1. sayfa
-bir kendini bilmez uydurma demiş yeni gördüm işte timur - - -------------------------------------------------------------------------------- KırşehirYeniHaber,http://www.kirsehiryenihaber.com Bu doküman [www.kirsehiryenihaber.com] adresinden alınmıştır! -------------------------------------------------------------------------------- Hileci Timur 26 Aralık 2007 “……..Güneşin batmasına kalmaz, Ya mağluptur Timurlenk, Ya hâkimdir tüm evrene”. — Christoper Marlowe Timur’un tarihteki savaşlarını, öteki yanlarını tarihçilere, tarih kitaplarına bırakıp, onun tarihteki ilgi çeken bazı hileci yanına değineceğiz. Timur, bir eli ve bir ayağının sakat olması nedeni ile Timurlenk (Aksak Timur) olarak anılırdı. H.736-M.1335–1336 de Türkistan’ın Semerkant Keş şehrinde doğdu. Babası, Barlas oymağının beyi Turagay (Turgay), anası Tekine Hatun idi. Geçmişi Cengiz Han’a dayanan bir sülaleden olan Timur, atası Cengiz Han’ın uyguladığı hile ve taktikleri, yaptığı bütün savaşlarda daha da geliştirerek büyük ün kazandı. Gençliğinde bir baskında bir eli ve bir ayağını sakatladığı için, aksak topal anlamına gelen Farsça “lenk” eklemesi ile “Timurlenk” adını taşırdı. 1368 de 33 yaşında Belh emiri oldu. Timur, hepsi zaferle sonuçlanan 17 sefer düzenlemiş, 27 ülkenin hakanına baş eğdirmiş, Doğu Türk Hakanlığı’nın tahtına çıkacak, imparatorluğun sınırlarını İtil (Volga)’dan Ganj Nehrine, Tanrı Dağlarından İzmir ve Şam’a kadar uzanan bir imparatorluğa hükmetmiş bir hükümdardır. Hz. Ali’nin “savaş bir hiledir” sözünü adeta kendine şıar edindiği için, her savaşta ayrı kurnazlık ve hileyle, yendiği düşmanlarına da en zalimce gaddarlığa başvururdu. Yıldırım Bayezid (devri 1389 -1403) Çok cesur, atılgan, çok kıvrak ata biner, bunun için savaş alanındaki benzersiz surat ve çevikliğinden şehzadeliğinde kendine “Yıldırım” denilmiştir. Osmanlı Hanedanı içinde onun kadar hızlı çevik at süren bir padişah yoktu. Bağdad Padişahı olan Sultan Ahmet Celayir ve Tebriz Hükümdarı bulunan Kara Yusuf, Timur'un yıkıcı gücünden korkarak sultan Bayezid'e sığındılar. Öte yandan Yıldırım'ın memleketlerini ele geçirdiği Anadolu Beyleri de Timur'a sığınıp Osmanlı Sultanlarından şikâyette bulundular. Timur’a sığınan bu iki Türk Beyinin abartılı şikâyetleri, iki Türk Hükümdarı olan Yıldırım Bayezit ile Timur’un birbirine düşman olmalarına neden oldular. Timur’un adamlarından olup Azerbaycan bölgelerinde hüküm süren Taharten üzerine Yıldırım Beyazıt Han saldırarak kadınlarını ve çoluk çocuğunu tutsak etmekle bu yüzden ve iki tarafta bulunan sığıntı beylerin kışkırtmaları ile ortaya çıkan olaylar, haberleşmeler ve sinirli ve hakarete varan mektuplaşmalar, azarlamalar, mağrur Timur'un Osmanlı ülkesine girişi ile sonuçlandı. Kan dökücü Timur M. 1400 yılında Anadolu'ya yönelip sonra Sivas şehrini yakıp yıktı. Ahalisine türlü eziyetler ettikten sonra Şam ve Halep bölgesine geçti. Buraları korumak için Suriye'ye gelen Mısır Hükümdarını yenilgiye uğratıp