Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
7
Cevap
1055
Tıklama
0
Öne Çıkarma
OSMANLI SULTANLARININ HİLAFETTEN SONRA DA KAYSER-İ RUM UNVANINI KULLANMASI
X
4 yıl
Binbaşı
Konu Sahibi

Roma imparatorluğunun fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet Han'ın bu unvanı kullanması bana çok abes gelmiyor, sonuçta dönemin hıristiyanları himayesine yeni almış ve kendisine "Romanın da İmparatoru" unvanını yakıştırmış olabilir (ya da başka nedenleri de vardır bilemiyorum).

Kafamı kurcalayan kısım şurası ki memlüklerin fethinden sonra bir padişah en az 3 unvan taşıyordu

Osmanlı Padişahı
İslam Halifesi
Kayser-i Rum


Soruyorum şimdi size dostlar, bir Osmanlı sultanının Konstaniyye'nin fethine kadar tarih boyunca hıristiyanların kullandığı bu unvanı hilafetten sonra da kullanması biraz absürd gelmiyor mu ? Dönemin şeyhülislamı ve uleması bu konu da ne demiş ? Nedir padişahların her ikisini de kullanmasının sebebi ?




Bu mesajda bahsedilenler: @Nat Alianovna
N
4 yıl
Moderatör

Osmanlı hilafeti elde etmeden önce de kendi terimleri içerisinde kafire karşı gaza eden bir İslam devletiydi; Osmanlı padişahının taşıdığı sultan ünvanı Osmanlı'nın bir İslam devleti olduğunu yansıtıyor ve ilkin Osman'ın oğlu Orhan Sultan ünvanı alıyor. Hilafetle ve Ortadoğu'nun fethiyle beraber Osmanlı'nın İslami dini karakterinin güçlendiği çok doğru ancak söylediğimiz gibi Osmanlı hilafetle İslam devleti olmuyor.

Ünvan olarak kayzerin seçilmesi Roma kayzerlerinin ya da Roma kayzerliğinin meşruluğuyla alakalı. Osmanlı cihana hakim olma iddiasında bir devletti ve haliyle Romalılar olarak da addedilen Hıristiyanların hükümranlığını meşru zeminde almak için Kayzer-i Rum ünvanı Fatih tarafından benimsendi; ki zaten Fatih Roma'ya ilgi duyuyordu ve Roma hakkında okuma yapmıştı; hangi Allah'ın kulu çıkıp da Fatih gibi eli maşalı bir padişah-i alem-penahın (cihanın sığındığı yüce hükümdarın) Osmanoğulları iktidarının bekası için yaptığı bir işi sorgulayabilirdi? İlaveten Fatih Müslümanların veya Batılıların tanıdığı Kayzer ünvanını kullanıyor, Yunan Rumların Roma-Rum imparatoruna yakıştırdıkları Vasileas (Grekçe hükümdar) ünvanını kullanmıyor. Yalnızca Romalı Yunanlar değil, tüm bir Frenk ve Müslüman alemleri kendisinin Kayzer olduğunu bilsin diye bunu yapıyor. Fatih'in kayzer sıfatını benimseme ve lanse etme refleksi temelde Roma devletini tarihsel kudretiyle, tarihte Caesar ya da Constantinus gibi Romalı figürlerin inkar edilmez kudretinden ve siyasi-sosyal etkisinden kaynaklanıyor. Bir Müslüman dahi victor (muzaffer) ya da invictus (yenilmez) lakaplı Contantinus'un kendi zamanında sahip olduğu emperyal azameti ve İstanbul şehrini kurmuş olduğu gerçeğini reddedemezdi ve bu gücün Allah'tan gelmediğini de tabii ki iddia etmezdi; ya da en azından bir padişah karşısında edemezdi. Bir padişahın (siyasi metafizik uyarınca) dünyanın gerçekten hakimi olabilmesi için önce bir klasik Roma imparatorunun dünyevi kudretiyle uhrevi ihtiramını <yalnızca bir ünvan olarak olsa dahi > koleksiyonuna katması gerekiyordu.

Bir başka değinilmesi gereken mevzu da zamanın coğrafyası. Esasında Osmanlı tıpkı Rum Sultanlığı denilen Anadolu Selçuklu gibi Diyar-ı Rum topraklarında kuruldu. Bu sebeple mesela Yıldırım Beyazıd Osmanlı'nın Anadolu ve Balkanlardaki hakimiyetini iyice pekiştirdiği bir zamanda dönemin halifesinden Rum ikliminin Sultanı (sultanu'r - Rum) ünvanını alıyor. Diyar-ı Rum denilen yer Rum sakinlerinin Romania adını verdiği Roma ülkesi yani modern deyişle Doğu Roma - Bizans İmparatorluğu'nun toprakları. Hem Doğu Roma hem de Bizans terimi Avrupalıların ürettiği histografik icatlardır, ne Rum - Roma İmparatorluğu zamanında ne de Osmanlı zamanında yaşayanlar böyle bir şey bilmezdi. Bugünkü Batı - Orta Anadolu, Trakya ve Yunanistan gibi yerler bizim Bizans adını verdiğimiz Romania diye bir ülkeydi. Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşuna ve kalbine bakarsan Osmanlı'nın da Trakya ve Batı Anadolu yani bu "Romanya" üzerinde kurulduğunu görebilirsin. Romanya'nın başkenti de pek tabii Fatih'in aldığı İstanbul'du. Trakya ve Batı Anadolu'yu kapsayan Romanya'ya karşılık "Türkiye" terimi ise eskiden daha Orta - Doğu Anadolu'yu, özellikle Türkmenlerin egemen bulunduğu yerleri kapsıyordu. Zamanla Romanya yani Roma ülkesi terimi ortadan kalktı, geriye Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'nin veya Batılıların deyişiyle Türk İmparatorluğu'nun ülkesi Türkiye kaldı.



< Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >


Bu mesajda bahsedilenler: @Xabi Alonso
G
3 yıl
Binbaşı

Osmanlı yönetim ve hukuk sisteminde bu olağan bir durum. Osmanlı fethettiği bölgelerin ''söz konusu hukuk sistemini'' olduğu gibi muhafaza eder ve oranın unvanlarını gayr-i müslim unsur bile olsa alırdı. Sultan-ı İklim-i Rum denen bir unvan var. Bu unvanı Fatihten önce Yıldırım Bayezid kullanıyordu.



G
3 yıl
Binbaşı

Sadece bu da değil. Halil İnalcık hoca Osmanlı'nın 3. ve Müslüman Roma İmparatorluğu olduğunu iddia eder. Roma'dan ordu modeli dahil olmak üzere pek çok şey devşirmiştir Osmanlı. Roma İmparatorlarının asırlar boyu kullandığı Semper Victoria unvanı Osmanlı padişahlarına "el muzaffer daima" olarak geçmiş ve Vahdettin dahil olmak üzere Osmanlı hükümdarları bunu tuğralarında kullanmıştır. Osmanlı-Roma ilişkisi çok enteresan bir konu hakikaten.

Senin soruna gelecek olursak Osmanlı Roma İmparatorluğunun dinini asla devşirmedi. Dolayısıyla dinen sakıncalı olacak hiçbir pratik yok ortada. Osmanlı'ya Müslüman Roma denme sebebi bu zaten. Osmanlı sentez bir devlet. Pers, Roma ve Türk devlet geleneklerini yansıtıyor. Hatta Kırım Hanlığı kendisine tabi olunca bu geleneğe Cengiz Hanedanı da dahil oluyor. Dolayısıyla sentez bir devletin Roma'nın devlet mirasına sahip çıkmasının dinen sakıncalı olacak bir tarafı yok.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
N
3 yıl
Moderatör

quote:

Orijinalden alıntı: Guest-1AB9A40D5

Sadece bu da değil. Halil İnalcık hoca Osmanlı'nın 3. ve Müslüman Roma İmparatorluğu olduğunu iddia eder. Roma'dan ordu modeli dahil olmak üzere pek çok şey devşirmiştir Osmanlı. Roma İmparatorlarının asırlar boyu kullandığı Semper Victoria unvanı Osmanlı padişahlarına "el muzaffer daima" olarak geçmiş ve Vahdettin dahil olmak üzere Osmanlı hükümdarları bunu tuğralarında kullanmıştır. Osmanlı-Roma ilişkisi çok enteresan bir konu hakikaten.

Senin soruna gelecek olursak Osmanlı Roma İmparatorluğunun dinini asla devşirmedi. Dolayısıyla dinen sakıncalı olacak hiçbir pratik yok ortada. Osmanlı'ya Müslüman Roma denme sebebi bu zaten. Osmanlı sentez bir devlet. Pers, Roma ve Türk devlet geleneklerini yansıtıyor. Hatta Kırım Hanlığı kendisine tabi olunca bu geleneğe Cengiz Hanedanı da dahil oluyor. Dolayısıyla sentez bir devletin Roma'nın devlet mirasına sahip çıkmasının dinen sakıncalı olacak bir tarafı yok.
İlaveten Arap - İslam devlet geleneği (hilafet). Hem de Doğu Roma'dan daha çok olarak. Gerçi İslami hilafet devlet geleneğinin ortaya çıkışı ve gelişiminde de Roma Şark ve Pers devletlerinin hiç azımsanmayacak bir etkisi var. Bilhassa Halife Muaviye ve Emevi Hanedanı Doğu Roma'yı taklit etti; bir yandan Fars kültürü ise Arap istilalarının üzerinden geçen asırlarda Arap İslam Türk kültürlerine çok derinden işledi.

İnalcık'ın argümanı çok mantıksız veya absürd değil; misal Safevî kaynaklarında Osmanlı ülkesi, insanları, padişahı Rum veya Rumî olarak geçer. Bir Safevi kaynağında Rum Ordusu bölgeye intikal etti, Rumlar şu kaleyi kuşattı, Rum kayzeri ya da sultanı Batı'ya Frankların (Hıristiyan Avrupalıların) üzerine sefere gitti gibisinden ifadeler görürseniz o kastedilen "Rumlar - Romalılar" Osmanlılar. Bahsettiğimiz üzere Osmanlı Diyar-ı Rum'da, Rumların "Romania" dediği ülkede kuruluydu; Osmanlı en güçlü dönemlerinde aşağı yukarı Roma (Şark) İmparatorluğu'nun orijinal hakimiyet alanını kontrol ediyordu. Osmanlı'nın evrensel sultanlık-hilafet teorisiyle Roma - Rum'un evrensel imparatorluk teorisi de birbirine oldukça paralel. Roma veya Rum da kendisinden başka bir imparatorluk tanımazdı klasik Osmanlı da kendisinden başka bir imparatorluk tanımazdı. Osmanlı kaynaklarında İranî Türk Safevi İmparatorluğu bir devlet veya imparatorluk olaraktan geçmez; isyancılar, asiler, küfür içinde olanlar olarak geçer. :)



< Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
F
3 yıl
Yüzbaşı

Bu isyancılar, asiler, küfür içinde olanlar şeklinde hitap edilmesi onları devletten saymamalarından ziyade Safeviler'in şii oldukları için olabilir. Osmanlı ve Sünni dünya şiileri uzun süre müslümandan dahi saymamışlardır. Buna bir örnek vermek gerekirse Osmanlı devletinde işgal edilen bir ülke müslümansa halkın köleleştirilmesi yasaktı fakat istila edilen bölge hristiyan ise savaş ganimeti olarak köle alınabiliyordu aynı şekilde 1700lü yıllarda bile Nadir Şah dönemine kadar Osmanlı İran savaşlarında Osmanlılar ele geçirdiği bölgelerde İranlıları köle yapmışlardır(askerlerin böyle bir hakkı vardı.) bunun nedeni şiileri müslümandan saymamalarıydı. Hatta Nadir Şah ülkeyi artık tekrar Sünniliğe çevireceklerini bu nedenle bu uygulamanın kalkması yönünden talepte bulundukları bir mektubu Osmanlı Devletine yollamıştır.


Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @Nat Alianovna
N
3 yıl
Moderatör

Elbette ve kesinlikle Şii oldukları için ama Osmanlı Bizantinik bir refleks gösterip ayrıca Şarlken'in imparatorluğunu da (Imperium Sacrum Romanum veya kısaca Das Reich'ı da) tanımıyordu; Sünni olsalar dahi diğer İslam hükümdarlarını klasik devir Osmanlı kendisinden aşağı veya kendisine bağlı algılıyordu. Bu hükümdarların sahip olduğu teşkilatları ayrı devletler olarak görmüyordu. Osmanlı'nın kendisine Devlet-i Aliyye demesinden bunu daha iyi anlayabiliriz. Osmanlı'da Müslümanlar özgür doğumlu ve köleleştirilmeleri yasak, aynen dediğin gibi Şiilerin köleleştirilmeleri de Müslüman dediğin Ehl-i Sünnettir algısı yüzünden, tersi algı Safeviler için geçerli onlar için de esas Müslüman Ehl-i Beyt ve 12 İmamcı.



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

G
3 yıl
Yüzbaşı

türkler için islam bir araçtı hiç bir zaman amaç olmadı.

islam adına işgal adalet vs getiriyordu.



DH Mobil uygulaması ile devam edin. Mobil tarayıcınız ile mümkün olanların yanı sıra, birçok yeni ve faydalı özelliğe erişin. Gizle ve güncelleme çıkana kadar tekrar gösterme.