Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
14
Cevap
416
Tıklama
2
Öne Çıkarma
ittihatçılar hakkında ne düşünüyorsunuz ?
G
2 yıl
Yarbay
Konu Sahibi

üç paşalar özellikle de enver paşa hakkında ne düşünüyorsunuz ?



Yazardım da ban yemek istemiyorum şimdi. Geçenlerde sadece belge paylaştığım için adminler hesabı süresiz banlamisti.
Yoruma Git
VeryImportantPerson16 - 2 yıl +4
O
2 yıl
Yarbay

Vatan sever ama vizyonsuz



J
2 yıl
Yarbay

Hayalperest



< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >

V
2 yıl
Onbaşı

Yazardım da ban yemek istemiyorum şimdi. Geçenlerde sadece belge paylaştığım için adminler hesabı süresiz banlamisti.



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

4
Doğum gününü kutla!
2 yıl
Binbaşı

ne desek boş





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 4F3 -- 21 Nisan 2022; 16:8:51 >

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

T
2 yıl
Yüzbaşı

salt anlamda ne tam başarılı, ne de çok başarısız diyebileceğimiz oluşum. anakronik yaklaşımlarla birileri gene aşırı kutuplu tarih zırvalıkları ortaya atmış, ciddiye almayın.

balkan harpleri faciasının sorumlusu ittihat ve terakki değil; 2. abdülhamit ve yönetimidir. kendisine darbe yapılacak korkusuyla adam senelerce ne ordu, ne donanma, ne de başka bir şey bırakmış. askerlikten anlamayan yaşlı subay takımı sırf saraya bağlı diye orduda barndırılırsa sonuçları elbette hezimet olur. çanakkale muharebelerinde bile en büyük sıkıntımız muharip gemi eksikliği idi, ittihatçılar mı bunun sorumlusu?

enver'in yaptığı en isabetli işlerden biridir abdülhamit döneminden kalma köhnemiş orduyu reforme etmeye çalışıp subay kadrosunu gençleştirme girişimleri... atatürk bile 34 yaşında henüz çok gençken çanakkale'de görev alıp tüm inisiyatif ve sorumluluğu büyük bir özveriyle kendi üzerine almıştı. abdülhamit yönetimi devam etseydi, kuvvetle muhtemel biz hem balkan savaşlarında hem de büyük harpte çok daha feci hezimet yaşardık.

fakat ittihat ve terakki'nin başarısız olduğu konu, kendi içinde bile (adına tezat şekilde) ittihat, yani birlik-beraberlik sağlayamamasıdır... enver, harbe girmek zorunda kaldığımızın büyük bir resmi olan ve alman subayların hazırladığı rus ablukası ve bombalaması emrine imzasını atıp onaylarken cemal paşa'nın bundan haberi bile yoktu. sözde talat, cemal ve enver birlikte yönetiyordu ülkeyi. cemal paşa mektuplarında kendisine niye haber verilmediğini sorar ve bu durumdan dert yakınır. (düşünün savaşa giriliyor ama yönetimde söz sahibi olanların haberi yok, girdikten sonra haberleri oluyor. bunun mantıklı ve makul izahı olamaz, trajikomik.)

enver de liyakat sahibi değildir. binbaşı iken saray bağlantısı ve hanedan evliliği sayesinde harbiye nazırlığına kadar yükselmiştir. kesinlikle o pozisyonda olacak ve o büyük kararları alacak bir adam değildir, tartışmam bile.

ittihatçıların yaptığı şey, yavaş ilerleyen süreci daha radikal karar ve adımlarla hızlandırmak olmuştur. türkiye o dönem her halükarda harbe girecekti, harpten kaçınmamız imkansız düzeyde idi. fakat daha isabetli adımlar atılabilirdi. ittihat ve terakki'nin aceleyle aldığı kararlar ülkeyi yangın yerine çevirdi.

özellikle genç ve milliyetçi kuşakta ittihat ve terakki'ye büyük bir ilgi görüyorum. dönem içinde aydınlık uğruna sönenlere dair pek çok şey de bulunca da bu alaka artıyor. bu ilgi beyhude değil ama içi doldurulması gereken bir rabıta olmalı; olursa pek âlâ. yoksa, kim bugün türk milliyetçiliğini anlamamız için genç osmanlılar, jön türkler, balkan faciası, ittihat ve terakki gibi mefhumları yok sayabiliriz diyebilir? gençlerin körü körüne değil eleştirerek hayranlık duyması gereken bir hareketi ders kitaplarımız kaç sayfa işliyor?

Hanedanı korumak gibi hataya düşmüşlerdir aksine hepsini idam etmeleri gerekirdi tıpkı bolşeviklerin ramanov hanedanlarına yaptıkları gibi





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Trubetzkoy -- 21 Nisan 2022; 19:1:36 >

< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >

N
2 yıl
Moderatör

Ölmekte olan bir imparatorluğu (Osmanlı) kurtarma derdindeki asker, bürokrat ve yazarların gizli topluluğu. II.Meşrutiyet Devrimi'ni yaptıktan bir süre sonra gizli örgüt olmaktan çıkıp meclisi domine eden bir siyasi parti vasfı kazandılar ancak örgütün esas güç merkezi Makedonya'da özellikle de Talat ve Enver Paşaların çabalarıyla teşkilatlanmış bulunan eski adıyla "Osmanlı Hürriyet Cemiyeti" olarak kaldı. Haliyle Makedonya'da görev yapan Osmanlı Ordusu'na bağlı unsurlar bu örgütün esas belkemiği idi. Bunlardan birisi de Mahmut Şevket Paşa komutasında 31 Mart Karşı Devrimi'ni bastıran Hareket Ordusu'nda rol oynayan Mustafa Kemal yani Atatürk'tü. Esasında İttihat ve Terakki politikaları Osmanlı'yı sonradan cumhuriyete bir temel oluşturacak biçimde dönüştürdü. Fakat İttihat ve Terakki'nin Alman yanlısı maceraperest dış politikası bir felaketle sonuçlandı. İttihat ve Terakki hükümeti düştü. Mondros ve Sevres imzalandı. Osmanlı işgal edildi. Esas İttihatçı liderlikle arası pek iyi olmamış başka bir İttihatçı olan Atatürk bunun üzerine Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı'nı hem organize edip hem de liderliğini üstlenip Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. Hepimizin bildiği büyük inkılapları hayata geçirdi. Yani İttihatçıların Türk tarihine etkisini karışık (mixed) buluyorum diyebilirim. Yani hem olumlu hem olumsuz. Söz ettiğim gibi birçok felaketten sorumlular. Bilhassa da Enver Paşa. Ama Türkiye'nin modernleşme serüveninde yadsınamaz bir yere sahipler. Aslında olumlu ve olumsuz icraatlarıyla Atatürk'ün ve Türkiye Cumhuriyeti'nin yolunu açtılar. II. Abdülhamid'e Osmanlı'nın sonsuza dek istibdat düzeninde gidemeyeceğini gösterdiler ve sonunda Abdülhamid rejimini de yıktılar. Abdülhamit'in yalnızca teknik-askeri konularda sürdürdüğü ve siyasi yönüne karşı tamamen kör olduğu modernleşmeci iklimi siyasi yaşama geri getirdiler. Hanedan devlet Osmanlı'dan ulus devlet Türkiye'ye dönüşüm sürecinde kilit bir rol oynadılar.



< Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >


Bu mesajda bahsedilenler: @chaisan
T
2 yıl
Yüzbaşı

10 yılda imparatorluk batırdılar. ülkeyi 1.harbe sokup elde avuçtaki bütün verimli toprakları kaybetmemize sebep oldular. anadolu bile gidiyordu da adamlar bu verimsiz faydasız topraklar için tekrar savaşmayı göze almayıp bıraktılar. bugün ülkemiz sefalet içindeyse bu üçlü yüzündendir. mahvettiler ülkeyi bunların youtube'da falan editlerine denk geliyorum bazen alta inip yorumları okuyunca sinirden deliye dönüyorum nasıl bu kadar aptal olabilirsiniz diye.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
L
2 yıl
Yüzbaşı

İttihatçılar vatan sever insanlardır ancak vizyonsuz,hayalperest ve liyakatsiz oldukları da bir gerçektir.Bunun dışında İttihatçıları karalamak net cahillik belirtisidir.Zira bunu diyen kişiler İttihatçıların nasıl bir imparatorluk devraldıklarından ya haberleri yoktur ya da kasten haberleri yokmuş gibi davranırlar.Bu nedenle İttihatçılar nasıl ortaya çıktı,nasıl iktidarı ele geçirdi bunu anlayabilmek için 1908 öncesine bakmak gerekir.

Öncelikle osmanlı imparatorluğunun yıkılmasında birinci dereceden sorumlu olan kişi son yıllarda belli bir kesim tarafından anlamsız birşekilde ve palavra hikayelerle şişirilen II.Abdülhamid'tir.Zaten imparatorluk onun döneminden itibaren parçalanmaya ve küçülmeye başlamıştır.Mısır'ı,Tunus'u ve Kıbrıs'ı zorluk çıkarmadan İngiltere ve Fransa'ya devretmiştir.Hatta 1897 Osmanlı-Yunan savaşını kazandığımız halde koca sultanın (!) diplomaside ki beceriksizliğinden ötürü Girit Adasına özerklik verilmişti.Devlet onun döneminde iflas ettiğini ilan etmiş ve imparatorluğun başına Duyun-u Umumiye gibi bir belayı musallat etmiştir.Büyük devletlerin Osmanlı üzerindeki çıkarlarını kullanarak devletin ömrünü uzatmaya çalışmış ancak bu siyaseti nedeniyle devleti büyük devletlerin adeta sömürgesi haline getirmiştir.Mesela demiryolları Osmanlının lehine olacak şekilde değil yabancıların lehine olacak şekilde döşetmiştir.Yoksa Hicaz'a demiryolu döşetmekle övünen II.Abdülhamid neden Doğu Anadolu'ya bir metre kare demiryolu döşetmemiştir?Tabii bunda Ruslardan çekinmesinin de payı vardır.Dahası büyük devletlere yaranmak uğruna Anadoludaki çok sayıda eski uygarlıklara ait eserlerin çalınmasına göz yummuş hatta hediye olarak peşkeş çekmiştir.

Dahası imparatorluğun iç siyaseten geri kalmasına ve İttihatçıların ortaya çıkmasına da yine II.Abdülhamid neden olmuştur.93 harbini bahane ederek Kanun-i Esasiyi rafa kaldırmış geriye sadece 'adını' bırakmıştır.Kendisi gibi düşünmeyen tüm aydınları,devlet adamlarını ve askerleri İmparatorluğun en ücra köşelerine sürmüştür.Mesela Mtihat Paşa gibi değerli bir devlet adamını iktidarına tehdit olarak gördüğü için boğdurmuştur.Edebiyatta ve basında katı bir sansür uygulatmıştır.Saltanatını korumak için Yıldız Sarayı merkezli hafiyeler örgütü kurmuş,halk arasında Julnalciliği yaymıştır.Günümüzde mesela bu julnalciliğe en iyi örnek olan ülke Kuzey Kore'dir.Orada da insanlar yönetimi eleştirdikleri an en yakın arkadaşları hatta aile üyeleri tarafından hükümete ihbar edilirler.Yani II.Abdülhamid'in saltanatı boyunca yaratılan korku ortamı buna benzerdi.Dahası şehzadelerin bile iyi bir eğitim almasını kendi saltanatına tehdit olarak gördüğü için mani olmuştur.Şehzadeler ancak I.Meşrutiyetin ilanından sonra Dünya ve memleket işlerinden haberdar olmaya başlamışlardır.Mesela son Osmanlı Padişahı Vahdettin tahtta çıktığında 'Ben kendimi bu vazife için hazırlamadım.Şaşkın bir haldeyim,bana dua ediniz'' diyerek siyaseten ne kadar bilgisiz ve hazırlıksız olduğunu itiraf etmişti.Halbuki Vahdettin çocukluk ve gençlik hayatını II.Abdülhamid'in katı istibdat dönemi altında geçirmiş bir şehzadeydi.

Yine orduyu ve özellikle donanmayı kendi iktidarına bir tehdit olarak gördüğü için güçsüz bırakmıştır.Dahası ordu içinde ikilik çıkarmıştır.Harbiyeden mezun olan subayları tehdit olarak gördüğü için gerek maaş ödemelerinde gerek rütbe almalarında hep ikinci plana atmış asıl önemi kendisinin doğrudan subay yaptığı ve çoğu okuma-yazma bile bilmeyen 'alaylı' olarak adlandırılan subaylara vermiştir.Böylece ordu içinde mektepliler ve alaylılar olmak üzere iki farklı subay grubu ortaya çıkmıştır.Mektepliler adeta üvey evlat muamelesi görürken Alaylılar Yıldız Sarayının nimetlerinden faydalanmışlardır.Yüksek maaşlar ve kolay rütbeler alarak önemli makamlara gelmişlerdir.Zaten İttihatçılığın mektepten mezun subaylar arasında yayılmasının nedeni de budur.Mektepli subaylar imparatorluğun asıl kahrını kendileri çekerken,en olmaz yerlere tayin edilirlerken,en sıkıntılı bölgelerde kendileri görev yaparken doğru dürüst maaş alamazlar,yıllarca aynı rütbede takılıp kalırlardı.Bundan dolayı mektepliler mevcut düzen içinde yükselme ihtimallerinin olmadığını görerek zamanla II.Abdülhamid iktidarına karşı cephe almaya başlamışlardır.II.Abdülhamid ise ordu içindeki bu rahatsızlığı bastırmak için reform yapmak yerine düzenden şikayetçi olanları imparatorluğun en ücra köşelerine sürer ya da ordudan atardı.

Donanma ise en büyük darbeyi almıştır.Osmanlı donanması göz göre göre haliçte çürümeye terkedilmiştir.Son dönemlerde ''II.Abdülhamid donanmaya önem verdi.Osmanlı donanmasına denizaltı aldı'' şeklinde içi boş propagandalar yapılsa da gerçekte Osmanlı donanması diye bir donanma kalmamıştır.Söz konusu denizaltılar iki gösteri dalışından sonra haliçe çekilerek diğer gemilerle beraber çürümeye terkedilmiştir.Bundan dolayı Trablusgarp,Balkan ve I.Dünya savaşlarında Osmanlı donanması ortalıkta yoktur.Zira ortada bir donanma yoktur.Libya'ya asker gönderemememizin,Yunanlıların tek bir savaş gemisi olan Averof ile tüm Ege adalarını işgal etmesi ve Çanakkale savaşlarında tek bir Osmanlı gemisinin görünmemesinin nedeni budur.Gemiler haliçte çürütülmüştür.

İşte 1908'de İttihatçıların Balkanlarda dağa çıkıp meşrutiyet için ayaklandıklarında Osmanlı bu haldeydi.Her alan da çürüme ve çökme gözle görülür bir durumdaydı.Dahası II.Abdülhamid'in saltanatının da ne kadar zayıf olduğu bu ayaklanmada ortaya çıkmıştı.Dağa çıkan üç beş İttihatçı komitacı son yıllarda şişirilerek anlatılan ve adeta 'Sherlock Holmes' zekasına sahip II.Abdülhamid iktidarını kolayca devirebilmişti.II.Abdülhamid saltanatını üç beş ittihatçıya karşı bile savunamamıştır. Böylece II.Abdülhamid'in saltanatını korku ve julnalciliğe dayalı olduğu gerçeği ortaya çıkmış oluyordu.Nitekim daha sonra 31 Mart ayaklanması üzerine Selanikten gelen Hareket ordusuna karşıda direnmeyecek ve usluca tahttan çekilecektir.

Osmanlı İmparatorluğu bugün hayatta değilse bunun tek sorumlusu II.Abdülhamid'tir.Zira onun saltanatı dönemine aşağı yukarı denk gelen Japonya'da hüküm süren İmparator Meiji Osmanlıdan daha zayıf ve geri bir imparatorluğu 1868'de devralmıştı.İmparator Meiji ülkesinin kurtuluşunun hızlıca Batılılaşmada olduğunu görerek ülkesinde ciddi reformlar yapmıştı.Kendi yönetimi ve gözetimi altında siyasetin ve anayasanın gelişmesine izin vermiş,basın ve edebiyatta yine kendi gözetiminde sansürü hafifletmiş,ülkesinde Batılı anlayışta modern üniversitelerin kurulmasını sağlamış,devlet makamlarına saraya yakın olanları değil gerçekten liyakatli kişilerin yerleşmesini sağlamış,orduda ise askeri okullardan mezun kişilerin görev almasını ve yükselmesini sağlamış,samurayları tasfiye etmiş,donanmayı kısa sürede Batılı ülkelerin donanmalarıyla baş edecek bir güce ulaştırmıştır.Böylece Uzak Doğuda Çin ve Kore hanedanlıkları yıkılırken bugün Japon hanedanlığı hala daha devam etmektir.Zira Çin ve Kore hanedanlıkları II.Abdülhamid gibi çağın nereye gittiğini anlamamış,anlamak istememiş ve kendi ülkelerinde sadece saltanatlarını korumaya odaklanmışlardı.Akabinde ise her iki hanedanlıkta çökmüştür.Ancak Japon İmparatoru Meijinin öngörüsü iie modernleşen Japonya'da Japon hanedanlığı bugünde varlığını sürdürmektedir.

Velhasıl Osmanlının çöküşünü 1908'de meşrutiyeti ilan edenler değil aksine 34 yıl Osmanlıyı katı bir istibdat ile yöneten II.Abdülhamid sağlamıştır.Dahası İttihatçılar 1908'de meşrutiyet üzerine hemen iktidarı devralmamıştır.1913 Bab-ı Ali baskınına kadar imparatorluğu yine II.Abdülhamid döneminde görev alan Sadrazamlar ve nazırlar yönetmiştir.İttihat ve Terakki'nin gerçek anlamda iktidarı 1913 Bab-ı Ali baskınıyla başlamıştır.Herhalde 1913'te Enver Paşa kendi iktidarlarına darbe yapmadı.Ancak 1913'ten sonra Enver Paşa Harbiye Nazırı,Talat Paşa Sadrazam,Cemal Paşa Bahriye Nazırı oldu.

İttihatçıların eleştirilecek tek noktası II.Abdülhamid'ten devraldıkları enkaz halde ki bir imparatorluğu göz göre göre I.Dünya Savaşına sokmalarıdır.Bunun dışında hepsi vatan severdir.Zaten bu nedenle hepsi şehit olmuştur.Dahası II.Abdülhamid 1908'de tahttan inmeseydi ve 1918'e kadar imparatorluğu yönetseydi yine birşey değişmezdi.Zira Osmanlı imparatorluğu tamamen çağ dışı bir haldeydi.Bu haliyle var olmasına imkan yoktu.Doğu'da Çin'de Qing Hanedanlığı devam edememişken,Kore'de Joseon Hanedanlığı yıkılmışken,Çarlık Rusyası devrilmişken,Harsburg ve Hohenzoller hanedanlığı yıkılmışken,II.Abdülhamid'in zihniyetiyle adeta çağ dışı kalan Osmanlı hanedanlığının devam edebileceğini düşünmek kendi kendini avutmaktan başka birşey değildir.



