Tiyatro, bir sahnede, seyirciler önünde oyuncuların sergilenmesi amacıyla yazılmış edebi türdür. Bir başka deyişle tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olarak ifade edilir. Tiyatro insanla birlikte doğmuş bir sanat türüdür. Tiyatro terimi genellikle temsil edilen eser anlamında kullanılır. Yunanca theatron sözcüğünden gelmektedir. Çünkü günümüzdeki anlamıyla çağdaş tiyatronun tarihi bağ bozumu tanrısı Dionysos adına yapılan dinsel törenlere dayanmaktadır. İlk tiyatro şenliği M.Ö. 534 yılında Atina'da yapılmıştır. Tiyatro, bir sahne sanatıdır. Tiyatro eseri, olayları oluş halinde gösterir. Bu yönüyle konuşma ve eyleme dayanan bir gösteri sanatı olarak da tanımlanabilir. Yunanca “theatron”dan (θέατρον) doğmuştur. Temsil yeri ve eser, tiyatronun edebiyat öğesidir. Bu edebiyat öğesi yanında tiyatro kavramı içinde oyunculuk, sahne düzeni, ışıklandırma, dekor, kostüm, müzik, dans gibi unsurları da katmak gerekir. Tiyatronun diğer edebi eserlerden en önemli farkı; diğer edebi eserler okumak ve dinlemek için yazılmışken, tiyatro oyununun sahnede seyirci önünde oynanmasıdır. Değer ölçülerini, izleyenin kanaat ve anlayışlarından alır. Göze görünür bir karaktere sahip olması, canlı olarak meydana geliş niteliğiyle toplum psikolojisine hitap eder. Tiyatro Metinleri eseri yazan kişi veya kişilere ”müellif” (yani oyun yazarı), yazılı bir metin veya dile getirilmesi oyunculara bırakılmış tasarıya ”eser” (yani tiyatro oyunu) ve oyunu sahnede canlandıran kişilere ”oyuncu” denir. Bu üç öğe kesinlikle bulunur. Ayrıca eserin sahnelenmesinde görev alan sahne amiri, dekoratör, ışıkçı, suflör gibi diğer yardımcı elemanlar da vardır. Seyirlik amaçla yazılmış her oyun, sahnelenmeye uygun değildir. Senaristler bu metinleri senaryo haline getirerek seyirlik oyun düzeyinde bir çalışma sunan tiyatro sanatçılarıdır. Bir tiyatro eserinde; konu, kişiler, çevre, zaman, üslup, amaç gibi altı unsur vardır. Tiyatroda sosyal hayatın ve insan karakterlerinin tahlil ve eleştirileri yapılır. Tiyatroda en önemli konulardan biri dildir. Fazla ağır olmaması, konuşma diline benzemesi istenir. Böylece ince fikirlerin ve esprilerin seyirci tarafından kolayca kavranması sağlanmış olur. Fakat bunun yanında bazı oyun yazarları belli bir tarz ve mesaj gereği bu unsurları gözardı edebilir veya değiştirebilirler. Tiyatronun oluşumunda; sahne, dekor, müzik, ışık ve kostüm gibi unsurların bütünlüğü söz konusudur. Sahne üzerinde ve bir seyirci topluluğu önünde, sanatçılar tarafından, hareketli olarak canlandırılacak nitelikte yazılmış olan yazılara tiyatro yapıtı ya da piyes denir. Tiyatro eserleri müziksiz (trajedi, komedi, dram) ve müzikli (opera, operet, müzikal, pandomim bale, revü, skeç) olmak üzere iki grupta toplanır. Edebi türler içinde en canlı ve yaşama en yakın olanı tiyatrodur. Trajedi Kişilere korku, heyecan ve acındırma telkinleriyle ders vermek amacı güden en eski tiyatro çeşididir. Şiirsel olarak yazılması ve değişmez kurallara bağlı olması sebebiyle öbür tiyatro çeşitlerinden kolayca ayrılır. Yunan tanrısı Dionysos'un şenliklerinde yapılan yarışmalarda sahnelenen oyunlarla varolagelmiştir. Klasik trajediler genellikle beş perdelik oyunlardır. Eski Yunan’da başlayan bu eserler 3 veya 6 perdelik olurdu. O zamanki tiyatrolarda dekor bulunmaz, ancak sahnenin bir köşesinde olayların sebep ve sonuçlarını anlatan bir koro yer alırdı. Yine klasik trajedilerde, kahramanlar; kral, kraliçe, prenses, eski Yunan’ın tanrı ve yarı tanrıları gibi en üst tabaka kişilerden seçilirdi. Orta tabaka ve basit halk adamlarına rastlanmazdı. Kahramanları arasında geçen olaylar insanların ruhsal zayıflıklarını, tutkularını, iradeye bağlı yüce davranışlarla çakıştırırdı. Özellikle karakterlerin bir "katharsis", yani arınma sürecinden geçmeleri gerekirdi. Bu da ancak farkında olarak ya da olmadan kahramanın büyük bir hata yapması, bu nedenle acı çekmesi ve bu süreç sonunda arınmış olarak doğru bir özü bulmasıyla olabilirdi. Klasik trajedi Aristoteles tarafından kuramsallaştırılmıştır. Bu kurama göre olay, zaman ve çevrede birlik demek olan ”üç birlik kuralı” benimsenmiştir. İç içe girmiş karışık olaylar bulunmaz. Ayrıntıya girmeden tek bir olay gösterilir. Olayın ön ve son tarafları, sebepleri ve sonuçları gerektikçe konunun ağzından halka duyurulur. Buna “olay birliği” denir. Trajedi olayının bir günde (24 saat) olup bitmiş gibi gösterilmesine “zaman birliği”, tek bir şehrin belli bir köşesinde başlayan olayın yine orada bitmesine de “çevre(mekan) birliği” denir. Trajedilerde parlak söylevleri andıran yüksek ve asil bir üslup kullanılır. Kaba, çirkin ve niteliği düşük sözler bulunmaz. Trajedi şairleri mısralarının derin manalı ve bilgelik dolu olmasına önem vermişlerdir Trajedilerde kadere, ahlak, töre ve geleneklere üstün bir değer verilmiştir. Trajedinin amacının, “insanı acılarının ifade edilerek seyircilerin ruhunda korku ve merhamet uyandırılması” olduğu kabul edilmektedir. Bazı klasik trajedi örnekleri, Aiskhylos'un Titan Prometheus'un hikayesini anlattığı Zincire Vurulmuş Prometheus'u, Sophokles'in