Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
119
Cevap
4229
Tıklama
0
Öne Çıkarma
Cevap: İnsanoğlu ne için var ? (5. sayfa)
C
12 yıl
Yüzbaşı

quote:

Orijinalden alıntı: EmAySiks

quote:

Orijinalden alıntı: Casper_C


Bir hiç iken var olmuş olmak haysiyetiyle kesin kanaatlere varmadan önce yeni baştan düşünmek gerektiğini düşünüyorum. Hiç mesela bir astigmatlının cerrâhî müdâhele ile tedâvisini seyrettin mi? Gözün dengesi üzerinde gerçekleşen bir kusurda, miyop, hipermetrop, astigmat… olunması kaçınılmaz. İnsan vücûdunu acziyetlerle çepeçevre kuşatılmış vaziyette yaratan; ama bu derece hassas bir vücûd sistemini kusursuzca çalıştıraduran kim olabilir?

"Bir yaratıcıya inanıyorum; ama kutsal kitaba inanmıyorum" diyenlerdensen eğer;

Evrenin her karışında, en küçük bir canlı ve cansız varlığı da en büyük bir canlı ve cansız varlığı da çok karmaşık; ama bu karmaşıklığa rağmen mükemmel şekilde işler şekilde yaratan sınırsız kudret ve hikmet sahibi Allah, yaratılmışların en şereflisi olarak takdim ettiği insanı rehbersiz bırakacak..? İşte şimdi söyle, mantıklı mı?



1.paragrafa gelince bende bütün bu olanların tesadüf olmadığını düşünüyorum.. Tesadüf olamayacak kadar kusursuz bir düzen var çünkü evrende ancak 2 paragrafa din kısmına gelirsek madem rehber gönderecekti insanlığın varlığından itibaren tek bir rehber gönderip insanları farklı inanışlara bölmek yerine doğru kaynağı önlerine koyup okutup seçim yapmalarını bekleseydi, kaldı ki din ihtiyaçtır ve günümüz dünyasında sömürülmenin en büyük etkeni dindir. Tanrıya ulaşmak için bir aracıya gerek olduğunu düşünmüyorum..

Tanrı deme sebebim Türkçe olmasıdır, Allahda denebilir Got da Gosh da ..


Sizi anlıyorum. Sizin ve sizinle aynı görüşte olanların atladıkları bir nokta var, o da şu; bir devletin belli başlı kuralları vardır, bir topluluğun da, bir âilenin de ve hattâ bir bireyinde… Hâl bu iken evreni muhteşem bir intizam ile yaratan Allah’ın yeryüzündeki tek düşünebilen canlılar olan insanları rehbersiz bırakacak olması mantıksız olmayacak mıydı? Bir kimse diğer bir kimseden bir talepte bulunduğu zaman bile (doğal olarak) bunun sebebini ya baştan söyler ya da hemen akabinde açıklamak zorunda kalır. Buna basit bir misal vermek gerekirse, Bir arkadaşın diğerine "K miktar paran var mı?" dediğinde arkadaşının "Evet var (ya da, hayır yok) ne için lâzımdı?" diye sorması ya da soranın merâmını en baştan belirtmesi kaçınılmazdır. Ya da bir başka örnek, bir parça da olsa teknik bilgi gerektiren âletlerin kutusunun içersinde bir de kullanım kılavuzları olur… Yani insanlar bile, "Yahu nasıl olsa bu âletin nasıl kullanılacağını ve nasıl kullanılmayacağını öğreneceklerdir." Deyip kılavuz göndermeyi ihmâl etmiyor.

Bir icâdın zaaflarını, zinde taraflarını en iyi bilen, icâdı gerçekleştiren olduğuna göre, bu icâdı tanıtmaması, yol yordam göstermemesi mantıksız olurdu. Bu icât eğer Allah’ın bir eseri olan insan ise, Allah’ın bir ya da bir dizi vesileyle insana insandan bahsetmemesi, zaaflarını ve güçlü taraflarını, insanın bitmek tükenmek bilmez taleplerini ve beklentilerini açıkça belirtmemesi, başlangıcından ve insanın varlığının ilk bölümü olan dünya hayatının ikinci (ve son) hayatını şekilendirecek bir hayat olduğunu haber vermese Peygamber eşliğinde Qur’an gibi kânûnnâmeler göndermese dünya adâletten yoksun bırakılmış olurdu.

Buna ek olarak şuna katılıyorum, kişi yalan söylememek, birilerini çekiştirmemek, rüşvet ve iltimasa hiçbir şekilde bulaşmama konusunda kararlı olmak gibi uzunca bir listesi oluşturulabilecek güzel hasletlerin insanlara ve topluma faydası olduğunu deneyimleri ve / veya gözlemleri yoluyle farketmiş olup bu hasletlerin birkaçını hayatıyla bağdaştırmıış olabilir. Bunu bir diğer konuda da belirtmiştim; bence Allah zaten, rehberliğini daha en başından itibâren fazla hakedenlere sunuyor. Eğer bu kimseler, Qur’an hakkındaki bilgileri 3-5 âyetten bile ileri bir noktada değilken bile Allah’a gönülden inanarak iyi bir takım hasletlerini uzunca bir süre muhâfaza edebilmiş kimselerse Allah bir noktadan sonra Qur’an’ın rehberliğini bu kimselere tanıtıyor. Ve yine, eğer bu kimseler, aklına takılan hususlarda önyargıların engeline takılmaksızın ve daha ilk etapta anlama / anlamlandırlma mücâdelelerinden vazgeçmeyip Allah’ın kendilerini aydınlatacağını umdukları ve umdukları gibi de inançla bekledikleri takdirde Allah bu samimiyet ve mücâdele azmi testinten başarı ile geçebilen insanların akıllarındaki suallerin tek tek cevaplar bulmasını sağlayacaktır…. Allah’tan ve kutsal kitabından haberdar olduktan sonra artık bir sonraki adım, (tek başına düşünmekle bilgisi elde olunamayacak çokca bilgiye ek olarak) kişinin taşıdıığı güzel hasletlerin aynılarının ve çok daha fazlasının Qur’an’da da olduğunu öğrendikten sonra güzel hasletlerin listesini genişletmektir.

Herşey (insanlar taraftından öğrenilmiş olsun – olmasın) Allah’ın bir hikmeti olduğu gibi, Allah’ın; İncil’in ve Tevrat’ın tahrif edilmesine mâni olmaması da bir hikmettir –ki zaten İncil’de de Tevrat’da da Hz. Muhammed’i işâret eden âyetler vardır…

Bu ve benzer soruları Qur’an’ı zan altında bırakmak için değil de bazı kendimizce bilinmeyen gerçekleri bir parça da olsa anlayabilmek ya da anlamlandırabilmek için sormuş olmak, bence Allah nezdinde itibâr göreceğinden eminim ve dolayısiyle ancak böylesi olumlu bir bakış açısı zihnimizdeki Qur’an’a dâir birikmiş soru sayısını sıfırlamanın ilk adımı olacaktır.

Şunu dolaylı yollardan da olsa sürekli hatırlatıyorum; ne peygamber ve ne ashâb, ne evliyâlar ve ne ömrünü islam’a vakfetmiş hakiki islam âlimleri ne de bir arkadaşınız olarak ben ve diğer arkadaşlar esas birer yardımcıdır. Bir İylik, yardım her kimden geliyor olursa olsun, bu iyiliğin, bu yardımın tek esas mercii ve menbaı Allah’tan başkası kesinlikle değildir. İnsan ise sâdece, büyük olsun – küçük olsun, elindeki tüm imkânı iyi yönde ya da kötü yönde kullanmayı tercih eden ve bu bağlamda esas kudret bahşedeni peçeler konumda olan bir mahlûktur.

Son olarak, Allah, Rahman, Tanrı, gönlünüzden nasıl hitap etmek geliyorsa öyle hitap edersiniz, tercih meselesidir, sorun değil.


Bu mesaja 2 cevap geldi.
I
12 yıl
Yüzbaşı

Kutuplarda namaz ve oruç sorusuna cok enteresan cevaplar verilmiş :)

Gel gelelim meselenin aslında,6 ay gece olayı sadece Kuzey kutup noktasında vardır ve buraya sadece araştırma ekipleri gitmiştir yaşam olmamıştır ve şartlar dolayısıyla olamayacaktır.Eskimo vb.lerini söyleyebilirsiniz,onlar kuzey kutup noktasında değil Kuzey kutup noktasının çevresinde yaşamışlardır ve oradada şartlar normal seyirindedir.

Kutup noktasında yaşam olmadıgından orada ibadetde söz konusu degildir.



E
12 yıl
Yüzbaşı

İnanın söylediklerinizi uzunca bir süre araştırdım ancak burda değinmek istemediğim çok farklı ayrıntılar gördüm şayet Kuran da şayet söz de din alimlerinde bu islamiyet için değil diğer dinler içinde geçerli benim için ve ben şu an oturup bir 400 yıl önceye baktığımda Katolik , Ortodoks diye aynı din mensuplarını birbirine kırdırdılar, bugün çoğu yerde hanefi sunni vs gibi bırakın farklı dinleri dinler içlerinde bölünüyor ve etrafıma baktığımda dindar olupda gelişmiş saygı değer tek bir ülke yok.. Bugün bizim hükümet başta olmak üzere bir çok hükümet sırf cumaya giderek yada pazar ayinlerine giderek insanların manevi duygularını sömürüyorlar..

Zira yaradan insanları her varlıktan 1 tık önde yarattığına göre biz koyun değiliz bence ve bize asla bir çoban gerekmez madem ki koyunlardan 1 tık öndeyiz düşünme anlama yetilerimiz var o zaman Dünya üzerinde oturmuş evrensel kuralları da pek güzel kendimce anlayabilir ve doğru bir insan olabilirim.. Örneğin bilgin varmı bilmiyorum ancak İslam,Hristiyanlık,Yahudilik,Budizm gibi gibi bütün din ve felsefi akımların ortak söylediği birşey var çalma çırpma zulüm etme .. Bunlar Evrensel İnsan Hakları Karinesinde de geçer peki soruyorum sana sen ve ben bir hayatı aynı şekilde yaşasak ve benim senden tek eksiğim 5 vakit namazım orucum vs olsa senin namazda olduğun vakitlerde de ben çalışıp çocuğuma rızık mücadelesi versem, ikimizde mükemmel bir insan olsak ve sen hiç cehennem görmeden cennete gidecek bir müslüman olsan o kadar mükemmel birer "insan" olsak.. Sen sırf müslüman olduğun için direk cennete gideceksin ancak ben senin dinine göre imanın şartlarını red ettiğim için cehennemde hafif bronzlaşıp geleceğim yanınaa...

Dahada sert olursak, sen sırf senin kitabında tarif edilen Yaradanı günde 5 kere pohpohluyorsun diye cennete gidiyorsun ancak ben sırf onun için eğilip kalkmadım diye ben cehenneme uğruyorum.. bak buradaki kriter ikimizde mükkemmel derecede aynı şeyleri yapmış insanlarız.. Sorarım sana senin kitabında ki Tanrı egoist midir ki sürekli ilgi ister? kaldı ki bu şeytan ve insan arasındaki husümetten nem alıp rekabete girmesi sence de saçma değilmi yaradan dan bahsediyoruz şeytanında yaradanı o .. Şeytan ben insana secde etmem üstünüm dediğin de Tanrı höt dese ortadan yok olacak bir şey bu şeytan ama Kitapda yazan Tanrı kendi yarattığı ve elini şıklatsa yok edebileceği şeytanla rekabete giriyor ve bunun için insanları kullanıyor bunlar ne derece mantıklı Yaradanın canımı sıkılmış ki şeytanla yarışa giriyor ?

Bak yanlış anlama üslubum sert veya aşşağılar değil sadece bu söylemek istediklerimin daha normal bir tarifi yok.. Benim kafamdaki Tanrı olgusu Sizin kitabınızda yazandan çok farklı herşeye gücü yeten bir olgu kesinlikle kendi yarattığı birşeyle rekabete girip gene kendi yarattığı bir diğer şeyi bu rekabetin kuklası yapmaz.. Benim inancım budur ve ben Evresen Doğrulara uyup kimsenin hakkına geçmezsem çalıp çırpmaz zulüm etmez düşküne yardımcı olursam kendimce bu dünya için diğer tarafa gittiğimde de bana neden günde 5 kere camiye gelmedin değil neden burda yardım edilecek birine sırt döndün yada neden şuna zulüm ettin diye sorulsun mümkünse..

Ayrıca Bu ülkede sırf ya ahiret varsa korkusu yüzünden sözde müslüman olan binlerce insan varken deist olmakla gurur duyuyorum çünkü korkutuğum için değil inandığım şeyi yaşıyorum...




Bu mesajda bahsedilenler: @Casper_C
C
12 yıl
Yüzbaşı

İslam’da ayrı düşülen noktalar son derece sınırlı konulara aittir. Ve bu ayrı düşülen konularda da konunun bütününde değil, sâdece sınırlı düzeyde bir farklılk sözkonusudur. 4 mezhebin imamı olan İmam Hanefi, İmam Şafii, İmam, İmam Hanbeli ve İmam Maturidi sâdece Qur’an’da hükmü açıkça sözkonusu olmayan ve sahih hadislerce de sabit olmayan bazı meselelerin (bütününde değil) ayrıntılı kısımlarında birbirlerinden farklı tefekkür ediyor olmaları bugüne kadar hiçbir kavgaya sebep olmamıştır. Eğer sözünü ettiğimiz konularda 4 imama tâbi olunmasa, hemen herkes kendine göre bir hareket usûlü bulsa, o hâlde 4 değil ihtimâl ki 400 milyon farklılık ortaya çıkar…

Sizin bahsini ettiğiniz, zaman zaman medya tarafından islamiyet’in yaygın inanç sistemi olduğu ülke ismi anılarak dile getirilen her duyduğuma inanmadığımdan doğru olup olmadığını bilmediğim Sünnî – Şii çatışmalarına yöneliktir. Hiçbir yerde İmam Hanefi mezhebinden olanların İmam Şafii mezhebinden olanlara kastettiği bir habere rastgelinmez. Hattâ bu zamanda pekçok müslüman İslam’da 4 hak mezhep olduğunu bile bilmiyordur...

İkinci bir mesele olarak, ülke gelişmişliği – islam arasında kurmaya çalıştığın bağa yönelik şimdi sana birkaç soru (Çevrenden tanıdığın müslüman kimlikleri düşün ve bu sorulara içinden kendi kendine cevap ver];

1-) Müslüman tefecilik yapabilir mi ya da yasal olarak tefecilik yapan bir kuruluşun tefecilikten elde ettiği fâizin bir kısmını kabûl edebilir mi?

2-) Rüşvet alıp verebilir mi ve iltimasa müsaade eder mi, göz yumar mı?

3-) Gücü yeten müslüman kesim, zekât verir mi?

4-) Müslümanlar bir sorun olduğunda çözüm için ortamda olmayan dîn kardeşlerinin hakkını ve hukukunu müdafaa yerine çekiştirmelere, suçlamalara sessiz ve tepkisiz kalıp, üstüne üstlük katkı mı sağlamaktadır, yoksa Qur’an hassasiyetiyle kimsenin hakkına toz kondurmamakta direnç mi göstermektedirler?

Bunun gibi bir dolu soru çıkar ortaya. Bu 4 tanesi konuyu açığa kavuşturmak adına yeterlidir.

1-) Bugün müslüman kimliğe sahip bir dolu insan fâizle içli dışlıdır. Allah’ın Bakara Sûresi’nde, fâiz kazancı elde etmekten vazgeçmeyen ve fâizden doğan kazançların tümünden vazgeçmeyen kimseleri "Allah’a ve Rasûl’üne karşı savaş açmış olmakla" ve cehennemi boylamak tehlikesinin ihbârıyla ikâz ediyorken, bu kesimdeki cesâretin kaynağını ben şahsen bilmiyorum. Muhtemelen cehâletleridir… Ve yine fâiz, Hz. Peygamber’in de Vedâ Hutbesi’nde "ayağımın altındadır" diyerek kesin bir dille yasakladığı bir alışkanlık…

2-) Rüşvete ve iltiması kesin bir dille yasaklayan âyetler vardır. Ve aslında özetle, hem dışarıdan gözlendiği tarafıyla hem de kişinin kendi içdünyası ile Allah arasında dürüstlükle bağdaşmayan her hâl ve hareket kesin bir dille yasaklanmıştır.

3-) Zekat vermeye gücü yeten bir dolu insan vardır; ama kayda değer bir kısmı ne yazıkki sadaka-i fıtr (fitre) vermekle yetinmektedirler… Allah ıslâh etsin, ne diyelim…

4-) Belkide en muzdarib olunan meselelerden birisi de budur; dîn kardeşinin diğer bir dîn kardeşinin hakkını ve hukukunu koruması üzerine farz iken, tam aksine dîn kardeşinin, annenin – babanın, halanın, dayının, arkadaşın bulunmadıkları ortamlarda haklarında atıp tutmak, hatalarını, kabahatlerini ulu orta söylemek sûretiyle kınamak, küçük düşürmek, hor ve hâkir görmeyi tercih… Müslümanları, dîn kardeşlerinin yüzlerine karşı başka, olmadıkları ortamlarda başka türlü bir hâl ve tavır içerisnde görmek ne kadar iğrençtir, her vicdân ve insaf sahibi bunu anlıyor olsa gerek. İnsanı, yüzüne bir an gülerken arkasını döndüğü an gözünü karartıp hançerlemek gibi bir şey…


Farz-ı muhal, birkaç yüz adet tıp öğrencisinin ilmini test ederek elde edilen sonuçlarla tıp ilminin gelişmişlik düzeyinin tâyin edilmeye kalkışılması nasıl ki mantıkdışıysa aynı şekilde müslüman âlemine bakarak İslam hakkında fikir sahibi olmak da aynı şiddette saçmadır..!

Mehmed Âkif'in mısralarıyla cevap vermek gerekirse;

"Müslümanlık" denilen rûh-i İlâhî, arasak,

"Müslümânız" diyen insan yığınından ne uzak!

Dîni tedkîk edeceksek, dönelim haydi geri;

Alalım neş´et-i İslâm´a yakın bir devri:


Şiirin devamı için bakınız; Süleymaniye Kürsüsü'nde


İnsanlar niçin birbirine çok çok daha az güven duymuyor, niçin iyiden iyiye yalnızlaşıyor? Niçin eski zamanlara özlem duyuyor? İşte bu tür hâller yüzünden. İnsan bu tür tablolara şâhid olduğu zaman ister istemez şöyle düşünmez mi; "Benim bir kardeşim hakkında böylesi gayr-i ahlâkî bir tutum içersine giren bir insan son derece olağandır ki benim hakkkıdma benim olmadığım ortamda benzer lakırdıları ifade ediyor olamaz mı? "

Ve bu tür gayr-i ahlâkî tutumlar âdetâ bir salgın hastalık gibi yaygınlaştıkça bir de bakıyorsun, bir meselede 15 – 20 insan arasından yahu 1 tanesi ya 1 tanesi, Hakk adına bir karşı söylem geliştirmez mi, Hakk’tan olanı teklif ve / veya telkin etmez mi? Bakın görün ki hepsi hemfikir olup, Hakk’ı söyleyene baskın çıkabiliyor.

Aslında insan eski zamanları değil, çevresinin eskiden çok daha samimi, çok daha dürüst olan hâllerini özlüyor. Artık ne yazıkki müslümanların büyükçe bir kısmı, meselelerini muhataplarıyla konuşarak değil, muhataplarının olmadığı ortamlarda muhatapları hakkında ileri – geri konuşmaktan çekinmemek sûretiyle meseleleri çıkmaz sokaklara saptırma hastalığına yakalanmışlardır… Sözü sürekli uzattığımın farkındayım. Neticede müslümanların büyükçe bir kısmı artık, ne yazıkki hassasiyetlerini yitire yitire, törpüleye törpülete birbirlerini son derece tehlikeli noktalara sürüklemişlerdir. Ve artık müslüman kesimin büyükçe bir kısmının sözleri ve icraatları, vahyin sesinin, Hz. Muhammed’in hayatıyla bütünleştirdiği bu sesin çok ama çok uzak ve çok ama çok kısık sesli bir yankısından ibâret…


Qur’an’ı ya baştan sona hiç okumamışsın ya da okumuşsun; ama unutmuşsun. Bunları seni dalga geçer bir edâyla bildirmiyorum, ben de yeni baştan okumaya başladığımda neredeyse hiç hatırlamadığım bölümler olduğunu farkediyorum… Qur’an’ın bildirmiş olduğu; ama insanın düşünmekle bütününü bulamayağı, bilemeyeceği bir dolu emir, tavsiye, telkin sözkonusudur. Bunun en geniş kapsamlı cevabını, Qur’an’ı ilk defa ya da bir kere daha okuduğunda anlayacaksındır…

Bir başka konu üzerinden de belirtmiştim insanını niyetlerinin iki türlü olduğunu. Birisi uhrevî maksadlı, diğeri dünyevî maksadlıdır. Eğer maksad sırf âhiret selâmetine katkıda bulunmak adınaysa, zaten sözkonusu fiil ya da teşebbüsten karşılık beklenmez. Çünkü karşılık âhirete havâle olunsun niyetiyle icrâ edilmiştir. Eğer bir fill ya da teşebbüs âhiret nâmına gerçekleşmemişse, doğal olarak dünyevî maksad(lar) hedef gözetilerek icrâ olunmuştur ki Allah da kişiye dünyada bu güzel fillinin karşılığını verir. Yani bir taraf yaptığı iyiliğin karşışılığını âhirete havâle etmeyi tercih ederken, diğerleri de iyiliklerinin karşılığını dünyada almak istiyorlar ve alıyorlar. Bir insanın tek iyilikleri de olmadığına göre, âhirette günah kefesini hafif tutturacak ağrılıkta sevap kefesinde ağırlık yoksa, yolun sonunda Allah, iyiliklerini âhirete bahşedenlerle dünyaya bahşetmekle zaten karşılıkları dünyada ödenmiş olanları bir tutar mı hiç…

Şimdi bütün yaradılanlar ne kadar fazla olursa olsun, diyelim ki dünyadaki varlık sayısı, (çok az bir rakam olacak gerçi; ama zaten bu rakamı öylesine vermiş oluyoruz) katrilyon kere katrilyon olsun. Bu katrilyon kere katrilyon canlı – cansız varlığın tümü yok iken var olmadılar mı? Evet. Yani bu, aynı zamanda şu demek değil mi; bu varlıklar var olmadan önce yok idiler, hiç idiler, rakamsal bir değer ifade etmiyordu; yok iken, Allah tarafından yoktan varedildiler ve Allah olmadan varlıkları ve varlıklarının devamı sözkonusu olamayacağından sıfır konumundadırlar. Bu yaradılmış varlık sayısı 1 de sonra 1000 de olsa 100 bin de olsa katrilyon kere katrilyon da olsa ve hattâ sonsuz kere de olsalar sonsuz tane sıfırın toplamı yine sıfırı verir.

Dolayısiyle, ileri sürdüğün türden bir iddia, "Allah (hâşâ) sıfır ile kendini tatmin ediyor." İddiasıyla eşdeğer. Hâşâ, hâşâ…

Bakara Sûresi'nden bir örnek, 255. âyet ve bu âyete ait ilgili tefsir notları;

< Resime gitmek için tıklayın >

Allah değil evreni evreni bütün mevcûdatıyla, tek bir canlıyı varetmemiş olsaydı bile, açıkça anlaşılacağı üzere, kendisi için hiç birşey yine değişmeyecekti! Fakat biz insanlar, yok iken var edilmiş olan yaratılmışların en şereflisiyiz…

Mademki Allah eğer bu evreni ve bizleri ve türlü canlıları yaratmamış olsaydı bile kendisi için bir şey değişmeyecekti o hâlde bize düşünmek düşer…

Mehmed Âkif’in dediği gibi;

Nedir dünyâya gelmekten garaz, gitmek midir ancak?

Velev bir anlamak hırsıyle olsun yok mu uğraşmak?


Mü’minlerin varacakları menzil itibâriyle korku ile ümid arasında olduklarını hatırlatarak sözümü noktalıyorum.


Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @EmAySiks
H
12 yıl
Yarbay

selamun aleykum

çok değişik gerekçeler mevcut olabilir. ancak kesin olarak şudur demek mümkün gözükmüyor.

insanın en temel anlamı bir eser olmasıdır. eser demek bir yapı demektir. bunun can taşıyan boyutu ile cansız olan boyutları mevcuttur.insan muvakkaten can katılmış bir bina gibidir dersek yanlış olmaz sanıyorum.

en genel anlamda bir eser oluşturmak için denilebilir.

sorudaki kasıt bu eserin hatalarını yaradana teala izafe etmekle ilgili gibi.

bu eserin müellifi ya da yazarı denen zatı bir bedende veya bir akılda aradığımız sürece bu soru sorunsal olarak kalmaya devam edecektir.

insan yaradan tealayı ancak ve ancak onun teala mekanı ve zamanında algılar ve kendi anlamını onun teala tam anlamıyla anlam kazandığını düşündüğü yerde bulur.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
G
12 yıl
Binbaşı

Aslında biraz derine inerseniz bizler bu dünyaya bir nevi acı çekmek için geldik(!) Evet yanlış bir şey yazmadım doğru okudunuz.Hz.Adem yasak meyveyi yediği için bizlerde Ademoğulları olarak bu cezayı çekmek durumundayız.Hatta bir kaç kaynağa göre Hz.Adem'in yasak meyveyi yemesi için şeytan Hz.Havva'yı , Hz.Havva'da Hz.Adem'i kandırdığı için biz yeryüzündeyiz.ALLAH bizi bu dünyada bir nevi sınav yapıyor.Çektiği acılar karşısında kim daha dik durursa,kim kötü yola sapmamaya gayret ederse o kullarına cenneti vaat ediyor.Kimine mal,para,mülk verip onları egolarıyla sınava sokarken kimine isine zenginlik vermeyip daha değişik bir şekilde sınav yapıyor.ALLAH kullarını farklı zamanlarda farklı şekillerde imtihan eder.Önemli olan zor zamanlarda nasıl davrandığınızdır.ALLAH böyle bir şey yaparak bana göre ''Ruhları özgür bıraktığımda bana itaat edenler kimler?'' diye sorgulama yapmak istemektedir... Yalnız üzücü bir durumlada karşı karşıyayız.Dünyamızda her şey çıkar ilişkisi olmuş durumdadır.Bu durumu ise ben anlatamıyorum ama umarım bu konuda Mehmet Akif'in şu sözü size bu durumu güzel bir şekilde özetler: ''Aldanma insanların samimiyetine , menfaatleri için gelirler vecde ; vaad etmeseydi Allah cenneti , O ' na bile etmezlerdi secde.''



H
12 yıl
Yarbay

K
12 yıl
Yarbay

E
12 yıl
Yüzbaşı

Tamamını okudum yanlız söylemek istediğim nokta şu beni gerçekten ilgilendiren kısım Allahın varlığı yokluğu değil o konuyu tartışmam bile sen Allah dersin ben Yaratan derim ama sonuçta bir Yaratıcı bir Tanrı mevcut bunu tartışma konusu dahi yapmam bu bir kere otursun.. Ayrıca Kur-an'ı okudum dönem dönem ayetlerini de özellikle inceledim ancak unutmuş olma ihtimalim tabi ki mevcut..

Asıl konuya gelirsek anlattıklarınızın sadece son kısmı beni alakar ediyor Ayetten önceki paragraf ve sonraki bitiriş. Dünya da ki tek hücreli veya asalak canlı Türleri beni ilgilendirmez seninde dediğin gibi yaradılmışlaırn en şereflisi en yücesi biz isek bizi diğer tüm canlılardan ayrı tutacaksın, bir denklem kuralım içerik dünya , insan ve diğer tüm canlılar olsun.. Dünya insanın yaşaması için kuruldu dersek, Diğer Tüm canlılarda Dünyanın dengesini sağlamak adına var edildi..

Anlayacağın bu Dünyaya insanlar geldi ve geriye kalan herşey şartları olgunlaştırmak adına düzenlendi.. Bunu ıspatlayan tek kanıt ise yaradılmışların hepsinden bir tık önde olmamızdır..

ve bu açıdan bakıldığında Bizim tarafımızdan secde edilmesi diğer canlı türleri tarafından secde edilmesinden daha da önemlidir.. Kaldı ki koyduğun ayet bence Kur-anın çelişkilerinden biri olmaya aday, Çünkü onun izni olmaksızın diyor ancak kendi yarattığı iblisin kendisine karşı geldiği söyleniyor farklı kısımlarında..

Ayrıca şu anda Dünya üzerinde tek bir millet olmadığından ve Kur-an ın sadece arapça olduğundan yola çıkarak sana Kur-an sadece araplara indirildi diyebilirim, zira içerisinde kullanılan dil arapçanın da eski yalın halidir çoğu arap bile tam olarak anlatılanı anlamazken bizim anlamamız bekleniyor, hatta o paylaştığın Ayetin Diyanet Vakfı ve Diyanet işleri çevirilerini karşılaştırdığında dahi fark olduğunu görürsün böyle bir durumda bizim sağlıklı bilgi almamız imkansıza yakın bende derim ki benim öğrenmemi istese Türkçe yollardı yada mevcut dillerin değişmemesini sağlayarak daha mümkün çeviriler elde etmemizi sağlardı..

Ya herşeyi geçtim asıl örneği atlamışsın hocam bak sen ve ben aynı şeyleri yapsak 24 saat boyunca tek farkımız sen dini vazifeni yerine getirsen ben yapmasam hatta sen yaparken ben sana saygısızlık değil anlayışda göstersem senin işlerinide idare etsem gene ben imanın şartlarını yerine getirmediğim için cehenneme gideceğim.. Yani bu Dünya da iyi olmak yetmiyor illa Kuranda yazan İmanın şartlarını yerine getirmek gerek..

Ama ben çok iyi biriyim zina yapmadım çalmadım çırpmadım çocuklarım için didindim bunların bir değeri yok önce imanın şartlarını yerine getirmem gerekmiş.. bu mantık çok saçma cidden Sırf kendisi için ( Kuranda anlatılanlara göre Kurandaki yaratana) ibadet etmiyorum diye tek bir yanlış yapmamış olmamama rağmen beni cehenneme gönderecek bir yaratıcısının adeletinin sonsuz olduğunu söylemende manidar değilmidir ?




Bu mesajda bahsedilenler: @Casper_C
H
12 yıl
Yarbay

R
12 yıl
Yarbay

Geldik gidiyoruz işte boşver, hayatı güzel yaşamaya bak gerisi hikaye.



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

K
12 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: Hümiyettin

< Resime gitmek için tıklayın >

Sonuçta her ikiside ölü, sorun yok :)

< Resime gitmek için tıklayın >


Bu mesaja 1 cevap geldi.
H
12 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: KanKoKan

quote:

Orijinalden alıntı: Hümiyettin

< Resime gitmek için tıklayın >

Sonuçta her ikiside ölü, sorun yok :)

< Resime gitmek için tıklayın >

< Resime gitmek için tıklayın >


Bu mesaja 1 cevap geldi.
L
12 yıl
Binbaşı

başlıktaki soru kendi içinde bir önkabule sahip. insanoğlu bir amaç için varmış gibi.


Bu mesaja 2 cevap geldi.
I
12 yıl
Binbaşı

"İnsanoğlu ne için var ?"
hayat dediğimiz dev meşguliyetin içinden sivrilen bir soru.
"ben neden varım?"
kabala oku.
http://www.kabala.info.tr/kutuphane/kabalaya-giris-dersleri/1-kabalaya-giris/


Bu mesaja 1 cevap geldi.
C
12 yıl
Yüzbaşı

Yahu arkadaşım senin kafan baya bir karışık. Bizleri de Allah yarattı; fakat biz de Allah’a çok itaatkâr değiliz Şeytan’a bakacak olursak…

Her işin bir ehli olduğu gibi yabancı dil alanlarında da ehil insanlar sözkonusu.

Ben pekçok Qur’an mealine gözattım vaktinde. “Kur’an Mesajı” isimli eserle tanıştığımda ilk kez ciddî ve titiz bir insanın elinden bir Qur’an meali okuyor olduğumu düşünmüştüm…

Evet meal, bir tercüme işidir. O hâlde ifade tarzlarında farklılıklar olması doğaldır.

Bazı yetkin olmayan kimselerin boylarını aşan bu işe teşebbüs etmiş olmaları –şahsî kanaatimdir–insanları Qur’an’dan soğutmuştur.

Meallerdeki temel sorun sıklıkla rastlanan cümle kurgu hatâları ve yine sıklıkla rastlanılan hiçbir mânâ ifada etmeyen kelimeler yığını … Ve ayrıca tefsiri olmayan neşriyatlar…

Bence Qur’an’ın, mantık örgüsüyle ters beyânlar içermekle ve / veya kendi içinde çelişiyor olmakla itham olunmasına sebep olan etken, (bütün meal çalışamalarını kastetmiyorum) pekçok özensiz / çalakalem meal teşebbüsleridir …

Eğer kişi Qur’an’ın öngördüğü üzere bir ahlâk sahibi ise niçin Qur’an’ı reddeder?

En azından evreni muhteşem bir intizâm ile yaratan Allah’ın varlığında hemfikiriz. Peki bu nizâm içersinde en şerefli mahlûk olan insan nasıl başıboş yaradılmış olabilir? Allah evreni ve en büyüğünden en küçüğüne nice canlı cansız varlık yaratıp hiç bunları kendi hâline bırakır mı? Şu muhteşem nizâmdaki hikmeti kabûl ediyoruz da, peki Allah’ın bu muhteşem nizâmı boş yere yaratmış olamayacağını niçin gözardı ediyoruz?

Bir de esas sorunun olduğu noktaya geliyorum. Diyelim ki önüne on bin adet demir / metal / krom / plastik parçaları koydular ve dediler ki "Bunlar abc adındaki teknik âletin parçalarıdır. Haydi bunu yeniden bütün hâle getir " deseler, bütün hâle getirebilir misin? Herhâlde şöyle düşünürsün; "abc âletini bütün hâline getirmeye benim ilmim ve irfânım yetmez; ama bu âletin üreticisi bana adım adım yol gösterirse yavaş yavaş kavrayabilirim." Deriz değil mi?

Aynen böyle de, Allah evreni karmakarşık yaratmış, insanı karmakarışık yaratmış; ama biz tutuyoruz; kendimiz bir "iyi" ve "kötü" kalıbı türetmeye kalkıyoruz… Senin iyi tanımında, benim iyi tanımımda, Ahmed’in iyi tanımında, 10 tane doğruya mukâbil 20 tane yanlış varsa ne olacak? Biz neticede Allah’ın bahşettiği aklımızın aldığı kadarıyla iyi ya da kötü demiş oluyoruz…

Bir taraftan şu karmakarışık evreni ve bizi ve bütün akılları yaratan Allah’ın varlığını kabûl edip diğer taraftan İyiyi ve kötüyü Allah’tan daha iyi bilebilme iddiasında bulunmak artık takdir edelim ki mantıksız düşüyor…

Allah’a inanıyorsak, bizleri yarattığına da inanıyorsak, o hâlde kendisine teslim olmamızın akılla çelişir hiçbir tarafı kalmamış olsa gerektir.

Ayrıca son olarak, bilmiyorum farkında mısın, ibâdet; şehâdet, namaz, oruç, hac ve zekâttan ibâret değildir…




Bu mesajda bahsedilenler: @EmAySiks
D
12 yıl
Yüzbaşı

quote:

Orijinalden alıntı: Hümiyettin

Allah'a kulluk etmek için var. Allah bencil olmadığı için nimetlerinden, merhametinden bizi faydalandırıyor. İnsan kibirlenmesin. Senin olmaman Allah'ta bir eksiklik meydana getirmez.


Kibirli olan tanrı değil mi o vakit.Nasıl muhteşem bir ego var ki insanları yaratıp herşeye kadir olmasına rağmen seçenekleri yine onlara bırakıp Dizko önlerindeki güvenlik gibi kimin girip girmeyeceğini seçebilicek.Bu durumda herkes ona biçilen rolü oynarken sadece Tanrı kuklacılık oynamış olmuyor mu?

Not:35 lik Chivas ve 5 bira içtim.



M
12 yıl
Yüzbaşı

cunku allah ole yaratmis saka bir yana bende merak ederdim fakat kurcladikca sacmaliyo insan



< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
R
12 yıl
Yüzbaşı

İnsan neden var ?
+Allah'ın her şeyi bildiğine inanıyoruz değil mi ?
-Evet
+Peki neden bizi sınıyor ?
-Neden sınamasın ? Direkt olarak cehenneme atılsam, şöyle derim herhalde ; En azından beni kendi yapacak olacağım şeylere şahit tutsaydın ey yaratıcı ...! (senin bilip benim henüz yapmadığım şeylere şahit olsaydım)

İşte insanın yaratılma nedeni bu diye düşünüyorum.
Yaptığımız iyi ve kötü amellere kendimiz birebir şahit olabilmek için ...




Bu mesajda bahsedilenler: @classicturk
M
12 yıl
Teğmen

quote:

Orijinalden alıntı: Gökkağan

Asla bilemeyiz ki. Ama Tanrinin bize ihtiyaci olmadigina gore, muhtemelen can sıkıntısından yaratti.

Boş boş konuşma



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >