seni kural tanımamaya iten , yardım yapmanı engelleyen , tembelliğe iten diğer kişi senin nefsindir. |
İd, Ego, Süper ego... İd; fiziksel ihtiyaçlar ve de içgüdülerdir. Süper ego ise toplumsal ahlak bekçinizdir. İdeal sizi hedefler. Ego; İd ve Süper ego arasında uzlaştırmacıdır. |
İD Ruhsal aygıtımızın en eski ve en ilkel parçası olduğu kabul edilmektedir. İçgüdülerimizi ve doğuştan var olan her şeyimizi içermektedir. İşlemleme biçimi tamamen gerçeklik ve mantıkla uyuşumsuzdur. Yani bilinçdışı kuralları (kuralsızlık) işlemektedir. Bu durumda buradaki duygu ve düşünceler zaman, yer, dış dünyaya uyum kavramı tanımazlar. Asıl olan dürtülerin tatmine ulaşmasıdır (haz ilkesi). İd bu dürtülerinin tatmin edilmesinde (boşaltılması) egoyu kullanmaktadır, egoya baskı yapmaktadır. EGO Çocuk büyüdükçe dış dünyanın gerçeklikleri hazza ulaşmada bazı kuralların olduğunu öğretir. Bu durumda alt benliğin bir bölümü özel bir evrimleşme göstererek egoyu oluşturur. Egonun asıl görevi düzenlemedir. Bu nedenle "düzenleyici dizge" adını da bazıları uygun görmektedir. Ego insanoğlunun dış dünya ile uyum içerisinde yaşamasını sağlayan zihinsel işlevler bütünüdür. Yani gerçeklik kuralı egoda hâkimdir (gerçeklik-reality- ilkesi). Ego dış dünyanın gerçekleri ve iç dünyanın haz arayışı arasında dengeyi sağlayan araçtır. Bu dengenin sağlanması için ego bazı yetilerle donanmıştır. Dürtülerin farkına varılması, algılanması (açlık, cinsellik) Dış dünyadaki koşulların farkına varılması (yiyecek nerede, nasıl ulaşılır) Dürtülerin üst benliğin baskısıyla koşullara uyacak niteliğe getirilmesi (ekmek almak için para verilir, çalınmaz) İstemli ve uyumcul davranışın eyleme geçirilmesi Benliğin temel işlevi anlaşılacağı üzere dış dünyaya uyumdur. Türkçeye yerleşen egoist sözcüğünün bu nedenle yanlış kullanıldığı ileri sürülebilir. Burada anlaşılması gereken bir nokta da egonun Gerçeklik ilkesiyle çalıştığı, ama idin Haz ilkesiyle çalıştığıdır. Ego bu dengeyi sağlarken "savunma mekanizmaları" adı verilen bazı yöntemleri kullanır. SÜPER EGO (Üst benlik) Zaman içerisinde egonun bir parçası toplumsallaşma ve değerlerle ilgili olarak evrimleşir. Bu evrimin sonucunda gelişen parçaya süper ego (üst benlik) adı verilir. Çocuk doğduğunda ayıp, yasak, günah, başkalarının hakkı, saygı gibi kavramlara sahip değildir. Haz ilkesi yaşamını yönlendirir. Ancak biraz büyüyüp haz ilkesini devam ettirince anne ve baba tarafından sosyal olarak uygunsuz davranışlar gösterdiğinde cezalandırılır. Çocuk artık bir yaramazlık yaptığında anne-babasının davranışını duyup-görüp cezalandırılacağını düşünerek davranışından çekinir. Çocuk biraz daha büyünce anne-baba yanında olmasa bile otomatik olarak uygunsuz davranışı yapmaktan vazgeçer. Çünkü anne-baba artık onun dışında birileri değildir. Artık anne-baba içselleştirilmiş ve çocuğun zihninin bir parçası olmuştur. Nereye giderse gitsin anne-baba zihninin içerisinde onunla gelecektir. Yargılayıcı dizge dediğimiz süper egonun insan yaşantısındaki belirtisi "suçluluk duygusu"dur. Çocukluk döneminde gördüğümüz korku ve utanç duyguları ise süper ego gelişiminin belirtilerindendir. Süper ego bilinçdışı ve bilinç süreçleri beraberce barındırır. Vicdan, süper egonun bilinçli kısmında yer alır. Süper egonun (frenleyici, yasaklayıcı) ve idin (haz ilkesi) baskıları altında ego uygun çözüm yolları arar. Kaynak. |
|
tabii onu dinlemediğimiz zaman mükafatımız da vardır öyle değilmi |
Sence id, ego ve süper ego kavramları insanların iç dünyalarını ve karmaşık davranış örgülerini açıklamak için yeterli midir? İnsan beynindeki bu görev paylaşımını (id,ego, süper ego) bilimsel olarak nasıl izah edebiliriz? Örneğin İd beynin hangi lobunda yer alıyor?
"İd, ruhsal aygıtımızın en eski ve en ilkel parçasıdır." cümlesinden hareketle insanoğlunun çok önceleri "ilkel" olduğu yargısını çıkarabilir miyiz? Eğer öyleyse, insan beynindeki ne tür gelişmeler ego ve süper ego kavramlarının egemen olmasını sağlamıştır? Bir bebek teknik olarak ilkel doğup sağduyulu yaşayıp erdemli bir şekilde mi ölmektedir? İnsanların bir tür frenleyici ve yasaklayıcı işlev gören süper ego'yu geliştirmelerinde -tarihsel süreçleri de dikkate alırsak- ne tür deneyimleri etkili olmuştur açıklayabilir misin? |
insalık tarihi hep iyiler ile kötülerin mücadelesi halinde geçer. insanın içinde de vardır bu mücadele. insanın içinden bir ses iyiliğe çağırırken (kalp) diğer ses de kötülere çağırır (nefis). |
bu yaşamış olduğun düşünce ikilemleri senin beyninin çok yönlü düşünmesinin nedenidir. eğer tekdüze düşünce sistemine sahip olsaydın; olayların tek yoldan çözülebileceğini düşünseydin, her durumun yalnız bir şekilde ilerleyeceğini düşünseydin; bu ikilemi yaşamazdın. çeşitli açılardan olaylara bakabiliyorsan eğer bu ikilemi yaşamak durumda kalırsın. eğer bu ikilemi iradenin bir zayıflığı olarak görmektense, aklının gelişmişliği olarak görürsen, kişiliğinin sınırsızlığını keşfedebilirsin. |
2. ses sizin nefsinizdir ve size aklın hep istemediği şeyleri yaptırmaya çalışır. Bu 2. ses ne diyorsa tersini yaptığınız sürece doğru yoldasınız demektir. Çünkü iyi bir tahlil yaptığınızda 2. ses hep tembelliği kuralsızlığı ve aşırılığı söyleyip durur. Biz insanlar 2. sese ne kadar kulak asmasakta herkesin bir dayanma sınırı vardır. Bu dayanma sınırı esahbı kiram da çok fazlaydı ve Hz. Muhammed veda hutbesinde "Ashabım! Nefsinize de zulmetmeyin. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır" diye nasihatta bulunmuştur. Nefis insan olmanın bir gerekliliği ama sınırını iyi belirlemek lazım. |
peki hangi ses 1. hangi ses 2. cidir? iyi olan veya dini kurallara uygun olan sesler hep 1. ses olarak mı kabul edilir? bu sınıflandırma neye göre yapılır? bu sınıflandırma kişilere göre değişiklik gözetmez mi? |
gösterir. yaşayış küfre sarmışsa iyi söylem azalır. bazen yok derecesine gelir. açılmış konu söylemi genelde Allah cc nun buyruklarına inanan ve yaşamaya çalışan insanlarda olur. ileri seviyeye erişmiş ve nefsi mutmainneye gelmiş kişide kötü söylem yok derecesine gelir. sıfatı merdiyye'ye gelmiş kişide çıplak kadın bile karşısında olsa hikayedir onun için. günah işlettiren 2. kişilik diye tanımladığımız şey artık 1. kişiliğin kölesi olmuştur. tam teferruatlı olarak açmıştım bu konuyu.. |
Konuyu açan arkadaşın söylemiyle 1. ve 2. ses yorumunu yaptım.
|
Seni doğuran annen,onun etinin parçasısın.Aynı et olduğu için belki annen olabilir. |
Laubali demesende,dikkate alınmayan bi yanıt deseydin daha iyi olurdu.Orada haklı olurdun.Laubalilik yaptığımı göremiyorum.? |
Karmaşık zihinsel davranışların izahı için tek başlarına yeterli olmasalar da muhakkak ki pastada yer alırlar. Hak verirsiniz ki üç terim ile bu şekildeki girift bir bütünlüğü açıklayamayız. Aslında bu bir görev paylaşımı değildir. İd, Ego, Süper Ego zaten bilimsel kavramlardır.
Bu bölümün kaynakçasını sunmuştum. Benim görüşlerimden ziyade, benim görüşlerimin temelini ifade etmektedir. İlkelden kasıt ilk gelişen parça olmasıdır. (Bence) Biliyorsunuz, insanoğlu dünyaya gelir gelmez fiziksel gereksinimlerinin karşılanmasını bekler. Bakıma muhtaçtır. Süper Ego'da ise toplumsal ahlak süreçlerinin sentezi vardır. İdeal kişi olarak ifade edilir. Ego ise mantıktır. İkisinin orta yolunu bulur. Bir bebek doğuşunda nesne devamlılığı, kişi sürekliliği gibi bilişsel yeteneklerden yoksundur. Zamanla kazanılır. Bu gibi nedenlerle teknik olarak gelişim içerisindedir. Gelişim ise ileri yönlü değişimdir. Kültürel miras en önemli frenleyicidir. Kültürel çerçevede, tarih birliği, din, dil vs. etkenin ortak paydada birleştiğini görebiliriz. |
kesinlikle
|
Birinci adam bensem, "diğer ses" kim?
Örneğin, sabah ilk uyandığımda "aklım" hemen kalk derken, diğer adam "biraz daha uyu" diyor!
Dilenciye kalbim "bir sadaka ver" derken içimdeki diğer ses "defet şu çingeneyi vazgeç" diyor.
Ben Trafik sıkışıklığında kurallara uyarken diğer ben, "arıza şeridine geç len, eve çabuk ulaşırsın" diyor.
Sanki kendi diğer 2 nci adamla sürekli diyaog halindeyiz.
Çoğu zaman da diyalog değil, aslında sürekli sürtüşme ve didişme halindeyiz.
Birinci adam ben isem, O hep bana tersine giden 2 nci "ses" kim?