Kral Oidipus'u ve Euripides'in Andromakhe'ı sayılabilir. Yunan ve Roma dönemi trajedilerinin kuramsallaştırdığı bu kurallar daha sonra modern tiyatroda değiştirilmiştir. Bazı oyun yazarları özellikle bu kurallarla oynayarak farklı türler yaratmıştır. Bunlara örnek olarak Bertolt Brecht ve Epik Tiyatro verilebilir. Dram Trajediyle komediyi bir araya getiren tiyatro çeşididir. Modern tiyatronun sürekli olarak aristokrat zümrenin yaşayışını veya sadece hayatin gülünç taraflarının sahneye konmasını yeterli bulmayarak hayatı birçok tarafıyla temsil etme arzusundan doğmuştur. Dram, düzyazı ve şiirsel halde yazılabildiği gibi üç perdeden beş perdeye kadar olabilir. Üç birlik kuralını tamamen reddeder. İnsani temalardan çok toplumcu ve milli konuları işler. Konular da çok çeşitli olabilir. En kanlı ve çirkin, ya da gerçekçi olayları seyirciye göstermekten çekinmez. Konuları tarihten ve hayatın acıklı veya gülünç, çirkin ve ya güzel hemen her olayından alınabilen dramda kader, umut, neşe, kuşku, tasa, facia ve komik davranışlar bir arada bulunabilir. Kahramanları her sınıftan (halk - soylu ayrımı gözetmeksizin) seçilebilir. Her türlü karaktere yer verilir. Dram eserleri gerçekleri göstermeyi amaçlamışlardır. Dramın ciddi ve ağırbaşlı yazılmış şekline “piyes”, duygulandırıcı ve fazla heyecan verici olanına “melodram” denir. Melodram müzikli oyun demektir yalnız günümüzde müzik kısmı atılmıştır. Bununla birlikte yine dram türlerinden olan "feeri" ise bir masalın sahneye konulmuş şeklidir. Kahramanları cin, peri, dev gibi düşsel varlıklardır. Olayın geçtiği yer ve zaman belli değildir. Opera Bütün ,hareketlerin ve jestlerin müzikle bestelenmiş ve orkestra şefinin idaresine verilmiş dram ve trajedilerdir. Trajedilerde bir tek kelime müziksiz söylenmez. Opera; müzik, kilise ve paganizmden çıkmıştır. Ağır bir hüzün havası vardır. Olaylar acıklı ve duygusaldır. Çok gösterişli dekor ve giysiler (kostüm) içinde sunulur. Pandomim Düşünce ve duyguları müzik veya türlü eşyalar eşliğinde bazen dansla, bazen de gövde ve yüz hareketleriyle yansıtmayı amaçlayan oyun, sözsüz oyun türüdür. Yüz mimikleri, el, kol ve beden hareketleri kullanılarak tema anlatılmaya çalışılır. Pandomim (mim), evrensel bir tiyatro dili sayılır. Tuluat Tiyatro türlerinden biri. Sanatçılar, oynadıkları eserin konusuna bağlıdırlar; ama oyundaki sözleri içlerinden geldiği gibi söyleyerek, doğaçlama yaparlar. Yazılı esere uymak mecburiyetleri yoktur. Perdeli orta oyunu da denir. Operet Sözlerinin müziksiz kısımları müziklerden çok olan tiyatro eserlerdir. Halka hitap etmek için yazılır. Operetlerde renk, ışık, kıyafetler ve dans en göze çarpıcı şekilde kullanılır. Bale Müzikli, dansın daha çok öne çıktığı, daha çok lirik ve dram arası bir temada oynanan oyunlardır. Diğerlerine nazaran estetiğe önem verilir. Revü Olaylı eleştirili yapılan tiyatro türüdür. Skeç Beş-altı dakikaya sığdırılan tablolar halinde kısa, müzikal oyunlardir. Bir çeşidi de radyo skeçleridir. İnsanların oynamaktan hoşlandığı bir sahnelemedir. |
Ya ark.lar bana bu oyunu bulana acaip hayır dua edcm, bulamıorm ya! Goglda aratıorm Midtown Madness1 çikıyor.MM2 Yazanlarda bile 1 var! Bi yardmcı olur musunuz? Özel mesajla da tavsiye edebilirsiniz arkadaşlar lütfen ya |
Lamborghini Reventón - Sadece 20 adet üretilen Lamborghini’nin muhteşem “Supercar” modeli gün yüzüne çıktı Lamborghini, Frankfurt Motor Show’da yeni modeli Lamborghini Reventón’u sundu. Sadece 20 adet üretilen ve her biri 1 Milyon Euro değerinde (vergiler hariç) olan Lamborghini Reventón, Murciélago LP640 ’ın teknik temeli baz alınarak üretildi. En hızlı uçaklardan esinlenilen Reventón özel tasarımı ve dinamizmiyle dikkat çekiyor. ÖZELLİKLER Reventon, 6.5 litre hacimli klasik 12 silindirli Lamborghini motoru, 8000 devirde 650 beygir gücünde. 100km/s’ye 3.4 saniyede ulaşan Reventón’un azami hızı 340 km/s’in üzerinde. Dış tasarıma uygulanan yenilikçi etki Reventón ’un kokpitini de karakterize etmektedir. En üst kalite standartlarıyla uyumlu alcantara, karbon, alüminyum ve deri kullanılarak tasarlanan ve üretilen iç mekânda, gelecek nesil kokpitlerden esinlenilmiştir: Kokpit, tıpkı modern uçaklar gibi kumandalar ve yenilikçi görüntü modlarına sahip üç adet TFT-LCD ekranı da içermektedir. Bir düğme dokunuşuyla sürücü, iki araç görüntüleme modundan birini seçebilme imkânını yakalamaktadır. Reventon’un adı Lamborghini geleneğine uygun şekilde seçildi. Reventón, Don Rodriguez ailesine ait, güreşçi bir boğaydı. Reventón, en ünlü boğalar listesinde yer almaktadır. 1943 yılında ünlü boğa güreşçisi Felix Guzman’ı öldürmekle tanınmaktadır. Teknik veriler İskelet: Karbon fiber bileşenlere sahip, yüksek seviyede dayanıklı tüp çelik yapı. Karoser: Tavan ve dış kapı panelleri (çelik) hariç karbon fiberden yapılmıştır. Direksiyon Tip Mekanik güç destekli (Kremayer-pinyon dişli) Sağ elle çevirme turu 12.55m (41.17 ft) Jantlar ve Lastikler Ön 245/35 ZR 18 Arka 335/30 ZR 18 Motor Tip 60°de 12 silindir Silindir ve strok 88mm x 89mm (3.46 inç x 3.50 inç) Hacim 6496 cc (396.41lin³) Sıkıştırma oranı (11± 0.2):1 Azami güç 8,000 d.dak’da 650 bg (478 kW) [motor seçimiyle garanti edilmiştir] Azami tork 6,000 d.dak’da 660 Nm (487 lb-ft) Motorun araç içindeki konumu Orta-arka bölümde uzunlamasına yerleştirilmiştir Silindir kafaları ve motor bloğu Alüminyum Emme sistemi 3 çalışma moduna sahip değişken geometri Zamanlama Silindir başına 4 supap / üstten 4 eksantrik Şanzıman zamanlaması 2 zincirli Sürekli zamanlama değiştiricisi (dahili ve harici) Elektronik kontrollü Ateşleme sistemi Ayrı bobinli statik tip ateşleme sistemi (her bir ateşleme bujisi için bir adet) Ateşleme sırası 1-7-4-10-2-8-6-12-3-9-5-11 Yakıt sistemi / püskürtme Lamborghini LIE elektronik motor kontrol ünitesi, çok noktalı, sekans sınırlamalı, DRIVE BY WIRE (elektronik gaz kontrol sistemi) Yağlama sistemi Tip Kuru tip yağ karterli Kurtarma pompaları 2 dişli pompası Devir pompası 1 dişli pompası Soğutma sistemi Tip Basınç devreli su soğutmalı Aktarım Aktarım tipi Viskoz Çekiş sürekli dört tekerlekten tahrik sistemi Vites kutusu 6-ileri mekanik vites kutusu Kavrama Kuru tip tekli disk Debriyaj diski çapı 272 mm (10.7 inç) Aktarma oranları Vites kutusu: I. 1:3.091 II. 1:2.105 III. 1:1.565 IV. 1:1.241 V. 1:1.065 VI. 1:0.939 Geri vites 1:2.692 Frenler Her aks için vakum servolu bir adet olmak üzere, ikili bağımsız devreli, hidrolik aktarmalı, pedal kontrollü 4 adet kendinden havalandırmalı rotor. ABS kilitlenmeyi önleyici aygıt + DRP işlevi. Çelik fren hatları Ön rotor Ø 380 x 34 mm (14.96 inç x 1.34 inç) Ön kaliper silindirleri N. 8 (32-28mm/ 32-28mm) (1.26 inç-1.10 inç/1.26 inç-1.10 inç) Arka rotor Ø 355 x 32 mm (13.98 inç x 1.26 inç) Arka kaliper silindirleri N. 4 (40-44mm)(1.57 inç-1.73 inç) Seramik rotor sistemi (İsteğe bağlı donanım) Ön rotor Ø 380 x 38 mm (14.96 inç x 1.5 inç) Ön kaliper silindirleri N. 6 (32-36-38mm) (1.26 inç-1.42 inç-1.5inç) Arka rotor Ø 380 x 38 mm (14.96 inç x 1.5 inç) Arka kaliper silindirleri N. 6 (32-36-38mm) (1.26 inç-1.42 inç- 1.5inç) El freni Mekanik, arka tekerleklere etkiyor Süspansiyon Mafsallı, dört kenarlı 4 tekerlek bağımsız sistem. Hidrolik amortisörler ve eş eksenli helezoni yaylar. Ön ve arkada ikili destekli, savrulmaya, batmaya ve çökmeye karşı koruyucu bar. Performans verileri Azami hız 340 km/s (211.3 m/s) 0-100 km/s (0-62 m/s) hızlanma 3.4 saniye (daha önce 3.8 saniye idi) Ölçüler Dingil mesafesi 2665 mm (104.92 inç) Toplam uzunluk 4700 mm (185.04 inç) Toplam genişlik 2058 mm (81.02 inç) Toplam yükseklik 1135 mm (44.69 inç) Kuru ağırlık (yakıt ve herhangi bir sıvı olmadan) 1665 kg (3670.7 lb) Ön iz genişliği 1635 mm (64.37 inç) Arka iz genişliği 1695 mm (66.73 inç) Ön çıkıntı 1080 mm (42.52 inç) Arka çıkıntı 955 mm (37.60 inç) Dış aynalarla birlikte azami toplam genişlik 2215 mm (87.20 inç) Sıvı kapasiteleri (litre) Motor yağı 12 litre (3.17 gal) Şanzıman yağı 3.5 litre (0.92 gal) Ön diferansiyel yağı 1 litre (0.26 gal) Arka diferansiyel yağı 2.5 litre (0.66 gal) Soğutma devresi 15 litre (3.96 gal) Tüketim (DIR 1999/100/CE’ye göre) Şehir içi 32.3 litre/100 km Şehir dışı 15.0 litre/100 km Karma 21.3 litre/100 km CO2 emisyonları 495 g/km Ilgili Haberler Lamborghini Miura Konsepti Lamborghini için Rekor Yılı Lamborghini Laptop Lamborghini Murcielago LP640 Roadster Versace Lamborghini Gallardo LP560-4 Yolda Birbirini Gorenler! A5 mi, 320 Cabrio mu ?? Oettinger - Zender - Caractere BodyKit ler hakk�nda yard�m??? Q7 3.0 tdi vs X5 3.0d vs GL320 cdi Yeni Audi RS6 Sedan Test Fotolar� BMW M3 vs Audi Rs4 Testinde olanlar... R8 �stanbul Caddelerinde Istanbul dan bir S8 2009 TTS i kapt�m .. dar�s� ba��n�za .. Autodrom En Son Haberler Audi ValveLift teknolojisi Audi TT clubsport quattro: 300 Beygir üstü açık sürüş makinesi Audi’den yeni 3.0 TFSI motor Galeriler Lamborghini Murcielago LP640 Roadster Versace < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > < Resime gitmek için tıklayın > |
Ya bu resmi avatar resmime koymak istiorm fakt küçltme işini bilmiorm. Abiler bi yardımcı olursanz sevinirm. < Resime gitmek için tıklayın > |
Abicim demin ekmek yerken alimdeki ekmeğin yarısındaki kağıdın olmadığını, yediğimi anladım. Bu nedir be! Dünyanın hangi ülkesnde böyle bi saçmalk var ya? adidastan ayakkabı mı alıyrm ki üstüne fırının adını yazıosn sorunlu! |
Siz hiç güzel rahibe gördünüz mü? Rahibeler niye hep çirkindirler, bunu düşündünüz mü? |