her zamanki âdeti üzere oraları da yağma ve türlü zulüm ve işkenceler yaptı. Timur H.803 Sivas’ı kuşattı. Sivas Valisi şehzade Süleyman kalenin savunmasını Malkaçoğlu Mustafa Bey’e bıraktı. Sivas Timur’un kuşatmasına 18 gün dayanabildi; Timur yemin ederek hiç kimsenin kanını akıtmayacağını söyleyince, Malkaçoğlu bu söze kandı ve Sivas Kalesini Timur’a teslim etti. Gerçekten de hiç kimsenin kanı dökülmedi!.. Ama kaleyi savunan dört bin kadar Türk askerlerini kanları dökülmeden birer ikişer, daha önce kalenin savunması için kazılan derin hendeklere, diri diri attırıp üstlerine toprak dolduruttu!..Halktan zorla aman parası alındı. Pek mamur olan Sivas yağmalanarak harabeye döndü. Binlerce insan, seçkin kadın kız köle diye götürüldü. (Osmanlı Tarihi Cilt: 1, Sf:303 Ord. Prof. İ.Hakkı Uzunçarşılı). Hoca Sadetten Efendi Tacu’t Tevarih adlı tarih kitabında dediği gibi “Sivas’ta değirmen taşından başka taş üstünde taş kalmadı”. Bütün bunlar tarihte Türkün Türke yaptığı en acı zulümlerdi… Timur, at binen, kılıç kuşanan, attığı oku yüzük deliğinden geçirecek kadar atıcı, bahadır; savaşlarda az bir kuvvetle uyguladığı çok değişik taktik ve hilelerle kendinden kat kat sayıca büyük orduları yenecek kudrette bir hükümdardır. İsfahan’da bıraktığı memurlarını ve beş bin kişilik askerini, isyan edip kırdıkları için, İsfahan’da yetmiş bin kişiyi kılıçtan geçirip kellelerinden kule yapmıştır. Bu olaydan sonra, Osmanlıda da düşman kellelerinden kule yapma olayı yapılmaya başlanmıştır. Timur, İran seferinde, Şehname’nin yazarı ünlü şair Firdevsî’nin mezarına giderek, “kalk, kalk da, her satırında kötülediğin mağlup Türk’ü şimdi gör!” diyerek, Timur, şunları da söylemiştir: “Biz ki Mülük-i Turan, Emir-i Türkistan’ız: Biz ki Türkoğlu Türk’üz; Biz de milletlerin en kadimi ve en ulusu Türk’ün başbuğuyuz!.”. TİMUR’UN YOLU KIRŞEHİR’DEN DE GEÇER Timur, Ankara yolunda Kırşehir’den de geçmiştir. Osmanlı’ya sürekli direnen, başkaldıran ve Osmanlı’yı en çok uğraştıran Karamanoğulları, Türk birliğine en son katılan Türk Beyliği idi. Timur Anadolu’ya geldiğinde, Osmanlı’ya direnen ve Timur’u destekleyen Karamanoğulları, Kırşehir’e saldırarak şehri yağmaladılar. 1396 da Timur’un geri dönmesi üzerine, Kadı Burhanettin Karamanoğullarının üzerine yürüyerek onları cezalandırmıştır. Kadı Burhanettin öldürürlünce, Kırşehir Yıldırım Bayezid’e (Osmanlı’ya) verilmişti. Bu sırada Osmanlıya sığınan Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf, Timur korkusu yüzünden Kırşehir ve çevresini yağmalamıştır. Timur 1402 de Ankara Savaşında galip gelince, kendisini destekleyen Karamanoğluna ödül olarak Kırşehir verilmiştir. İşte bu çalkantılar içinde Kırşehir defalarca saldırı, el değiştirmelerle yağmalanarak zarar görmüştür. Tarihin kaydettiği en hileci hükümdarlardan biri olan Timur, Yıldırım Beyazıt’a kızdığı için, kendisi Türk ve Müslüman olmasına karşın, Türk ve Müslüman beldesi Anadolu’yu tarumar etmeye devam eder. Timur’un Yıldırım