Saçma sapan yalan devasal heybetli animasyonlarla gösterişli çizilen güneş resimleri, halbuki gerçek güneşin bu animasyonlu güneş ile alakası bile yok. |
Güneş patlamaları neden elektrik kesintilerine yol açıyor? < Resime gitmek için tıklayın > NASA teleskopları bu yıl içindeki en şiddetli Güneş patlamalarını kaydetti. Böylesi yüksek hareketlilik dönemlerinde, Güneş rüzgarı adı verilen elektromanyetik parçacık yüklü dalgalar sürekli olarak Dünya'ya çarpıyor. Bu gökyüzü olayına Güneş Fırtınası deniyor ve Dünya'daki teknolojik üst yapıyı etkileyebiliyor. Elektrik kesintilerine neden olabiliyor, Uluslararası Uzay Üssü'ndeki astronotların daha fazla radyasyona maruz kalmasına yol açabiliyor. Bununla birlikte elektromanyetik fırtınaların insanlara bilinen bir zararı yok. Güneş fırtınaları, Güneş'in doğal döngüsünün bir parçası. Bu yoğun enerji salımı sırasında uzaya, ışık, enerji ve Güneş parçacıkları püskürüyor. Güneş patlamaları sırasında açığa çıkan elektromanyetik radyasyon ışık hızıyla hareket ediyor ve sekiz dakikadan biraz uzun sürede Dünya'ya ulaşabiliyor. Güneş patlamaları, koronal kütle atımı (CME) ile birlikte de gerçekleşebiliyor. Devasa patlamalar olarak tanımlanabilecek CME'ler nispeten daha yavaş bir şekilde saatte milyonlarca kilometre hızla ilerliyor. Güneş fırtınaları Dünya'ya farklı yoğunluklarda ulaşabilir. Güneş'ten gelen bu elektromanyetik enerji, atmosfere girdiğinde aurora olarak bilinen parlak ışıklar yaratabiliyor. Bu gökyüzü olayı Kuzey Işıkları veya Güney Işıkları olarak da biliniyor. Dünya üzerinde nasıl bir etkisi olabilir? Güneş, sürekli hareket halinde ve güçlü bir manyetik alan oluşturan elektrik yüklü sıcak gazlardan oluşur. Bir döngü olarak açıklanan bu hareketlilik, Güneş'in düzenli olarak sakin ve fırtınalı dönemler yaşaması ile sonuçlanıyor. Yaklaşık her 11 yılda bir bu döngü zirve yapıyor ve Güneş'in kuzey ve güney kutuplarındaki manyetik alan yer değiştirir. NASA'da uzmanların da yer aldığı uluslararası bir ekibe göre, Güneş Döngüsü 25 olarak adlandırılan şu anki döngü Aralık 2019'da başladı. < Resime gitmek için tıklayın > Güneş'in 11 yıllık döngüsünde en az güneş aktivitesinin görüldüğü periyot solar minimum olarak tanımlanıyor. Bu döngü, güneş lekelerinin (güneşin yüzeyindeki karanlık lekeler) sayısındaki değişimle belirleniyor ve takip ediliyor. Minimum dönemde Güneş'te en az sayıda güneş lekesi bulunuyor. Aktivite arttıkça, güneş lekelerinin sayısı da artıyor. Döngünün ortası, solar maksimum olarak adlandırılıyor. Bu dönemde Güneş'te en fazla güneş lekesi gözleniyor ve manyetik kutuplar yer değiştiriyor. Uluslararası uzmanlar, Güneş'in geçen yıl solar maksimum dönemine ulaştığını söylüyor. Güneş lekeleri, çevrelerinden daha soğuk oldukları için daha koyu görünüyor. Benek olarak görülen bu devasa lekelerde ışık ve enerji patlamaları meydana geliyor. Bu lekelerin çoğu Dünya ile aynı büyüklükte veya daha büyük olabiliyor. Solar fırtınalar, 11 yıllık döngünün maksimum döneminde daha sık yaşanıyor. |
Güneş patlaması olacak dedikleri günde kimsenin ne elektriği kesildi ne de elektronik cihazların bozuldu, elektriği kesilen elektronik aletleri bozulan tek bir insan evladı varsa yazsın, hala hiç yaşamadığı görmediği hissetmediği şeylere hala "oluyor" diye inanan saftirik bir kesim var. |
James Webb Teleskobu uzak bir gezegende yaşam olasılığına dair güçlü izler buldu Bilim insanları, bir başka yıldızın etrafında dönen uzak bir gezegende yaşam olabileceğine yönelik yeni ve güçlü ama kesin olmayan izler buldu. K2-18b adı verilen gezegenin atmosferini inceleyen Cambridge Üniversitesi ekibi, Dünya'da sadece basit organizmalar tarafından üretilen moleküllerin işaretlerine rastladı. Böylelikle NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu tarafından söz konusu gezegende ikinci kez ve daha umut verici bir şekilde yaşamla ilişkilendirilen kimyasallar tespit etti. Fakat hem ekip hem de bağımsız gökbilimciler sonuçları teyit etmek için daha fazla veri gerektiğini vurguladı. Cambridge Üniversitesi Astronomi Enstitüsü'nde ekip lideri Profesör Nikku Madhusudhan, kısa sürede tartışmasız kanıt bulmayı umduğunu söylüyor. Orada bir yerlerde büyük olasılıkla yaşam bulunduğuna dair en güçlü kanıt bu. Gerçekçi bir şekilde bu sinyali bir ila iki yılda teyit edebileceğimizi söyleyebilirim." K2-18b, Dünya'nın iki buçuk katı büyüklüğünde ve bizden yedi yüz trilyon mil uzakta. Webb Teleskobu o kadar güçlü ki, yörüngesinde döndüğü küçük kırmızı güneşten gelen ışıktan, gezegenin atmosferinin kimyasal yapısını analiz edebiliyor. Cambridge ekibi, atmosferin yaşamla ilişkili iki molekülden en az birinin kimyasal özelliğini içerdiğini buldu: dimetil sülfür (DMS) ve dimetil disülfür (DMDS). Dünya'da bu gazlar deniz fitoplanktonu ve bakterileri tarafından üretiliyor. Prof. Madhusudhan, tek bir gözlem penceresi içerisinde ne kadar çok gaz tespit edildiğinin kendisini şaşırttığını söylüyor. "Bu gazın atmosferde tahmin ettiğimiz miktarı, Dünya'da bulunan miktardan binlerce kat daha fazla." "Yani eğer yaşamla ilişki gerçekse, o zaman bu gezegen yaşamla dolup taşıyor olmalı." Prof. Madhusudhan daha da ileri giderek, "K2-18b'de yaşam olduğunu doğrularsak, bu galakside yaşamın çok yaygın olduğunu da doğrulamış oluruz" diyor. Prof. Madhusudhan'ın ekibi, henüz pek çok belirsizliğin olduğunu kabul ediyor. Öncelikle bu son tespit, bir "keşif" olduğunu iddia etmek için gereken standartta değil. Bunun için araştırmacıların sonuçlarının doğru olduğundan ve şans eseri bir okuma olmadığından yaklaşık %99,99999 emin olmaları gerekiyor. Bu son sonuçlarda emin olma durumu ise %99,7 düzeyinde. Kulağa çok geliyor ama bilim camiasını ikna etmeye yetmiyor. Ancak ekibin 18 ay önce elde ettiği ve o zamanlar büyük şüpheyle karşılanan %68'lik sonuçtan çok daha fazla. Araştırma ekibinden bağımsız olan Edinburgh Üniversitesi'nde öğretim üyesi ve İskoçya Kraliyet Astronomu Prof. Catherine Heymans, Cambridge ekibi istenen kesinlik düzeyinde sonuç elde etse bile, bu gezegende yaşamın var olduğuna dair kesin bir kanıt olmayacağını söylüyor. BBC News'e konuşan uzmana göre, "Bu kesinliğe rağmen, bu gazın kökeninin ne olduğu sorusunun hâlâ yanıtlanması gerekiyor". "[Bu maddeler] Dünya'da okyanustaki mikroorganizmalar tarafından üretiliyor, ancak mükemmel verilerle bile bunun yabancı bir dünyada biyolojik bir kökene sahip olduğunu kesin olarak söyleyemiyoruz çünkü evrende bir sürü garip şey oluyor ve bu gezegende molekülleri üretebilecek başka hangi jeolojik aktivitenin gerçekleşebileceğini bilmiyoruz." < Resime gitmek için tıklayın > Yaşam olduğuna katılmayan teoriler Bu görüş Cambridge ekibinin de katıldığı bir görüş; laboratuvarda cansız kaynaklar kullanılarak DMS ve DMDS'nin üretilip üretilemeyeceğini görmek için diğer gruplarla birlikte çalışıyorlar. Diğer araştırma grupları K2-18b'den elde edilen veriler için alternatif açıklamalar öne sürdüler. Sadece DMS ve DMDS'nin mevcut olup olmadığı hakkında değil, aynı zamanda gezegenin bileşimi hakkında da güçlü bir bilimsel tartışma var. Birçok araştırmacının gezegenin geniş bir sıvı okyanusa sahip olduğu sonucuna varmasının nedeni, K2-18b'nin atmosferinde amonyak gazının bulunmaması. Onların teorisi, amonyağın, altındaki geniş bir su kütlesi tarafından emildiği. Ancak Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Oliver Shorttle'a göre, bu durum erimiş kaya deniziyle de açıklanabilir ve bu da yaşamı engeller: "Diğer yıldızların yörüngesinde dönen gezegenler hakkında bildiğimiz her şey, atmosferlerinden yansıyan küçük ışık miktarlarından geliyor. Bu yüzden, yalnızca yaşam belirtileri için değil, her şey için inanılmaz derecede zayıf bir sinyalle karşı karşıyayız. "K2-18b'yle ilgili bilimsel tartışmaların bir kısmı hala gezegenin yapısıyla ilgili". NASA'nın Ames Araştırma Merkezi'ndeki Dr. Nicolas Wogan'ın verilerle ilgili başka bir yorumu daha var. K2-18b'nin yüzeyi olmayan mini bir gaz devi olduğunu öne süren bir araştırma yayımladı. Gaz devi, büyük kısmı gaz olan gezegenler için kullanılan bir terim. Bu bir başlangıç olabilir Bu iki alternatif yorum, Webb Teleskobu'ndan gelen verilerle uyuşmadığı gerekçesiyle diğer gruplar tarafından da sorgulanıyor. Bu da K2-18b etrafındaki güçlü bilimsel tartışmayı gösteriyor. Prof. Madhusudhan, bilimdeki en büyük sorulardan birine cevap verebilmek için hala tırmanılması gereken bilimsel bir dağ olduğunu kabul ediyor. Ancak kendisi ve ekibinin doğru yolda olduğuna inanıyor: "Onlarca yıl sonra geriye dönüp baktığımızda, evrendeki yaşama erişebileceğimiz noktaya bu an geldiğimizi görebiliriz. "Bu, evrende yalnız olup olmadığımıza dair temel soruyu birden yanıtlayabileceğimiz bir dönüm noktası olabilir." Araştırma The Astrophysical Journal Letters dergisinde yayımlandı. |
Yukarıdaki bütün açıklamaların hepsi yalan, görsellerin de hepsi animasyon. Sosyal medyada görüyorum artık bütün uzay haberlerinin altında uzayın yalan olduğu dünyanın da küre olmadığına inanan birçok insan var, insanlar artık o uyduruk palavra uzay yalanları ile dalga geçiyor ne mutlu.. Buradaki küre dünyacılar siz de birgün gerçeklere karşı koyamayacaksınız. Sözde uzaya giden roket, yırtık. https://www.instagram.com/reel/DMQlyeJNH9A/?igsh=MTR4N2ppMzB3eGwzdw== |
Evrendeki sırrı çözülemeyen patlamalar ne anlama geliyor? Astronomi uzmanları, 10 civarında bu garip, nadir görülen patlamalardan tespit etti. Bunlar, özel bir tür kara deliğin işaretleri olabilir mi? Bilim insanları daha önce hiç böyle bir şey görmemişti. Uzayın derinliklerinde çok büyük bir şey infilak etti. Dünya'daki teleskoplar şaşırtıcı derecede parlak ve sıra dışı patlamayı 2018'de gördü ve 200 milyon ışık yılı uzaklıkta yaşananlar izlendi. Patlama hızla ve müthiş bir şekilde aydınlandı. Sıradan bir yıldız patlamasından, bir süpernovadan çok daha fazla parlaktı ve sonra kayboldu. AT2018cow adı verilen garip görünen patlamanın büyüklüğü güneş sistemimizle aynı boyuttaydı. Kısa süre sonra patlama daha akılda kalır "The Cow – İnek" adıyla anılmaya başlandı. Bu göz kamaştırıcı olayın ardından astronomlar Evren genelinde diğer bazı benzer patlamalar tespit etti. Luminous fast blue optical transients (Parlak, hızlı optik geçici olaylar) ya da LFBots diye tanımlanıyorlar ve hepsi aynı özellikleri paylaşıyor. New York'taki Cornell Üniversitesi'nden astronomi uzmanı Anna Ho "Çok parlaklar" diyor. Mavi renkleri, patlamanın 40 bin derece civarındaki çok büyük sıcaklığından kaynaklanıyor. Kısa süreli olduğundan geçici diye anılıyor Bilim insanları başta LFBot'ların bir kusurlu süpernovae olduğunu düşündü. Bunlar, dışa patlamaya çalışan ama içe patlayan ve böylece çekirdeğinde bir kara delik oluşan yıldızlar. Daha sonra yıldız, içten dışa doğru tükeniyor. Ancak bir başka teori de destek görmeye başladı. Buna göre ışıma henüz keşfedilmemiş, orta kütle kara delikleri diye bilinen, bir tür orta büyüklükteki kara deliğin, yanına çok fazla yaklaşan yıldızları yutmasıyla tetikleniyor. Geçen yıl Kasım'da yayımlanan bir çalışmada, bu fikre işaret eden yeni kanıtlar bulundu. Liverpool John Moores Üniversitesi'nden astronom Daniel Perley "Genel hissiyat o yöne doğru gidiyor" diyor. Bu teori doğruysa, evrendeki en küçük ve en büyük kara delikler arasındaki kayıp halka olan bu tür kara deliklerin varlığı kanıtlanabilir. Ayrıca, en büyük gizemlerden biri olan karanlık madde konusunda yaşamsal önemde bir ipucu olabilir. 2018'de tespit edilen patlama normal bir yıldız patlamasından 100 kat daha parlaktı. Dünya'dan 200 milyon ışık yılı ötedeki bir galakside meydana gelen patlama yakalandı. O zamandan bu yana uzmanlar 10 dolayında benzer patlama tespit etti. Uzmanlar, giderek artan bir şekilde bu tür olayları aramak için gök yüzünün geniş kesimlerine bakarak teleskopları kullanıyor. Kasım ayında yeni bir LFBot bulundu. Wasp adı verilmesi düşünülen patlamaya dair ilk gözlemler, başarısız bir yıldız patlaması olmadığını düşündürüyor. Bir başka fikirse LFBotların aslında Wolf-Rayet adı verilen dev yıldızların güneşin kütlesinden 10 ila 100 kat daha büyük olan çok daha küçük kara delikler tarafından parçalanması. .. < Resime gitmek için tıklayın > Şu anda en çok ilgi çekeniyse orta büyüklükteki kara delikler teorisi. Uzmanlar, Evren'de orta büyüklükte kara delikler olduğuna neredeyse emin ama henüz kesin bir kanıt bulunamadı. Perley, bu teoriyi en heyecan verici olanı diye gördüğünü vurguluyor. Fakat belirli LFBot'ların ne olduğunu kesin bir şekilde bulabilmek için çok daha fazla örneğe ihtiyacımız var. Perley "Maalesef çok nadirler. 100 civarındaki patlamayla ilgili veri iyi bir sonraki adım olurdu." Diye konuşuyor. Daha fazla veri gelene dek bu garip patlamaların etrafındaki gizem sürecek. Net olansa, LBot'ların herkesin beklediğinden daha şaşırtıcı olmasıydı. Perley "Keyifli, tek seferlik bir şey olacağını düşündüm. Fakat tamamen farklı bir olay olarak ortaya çıktı. Giderek daha ilginç hale geldiler" diyor. |
Pusula Pusula, başlıca olarak ulaşımda ve arazi incelemesinde kullanılan, dünya üzerinde yön tespit etmeye yarayan cihazdır.[1] Pusulalar; manyetik veya cayroskopik olarak ya da bir yıldıza göre yön belirleme prensipleriyle çalışırlar.[1] En eski pusula türü, Dünya'nın manyetik alanına göre yönleri gösteren manyetik pusuladır[1] ve sıklıkla pusula sözcüğü, manyetik pusula ile eşanlamlı olarak kullanılır. Manyetik pusula, dünyanın manyetik alanının doğrultusunu gözlemlemekte kullanılan, kerteriz alıp mevki bulmaya yardım eden mıknatıslaşmış bir iğnedir. Manyetik olmayan bir maddeden yapılmış bir kutu içinde bulunur. Temel organı hareketli bir mıknatıstan oluşan diğer ölçü aygıtları da bu adla anılır. Pusula, İtalyanca bir sözcük olan bussola kelimesinden Türkçeye geçmiştir.[2] Pusulanın çalışma prensibi Manyetik pusulanın en önemli parçası olan ve bir manyetik alan içerisinde bulunan pusula iğnesi serbestçe hareket edebilecek şekilde pusula gövdesine monte edilmiştir. Pusula iğnesi serbest kaldığında her zaman aynı yönü gösterir. İğnenin sabit olarak aynı yönü göstermesi yeryüzünde iğneyi çeken bir gücün olmasından kaynaklanmaktadır. Yeryüzü bir ucu kuzeye, diğer ucu güneye uzanan devasa bir mıknatıs gibidir. Dünyanın manyetikliği, pusula iğnesinin manyetik kuzeye (manyetik alanın kuzey kutbuna) doğru dönmesine neden olur. Pusulanın çalışma prensibi Manyetik pusulanın en önemli parçası olan ve bir manyetik alan içerisinde bulunan pusula iğnesi serbestçe hareket edebilecek şekilde pusula gövdesine monte edilmiştir. Pusula iğnesi serbest kaldığında her zaman aynı yönü gösterir. İğnenin sabit olarak aynı yönü göstermesi yeryüzünde iğneyi çeken bir gücün olmasından kaynaklanmaktadır. Yeryüzü bir ucu kuzeye, diğer ucu güneye uzanan devasa bir mıknatıs gibidir. Dünyanın manyetikliği, pusula iğnesinin manyetik kuzeye (manyetik alanın kuzey kutbuna) doğru dönmesine neden olur. |
GPS Global Positioning System (kısaca GPS veya Türkçe karşılığıyla Küresel Konumlama Sistemi), ABD hükümetine ait ve ABD Uzay Kuvvetleri tarafından yönetilen uydu tabanlı radyonavigasyon sistemidir.[1] Dünya'daki ve Dünya yakınındaki GPS alıcılarına, en az dört GPS uydusunu görebilmeleri şartıyla coğrafi konum ve saat bilgisi sağlayan küresel uydu navigasyon sistemlerinden biridir. Uydular bir tür radyo sinyali yayarlar ve yeryüzündeki GPS alıcıları bu sinyalleri alıp yorumlayarak konum belirlenmesini gerçekleştirir. GPS projesi, öncelindeki navigasyon sistemlerinin kısıtlı işlevselliklerini aşabilmek amacıyla[2] 1960'lardan gelen bir dizi gizli mühendislik çalışması da dahil olmak üzere ilk denemelerde ortaya çıkan birkaç görüşün de bütünleştirilmesi ile, 1973 yılında geliştirilmişti. GPS, ABD Savunma Bakanlığı (DoD) tarafından esas olarak 24 uydu ile çalışacak şekilde tasarlanıp yapılmış ve devreye alınmıştı. 1994 yılında tam olarak işler hale gelmiştir. Sistem, Bradford Parkinson, Roger L. Easton ve Ivan A. Getting'in icatları ile güçlendirildi. GPS sistemi, var olan sistem üzerinde teknoloji ilerlemeleriyle ve yeni taleplerle artık yenileştirilme ve Yeni Nesil Operasyonel Kontrol Sistemi (OCX) destekli, gelişmiş GPS III uydularının hayata geçirilmesi çabalarına yol açmıştır.[3] Beyaz Saray ve Başkan Yardımcısı Al Gore 1998 yılında duyurular ile bu değişimi başlattı. 2000 yılından beri, GPS III yenileştirilmeleriyle ilgili kararlarda ABD Kongresi yetkilidir. Ek olarak diğer sistemlerin kullanımında GPS geliştirilme aşamasındadır. Rus navigasyon sistemi GLONASS, GPS ile birlikte çağıldaşı olarak geliştirilmektedir; ama O, 2000'li yılların ortalarına kadar dünyayı tam olarak kapsamadan çalışmıştır.[4] GPS'in yanı sıra AB tarafından geliştirilen Galileo, Çin tarafından geliştirilen Compass ve Hindistan tarafından geliştirilen IRNSS adlı konumlandırma sistemleri de vardır. |
Karanlıkta bir tane ampül yakıp kara delik diye adam kandırıyorlar. |
NASA çalışanından itiraf: Hiçbir yere gitmedik https://www.instagram.com/reel/DKv8QWbtpqT/?igsh=ZmFwaDlxN2Y2MHcz |
https://www.youtube.com/watch?si=bTR2YmAkfN0WyHl1&v=E9oKEJ1pXPw&feature=youtu.be |
James Webb teleskobu, bilinen en eski ve en uzak galaksiyi keşfetti < Resime gitmek için tıklayın > James Webb Uzay Teleskobu bilinen en uzak galaksiyi tespit ederek yeni bir rekor kırdı. JADES-GS-z14-0 olarak adlandırılan yıldızlar topluluğu, evrenin genişlemesine yol açtığı düşünülen Büyük Patlama'dan 290 milyon yıl sonraki haliyle görüntülendi. Başka bir deyişle, Büyük Patlama ile genişlemeye başlayan evrenin 13,8 milyar yaşında olduğunu düşünürsek, bu galaksiyi şu anki yaşının sadece %2'sindeyken gözlemlemiş oluyoruz. Webb teleskobu bu keşfi 6,5 metre genişliğindeki birincil aynası ve hassas kızılötesi cihazlarıyla yaptı. Teleskobun önceki rekoru, Büyük Patlama'dan 325 milyon yıl sonraki haliyle bir galaksinin tespit edilmesiyle olmuşu. Gökbilimciler son gözlemin en ilginç yönünün, büyük mesafeden çok JADES-GS-z14-0'ın büyüklüğü ve parlaklığı olduğunu söylüyorlar. Webb ölçümlerine göre galaksi 1600 ışık yılından daha geniş. En parlak galaksiler genellikle ışıklarının çoğunu süper kütleli bir kara deliğe düşen gaz yoluyla üretirler. JADES-GS-z14-0 ile ilgili ölçümler ise ışığın genç yıldızlar tarafından üretildiğine işaret ediyor. < Resime gitmek için tıklayın > Webb astronomları Stefano Carniani ve Kevin Hainline'e göre, “Bu kadar çok yıldız ışığı, galaksinin Güneş'in kütlesinin birkaç yüz milyon katı olduğu anlamına geliyor. Bu da şu soruyu gündeme getiriyor: Doğa 300 milyon yıldan kısa bir sürede nasıl bu kadar parlak, büyük ve devasa bir galaksi yaratabilir?” sorusu gündeme geliyor. < Resime gitmek için tıklayın > 10 milyar dolarlık James Webb Uzay Teleskobu, Hubble teleskobunun yerini almak üzere, 2021 yılında ABD, Avrupa ve Kanada uzay ajanslarının ortak çalışmasıyla uzaya fırlatıldı. Daha önceki tüm uzay cihazlarından daha uzağı (zaman olarak da daha eskiyi) görmek için özel olarak tasarlandı. Teleskobun temel hedeflerinden biri, evrende 13,5 milyar yıl önce parıldamaya başlayan yıldızların ilk ışıklarını tespit etmekti. Belki de Güneş'in yüzlerce katı kütleye sahip olan bu dev nesneler yalnızca hidrojen ve helyumdan oluşuyordu. < Resime gitmek için tıklayın > Evrendeki en güzel manzaralardan biri olarak nitelendirilen Yaratılış Sütunları'nın James Webb süper teleskobunun lensinden ilk görüntüleri Parlak ama kısa ömürlü oldukları, nükleer çekirdeklerinde bugün doğada bilinen daha ağır kimyasal elementleri oluşturduklarına ilişkin teoriler var. Webb, bu galakside önemli miktarda oksijen görebiliyor. Bu da galaksinin oldukça eski olduğuna işaret ediyor. Ancak araştırmacılar galaksinin bu kadar erken dönemlerinde oksijenin varlığını şaşırtıcı buluyor. ABD'deki California Üniversitesi'nden Profesör Brant Robertson'a göre, “Bu galaksiyi 10 kat daha sönük olsa bile tespit edebilirdik, bu da evrende daha erken, muhtemelen ilk 200 milyon yıl içinde başka örnekler görebileceğimiz anlamına geliyor”. |
Keşke hiçbir yere gitmedik uzay diye bir yer yok diyen NASA elemanına cevap verebilseler ama tek yaptıkları animasyon resimlerin altına palavralar dizmek. Biz ispat koyuyoruz adamlar animasyon koyuyor. Koydukları görseller kabak gibi animasyon o kadar belli ki. |
Küre dünyacılar animasyon resimlerin altına palavralar yazadursun biz bilimsel deneylere devam edelim. Dünyada eğimin olmadığının bir başka ispatı. Eğim yoksa dünya da küre olamaz. https://www.instagram.com/reel/DK32349J8O1/?igsh=MTl2NTI5dzBzd3BoNQ== |