"Fahişeleri öldürmek bende saplantı olmuştu. Kendimi durduramıyordum. Uyuşturucu gibiydi." Peter Sutcliffe "Ben sadece sokakları temizliyordum." Peter Sutcliffe "İnsanlar kurtçuklara benzer. Küçük, kör ve değersiz." David Smith "Bana göre bir ceset, canlı bir bedenin taşıyamayacağı bir güzellik ve saygınlık taşır." John Christie "Ölümlere sebep olan rüyalar üretiyordum, benim suçum buydu." Dennis Nilsen "İnsanların dikkatini çekecek ve dünyayı ayağa kaldıracak bir suç işlemek istiyordum." Susan Atkins "Ben kimseyi öldürmedim, kimseyi öldürtmedim, bıçaklarıyla üzerinize gelen çocuklar, onlar sizin çocuklarınız, onlara ben öğretmedim. Siz öğrettiniz." Charles Manson "Bana yukarıdan bakarsanız aptalın tekini görürsünüz. Bana aşağıdan bakarsanız tanrıyı görürsünüz. Bana tam karşıdan bakarsanız, kendinizi görürsünüz." Charles Manson "Bana kadın düşmanı olarak hitap etmeniz beni derinden yaralıyor. Değilim, ben bir canavarım. Ben Sam’ın oğluyum. Ben küçük yaramaz bir çocuğum." David Berkowitz "Onları incitmek istemedim. Onları sadece öldürmek istedim." David Berkowitz "Ben hasta bir insanım bunu biliyorum. Normal biri benim yaptıklarımı nasıl yapabilir? Sanki içimde başka biri var gibiydi." Albert de Salvo "Fahişeleri öldürmek istemedim, fahişeleri severim." Albert de Salvo "Belki bir parça tuhafım." George Joseph Smith "Bir palyaço bile katil olabilir." John Wayne Gacy "Disneyland’da görüşürüz." John Wayne Gacy "Her insanın kendi zevkleri vardır. Benimkide cesetler." Henry Blot "20 kişiyi öldürdüm. Kanı severim." Richard Ramirez "Zamanımı gerçekten boşa harcadım." Jeffrey Dahmer Son sözleri (cellâdına) "Acele et. Sen etrafta ahmakça dolaşırken, ben bir düzine adamı asardım." Carl Panzram "Yaşayan bedenindeki soluğu hissediyorsun. Onların gözlerine bakıyorsun. Bu pozisyondaki insan tanrıdır." Ted Bundy "Yaşama ve ölüme hükmetmek istiyorum." Ted Bundy "Bir insanın ölüm ve yaşa.ına karar verebilme gücünden daha büyük ne olabilir ki?"" Ted Bundy "Ben şimdiye kadar karşılaştığınız en soğukkanlı katilim." Ted Bundy "Bazen kendimi vampir gibi hissediyorum." Ted Bundy "Biz seri katiller sizin oğlunuzuz ve sizin kocanızız biz her yerdeyiz. Ve gelecekte daha çok çocuğunuz ölmüş olacak." Ted Bundy "Sokakta yürüyen güzel bir kız gördüğünde ne düşünürsün? Bir tarafım onunla flört etmeyi, onunla iyi vakit geçirmeyi, diğer tarafım ise kazığa geçirilmiş kafasının nasıl duracağını düşünür." Edmund Kemper ************************************************************************* İstanbul'da geçtiğimiz aylarda yaşanan seri cinayetlerin faalinin yakalanmasının ardından, "seri katiller" konusu tekrar Türkiye'nin gündemine oturdu. Ülkemizde çok sık rastlanmayan seri katillerin birbirinden ilginç ve farklı özelliklerinin bulunduğu ortaya çıktı. Uzmanlar seri katillerin sanılan aksine normalin üstünde bir zekaya sahip olduklarını belirtti. İstanbul'da farklı tarihlerde 4 kişiyi başlarından tek kurşunla vurarak öldüren ve Türkiye'nin gündemine "seri katil" olarak oturan Osman Bora Çuhacı'nın cinayetleri işleme tarzı, akıllara seri katillerin ortak özelliklerini ve psikolojilerini getirdi. Uzmanlar bugüne kadar seri katillerin psikolojileri üzerine yaptıkları araştırmalarda, oldukça ilginç ve karakteristik özelliklerle karşılaştı. Araştırmalara göre, bu katillerin en bilinen ortak yanları, psikolojilerinin bozuk olması ve sadizmle seksüel şiddet yanlısı olmaları. Ayrıca kişiliklerinin derin bölgelerine inildiğinde, görünenin aksine korkaklık ve cinsiyet bozuklukları çıkıyor. Uzmanlara göre, 3'ten fazla cinayeti değişik zamanlarda işleyen ve her cinayet dönemi arasında sükunet süreci yaşayan katillere "seri katil" adı veriliyor. Bu tür insanlar, cinayetlerini büyük bir titizlikle, adeta sanat icra eder gibi, birbiriyle bağlantılı, birbirinin devamı niteliğinde benzer şekillerde işliyor. Bu konuda ortaya atılan bir başka görüşte ise seri katillerin cinayet işleme sebebi olarak gösterilen 2 temel kavram karşımıza çıkıyor. Amerikan Ulusal Adalet Enstitüsü'nün 1995 yılında yayınladığı bir yazıda seri katil tanımı için "en az 2 cinayeti farklı zamanlarda, seksüel ve sadistik motivasyonla işleyenler" ifadesi yer alıyor. Amerika'da son 30 yıl içinde 357 seri katilin 3 bin 169 kişiyi katlettiği ve son 10 yıl içinde İngiltere'de de 58 katilin 196 cinayet işlediği bildiriliyor. Bu katillerden yakalanabilen 331'i üzerinde yapılan araştırmalarda, bu katillerin yüzde 58'inin seksüel şiddet arzusundan, yüzde 38'inin ise sadistik tatmin amacıyla cinayetleri işlediği belirtiliyor. SERİ KATİLLERİN HEPSİ, ORTALAMA ZEKA DÜZEYİNİN ÜSTÜNDE Bu konuda yapılan bir araştırmaya göre, seri katillerin hepsinin ortalama zeka düzeyinin üstünde oldukları saptanmış. Kurbanlarını seçiş biçimleri, kusursuz cinayet planları ve arkalarında hiçbir ipucu bırakmama konusundaki özenleri, onların zeka düzeylerinin "üst" olduklarını ortaya koyuyor. Uzmanlar, seri katillerle ilgili 2 temel özellik üzerinde birleşiyor, "sadizm ve seksüel şiddet". Kurbanlarına rahatsız etmeden yaklaşıyor, sözlü iletişim kurduktan sonra onları rahatlıkla öldürebilecekleri bir alana götürüyorlar. Cinayetlerini genellikle cinsel ağırlıklı bir işkenceden sonra gerçekleştiriyorlar. Kurbanlarını kendilerine ait bir silahla öldürdükten sonra, arkada iz bırakmamaya büyük özen gösteriyorlar. Kurbanlarını asla cinayet mahallinde bırakmıyorlar. Uzmanlar bunu, "cesedin bulunmasını engellemek değil, güvenlik güçleriyle alay etmek" olarak açıklıyor. Güvenlik güçleriyle alay etmeye karar veren katiller, cesetleri şehrin en işlek yerlerine, park, karayolu, çocuk parkları gibi kolay bulunabilecek yerlere taşıyorlar. Polisin hangi yöntemlerle cinayeti çözmeye çalıştıklarını bildiklerinden, gelişmeleri medya aracılığıyla takip etmeye özen gösteriyorlar. Bu gelişmelerin ışığında yerlerini, konumlarını, kılık kıyafetlerini, kullanmış oldukları araçları ve görünümlerini değiştiriyorlar. Politik Psikoloji Uzmanı Prof. Dr. Abdülkadir Çevik, seri katillerin temel olarak çocukluk dönemlerinde travmatize olduklarını ve büyük bir travma geçirdiklerini belirterek, "Kendi iç dünyalarında yoğun bir öfke duyarlar. Öfkeyi genelde ebeveynlerine karşı beslerler. Ancak öfkelerini yansıtırken, ebeveynlerine olduğu gibi onların tutum ve davranışlarını sergileyerek onları anımsatan kişilere de yöneltebilirler. İçlerinde yok edemedikleri derin bir öfke vardır. Seri cinayetler işleyerek bu duygularını tatmin etmeye ve bastırmaya çalışırlar" diye konuştu. TARİHTEKİ ÜNLÜ SERİ KATİLLER Tarih boyunca seri cinayetler gündemdeki sıcaklığını her zaman korumuş ve konunun dehşet dolu ve zaman zaman iğrençliğe varan boyutlarda olmasına rağmen insanların hep ilgisini çekmiştir. Seri katiller hakkında yüzlerce roman yazılmış, film endüstrisinde bu işe hatırı sayılır bütçeler ayrılmıştır. Tarihte kendine özel bir yer edinen en ünlü seri katil "Karındeşen Jack"tir. 19. yüzyıla aydınlanamayan bir leke olarak damgasını vurmuş, tarih boyunca işlenmiş en büyük seri faili meçhullerden biri "Karındeşen Jack" cinayetleri. Victorya Çağı Londrası'nda 1888 yılında sefaletin, fakirliğin, uyuşturucu ve fuhşun kol gezdiği Whitechapel sokaklarında kadın avına çıkmış bir sapkın olarak Karındeşen Jack, 6'sı hayat kadını toplam 15 kişiyi hunharca öldürmüş, peşine takılan yüzlerce dedektife hiçbir ipucu bırakmadan ortadan kaybolmuştu. "Jack the Ripper (Karındeşen Jack)" olarak anılan katilin kimliğinin hiçbir zaman ortaya çıkarılamamış olması, vakanın günümüze dek gelen cazibesinde kuşkusuz büyük pay sahibidir. Ünlü yazar Alan Betham, insanın kanını donduracak cinayetler işlemiş kadın ve erkek bir dizi seri katili anlattığı "Seri Katillerin İç Dünyası" isimli kitabında, seri katillerin en ünlülerine ve işledikleri cinayetleri anlatmış. İşte geçmişten günümüze hafızalarda yer alan ünlü seri katiller: - En Zalim Seks Katili Gilles de Rais (Mavi Sakal): 1404 yılında İngiltere'de doğdu. Soylu bir aileden geliyordu. Babasını kaybedince dedesinin yanına gönderildi. Kadınlardan uzakta, sırf erkeklerin yaşadığı bir ortamda büyütüldü. Genç yaşta kuzeniyle eşcinsel ilişkiye girdi. 16 yaşında İngiltere'nin en zengin mirasçısı kuzeni Catherine de Thouars ile evlendi. Kısa bir balayından sonra karısıyla birbirini bir daha hiç görmediler. Büyükbabasının ölümüyle mirasına da konan Gilles, zevk-i sefaya daldı. Sonu gelmeyen eğlenceler ve ters ilişkilerin yaşandığı alemler düzenliyordu. Hoşuna giden genç oğlanlara yüksek paralar ödeyip onları haremine katıyordu. Yaptığı aşırı eğlenceler sonucunda mali sıkıntıya düştü. Taşları altına çevirebilecek olan Felsefe Taşı'nı bulabilmek için kara büyüye başvurdu, şeytan çağırma ayinleri düzenledi. Hiçbir sonuç alamayınca şeytana kayıtsız şartsız teslim olmaya karar verdi. Bunun da tek bir yolu vardı, insan kurban etmek. 5 yıl boyunca Batı Fransa'da tanımlanamayan bir terör kol gezdi. Genelde 6-19 yaş arasındaki küçük çobanlar, koruda oynayan oğlanlar, evde tek başına bırakılmış çocuklar birden bire kayıplara karışıyordu. İşkence edip öldürdüğü çocukların kafalarını kesip yan yana diziyor ve güzellik yarışması düzenliyordu. Sapıkça işlediği cinayetleri ortaya çıkana kadar kurbanlarının sayısının 200'ü aştığı tahmin ediliyor. Ölümünün ardından Mavi Sakal olarak efsanelere konu oldu. - Hannover'in Seks Kasabı Fritz Haarman: 1. Dünya Savaşı, Hannover'i derinden sarstı. Haarman hem zevk için hem de para için öldürüyordu. Genç kurbanlarını kesip etlerini satıyordu. Çamaşırlarını da temizleyip düzelttikten sonra karaborsada satıyordu. Eşcinsel olan Haarman, kurban olarak kendisine genç erkekleri seçiyordu. 24 kişinin ölümünden sorumlu tutulan Haarman, mahkemede daha fazla sayıda insanı katlettiğini söyledi. - Zenci Düşmanı Yamyam Frank Howard Fish: 1870 yılında Washington'da doğdu. Soylu bir aileden geliyordu, ancak ailesinde ruhsal bozukluk oranı yüksekti. 5 yaşında babasını kaybeden Fish'i annesi evin geçimini sağlayamayınca yetimler yurduna gönderdi. Psikiyatrlar kendisine acı çektirmekle ilgili anlattıkları hikayelere inanmadı. Ta ki bir gardiyan, Fish'in hela çukurunda, kendine saplamak için kullandığı iğneleri buluncaya kadar. Kurbanlarını genelde zenci çocuklar arasından seçen Fish, Tanrı'nın kendisini çocukları hadım etmesi ve ona kurbanlar vermesi için dünyaya gönderdiğine inanıyordu. Değişik zamanlarda akıl hastanesinde yatan Fish, 15'e yakın cinayet işledi. Kurbanlarını öldürdüğünde parçalara ayırıyor, etlerini kavurarak ya da kızartarak yiyordu. - Düsseldorf Vampiri Peter Keuerten: 1929'un ilk aylarında Düsseldorf bir seri cinayet haberiyle sarsıldı. 16 ay boyunca bir kan içici caddelerde, parklarda, şehrin ıssız bölgelerinde dehşet saldı. Bir makas ya da bıçak yardımıyla yakaladığı kurbanlarının ya kafatasını parçalıyor ya da boğazını kesip kanını emiyordu. 