Beyazıt’la olan öyküsünü, mektuplaşma ve savaşma düellolarını tarihçilere bırakarak, yol güzergâhındaki bazı ayrıntılara yer verelim. (1.Timur Anadolu hareketinde, yol üzerinde birçok şehir’e uğradığı gibi, Kırşehir’e de yolu düşer. Ordusuyla Kırşehir yakınlarından geçen Timur, Kızılırmak’tan geçtikten sonra, bu ırmak için, “Kırşehir Irmağını geçtik” der.”Kudretli Timur, Kırşehir Irmağı (Kızılırmak) köprüsünden geçtikten sonra, bunların serdarlarını çağırmaya adam gönderdi”. (Kay: Tac’ut Tevarih- Tarihlere Tacdır bu Kitap. Hoca Sadettin Efendi Cilt: 4 Sf:325) Timur, on binlerce kişilik ordusu, on binlerce at, deve, öküz, filleri doyurmak için, , Kırşehir’e geldiği zaman, birçok şehirde yaptığı gibi, önce şehir (serdarını) beyini otağına çağırtır. Ona tehditvari, dileğini ileterek, onbinlerce çok değişik hayvanları ile yüz bin civarında askerinin doyurulması için çeşitli yiyecek ve kesimlik hayvan ister. Olumsuz cevap alınca talan ve katliamlarla zaten isteğini yerine getirecektir. Bunu bilen Kırşehir Beyi de mecburen dileğini kabul eder. Çünkü karşılarında, Türkçe konuşan ve Müslüman devasa bir ordu var. Kırşehir halkı, hayatlarında ilk defa gördükleri fil karşısında öylesine korkar, öylesine etkilenir ki, fillere (öteki Türk halklarında olduğu gibi)“koca burunlu öküz”veya yılan kollu öküz, adını verirler. Her gün yüzlerce kilo ot yiyen bu filler karşısında, öteki hayvanlarla, on binlerce askerin yiyeceğini temin etmede çok zorlanırlar. Öylesine bir yiyecek talanı olur ki, zaten kendi geçimini zor temin eden Anadolu halkları ve Kırşehir halkı Timur’un kaldığı birkaç gün içinde daha çok yoksul düşerler. Çünkü Timur, geçtiği her yerden, askerine daima taze et yedirmek için, sürüler halinde sığır ve koyun gasp ederek yoluna devam eder. Ayrıca askeri için en iyi atları da gasp eder. Hele Ankara Savaşından sonra, Anadolu Türk ve Müslüman halkına daha bir zalim davranır. Anadolu Türk Halkı, karşılarında Türk ve Müslüman olduklarını söyleyen, Türkçe konuşan Timur’un gaddar-zalim davranan ordusu karşısında dehşete kapılır, şaşkınlığa uğrar.. Korkusundan, yol güzergâhındaki bütün Anadolu halkları gibi, Kırşehir halkı da, hayvan yemi, insan gıdası nesi var nesi yoksa Temur ve askerlerine vermek zorunda kalır. Askerlere taze et kesilip yedirilmek için koyun, sığır sürüleri ordu ile sürülüp götürülür. Timur’un onbinlerce askeri, Sivas’tan bu yana, yoksul halkı soyar, Kılıçözü, Değirmendere, Kızılırmak boylarını talan eder. Böylece Tarih boyunca Kırşehir kaçıncı kez kıtlığa, (kâh Babailer isyanında kırıma, kâh tabii afetlerde kıtlığa, kâh Celali İsyanlarında talana vb) yokluğa duçar olur. Onun için en yanık bozlaklar, en yanık türküler bu yöreden çıkar, her köyünde bir destancı, türkücü ozan, çıkar. Neşet Ertaş, Hacı Taşan, Çekiç Ali, Âşık Said gibi nice ozan ve sanatçıların destanları, dalga dalga bozlakları tellerde, dillerde yürek yakarak ünlenir, dillenir gelir günümüze değin. Üç yüz- beş yüz yıl kadar