İsteyen istediğini desin fakat mağazada denediğim kıyafeti katlayıp reyonunda ait olduğu yere koyarım, kafede olabildiğince etrafı kirletmemeye çalışırım, spor salonunda kullandığım ayakkabıyı mu... |
İsteyen istediğini desin fakat mağazada denediğim kıyafeti katlayıp reyonunda ait olduğu yere koyarım, kafede olabildiğince etrafı kirletmemeye çalışırım, spor salonunda kullandığım ayakkabıyı mutlaka temiz tutarım, kullandığım dambılı da yerine koyarım, tamamen görgü ve nezaket ile alakalı şeyler, başkasının görevi olsun ya da olmasın, dağınıklığa tahammül edemiyorum. |
Yerlere cop atin copculer issiz kalmasin. Cocugunuzu disari montsuz cikarin doktorlara para lazim. |
Keşişin biri dünyanın en akıllı adamını bulmak için diyar diyar geziyormuş sıra Nasreddin Hocanın köyüne gelmiş ve köylülere sormuş: - Sizin köyün en akıllı... |
Keşişin biri dünyanın en akıllı adamını bulmak için diyar diyar geziyormuş sıra Nasreddin Hocanın köyüne gelmiş ve köylülere sormuş: - Sizin köyün en akıllı adamı kim? demiş. Köylülerde: - Nasreddin Hoca demiş. Bunun üzerine keşiş köy meydanında hoca ile görüşmeye başlamış ve eline bir çomak almış yere bir daire çizmiş. Nasreddin Hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüş. Keşiş bir doğru daha çizerek daireyi dörde bölmüş. Hoca da dörde bölünmüş dairenin üç dilimine çarpı işareti koymuş. Keşiş elleriyle aşağıdan yukarıya doğru hareket yapmış. Hoca da yukarıdan aşağıya yapmış ve keşiş büyük bir hayranlıkla hocayı tebrik etmiş. Olup bitenden bir şey anlamayan halk keşişe ne olduğunu sormuş keşiş de: - Bu adam gerçekten dünyanın en akıllı adamı. Yere dünya çizdim o ortadan ekvator geçer dedi. Ben dünyayı dörde böldüm o da dörtde üçü sudur dedi. Ben yerden buharlaşma sonucunda ne olur dedim o da yağmur yağar dedi. Bu sefer hocaya neler olduğunu sorar halk hoca da: - Bu adam oburun biri. Yere bir tepsi baklava çizdi ben de yarısı benim dedim. Daha sonra tepsiyi dörde böldü o zaman dört de üçü benim dedim. O da tepsi altından ateşi hafif hafif almalı dedi, ben de üstüne fındık fıstık ekelersek daha iyi olur dedim |
okumadım ama , mağaza çalışanlarının işi o katlamak. boş yapma o yüzden , sen katlayıp koyarsan onlar işsiz kalır böyle düşün bir de , iyilik yapıyosun işte adamlara |
|
okumadım ama bunu yapan insan kafeye gittiğinde boşlarınıda kendi toplasın o zaman |
İsteyen istediğini desin fakat mağazada denediğim kıyafeti katlayıp reyonunda ait olduğu yere koyarım, kafede olabildiğince etrafı kirletmemeye çalışırım, spor salonunda kullandığım ayakkabıyı mutlaka temiz tutarım, kullandığım dambılı da yerine koyarım, tamamen görgü ve nezaket ile alakalı şeyler, başkasının görevi olsun ya da olmasın, dağınıklığa tahammül edemiyorum. |
|
ben bunu hep yapıyorum. bir ürünü aldığım zaman yerine koyduğumda katlayıp koyuyorum. hatta tek kişinin çalıştığı tostcu dönerci gibi ufak işletmelerde çay içtikten sonra hesabı ödemeye giderken çay bardağımı da götürüyorum. hatta bu sebepten dolayı bahsettiğim esnaflarla aramız çok iyidir, çoğu zaman çay falan içtiğim zaman benden para dahi almazlar. siz tişörtleri katlarsanız o adamlar işsiz kalmaz, kb kardeş herkes katlıyo artık sana ihtiyaç kalmadı bb diyecek hali yok. çünkü o adamın işi sadece tişört katlamak değil bütün müşterilerle ilgileniyorlar, malların reyonlara dizilmesinden etiket kontrolüne kadar herşeyi yapıy.....asfdgdgasd şaka lan şaka bende hep fırlatıp atıyorum umrumda değil adamın işi o, 2 gramlık bişeyi katlicak diye kıssadan hisse yapmaya gerek yok bb |