47 yaşındaki vampir Peter Keurten yakalandığında 59 saldırısı ve en az 13 cinayeti olduğunu söyledi. - Çılgın Köpek William G. Heirens: 1945'de Çılgın Köpek diye adlandırılan bir katil Chicago sokaklarında terör estirdi. Kurbanlarını kadınların arasından rastgele seçen katilin belli bir neden ve stili yoktu. 17 yaşındaki katil William G. Heirens, bir cinayetinde duvara kırmızı rujla, "Tanrı aşkına daha fazla öldürmeden yakalayın beni, kendimi artık kontrol edemiyorum" yazmıştı. Yakalandığında çift kişilikli olduğu ortaya çıkan Heirens, mahkemede son söz olarak, "Ben bile yaptıklarıma şaşırıyorum" dedi. TÜRKİYE'NİN SERİ KATİLLERİ Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı bünyesinde kurulan "Faili Meçhul Olayları Araştırma Komisyonu" yeni uzmanlık alanına yani seri cinayetlere hızlı adapte oldu. İlk bulgular hayli ürkütücü. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün seri cinayetler üzerine 81 ilden toplanan yüzlerce şüpheli cinayet dosyalarının ön araştırma sonuçlarına göre, birkaç kişiyi öldürmüş herkes seri katil değil. Türkiye'nin seri katil sayısı yalnızca altı. Gazeteci-Yazar Sevinç Yavuz'un derlediği bir yazı dizisinde Türkiye'deki seri katiller ve bazılarının yakalanışı şöyle anlatılıyor; - Seyit Ahmet Demirci: 32 yaşında. Mayıs-Temmuz 1998 tarihleri arasında İstanbul'da 3 mobilyacıyı dükkanlarının bodrum katında kafalarına kurşun sıkarak öldürdü. Fatsa'da küçük bir çocukken arkadaşıyla birlikte yaşlı bir mobilyacının tecavüzüne uğramıştı. Yakalanmasaydı cinayetlerini tecavüze uğradığı yaşa (11) tamamlayacaktı. 3 kez idama mahkum oldu. - Orhan Aksoy: 33 yaşında. Evli ve 2 kızı var. Ekim 2000-Ocak 2001 arasında 5 kişiyi evinde çamaşır ipiyle boğarak öldürdü. Depremden sonra işleri bozulduğu için ailesini Romanya'ya yolladı ve öldürmeye başladı. Kurbanlarını boğduktan sonra koliye koyup şehrin tenha bölgelerine bıraktığı için adı koliciye çıktı. - Hamdi Kayapınar: 22 yaşında. Cinayetlerine 14 yaşındaki kardeşini boğarak başladı. Mart 1998-Şubat 2001 arasında 6 kişiyi daha öldürdü. 4 kişiyi de öldürmeye teşebbüs etti. Müebbet hapis cezası aldı. - Yüksel Aktin: 28 yaşında. Mayıs 1999-Ocak 2000 arasında İstanbul'da biri kadın 5 kişiyi öldürdü. Yakalandıktan sonra Abdullah Çatlı'yla Rusya'ya gidip 3 kişiyi öldürdüğünü açıkladı. - Tarkan Sitemkar Uysal: Eylül 1999-Mart 2000 arasında İzmir ve Afyon'da 2 kişiyi otelde öldürdü. Kendini depremzede olarak tanıtıyor ve sahte kimlikle dolaşıyordu. Eskişehir'de yakalandı. - Erdinç Tümer: 28 yaşında. Evli. Ocak -Ağustos 1999 arasında İzmir ve Bursa'da 5 kişiyi öldürdüğü iddia ediliyor. KAYSERİLİ HAMDİ KAYAPINAR'IN YAKALANIŞI Sevinç Yavuz'un araştırmasında, katillerin nasıl yakalandığı da ince ayrıntılar eşliğinde anlatılmış. Buna göre, "Türkiye'nin en acımasız seri katillerinden biri olan ve 6 kişinin katili olarak 2 kez müebbet hapis cezasına çarptırılan Kayserili Hamdi Kayapınar olayında, ilk iş olarak son iki yılda av tüfeğiyle işlenen 5 cinayetin yeri tespit edildi. Böylece katile ilişkin ilk bulguya ulaşıldı. Çünkü 5 cinayet de şehirdeki bir su kanalı boyunca ve 10 kilometrelik bir çizgi içinde işlenmişti. Demek ki katil su kanalına yakın bir mahallede oturuyor ve bölgeyi iyi tanıyordu. Katille ilgili ikinci bulgu cinayetlerin zamanlarının incelenmesiyle ortaya çıktı. Çünkü ikinci cinayetle üçüncüsü arasında 19 aylık bir boşluk vardı. Öyleyse katil 19 ay kadar bölgeden uzaklaşmıştı. Peki ne olabilirdi? Ya cezaevine girmişti ya da askere gitmişti. Tahliye ya da terhis sonrasında da cinayet işlemeye devam etmişti. Katilin kimliğine ilişkin bu ipuçları elde edildikten sonra psikologlarla masaya oturuldu. Kayseri polisi, psikologlardan tıpkı Amerikan filmlerinde olduğu gibi katilin bir profilini çizmesini istedi. Kurbanların öldürülüş şekilleri ve diğer deliller psikologlara anlatıldı. Uzun bir çalışmadan sonra katilin profili şöyle belirlendi: "Cinayetleri tek başına işliyor. İnsanlardan kopuk yaşıyor. İçine kapanık. Aile yapısı bozuk. Muhtemelen aile içi şiddete maruz kaldığı için öç almayı ve şiddeti alışkanlık haline getirmiş. Kıskanç bir yapıya sahip ve büyük bir ihtimalle sabıkalı." Kayseri polisi, elindeki eşkal ışığında FBI'ın soruşturmalarını aratmayan bir yöntemle işe girişti. Kayseri'de oturan ve bu vasıflara uyan kim varsa incelemeye alındı. Kısa süre sonra şüpheler 22 yaşındaki Hamdi Kayapınar üzerinde yoğunlaştı. 14 yaşındayken kardeşini boğarak öldürmüş ve 4.5 yıl ıslahevinde yatmıştı. Hemen gözaltına alındı. Parmak izi ve tanıklıklardan sonra evi arandı. Kurbanlara ait kanlı kıyafetler, saat ve ziynet eşyaları bulundu. Kayapınar sorgusunda suçunu itiraf etti. 14 yaşındayken erkek kardeşini, 1989-1990 arası, bir işadamıyla gece bekçisini, 1999-2001 arasında da 3 kişiyi öldürmüştü. Polisteki ifadesinin özeti ise şuydu: "Okula gidemedim. Bir mesleğim olmadı. İş aradım ama bulamadım. Babam da beni sürekli aşağılıyordu. Bu işi bir av olarak değerlendiriyorum. Zaten avcıyım. Kurbanlarım av. Avlarımın üstünden çıkan para ve eşyalar da ganimetimdir." FİLMLERDEN ETKİLENİYORLAR Seri katiller üzerine araştırma yapan uzmanlar, katillerin anti-sosyal kişilik bozukluğu özelliği üzerinde fazlasıyla durmuşlardır. Burada, en dikkat çekici özellik, toplum kurallarına ters düşme, başkalarının hak ve hukukunu hiçe sayma gibi noktalardır. Başkalarına zarar verme ve onları tehdit eden davranışlarda bulunma ve toplum açısından suç kabul edilen noktalarda pervasızca istediği şekilde davranma gibi hususlar, bir seri katilin yavaş yavaş kimliğine bürünmesinin evreleridir. Artık kişi için suç ve toplumsal kuralları ihlal etme, bir hayat tarzı haline gelmiştir. Suç psikologlarına göre, seri katillerin birçoğu yazılı medyadan okuduğu haberlerden, kitaplardan ve özellikle de izlediği filmlerden etkilenir. Hiçbir şeye sahip olamadığı ve değersizleştiği duygusuyla kendisini filmindeki başrol oyuncunun yerine koyarak yeni bir kişilik geliştirir. Yeni inançları ve değer yargıları oluşturur ve bunların ışığında cinayet işlemeye başlar. Her seri katilde, cinayetlerin dehşeti dolayısıyla pek ön plana çıkmasa da mutlaka okudukları kitaplardan ve izledikleri filmlerden örnek aldıkları bir noktaya rastlanır. Günümüze kadar çevrilmiş ve seri cinayetleri konu alan filmlerden bazıları şunlardır: "Katil Doğanlar, Sapık, Kopya Cinayetler, Yedi, Röntgenci, Kuzuların Sessizliği, Dönüşüm." Bunların içinden en ilgi çekici olan ve katilin ruh dünyasına derinlemesine dalışlar yapan "Yedi" filminde katil, kendisini Allah'ın görevlendirdiğini söyler ve kendisine göre İncil'de yer alan 7 ölümcül günahı işleyen insanları öldürmeye başlar. Tam bir sosyo-.. ve ruh hastasıdır. Kendisini yakalamaya çalışan dedektiflerle kedinin fareyle oynadığı gibi oynar. İnsanların kendisinden bahsedeceğine ve bir kahraman olarak görüleceğine inanır. İnanılmaz zekidir. İp ucu bırakmaz ve FBI'yla alay edercesine teslim olur. Seri Katillerin Yirmi Ortak Özelliği Araştırmalara Göre Şöyle Belirlenmiş: Birbirine benzer en az 3 cinayet işlemiş olmaları. Durdurulana kadar öldürmeye devam ediyorlar. Bugüne kadar öldürmeye son veren seri katil olmamış. Cinayetten sonra bir sakinleşme dönemine giriyorlar. Bu süre kimi katile göre birkaç gün, kimine göre de bir iki yıl olabiliyor. Katil, sakinleşme döneminde cinayeti hafızasında canlı tutabilmek için kurbandan muhakkak bir eşya ya da organ alıyor. Bazı istisnalar dışında hep yalnız çalışıyorlar. Hepsinde cinsel davranış bozuklukları ve intihara eğilim oluyor. Büyük çoğunluğu da alkol ve/veya uyuşturucu bağımlısı. Hafızaları zayıf. gerçekle yüzleşmekten kaçan yapıları var. Hayvanlara işkence etmek gibi eğilimleri var. Kurbanlarını genellikle kendi yaş gruplarından seçiyorlar, fakat sosyal ya da ekonomik sınıf farkı gözetmiyorlar. Birçoğu kurbanlarının etini yemekten ve Ölü sevicilikten hoşlanıyor. Cinayet işlerken ne yaptıklarının farkındalar. Cezai sorumlulukları var. Aşağılık duygusuna sahipler. İktidar ve güç ihtiyaçlarını tatmin için olduruyorlar. Öldürme güdüsünü harekete geçiren, genellikle cinsel ihtiyaçların açığa çıkması ile oluyor. Yaşları genellikle 20 - 40 arasında, ve %90'i erkek. Çoğunluğu beyaz tenli, heteroseksüel ve dindar. Hiçbiri dış görünüm olarak adam öldürecek birine benzemiyor. Düzenli bir işte çalışanların yüzdesi %1. Çoğu silik ve ezik insanlar. Bütün seri katillerin problemli bir çocukluk geçmişleri olmuş, veya cinsel saldırıya uğramışlar. Zeka seviyeleri normalin üstünde. %30'u üstün zekalı. %81'i pornografiye, %79'u mastürbasyona, %71'i röntgenciliğe* ve %7'si de fetişizme meraklı. %80'i, 18 yaşına gelmeden önce kadınlara veya erkeklere tecavüz etme hayali kurmuş oluyor. Erkek seri katillerin birçoğuna çocukken kız kıyafetleri giydirilmiş. YİNEDE PİSKOLİJİSİ DİĞERLERİNE GÖRE DAHA İYİ ÖRNEĞİN BİR ALBERT FİSH VAR Gerçek acının son aşaması olarak gördüğüm ölüm fikrini çok sevdim" 1870 Washington doğumlu seri katildir. Beş yaşındayken babası öldüğünde onu bir yetimhaneye yerleştirdiler. Burada geçirdiği çok sıkıntılı iki yıl onun psikolojisini bozdu. Yedi yaşına geldiğinde annesine teslim ettiler. Ancak korkunç baş ağrıları çekiyordu. Liseyi bitirdikten sonra ülkede yolculuk yapmaya ve ufak tefek işlerde çalışmaya başladı. Bu durum ona suç işlemek için mükemmel bir fırsat sunuyordu. 1910 yılında işkenceler eşliğinde ilk cinayetini işledi. Kendisine kurban olarak kolay hedef olan çocukları seçmişti. 1920 yılına kadar yolculuklarına devam etti ve izini kaybettirdi. Yolculuk yapmaya devam ederken arkasında birçok kurban bırakmış olabilir miydi? Kurbanlarına acı çektirirken aynı zamanda kendisine de işkenceler yapıyordu. Kasıklarına toplu iğneler batırıyordu. 1910 da başlayıp yakalanıncaya kadar cinayet işlemeye devam etti. 1932-1934 arasında kurbanlarına ve kendisine işkenceler ve yamyamlık yaparak işlediği 4 cinayet ona Brooklyn Vampiri ünvanını getirdi. Onun cinayet sayısı kesin bilinmemekle beraber en az 15 olmasından şüphe duyuldu. Albert Fish e "Amerika’nın Öcüsü" adı verilmiştir ve bununda iyi bir nedeni vardır. Sevimli bir ihtiyar görünümü altına gizlenmiş bu korkunç yamyam tüm ebeveynlerin karabasanıydı: çocukları hoşlarına gidecek bir vaatle kandırarak ortadan kaldıran bir iblis. Halkın ilgisinin Fish’e dönmesine neden olan suç, 1928 de Grace Budd adında 12 yaşındaki sevimli bir kız çocuğunun kaçırılıp öldürülmesiydi. Ebeveynleri ile arkadaşlık kurmasının ardından Fish, şeytanca bir yalan uydurdu. Yeğeninin doğum günü partisi olduğunu söyledi ve Grace in gitmek isteyip istemediğini sordu. Bir büyükbaba gibi görünen bu ihtiyar adamın bir canavar olduğunu bilmelerine hiç bir imkan olmayan Bay ve Bayan Budd daveti kabul ettiler. En güzel kıyafetlerini giyen güven dolu küçük kız, Fish ile birlikte yola koyuldu. Fish, onu New York City’nin kuzey banliyölerinden birinde, yakınlarında hiçbir bina olmayan terk edilmiş bir eve götürdü. Burada onu boğdu, vücudunu parçalara ayırdı ve parçaların bir bölümünü kaldığı pansiyona getirdi. Burada kızın "etini" havucu, soğanı ve jambon dilimleriyle tam bir yamyam yahnisi şeklinde pişirdi. Bundan sonraki 9 günü odasından çıkmadan bu iğrenç yemeği yiyip devamlı mastürbasyon yaparak geçirdi. Sonraki 6 yıl botunca Fish serbest dolaştı, ancak Grace Budd olayını kendi kişisel haçlı seferine dönüştüren William King ismindeki bir New York City dedektifi onu inatla arıyordu. Buna rağmen Fish kaçmayı başarabilirdi; tabii kendi içindeki şeytanlarla başa çıkabilseydi. 1934’te Bayan Budd’a bugüne dek yazılmış en hastalıklı mektuplardan biri olan bir mektup göndermeye kendini mecbur hisseti. Sonuçta King, Fish’i mektup kağıdındaki antetten bulup yakalayabildi. Fish tutuklandığında yetkililer elerinde tasavvur edilemez sapkınlıkla bir suçlu olduğunu hemen anladılar; bu adam bütün ömrünü acı vererek -- hem kendisine hem de başkalarına -- geçirmiştir. Diğer bir çok seri katil gibi, Fish de bir din manyağıydı ve günahlarının cezası olarak kendisine çok tuhaf işkenceler yapmıştı -- deri kayışlarla ve her yerinden çiviler fırlamış sopalarla kendisini dövmek, kendi dışkısını yemek, kasıklarına dikiş iğneleri sokmak gibi. Yaraladığı ve öldürdüğü çocuklar onun kaçık zihninde Tanrı ya verilen kurbanlardı. Savunma makamı tarafından Fish i muayene etmesi için çağırılan New Yorklu ünlü psikiyatr Dr. Fraderic Wertham, ihtiyar adamın "bilinen her türlü cinsel sapkınlığa" sahip olmasının yanında, bugüne değin kimsenin duymadığı anormallikler taşıdığını belirtmiştir (acayip zevklerinin arasında idrar yoluna gül sapı sokmak da vardı). Hapishanede çekilen leğen bölgesi röntgeninde, mesanesinin etrafındaki alana sokulmuş 29 iğne bulunmuştu. 1935 teki duruşmasında jüri onun deli olduğuna karar vermiş olmasına rağmen yine de elektrikli sandalyede idam edilmesi gerektiğine inandı. İdam kararının açıklanmasından sonra, bu anormal ihtiyarın "Elektrikli sandalyede ölmek ne de büyük bir zevk olacak! Bu tadacağım en büyük zevk olacak -- şimdiye kadar tatmadığım tek zevk" dediği bildirilmiştir. 16 Ocak 1936 da 65 yaşındaki Fish elektrikli sandalyeye gitti -- Sing Sing de idam edilen en yaşlı insandı. ////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////// Ulen adamlar yemek yiyip vakti gelince de çıkrtır gibi insn öldürüolar be! Yuh be! |
Doğaya ybancı varlık sadece bizz.Etrafa şekl veriyr betn duvarlr örüyrz.Arablarmızın egzzunn dumanı havayı pisltse de, kimimz hala para dior kimimzse can. Düşnyorum da insan sayısının tvk sayısndan az olmasınn sebebi onları çk tüketmemiz ama ya bzm de üstmzde bi orgnzma bulnsaydı ve o orgnzma bizi bu şlkde aşağılkça besleyip, kesp sunsaydı tabklara bizm düşncemz ne olacaktı? Buna dayanablr miydk?Hangimz bu döngü de altta klmak isterdiki?Bu sorları gözden geçirmlyz.Nedn, nie insanz biz?Bizm dierlerini yönlendrp onlara yaşama veya ölme hakkı tanmamz bizi bu dznde nereye koyr? İnsn nasl bi canlıdır? |
Kadın, ceza hukukunda taksir ve kasıt konularını anlatırken elimi kaldırdım ve soru sormak için müsade istedim.
Zaten soruya bile zor izin veren bir mizacı var kadının fakat benim sorduğum soru gayet düzgün bir soruydu.
Malumunuz, birkaç gündür internette dolaşan, bir komutanın 2 düzine asker arasında kalan hedef tahtasına çok afedersiniz poposunu dönüp onca er'in uyarısına rağmen hedefe kurşun sıkışını gösteren bir video var.
Ben de bu komutanın bunu yapması esnasında bir askeri vurup öldürmesi ihtimalinin, daha doğrusu fiilinin taksir mi kast mi olduğunu sordum ama soramadım. Daha yarısındayken kadın sözümü kesti ve ''magazinsel haberleri tartışmıyoruz'' dedi ve devam etti.
Ben yüksek sesle ''hocam ne alakası var bunun magazinle'' dedim.Kadının umurunda bile olmadı, cevap da vermedi, ben de sınıfı terkettim.
Sonradan öğrendim ki hanımefendinin eşi askermiş.
Halbuki bilmiyor kadın ben siyasi veya saçma sapan bir niyetle sormadım.
Sorumu sorarken üslubum da ahlaksızca değildi.Gayet efendi ve dürüst bir biçimdeydi.
Demeye çalıştığım odur ki, biz öğrencilerin suçu ne?
2Saat 45 dklık ders saatinin tamamında gerekçeli ceza kanunu kitapçığını bize ''okuyan'' bir kadının prof.luğu bi yana dursun, insaniyeti ve öğrenciye saygısı da ''sıfır''...
Bu konuyla alakalı ne-neler yapılabilir?
Burada mutlaka birçok üniversite öğrencisi arkadaş vardır.Bazılarımız mutlaka bu veya bu gibi olaylara muhatap oluyor, şahit oluyor yada bizzat içinde bulunuyorlardır.
Fikirlerinizi almak istiyorum.