2023'te uzay araştırmalarında neler başarıldı? Dünyanın önde gelen uzay ajansları, gezegenimizi ve güneş sistemini daha iyi tanıyabilmek, temel sorulara yanıt bulabilmek için karmaşık ve zorlu uzay seyahatleri gerçekleştirdi. Hindistan, Ay'ın güney kutbu yakınına iniş yaparak tarihe geçti. Çin uzaya ilk sivili gönderdi, NASA'nın Perseverance aracı Mars'ta başarıyla numune toplama görevini tamamladı. Avrupa Uzay Ajansı da Jüpiter’in uydularını keşfetmek için bir göreve başladı. Aynı zamanda dünyadaki araştırmacılar "mükemmel güneş sistemini" buldular. James Webb Teleskobu da muhteşem görüntüler göndermeyi bu sene de sürdürdü. Perseverance ‘kaya örneği’ görevini tamamladı ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA) uzay aracı Perseverance, önemli bir dönüm noktasını hayata geçirdi ve kaya numunelerini topladı. Bu karmaşık görevde Perseverance, depoladığı örneklerin olduğu numune tüplerini belirlenen yerlere bıraktı. Perseverance ile bir şekilde bağlantı kesilmesi durumunda, bu örnekler Dünya'ya geri getirilecek. Bilim insanları kaya örneklerini laboratuvarda incelemek üzere Dünya’ya getirmeyi amaçlıyor. Kızıl Gezegen’de yaşam olup olmadığını öğrenmenin en iyi yolu bu. Perseverance, Jezero Krateri adı verilen 45 km genişliğindeki bir keşif alanında araştırma yapmak için Mars'a gönderildi. Burada milyarlarca yıl önce bir gölün bulunduğu düşünülüyor. Bilim insanları buradan elde edilecek örneklerin, mikrobik organizmaların kanıtlarının bulunması için de elverişli ortamlar sunduğunu düşünüyor. Avrupa Uzay Ajansı’nın Jüpiter seyahati NASA’nın insanlı Ay uçuşunu duyurduğu Nisan ayında, Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) iddialı seyahati başladı. Ajans, Jüpiter'in buzlu uydularını incelemek için Ariane-5 adlı uzay aracını Fransız Guyanası’ndan fırlattı. Roketin Jüpiter'in uydularına ulaşması yaklaşık 8 yıl sürecek. Bilim insanları, Callisto, Europa ve Ganymede adlı uyduların derinliklerinde okyanuslar olduğunu düşünüyor. ESA'nın Jüpiter'in Buzlu Aylarını Keşif (Juice) adlı misyonu, Jüpiter'in uydularında mikroorganizmaların yaşamı için gerekli koşulların olup olmadığını anlamayı hedefliyor. ESA Bilim Direktörü Prof. Carole Mundell, bunun çok çılgın bir fikir olmadığını söylüyor: "Örneğin Dünya'daki okyanusların dibindeki yanardağlar bile bize bambaşka gezegenler gibi gözükebiliyor. Başka yerlerde de benzer koşullar varsa mikropların yaşamaması için hiçbir neden yok. Biz Juice misyonuyla bu koşulları incelemek istiyoruz." Çin uzaya ilk sivili gönderdi < Resime gitmek için tıklayın > Çin'in, Tiangong Uzay İstasyonu'na gönderdiği üç astronot arasında ilk kez bir sivil de yer aldı. Shenzhou-16 uzay aracı, Mayıs ayında ülkenin kuzeybatısındaki Gobi çölünde bulunan Jiuquan Uydu Fırlatma Merkezi'nden fırlatıldı. Mürettebat Jing Haipeng, Zhu Yangzhu ve Gui Haichao'dan oluşuyor. Bu üçlü Çin'in yeni tamamlanan Tiangong Uzay İstasyonu’nda Kasım ayından beri bulunan ekipten görevi devralmaları için gönderildi. Shenzhou-16 mürettebatındaki Beihang Üniversitesi'nden profesör Gui uzay istasyonuna çıkan ilk Çinli sivil oldu. Diğer tüm astronotlar Çin Halk Kurtuluş Ordusu üyesiydi. Hindistan tarih yazdı Hindistan, Chandrayaan-3 adlı uzay aracı ile Ağustos ayında, Ay'ın güney kutbu yakınına inen ilk ülke oldu. Bu başarı ile Hindistan, Ay'a yumuşak iniş gerçekleştiren dördüncü ülke oldu. Hindistan Başbakanı Narendra Modi inişi canlı yayında takip etti ve ilk yorumu “Hindistan artık Ay’da” oldu. Rusya'nın aynı amaçla yaptığı uzay seyahati başarısız olmuştu. Chandrayaan-3'ün hedeflerinden biri, bilim insanlarının gelecekte Ay'da insan yerleşimini destekleyebileceğini söylediği su bazlı buzları keşfetmek. Mükemmel güneş sistemi bulundu Astronomlar, Kasım ayı sonunda, Dünya'dan 100 ışık yılı uzakta, milyarlarca yıldır değişmemiş 6 gezegenden oluşan bir güneş sistemi keşfetti. Sistemdeki gezegenlerin hepsi hemen aynı büyüklükte ve yaklaşık 12 milyar yıl önce oluşmalarından bu yana çok az yapısal değişiklik geçirdiler. Bu da bu sistemin nasıl oluştuğuna ve canlı yaşamı barındırıp barındırmadığına dair çalışma yapma olanağı sunuyor. Araştırmayı yöneten Chicago Üniversitesi'nden Dr Rafael Luque, bulunan sistemi "mükemmel güneş sistemi" olarak tanımlıyor: "Bu gezegenler, oluşumlarını gözlemlemek için çok ideal çünkü başlangıçları kaotik değil ve oluştuklarından bu yana değişmediler." Geçen 30 yılda astronomlar binlerce güneş sistemi keşfetti ama bunlardan hiçbiri gezegenlerin oluşumunu araştırmak için bu kadar uygun şartlar sunmuyordu. James Webb’ten gelen olağanüstü görüntüler < Resime gitmek için tıklayın > 2022’de uzaya gönderilen James Webb teleskobu, 2023’te birçok "ilk görüntüyü" uzay meraklılarının önüne koydu. Dünyanın en büyük teleskobunun gönderdiği bir fotoğraf, patlayan bir yıldıza ait en detaylı görüntüye ilişkindi. Nebula Halkası da Webb sayesinde eriştiğimiz inanılmaz fotoğraflar arasında yer aldı. |
BAE, ilk denemede Mars'a bir uzay aracı göndermeyi nasıl başardı? BAE Uzay Ajansı, 2020 yılında, oluşturulmasından on yıldan kısa bir süre sonra ilk Mars misyonunu başlattı. Bunu nasıl başardılar? 19 Temmuz 2020'de, dünyayı felç eden küresel bir salgının başlamasından birkaç ay sonra, Japonya'nın güneyindeki Tanegashima adasındaki uzay fırlatma üssünden gökyüzüne bir roket fırlatıldı. Gemide, 2 metreden (6,5 fit) biraz daha geniş ve bir Ford Focus otomobil kadar ağır olan küçük bir uzay aracı vardı. Gemide, Dünya'dan 493 milyon km'den (306 milyon mil) fazla uzağa götürecek olan yaklaşan görevi için hayati önem taşıyan bir dizi kamera ve spektrometre bulunuyordu. Altın gövdesinin üzerinde, verilerini uçsuz bucaksız, soğuk uzay boşluğunda monitörlerinde oturan kontrolörlere iletecek büyük, siyah bir radyo anteni vardı. Uzay gemisinin adı "Hope"tu. Ne Amerikan, ne Rus, ne de Avrupa Birliği'ndendi. Hope, Birleşik Arap Emirlikleri Uzay Ajansı'nın (UAESA) Dünya yörüngesinden daha uzağa seyahat eden ilk uzay aracıydı. Başarılı olursa, Mars'a ulaşan ilk Arap ülkesi uzay aracı olacaktı ve BAE, Mars yörüngesine başarıyla uzay gemisi yerleştiren dünyadaki beşinci ülke olacaktı. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), 50. yılını kutlamaya hazırlanırken, uzay ajansı, Mars yörüngesine bir uzay gemisi yerleştirerek ilk denemede Mars'ın daha önce hiç gözlemlenmemiş hava durumu ayrıntılarını iletmeye itibarını bahse girdi. Fırlatmadan sadece altı yıl önce BAE'nin uzay ajansı henüz yoktu. Muhammed Bin Raşid Uzay Merkezi (MBRSC), Dubai Uluslararası Havalimanı'nın en ucunda, Burj Khalifa'nın yaklaşık yarım saat doğusunda yer almaktadır. Uzay merkezi standartlarına göre nispeten kompakttır; muhtemelen Houston'daki NASA'nın dev Johnson Uzay Merkezi'nin otoparkında kaybolabilirsiniz. BAE, ABD, Rusya, Çin ve Hindistan'dan sonra Mars'a ulaşan beşinci ülke oldu ve ilk denemede başarılı olan ikinci uzay ajansı oldu Buradaki ofisler, atölyeler ve temiz odalardan oluşan yapı, henüz on yıldan az bir geçmişe sahip olan UAESA'nın merkezidir. Emirates Mars Misyonu'nun Kızıl Gezegen'e yönlendirilmesi çalışmalarının büyük bir kısmı burada gerçekleştirilmiştir. Şubat 2022'de BAESA'yı ziyaret ettiğimde, Hope'un Dünya'dan Mars yörüngesine doğru yaklaşık 500 milyon km'lik (310 milyon mil) yolculuğunun sonuna gelmesinin üzerinden bir yıl geçmişti. Mars'a ulaşmak bile, özellikle de bu kadar sınırlı deneyime sahip bir uzay ajansı için büyük bir başarıydı. BAE, ABD, Rusya, Çin ve Hindistan'dan sonra Mars'a ulaşan beşinci ülke ve ilk denemede (Hindistan'dan sonra) başarılı olan ikinci uzay ajansı oldu. Uzay endüstrisinin en iddialı yeni üyelerinden biri. Kuruluşu 2014 yılında gerçekleşti. Avrupa Uzay Ajansı'nı örnek alan, Arap çapında bir uzay programı oluşturma yönündeki altı yıllık girişim başarısızlıkla sonuçlandı. Bu durum, BAE'yi kendi uzay ajansını kurmaya teşvik etti ve o zamandan beri hızla ilerleyen yaklaşımını açıklayabilir. BAE, uzay ajansı kurulmadan önce yedi uydu fırlatmıştı ve bunların hepsi Avrupa'nın EADS'i, ABD'nin Boeing'i ve Güney Kore'nin Satrec Girişimi gibi yabancı şirketler tarafından inşa edilmişti. Ülke, ancak 2018'de kendi uydusunu tasarlayabildi: Güney Kore'de, Satrec Girişimi tesislerinde Emirlikli mühendislerden oluşan bir ekip tarafından inşa edilen KhalifaSat Dünya Algılama Uydusu. KhalifaSat, 2018'de fırlatıldı ve Kazakistan'ın Baykonur uzay üssünden bir Proton roketiyle yörüngeye yerleştirildi. Dünya'nın yaklaşık 613 km (380 mil) üzerinden çekilen yüksek çözünürlüklü Dünya görüntüleri, şehir planlamasından afet yardımına kadar her alanda kullanılabilirdi. Ancak uydunun başka hedefleri de vardı: Birleşik Arap Emirlikleri'nde sıfırdan inşa edilmiş bir uzay endüstrisini başlatmak. < Resime gitmek için tıklayın > Şubat 2022'de Omran Sharaf, Emirates Mars Misyonu'na liderlik ediyordu. 38 yaşındaki Sharaf, misyonun ilham kaynağının "özel sektör, hükümet ve akademisyenlerin bir araya geldiği üçlü sarmal modeli" olduğunu söylüyor. "Bu modelde örtüşme yaşanıyor. Her sektörün ayrı ayrı çalışmaması gerekiyor." BAE, bu sayede 21. yüzyılın önde gelen uzay ajanslarından biri olma iddiasını ortaya koymuş oldu. Soğuk Savaş döneminde böyle gelişmeler çok uçuk kaçık görünürdü. Ancak 2020'lerde uzay araştırmaları bambaşka bir boyuta ulaştı. ABD ve Sovyetler Birliği'nin jeopolitik rekabetinin hakim olduğu uzay yarışı parçalandı ve artık hem Amerika'nın SpaceX gibi ticari kuruluşları hem de BAE gibi nispeten küçük ülkelerden yeni kurulan ajanslar olmak üzere çok daha fazla oyuncuyu içeriyor. Önceki on yıllarda, uyduları başarıyla yörüngeye yerleştiren uzay programları, daha sonra dikkatlerini en yakın komşumuz Ay'a çevirdiler. Ancak BAE'ye yönelmediler. Sharaf, "BAE'nin bekleyecek vakti yoktu ve bu kapasitelerin inşasını hızlandırması gerekiyordu. Bu yüzden bunu Mars'ta yapmaları gerekiyordu," diyor. Görevin, ülkenin Ekim 2021'deki altın yıl dönümünü kutlamasından önce Mars yörüngesine ulaşması için son tarihti. Körfez ülkelerindeki havacılık sektörünün koronavirüs pandemisi sırasında yaşadığı çöküş, gelişmekte olan uzay endüstrisinin potansiyeline katkı sağlamış olabilir. Dubai ve Abu Dabi gibi uzun mesafeli merkezler, seyahat yasakları nedeniyle neredeyse sessizliğe gömülmüştü. 2018'de havacılık sektörü, ülke GSYİH'sinin neredeyse dörtte birini oluşturuyordu ve pandemi başlamadan önce 2030 yılına kadar neredeyse yarısını oluşturması bekleniyordu. Ülke şimdi ekonomisini canlı tutmak için başka yollar aramak zorunda kaldı. Mars'ı içeren başarılı bir uzay görevi, zar atmanın muazzam bir yoludur Emirates Mars Misyonu, dünya sahnesinde BAE bayrağını dalgalandırmaktan ibaret değildi. Özünde, Mars'ın hava döngülerinin şimdiye kadar gözlemlenen en eksiksiz resmini oluşturma amacı vardı. Uzay aracı, Mars'ı üç ana cihazla inceleyecekti. İlki, gezegenin atmosferindeki su, buz, toz ve aerosolleri ölçebilen yüksek çözünürlüklü bir görüntüleme ünitesiydi. Bir kızılötesi spektrometre, gezegenin yüzeyinden ve atmosferinden gelen radyasyonu izleyerek yüzey sıcaklığını ve atmosferdeki toz miktarını ölçecekti. Hope'un ultraviyole spektrometresi ise gezegenin tüm atmosferini ölçecek ve yaşamın anahtarı olan suyun yapı taşları olan hidrojen ve oksijen seviyelerini inceleyecekti. Kızıl Gezegen'i 30'dan fazla uzay aracı ve iniş aracı ziyaret etmiş olsa da, çoğu gezegenin hava durumunun sadece anlık görüntülerini yakalamıştı. Hope, Mars ikliminin küresel bir anlık görüntüsünü alıp gezegenin belirgin mevsimsel değişimlerini takip edebileceği bir yörüngede çok daha iddialı bir şey yapmayı planlıyordu. < Resime gitmek için tıklayın > Şubat ayında Dubai'yi ziyaret ettiğimde 35 yaşındaki Sarah Al Amiri, BAE İleri Bilimler Devlet Bakanıydı; o zamandan beri ülkenin Kamu Eğitimi ve Gelecek Teknolojileri Bakanı oldu. Çocukluğundan beri uzaya meraklıydı, ancak Birleşik Arap Emirlikleri'nde bir uzay endüstrisinin beklenmedik bir teklif olması nedeniyle bilgisayar mühendisliği okudu. 22 yaşında mezun olduğunda, BAE'nin uzay ajansı şekillenmeye başlamıştı. Al Amiri, BAE'nin daha önceki iki uydu projesi olan DubaiSat-1 ve 2'de yazılım mühendisi olarak çalıştı. UAESA, Hope'un yaklaşan görevinin faydalarını duyurmaya başladığında, Al Amiri hem projenin bilim lideri hem de ülkenin İleri Bilimler Devlet Bakanıydı. BAE'nin cesur yaklaşımı, Mars'ı da içeren başarılı bir uzay görevi gerçekleştirmenin büyük bir risk olduğu gerçeğini gizleyemedi; 1960'tan bu yana gerçekleştirilen 50 görevin en az yarısı başarısızlıkla sonuçlandı. 1970'lerin başlarında, SSCB ve ABD arasında Mars'a ilk uzay gemilerini indirmek için yaşanan çılgın yarış, bir dizi başarısız göreve yol açtı. Son girişimler daha başarılı oldu, ancak Mars zorlu bir hedef olmaya devam ediyor. Zorlukları anladık, bu işe girişmenin risklerini anladık ve sadece geçmiş verilere dayanarak başarı şansının %50 olduğunu anladık," diyor Al Amiri. "Ayrıca, bu görevin arkasında yaratılacak fırsat miktarının da farkındaydık; bu, teslimat konusunda kişisel olarak taşıdığımız tüm endişelerden çok daha ağır basıyordu," diyor Al Amiri. "Bizim için, parçası olmaktan büyük mutluluk duyduğumuz muazzam bir fırsattı... Bu, BAE'deki uzay sektörü ve ülke genelindeki bilim ve teknoloji için çok önemli bir programdı. Dubai'nin kalabalık hava sahası ve Basra Körfezi'nin sıkışık suları, BAE'den uzaya roket fırlatılmasını imkansız hale getiriyor Al Amiri, "Herkes, eğer küçük bir görevi başaramazlarsa, bunun genel programı tehlikeye atabileceğini biliyordu. Her bireyin sahip olduğu sorumluluk duygusu buydu," diyor. Ve bu görevin başarısı için içsel bir motivasyona sahip bir ekibe ihtiyacımız vardı. Bu ekibin sadece Mars'a giden bir görevle inanılmaz bir bilim yapmak anlamına gelmediğini, aynı zamanda ulusu değiştirecek bir kültürü dönüştürmek ve bir umut ışığı yaratmak anlamına geldiğini anlamalıydık." Azmine, becerisine ve kararlılığına rağmen ekip büyük bir aksilikle karşılaştı: Hope'un 2020'de, koronavirüs pandemisinin dünyayı kasıp kavurmaya başladığı dönemde piyasaya sürülmesi planlanıyordu. Dubai'nin kalabalık hava sahası ve Basra Körfezi'nin sıkışık suları, BAE'den uzay fırlatmalarını imkânsız kılıyor. Fırlatma Japonya'dan yapılmak zorundaydı. Ancak yaklaşan pandemi, son dakika paniğine yol açtı. BAE, Hope'un BAE'den uçması için hava sahasını yeterince uzun süre açık tutmak amacıyla Japon hükümetiyle görüşmek zorunda kaldı. Aynı zamanda Sharaf üç farklı ekip oluşturmak zorundaydı: biri uzay gemisini seyahate hazırlayacak, biri onunla Tokyo'ya seyahat edecek (ve ardından karantinaya girecek) ve diğeri önceden seyahat edip karantinayı geçip uzay aracını teslim alacaktı. Tek sorun neydi? BAE'nin uzay ajansında yeterli ekip üyesi yoktu, bu yüzden sayıyı tamamlamak için bazılarının ABD'deki Lasp'tan (Atmosfer ve Uzay Fiziği Laboratuvarı) Dubai'ye uçurulması gerekti. Bazıları haftalarını Tanegashima'daki fırlatma ekibiyle birlikte geçirdi. Hope, Dubai'den devasa bir Sovyet dönemi Antonov ağır yük gemisiyle, devasa bir "temiz oda" konteynerinde taşınarak götürüldü. İnişten sonra Tokyo'dan güneydeki bir limana transfer edildi ve mavna ile fırlatma tesisine ulaştı; bu, son derece yüksek teknolojili bir yolcu için düşük teknolojili bir çözümdü. < Resime gitmek için tıklayın > Uzay aracını zamanında fırlatma çalışmaları devam etti, ancak BAE karantinaya girdiği için Hope ekibinin çoğu evlerinden çalışmak zorunda kaldı. Al Amiri'ye, yaklaşan fırlatma tarihine rağmen bazen 18 ay daha dilediğini soruyorum. "Evet," diyor, ancak pandemi sırasında çalışmaya "çok hızlı" uyum sağladıklarını da ekliyor. Ekip, en başından itibaren karantina koşulları altında hangi testleri yapabileceklerine ve hangilerini taşımaları gerektiğine karar veriyordu. Ekip üyeleri, karantina olsa bile Japonya'ya gitmek için gönüllü oldu. Al Amiri, "Benim açımdan, seyahat yasakları nedeniyle BAE hükümetiyle çok fazla iletişim halindeydim, Japonya büyükelçisiyle ve Japonya'daki büyükelçimizle görüştüm" diyor. Al Amiri, "Pandeminin zirvesindeyken, sağlık sisteminde neler olup bittiğini anlamaya çalışan aynı insanlarla konuşuyorsunuz," diyor. "Son aylarda yaşadıkları tüm baş ağrıları konusunda konuştuğum kişilere karşı çok anlayışlı olurdum, ancak insanlar bu görevin gerçekleşmesi için son derece işbirlikçi ve destekleyiciydiler. Hiçbir noktada 'Tamam, şimdiki acil durum planımız lansmanı iki yıl ertelemek' demedik. Bunun hiç gündeme gelmemiş olmasına gerçekten sevindim." Sadece küresel bir salgın olasılığı için iki yıllık bir süre mi planlıyoruz? Bu bizim radarımızda değildi - Brett Landin BAE'nin 50. yıl dönümünü kutladığı tarihe kadar Mars'a ulaşma son tarihi, ek bir uyarıyla geldi. İstediğiniz zaman Mars'a bir görev gönderemezsiniz. Emirates Mars Misyonu'nda ABD'deki bir ekiple birlikte çalışan ABD'li uzay mühendisi Brett Landin, fırlatma aralığının ne kadar acımasız olabileceğinin altını çiziyor. "Mars'a ancak iki yılda bir gidebilirsiniz," diyor. "Ve böylece belirli bir fırlatma fırsatı için plan yaparsınız; küresel bir pandemi olasılığına karşı iki yıllık bir süre mi planlarsınız? Bu bizim radarımızda değildi." "Ekibe, 'Sizler seyahat etmeye ve Japonya'da karantinaya girmeye gönüllü müsünüz? Hatırlayamıyorum, 13 gün, iki hafta, neredeyse bir odada sıkışıp kalacaksınız?' diye sorduk. 'Evet, kesinlikle gidiyorum. Lansmanı görmek istiyorum.' diyen çok sayıda gönüllüm vardı. Emirlik ekibi de aynı şekildeydi. Yani, tam destek aldık. Yani evet, daha zorluydu ama bunun bizi durdurmasına asla izin vermeyecektik." Al Amiri, Hope'un Japonya'daki fırlatma öncesi son hazırlıklarını denetleyen ekibe katıldı. Bu fırlatma, güneydeki Kyushu adasının yaklaşık 43 km (27 mil) güneyindeki izole uzay üssünde gerçekleşti. Temmuz 2020 fırlatması tamamen planlandığı gibi gerçekleşti ve Hope, Mars'a doğru yedi aylık yolculuğuna başladı. MBRSC ekibi için Hope'u Mars yörüngesine oturtmak için geri sayım başlamıştı. Şubat 2021'de Hope Mars'a yaklaşıyordu. Dünya'ya geri dönen BAE hükümeti, olayı sosyal mesafeli bir gösteriye dönüştürdü ve kalabalıklar, bu özel günü kutlamak için Burj Khalifa'nın dışında Mars kırmızısıyla aydınlatıldı. Yerel saatle 19:30'da zamanlandı. Güneş'e göre 120.000 km/sa (74.500 mil/sa) hızla hareket eden Hope, hız kazanmak için 27 dakikalık bir fren manevrasına başladı. Eğer başarısız olsaydı, uzay aracı derin uzaya fırlatılacaktı. Mars Misyonu'nda çalışan basın ekibinden bir üye, manevranın Mars'ın yaklaşık 1.060 km (662 mil) yukarısındaki hedeflenen periapsından 2.300 km'den (1.430 mil) biraz daha uzakta başlaması gerektiğini söyledi; bu, yörüngenin Mars'ın yerçekimsel çekimine en yakın olacağı noktaydı. Manevranın toleransı artı veya eksi 300 km (186 mil) idi; bu, yaklaşık yarım milyar km'lik bir yolculuğun ardından gerçekleşti. Tüm bunlardan sonra, uzay aracı Mars'ın uzak tarafına geçmeden önce yalnızca birkaç dakika iletişim kurabilecek ve 15 dakika boyunca tüm iletişimi kaybedecekti. O zamanlar, bunun "Schrödinger'in uzay aracı" olduğunu söylüyor; görev kontrol merkezi Hope'un yörüngesine başarıyla girdiğini doğrulayana kadar çaba hem başarılı hem de başarısızdı. Dubai'deki kalabalık onay beklerken, Al Amiri sahnede basına konuşuyordu; ekranın önünde, kaşları çatık ve uzay merkezinin görev kontrol merkezindeki hareketlilik dikkat çekiyordu . Bu gergin dönemde ne beklemesi gerektiğini biliyordu. Daha önce provasını ve provasını yaptığı normal süreç, proje yöneticisi Sharaf'ın MBRSC'deki kontrol odasında çeşitli ekiplerle kontrollerden geçmesiydi. Bu ekipler arasında Dubai'deki Sharaf'ın ekibi, bir yedek ekip, ABD'deki Lasp'taki ortakları ve mühendislik, güç ve navigasyon ekipleri yer alacaktı. Ancak canlı yayın aracılığıyla Al Amiri, Sharaf'ın bazı ek kontroller yaptığını fark etti. El Amiri'nin yardımcısının, görevin başarısız olması durumunda konuşmanın yazılı olduğu bir zarfı vardı "İki farklı kişiyle kontrol etti; itme verilerini alan kişi ve enerji alt sistemini alan kişi. Kontrol etmesi normal değildi," diyor Al Amiri. "Sahnede canlı yayındaydı. Ne oldu? Anlattığımız şey bu değildi. Bu yüzden kendi kendime, 'Burada neler oluyor? Ne oldu? Bu senaryoda yoktu!' diye düşündüm." Sonra huzursuz bir sessizlik oldu. "'Sadece sonuçları iki kez kontrol ediyor. Uzay aracından gelen telemetri verilerini kontrol edip her şeyin yolunda olduğundan emin olmak normaldir' dedim. Ama içten içe, Al Amiri için korkutucu bir andı. "Varıştan önce attığı iki adımı bile sıra dışı görmek. Sonra da açıklama yapmadan önce verdiği derin nefesi görünce, onu defalarca azarladım. 