önceki tarihçilerin yazdığı tarihlere göre, bizim Timur dediğimiz bu korkusuz ve hileci Türk hükümdarını “Temur” veya “Teymur” diye yazmaktalar. Anadolu halkı da şimdilerde bile, Timur’dan öylesine etkilenmiş ki, çocuklarının ismini “Timür”, “Temur” koymuştur. Bu isimden Kırşehir’in birçok insanının ismi Temur’dur; son yıllarda Timur adı konulmakta. Timuroğlu, Baytimur soyadı yanında, Kaman’ın en büyük kasabalarının birinin adı “Temurlu”dur. Yöre halkı genelde bu kasabaya devamlı “Temurlu” demesine karşın, nedense bu kasabamızın adı “Demirli” diye kayıtlara geçmiştir. Halen herkes bu kasabamızı “Temürlü”, “Temurlu” veya Temirli” diye söyler. Bu isimlerle halkımız tarihteki “Temur”dan mutlaka etkileşmiş olmalıdır. Daha sonra, Bağdat ve Şam’a yönelerek yol boyu yakıp yıkma ve katliamlarına devam etti. Hoca sadettin Efendi Tacu’t Tevarih adlı tarihinde şunları yazıyordu: “Bağdatlıları topu birden öldürülerek, ölüm tellalları seksenlik ihtiyarlarla sekiz yaşındaki çocukları bir fiyat üstünden sattılar. Kesik başlardan nice kuleler, ölülerden geniş tarlalar peyda oldu. Dicle Suyu Müslümanların kanlarıyla, ayrı düşen âşıkların kanlı gözyaşları gibi ala döndü. Bağdat sokakları öldürülmüş insan cesetlerinin kokuşmasıyla durulamaz halde idi.” Timur, atası Cengiz handan kalan dehşetli bir uygulama yapar, savaşta öldürdüğü karşı tarafın askerlerinin başını keser, ibret olması ve korku salması için kesik başlardan bir kule yaptırırdı. Bu adet Osmanlıya da geçmişti. Osmanlı Rumeli fetihlerinde kelle kesmeyi uyguladığından olacak ki, şimdilerde Yugoslavya’nın Niş kentinde “Kellekule” adlı bir mahalle vardır. O mahallede, sanki Türk düşmanlığını anlatmak için, Osmanlı’ya karşı isyan edenlerin kellelerinden yapılmış bir kule bulunmaktadır. Aralarına harç konularak kafatasından yapılmış, bu kuleyi yansıtan sembolik resim Vereshchag’in tablosudur. Akşam Gazetesinin 24.12.2007 gün ve sf: 17 de, Şair Sunay Akın’dan alıntı yapılan, kelle kesme ile ilgili olarak şöyle bir yazı okuduk: “Anie’nin ailesi yeniçerileri kesmiş. Avusturya’nın ünlü ailesi Schwarzenergger’lerin amblemi kesik yeniçeri kafasıdır. Arnold Schwarzenergger de aynı aileden Viyana Kuşatması sırasında 50 yeniçeri bunların eline geçmiş. Onlar da yeniçerilerin kafalarını kesmişler ve bunu büyük bir zafer olarak anlatmışlardır. Hala bu amblem kullanılıyor”. Bu kanlı vahşi kafa kesme geleneğini günümüzde de, Taliban ve aşırı dinci Müslüman militanlar uygulamaktalar. Ne garip ki, günümüzde Ermeniler de, bu 150 yıl önce yapılan yukarıdaki resmi 1915 de olmuş gibi, sözde Ermeni soykırımı diye kullanmaktalar. Kaynak:1- Babür name Cilt: III Sf: 530) 2- Engereğin Gözündeki Kamaşma- Zülfü Livaneli Sf: 172 3- Akşam 24.12.2007 sf: 17 Timur ve askerleri Şam’a yöneldiler. Şam da, Kerbelâ olayını yaratan Peygamber sülâlesini Kerbela’da Hz. Hüseyin, Hz. Hasan ve öteki ehlibeyti katledip İslâm’a büyük nifak sokan Emevi Halifesi Yezidin mezarını buldurdu. Timur Han,”ben Yezit taraftarıyım” diye Şam sokaklarında hile ile tellallar bağırttı. Ne kadar Yezidî varsa Timur’un sözüne inanıp geldiler. Timur, Hepsini Ümeyye camisine doldurup kimisini kılıçla, kimisini de yakarak katletti. Yezit’in kabrini açtırdı, kemiklerini yaktırdı, mezarının içini askerlerini teker teker pisleterek mezarını insan pisliği ile doldurdu. Ne acıdır ki, bunu bir Müslüman bir Müslüman’a yapıyordu. Günümüzde bile, bu kin yasa dönüşmüş, nice Alevi ehlibeyt ozanı, Hz. Hüseyin, Hz Ali için ağıtlar destanlar yakarken, Caferiler de kendilerine işkence yaparak onların çektiği acıları tatmaya anmaya, çalıştıklarını biliyoruz. Kaynak: Tacu’t Tevarih (Tarihlere Tacdır bu kitap)cilt: 1, sf: 241–242 Hoca Sadeddin Efendi (1536–1599). *** TİMUR ORDUSUNUN YAĞMASI Tarihte Türk’ün Türk’e yaptığı zulümlerin en belirgin örneklerinden biri de, Cengiz Han ve sülalesinin yaptığı istila ve zulümden sonra, Timur’un Anadolu Türk Halkına yaptığı zulüm gelir diyebiliriz. Sivas’taki bu feci olaydan bir yıl sonra, abartısız 200.000 den çok Timur askeri ile 120.000 kişilik Bayezid Han ordusu, Ankara'nın Çubuk Ovası'nda büyük bir savaşa tutuştular. Osmanlı ordusu tam bir bozguna uğradı ve sultan Beyazıt Han tutsak edildi. ------------------ Kaynak:Netayic-ülVukuat,TTKYayınları Hazırlayan: Evşen Taşkum Osmanlı birlik ve yükselmesini yarım asır geciktiren Ankara Savaşı H.804-M.1402 de Cuma günü başlamıştır.(İ.H. Uzunçarşılı Tarihi C.1 Sf:310) Timur bütün savaşlarda akla hayale gelmeyecek hilelere başvuran kurnaz bir Türk Komutanı idi. (Çünkü Hz Ali “savaş hiledir” demişti). Ankara Savaşının ayrıntılarını tarihlere ve okuyucunun kültürüne bırakarak, tarihin ince yapraklarına sıkışmış başka bir ayrıntıyı anlatmak isteriz. Timur Ankara önlerine geldiğinde, gizlice yörede ne kadar içilecek su kaynakları varsa, hepsinin üstüne insan ve hayvan pisliklerini toprakla doldurtmuş ki, Yıldırım’ın askeri tiksinip içmesin diye. Savaş başlayınca, 30 dan fazla zırhlı filleri, hayatlarında ilk kez fil gören Yıldırım Bayezit’in askerinin üstüne sürdü, böyle dehşetli kocaman hayvanları gören Osmanlı askerinin çoğu şaşırmış, adeta nutku durmuş; bu heyula gibi üstlerine gelen hayvanlardan paniklemişlerdi. Bu “kocaman burunlu dev öküzleri veya yılan kollu öküzleri” gören Osmanlı askerleri çok şaşırmışlardı. (Fil görmeyen Anadolu halkı fil için, “koca burunlu öküz veya yılan kollu öküz” diyorlardı. Yıldırm Bayezit’in kahramanca savaştığı Ankara Savaşındaki yenilmesinin bir başka nedeni de, Hileci Timur’un el altından gizlice casusları ile Yıldırım’ın ordusunda savaşan Tatar Beyleri ile öteki Türk Bey ve askerini kandırarak kendi saflarına geçmesini sağlamasıdır. Böylece, aynı dili konuşan, aynı dinden olan iki Türk Hükümdarı arasında tarihin en kanlı savaşlarından biri olmuştur. Her iki taraf da, mağrurluk uğruna binlerce askerini kaybetmiştir. “Kişi aslına çeker” demişler; Timur da atası Cengiz Han’ın Moğol istilalarından geri kalmamış, (daha Moğol istila felaketinin acıları unutulmamışken), Anadolu’daki Müslüman Türk halkına baştanbaşa katliam ve yağmalar yaparak unutulmaz acılara, kıtlıklara neden olmuştur. Timur, Ankara Savaşı ile kazandığı mutlak galibiyetten sonra, Yıldırım Beyazıt’ı esir etmiş, bu arada kaçan şehzadelere de hile ile tatlı vaatli mektuplar yazarak onları da elde etmek ve Osmanlı sülalesini yok etmek istiyordu. Ayrıca, savaşta kendisine yardım, (Tabi Yıldırım Beyazıt’a ihanet ) eden Tatarlara da Anadolu’yu hibe etmek istiyordu. Şehzadelerin hepsi teslim olmayınca, Timur içindeki kini meydana çıkarıp, Anadolu Türk halkına korkunç zulmetmeye başladı. Torunu Mirza Muhammed Sultan’ı Bursa’yı talan için gönderdi. Bursa’da bulunan Türk Şehzadelerinden Emir Süleyman hazinede değerli eşya, mal, parayı alıp Trakya’ya çekildi. Mirza Muhammed otuz bin kadar felaket getiren atlı ile Bursa’yı talan ederek, soygun ve yağmalarla halkı perişan eyledi. Timur’un askerleri yıkmadıkları yer, yakmadıkları mahalle kalmadı. Nice medrese ve mescidi atları için ahır, nice tekkede ise olmadık ahlak dışı işler yaptılar. Ulu Camiye atları ile girerek bu kutsal yerde İslâma uymayan çirkin olaylar yarattılar. Caminin içi dışı hayvanların bağlandığı yer oldu. Bunu yapanlar Müslüman ve Türk Timur askeri, Müslüman ve Türk beldelerine yapıyorlardı. Anadolu Türk Halkı şaşkınlık, perişanlık ve dehşet içinde idiler. (c:1 sf: 294) Timur’un beylerinden Şeyh Nureddin, Bursa’daki mal, paraları toplamakla görevlendirildi. Mirza Muhammed de İznik’e geçti. Bölgeyi talan ettiler, halkı soyup soğana çevirdiler; halkı bir pula muhtaç eylediler. Halka baskı yaparak parası olduğu tahmin edilen kimselere işkence ederek pek çok mal topladılar. Şehrin sayılı kimselerini hapse attılar. Nice aydın ve ulemayı zincire vurdular. Timur, Hüseyin adındaki diğer bir oğlunu da Karaman, Teke, Hamid illerine gönderdi. Yine aynı biçimde halka zulmederek ellerinde avuçlarında ne varsa zorla gasbettiler. “Anadolu Türk’ünün feryadı arşa yükseldi. Ettikleri işkencelerle dilsizleri bile konuşturup yörede ne varsa toplamışlardı. Aydın Menteşe’ye gelen Emir Şah Meliki kümese girmiş tilki gibi, yiyeceklerine varıncaya kadar her şeyi toplamışlardı.” {Kaynak: Tacu’t Tevarih (Tarihlere tacdır bu kitap) Hoca Sadettin Efendi (1536–1599) Cilt 3 Sf: 1} DEMİR KAFESTE BİR PADİŞAH “ Ankara Savaşında Tatar Bey ve askerlerinin ihaneti ile savaşı kaybeden (yanda resmi olan) Yıldırım Bayezid, Timur’a esir düşmüştü. Timur bir gurur olayı olarak, Bayezid’i Anadolu’yu dolaştırarak adeta halkına teşhir ediyordu. “Timur Han ve Yıldırım Han Donuzlu (Denizli) şehrinde hamama girdiler. Bir kurnada birlikte yıkanırlarken Timur:”! Hey Yıldırım Han Sana bir sualim vardır, doğruyu söyle, hüküm Allah’ındır kader böyle gösterdi, eğer ben senin eline esir düşsem ne ederdin?” dedi. Yıldırım Han da,”eğer sen bana esir düşse idin seni bir demir kafese koyardım,” dedi. Timur Han,”hey han! Yaman söyledin” dedi. Timur hemen buyruk vererek bir demir kafes yaptırıp Yıldırım Han’ı o demir kafese koydu. Bir deveye yükletti. Yollarda bellerde Yıldırım Han’ı dolaştırmaya başladı. Yıldırım Han, gayet duygulu ve sert tabiatlı biri idi. “Kişinin sert tabiatı yüzünden başına çok hal gelir.” Bu durum karşısında, olayı yazdığı tarihinden aktardığımız Hoca Sadeddin Efendi şu beyti tarihine yazar: “Dil nice kim dek dura, baş sağ olur. “Deprenecek dil yürük bir dağ olur.” (Dil ne kadar uslu durursa baş sağ olur, yaramazlık edince yürüyen bir dağ olur. Dil deprenirse yürek yara olur.) Böylece Yıldırım Han’ın kendi yurdundaki onur kırıcı esareti (başka ülkeden gelen işgalci bir Timur’un cevir, çalımlarının verdiği üzüntü, ıstırap ve acıları) ile devam ediyordu. Zaman zaman cevir çalım olsun diye, Timur Han gelip demir kafeste bulunan Yıldırım Han’ın hatırını sorardı. Bir gün geldi gördü ki Yıldırım Han gayet kederlidir. Timur Han dedi ki:“Hey Han niçin kederlendin? Bu iş Hak’kın kudretidir. Kederlenmek olmaz.” Yıldırım Han, demir kafes içinde titreyen dudakları ile üzüntü içinde şöyle dedi: “Hey Han! Hak’kın işi böyle yüz gösterdi. Emir ondandır, mademki iş böyle oldu, eğer kabul edersen senden bir dileğim var.” Timur da mağrur bir tavırla kabul ettiğini söyleyince, Yıldırım Han şöyle devam etti: “Senden dileğim budur ki benim ocağımı söndürmeyesin. Bu gün bana ise yarın sanadır. Tatar askerini ülkemde bırakma, birlikte alıp gidesin”. Yıldırım Han, ihanet neticesinde başına gelen bu cefa, kırılan gururu ile sakalına aşağı gözyaşı dökerek ağlamaya başladı. Timur Han Kerem sahibi idi, kendisinin de başına türlü şeyler gelmişti. Yıldırım Han’ın demir kafes içinde ağladığını görünce çok acıdı. Timur, "hey Han doğru söylersin, bugün ne edersem yarın bana onu ederler, dileğin kabul ettim” diyerek, Tatar askerini alıp yanında götürdü. Ama Timur Han, savaşta kendisine yardımcı olan Tatar askerlerini ödüllendirmek için, işgal ettiği Osmanlı ülkesini Tatar beylerine hibe etmeyi düşünüyordu. Timur ülkesine dönerken demir kafes içinde bulunan Yıldırım Bayezid’i yanında götürmek isteyince, Yıldırım Han, “ey Timur Han! Benim kaydımı burada gör”, (yani beni burada öldür) diye adeta yalvardı. Artık bu zillete dayanamayarak parmağındaki yüzükte bulunan (belki böyle acı günlere sakladığı) zehirle, bu çileli hayatına son verdi. Sultan Yıldırım Bayezid Han, tutsaklığının sekizinci ayında ve saltanatının onüçüncü yılında 43 yaşında iken (Akşehir'de) öldü. Türbesi Bursa’dadır. (Hoca Sadeddin Efendi(1536–1599) Tacu’t Tevarih adlı tarihinde aynen, “kendi kaydını kendi gördü” diye tarih düştü. Hicretin 804 ünde (M.1403) , Anadolu’yu baştanbaşa talan eden Timur, Otrar’da 1405 de ölünce, cesedi mumyalanarak Semerkant’a gömüldü. “Hayat herkese giydirilen emanet bir elbisedir”, Hoca Sadeddin Efendi. (An. Brtnka. Cilt: 21 Sf: 20) Kaynak: Tacu’t Tevarih (Tarihlere Tacdır bu Kitap). Hoca Sadeddin Efendi (1536–1599) cilt: l sf: 96 Not: Alınan kaynaklar metin altlarına eklenmiştir. -Mirza Muhammed otuz bin kadar felaket getiren atlı ile Bursa’yı talan ederek, soygun ve yağmalarla halkı perişan eyledi. Timur’un askerleri yıkmadıkları yer, yakmadıkları mahalle kalmadı. Nice medrese ve mescidi atları için ahır, nice tekkede ise olmadık ahlak dışı işler yaptılar. Ulu Camiye atları ile girerek bu kutsal yerde İslâma uymayan çirkin olaylar yarattılar. Caminin içi dışı hayvanların bağlandığı yer oldu. Bunu yapanlar Müslüman ve Türk Timur askeri, Müslüman ve Türk beldelerine yapıyorlardı. Anadolu Türk Halkı şaşkınlık, perişanlık ve dehşet içinde idiler. (c:1 sf: 294) Timur’un beylerinden Şeyh Nureddin, Bursa’daki mal, paraları toplamakla görevlendirildi. Mirza Muhammed de İznik’e geçti. Bölgeyi talan ettiler, halkı soyup soğana çevirdiler; halkı bir pula muhtaç eylediler. Halka baskı yaparak parası olduğu tahmin edilen kimselere işkence ederek pek çok mal topladılar. Şehrin sayılı kimselerini hapse attılar. Nice aydın ve ulemayı zincire vurdular. Timur, Hüseyin adındaki diğer bir oğlunu da Karaman, Teke, Hamid illerine gönderdi. Yine aynı biçimde halka zulmederek ellerinde avuçlarında ne varsa zorla gasbettiler. “Anadolu Türk’ünün feryadı arşa yükseldi. Ettikleri işkencelerle dilsizleri bile konuşturup yörede ne varsa toplamışlardı. Aydın Menteşe’ye gelen Emir Şah Meliki kümese girmiş tilki gibi, yiyeceklerine varıncaya kadar her şeyi toplamışlardı.” -milleti diri diri toprağa gömen camileri ahıra çeviren halkı soyup zulüm eden in türk olması onu nasıl temize çıkarır -allah akıl fikir versin |
1. sayfa
Arkadaşlar tarih yolculuğumuza bugünde fazla bilinmeyen konulardan biriyle devam ediyoruz.O da Timurla ilgili...
1402 yılında ki Ankara Savaşı'nda Yıldırım Bayezid'i yenerek onu esir alan kişi olarak bildiğimiz Timur veya topal olduğundan dolayı Timurlenk adıyla bilinen Timur'un mezarı 1941 yılında Rus bilimadamlarınca üzerinde araştırma yapılmak üzere açılmıştı.
Timurun asıl mezarı bugün genelde üst katta ziyaret edilen sanduka değildir.Asıl mezar o ziyaret edilen yerin altında bulunan ve girişine çok özel kişilere özel izinlerle,izin verilen asıl mezar alt kattadır.
Timurun asıl mezarı 1941 de açılmış,iskelet haline gelmiş olan ceset foğraflanıp,filmede alınmıştır.
Ceset üzerinde araştırmalar yapıldıktan sonra ,tekrar yerine konulmuştur.
Hatta bu durum yüzünden özbek Halkı bu durumun rusyaya uğursuzluk getirdiğine ve 1941'de başlayan Almanya'nın Rusya'yı işgal etme'sinin altında Rus'ların Timur'un cesedini yerinden çıkarmış olduklarına inanıyorlardı.
Sonra tarihin bir cilvesidir ki Timur'un cesedi yerine konulunca Rusya Almanlar üzerinde üstünlük kazanmaya başlamıştır..Ve en sonundada Almanya yenilmiştir..!
DH forumlarında vakit geçirmekten keyif alıyor gibisin ancak giriş yapmadığını görüyoruz.
Üye Ol Şimdi DeğilÜye olduğunda özel mesaj gönderebilir, beğendiğin konuları favorilerine ekleyip takibe alabilir ve daha önce gezdiğin konulara hızlıca erişebilirsin.