Niçe hala okuyorum onun dışında bu ikisi kadar ilgilendiğim Spinoza vardı onla da ilgiliyim hala. Kanta ilgimi ciddi ölçüde kaybettim bu ikisinde sorun yok şu an :D Bunlarla bağlantılı olarak Deleuze okuycam biraz. Ulus Baker okudum daha yeni o da Deleuze'ün Türkiye şubesi sayılabilir Onun dışında senle konuştuğumuz zamanlardan beri Doğu felsefesi -Çin ve Hint- falan okudum biraz ama ona da ilgim bir tık azaldı şu aralar, yine de okuyorum. Tao'yla ilgiliyim baya falan filan. Bunlar dışında belirgin bir yönelim yok şimdilik ama belirgin olmayan pek çok yönelim mevcut |
|
Ben de uzaklaştım biraz ama şimdi geri dönüyorum gibi. Gerçi eskisi kadar yoğunlaşamam artık sanırım çünkü diğer disiplinler de felsefe kadar önemli bence yani bunu daha iyi anladım.Bruh niye dedin o meme'i çok görsem de hala anlamını tam bilmiyorum |
|
|
Heidegger always going to electrical room since his nihilist manner that has.And never ever report even if he see dead body.Cuz heidegger says discourse i.e senseitivy about current circumference is bad and remaining silent is virtueHeidegger is kinda sus@Ted Mosby One player called deleuze always goes with bunch of crewmate.He find meaning in jointing every and each person have already aliveNobody sus himMeanwhile kant has been hitted the emergency button-A player:What-Kant:I have already finished all my task.Pls do your task so we can build kingdom of ends-And kant added:İmpostors goals signifier of their moral code of being gargabe.They are just hypothetical kids |
|
|
|
|
Heidegger will never ever report even if he sees a dead body (dead body yerine corpse daha uygun ve şık bir alternatif) diyebilirsin, first conditionlarla farazi bir durumu anlatabilirsin. Tamam yine sentence absürd duruyor ama en azından gramer ve anlam olarak doğru. Third conditionlar geçmişte yaşanmış ama başka türlü olabilecek durumları aktarıyor Heidegger geçmişte böyle bir yaşadı mı ki bir de Heidegger ever would have never reported even if he had seen a corpse olacak ki bu Heidegger'ın sanki bir ceset görmemiş olduğu için haber verdiği yoksa bir ceset görmüş olsaydı bile bu hayatta asla ama asla hiçbir şekilde haber vermemiş olacağı anlamını veriyor. Yani third condition ile çıkan anlam tam olarak: Heidegger bir ceset görmüş olsaydı bile, asla ama asla haber vermezdi [ama görmemiş olduğu için haber verdi / vermişti]. Artık gerçekleşmesi imkansız alternatif bir geçmişten söz ediyorsun. Bu sebeple gerçekleşmesi mümkün farazi durumları anlatan first ve second conditionlar yazdığın absürd ifadeye daha uygun, Heidegger would never ever report even if he saw a (aynı zamanda a article'ını artık daha rahat kullanabiliriz zira artık geçmişteki belirli bir olaydan - belirli bedenlerden söz etmiyoruz) corpse yani Heidegger bir ceset görseydi bile hiçbir şekilde haber vermezdi ya da Heidegger will never ever report if he sees a corpse yani Heidegger bir ceset görürse bile asla ama asla haber vermeyecek. Peki hangisi daha uygun, muhtemelen the second condition (if + past tense sentence + sentence with would + first form verb, Heidegger would never ever report even if he saw a corpse - Heidegger bir ceset görseydi bile hiçbir şekilde haber vermezdi ). Eğer "and" bağlacı ile daha önceki cümledeki Heidegger öznesiyle even if cümleni zaten alışılmışın dışında ve kuraldışı bağlamasaydın cümlende özneler eksik kalacaktı ve tamamen anlaşılmaz olacaktı. İngilizcede kurallı cümlelerde pronoun ya da noun kullanmak zorundasın, çünkü İngilizcede şahıs çekimleri başka türlü sağlanamaz. He or Heidegger would never ever report demelisin, yalnızca would report ya da report'da şahsı ya da özneyi belli eden hiçbir şey bulunmuyor. Bunun tek istisnası present simple'da üçüncü tekil şahsa çekimlemede verb'ün "s" takısı alması, to be verb'ünün birinci tekil ve üçüncü tekil şahıslarda belirli özel formlara sahip olması "am" veya "is" gibi. Reports veya is deyince bunun üçüncü tekil şahsa ait olduğunu anlıyorsun ama pek tabii yalnızca reports veya is diyemezsin böyle bir şey yok. Yalnızca "go" diyemezsin "I go" ya da "he goes" demelisin tabii imperative (emir) modunda komut olarak "Go!" ya da "Report!' deme istisnası haricinde. Diğer mesajında görünürde eksik veya gramatik olarak yanlış kullanılan bir iki kalıpla beraber article ve verb eksiklerin bulunuyor ama onları biraz zorlayıp sen bulabilirsin. "Believes could" nedir mesela ya da "while actually not" değil "while is actually not" olacak. "At emergency meeting" yerine "in an emergency meeting'i" kullanman çok daha iyi yani acil bir (o "bir'i" karşılamak için "an" artikelini kullanmalısın yoksa İngilizce olarak kulağı inanılmaz tırmalıyor; Türçedeki gibi cümle içinde dümdüz acil toplantıda yazamazsın) toplantıda faaliyette bulunma durumu sözkonusu bunu "at" değil, "in" preposition'ı karşılıyor. "Via burn out" yerine "via burning out". Gördüklerim bunlar, atladığım yerler için affola. |
Selamlar. Ben mahalledeki yeni çocuğum:) Çocuğum dediğime bakmayın epeyce yaşım var, Tıpçıyım, sözelim pek iyi olmadı eskiden beri. Daha çok uğraştığım şey psikoloji. Freud, Jung, Kohut çok okuduğum şeyler. Ama felsefeyi de amatörce okuyorum epey bir zamandır. Bu arada forumda fazla kimseyi takip edemedim ama Nat Alianovna ve Zoldion’dan faydalanacağımı hissettim. Nat’ın bu kadar seri, uzun ve yanlışsız yazmasına şaşırdım. Çok yetkin bir dilleri, üslupları var, konularına fazlasıyla hakimler ve nazikler. Kimi yazılarını word dosyasına kaydedip sonradan okumak üzere sakladım. Konu itibarı ile pek ısınamadığım filozof başlarda Nietzsche idi. Sokratesi çok sevdim. Aristodan faydalandım. Ama Marx ve Foucault beni derinlemesine etkiledi. Zıt kutuplarda olabilirler ama düşüncelerinin derinliğine bakan bir okuyucu olarak kendi görüşlerime katabileceğim çok şeyler oldu. Heideggeri anlamaya çalıştım, bir kısmını anladım özellikle varoluşçu terapiye katkılarının olduğu minvalde. Husserl’de bir gariplik sezdim anlamak için epey uğraştım ama Husserl’den çok onun fikirlerini alıp ileri götüren Sartre’ye takılı kaldım. Dönüp bakınca Sartre kişisel hayatımı epeyce etkiledi sanırım. En sevilmeyen düşünürlerden birisi olduğunu biliyorum, kimse onu ciddiye almıyor. Ama bence çok sevimli:) Aslında John Lennon ve Neil Young’ı da ben düşünür gibi görüyorum. Wittgenstein okudum ve beğendim, birkaç sırrını bana açtı gibi geldi. Pek de ısınamadığım filozof yok galiba. Birisi bir gün bir sözü bir yazısı ile çıkageliyor, beğeniyor, üzerinde düşünüyorum. Felsefelerinin anafikrini anlamaya çalışıyorum, yukardan bir bakış açısı ile bütün manzarayı görebileceğim bir yere çıkmaya çalışıyorum. Bunu yapmadan önce bütün coğrafyayı karınca misali dolaşıp yer yüzü şekillerini tanımak aslında daha sıhhatli. Ama o denli zaman ve imkanım yok, eğitimim de o yönde değil. Ben de kolaya kaçmaya bakıyorum. Çeşit iyidir, bir markete gittiğinizde sebze reyonunda yalnızca patates ve kabak görmek istemezsiniz. Renk ararsınız. Canlı kırmızılar, kahverengi ve morlar, sarı tonlular vb. Sulu, yumuşak, katı ve sert olanlar :) Birkaç filozof hakkında konu açıp konuşabilir miyiz merak ediyorum. Benim için eğitici olabilir. Ben de bir şeyler katabilirim belki. Herkese selam sevgiler… |
|
Karl Marx. Bizim 1.60 Almanı delirten de o, ondan sonra niye Hacı Şakir yaptın oluyor. |
|
|
Aklıma gelmiyor şuan
< Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
Bu mesajda bahsedilenler: @Zodion