_
2 yıl
Yarbay

Turkiye Cumhuriyetinin ana fikirlerini yapisini bu akimin yarattigini dusunmekteyim. Osmanlida Türklüge verilen onem ve Turklerden olusan bir devlet anlayisi burdan cikmistir.



< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >

G
2 yıl
Binbaşı

Cahil ve sığ bir yorum. İzole tarih bilgisiyle büyük laflar etme çabamızdan ne zaman vazgeçeriz acaba millet olarak? Bak bak, ülke sadece 3 adam yüzünden bu haldeymiş. Sorarlar adama bu üç adamı sağdan soldan yarım yamalak öğrenmemiş olsan kime bağlardın acaba geri kalmayı? Koca tarihi 3 adam üzerinden okuyor ya. İnönü memleketi yedi diyen muhafazakar adam tiplemesinin azıcık mürekkep yalamışları doldu foruma.

Konu sahibine ithafen, şahsen İttihatçılar ne zararlı ne de yararlı adamlardı. Geldiler ve geçtiler. Osmanlı İmparatorluğu'nun 1. Harp'ten kaçma ihtimali bulunmuyordu çünkü Osmanlı İmparatorluğu Avrupalı güçlerin o dönem göz koyduğu sömürge topraklarının bir kısmının direkt olarak üstünde oturuyordu. Rusya boğazlara, İngiltere Hindistan'a gidiş yolunu emniyete almak için özellikle Orta Doğu'ya göz dikmişti. Ayrıca o güne kadar neredeyse hiçbir sömürge gücüne tanık olmamış, hatta bizzat egemen güç olmuş gayet gelişkin Batı Anadolu'da kukla bir Yunan devleti kurmak da iştah açıcı bir şey olsa gerek.

Dolayısıyla ittihatçılar 1. Harp'ten kaçılamayacağını biliyordu, İstanbul sokaklarında yürüyen Ermeni manifaturacı bile biliyordu. Er ya da geç galip gelen taraf gözünü bu sefer de hasta adam Osmanlı'ya dikecekti, yıllardır süregelen savaşalar bunu gösteriyor. Hatta buna Alman kanadı dahil. O halde icap eden savaş girmek oluyor. Osmanlı Alman tarafında savaşa girdi, ki kağıt üzerinde hiç de güçsüz bir taraf değil. Almanlar dönemin Kıta Avrupasının majör gücü. Paris'i işgal etmeleri daha 35 sene öncesi, fazla değil. Avusturya-Macaristan ise, bugün küçümseniyor olsa bile, Almanya, ABD, İngiltere'den 4. büyük sanayi gücü. Fransa'dan üretim kapasitesi açısından önde yani. Almanya'dan ve Rusya'dan sonra ise en büyük üçüncü nüfus Avusturya-Macaristan Avrupa kıtasında. Osmanlı bu ittifakta geri kalmış sanayisinin ve sınırlı insan gücünün kaçınılmaz sonucu olarak tüm saldırı cephelerinde bozguna uğradı, birkaç savunma başarısı elde etti. Günün sonunda Avusturya-Macaristan paramparça edildi, Almanlar aşağılandıkları bir antlaşma imzaladılar ve Nazi'lere kadar bu antlaşmayı yırtamadılar.

Türkiye ise Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının onurlu mücadelesiyle ciddi bir toprağı geri kazandı. Sevr'i yırtıp attı. Bağımsız ve egemen bir devlet olarak uluslararası arenada kaybeden diğer bütün devletlerin aksine yerini sağlam şekilde aldı. İşte bu onurlu mücadeleyi veren Mustafa Kemal Atatürk'ün silah arkadaşları var ya, ciddi bir çoğunluğu da ittihatçıdır. Hatta cumhuriyetin ilk valiler, kaymakamları, emniyet müdürleri eski ittihatçıdır. Çünkü bu insanlar sadece dönemin vatansever ve iyi eğitimli gençleriydi. Yıkılan devleti kurtarmak için yana yakıla çare arıyan, bağıra bağıra gelen harbe hazırlanmak için uğraşan insanlardı.

İttihatçıların pek çok hatası olmuştur fakat hiçbirisi kasten değildir. Dağılan imparatorluğu bir arada tutmak için, zaman zaman beceriksizce belki, ama gayet onurlu ve özverili şekilde uğraştılar. Şimdi forumda cahil bir herifin teki gelmiş 10 yılda imparatorluk batırdılar diyor. Zannedersin İttihat Terakki'den önce Hindistan'da kolonimiz, Paris'te işgal güçlerimiz vardı da İttihatçılar hepsini batırdı. 1. Harbe gelene kadar Rusya'dan dayak yemişsin, batılı devletlere borçların yüzünden kendi maliyeni bile kontrol edemiyorsun. Fransız ve İngiliz maliyeciler alıyor senin kendi ülkenin vergi gelirini. Ama hiç olur mu, memleket 10 senede battı çünkü biz tarih okumayan cahil bir milletiz. Yarım yamalak, izole bilgilerle lakırdı yapar dururuz.

Edit: İmlâ





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-1AB9A40D5 -- 22 Mayıs 2022; 12:18:15 >


Bu mesajda bahsedilenler: @taııbuv
T
2 yıl
Yüzbaşı

hem bilgisiz hem de edepsizsin. osmanlı 1.harbe girmek zorunda değildi. savaşın 3. ayında rus limanlarını bombalayarak savaşa dahil olduk kendi isteğimiz ile. savaş başlamış 3 ay geçmiş o 3 ay boyunca osmanlı sınırlarına en ufak bir tehdit bile yoktu. ingilizler kendi taraflarında bizi istemeseler de (bunun sebebi savaşın sonunda kazanırlarsa osmanlının büyüyüp kendilerine rakip olmasından çekinmeleri) tarafsız kalmamız konusunda defalarca uyardılar bizi. yok gizli planları vardı bize saldıracaklardı girmek zorunda kaldık falan bunlar boş laflar. 76-78 rus osmanlı savaşında osmanlı rusya'ya karşı kaybeder rus donanmaları istanbul'un işgali için yeşilköye kadar gelir orada onları ingilizlerin gemileri durdurur istanbul'u işgal etmeniz halinde müdahele edeceklerini açıklarlar. ingilizler osmanlı'yı 18. yy'da 3 kez rusların elinden kurtarmıştır. seni yok edecek olsalar orada ederlerdi zaten. savaşa kadar ingilizler ile iyi ilişkilere sahiptik.

ittihatçılar için bu ülkeye zararları olmadı demek için bayağı bir zır cahil olmak gerek ya. Şimdi İttihat ve Terakki'nin ülkeye verdiği zararları bir düşünelim:

1_ Balkan harbinde 500 yıllık türk vatanın birkaç yüz tane çapulcuya terk edilmesi ve milyonlarca türk’ün evinden olması terk edilmesi. selanik gibi türk çoğunluk şehiri osmanlı'nın ikinci başkentini bile verdiler. 4 tane beceriksiz balkan devletine yenilecek ülke değildi osmanlı. bizim askerin elinde balkan savaşlarında vs düşmandan daha iyi modern silahlar var. 350'den fazla uçağımız var bizim 1914'de. ülkenin stratejik bölgelerinden tren yolu geçiyor. biiz yunanı abdülhamid dönemi yendik 1897'de atina'ya girdik. 

2_ Kutsal toprakların, verimli tarım, petrol ve doğalgaz rezervleri olan toprakların elden çıkması

3_ Ülkedeki darbeci geleneği köklendirmeleri

4_ Ermeni Tehciri ve ülkede gerçekleşecek olan korkunç şiddet olaylarının fitili ateşlemeleri

5_ Sarıkamış gibi bir faciayı yaşatmaları ve hiçbir şey olmamış gibi üstünü örtmeye çalışmaları

ekonomik ve sosyal olarak gelişen bir imparatorluğu yerle bir ettiler. 1908'de 5 milyon kilometrekare olarak aldıkları devleti 1918'de 200-300 bin kilometrekare ile bırakıp kaçtılar. bunlara bir zararları olmadı demek için ilkokul tarih bilgisine sahip olmak gerekir anca.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
G
2 yıl
Binbaşı

Osmanlı tarafsız kalamazdı. Sen tarafsız kalır diye neye dayanarak söylüyorsun? Ne söylersek ispatla yükümlüyüzdür diye düşünüyorum. İngiltere Osmanlı'ya tarafsız kal diyor çünkü bu İngiliz diplomasisidir. Anlamak zor değil. Kendisine ekstra cephe açılsın istemiyor. İngiliz dış işlerinin savaş öncesi güttüğü politika zaten bölünmüş bir Osmanlı'yı arzu ediyor. 19. asırdan beri "hasta adam", "şark meselesi" falan Zambiya'yla alakalı değil. Bizzat Osmanlı'yla alakalıydı.

Kaldı ki Osmanlı, İngiltere'den savaş sonrasında toprak bütünlüğü garantisi istedi, yani gözü kapatıp direkt olarak Alman tarafında savaşa katılmadık biz. İngiliz tarafı buna "savaş sonrası karar verileceği" şeklinde dönüş yaptı (İş Bankası Yayınları, Cemal Paşa Hatıratı). Yani Osmanlı bu savaşın batılı büyük güçler açısından direkt olarak motivasyonlarından biriydi. Dışardan dahil olan bir aktör değildi yani. 1. Dünya Harbi sonucu değişen güç dengeleriyle galip çıkanlar kimse, onlara hiç kimse ses edemeyecek ve gelip Irak'a, Şam'a, Filistin'e oturacaklardı zaten. İngiliz tarafının toprak bütünlüğünü garanti etmeme sebebi budur. O halde Osmanlı çaresiz başka ittifak aramak ve uysal şekilde ölümünü beklemek yerine savaşmalıydı görüşü hakim oluyor. Bu, bir asker için çok doğaldır diye düşünüyorum. Dolayısıyla Alman tarafından harbe girdik. 1. Dünya Savaşı Osmanlı için kaçınılmaz bir savaştı. Eninde sonunda sonuçlarıyla karşı karşıya kalacaktı bu savaşın.

Tek tek iddialarına gelelim, bazılarına katılıyorum, bazılarına katılmıyorum. Mesele de bu. Sen ya ifrat ya tefrit diyorsun. Bu duruşa asla katılmıyorum.

1) Balkan bağımsızlıkları İttihatçılarla başlamadı. 19. yy'dan itibaren Yunanlar başta olmak üzere Balkanlar'da imparatorluktan kopan tebalar kendi egemen ulus devletlerini kurdular. Osmanlı 4 tane beceriksiz balkan devletine yenilirken pek çok faktör vardı. Trablusgarp patlak verdi. Ayrıca İttihatçı komuta kademesinin savaş boyunca hatalı kararlar aldığı da kesinlikle bir gerçek. Ben ne bütün hezimeti 3 adama yıkarım, ne de 3 adamı tanrı ilan ederim. İttihatçılar 1. Balkan Harbini bir takım beceriksizlikleri yüzünden kaybettiler. Buna ordu içindeki siyasi çekişme de dahil. Fakat bunun sorumlusu da tek başına ittihatçılar değil. Yaygın durum bu şekildeydi Osmanlı'da. Askerler siyasetle 500 yıldır fazla içli dışlıydı. Mustafa Kemal de buna tanıklık ettiği için askerleri siyasetten tasfiye etti. Bu bilgi kendisine anadan doğma yüklenmedi, kendisi de bir dönem parti üyesiydi. Fakat görüp anladı.

2) 1916'daki Arap ayaklanması ve 1. Harp ile süregelen toprak kayıplarını kast ediyorsun heralde. Osmanlı savaşta mağlup olurken dur şu zengin petrol rezervlerini İngilizlere hediye edeyim demedi heralde. Biz yenildik kardeşim. İngilizlerin Orta Doğu'ya göz dikmesi ta 19. asıra dayanır. Daha ortada ciddi bir petrol endişesi yokken bile 1902'de Alfred Mahan, Orta Doğu'nun İngilizleri'in Hindistan ticaret rotası için hayati öneme sahip olan bir durak olduğunu yazıyordu. Middle East lafının da mucidi kendisidir. Osmanlı'nın oturduğu topraklar Rusya için de, İngiltere için de, Almanya için de, Fransa için de yüz yıldır hedef bölgeydi. Savaş sonrası yeni güç dengeleriyle ya Alman oturacaktı ya İngiliz. Bizim elimizde kalması söz konusu değildi.

3) Babı Ali baskının ilk darbe olduğu doğru. Darbeci geleneği filizlendirdiği de doğru. Fakat ittihatçıların bir takım ilerlemeci fikirlerinin Atatürk'e kadar sirayet ettiği ve memleketi bugün hal olduğu cumhuriyete hazırladığı da bir o kadar gerçek. Anlatmak istediğim de bu zaten. İttihatçılar ilk mesajında iddia ettiğin gibi cehennem zebanisi değil. Bunlar ne çok faydalı, ne çok zararlı adamlar. Bir sürü hataları var, hiçbirinin kasten olduğunu düşünmüyorum. Fakat aynı zamanda ruhsuz bir memlekete ruh verip, bir ülkü verip parçalanan imparatorluk için savaştıkları gerçeği var.

4) Ermeni Tehciri'yle alakalı bu forumda çok yazdım çizdim. Bana kalırsa devlet için bu, bir egemenlik meselesiydi. Tehciri yapmasan cepheden kaçan askerin haddi hesabı olmayacaktı. Doğu Anadolu tam bir mukateleye sahne oluyordu. Bu bir iç savaş haliydi ve memleket aynı anda 1. Dünya Harbi'nde de savaşıyordu. Tehcir kararı acı, dehşet verici fakat bir o kadar da haklı gerekçeli ve mecburi bir karardır. Yazarsam çok uzun sürer. Direkt buna cevap değil ama ne düşünüyoruma örnek olması açısından şurada bir şeyler yazmıştım mesela.

5) Sarıkamış da faciadır. Katılıyorum. İttihatçı komuta kademesinin büyük bir beceriksizliği, büyük bir dram ve askeri anlamda da insan gücü zaiyatıdır.

En çok da son cümlene güldüm ne yalan söyleyeyim. Ekonomik ve sosyal olarak gelişen imparatorluğa bak sen. Alanen her 5 senede bir iç savaş çıkıyor ülkede. Sanayi desen hak getire. Bir sürü azınlık bir arada yaşıyor, ordu toplamaya kalksan kim neci belli değil. Bunu başka bir yerde söyleme, suratına gülerler adamın.

Edit: Ayrıca İngiltere'nin Rus işgaline müdahelesi tipik bir büyük güç mücadelesidir. Dünya'daki güç dengesi (balance of power), İngilizler'in denizlerdeki ve sömürgeler üzerindeki hakimiyeti, Fransa ve Prusya'nın Kıta Avrupasındaki ordu gücü, Rusya'nın ise slav coğrafyalarındaki hakimiyetiyle sağlanıyor. Fakat Rusya, İstanbula'a girmek isteyerek güç dengesinde "haddini" bir hayli aşıyor. Osmanlı, Avusturya-Macaristan'ı da dahil edersek bu beşli arasında denge politikası güdüyor. Rusya'nın İstanbula'a girmesi demek direkt boğazların kontrolünü ele geçirmesi demek. Bu kabul edilemez bir denge değişikliği. İngiliz ve Fransız buna ne diye müsaade etsin? Bizi sevdiğinden ve Türk dostu olduğundan işgali engellemedi. Kendi yemek istediği yemeği başkasına yedirmedi.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-1AB9A40D5 -- 22 Mayıs 2022; 17:39:0 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @taııbuv
T
2 yıl
Yüzbaşı

kadir mısıroğlinin kitaplarını okumayı bırak



T
2 yıl
Yüzbaşı

ben buna uzun bir yazı yazıyordum sayfa yenilendi silindi. geri yazmaya da üşendim. şimdi yine gördüm kısaca şundan bahsedicem çoğunda beni onaylamışsınız zaten. ingilitere osmanlı'ya savaşa girmemesi için milyonlarca dolar para ödüyor. bizimkiler parayı alıp savaşa katılıyor.
https://www.milliyet.com.tr/pembenar/enver-pasayla-rusvet-pazarligi-111063

hiçbir tehdit yokken "saldırgan" ülke olarak savaşa girdik biz savaş başladıktan aylar sonra. yahu en kötü savaşın ortasında girebilirdik. farklı farklı bir sürü politika çizilebilir daha. ama savaş başladıktan aylar sonra bize herhangi bir saldırı dahil olmamışken savaşa giriyorsak bu gayet de tarafsız kalabilme şansımız olduğunu gösterir.

2.dünya savaşında inönü o kadar baskıya rağmen ülkeyi hiçbir tarafın yanında savaşa sokmadı. demek savaşa girseydik siz şimdi ne yapsın adam avrupa'nın her yerinde savaş varken türkiye nasıl tarafsız kalacaktı falan derdiniz.

osmanlı savaşa girmeseydi de savaş sonunda aynı büyüklükte kalmazdı ben bunu iddia etmiyorum dünyaya yayılan milliyetçilik akımıyla balkanlar da çıkan isyanlar gibi araplar da yine isyan edecekti. osmanlı savaş sonunda yine küçülürdü ama büyüyerek küçülürdü. ingiltere gibi küçülürdü toprak olarak küçülür ama etkinlik olarak aşırı bir zayıflama olmazdı. osmanlı bu bölgeyi yüz yıllarca yönetti bu bölge de çok büyük bir söz hakkı vardı bu alman'ın, ingiliz'in öyle gelip de elinden kolayca alabileceği bir şey değildi. tüm islam ve dogu devletlerinde sözü geçiyordu veya dikkate alınıyordu.

osmanlı 1.harbe kadar orta sınıf bir ülke olarak gayet de gelişiyordu. çoğu sosyal konular da avrupa'daki gelişimleri 5-10 yıl geriden takip ediyorduk. meşrutiyeti ilan etmişiz onlarca siyasi görüşte partiler var çatır çatır seçimler yapılıyor. farklı farklı görüşleri savunan dernekler var. ingilizlerden önce istanbul üniversitesinde kızlı erkekli eğitime geçmişiz. ülke'de çok kalteili yabancı eğitim kurumları var dış dünya ile ilişkiler iyi. savaş dönemi bile demokrasiden ödün verilmeden seçimler yapılıyor vs vs. iddia ediyorum osmanlı meşrutiyeti 1.harp denen savaşı yaşamadan devam etseydi şuan en az italya,ispanya seviyesinde bir ülkeydik.




Bu mesajda bahsedilenler: @y9t
DH Mobil uygulaması ile devam edin. Mobil tarayıcınız ile mümkün olanların yanı sıra, birçok yeni ve faydalı özelliğe erişin. Gizle ve güncelleme çıkana kadar tekrar gösterme.