Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
140
Cevap
29610
Tıklama
126
Öne Çıkarma
YKS Mağdurunun Sınav Rehberi | Sınav Sürecinde Yapılan Hatalar ve Çözümleri | saddlemaker64
S
4 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

Merhaba kardeşlerim merhaba eyy yks mağdurları eyy gençliğinin baharında 2. derece denklem çözmek zorunda bırakılmış yeni tomurcuklanan güller. Siz böyle zor durumlarda kalmayın kalsanız bile bunun karşılığını alın diye bu yazıda sizin gayriihtiyari bir şekilde yapmış olduğunuz saçma hataları ve bunları nasıl çözeceğinizi inceleyeceğiz.

PROBLEM 1 ÖN SEVİŞME YETERSİZLİĞİ - KONUYA BODOSLAMA LAPS DİYE DİREKT GİRME HASTALIĞI

Buraya lisedeki fizik hocam (kendisi benim için sadece bir fizik hocası olmamakla birlikte burada ağırlıklı olarak fizikçi kimliği kullanılacaktır) Bekir hocanın fizik soruları için mükemmel bir tavsiyesi vardı. Derdi ki soruya bodoslama girmeyin, hemen formülü yapıştırmaya çalışmayın önce bir soruyu okuyun, önce bir ön sevişme yapın soruyla ki neyi nasıl uygulayacağınızı daha iyi anlayın. Çok güzel laf. Bekir hocama sevgiler ama burada genellikle öğrencilerin düştüğü sıkıntı soru üzerinde değil konu üzerinde özellikle de ilk defa çalışacakları konu üzerinde. Buradaki sıkıntı beynin nasıl çalıştığını tam kavrayamamaktan geliyor. Beyin böyle laps diye konuya girenlerin varsaydığı gibi beynin içine aniden bir şeyler almaya çalışma, beynin içine bir şeyler tepeleme gibi metotlarla çalışmıyor. Aksine beynin çalışma yöntemi bir mıknatısa benziyor bir şeyleri kendi başına içine alıyor ama bunu yapması için önce onun mıknatıs özelliğini tetiklemeniz lazım. Beyin burada bir elektro mıknatısa benziyor diyebiliriz. Elektriği verirseniz çekiyor vermezseniz yok. Burada elektrik dediğimiz şey de merak. Bir şeyleri daha kolay öğrenebilmeniz için önce merak ediyor olmanız onu öğrenmeye dair kuvvetli bir istek duyuyor olmanız lazım. Bunu sağlamak için de bazı metotlarımız var.
Birincisi Barbara Oakley’in Learning How to Learn’de bahsettiği “picture walk”(resim gezintisi). Bu teknikte yeni çalışacağınız konuya laps diye girmek yerine önce kitapta mı videoda mı nerdeyse artık kısa bir gezintiye çıkıyorsunuz. Bu gezintide konudaki alt başlıkları, sayfalardaki resimleri, kalın yazılı kelimeleri varsa sonuç kısmını okuyorsunuz bunlara ufak bir göz gezdiriyorsunuz. Yani beyninizi neyin geleceğine dair bilgilendirmiş oluyorsunuz. Hala daha bunun merakı tetiklemediğini düşünen okurlarımız için tekniğin bence en önemli kısmı geliyor. Daha konuyu hiç çalışmadan belki picture walk bile yapmadan konunun sorularını çözmeye çalışıyorsunuz. Evet yanlış duymadınız integral bilmeden integral işaretinin ne olduğuna dair fikir yürütmeli bu garip S’nin altındaki ve üstündeki sayılar ne ola ki diye düşünmeli, cümlenin ögelerinde zarf tümlecinin ne olduğunu hiç bilmeden zarf tümleci aramalı, coğrafyada iklimleri bilmeden iklim testi çözmeye çalışmalı, biyolojide yaprağın katmanlarını bilmeden stoma ile epidermisi birbirinde ayırmaya çalışmalısınız. Peki neden? Çünkü bu, beyninizdeki merak mekanizmasını tetikleyecek ve geriye dönüp çalışmaya başladığınızda bu sefer bilgilerin gedik taşların yerlerine konması gibi beyninizde tık tık yerine oturduğunu göreceksiniz. Ve bunun üzerinde gerçekten belli bir zamanı harcamalısınız. İleride göreceğimiz gibi, sanıldığının aksine, öğrenme ne kadar zorlanarak gerçekleşirse o kadar kalıcı oluyor bu yüzden kendinizi ne kadar zorlarsanız öğrenmeniz o kadar kolay ve uzun süreli olacaktır.
Bakın size buradan işleri biraz bilimin doğasına ve Einstein’a bağlayayım. Einstein’ın en sevdiğim vecizelerinden biri şunu der “Merak kendi varoluş nedenine sahiptir. Önemli olan soru sormayı bırakmamaktır.” Şimdi düşünelim biraz bilim adamları sizce şuan öğrendiğiniz bilgileri nasıl buldu? Merak ederek. Siz onların buldukları şeyi 0 merakla doğrudan beyninize tıkmaya, tepelemeye çalışıyorsunuz. Beyniniz onu almamak için diretecek çoğu zaman da kazanacaktır. Onu bunun gerekli olduğuna, ileride kullanacağınıza ve işe yarayacağına ikna etmeniz lazım. Bunu yaparken de kullanabileceğiniz en iyi yöntem picture walk ve konunun sorularını çözmeye çalışmak. Bu tavsiye boun işletme ayarındaydı dikkate alalım.

PROBLEM 2 TEKRAR TEKRAR OKUMANIN CAZİBESİNE KAPILMA

Tekrar tekrar okumak en çok bilinen uygulanan ama en verimsiz yöntemlerden biri. Temelde 3 zararı var: çok zaman alır, bellekte kalıcı olmaz ve aşinalık yaratarak bir nevi kendini kandırmaya neden olur. Neden işe yaramadığının mekanizması az çok yukarıdakine benzer ama burada aşinalık yaratması nedeniyle çok çekici ve dolayısıyla tehlikeli bir hata. Sıkıntısı şurada aşinalık yaratmasına rağmen sınavda istenen bir bilgiye her koşulda ulaşabilme şartını karşılamıyor. Bunu çoğunlukla ezberlemek için yapıyoruz o yüzden çözümü efektif ezberleme teknikleri.
Google’a ezberleme teknikleri yazsanız bir sürü şey çıkıyor zaten ama yine de sınav ve öğrenme ile alakalı en efektif bulduklarımı yazacağım.
Birincisi ve en temeli active recall bence. Temelde şuna dayanıyor: Herhangi bir sınavda bir soruyu çözerken(hz ömer döneminde gerçekleşen olaylar, türevin nasıl alınacağı, hidroliz tepkimesinin özellikleri) veya gerçek hayat problemiyle karşılaşınca (doktorların spesifik bir damara nasıl dikiş atacağını bilmesi, veri bilimcinin spesifik bir tür veri için hangi algoritmanın daha iyi sonuç vereceğinin bilmesi) bunları çözebilmeniz için beyninizde daha önce depoladığınız ve o anda size gerekli olan bilgilere erişebilmeniz lazım. Bunun için de bunu sürekli pratik ediyor olmanız lazım. Eğer yks sizden 2-3 saatlik süreler içinde öğrendiğiniz tonla bilgi arasından tam olarak o soruyu çözmek için lazım olanı istiyorsa sizin bunu yksde yaşamadan önce defalarca pratik etmeniz lazım ki sınav anında da başarılı bir şekilde o bilgilere ulaşabiliyor olun. Active recall un birden fazla çeşidi var ama hepsi yukarıda anlattığım gibi beyinde bir şeylere ulaşmayı amaçlıyor. En ünlülerinden bir tanesi flaş kartlar. Ön tarafında bir soru veya hakkında kartın arkasında yazanları bilmeniz gereken bir kavram yazıyor. Arkasında da onunla alakalı bilmeniz gereken şeyler. Örneğin tmcilerin kullandığı yazar flaş kartları. Biyoloji için de kullanılabilir mesela önüne fotosentez nasıl olur yazarsın ve bunu çalışırsın. Aslında her şey için kullanılabilir. Bir tane bloknot alıp başlayabilirsiniz. Telefonunuza anki uygulamasını indirip oradan da flaş kart oluşturabilirsiniz size kalmış. Anki baya iyi uygulama bu arada sadece anki ile tıp okuyan elemanlar var. Dehşet faydalı taktikler bunlar lütfen kullanalım.
İkincisi Richard Feynman’ın da şöyle “If you want to master something, teach it” buyurduğu gibi birilerine öğetmeye anlatmaya çalışmak. Yine aynı şekil birine bir şeyi öğretmeye çalışınca beyninizden onu geri çağırmış oluyorsunuz ve bu da daha sonra onu tekrar çağırmanızı kolaylaştırıyor. İlla karşınızda bir canlı olmasına gerek yok. Coderların rubber ducky metodu var mesela her bir satır kodu laptopın yanında duran bir plastik ördeğe anlatıyorlar ve bu onların koddaki hatayı bulmalarına yardımcı oluyor. Sizin de konuda tam öğrenemediğiniz, tam ezberleyemediğiniz kısımları bulup onun üzerine yoğunlaşmanızı sağlayabilir. Flaş kart ve başkalarına öğretme dışında bunu konu çalışırken de anlık olarak yapabilirsiniz mesela bir sayfa okudunuz bitti kapatın sayfayı ve sayfada hatırlamanız gereken önemli ne varsa hatırlamaya çalışın hatırlayamadıklarınızı çalışıp tekrar deneyin, 2-3 sayfa ilerledikten sonra bunu tekrar deneyin. Bunlar manyak taktikler çalışmanızı bunlara göre yapmaya odaklanın.
Active recall’la alakalı bilmeniz gereken bir şeyde bu eylemi gerçekleştirdiğiniz dış dünyayı çeşitlendirmenizin daha iyi olduğu. Şöyle ki beynimize bir şeyi kaydederken genelde onu diğer duyulardan alınan verilerle beraber kaydediyoruz. Bunun sonucunda eğer çalışma ortamınızı hiç çeşitlendirmiyorsanız o bilgilere başka bir ortamdan ulaşmak zor olabilir. Bunun bir örneği insanların genellikle yaşlandıklarında bir kokudan veya ritimden daha önce hatırlayamadıkları bir çocukluk anılarını hatırlamalarında görülüyor. Hatırlanan anı beyne kaydedilmiş ama ona ulaşabilmek için atıyorum akasya kokusunu hatırladığınız nöronun ateşlenmesi gerekiyor o da anca yıllar sonra oluyor. Bizim bundan öğrenmemiz gereken şey şu: çalıştığımız dış dünyayı çeşitlendirmemiz lazım ki kaydedilen bilgiye sadece belli bir yolla değil birden fazla potansiyel yolla ulaşabilelim. Mesela kütüphanenin hep aynı yerinde çalışma hep aynı dış dünya olmasın dışarda. Bunlar deli bilgiler hocam kullan bunları.
İkincisi bilgiyi görsel olarak depolamak. Hani 3 çeşit öğrenme yöntemi(işitsel,kinestetik,görsel) var ya o deneysel olarak tespit edilememiş bir model yani palavra. Gerçek ise şu insanlar olarak bilgiyi görsel olarak depolamaya çok daha yatkınız. Bunun evrimsel bir açıklaması falan var ama burada gerekli değil. Bilgiyi görsele gömüp öyle öğrenebiliyorsanız bitmiştir. Görselden kasıt illa resim değil yani durgun olmayabilir zihin sarayı, yürüdüğünüz yerlerle daha önce bulunduğunuz mekanlarla ilişkilendirme falan temeli hep bundan. Temelde düz yazıyı hatırlamaktansa görseli hatırlamamız daha kolay mesela birinin yüzünü hatırlamanın onun ismini hatırlamaktan kolay olması gibi. Bunu nasıl kullanabileceğimiz konusunda örnekleme çok gerekli bence çünkü ilk başlarda oturmayabiliyor.
Örnekler bakın sizin için geçen seneki limit edebiyatı buldum melih Cevdet andayın resminde mesela bir tane postane(telgrafhane) var bahçesinde bir ağaç(rahatı kaçan ağaç) var ağacın dalında kardeşim var(gizli emir ek bilgi kardeşimin adı emir) yere çöp atıyor(mikadonun çöpleri) Bakın çok basit bir resim ve adamın eserlerini gömdüm içine. Bunun faydası hem hatırlaması diğer her şeye göre çok daha kolay ve bu inanılmaz iyi bir fayda hatta kitabı açmadan bile resmi ve eserleri az buz hatırlıyordum 9 aydır bakmamama rağmen. Şimdi bunu daha önceden duymuştunuz ve yapmıyordunuz ve belki hala yapmayacaksınız kabul ediyorum statükoya olan bağlılığı koparmak zor ama gelişmek için yenilikçi olmak lazım. Bunu yapmamanızın potansiyel sebepleri zor olması olabilir. Ama tahmin edin bu neden iyi bir şey? Çünkü zor. Az önce bahsettiğim gibi beyninizi zorlamak daha kolay öğrenmenize yardımcı oluyor. Beyninizi zorlayıp sonunda resme gömmenin bir yolunu bulabilirsiniz çok iyi daha kalıcı olur ya da resme gömemezsiniz ama gömmeye çalışmanız bile onu hatırlamanıza yardımcı olur ki bir yerden sonra içinizden ressam bob çıkıyor her şeyi gömebilmeye başlıyorsunuz. Alternatif bir örnekle kapatalım Emine Işınsu’nun resmi şöyle resmin tam ortasında arkada bir dağ var(kaf dağı) resim dağdan itibaren ikiye ayrılıyor. Bir taraf gondor gibi lavlı mavlı(azap toprakları) bir taraf elflerin memleket gibi bembeyaz(ak topraklar) gondorun topraklarında birine kodese koymuşlar(tutsak) adamın karnı ağrıyor(sancı). Gg emine Işınsu bitti şuan hem çok eğlenceli hem de çok akılda kalıcı sınava kadar 2 kere daha baksan yeter.
Şimdi burada resme gömmenin baya iyi olduğunu güzel anlattık ama dahası da var resme gömmenin içinde kullandığımız şeyler var. Mesela çengelleme bunu anlatması zor ama adı zaten baya bir şey söylüyor. Temelde daha önce bildiğin bir şeyle yeni öğrendiğin bir şeyi bağlıyorsun yani çengeli takıyorsun. Mesela ilk resimde kardeşimi gizli emir kitabına bağlamak gibi, ya da zaten bildiğin gondor ve onun toprak yapısını azap topraklarına çengellemek gibi. Böyle yapınca öğrenme daha kolay oluyor. Ve aslında bu metafor ve analoji kurma gibi tekniklerin de temelinde yatan şey, hee hocam şunun gibi mi dediğinizde sizin de kullandığınız şey çengelleme. Bunun bilincinde olmak ve ezberlerken bunu bir yöntem olarak kullanmak size fayda sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Son olarak tüm bu yöntemler biraz garip, biraz da komik olması daha evla. Çünkü komik olduğunda güleriz, mutlu oluruz ve dopamin salgılarız, dopaminin temel işlevlerinden biri de öğrenmeyi gerçekleştirmek bir daha dopamin salgılayabilmek için (bu konu burdan alışkanlıkların oluşmasına kadar gidiyor) yani bir şeyi komikli bir şekilde ezberleyebilirseniz illa aşırı komik olmasına gerek yok az komik olsun, garip olsun, ekstrem olsun, saçma olsun(mesela coğrafyacımız dersi böyle anlatırdı Sinoplular en mutluymuş neden çünkü paraları yok gibi saçma şeyler söylerdi ama çok akılda kalıcıydı çünkü saçma). Bakın bunlar boun kazandıracak tavsiyeler kullanın bunları.
Bonus bir active recall tekniği o gün ne öğrendiyseniz derste kitapta veya videoda bunu önce öğrenmeden hemen sonra mesela dersten çıkıp yemek sırası beklerken veya otobüste eve giderken o dersi, bilgileri hatırlamaya çalışın. Eve gidince bunu tekrar yapın.

PROBLEM 3 MAĞARA ADAMINA BAĞLAMAK – AŞIRI KÖTÜ DÜŞÜNMEK

“Kanka tytden çıktım arabaya bindik tam eve dönüyoruz, sınavda çözemediğim mat sorularından 3-4 tanesini kafamda çözdüm” Aga bee. Çoğumuzun başına gelmiştir. Bir soruyla uzunca süre cebelleştikten sonra başka bir şeyle ilgilenirken hiç onu düşünmememize rağmen çözüm sonradan ve artık iş işten geçtikten sonra beliriverir kafamızda. Çok sinir bozucu bir durum en sinir bozucusu da yksde başınıza gelmesi. Bunu önlemek için ne yapabilirize bakmadan önce bu neden oluyor? Bilim adamları beynin iki modu vardır diyorlar. Biri odaklanmış(focused) mod diğeri saldım çayıra mevlam kayıra(diffused-> difüzyon olan yayılmış salmış yani) mod. Argümanları şöyle devam ediyor. Focused modda beyin aktivitesi beynin çok küçük nispeten kısıtlanmış bir bölgesinde görülür. Diffused da ise tam tersitüm beyinde nerdeyse her bölgede aktivite görülüyor. Siz soru çözerken bazen fazla odaklanırsınız ve düşünceniz belli bölgede hapsolur, sonuçta nöronların ateşlenmesiyle işleyen bir süreç sadece sol ortada takılı kalmış olabilirsiniz. Fakat beynin yapısı gereği o çözemediğiniz sorunun çözümünü görmek için düşüncenizin daha geniş bir alanda atıyorum sağ arkada da dolaşması gerekiyor. Bir şeye çok fazla odaklanınca işte, bazen stres de bunun nedeni olabilir çünkü kortizolun beyindeki bazı bölgeleri bloke ettiğiyle alakalı bir bilgi de var elimizde, düşünce sol ortadan çıkamıyor çıkamayınca da çözümü bulamıyorsunuz. Ta ki arabaya binip sınavdan çıkmanın verdiği rahatlamayla diffused a geçinceye kadar ki orada bir faydası yok artık çözüme ulaşmanın.
Şimdi can alıcı soru: peki sınavda o saldım çayıra mevlam kayıra moda geçişi nasıl yapacağız? Bunu sınav anında çözebilmek için elimizde 2 şey var biri dik durmak diğeri derin(karından) nefes almak. Ve bunların sınavda işe yaraması için sene boyu meditasyon. Bakın sene başından beri hem konularda hem pmlerde yazıyorum meditasyon diye kimse takmıyor. Olsun ben yine yazmaya devam edeceğim meditasyon aşşırı önemli bir şey, sakin kalmak aşşırı önemli, strese kapılmamak aşşırı önemli ve bunları yapabilmek için gerçekten işe yarayan şeyler bunlar. Meditasyonu yatmadan ve kalkınca 5er dk sınava kadar. Sınavlarda da ne zaman sınavın kontrolünü kaybediyor gibi olsanız, ne zaman kendinizi sıkışmış hissetseniz dik duruş artı karından derin nefes sekmez çalışır. Bu tavsiye doğru uygulandığında gsü hukuk veya çapa tıp kazandırır o değerde bir tavsiye öyle diyeyim.
Hazır yeri gelmişken bonus teknik: soru çözerken eğer bir soruda çok tıkanırsanız soruyu mala anlatır gibi çözmeye çalışarak çözebilirsiniz. Yani mesela kendi kendinize konuşarak soru ne istemiş bana ne vermiş buradan cevaba nasıl gidebilirim gibi. Bu yöntemin adı point-and-call metrolarda uygulanınca “şimdi durağa geliyorum” “yeşil ışık yandı” “şimdi hareket ediyorum” gibi kaza ve hata oranları ciddi oranda azalıyormuş. Neden bazen beynimiz çok düz düşünüyor veya çok basit düşünemiyor bir şeye dikkat etmeyi unutuyor falan böylece ona her şeyi hatırlatıyorsunuz gibi. Bu da Isparta tıp veya boun turizm kazandıracak bir tavsiyeydi.

PROBLEM 4 ORTA GELİR TUZAĞI – TOTOYU YETERİNCE SIKMAMAK

Ufff geldik benim anlatmayı en sevdiğim yere. Kardeşlerim bakın o sorular sizin çözmeniz için var, hocanız o soruları zibilyon kere çözdü zaten. Olay sizin çözmenizde. Lütfen soru bankalarınızda çözemediğiniz sorulara hocaya götürmeden önce defalarca bakın özellikle mat ve fizik için gerekirse konu anlatımına bakın Google a yazın ama bunları mutlaka kendiniz yapın. Benim sene boyunca matçılara götürdüğüm soru sayısı toplam 10-15 falandır. Ama çözemediğim soru sayısı bundan çok daha fazlaydı naptım soruları kestim kırptım vs topladım farklı zamanlarda defalarca tekrar baktım.
İnsanların bu hataya düşme nedeni bizim insanlar olarak kendi öğrenmemiz üzerinde yanlış yargılara varmamız. Zor olan bir şeyi iyi öğrenemedik diye varsayıyoruz kolay gelince iyi öğrendik sanıyoruz ama böyle değil. Beyni de normal kas gibi düşünebilirsiniz zorlanınca daha çok gelişiyor. Bunun detaylı açıklaması kaynakçadaki kitaplarda var. Şimdilik kendimizi ne kadar zorlarsak o kadar iyi olduğunu bilelim bu yeter. Asıl olay bu bilgiyi nasıl kullanacağımız? Diyelim ki sb veya deneme çözdünüz bir sürü yanlışınız çıktı. Çoğu insanın yaptığı şey soruya ikinci kez bile bakmadan işaretleyip hocaya götürmek, diyelim o gruptan değilsiniz soruya biraz baktınız hala anlamadınız bence bu bile yeterli değil. Sınav sürecinde size en çok yardımcı olan şeylerden biri yanlış yaptığınız sorular ve eğer onların üzerinde yeterince zaman harcamadan hocaya veya arkadaşınıza götürürseniz en çok verim alabileceğiniz şeylerden birini çöpe atmış oluyorsunuz. Ne yani takıntılı gibi bir soruya saatlerce uğraşalım mı? Kısa cevap evet, uzun cevap whiplash. Ben böyle yaptım ve sonucunu da gayet iyi aldığımı düşünüyorum. Özetle yanlış yaptığınız sorulara çok iyi odaklanın, çözemedim diye kenara atmayın, farklı zamanlarda defalarca üzerine uğraşmaktan çekinmeyin, kendiniz yaptığınız sürece konu anlatımına tekrar bakmayı gerekirse googleda araştırma yapmayı ihmal etmeyin. Evet bazen hocaya soru götürmek çok çekici bir aktivite size ders çalıştığınızı hissettiriyor ama alternatif çok daha iyi bir sonunda o soruyu çözdüğünüzde kendinize olan güveninizin yükseliyor iki o soruyu başkasına çözdürdüğünüz senaryoya göre çözüm çok daha akılda kalıcı oluyor. Çözemeseniz bile hocanın yanına gittiğinizde o sorunun üzerinde çok vakit geçirmenin getirdiği bir kavrayış var ve hoca çözdüğünde daha iyi anlıyorsunuz o soru karşınıza çıktığında yapma ihtimaliniz yükseliyor.
Son bir kısım daha yine öğrencilerin favori kendilerini tatmin etme yolları soru sayısı üzerine. Benim olaya bakışım şu günde 300 tane soru çözmekle 50 tane soru çözmek arasında fark vardır. Ama bu fark 50nin lehine bile olabilir. Birini düşünün günde 300 soru çözüyor ama 300’ünü en fazla 2 denemede çok uğraşmadan relax bir biçimde çözüyor. Şimdi başka birinin düşünün bu char da günde 50 soru çözmeye çalışıyor ama yarısını çözemiyor yarısını üzerinde 5-10 dakika uğraştıktan sonra çözüyor. Net bir biçimde 2. Öğrencinin gününü daha verimli harcadığını söyleyebiliriz. Neden çünkü 1. Eleman kendisini ileriye taşıyacak hiçbir şey yapmadı 300 soru çözmüşmüş peh o 300 soruyu o gün sınav olsaydı yine çözecekti zaten gelişme 0 ama diğer eleman kendine bir şeyler katıyor kendini zorluyor soruların üzerinde dakikalar harcıyor ama bunun diğer eleman o gün sınav olsa yapamayacağı sorulara uğraşıyor (ki aslında tüm çalışma sisteminin amacı bu olmalı -> bugün sınav olsaydı yapamayacağım konuları sınava kadar düzeltmeliyim) böylelikle zamanını daha efektif kullanıyor. Bekir avşarın başarı hikayelerinin yanıltıcı buluyorum ve izlenmesini tavsiye etmiyorum ama bu örneğe cuk oturan bir video var ki paylaşmadan geçemeyeceğim. Ege tıp köksal, ki bu videoda nedendir bilinmez yorumlar kapalıdır. Köksal o videoda tam anlamıyla çalışmaya 2 ay kala başladığını ve oradan ege tıp kazandığını anlatıyor ve soru çözme yönteminde bahsediyor “2 ay boyunca soru bankalarında parmağımla çözemeyeceğim soruları aradım, testlerde sadece 2-3 soru çözüyordum ailem endişeleniyordu kitaplar boş diye” Bakın çok temel bir şey yapıyor eleman. Özellikle gidip yapamayacağı soruları seçmeye çalışıyor çünkü olayı kavramış, şimdi yapabiliyor olduğu soruları hiç çözmese zaten sınavda da yapardı muhtemelen asıl olay yapamayacağın soruyu bulmakta, onunla mücadele verip sonunda galip çıkmakta. Bakın bu çok kolay gelebilir ama aslında psikolojik olarak zor bir şey alternatif dünyada çat çat soruları çözüp sana hiçbir şey kazandırmayan soru yığınlarının üzerine tikler atıp zevkin doruklarına çıkabilirsin ama bunun yerine gidip yapamama ihtimalinin yüksek olduğu, sana saç baç yoldurtacak, seni verimli çalışamıyormuşsun gibi hissettirecek(aslında böyle değil daha verimli olduğunu zorlanma kısmında anlattık), akşam yatağa gittiğinde hala aklının bir köşesinde duran sorulara uğraşıyorsun. Ve 2. Si çok daha iyi. Bu da olağanüstü tavsiyeydi, bu boun kazandırmayı bırak ilk 100 tavsiyesi oldu. Kullanın bunu forumdaşlar.

PROBLEM 5 TEKRAR YETERSİZLİĞİ - SINAVI TAMAMLANMASI GEREKEN ETAPLARDAN GÖRME

“Kanka 2 ay önce organik bitirmiştim hepsini unutmuşum ya” geçen yıl sık duyduğum şeylerden biri buydu. İnsanlar neden bilmiyorum Niye çünkü yine ve yine beynimizin nasıl çalıştığını bilmemekten. Çok basit bir test bugün ne yediğinizi hatırlıyor musunuz? Peki bir yıl önce bugün ne yediğinizi? İkisinin arasındaki fark sadece bir yıl zaman farkı değil aynı zamanda beyninizin de değişmesi. İnsan beyni gün içinde aldığı çoğu bilgiyi kaydediyor. Sonra gece olduğunda çoğunu kaydediyor bir kısmını da siliyor ama uyurken garip bir şey daha yapıyor, bazı geçmiş bağlantıları da siliyor. Yani bugün dün ne yediğinizi hatırlıyorsunuz çünkü dün geceki uykuda o bilgi kaydedildi ama bundan 30 gün sonra hatırlamayacaksınız çünkü beyniniz geçen zaman içinde bu bilgiyi kullanmadığınızı fark etti ve sildi. Whoavv burası sansasyonel çünkü müthiş bir şey öğrendik. Eğer beyniniz bir şeyi kullanmadığınızı görürse yani ona bir ihtiyaç olmadığını sezerse büyük ihtimalle onu silecektir. Bu problemin girişinde yer alan cümleyi söyleyen arkadaşın sorunu bunu bilmemesi. Uzun bir süre organik çalışıyor, konuyu belki tamamen öğreniyor ama sonra ben öğrendim diye günlerce aylarca bir daha bakmıyor. Bu sırada beyni de aga biz bu bilgileri kaydettik ama kullanılmayacakmış gibi duruyor atalım bari biz bunları deyip o sizin kanla başla öğrendiğiniz bilgileri silmeye başlıyor. İnanılmaz kötü bir durum.
Burada beyninize sövmek yerine ona bunları silmemesi gerektiğini düzgünce anlatmak lazım. Nasıl? Yazıdaki en klişe cevabı burada veriyorum: düzenli tekrar. Gavurlar buna spaced repetition(aralıklı tekrar) demişler. Onların kavramı daha iyi oturuyor çünkü düzenli tekrarda sanki her gün veya sabit aralıklarla sürekli tekrar ediyormuşsun gibi ama aslında böyle olmasına gerek yok. Amacımız neydi beynimize hoop birader biz bunlarla üniversite kazanacağız bunları silmek yok tamam mı mesajını vermekti. Beynimiz salak değil tabi bunu ona her gün söylemenize gerek yok. Unutma eğrisi diye bir şey var görmüşsünüzdür, görmediyseniz de googlelayınca çıkıyor. Hedefimiz o eğriyi maksimum verimli şekilde kullanacak bir program yapmak. Şimdi en efektif çözüm şu: tekrarı giderek artan aralıklarla yapıyoruz. Buranın net bir matematik modeli yok önce şu kadar gün sonra şu kadar diye. Olay konuyu tam olarak unutmadan ama tam olarak unutmaya yakın zamanlarda tekrar gözden geçirmek. Burada önemli iki şey var: biri tam olarak unutmaya yakın olması değerli çünkü bir bilgiyi öğrenme/hatırlama konusunda ne kadar zorluk çekerseniz(burada gördüğümüz gibi aslında bu zorluk beyninize şş aslanım bu bilgi önemli bak sonra soracağım sana bunları demenin bir yolu) o kadar iyi ikincisi bu tekrarı yaparken önceki gördüğümüz hataya düşmüyoruz bakın burası gerçekten önemli “tekrar”, oturup kitabı baştan sonra tekrar okumak değil “tekrar” o öğrendiğiniz şeyi kitaba bakmadan beyninizden tekrar geri çağırabilecek(active recall) misiniz çağıramayacak mısınız onla alakalı. Eğer tekrar diye kendinizi hiç zorlamadan kitabı açıp okursanız bu baya verimsiz bir şey olur. Başında active recall yaptığınızda yani onu kendi kendinize anlatmayı denediğinizde veya başka birine anlatmayı denediğinizde iki şey yapmış oluyorsunuz bir beyninizi zorladınız ve bu bilgilerin önemli olduğunu işaret ettiniz iki eğer hatırlayamadığınız bilgiler olursa bunlar için güçlü bir merak tetiklediniz ki bu yukarıda anlatıldığı üzere öğrenme için çok önemli. Aralıklı tekrar için yine anki kullanılabilir. Anki flaş kartlara verdiğiniz tepkiye göre onları size değişik zaman aralıklarında soracak bir algoritmaya sahip. Ankinin güzelliği de burada zaten flaş kart mantığıyla active recall, farklı zamanlarda sorma yöntemiyle spaced repetition gibi iki güçlü çalışma tekniğini komboluyor olması. Anki reklamı almadım panpalarım sadece güzel uygulama diye tavsiye ediyorum. Ben geçen sene kendi flaş kartlarımı yapayım diye mukavva falan da aldım ama uğraşılmaz cidden hazır yapılmışı var alın kullanın. Ama olay anki de değil anki hiç kullanmasanız bile kendi çalışma yönteminize bunu adapte edebiliyor olmanız lazım. Bu aşşırı önemli tavsiyelerden biriydi tam burslu koç tıp kazandırır o ayarda yani dikkatle kullanalım.

PROBLEM 6 AÇIORTAY TESTİ – ÇOK FAZLA SORU BANKASI ÇÖZMEK

Burada 2 ayrı problem var aslında ama ikisi de soru bankalarıyla alakalı olunca aynı başlık altında topladım. Birincisi problem çözme tekniklerini ayırt edememekle alakalı. Özellikle fizik, matematik, geometri, kimya gibi derslerde bir sürü farklı teknik öğreniyoruz ve bunları kullanmayı da gayet iyi öğrendiğimiz söylenebilir. Sıkıntı bu teknikleri nerede kullanacağımız konusunda o kadar fazla pratik yapamıyor oluşumuz. Başlıktaki açıortay testini gelirsek soru bankasından test çözerken yukarıda açıortay testi yazıyorsa tüm sayfa boyunca ne yapacağın bellidir. Özellikle fizikte mesela tonlarca şey öğreniriz ve bunları üzerinde momentum veya alternatif akım yazan testlerde neyi kullanacağımızı bildiğimiz için zorlanmadan uygularız. Ama sınavlarda ve gerçek hayatta yukarıda böyle bir ipucu olmadığı için çoğu öğrenci bocalıyor. Bu yüzden soru çözme tekniklerinde ayrı ayrı uzmanlaşmakla birlikte bunların uygulanacağı problemleri birbirinden ayırt etmekte ustalaşmak da sınav için büyük önem taşıyor. Süre sorunu yaşayan arkadaşların mesela bununla alakalı kendini geliştirmeleri hızlanmalarına da yardımcı olacaktır. Çünkü normal test de sadece soruyu çözmekle uğraşırken ve uygulayacağın teknik belliyken işler çok hızlı ilerleyebilir ama sınavlarda karşına çıkan her soru için öncelikle onda hangi tekniği uygulayacağını(fizik sorusunu enerjiden mi çözsem hareketten mi çözsem veya geometride ne uygulayacağım şimdi ben burda) düşünme süresi işin içine girince sınav yetişmiyor olabilir. Bununla alakalı bir deney var. Veletleri iki gruba ayırıyorlar bir grup 90 cm ötedeki kovaya top atıyor diğer grup 60 ve 120 cm olmak üzere iki farklı kovaya atış yapıyor. Deney sonunda iki grubu da 90 cm uzaktaki kovaya atış yaptırıyorlar. Daha önce hiç 90 cm’ye atış yapmamış elemanlar hep 90 cm’ye atış yapanlardan daha iyi atıyor. Neden çünkü başarılı grubun ayırt etme ve hassasiyet mekanizması daha çok gelişti çat çat attılar sonra. Yani özetle neyi nerede kullanacağınızı ayırt etmeniz ve bunu geliştirmeniz önemli. Bunun için çok soru bankası az deneme yerine az soru bankası çok denemeyi öneriyorum. Böylelikle
İkinci problem: soru bankaları eğer birey c veya karekök zoru bankası değillerse genelde bir öğrenciyi konunun 0 noktasından alıp konuyla alakalı zor soruları çözebilecek seviyeye çıkarmak için tasarlanır. Bunun için de genelde(burayı tamamen sıkıyorum ama gerçek veriler bundan çok da farklı değildir) kitabın 3te 1’i kolay, yarısı orta, kalanı da zor sorulardan oluşur. İşte çoğu öğrenci için problemin başladığı nokta burası bence. Öğrenciler çok fazla soru bankası çözüyor. E çözsünler işte ne güzel demeyin çünkü yukarıdaki şeye tekrar bakınca şunu görüyoruz: ilk soru bankasından sonraki çözülen soru bankalarının öğrenciye kattığı şey düşüyor çünkü yüksek ihtimalle kitabın sadece %20lik kısmı sizi geliştirmeye yönelik geri kalanı zamanınızı çalmaya ve yukarıda bahsedildiği gibi hiçbir işe yaramayan sorulara tik atarak tatmin sağlamaya yapmaya yönelik. Deneme sınavlarıysa tam anlamıyla bir sınav simülasyonu olmak için tasarlanıyor. Muhtemelen soru başına zor soruyla karşılaşma olasılığınız soru bankasına göre denemede çok daha fazla ve bu çok iyi bir şey. Üstelik sizi süre sıkıntınızı aşmaya yönelik çalıştırıyor hızlanmaya çalışıyorsunuz ister istemez. Deneme çözmenin bir artısı da muhtemelen bir soru bankasını bitirmek bir denemeyi bitirmekten daha uzun süre alacağı için deneme çözerek daha fazla yazardan daha çeşitli soru görme şansınız da artıyor. Bence bu da farklı bakış açıları geliştirebilmek adına çok önemli bir şey.
Sonuç olarak benim kendimde uyguladığım ve size tavsiye ettiğim şey 1 en fazla 2 soru bankası çözdükten sonra tamamen denemeye geçmeniz. Bu da Hacettepe tıp ayarında bir tavsiyeydi değerlendirelim.

PROBLEM 7 KENDİNE İNANMAMAK – BİLİNÇALTSAL SENDROMLAR

Burayı nasıl yazıcam bilmiyorum. Kendinize inanın heyyo kuruluğunda olmasın ama aynı zamanda da ikna edici olsun istiyorum. Sorun şu: insanlar kendilerine inanmıyorlar. Placeboyu biliyorsunuzdur insanlar o ilacın kendilerine iyi geleceklerini düşündüklerinde jelibon yutmalarına rağmen nerdeyse gerçek ilacı alan insanlar kadar iyi tepki veriyorlar hastalığa veya her neyse ona karşı. Bir de Pygmalion etkisi var o da kendini gerçekleştiren kehanet gibi bir şey ama kişiler üzerinde mesela birine sen çok iyisin harikasın diyorsun o eleman buna inanıyor ve artık ona dönüşmeye başlıyor. Bunları anlatma nedenim şu ki kendimiz hakkındaki düşüncelerimizin yani kendimizi nasıl gördüğümüzün (self-image’larımızın-> psycho-cybernetics, maxwell maltz) hayatımız üzerinde büyük etkisi var. Bunu destekleyen bir fenomen de şöyle: insanlar bilinçli bir şekilde böyle düşünmeden aslında şunu yapıyorlar -> hayattaki karşılaştıkları çoğu şeyde özellikle karşısında bir aksiyon alınması gereken yerlerde bu aksiyonu alırken rasyonel bir şekilde düşünüp uzun bir karar alma süreci geçirmek yerine bu aksiyonu, kendilerini nasıl gördüklerine(ben nasıl biriyim-atıyorum sakin biri olsun) ve bu(kendilerini içinde gördükleri) stereotip insanların o olaya nasıl tepki vereceklerine(sakin insanlar burada sakin kalırlar) göre yapıyorlar. Eğer dikkat ederseniz insanların bunu kullandığına şahit olabilirsiniz genelde bir davranışı açıklamanın son basamağı olarak ben şöyle bir insanım derler. Şimdi buradan çıktığımız nokta şu: kendimizi nasıl gördüğümüz kararlarımız ve hayatımız üzerinde inanılmaz büyük bir etkiye sahip. Küçük bir örnek bounluların kendine güveni bouna geldikten sonra uçuşa geçmiyor. Zaten bouna gelmeden bu elemanlar kendilerini zeki, başarılı, çalışkan görüyorlardı sonuç olarak bunu gerçekleştirdiler.
Burada çoğu insanın sorunu kendilerine inanmamakla birlikte aslında bu inanamamanın daha derinde olan kendilerini kendilerine inanacak bir stereotip grubunda görmeme sorunu. Eğer kendinizi başarısız, tembel görüyorsanız hatta direkt olumsuz olmasına da gerek yok ortalama görüyor olmanız bile davranışlarınız, beyninizin şekillenmesi üzerinde sizin başarıya ulaşmanıza engel olacak etkilere sahip. Bakın şimdi size çok çarpıcı bir fenomen daha anlatıyorum daha doğrusu Malcolm Gladwell anlatıyor. İki okul var biri Harvard biri harvarddan çok daha kötü bir üni ki harvarda giren en düşük puanlı öğrenci diğer okula giren en iyi öğrenciden daha yüksek puanla girmiş. Bu kötü okuldaki öğrencileri başarılarına göre iyiler ortalar kötüler diye 3 gruba ayırıp mezun olabilme istatistiklerine bakmışlar. İyiler %50’den biraz fazla ortalar %25 kötüler %15 oranında diploma alabilmiş. Sonra harvarda bakıyorlar yine aynı istatistik alla alla bir gariplik var. Harvardın kötüleri de ki puanları hala diğer okulun iyilerinden daha yüksek %15 oranında mezun olabilmiş. Aynı çocuklar harvarda değil diğer okula gitseler diplomayı alabilme şansları %30 artıyor. Buradan şu sonucu çıkarıyor Gladwell diploma alabilmek zeka ile alakalı bir şey değil, insanların kendilerini nerede gördükleri ile alakalı bir şey. Sen sınıfında dünyanın en zeki charlarını görüyorsan kendini o kadar da zeki görmezsin ama aynı performansla başka bir okulda dönem birincisi olup kendini çok başarılı bir öğrenci olarak görebilirsin.
Ben tm geçtiğimde hocalar bana artık senden 2 basamaklı sıralama bekliyoruz falan diyordu(tek basamaklı yaptım adamları hayal kırıklığına uğrattım :/) bana inanıyorlardı bu benim kendimi iyi görmemde başarabileceğime inanmamda yardımcı oluyordu. Bunu anlatma nedenim eğer dezavantajlı bir okulda okuyorsanız ve hocalarınız size destek değil köstek oluyorsa veya dezavantajlı bir okulda okumasanız bile (yukarıdaki harvardda okuyan ama kendini kötü gören charlar gibi) rakiplerinizle sahada olduğu gibi kafada da mücadele edebilmelisiniz. İyi okullarda okuyan çocukların lise yıllarında en çok duyduğu şeyler siz zeki çocuklarsınız yaparsınız gibi pygmalion etkisini tetikleyecek şeyler oluyor genelde.
Bunu çözmek için en sık kullanılan yöntem telkin. Nasıl hipnozda başka biri sizi bir şeylere ikna ediyorsa burada da siz kendi kendinizi ikna etmeye çalışıyorsunuz. Meditasyondan sonra oturup baya ben zekiyim ben çalışkanım ben sınavın içinden geçiyorum falan yapıyorsunuz. Komik gelebilir ama ben sınavın içinden geçme kısmını sene boyunca yaptım. Meditasyonlarımdan sonra sınavda ne olursa olsun sınavın hala çok kolay olduğunu, o soruları yapabilmem için hiçbir engel olmadığını bütün tyt mat sorularının iki tane iki bilinmeyenli denklemle çözüleceğini, bütün Türkçe sorularının sakin kafayla düşünüldüğünde cevabı bulduracak kadar net olduğunu ve benim de bunları yapabildiğimi hayal/telkin ederdim. Neticede tytde ikisini de fulledim hadi mat neyse ama Türkçe için çok işe yaradı. Aynı şeyler ayt mat için de geçerliydi. Yani bakın bu da baya önemli bir şey. Kendinize inanmakla birlikte sınavı yapabileceğinize de inanmanız lazım. Sınavı salona girmeden önce kafada çözmüş olmanız lazım. Büyük sporcu lafı gibi düşünün. “Maçı önce kafanda kazan evlat” falan yani. Burası hakkında daha geniş bilgi için daha önce yazdığım sınavı psikolojik olarak çözmek konusuna bakmadıysanız bakmanızı baktıysanız da tekrar bakmanızı ve tavsiyelere kulak asıp uymanızı tavsiye ediyorum.https://forum.donanimhaber.com/sinavi-psikolojik-olarak-cozmek--139578251 . Özellikle şurası demeyeceğim o yazının her tavsiyesi çok değerli. Bu parçayı yazarken zevk aldım. Maxwell Maltzdan çıkıp Malcolm Gladwell’e bağladım falan çok iyiydi umarım siz de uygularsınız. Bu tavsiye de tam burslu bilkent ee kazandıracak bir tavsiyeydi değerini bilelim.

PROBLEM 8 AZ UYUMAK – APTALLAR 8 SAAT Mİ UYUR?

Burada çoğu insanın düştüğü hata uykunun bir zaman kaybı olarak görülmesi. İnsanlar uykuda geçirilen zaman boşuna zaten orada hiçbir şey yapmıyoruz bari süresinin kısaltalım gibi bakıyor. Yanlış tabi bu çünkü uyku vücudunuzun günün uyku dışındaki kısmında iyi performans gösterebilmesi için çok gerekli bir şey. Uyku süresi boyunca vücudunuzda daha iyiye gitmeyen bir tane bile süreç olmamasını bırakın öğrenme için ekstra değerli bir süreç. Gün boyunca öğrendiğiniz ve beyninizin ortasındaki hipotalamusta sinir hücrelerine dönüşen bilgiler uyku esnasında beyninizin dört bir yanına dağıtılıyor. Ne kadar iyi uyursanız bu süreç o kadar sağlıklı dolayısıyla da öğrenme o kadar kalıcı gerçekleşiyor. Aman diyeyim açgözlülük yapıp uykunuzdan çalmayın min 7.5 saat uykunuzu alın. Ben uykuya dalma falan filan 8 saat sonrasına kuruyorum, genelde alarmsız uyanıyorum ama bazen alarma da kaldığım oluyor güzel yöntem uygulanabilir. Bu tavsiye de Hacettepe yapay zeka ayarında bir tavsiyeydi değerlendirelim.

PROBLEM 9 SPOR YAPMAMAK

Sınav senesi oturup akşama kadar sadece ders çalıştığınız bir sene olmamalı arkadaşlar. Sınavdaki başarınız o sene genel olarak hayattaki başarınızla da alakalı ve spor sağlıklı bir vücuda ve zihne sahip olabilmek için çok önemli. İnsanlar genelde sınav senesinde sadece oturup ders çalışacağım başka hiçbir şey yapmayacağım bu yüzden kilo da alacağım gibi bir kafayla geliyor. Evet gerçekten çok fazla ders çalışacaksınız ama beyniniz ve mental sağlığınız için spor şart. Ayrıca spor yapınca salgılanan BDNF hormonu nöronlarınızın diğer nöronlarla bağlantı kurma isteğini ve daha sağlıklı olmasını sağlıyor. Düşünün yani sadece koşarak calvin döngüsünü daha iyi hatırlayabiliyorsunuz baya iyi fayda. Ben mesela kendi 12. Sınıfımda haftada ortalama 2 bazen 3 halısaha yapardım. Bunun çok da faydasını gördüm size de tavsiye ederim spor önemli. Bu da odtü bilgisayar ayarında bir tavsiyeydi dostlarım.

PROBLEM 10 STATÜKOYA BAĞLILIK – SADDLEMAKER64’Ü DİNLEMEMEK

Geldik en önemli probleme. Yukarıda önerdiğim tüm o harika tavsiyeleri uygulamaktan sizi alıkoymaya çalışan statüko bağlılığına. Bu yazıyı yazarken şunun farkındaydım: muhtemelen okuyanların çok küçük bir yüzdesi bunları uygulayacaktı. Bu tavsiyelere uymamanız için aklıma 3 sebep geliyor.
Birincisi kendinizi yenilikçi, kişisel gelişime açık biri olarak görmeyebilirsiniz. Bu sizin suçunuz değil muhtemelen tr simülasyonunun insanlar üzerinde bıraktığı ortak etkilerden biri. Neyse ki bunu nasıl çözeceğimizi yazının içinde anlattık. Problem 7’yi tekrar okuyup bunun üstesinden gelmek için tam olarak sizi engelleyen şey neyse ona yönelik kendinizce bir çözüm geliştirmenizi tavsiye ediyorum.
İkinci nokta anlattıklarıma o kadar da ikna olmamış olabilirsiniz. Bazı noktalarda inandırıcılığı arttırmak için olabildiğince atıf yapmaya çalıştım ama bazı noktalarda da rehberi bir akademik araştırmaya dönüştürmekten kaçınmak adına bazı şeyleri kendime sakladım. Eğer kafanıza yatmayan bir şey olursa yorumlarda bunu tartışmaya açmaktan çekinmeyin.
Son olarak ve belki de en tehlikelisi olarak bunların etkisini kabul etmiş olmanıza rağmen bu etkilerin küçük olduğunu düşünüp o kadar da büyük bir gelişme yaşamayacağınız kaygısıyla denemek bile istemediniz. Tahmin edin bakalım elimde ne var? Tam da bu soruna cevap veren bir hikaye ama ona geçmeden önce şunu hatırlatmak istiyorum. Başaranlar ilk 100’e girenler ve 30 bin 50 bin yapanlar arasındaki fark uçurum değil. Bunu belki sınava girdikten sonra anlayacaksınız ama sınav cidden kolay ve Einstein olmanızı beklemiyor sizden. Bununla birlikte hala süreç boyunca bazı hataları yapmamanız lazım. Sınavda çıkan her bir soruyu düşünün bunu yapabilmek 100 olsun yapanlar 100 birimde ama yapamamak sandığınız gibi 0’da değil. Çoğunuz aslında 80’de 90’da takılıyorsunuz. Burayı 100’e tamamlamak için gerçekten büyük değişimlere ihtiyacınız yok küçük ama doğru değişimlere ihtiyacınız var. Tıpkı Britanya bisiklet takımın da böyle olduğu gibi. 1908’den beri takım olimpiyatlarda bir tane altın madalya kazanamamış 110 yıldırsa bisikletin en prestijli yarışması Tour de France’ı hiç alamamışlar. Takım o kadar kötüymüş ki ünlü bisiklet üreticileri imajımızı zedeler diye takıma sponsor olmaktan çekiniyormuş. Sonra kaderin değişme nokta 2003’de takımın performans direktörlüğüne Dave Brailsford’un getirildiği gün oluyor. Brailsford’u diğerlerinden ayıran şey küçük kazanımların toplamına olan sarsılmaz güveni. “Tüm prensip bisiklet binmekle alakalı olan her şeyi küçük parçalara bölüp onları %1 geliştirmenizden ve sonra bütün küçük parçalardan gelen %1’in büyük bir fark yaratmasından geliyor.” demiş reyis. Sadece söylemekle kalmamış harbiden her şeyi geliştirmeye çalışmış. Daha konforlu selelerden antrenman yaparken kasları ideal ısıda tutacak şortlara, daha az sürtünme sağlayan kumaşlardan, atletlerin hastalık kapmaması için ellerini yıkama yöntemlerine kadar her şeyi geliştirmişler. Hatta bisikletlerin performansına zeval gelmesin diye bütün çalışma mekanını beyaza boyamışlar ki kayba sebep olabilecek toz parçacıklarını daha iyi görebilsinler. Sonuç 2008 olimpiyatlarında 14 altının 8’i ve 2008’den 2017’ye kadar 5 Tour de France şampiyonluğu. Hepsi teker teker bakıldığına önemsiz sayılabilecek küçük kazanımların bir araya gelmesi sayesinde. Bu da boun econ ayarında bir tavsiyeydi.

Ben yazarken baya zevk aldım. Umarım siz de okurken zevk alırsınız. İyi forumlar.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi saddlemaker64 -- 22 Mart 2020; 15:48:27 >

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

Hoşbuldum arkadaşlar vefa borcunu ödemeye başlıyoruz. Wordde 3 sayfa oldu şimdiden. Bomba bir yazı geliyor.
Yoruma Git
saddlemaker64 - 4 yıl +30
okudum hepsini çok faydalı yazı olmuş. keşke martın sonunda değil de eylül-ekim gibi yazsaydın ama yine de teşekkürler
Yoruma Git
Yorumun Devamı Dr. Donanım - 4 yıl +20
duyara bak
Yoruma Git
Yorumun Devamı FantomİçinF - 4 yıl +16
A
4 yıl
Teğmen

Nerelerdesin hocam , yahu derece yapanlar şu foruma vefa borcunuz var geriden gelenlere yardımcı olun ki gelenek devam etsin da



A
4 yıl
Er

Üstad gelmiş hoşgelmiş



< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >

S
4 yıl
Teğmen
Konu Sahibi

Hoşbuldum arkadaşlar vefa borcunu ödemeye başlıyoruz. Wordde 3 sayfa oldu şimdiden. Bomba bir yazı geliyor.



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 2 cevap geldi.
G
4 yıl
Er

Yerimizi aldık sensei



A
4 yıl
Teğmen

.



< Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >

İ
4 yıl
Teğmen

Rezerve



G
4 yıl
Onbaşı

rez



H
4 yıl
Çavuş

Upp



< Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >

W
4 yıl
Er

Rez



< Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >

G
4 yıl
Er

Up #Rez



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

1
4 yıl
Onbaşı

Ooo tyt reis rez



< Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >

W
4 yıl
Yüzbaşı

Rez



G
4 yıl
Onbaşı

Süre problemide gelirse iyi olur



< Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >


Bu mesajda bahsedilenler: @saddlemaker64
C
4 yıl
Onbaşı

Rezz



< Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >

C
4 yıl
Onbaşı

Rez malum biliyorsunuz evde kaldık tüm planım kütüphane üzerineydi patladık diyebilirim şu 3 ayı nasıl en verimli geçirebiliriz bunun hakkında da yazılar okumak iyi olurdu



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

I
4 yıl
Yüzbaşı

Rez



< Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >

5
4 yıl
Er

< Resime gitmek için tıklayın >



< Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >


Bu mesajda bahsedilenler: @saddlemaker64
R
4 yıl
Onbaşı

rezz



S
4 yıl
Onbaşı

Rezervatullah



< Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >