asindi ve nasil degistirilecegini bilmiyorsunuz." Koca Sinan, kademe kademe, kilit tasinin nasil degistirileceğini anlatiyormus. Bu oyuk içinde yer alan bir sise ve sise içindeki notta soyle bir sey yaziyormus: "Her kim bu tas eskidiğinde yenisiyle degistirmek isterse; eski tasin yerine takilacak yeni kilit tasinin iki tarafindan yagli iple tasi bir taraftan sokup oteki taraftan ceksin ve sonra ipin disarida kalan kisimlarini kessin". Heyet Sinan'in söylediklerini aynen yapmis. Suleymaniye camisi boylelikle kurtarilmis. Bu mektup su an Topkapi Sarayi'nda saklaniyormus. Mimar Sinan 2 Hem okuyalim hem bilgilenelim. 1950-60 arasi bir tarihte insaat muhendisi, mimar ve jeofizikçilerden Bakanligi'ndan izin alarak ulkemizdeki tarihi yapilari incelemeye baslamis.Ayasofyayi, Yerebatan Sarnicini filan gezdikten sonra sira Sinanin kalfalik eseri Suleymaniye Camisi'yle Sinan'in ogrencisi Mimar Davut Aga'nin eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmis. Japonlar bu camiler uzerinde gunlerce inceleme yapmislar. Her geçen gun saskinliklari daha da artiyormus. Cunkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevsek bir zemin uzerine insa edildiğini anlamislar. Ama bunca yil, bu camilerde bir catlak dahi olmamasina akil sir erdirememisler. Bunun uzerine Tuürkiye programinin gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yogunlasmislar. Arastirmalarinin sonucunda herhangi bir sarsinti sirasinda bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yikilmaktan kurtulabildiği ortaya çikmis. Minareleri incelediklerinde ise dumurlari ikiye katlanmis. Minarelerin cok daha gelismis bir rayli sistem mekanizmasi uzerine oturtulduğunu ve her yone yaklasik 5 derece yatabildiğini gormusler. Daha derin arastirma yapmak için Edirne'ye, Sinan'in ustalik eseri Selimiye Camisi'ne gitmisler. Ordaki olaganustu sistemleri gorunce iyice dumur olmuslar. Selimiye'nin tüm sirlarini aylarini harcayarak cozmüsler. Japonya'ya donduklerinde ise Sinan'in sirlarini uygulamaya sokarak sehirlerini Sinan'in kullandigi sistemlerle kurup muazzam gokdelenler dikmisler. Yani su an gelismis ulkelerin gokdelen yapiminda kullanılan cogu sistem, yuzyillar önce Sinan'in gelistirdigi mekanizmalarmis. Bir gun Selimiye Camii'ne girenler, kubbenin altiğnda bir Japon'un ayaklarini kibleye doğru uzatmis sirtustu yattigini gormusler. Tabii hemen Japon'u, "Burasi kutsal bir yer. Bu sekilde yatmak bizim inanclarimiza gore saygisizliktir. Lutfen oturun veya ayakta durun" diyerek uyarmislar. Ancak, Japon trans vaziyetteymis, gozlerini kubbeden ayirmadan soyle sayikliyormus: "Bu imkansiz. Ben yillarin muhendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal goruyorum. Bu kubbenin orada o sekilde durmasi fizik ve matematik kurallarina aykiri. Bu imkansiz, orada hicbir sey yok, orada hicbir sey yok..." Selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmis. Bu nedenle minarelerinin yakin zamanda yikilacagi farkedilimis. Uluslararasi bir grup bilimadami toplanmislar. Nasil kurtaririz bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermisler. Sonucta en son teknoloji olan metal kelepcelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi cozum olduğuna karar vermisler. Minarelerin temellerini acinca, koymayi dusundukleri kelepcelerin aynisiyla karsilasmislar. Mimar Sinan bilmem kaç yüzyil once ayni seyi dusunmus megerse. Mimar Sinan'in Selimiye Camii'nin kubbesini o genisliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana isleminden farkli besinci bir islem yaratarak cozdugu soylenir. Ayrica minarelerin serefelerine cikanlarin yolda birbirlerini gormemeleri ise buyuk bir bir dehanin urunudur. Almanlar ayni sistemi meclislerinin onundeki dev kurede kullanmislar. Mimar Sinan bu sistemi 2 metre capindaki minarelere yuzyillar once monte edebilecek bir dehadir. Almanlarin dehasi ise, o cirkin metal yiginina Selimiye'den fazla turist cekebilmelerindedir. alıntıdır. |
Evlerdeki aşırı örümceklenme sorunu bu yöntem ile giderilebiliyormuş.
Bu gerçek mi? Deneyen var mı?
DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.
Üye Ol Şimdi DeğilÜye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.