Keşişin biri dünyanın en akıllı adamını bulmak için diyar diyar geziyormuş sıra Nasreddin Hocanın köyüne gelmiş ve köylülere sormuş: - Sizin köyün en akıllı adamı kim? demiş. Köylülerde: - Nasreddin Hoca demiş. Bunun üzerine keşiş köy meydanında hoca ile görüşmeye başlamış ve eline bir çomak almış yere bir daire çizmiş. Nasreddin Hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüş. Keşiş bir doğru daha çizerek daireyi dörde bölmüş. Hoca da dörde bölünmüş dairenin üç dilimine çarpı işareti koymuş. Keşiş elleriyle aşağıdan yukarıya doğru hareket yapmış. Hoca da yukarıdan aşağıya yapmış ve keşiş büyük bir hayranlıkla hocayı tebrik etmiş. Olup bitenden bir şey anlamayan halk keşişe ne olduğunu sormuş keşiş de: - Bu adam gerçekten dünyanın en akıllı adamı. Yere dünya çizdim o ortadan ekvator geçer dedi. Ben dünyayı dörde böldüm o da dörtde üçü sudur dedi. Ben yerden buharlaşma sonucunda ne olur dedim o da yağmur yağar dedi. Bu sefer hocaya neler olduğunu sorar halk hoca da: - Bu adam oburun biri. Yere bir tepsi baklava çizdi ben de yarısı benim dedim. Daha sonra tepsiyi dörde böldü o zaman dört de üçü benim dedim. O da tepsi altından ateşi hafif hafif almalı dedi, ben de üstüne fındık fıstık ekelersek daha iyi olur dedim |
|
forumu iyice sözlüğe çevirdiniz ha! ordaki başlıkları görüp görüp burda konu açıp durmayın akü |
|
Çöpçüler çöp kutusundan toplar, o zaman çöp çıkarmayın yakın. O zaman işsiz kalsınlar Akla ziyan bir insansın |
Bazen yapıyorum içimden gelmezse yapmıyorum hele ki şu dötünden ayrılmayan tipler olursa hiç yapmam hatta gıcıklığına karıştırırım |
toplumun insana da, doğaya da, diğer canlılara da saygısı yok. girdiğimiz bir mağazada, lokantada veya bir umumi tuvalette kimse temizlik yapmamızı beklemiyor elbette ama oralarda çalışanları da düşünerek biraz daha hassas olmamız, saygı gereğidir. klasımız sarsılmaz tam tersi saygınlığımız artar. |
Ben katlamayı beceremem ama şahsa saygımdan katlamaya çalışıyor gibi yaparım o da verin ben hallederim der. Kafede boşları toplarken masadakileri ona yakına getiririm, peçeteleri tabağa atarım. Bazıları öyle yaptığımda kendini ezik hissedip aman abi ben alıyorum diyor ben de estağfurullah kardeşim derim. Hiç yemeyip, içmediğim bir şeyi tavsiye ederse size bırakıyorum derim. Siz kendinizi ne halt sanan insanlarsınız ki işi bu tabi yapacak diyorsunuz? |
Lan olm sen nasıl itici bir insansın ya ? Kayrayı bile sempatik gösteriyorsun |
|
LCW çalışanları bunu beğendi. |
bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak veya çan, zil yoktu.
bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist, kapıda duran yabancıya baktı.
bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı. gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapladöndü ve bu kabı yabancıya uzattı.
bu, “yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz” demekti.
yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı.
gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı.
içerideki budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı.
suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı."
işte bir mağazaya girdiği zaman açtığı ürünü katlayıp koyan kişi de sisteme, dünyaya, hayattan bezmiş olabilecek bir çalışana en az yük olan ince ruhlu, su bardağını taşırmayan gül yaprağıdır.
denize girdiğinde de çöp toplar. iyilik için çalışmak, saflığından veya naifliğinden değil, içindeki güzel duygulardan, insanlığa bir şans verme isteğinden gelir.
Eksiden alintidir. Benim gibi köylü kactane variz
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >