ışıksızlık özlemi duyuyor gözlerim geceler artık sabaha çıkmıyor her gün kendince dönüp giderken özlemim artık huzur bulmuyor yalın ve sade bir ölüm istiyorum örtüsünü açmış olmalı hakikat ve bu hakikatle haşr edilmeli kitap olup okunmalı kainat yükseklerde süzülmeli ala şahin çok yüksekte ululardan olmalı bazen hep olurya tek nefes bir kuş olup aydınlığı vurmalı gece katran renkli kandillere sığmalı ve tek lahzada ışıkları sönerken güneşin kavuştuğu sabah rüzgarı bir kuş olup acı acı öterken ötelerden gelmeli bana can bu kara yazgı artık bitmeli bu bedeni tek ol ile yaradan usul usul ecel gibi gelmeli |
Ne yazabilir insan Yazamadığı onca şey hakkında Kükreyebilir mi bir aslan gibi Düşmanı gördüğü sırtlana Kaos ve kozmozun uyumu gibi Yaşam ve ölümü taşıyabilir mi yanında Gördüğü onca akıl almaz şey Nasıl normal gözükür ona Nedir bizi insan yapan Hayvandan farklı olan Neden ayırdık kendimizi Sonu ölüm olan canlıdan Düşüncelerse bizi farklı kılan Ne biliriz yapmadıklarını Neden kendimiz gibi sanarız Bazı şeylerin yöntemini Aşağılaşmadan yok mu yolu Tarihi oluşturmanın |
bu tımarhane senle de güzel dediğimde bil ki yalnızım bu ev sensiz de sıcak dediğimde anla dardayım bu hayat sensiz de yaşanıyor dedim ya işte o an yoktayım şimdi ısıtmak için birini sıcakça bir evde yalnızlığını vurmalı kararan bir gecede ve var olmalı insan sen varsın ya ellerinde ister dua ol ister beddua gelen senden gelsin sadece ben burdayım... |
Üzülmüş, yıpranmış, biraz dağılmış gibiyim. Sonbahar kış derken döküldü tüm yapraklarım. Umutlar güç geçtikçe umutsuz oluyor. Hayat ağacım artık sert rüzgarlara fırtınalara dayanamıyor. Kendini bırakıp kökünden kırılacak gibi. YOURMOVE |
kırık kapaklı bir ufak şişeden akan bir damla gözyaşıydı elleri pıtırcık gözleri maviye çalan çekik gözlü hafif de yaramazdı evin neşesi olan bir çocuğun çaresiz bakışını evin ortasındaki eskimiş sehpası yaşardı. sabit gözleri mahrum iniltisi nağme dudak... ve bir gün dön de ayna-i meşhurede kendine bir bak inamını mahvedip durduğun bu garip evde bir çocuk ağlıyor da ıslak mı ıslak... ey buranın en namütenahi duran gölgesi evinin en ücra yerinde bir adsız durak iki çizgi olmuş alnının yekparesi iz verir sabahsız akşamlar kaçak yaprak gibi titrek durur ellerim şimdi seni değil de bir rüzgarı beklerim sen orta yerinden ayrılmış hayatım ben o hayatın kıyısında duran sen bir gün değil her gün uykusuz ben kendisine yatağı namahrem olan uzun bir nöbetten geri döner uykular yastığımda hasret giderir fersiz gözlerim ışık diye açılan pencere bir sen olur bir ben olur beklerim. |
gözleri mühürlüdür dudakları da ne ferini verir ne de bir sada demişsen yine de olsa yanımda işte öyle bir aşktır onunla olan çiçeğe bakarsın açmış gibidir kokusun sana vermiş gibidir çekersin içine varmış gibidir bakarsın ellerine bomboştur oysa sokağın sonunda beklersin bilmez veyahut yollara bakarsın dinmez kalptedir acısı bir zaman bitmez der zaten birisi unutursun sende yazarsın adını suya buluta başkası görmez bir sen unuta başlamadan biten bir yağmur olsa sessizce yağanı budur delice. |
FARKLIDIR BAZI ŞEYLER Sayısız dostum var ama kaç tanesine açabilirim derdimi, Her sabah yüzlerce günaydın derim ama kaç tanesi sahici, Otuz ikisini de gösteririm gülerken ama gönüllü olan biri ikisi, Binlerce kağıt varken sadece buna yazabilirim bu şiiri. Zarfı bile açılmamış mektupların arasından sadece biri, Her cümlesi en az on defa okunacak kadar değerli. Aynı olamaz bence bunca geçenle o günkü cumartesi. Aynı olsaydı bir sonraki de unutturmazdı kendini. Ay bile şekilden şekle girer bir günü tutmaz ki diğerini. Her gün doğsa da güneş ayni vakitte çalmaz ki pencereni. Her yıl yağar yağmur ama hepsi ıslatmaz ki seni. Farklıdır bazı şeyler yarın bulamazsın şimdiki beni. Düşünürsün bitmek bilmeyen koridorda binlerce hastadan birini. Daha ağır da olsa durumu aynı derecede üzmez ki diğerleri seni . Biliyorum, ışığı ne zaman kapanacak diye takip ettiğin o evi. Yeri değişince meraklandığın kırmızı arabalardan birini. Ezbere bilsen de bir sürü şiiri kaç tanesi ıslatabilir gözlerini. Baksan da binlerce göze sadece bir çift heyecanlandırır seni. Aynı sözü duysan da her ağızdan bir tanesi dindirebilir sinirini. Farklıdır bazı şeyler bulamazsın başkasında ondaki tek bir şeyi. İlk notası çaldığında buluyorsun bazı şarkıları değil mi ? Kimi geceler de titremeden kapatıyorsun kurulu saatini. Her pazartesi on defa çalsa da uyanamazdın oysaki Farklıdır bazı şeyler belki de gelecek güzel günler gibi. Tüm şiirlerimi buradan okuyabilirsiniz: https://yolcuyumsatirlarda.blogspot.com/search/label/%C5%9Fiir |
okuyamayacak olsanız da duyacaksınız, biliyorum. biliyorum çünkü bir ruh, bir mavi bir yeşildir. bir serin ve ince sızı. ve bitâp günün birinde bir ağaç, ta tepenin başında... bir tohumu düşmüş derken rüzgar savurmuş yaprağıyla kapılmış akıntıya. kim bilir nerelerden geçmiş bizim ağaç yerinde kalmış da yavrusu oradan oraya gezmiş. yine bir gece, ayaz vakti hani demir tavında ay deseniz tam on altısında yeni sıyrılmış kızıllıktan kandan ve revandan. hani biraz mavi demiş sonra yeşil, düşmüş göğün alacasına ay deseniz tam on altısında. kurumuş topraklar görmüş çatlamış, örslenmiş heykel olmuş her biri kayalar ufalanmış damarlarında. bir sığınakla buluşmuşlar. yakamoz vakti, kıyısına vurmuş bir beldenin benden bir şey kalsın demiş, sığınağın hatrına. sığınacak bir baraka olurum ileride bir gölge bulur gezgin zerdüşt gövdemde uyur günler ağarır yapraklarımda bir gün ebediyete uzanır bir dalım bir damarım hep toprak altında. ay desen hep on altısında! yaprakları kurumayan bir ağaç olmuş. dallarından hayat çekilmeyen bir ağaç. bir ağaç ama nasıl bilir misiniz, ta tepenin başında masal beldesinin kıyısında gecenin ayazında göğün alacasında kurumuş toprakta ve bir putperestin ellerinde bir gönül yarasında ki bir kayanın en hassasında. nicesine sığınak, gezgine gölge, zerdüşte dinlence, kuşlara sırdaş, yolcuya yoldaş. ve bir rüzgar daha esmiş, derinden derine, bir mavi bir yeşilmiş ruh. yaprakları hep yeşil kalan bir ağaç olmuş, gölgesi mavi. bir dalı ebedlere uzanmış, bir damarı toprak altında. ay deseniz tam on altısında.. -yaklaşık 6 sene önce kanserden vefat eden bir arkadaşımızın anısına az önce yazılmıştır. Mekanı cennet olsun.- |
Aptalca derdim tek derdiniz aşksa Anlamazsınız siz fakirin karnı aç sırtı açıksa Üşümüş soğukta, kuytularda ve yalnızsa İçimde bir yetim var köşede yaşar orda Sokaklarda bir pazar sonrasında Kalan sandıkları toplar karanlıkta Kapüşonunu geçirir başına, utanırcasına İnsanlar gördüğünden de değil aslında İnsanlık görmediğinden açlığı bağrında |
Kısa anlara nasıl sığdı Bunca yüklü duygu Keşfetmek seni zordu Belki de tüm büyün buydu.. - sabah 5:43 |
Çok garip bir an bu. Var olmanın dayanılmaz hafifliği değil artık. Var olmanın anlatılamaz zorluğu bu. Hangi lisan yeter ki kelimelerle bunu anlatmaya. Seslerin değil bakışların konuşması bu. Kulakların değil ruhun dinlemesi bu. İki ayrı bedenin duygusu değil. Tek vücut olmanın dugusu bu. Ne imla ne uyak arar bu akıl. Şairin acziyeti anı bu. Bir an ki bu, ne ben bende, ne ben onda. Artık hepsi tek varlıkta. Var oluşumuzun zorluğudur bu. --24.04.2020 Cuma, Saat sabah 5 , Yazan: Ömer Yılmaz-- |
Güzel şiirler var. |
Bi kadın gördüm nazardı Aldı eline kalbini ona bi Kabir kazdı Değmesin hiç bir nazar Dokunmasın uzaktan Çünkü bu kalbin Bi gözü vardı Dun dedi benim Ya dedi yalan Dunya yalan diyen mezardı Bi mezar gördüm topraktı Aldı eline kürek Dedi anlamak için Bana Bi kalp gerek Sonra gömmek için Nazenin bir el ile Bi kadın gördüm mezardı Yalan yok El uzatmasam, ben doğmayacaktı İki elim kafamda Kafam boşlukta Biri yoktan yarattı Bi kalp vardı bir de göz Gözün kalbi vardı Nazenin bir el ile Üstüne toprak attı Kabrin azabı Yatana değil kalana imiş |
Tropik Bi mevsimde kaybettim beni Fırtına kasırga vardı bir zaman Sonra dinginleşti deniz Bendim ruhuna sarılıp duran Vurdum senin ıssız adana Yalnızlık Bi bende Bi sende kalan Ne kadar yalnızım diyordum ya ben Seni tanıdıkça azaldı kavgam Bazen Bi çığlık gerekir insana Kasırga kopmalı bazen fırtına Yalnızların gittiği ıssız limanda Buluşmak lazım sen(s)izce ben |
Bir yerden atlamalı Veya vurulmalı şu kalbim Kimse görmeden ölmek de Marifet işi Öyle nazikçe düşmeliyim ki toprağa Toprak ben öldüğüm için yumuşak Olmalı Öyle yakın olmalıyım ki hakka Yağmurlar benim için Ağlamalı Sonra melekler yıkamalı Aşk ile bu bedeni sırça sarayda Neden öldüğümü bilmemeliyim Bana bile söylememeli ölüm meleğim Beni ilk kez alır gibi serinletmeli Öyle mahrem olmalı ki bedenim Sadece rabbim beni kefenlemeli Ben bile olmayayım orada Beni anlamaz diyeceğim hiç kimse Kalmamalı yanımda Sadece… Yanıma uzanmak için orada olmalıyım Sarılırken ruhuma Şimdi bir dua ol da Hakka uzanan ellerim Sana da uzansın… |
40 kibriti olan bir kız olsa ayazda Her yaktığında görse ısıtan bir ruya Hepsi bitse kalsa sondaki Ölse Ondan önce uyanmasa bir daha |
Gitmiştim
Saatçiye
Dedi ki kurma bir daha
Seni uyandırıp
Öpmeyip
günaydın demeyecek
Güzele
Evim döndüğümde yerinde yoktu
Acayip bir şey oldu
Tapuya gittim dedi ki
Memur
Anahtarı üstünde unutmuşsun
Evinin
Görünce biri
Bomboş odaları
Evini o çalmış işte
Üzülme sakın ha
Sana
Acımış olmalı
Elime aldım kalbimi sonra
Saatçi demişti ya bir daha
Kırılmasın diye
kurmadım sana
Evimi buldum o zaman
Kaybetmemek için bu kere
Memur da söylemişti
Üzerinde
Bırakma anahtarı
Kalbimin üstüne sapladım
Onu
Vurdum üstüne
Bir daha olmasın diye
Asla Zavallı
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HADO77 -- 18 Aralık 2018; 22:34:30 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >