"Muharebe içinde, ben şahsen muharebe içinde meşgul olduğum zamanlarda onun dışında olan meselelerde mecbur olmadan hiç zihin yormamışımdır. Hem vaktim yoktur, hem o kadar dağılamam da, Atatürk hem muharebe eder, hem muharebe ile meşgul olurdu, hem de devletin esaslarına değinen noktalarda kendisi harf harf, cümle cümle çalışarak meydana çıkacak şekli tespit etmeye çalışırdı."
"Evet efendim, içerlerdi ve kadeh kaldırırlardı. Ama yobaz efendiler, o sırada gözlerine bir görünseydiniz, ikisi de kadehlerini sizin suratlarınıza çarparlardı. Suratlarınız da başka ne işe yarar sanki?"
(1898 yılı Haziran ayında yaşanıyor.) "Perşembe günü akşam yoklamasında, dahiliye zabiti beni aldı. Mektebin birinci sınıf, birinci bölük, birinci takımı, birinci mangasına kayd ile götürdü, bir çavuşa teslim etti. Bu çavuş Mustafa Kemal'di. İşte O'nunla ilk karşılaşıp tanışışımız böyle oldu. O anda onda gözüme çarpan hususiyet üniformasının temizliği, itinalı giyinişi, hâl ve tavrında sezilen karşısındakine saygı telkin etmek isteyen, askerlere mahsus o tarif edilemez hâkim duruşu... Herhâlde o çavuşluk hüviyetini doldurmak isteyen müstesna bir hâl ve tavır... O esnada, sol kolunda çavuşluk işaretinin üstündeki bir sarı kurdelenin, neye delalet ettiğini anlayamadığımdan, ilk sualim: 'Affedersiniz, bu işaret nedir?' demek oldu. Bana kısaca, şu cevabı verdi: 'Sınıfımın en iyi Fransızca bileni benmişim. İmtihan ederek, bu işareti koymamı emrettiler.'"
"Cumhurbaşkanı olduktan sonra askerî üniformasını çıkarmış, bu şerefli üniformayı bir daha tören ve geçitlerde bile giymemiştir. Bu gibi durumlarda her zaman sade bir gece giysisi, silindir şapka giyer ve nişan olarak yalnız Kurtuluş Savaşı'nın altın madalyasını takardı."
"Kendisini çok içki içmekle mi itham ettiler? İçki sofralarını çıkarıp âlemin gözü önüne serdi. Gece eğlencelerine düşkün mü dediler, bunları halkla beraber halkın içinde yapmaya başladı."
"Bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz."
İsmet İnönü, 10 Kasım 1969.
Suratlarınız da başka ne işe yarar sanki?"
Falih Rıfkı Atay, Pazar Konuşmaları, 1966.
Falih Rıfkı Atay, Atatürkçülük Nedir?, 1966.
"Perşembe günü akşam yoklamasında, dahiliye zabiti beni aldı. Mektebin birinci sınıf, birinci bölük, birinci takımı, birinci mangasına kayd ile götürdü, bir çavuşa teslim etti. Bu çavuş Mustafa Kemal'di. İşte O'nunla ilk karşılaşıp tanışışımız böyle oldu. O anda onda gözüme çarpan hususiyet üniformasının temizliği, itinalı giyinişi, hâl ve tavrında sezilen karşısındakine saygı telkin etmek isteyen, askerlere mahsus o tarif edilemez hâkim duruşu... Herhâlde o çavuşluk hüviyetini doldurmak isteyen müstesna bir hâl ve tavır...
O esnada, sol kolunda çavuşluk işaretinin üstündeki bir sarı kurdelenin, neye delalet ettiğini anlayamadığımdan, ilk sualim: 'Affedersiniz, bu işaret nedir?' demek oldu. Bana kısaca, şu cevabı verdi:
'Sınıfımın en iyi Fransızca bileni benmişim. İmtihan ederek, bu işareti koymamı emrettiler.'"
Ali Fuat Cebesoy, 1963.
< Resime gitmek için tıklayın >
Sir Percy Loraine, 10 Kasım 1948.
< Resime gitmek için tıklayın >
< Resime gitmek için tıklayın >
< Resime gitmek için tıklayın >
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk, 1946.
Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım 1937.