'Kasıtlı değil. Gerilim yaratmak istemedim' dedi. Ama bunu yaptıktan sonra, bunun sıra dışı olduğunu bilerek ve orada durup derin bir nefes aldıktan sonra... Bir şey duyururken neden derin bir nefes alırsın ki?" Al Amiri'nin asistanı, görevin başarısız olması durumunda kullanılmak üzere yazılmış bir konuşmanın yazılı olduğu bir zarfı yakınlarda tutuyordu ve onay bekleme süresi uzadıkça bu zarf da orada duruyordu. < Resime gitmek için tıklayın > Uzay aracının yörüngesini tamamladığını doğrulayan sinyal, Dünya'yı Mars'tan ayıran 190 milyon kilometrelik (118 milyon mil) mesafeyi kat etmesi için 11 dakika sürdü. Ancak başarmıştı; Hope, Mars'ın yörüngesindeydi. Başarısızlık konuşması hiç okunmadı. El Amiri daha sonra açılmamış zarfı çöp kutusuna attı. Görevin başarısı tüm dünyada duyuldu , ancak Al Amiri için en iyisi henüz gelmemişti. "En gurur verici an, Mars'tan ilk işlenmemiş görüntüyü görmekti diyebilirim," diyor. "Bu işlenmemiş görüntü, gemideki kamerayla yaşadığımız zorluklara rağmen beklentilerin ötesindeydi. Muhteşemdi. O görüntüyü anlatıp duruyorum. Sanırım birine koşup 'Bakın ne kadar güzel' dedim. Biraz yeşilimsi görünüyordu. 'Bu ne?' diye sordular. Ben de 'Hayır, anlamıyorsun. Böyle işlenmemiş görüntüler elde edemezsin.' dedim." Sharaf, ulusal gururun ve ülke ekonomisinde yeni alanların canlandırılmasının da önemli olduğunu söylüyor. "BAE'de ileri bilim ve teknoloji sektörü ve ekosistemi yaratmakla ilgili. İleri bilim için bir bakanlığa sahip olmak, bu varsayılan endüstriye sahip olmak ile ilgili," diyor ve itici gücün emirlik hükümetinin en tepesinden, Dubai Emirliği Veliaht Prensi Şeyh Hamdan'dan geldiğini ekliyor. Mars'ın ince atmosferinde hidrojen ve oksijenin oluşturduğu buzun varlığı, Mars'ın bir zamanlar mikrobiyal yaşamı desteklemek için uygun koşullara sahip olduğunu gösteriyor. Sharaf, "Bunu bana defalarca söyledi," diyor. "Sanki, 'Bu görevin, birden fazla sektöre yerleştirebileceğimiz liderler yetiştirmesini istiyorum.' gibi. Bu, bu zihniyete sahip olmak, riskleri yönetmek veya risk alma konusunda daha akıllıca bir yaklaşım benimsemekle ilgili." Sharaf bunun en iyi örneği; ziyaretimden aylar sonra hükümette yardımcı bakan oldu. Hope'un misyonu genç bir ulus için gurur verici bir an, ancak ulusal gururun küresel bilim camiasında pek bir önemi yok. Misyonun mirasını önümüzdeki on yıllarda pekiştirecek olan şey bilimdir. Mars, Dünya kütlesinin sadece %10'undan biraz daha büyük ve Güneş'ten %50 daha uzakta yer alıyor; ancak iki gezegenin atmosferleri bazı temel benzerlikleri paylaşıyor. Dünya gibi Mars'ın da kutuplarında buzullar bulunuyor. Hava durumunda mevsimsel değişiklikler görülüyor ve bunlardan bazıları -şiddetli toz fırtınaları gibi- Dünya'daki cihazlarımızla görülebiliyor. Mars'ın ince atmosferindeki hidrojen ve oksijenin oluşturduğu buzun varlığı, gezegenin bir zamanlar mikrobiyal yaşamı desteklemek için uygun koşullara sahip olduğunu gösteriyor. Bu, Mars'ta yaşam olduğunun kanıtı değil, ancak kesinlikle mümkün olduğuna dair yeterince açık bir işaret. Yarım asırlık Mars gözlemleri sayesinde, gezegenin bazı hava düzenlerinin Dünya'dakileri taklit ettiğini de biliyoruz; örneğin Katabatik rüzgarları . Bunlar kutupların etrafında oluşur ve buzun üzerinden akar; çukurlara ve çöküntülere ulaştıklarında, düzgün hava akışı daha kaotik hale gelir ve devasa buz ve toz bulutları oluşturur. < Resime gitmek için tıklayın > Hope'un misyonu ilerledikçe, iki gezegen arasındaki hava koşullarındaki benzerlikler ve farklılıklar hakkında daha fazla bilgi edinilebilir. Al Amiri, projenin bilim şefi görevinden ayrıldı; bu görevi, 2015 yılında programa katılan ve başlangıçta görevin ultraviyole spektrometresi üzerinde çalışmak üzere göreve başlayan bilgisayar uzmanı Hessa Al Matroushi devraldı. El Matruşi, Kasım 2022'de, Emirates'in Ay keşif aracının fırlatılmasından birkaç gün önce Zoom üzerinden benimle konuşuyor. Mars'ın hava durumunun nasıl değiştiğine dair ipuçlarını aramak, en önemli önceliklerinden biri. Mars, bir gezegen olarak sizi şaşırtabilir – Hessa Al Matroushi "Bilimin benzersiz, ancak güncel ve talep ve ihtiyaçlara göre şekillenen bir şey olmasını istedik," diyor Al Matroushi. "Mars atmosferini inceleyen topluluk tarafından vurgulanan belirli boşluklar vardı. Örneğin, keşif araçlarımız varsa ve bunlar gece gündüz veri ölçüyorsa, küresel kapsama alanını kaçırıyoruz çünkü yalnızca tek bir konumu inceliyoruz. Küresel kapsama alanı sağlayan yörünge araçlarımız olduğunda ise, atmosferi örnekledikleri veya belirli zamanlarda gözlemler yaptıkları için gündüzden geceye değişimleri kaçırıyoruz." Mars'ı izlemenin bu yolları arasında köprü kurmak kuşkusuz zorlu, ancak El Matruşi'nin yapmayı planladığı şey tam da bu. "Çok farklı. Mars, bir gezegen olarak sizi şaşırtabilir," diyor. Hope, en eksiksiz resmi elde etmek için Mars atmosferinin katmanlarına bakmalı ve kimyasal bileşimin üst katmanlardan yüzeye doğru nasıl değiştiğini görmeli. Al Matroushi, "Aralarındaki bağlantıyı, süreçlerin ve iklimin nasıl değiştiğini ve yüksek irtifalarda hidrojen ve oksijenin kaçışını nasıl etkilediğini anlamak istiyoruz," diyor. "Böyle bir görev tasarlayarak daha önce görmediğimiz bilgiler elde edeceğimizi biliyorduk, çünkü bu tür gözlemler mevcut değildi." Hope'tan önce, Mars'ın ince atmosferine dair ayrıntılı bilgiler en iyi ihtimalle yetersizdi. Al Matroushi, daha önceki sondaların, gezegenin zayıf manyetik alanı nedeniyle Dünya benzeri hidrojen ve oksijen atmosferinin bir kısmının uzaya kaybolduğunu keşfettiğini açıklıyor . "Bu ikisine dikkat ediyoruz çünkü bunlar suyun temel bileşenleri," diyor Al Matroushi. "Yani, eğer yaşamdan bahsediyorsak... bu gerçekten anlaşılması gereken önemli bir şey." "Modeller gerçekten çok yardımcı oluyor ve neler olduğunu simüle etmeye ve durumu anlamaya çalışmak gerekiyor. Ancak bu modeller gözlemlere dayanarak oluşturuluyor. Ve bildiğiniz gibi, anladığımız fiziğe dayanıyor. Dolayısıyla, elimizde eksiksiz gözlemler yoksa, elbette kullandığımız modellerde de sınırlamalar var. "Mars'a giden görevlerin kendi hedefleri vardı. Ve her zaman sorulacak yeni sorular var. Bu yüzden şu anda, çalışırken bile sorularımız var. Ve bu noktada hiçbir görevin kendi başına işlemediğini görüyorum. Bilim insanları ve [diğer] görevler arasındaki iş birliği topluluğunun bir araya geldiği yer burası." Geçmişteki Mars'ın bugünkü Mars'a nasıl dönüştüğüne dair bu tür süreçleri anlamak önemlidir – Hessa Al Matroushi Mars'ın iklimi hakkında daha fazla bilgi edinmek, uzun vadede iklim değişikliğinin ne anlama gelebileceği de dahil olmak üzere, Dünya'daki uzun vadeli hava modellerini nasıl inceleyeceğimize yardımcı olabilir. Mars milyarlarca yıl önce büyük bir dönüşüm geçirdi," diyor El Matruşi. "Ve geçmişteki Mars'ın bugünkü Mars'a nasıl dönüştüğüne dair bu süreçleri anlamak önemli. Çünkü gezegenimize ne olduğunu anlamak istiyoruz, çünkü aramızda bazı benzerlikler var. Tamamen aynı olduğumuzu söyleyemem; örneğin, bizi Güneş'ten koruyan büyük bir manyetik alanımız var, Mars'ta yok. Bizim sahip olduğumuz korumaya sahip değil. Bu da bu tür köklü değişikliklerin neden meydana geldiğine katkıda bulunabilir." Hope'un birincil Mars görevinin, iki Dünya yılına denk gelen bir Mars yılı sürmesi planlanıyor. Ancak Al Matroushi'nin bilim ekibi şimdiden bundan ötesini araştırıyor. "Gözlemlerimizi yaptığımız bu yıl boyunca Güneş'in aktivitesi yüksek değildi; güneş döngüsünün zirvesinde değildik." Görev uzatılırsa bu durum değişebilir ve çok farklı gözlemlere yol açabilir. "Şu anda Güneş'teki aktivitenin arttığını görüyoruz. Bu, [Mars'ın] atmosferini nasıl etkiliyor?" Bunu anlamak, BAE ekibine geçmişe dair daha derin bir bakış açısı kazandıracaktır. "Çünkü bu tür faaliyetlerin kaçış, iklim, toz fırtınaları vb. açılardan Mars atmosferini nasıl etkilediğini anlamaya çalışmak, geçmişte yaşananlar veya gördüğümüz değişikliklere nelerin katkıda bulunduğu konusunda bize rehberlik edebilir. Ve Dünya'da da bize yardımcı olabilecek bazı içgörüler elde edebiliriz." Hava durumu tek keşif değildi. Hope, Ağustos 2022'de Mars'ın üst atmosferindeki "parçalı aurora" nın ilk ayrıntılı görüntülerini gönderdi ; bu, gezegenin atmosferi ile güneş rüzgarları arasında kaotik bir buluşma noktası olduğunu gösteriyor. Bilim insanları daha önce Mars'taki auroraların nispeten tekdüze olmasını bekliyordu. Hope'un görevi önümüzdeki Şubat ayına kadar uzatılacak ve her şey planlandığı gibi gidecek. El Matruşi, önümüzdeki aylarda neler ortaya çıkarabileceğini şimdiden dört gözle bekliyor. "Hiçbir Mars yılı aynı olmayacak," diyor. Örneğin, bu yıl toz fırtınaları açısından hafif bir yıl oldu; bazı bölgesel fırtınalar şiddetlenirken, gerçek anlamda küresel bir fırtına görülmedi. "Tüm gezegeni saran böyle fırtınaları gözlemleyebilseydik, hayal edebiliyorum." Sesindeki heyecan, Zoom üzerinden bile hissedilebiliyor. "Gerçekten heyecan verici. Çözülmesi gereken çok fazla bilimsel veri var." |
Yalanlar yalanlar... 30 km yükseklikten atlamıştı sözde, 30 km yükseklikten atlayıp tam da kameraların önüne ısmarlama iniş yapıyor ![]() Hepsi koca bir tiyatro. https://www.instagram.com/reel/DMU8h0-IsGb/?igsh=endlb2R1d2lvMmlt |
< Resime gitmek için tıklayın >
Daha önce görülmemiş fotoğraflar, bilim insanlarının Güneş'in fırtınalı ve sakin dönemlerinin nasıl değiştiğini anlamalarına yardımcı olacak.
Bu, Dünya'daki herkes için önemli bir gelişme.
Güneş'in güney kutbuna ait ilk görüntüler Avrupa Uzay Ajansı'nın (ESA) Solar Orbiter uzay aracı tarafından Dünya'ya ulaştırıldı.
Elde edilen bu görüntüler Güneş'in şiddetli fırtınalar ve daha sakin periyotlar arasında nasıl süreçler geçirdiğini anlamımızı sağlayacak.
Bu süreçlerin anlaşılması önem taşıyor çünkü Güneş'in yoğun aktivite dönemleri, dünyadaki iletişimi ve elektrik şebekelerini etkileyebiliyor.
Yeni görüntülerde, yer yer bir milyon santigrat derece sıcaklığa ulaşan parlak bir atmosfer var.
Aralarda seçilebilen daha koyu gaz bulutlarında, sıcaklık çok daha düşük diyebiliriz. Ama burada da sıcaklık yüz bin dereceye ulaşıyor.
ESA Bilim Direktörü Profesör Carole Mundell'e göre, Güneş'in şimdiye kadar çekilmiş en detaylı görüntüleri, yıldızımızın gerçekte nasıl çalıştığını öğrenmemize yardımcı olacak.
Mundell, "Bugün Güneş'in kutbuna ilişkin ilk görüntüleri ortaya koyuyoruz" diyerek insanlık için önemine vurgu yapıyor:
"Güneş bize en yakın yıldız ve yaşam kaynağı. Aynı zamanda dünyadaki enerji sistemlerinin de potansiyel engelleyicisi.. Nasıl çalıştığını anlamamız ve hamlelerini öngörebilmemiz şart."
Dünya'dan bakıldığında Güneş parlaklığı nedeniyle tam bir disk gibi görünüyor.
Ancak farklı frekanslar ve özel filtreler kullanan bilim insanları onu gerçek haliyle inceleyebiliyor.
Güneş, yüzeyine manyetik alanların hakim olduğu, yüzey patlamalarıyla atmosferinde gaz sarmalları gözlenen dinamik ve akışkan bir top.
Güneş'in ne zaman öfkelendiğini ve Dünya'ya doğru parçacıklar püskürttüğünü belirleyen bu manyetik alanlardır.
Bilim insanları Güneş'in manyetik alanlarının dengeli olduğu dönemleri olduğunu biliyor. Bu dönemde güney ve kuzey kutuplarındaki manyetik çekim düzene giriyor.
Bu, Güneş'in şiddetli patlamalar üretemediği bir evre.
Ancak yaklaşık her 11 yılda bir Güneş'in döngüsü zirve yapıyor. Kuzey ve güney kutuplarındaki manyetik alan yer değiştiriyor.
Bu dönem boyunca Güneş bu manyetik kaosu patlamalarla dengelemeye çalışıyor. Bu parçacıklar Dünya'ya olağanca şiddetiyle ulaşabiliyor.
Güneş fırtınaları olarak adlandırılan bu parlamalar iletişim uydularına ve elektrik şebekelerine zarar verebiliyor. Bununla birlikte Kuzey Işıkları olarak anılan gökyüzü olayını da ortaya çıkarabiliyor.
UCL'den Profesör Lucie Green, bilgisayar modelleriyle bu aktiviteyi tahmin etmenin zor olduğuna söylüyor ve manyetik alanların kutuplara hareketi hakkında veri olmadığına işaret ediyor.
Ama bu durum şimdi değişti.
BBC'ye konuşan Green, "bulmacanın eksik parçasına sahibiz" diyor:
"Güneş'teki kutupsal manyetik alanların tersine dönmesi yanıtı en çok merak edilen bilimsel sorulardan biri olmuştur" diyen Green, manyetik alanların döngüsünü sıvı akışı üzerinden ilk kez ölçebilen Solar Orbiter'ın buna yanıt sağlayabileceğini düşünüyor.
Bilim insanları eksik parçaları tespit ederek bunlar üzerinden bir tahmin sistemi kurmayı amaçlıyor.
Böylece uzay hava durumu olarak adlandırılan bir öngörü mekanizması kuracaklar.
Doğru tahminler, uydu operatörlerinin, elektrik dağıtım şirketlerinin ve kutup ışıkları gözlemcilerinin yoğun güneş fırtınalarına karşı daha iyi plan yapabilmelerini sağlayacak.
Solar Orbiter'dan gelen verileri kullanarak Güneş rüzgârı çalışmalarında uzmanlaşan Profesör Christopher Owen, "Bu, Güneş fiziğinin Kutsal Kâsesi" diyor:
"Solar Orbiter uzay hava durumu ile ilgili bazı temel bilimlerin temeline inmemizi sağlayacak.
"Ancak Güneş'in Dünya'yı etkileyebilecek patlamalarını tahmin edebilmek anlamında güvenilir sinyaller alacağımız noktaya gelmeden önce biraz daha çalışmamız gerekiyor."
Solar Orbiter ayrıca Güneş'in farklı katmanlarındaki kimyasal elementlerin ve bunların hareketlerinin yeni görüntülerini de yakaladı.
Bu görüntüler, bilinen sıcaklıklarda hidrojen, karbon, oksijen, neon ve magnezyum gibi belirli kimyasal elementler tarafından gönderilen ve spektral çizgiler olarak adlandırılan belirli ışık frekanslarını ölçen SPICE adlı bir araç kullanılarak çekildi.
SPICE ekibi ilk kez spektral çizgileri takip ederek Güneş'teki madde kümelerinin ne kadar hızlı hareket ettiğini ölçtü.
Bu ölçümler, parçacıkların Güneş Rüzgârı şeklinde yıldızımızdan nasıl bize doğru fırlatıldığını ortaya çıkarabilir.
Avrupa Uzay Ajansı'nın, bir buçuk milyar dolar bütçeli Güneş gözlem uydusu Solar Orbiter, Şubat 2020'de fırlatılmıştı.
< Resime gitmek için tıklayın >
< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >