Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
1816
Cevap
434096
Tıklama
0
Öne Çıkarma
••••TÜRK ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••
F
16 yıl
Yarbay
Konu Sahibi

Merhaba arkadaşlar.Bilgi ve paylaşımlarınızı tekrar görmek isteriz.Sadece Osmanlı ile değil gelmiş geçmiş btün Türk Devlet'leri hakkında paylaşım yaparsak daha güzel olur.



.


�Geçmişini bilmeyen, geleceğini bilemez� �Geçmişini bil ki yere sağlam basasın. Nereden geldiğini bil ki nereye gideceğini de bilesin� Edebalı.

"Osmanlı Devleti�nin Kudreti:
Milletimiz ufak bir aşiretten;anavatanda müstakil bir devlet tesis ettikten başka garb alemine,düşman içine girdi ve orada azim müşkilat içinde bir imparatorluk vucuda getirdi.Ve bunu.bu imparatorluğu altı yüz yıldanberi tam bir heybet ve azametle devam ettirdi.Buna muvaffak olan bir devlet elbette yüksek siyasi ve idari niteliklere sahiptir.
Böyle bir vaziyet yalnız kılıç kuvvetiyle meydana gelemezdi.Cihanın malumudur ki Osmanlı Devleti pek geniş olan ülkesinin bir hududundan diğer bir hududuna ordusunu büyük bir süratle ve tamamen mücehhez olarak naklederdi.Ve bu orduyu aylarca hatta yıllarca iyi besler ve idare ederdi.Böyle bir hareket yalnız ordu teşkilatının değil devletin tüm kademelerinin fevkalade mükemmeliyetini ve kendilerinin ne kadar kabiliyetli olduğunu gösterir."
M.Kemal Atatürk




Kuruluş (1299 )

Osman Bey yerel adıyla Otman Bey; Karacahisar,Bilecik,Yarhisar ve Mudurnu'yu almıştır. Beyliğe adını veren Osman Bey'dir. Osman Bey, Çobanoğulları Beyliği'nin vâsalı olarak akınlarda bulunurken, bu beyliğin Bizans'la anlaşması üzerine, bölgede Bizans üzerine akınlarda bulunanlar, etkinliklerini bu kez Osman Bey'in bayrağı altında sürdürdüler. Bu durum yavaş yavaş Osman Bey'i bağımsızlığa iten bir etken oldu.

Osmanlı Beyliği'nin genişlemesi, Marmara bölgesindeki büyük Bizans kentlerinden Bursa'nın 1326'da Osmanlı Beyliği'nin eline geçmesiyle sürdü. Bursa'nın alınışını göremeden o yıl ölen Osman Bey'in yerine geçen oğlu Orhan Bey zamanında da Osmanlı Beyliği'nin gelişmesi hızlandı.Para bastırarak Osmanlı beyliğini, Osmanlı Devleti haline getirdi. Bursa'nın ardından Marmara bölgesinin öteki büyük Bizans kentleri, İznik ve İzmit de Osmanlılar'ın eline geçti. Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen ve başında Bizans İmparatoru III. Andronikos'un bulunduğu bir Bizans ordusu Pelekanon(Maltepe) denilen yerde bozguna uğratıldı (1329). Osman Bey döneminde, Osmanlı beyliği yalnız Bizans topraklarında genişlemişti.

Orhan Bey döneminde ise komşu Türkmen beyliklerinin topraklarında da genişlemeye başladı. Böylece Osmanlılar hem Karesi Beyliği'nin donanmasına, hem Rumeli'ye geçiş için önemli bir takım noktalara, hem de Rumeli topraklarını iyi tanıyan Karesi komutanlarına sahip oldular. Osmanlılar Rumeli'ye Bizans İmparatorluğu'nda Palaiologoslar ile Kantakuzenoslar arasındaki taht kavgalarından yararlanarak, 1354'te ayak bastılar. Osmanlılar'ın Balkanlar'da ele geçirdikleri ilk üs Gelibolu Yarımadası'nda Çimpe Kalesi oldu. Orhan Bey'in yerine oğlu I. Murat (1362 - 1389) geçti. Osman Bey ölünce yerine Orhan Bey geçti. Bizans o sıralarda iç karışıklıklar içindeydi. Kantakuzen, Orhan Bey'den, Çimpe Kalesi karşılığında yardım istedi. Orhan Bey, Bizans Tekfurlarını (vali) bozguna uğrattı ve Çimpe'yi Rumeli'ye geçişte üs olarak kullandı. İznik ele geçince Orhan gazi tuğrasının olduğu ilk osmanlı parasını bastırtarak, tarihteki ilk padişah oldu. Donanma ilk kez Orhan Bey zamanında kuruldu ve Osmanlı Beyliği, Osmanlı Devleti haline geldi. Yine Orhan Gazi zamanında, 6 yıl süren kuşatmanın ardından Bursa alınarak başkent yapıldı.Wikipedi.







İsteyenlerin isimleri eklenecektir.(Listede eksik olabilir.Ekletiniz)


Oriental
1-eggys
2-Fetih
3--SOA-
4-YalnızEnes
5-Axi-laz
6-hurmacı
7-OsmanliGörüşü_1453
8-Haşin_ErKeK
9-smyrna17
10-ank_yer_6
11-Jan!ssaRy
12-SabroN
13-BeyazBüyü
14-electronica
15-dicey_celo
16-PASATURK
17-byzihh�
18-Ora et labora
19-@lperen
20-KIZILÖTESİİ
21-kArpUz3
22-james_tr
23-Jansay
24-chiculata
25-İSKORPİT-X
26-Jean de Joinville
27-BaYDoGaN
28-_LoRDi_
29-vaypcnet
30-agemennon
31-007ybse04
32-talha_145
33-csb
34-salih_763
35-MsS
36-_asparagas_
37-demircibu
38-THESHUCK
39-Apoca[L]z
40-mcjacky
41-hexflood
42-Magina
43-ß@HR
44-ottoman24
45-_KARDELEN_
46-ßaTıKaN
47-sey15da25
48-kerkuklumurat
49-SurlarÖnünde
50-İzmiR_CoasT
51-dIsAstEr
52-farukaan
53-Caglar.1903
54-baykagan
55-nar16
56-KnightOfKingdom
57-arena
58-SiLVeR_FoX
59-lynx68
60-ama=neden
61-zXr
62-satelite
63-Cheff_
64-mad skillz
65-SurlarÖnünde
66-TheMassacre
67-trabzon99
68-lynx68
69-ehhiste
70-PeterPetrelli
71-ugur9595
72-The Specialist
73-yokedici61
74-nm1
75-DiabloJR
76-DeHsHeT
77-YaK ®
78-Askaray
79-Sfred
80-goodboy89
81-kutlu_turk
82-j.r.duke
83-BaRoN55
84-|BLood|
85-ERGENEKON
86-korner12
87-piri.reis
88-Y.e.ş.i.L
89-maxelll
90-_Akıncı
91-Yılmaz
92-ibra0661
93-Ottomans1453
94-Favo
95-ÖmerÖzdemir
96-__canavar__
97-MaCKaLl
98-bedo20
99-AbsoluT ZerO
100-Peçito
101-Ottoman_PoweR
102-* Deniz *
103-EneRGy.
104-weezer009
105-shady_tr
106-fenerlix07
107-AK_47
108-K@D!R
109-cCc_Süleyman
110-GFB_SİNAN
111-DreaM0707
112-мooŋωαlкεя
113-atroce
114-BousterHawk
115-godfather09
116-.CaPtaiN.
117-TKY
118-fedayeen
119-karahisar
120-springci
121-PowerOn
122-POWER64
123-palya
124-Ademsx1
125-kutluk1453
126- KaraDavut1989
127-MaVi.
128-OngiRanT
129-savageness
130-TurkishDelight
131-aksoy93
132-BhuraQe
133-İSKENDER_BÜYÜK
134-TechesT
135-theend34
136-doganza
137-Qnur
138-Bellatrix
139-serious_captain
140-KinGaSSaS
141-erzincanspor
142-DİABLO 3
143-A.vahit
144-Mc-Spleak
145-vendeta
146-zayef
147-cem1116
148-55musa16
149-B u R a K
150-redrols
151-india_ipekyolu,
152-redrols
153-evo9
154-eda...
155-Devald
156-#FireLord#
157-croosware
158-pisicomaniac
159-menteşe
160-schumacher01
161-uzel71
162-eser_83
163-MutlulukSenindeHakkn
164-cefucsa
165-Ghenç
166-dix1
167-St0n3C01d
168-Saltukhann
169-Energetic
170-Mehmet.Fatih
171-Aysun.
172-Elfendos
173-wolfestein
174-Kiev
175-mertekin
176-isimbulunamadı
177-- ® -
178-medetres
179-teknocel
180-historiyst_45
181-Oğuzkaan
182-Gézgin
183-prokizya
184-OrcsCaptan
185-TÜRK ŞAD
186-sarper26
187--LiveForSpeed
188-FearFroMe
189-furkipurki
190-HeLLoRd_85
191-MuSoniC
192-jamez
193-utkuka
194-yüksel75
195-Kıdemli
196-Shadow_éMRé
197-Mk4Ever.
198-splendour.rrr
199-SkyWrecker
200-lovelymadmex
201-HuzunSessizligi
202-LE10
203-gennosuke
204-cinci99
205-´ LioN `
206-_King_Hecktor_
207-TokioHoteL
208-HellLord_gs
209-razor_18
210-BrightDaggers
211-BeyzadeM
212-Baracuda
213-alpernbugra
214-Neces#
215-üşkufe
216-1299
217-Mr.Seko
218-OziiX
219-Blue Dragon
220-oreilly
221-by_rappe
222-sefa:0003
223-gunship
224-tımestop
225-Başbuğ66
226-enesbduman@gmail.com
227-Bench.Press
228-chelick
229-_NeverminD_
230-Reasonable
231-tolgayuk
232-bornovali89
233-YouR@ck
234-last_funy
235-Fatih Sultan Mehmet
236-Metal Fırtına
237-platonn
238-Alkan34
239-TurkTime
240-The souls migration
241-_Kubar_
242-yokan
243-Reis-i Eagles
244-PirateToSupport
245-ycealtin
246-aragorn01
247-gazisaltuk
248-zayef-
249-nanaka9
250-go_spurs_go
251-emregkargi
252-aly2400
253-Sultan Abdülhamid
254-iö
255-locturnal
256-xyolcu
257-£se®
258-mustafam33
259-Mutsuz Son
260-Melancolie B
261-conquête
262-hacckteam
263-TiredWarrioR
264-aspmaster
265-KILIÇ
266-nobran19
267-themehmetoner
268-IFatalTürkI
269-Saurone
270-Furkan*
271-Malibaba
272-Heathen
273-aeren58
274-cryzpolo26
275-INSENSITIVE
276-ProPerTyGanGsta
277-ReaLSamiko
278-_GrayWolf_
279-burakkagan
280-the_imam912
281-Brscngznc
282-scarface26
283-KadirSahin™
284-CasparoF
285-darklike
286-İnciİzmir
287-berataydogdu
288-berataydogdu
289-hakacho
290-accman
291-vdeniz09
292-rogueugur10






imza ;
< Resime gitmek için tıklayın >
Türk ve Osmanlı Tarihi Kulübü

 
[image]http://img225.imageshack.us/img225/2457/793armafo0.gif[/image]
[link=http://forum.donanimhaber.com/m_22293386/mpage_1/key_//tm.htm#22293386][color=#CC0000][b][size=1]Türk ve Osmanlı Tarihi Kulübü[/size][/b][/color][/link]





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Fetih -- 3 Ağustos 2011; 22:32:05 >

-
16 yıl
Yüzbaşı

< Resime gitmek için tıklayın >





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi -quasar -- 15 Haziran 2008; 8:13:55 >
Bu mesaja 2 cevap geldi.
F
16 yıl
Yarbay
Konu Sahibi

E
16 yıl
Yarbay

hayırlı olsun Osman,
destek olunmalı


Bu mesaja 1 cevap geldi.
B
16 yıl
Yarbay

M
16 yıl
Yarbay

Bende varım

< Resime gitmek için tıklayın >





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mega Therion -- 3 Nisan 2008; 10:40:19 >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
B
16 yıl
Yarbay

M
16 yıl
Yarbay

M
16 yıl
Yarbay

Ergenekon destanı

Ergenekon destanı, Göktürkler'in türeyişini anlatan bir Türk destanıdır. Genel olarak, düşman tarafından hile ile yenilgiye uğratılan Türklerin, Ergenekon Ovası'nda yeniden türeyip tekrar eski yurtlarına dönerek düşmanlarıyla çarpışmalarını anlatır.

Efsanenin Sadeleşmiş Özet Hali: Türk illerinde Türk oku ötmeyen, Türk kolu yetmeyen, Türk'e boyun eğmeyen bir yer yoktu. Bu durum yabancı kavimleri kıskandırıyordu. Yabancı kavimler birleştiler, Türkler'in üzerine yürüdüler. Bunun üzerine Türkler çadırlarını, sürülerini bir araya topladılar; çevresine hendek kazıp beklediler. Düşman gelince vuruşma da başladı. On gün savaştılar. Sonuçta Türkler üstün geldi.

Bu yenilgileri üzerine düşman kavimlerin hanları, beğleri av yerinde toplanıp konuştular. Dediler ki: "Türklere hile yapmazsak halimiz yaman olur"

Tan ağaranda, baskına uğramış gibi, ağırlıklarını bırakıp kaçtılar. Türkler, "Bunların gücü tükendi, kaçıyorlar" deyip artlarına düştüler. Düşman, Türkler'i görünce birden döndü. Vuruşma başladı. Türkler yenildi. Düşman, Türkleri öldüre öldüre çadırlarına geldi. Çadırlarını, mallarını öyle bir yağmaladılar ki tek kara kıl çadır bile kalmadı. Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler, küçükleri tutsak ettiler.

O çağda Türkler'in başında İl Kagan vardı. İl Kagan'ın da birçok oğlu vardı. Ancak, bu savaşta biri dışında tüm çocukları öldü. Kayı (Kayan) adlı bu oğlunu o yıl evlendirmişti. İl Kagan'ın bir de Tokuz Oguz (Dokuz Oğuz) adlı bir yeğeni vardı; o da sağ kalmıştı. Kayı ile Tokuz Oguz tutsak olmuşlardı. On gün sonra ikisi de karılarını aldılar, atlarına atlayarak kaçtılar. Türk yurduna döndüler. Burada düşmandan kaçıp gelen develer, atlar, öküzler, koyunlar buldular. Oturup düşündüler: "Dörtbir yan düşman dolu. Dağların içinde kişi yolu düşmez bir yer izleyip yurt tutalım, oturalım." Sürülerini alıp dağa doğru göç ettiler.

Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar. Bu tek yol da öylesine sarp bir yoldu ki deve olsun, at olsun güçlükle yürürdü; ayağını yanlış yere bassa, yuvarlanıp paramparça olurdu.

Türkler'in vardıkları ülkede akarsular, kaynaklar, türlü bitkiler, yemişler, avlar vardı. Böyle bir yeri görünce, ulu Tanrı'ya şükrettiler. Kışın hayvanlarının etini yediler, yazın sütünü içtiler. Derisini giydiler. Bu ülkeye Ergenekon dediler.

Zaman geçti, çağlar aktı; Kayı ile Tokuz Oguz'un birçok çocukları oldu. Kayı'nın çok çocuğu oldu, Tokuz Oguz'un daha az oldu. Kayı'dan olma çocuklara Kayat dediler. Tokuz'dan olma çocukların bir bölümüne Tokuzlar dediler, bir bölümüne de Türülken. Yıllar yılı bu iki yiğidin çocukları Ergenekon'da kaldılar; çoğaldılar, çoğaldılar, çoğaldılar. Aradan dört yüz yıl geçti.

Dört yüz yıl sonra kendileri ve süreleri o denli çoğaldı ki Ergenekon'a sığamaz oldular. Çare bulmak için kurultay topladılar. Dediler ki: "Atalarımızdan işittik; Ergenekon dışında geniş ülkeler, güzel yurtlar varmış. Bizim yurdumuz da eskiden o yerlerde imiş. Dağların arasını araştırıp yol bulalım. Göçüp Ergenekon'dan çıkalım. Ergenekon dışında kim bize dost olursa biz de onunla dost olalım, kim bize düşman olursa biz de onunla düşman olalım.

Türkler, kurultayın bu kararı üzerine, Ergenekon'dan çıkmak için yol aradılar; bulamadılar. O zaman bir demirci dedi ki: "Bu dağda bir demir madeni var. Yalın kat demire benzer. Demirini eritsek, belki dağ bize geçit verir." Gidip demir madenini gördüler. Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler. Dağın altını, üstünü, yanını, yönünü odun-kömürle doldurdular. Yetmiş deriden yetmiş büyük körük yapıp, yetmiş yere koydular. Odun kömürü ateşleyip körüklediler. Tengri'nin yardımıyla demir dağ kızdı, eridi, akıverdi. Bir yüklü deve çıkacak denli yol oldu.

Sonra gök yeleli bir Bozkurt çıktı ortaya; nereden geldiği bilinmeyen. Bozkurt geldi, Türk'ün önünde dikildi, durdu. Herkes anladı ki yolu o gösterecek. Bozkurt yürüdü; ardından da Türk milleti. Ve Türkler, Bozkurt'un önderliğinde, o kutsal yılın, kutsal ayının, kutsal gününde Ergenekon'dan çıktılar.

Türkler o günü, o saati iyi bellediler. Bu kutsal gün, Türklerin bayramı oldu. Her yıl o gün büyük törenler yapılır. Bir parça demir ateşte kızdırılır. Bu demiri önce Türk kaganı kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver. Sonra öteki Türk beğleri de aynı işi yaparak bayramı kutlarlar.

Ergenekon'dan çıktıklarında Türklerin kağanı, Kayı Han soyundan gelen Börteçine (Bozkurt) idi. Börteçine bütün illere elçiler gönderdi; Türkler'in Ergenekon'dan çıktıklarını bildirdi. Ta ki, eskisi gibi, bütün iller Türkler'in buyruğu altına girdi.
< Resime gitmek için tıklayın >


Bu mesaja 3 cevap geldi.
D
16 yıl
Binbaşı

Şeyh EDEBALİ'den Osman Gazi'ye Nasihat
“Ey Oğul!

Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..

Ey Oğul!

Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.

Oğul!

Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.

İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir...

Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler.

En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlı’yı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..

Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!..

Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.

Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.

Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın...”



M
16 yıl
Yarbay

BOZKURT DESTANI

Bozkurt Destanı, Çin kaynaklarında kayıtlıdır ve iki ayrı söyleniş biçimi vardır. Ama bu ikisi arasında pek az fark vardır.


Birinci Söyleyiş

Hun Ülkesinin kuzeyinde So adı verilen bir ülke vardı. Burada, Hunlarla aynı soydan olan Gök Türkler otururdu. Bir gün Göktürkler So Ülkesinden ayrıldılar. Bu sırada başlarında Kağan Pu adlı bir yiğit vardı. Kağan Pu'nun on altı kardeşi bulunuyordu. On altı kardeşten birinin annesi bir kurttu.

Annesi Göktürklerce en kutsal yaratıklardan biri olarak bilinen ve böyle kabul edilen bir kurt olduğu için delikanlı, rüzgârlara ve yağmura söz geçirir, bu iki kuvveti buyruğu altında tutardı.

Bununla beraber, So Ülkesindeki yurtlarından ayrılan Göktürkler düşmanlarının baskınına uğradılar.

Bu baskında düşmanlar bütün Gök Türkleri yok ettikleri gibi on altı kardeşten sadece birisi kurtulabildi. Kurtulan delikanlı annesi kurt olan idi.

Bu delikanlının da, birisi yaz diğeri de kış ilâhının kızı olan iki karısı vardı. Baskından sonra her ikisinden ikişer oğlu oldu. Zamanla kalabalıklaşıp çoğalan halk, çocuklardan en büyüğünü kendilerine Hakan seçtiler; o zamanki adı Göktürk dilinde değildi. Hakan seçilir seçilmez Göktürkçe olmayan bu adını bıraktı ve Türk adını aldı.

Ondan sonra Türk on kadınla evlendi, birçok çocukları oldu. İçlerinden Asena adını taşıyan biri hakanlık tahtına geçince boyun adı da Aşina oldu.


İkinci Söyleyiş

Hunların bir boyu olan ve adına Aşina denilen Türk boyu Hazar Denizinin batı taraflarında yerleşmişti. Türklerin ilk atası olarak biliniyordu. Rahat ve huzur içinde otururlarken bir gün ansızın düşmanların baskınına uğradılar. Baskının sonunda kimse sağ kalmadı.

Her nasılsa küçücük bir çocuk bu baskından sağ kalmış bir köşeye sığınmıştı. Düşmanlar onu da gördüler. Fakat, cılız ve küçük bir çocuk olduğu için kimse ondan korkmadı ve ona aldırmadı. Hattâ içlerinden acıyanlar bile çıktı. Ama düşman yine de her ihtimali düşünüp, çocuğu öldürmektense kolunu bacağını kesip orada öylece bırakmayı uygun gördü; düşündükleri gibi yaptılar.

Kolunu bacağını kesip, yan ölü hâle getirdikleri çocuğu alıp bataklıkta bir sazlığa attılar; bırakıp gittiler.

O sırada, nereden çıktığı bilinmeyen bir dişi Bozkurt göründü, geldi, çocuğu emzirdi. Yaralarını yalayıp iyi etti. O günden sonra da, avlanıp getirdiği yiyeceklerle çocuğu besleyip büyüttü, gücünü kuvvetini arttırdı.

Zamanla Bozkurt'un beslediği çocuk gürbüzleşti.

Günlerden sonra bir gün, baskın yapıp Aşina soyunu yok eden düşman başbuğu, kolunu bacağını keserek sazlığa attıkları çocuğun yaşadığını öğrendi. Adamlar gönderip durumu öğrenmek, sağ kaldı ise öldürtmek istedi.

Düşman başbuğunun gönderdiği asker geldiğinde, kolu bacağı kesik gencin yanında bir dişi Bozkurt gördü. Dişi Bozkurt tehlikeyi sezmişti, dişleriyle gerici yakaladığı gibi denizin öte yanına geçirdi; orada da durmayıp Altay Dağlarına doğru götürdü. Orada, her tarafı yüksek dağlarla çevrili bir yaylada bir mağaraya yerleştirdi, onunla evlendi; on oğlan doğurdu!

Mağaranın bulunduğu yayla yeşillikti; serin gür suları, meyve ağaçlan, av hayvanları vardı. Oğlanlar orada büyüdüler, orada evlendiler. Her birinden bir boy türedi. Bunlardan birinin adı da Asine boyu idi.

Asine, kardeşlerinin içinde en akıllı, en gözü pek, en yiğit olanı idi. Bu yüzden Türk Hakanı o oldu.

Soyunu unutmadı. çadırının önüne her zaman, tepesinde bir kurt başı bulunan bir tuğ dikti.

Aradan çok yıllar geçti. Aşina boyuna Asençe adlı bir başka yiğit hakan oldu. Bunun zamanında ise Aşine boyu, bulundukları yerden çıkıp daha güzel yurtlara yerleştiler.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
F
16 yıl
Yarbay
Konu Sahibi

Türk Adı Nerden Geliyor?



Türk Milleti'nin tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir; Türkler binlerce yıldan beri tarih sahnesinde yer almaktadırlar. Bu durum, bilim adamlarının dikkatini çekmiş ve onları Türk kelimesinin kökenini araştırmaya yöneltmiştir. Türk adının kaynağını bulmak amacıyla yapılan araştırmaların sonuçlarına dayanarak çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Kimi uzmanlara göre, Türk adına ilk defa MÖ 14. yüzyılda "Tik" veya "Tikler" şeklinde rastlanılmıştır. Bazı uzmanlar ise bu adın MÖ 14. yy.dan önce de var olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Türkler'in binlerce senelik geçmişi göz önünde bulundurularak, Türk adının nereden geldiğine ilişkin birçok iddia ortaya atılmıştır.
Türkler'in eski dönemlerine ilişkin bilgilerin kökeni çoğunlukla Çin tarihine dayanmaktadır. Çinli tarihçiler MÖ 2000-1000 yılları arasında ilk Türk hükümdarlarından bahsetmektedirler. Bununla birlikte, eski Çin kaynaklarındaki Türk hükümdarlarının ve devletlerinin adları Çince yazılıdır. Bunların Türkçe karşılıkları tam anlamıyla bilinmemektedir. Profesör Erol Güngör'ün deyişiyle, "Bizim atalarımız o çağda "Türk" adıyla anılmıyordu. "Türk" kelimesi bugün bir milletin adıdır ama atalarımız o zaman henüz bir millet halinde değildi. Boy ve aşiretler halinde yaşıyorlardı ve her aşiretin ayrı bir adı vardı."
Türk adının tarih sahnesine çıkışı MS 6. yüzyılda kurulan Göktürk milleti ile olmuştur. Orhun kitabelerinde yer alan "Türk" adı daha çok "Türük" şeklinde gösterilmiştir. Yani, Türk kelimesini ilk defa resmi olarak kullanan siyasi teşekkül Gök-Türk İmparatorluğu olmuştur. Göktürkler'in ilk dönemlerinde Türk sözü bir devlet adı olarak kullanılmışken, daha sonra Türk Milleti'ni ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır.
Çin İmparatoru MS 585 yılında, Gök-Türk Kağanı İşbara'ya gönderdiği mektupta "Büyük Türk Kağanı" diye hitap etmiştir. İşbara Kağan'ın Çin İmparatoru'na cevabi mesajında da "Türk Milleti'nin Tanrı tarafından kuruluşundan bu yana 50 yıl geçti" ifadesine yer verilmiştir. Bunlar Türk adını resmileştiren olaylar olarak tarihe geçmiştir.
Göktürk yazıtlarında Türk sözü daha çok "Türk Budun" şeklinde geçmektedir. Türk Budun, Türk Milleti anlamındadır. Dolayısıyla Türk adı bu dönemlerde bir topluluğun veya kavmin isminden ziyade siyasi bir mensubiyeti belirleyen bir kelime olarak görülmektedir. Yani Türk soyuna mensup olan bütün boyları ve toplulukları ifade etmek üzere milli bir isim haline gelmiştir.
Türk kelimesinin anlamı üzerinde de çeşitli görüşler vardır. Bunlardan bazıları şu şekildedir:
Çin kaynaklarında "Tu-küe (Türk)" miğfer olarak yorumlanmakta; İslam kaynaklarında ses benzeşmesine dayanarak terk edilmekte, olgunluk çağı şeklinde değerlendirilmektedir.
Arminius Vambery'nin 19. yüzyılda yazdığı eserlerinde belirttiğine göre, Türk kelimesi "türemek"ten gelmektedir.

Ünlü Alman Türkolog Albert von Le Coq, Türk deyişinin "güç-kuvvet" anlamı taşıdığını ileri sürmüştür.
Bu konudaki diğer çalışmalara göre, Türk kelimesi, "Altaylı (Ceyhun ötesi Turanlı)" kavimlerini tanımlamak üzere 420'li yıllardaki bir Pers metninde görülmektedir. Yine 515'de, "Türk-Hun" (Kudretli Hun) tabirinin de geçtiği bilinmektedir. İran kaynaklarında Türk kelimesinin "güzel insan" karşılığında kullanıldığı belirtilmektedir.

9. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud, "Türk adının Türkler'e Tanrı tarafından verildiğini" belirtmiş; "gençlik, kuvvet, kudret ve olgunluk çağı" demek olduğunu bir kez daha vurgulamıştır. Türk kelimesinin "güçlü-kuvvetli" anlamına geldiği, bugün neredeyse bütün tarihçiler tarafından kabul görmüştür.

Türk Yurdu
Günümüzde sayıları 350 milyonu aşan ve oldukça geniş bir bölgeye yayılmış olan Türkler'in ilk ana yurdunu tespit edebilmek için geniş araştırmalar yapılmıştır. Çeşitli alanlarda, farklı uzman ve bilim adamlarınca yapılan çalışmalar sonucunda her alanda farklı iddialar gündeme gelmiştir. Böylece ortaya şöyle bir tablo çıkmıştır:

Tarihçiler, Çin kaynaklarına dayanarak Altay Dağları'nın; etnologlar, İç Asya'nın kuzey bölgelerinin; dil araştırmacıları, Altaylar'ın veya Kingan Dağları'nın doğu ve batısının; kültür tarihçileri, Altay-Kırgız Bozkırları arasının; sanat tarihçileri, Kuzeybatı Asya sahasının; antropologlar ise Kırgız Bozkırı-Tanrı Dağları arasının ilk Türk ana yurdu olduğunu iddia etmişlerdir.
Bu konudaki araştırmalara göz attığımızda, Türkler'in ilk ana vatanlarının kesin sınırlarını çizmenin mümkün olmadığı görülür. Bunun asıl nedeni Türkler'in ilk zamanlardan itibaren oldukça geniş bir alana yayılmalarıdır. Son yıllarda yapılan dil araştırmaları göz önüne alındığında, ilk Türk yurdunun "Altay Dağları'ndan Urallar'a kadar uzanan, Hazar Denizi Kuzeydoğu Bozkırlarından Tanrı Dağları'nı kapsayan çok geniş bir bölge" olduğu anlaşılmaktadır.

Türkler, tarihin akışı içerisinde, ana yurtlarından çok uzak mesafelere göç ederek geniş bir coğrafi alana yayılmış; bugün Balkanlar'dan Çin Seddi'ne, Sibirya Bozkırları'ndan Horasan, Afganistan, Tibet'e kadar olan bölgeleri yurt edinmişlerdir.

Günümüzde özgürlük ve eşitliğin öncülüğünü yaptıklarını iddia edenler bilmelidir ki, insan hak ve hürriyetlerinin gerçek anlamdaki ilk uygulayıcısı Türkler olmuştur. Türkler tarafından kurulan devletlerde din, dil ve ırk ayrılığı gözetilmeksizin herkese eşit davranılmıştır. Profesör Hakkı Dursun Yıldız bu gerçeği, "Bütün tarih boyunca Türkler'de din, dil ve ırk ayrılığı sebebiyle Amerika ve Avrupa'da her zaman rastlanan bir katliama, işkenceye ve hakların elinden alınmasına kesinlikle rastlanmamaktadır" şeklinde ifade etmiştir.

Dikkat çekici bir nokta, eski Türk kavimlerinde, kadınların erkeklerle neredeyse eşit haklara sahip olmalarıydı. Türk kadınları toplum hayatının hemen her aşamasında görev alırlar; yeri geldiğinde savaşmaktan çekinmezlerdi.

Alıntı.




Videoyu izlemek için tıklayınız
Videoyu izlemek için tıklayınız


Bu mesaja 1 cevap geldi.
A
16 yıl
Yüzbaşı




Osmanlı Padişahlarının Ünvanları


--------------------------------------------------------------------------------
ADLİ
: "Adil". II. Bayezid, III. Mehmed ve II. Mahmud'a verilmiştir.

AĞA
: "Komutan". Ordudaki kıdemli görevlilere, Yeniçeri ağası ve Kızlar ağası gibi saray korumalarına verilmiştir.

AHRETLİK
: "Manevi evlat". Dürrüşehvar'a verilmiştir.

AK BAŞLI
: "Ak başlıklı". Aktimur'a verilmiştir.

ALP
: "Kahraman asker". Daha çok ilk dönemde kullanılmakla beraber kabilevi yapılanma sona erdiği dönemde de kullanılmaya devam edilmiştir.

AMCAZADE
: Amca çocuğu.

ARSLAN
: "Arslan veya Arslan yürekli".

AVCI
: IV. Mehmed'e verilmiştir. Hayatındaki en önde gelen uğraşısı idi. Edirne civarında kendisini bu iptilaya kaptırmıştı.

BAHİR
: "Denizci"

BAHTİ
: "Talihli". I. Ahmed'e verilmiş ve onun tarafından şiirlerinde maslah olarak kullanılmıştır.

BAŞ
:"Lider", "Başkan". Baş-Çuhadar" veya "Kapıcı-başı" gibi genellikle diğer ünvanlarla beraber kullanılmıştır.

BEDROS
: "Kurnaz". Genel bir Ermeni adıdır ve güya II. Abdülhamid'in yüz hatları itibariyle Ermeniler'e benzediğini ima için ona verilmiştir. Wittlin'in anlattığı bir hikayeye göre, Abdülhamid'in babası I. Abdülmecid değil, Abdülhamid'in annesiyle gizli aşk hayatı yaşamayı başaran bir Ermeni'dir. Abdülhamid'in annesi Trimüjgan'ın muhtemelen Ermeni olması daha kolay anlaşılır bir açıklamadır.

BEY
: "Efendi", "Şehzade". Zamanla bu ünvan değerini kaybetti ve daha ziyade İngilizce'deki esquire gibi nezaket ünvanı haline geldi.

BEYCEĞİZ
: "Küçük Şehzade"

BEYLERBEYİ
: "Bölge Valisi". Büyük eyaletlerin idarecisine verilmiştir.

BEYZADE
: "Şehzade oğlu". Padişahların kızlarının oğullarına verilen ünvandır. İlk dönemlerdeki "Sultanzade" ünvanının yerini almıştır.

BIYIKLI
: "Sakallı"

BOŞNAK
: "Bosnalı"

CEDDÜ'L OSMAN
"Osmanlıların Babası".Süleyman Şah'a verilmiştir.

CEMCA
: "Cemşid gibi güçlü". Sultan için Doğu dillerinde kullanılan bir ünvan.

CİHANDAR
: "Dünyanın Efendisi". III. Selim'e verilmiştir.

CİVAN
: "Genç". 2138/ Mehmed'e verilmiştir.

ÇAKIRCI
: "Şahinci"

ÇAVUŞ
: "Rütbeli Er", "Haberci"

ÇELEBİ
: "Beyefendi". "Kibar Efendi", "Genç Efendi". II. Mehmed dönemine kadar padişah oğullarına verilen ünvandır. Ayrıca I. Mehmed'e de özellikle verilmiştir.

ÇELEBİ SULTAN
: "Kibar-Şehzade". 1594 yılına kadar sancak valisi olan padişah oğullarına verilmiş olan ünvandır.

ÇUHADAR
: "Kahya".

DAMAD-I ŞEHRİYARI
: "Padişah Damadı". Padişahların kızlarıyla evlenenlere verilen ünvandır. Ancak bu sadece babasının saltanatı döneminde evlenen kızların kocalarına uygulanmıştır. Ayrıca aynı isimlerdeki birkaç veziri seçmek için de bu ünvan kullanılmıştır.

DAYE
: "Süt Anne"

DEFTERDAR
: "Hazineci"

DELİ
: I. Mustafa ve İbrahim'e verilmiştir.

DİVİTDAR
"Yazma kutusunu taşıyan"

DOĞANCI
: "Doğan yakalayıcısı"

DÜZME(CE)
: "Sahte". Kendi adına çıkan isyan döneminde ve aslı konusundaki şüpheye ifade etmek üzere Mustafa'ya verilmiş ünvandır.

EBU'L FETH
: "Fethin babası". II. Mehmed'e verilmiştir.

EFENDİ
: I. Abdülmecid döneminden itibaren padişah oğullarına verilen ünvandır. Ayrıca tarikat üyeleri arasında da bir dereceyi gösteren tabirdir.

EĞRİ
: "Eğri-büğrü". Topal olan Cihangir'e verilmiştir.

EĞRİ FATİHİ
: III. Mehmed'e verilmiştir.

EMİR
: "İdareci", "Şehzade". Yarı bağımsız idareciler için kullanılmıştır. Ayrıca Selçıklulara bağımlı olduğu süre zarfında I. Osman için kullanılmıştır. 1402-1413 arasındaki Fetret Devri esnasında I. Bayezid'in oğullarından birinin açık şekilde üstün idareci olmadığını göstermek için yeniden kullanılmıştır.

EMİRÜ'L MÜ'MİNİN
: "Müslümanların İdarecisi". Halifeye verilen isimlerden biri olup I. Selim'in Mısır seferinden sonra Osmanlı padişahlarına da verilmiştir.

ENİŞTE
: "Kızkardeşin kocası"

FAHREDDİN
: "Dinin öğüncü". I. Osman'a verilmiştir.

FATİH
: İstanbul'u fethinden dolayı II. Mehmed'e verilmiştir.

FATİH-İ BAĞDAT
: "Bağdat'ı fetheden" IV. Murad'a verilmiştir.

FRENK
: Frank. Başlangıçta Fransa'dan gelenler için kullanılmışken oldukça genişletilerek herhangi bir Avrupa ülkesi için de kullanılmıştır.

GAZİ
: Daru'l Harbde savaşan kişilere ve Hristiyanlara karşı alınmış zaferlerdeki askerlere verilen ünvandır. Özellikle de O. Osman, Orhan, I. Murad, I. Bayezid, II. Mehmet ve IV. Murad için kullanılmıştır.

GENÇ
: II. Osman'a verilen isimdir.

GÖZDE
: Padişahın cariyeleri için kullanılmıştır.

GÜLEÇ
: "Neşeli"

GÜREŞÇİ
: Güçlü olduğu için I. Mehmed'e verilmiştir. "Güreşçi" mi "Kürüşçü" mü olduğu şeklinde bir şüphe var ise de, doğru şekli "Güreşçi" şeklindeki Padişah için kullanımıdır.

GÜVEY
: "Damad"

GÜZELCE
: "Yakışıklı"

HACE, HACİ
: "Hacı". Hace kadınlar için, Hacı erkekler için kullanılna formudur. Mekke'de Hac görevini tamamlayan kişiye verilen ünvandır.

HADİMU'L HARAMEYNİ'Ş ŞERİFEYN
: "İki mübarek şehir olan Mekke ve Medine'nin koruyucusu". I. Selim'e 1517'de Mekke Şerifi tarafından bu şehirlerin anahtarı gönderilmek suretiyle verilmiş bir ünvandır.

HAFIZ
: "Koruyucu". Genişletilmek suretiyle Kur'an'ı ezbere bilen kişiye denilmiştir.

HAKANİ
: "Emperyal"

HAKANÜ'L BERREYN
VE'L BAHREYN
: "Karaların ve Denizlerin Hakanı". Padişahın gücünün ihtişamını ifade eden ünvanlardan biridir.

HALİFE
: Son Abbasi Halifesinin 1538'de ölümüne kadar halifeliği elinde tuttuğu şeklindeki birtakım düşüncelere rağmen, 1517 yılında Halifeliğin I. Selim'e ve onun mirasçılarına geçmesi, İslam'da önemli ölçüde sert tartışmalara neden olmamıştır. Cam. Mod. Hist., 91'de: "Hilafet İslam'ın temel prensiplerinden biridir ve bütün Müslümanlar tek bir imam tarafından idare edileceklerdir. Ayrıca İmam'da Hz. Peygamber'in kabilesi olan Kureyş'ten olacaktır. 1517 yılında İmamlık, Haşimoğullarından Mehmed Ebu Cafer'in güçsüz ellerindeydi ve halifeliği Kahire Sarayı'nda sembolik olarak devam ettiriyordu. Abbasilerin en son halifesi olarak Sultan Selim lehine halifelikten feragat etti. Bu biçimsel geçiş, Kureyş kabilesine mensup olmamakla birlikte Türk sultanlarının Müslümanların idarecisi veya İmamı olmalarının temeli oldu. Halifeliğin Osmanlılara geçişi, Mekke Şerifi'nin Kabe'nin anahtarlarını Selim'e göndermesi, böylece Selim'in Mukaddes Beldeler'in koruyucusu olmasıyla halifeliğin tanınması onaylanmış oldu" der. S. Lane Po

HAN
: Kırım idarecileri için kullanılmıştır. II. Selim tarafından torunu İbrahim'e verilmiştir.

HANÇERLİ
: "Hançer taşıyan"

HANIM SULTAN
: "Prenses Hanım". Padişahların kadın tarafından kız torunlarına verilen ünvan.

HANTAL
: "Beceriksiz"

HASEKİ SULTAN
: "Gözde Prenses". Erkek evlat doğurmuş olan padişah gözdelerine verilen ünvan. Genellikle ilk dört veya altı anne ile sınırlanmıştır.

HASEKİ KADIN
: "Gözde Kadın". Padişah kızlarının annelerine verilmiştir.

HATUN
: "Hanım". İlk dönemlerde, son dönemlerdeki Valide Sultan yerine padişahın nikahlı eşlerine verilen ünvandır.

HEZARPARE
: "Bin parça". Ölümünden sonra kendisine yapılan suikasde işaret etmek için Ahmed'e verilen ünvandır.

HÜMAYUN
: "Padişaha ait". -Devlet kuşu, saadet anlamına gelen- "Hümay"dan alınmıştır.

HÜNKAR
: "Hükümdar" I. Murad ve II. Mehmed'e verilen ünvan.

HÜDAVENDİGAR
"Hükümdar", "Bey". I. Murad'a verilmiş ve daha sonra da Bursa Sancağı içinde kullanılmıştır. Yine Orhan ve II. Murad için de kullanılmıştır.

İKBAL
: "Talih". Haremde il rütbe ilerlemesi.

İLHAMİ
: "İlham alan". III. Selim'e verilen ünvandır.

KALAYLIKÖZ
: "Beyaz Fındık"

KANBUR
: I. Mahmud'a verilmiştir.

KANLI
: Politikasını ima için II. Abdülhamid'e verilmiştir.

KANUNUİ
: "Adil". II. Mehmed'e ve özellikle de I. Süleyman'a verilmiştir.

KAPUDAN PAŞA
: "Amiral". Osmanlı donanmasının başındaki kimseye verilmiştir.

KARA
: I. Osman ve birçok kişiye verilmiştir.

KEHLE-İ İKBAL
: "Talih bitti"

KETHÜDA
: "Kahya".

KIZIL
: "Kırmızı"

KOCA
: "Büyük".

KOZHEYCİ
:"Fındık satıcısı"

KÖSE
: "Sakalsız"

KRAL
: Sırp ünvanı.

KUL
: "Köle".

KULOĞLU
: "Köleoğlu"

KÜRÜŞÇÜ
: "Yay gerdiren". Bir sanatta pir kabul edildiği için I. Mehmed'e verilmiştir.

LALA
: "Terbiyeci". Özellikle hem sarayda, hem de tayin edildikleri sancak valiliklerinde genç şehzadeleri yetiştirenlere verilen ünvandır.

Lİ/LI/LU
: "den,dan" Yer isimlerine bağlanır. Kişinin doğum yerini işaret için kullanılmıştır.

MAKBUL
: "Gözde"

MAKTUL
: "Öldürülmüş"

MEHD-İ ULYA-YI
SALTANAT
: "Büyük saltanat beşiği". Diğer bir ismi de Valide Sultan'dır.

MEKRİ
: "Kurnaz"

MEST
: "Sarhoş". II. Selim'e verilmiştir.

MEYVEİ
: "Meyve satan"

MIRAHOR
: "Ahırların muhafızı". "Emir-i Ahur"dan gelmedir.

MİRZA
: "Şehzade". İran ünvanıdır.

MUHASSIL
: "Vergi tahsildarı"

MUHSİN
: "Bağışlayıcı"

MUHTEŞEM
: Avrupalılar tarafından I. Süleyman'a verilen ünvandır. Türkler kullanmazlar.

MUID
: "Okulda düzeni sağlayan"

MUSAHİP
: "(Padişah'a hususi işlerinde) Yardım eden" ve daha geniş ifadesiyle "Gözde".

MÜVERRİH
: "Tarihçi"

NEBİL / NEBİLE
: "Prens/Prenses". Mısır ünvanıdır.

NAİB
: "Vekil".

NAKKAŞ
: "Dekoratör"

NAMZET
: "Aday". Henüz tam olarak evlenmemiş, nişanlı olan padişah kızlarına verilen ünvandır.

NİŞANCI
: "Saltanat mührünün muhafızı".

NİŞANCI OĞLU
: "Saltanat mührü muhafızının oğlu".

OĞUZ
: "Temiz" veya "Genç erkek"

OSMANCIK
: "Küçük Osman". I. Osman için kullanılmıştır.

PADİŞAH
: "Hükümdar". İran kaynaklı bir ünvandır. Sultanların çok fazla arzu ettikleri en yüksek makamdır. Herhangi bir kimse tarafından sultanla eş anlamlı olarak da kullanılabilir. Son döenmlerde Fransız Kralları için de kullanılmıştır.

PALABIYIK
: "Kavisli uzun bıyıklı".

PARE
: ""Parça". "Hezarpare" ve "Şekerpare"de olduğı gibi.

PEHLİVAN
: "Şampiyon", "Güreşçi". I. Mehmed'e verilmiştir.

REİSÜ'L-KÜTTAB
: "Katiplerin Reisi".

RUM
: "Rumeli". Temelde Roma ve Roma İmparatorluğu içinde kalan yerleri ifade eder. Böylece Anadolu Selçukluları, İran Selçuklularından ayrılmışlardır. Ayrıca "Rum Beylerbeyi" altında Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa eyaletlerini de temsil eder.

SAHİB-KIRAN
: "Her zaman başarılı Hükümdar". I. Süleyman ve IV. Murad'a verilen ünvandır.

SAİBÜ'L-AŞERETİ'L - KAMİLET
: "On numarayı tamamlayan". Onuncu sultan olduğu için I. Süleyman'a verilmiştir.

SANCAK
: "Büyük Bayrak". "Eyalet".

SANCAK BEYİ
: "Eyalet İdarecisi".

SARHOŞ
: II. Selim'e verilmiştir.

SARI
: "Sarı", "Soluk". II. Selim'e verilmiştir.

SARIKÇI
: "Sarık yapan"

SEDEF-İ DÜRR-İ HİLAFET
: "Hilafet incisinin sedefi". Bir diğer ünvanı da "Valide Sultan"dır.

SEMEN/SEMİZ
: "Şişman"

SERASKER
: "Ordu komutanı".

SEYYİD
: "Peygamber soyundan gelen"

SİLAHDAR
: "Silahları muhafaza eden memur". Sultanın hususi görevlilerinden biri.

SİPAHİ
: "Atlı asker"

SIĞIR
: II. Selim'e verilmiştir.

SOFU
: II. Bayezid'e verilen ünvandır.

SULTAN
: "Prens". En az üç farklı kullanımı vardır. En geçerlisi, 'devletin başı" olarak kullanımıdır. "Sultan Han Murad"da olduğu gibi "Han" ile birlikte "Şehzade"lik ifadesi anlamında da kullanılmıştır. Bu şekli genellikle padişah oğulları içindir ve özellikle de II. Mehmed döneminden sonradır. bununla beraber eğer isimden sonra kullnaılmışsa o ismin "Prenses" olduğunu ifade eder: Fatma Sultan'da olduğu gibi. Yine "Haseki" ve "Valide" kelimleri ile de birleştirilerek kullanılmıştır.

SULTANÜ'L-GUZAT
: "Gaziler sultanı". İlk dönem ünvanıdır. I. Murad ve diğerlerine verilmiştir.

SULTANZADE
: "Prenses oğlu". Padişah kızlarının oğullarına veya erkek torunlarına verilen ünvandır.

ŞAH-I ALEM-PENAH
: "İmparator", "Dünyanın barınağı". Padişahın üstünlük ünvanlarından biridir. İran menşe'lidir.

ŞAHİN
Sokullu Mehmed Paşa'ya verilmiştir.

ŞAHZADE/ŞEHZADE
: "Padişahın oğlu". I. Mehmed ile başlayarak padişahların oğullarına verilmiştir.

ŞEHİD
: Savaşta dini uğruna ölen kişi. I. Murad ve II. Osman'a verilmiştir.

ŞEHRİ
: "Şehirli"

ŞEYH
: Edebali'ye verilmiştir.

ŞEYHÜLİSLAM
: "Müfti". Halifenin altında olup İslam'ın başkanıdır.

ŞÜCAEDDİN
: "Dinin kahramanı". Orhan'a verilen ünvandır.

TAVAŞİ
: "Hadım"

TAVİL
: "Uzun". Sokullu Mehmed Paşa'ya verilmiştir.

TEKFUR
: "Kral". Ermenice "Tagavor"dan alınmıştır.

TIRNAKÇI
: "Dolandırıcı"

TİRYAKİ
: Genellikle uyuşturucu veya sigara tiryakiliği için kullanılır.

UĞURLU
: "Şanslı"

VALİDE
: "Anne".

VALİDE SULTAN
: "Prenses Anne". Saltanatları döneminde padişahların annelerine verilen ünvandır. XVI. yüzyılda girmiştir.

VELİ
: II. Bayezid'e verilen ünvandır.

VELİAHT
: "Tahta geçecek şehzade". Tahta geçecek kişi için son dönemde kullanılmıştır. Ancak 1876 Anayasası tahta çıkacak şehzadenin "en yaşlı erkek evlat" olmasını belirleyinceye ve diğer şehzadeleri reddedinceye dek uygulanamamıştır. Hatta VI. Mehmed'e "Veliahd-ı Sani" (Tahtın ikinci varisi) ünvanı verilmişti. Benzer bir makam, Kırım Hanlarından Nureddin'e de verilmiştir.

VEZİR
: "Bakan". "Ağır sorumluluk yüklenen".

VEZİR-İ AZAM
: "Başbakan", "Baş vezir". Bir diğer formu da "Sadr-ı Azam"dır.

VOYNUK
: "Bulgar savaşçısı"

VOYVODA
: "İdareci". Moldavya ve Lehistan prensliklerinden birinin yöneticisine verilen ünvandır.

YAĞLIKÇI
: "Yağlık satan"

YAVUZ
: "Yiğit". I. Selim'e verilmiştir.

YENİÇERİ
: "Yeni askerler." Meşhur Yeniçeri Ocağı mensupları.

YILDIRIM
: I. Bayezid'e verilmiştir.

ZADE
: "-oğlu". Genellikle "ın soyu" anlamında genişletilmiştir



Bu mesaja 1 cevap geldi.
A
16 yıl
Yüzbaşı

Osmanlı Sultanlarının Doğum Yerleri

I. Osman
Söğüt (?)

Orhan
?

I. Murad
Bursa (?)

I. Bayezid
Edirne (?)

I. Mehmed
Edirne (?)

II. Murad
Amasya

II. Mehmed
Edirne

II. Bayezid
Dimetoka

I. Selim
Amasya

I. Süleyman
Trabzon

II. Selim
İstanbul

III. Murad
Manisa

III. Mehmed
Manisa

I. Ahmed
Manisa

I. Mustafa
Manisa

II. Osman
İstanbul

IV. Murad
İstanbul

İbrahim
İstanbul

IV. Mehmed
İstanbul

II. Süleyman
İstanbul

II. Ahmed
İstanbul

II. Mustafa
Edirne

III. Ahmed
Hacıoğlu Pazarı

I. Mahmud
İstanbul

III. Osman
İstanbul

III. Mustafa
İstanbul

I. Abdülhamid
İstanbul

III. Selim
İstanbul

IV. Mustafa
İstanbul

II. Mahmud
İstanbul

I. Abdülmecid
İstanbul

Abdülaziz
İstanbul

V. Murad
İstanbul

II. Abdülhamid
İstanbul

V. Mehmed
İstanbul

VI. Mehmed
İstanbul

II. Abdülmecid
İstanbul


Bu mesaja 1 cevap geldi.
Ç
16 yıl
Binbaşı

Kulubümüz tekrardan hayırlı olsun arkadaşlar, en güzel paylaşımlarla bu kulubümüzü eskisinden daha güzel yerlere getiricez İNŞALLAH

Paylaşımlar için teşekkürler

Üye alımı başlarsa benide eklemeyi unutma Fetih


Bu mesaja 1 cevap geldi.
Ç
16 yıl
Binbaşı

MEHMETÇİK İSMİNİN ANLAMI


Milletlerin tarihlerine şan ve şeref örnekleri veren kahramanlık için çeşitli düşünce ve yorumlar vardır. Bu düşüncelerde çok kere cesaret ile kahramanlık karıştırılmış ve karıştırılmaktadır. Cesaret, insanda sadece manevi bir kuvvet, kahramanlık ise fazilettir. Kahramanlık ruhu ferde ırkından intikal eder. Bir millet yapısı itibariyle kahraman değilse, içinden çıkacak birkaç yiğitle dünya üzerinde özgür yaşamak imkanını bulamaz veya özgürlüğü her savaşta tehlikeye girer.

Buna karşı bir milletin cephede savaşan evlatları dünyayı hayretler içinde bırakan kahramanlıklar yaratmışsa hiç şüphe yok ki o milletin yalnız cephede savaşan erleri değil beşik sallayan anaları, okul çağındaki evlatları ve ak saçlı ihtiyarları, sonuç olarak bütünü kahramandır.

Türk ordusunun kahraman askerine verilen unvan olarak “Mehmetçik” simgesi, kökenini İslamiyet öncesi Türk medeniyetine kadar uzanmaktadır. Atalarımız daha Orta Asya’dayken belirli eşyaları, cisimleri ve şekilleri belirli manalara simge yapmışlardır. Mesela, “ok” Tanrı’ya bağlılığın, “yay” da bu bağlılığın cihana yayılmasının simgesiydi. Keza davulun, tuğun devlet şeklinde değişik anlamları vardı. Doğal olarak Türk ordusu içerisinde görev yapan askerler için de bir simge geliştirilmişti. Bu dönemde Türk ordusu içerisinde görev yapan askerlere “alp”, alp er”, “alperen” vs. gibi unvanlar verilmekte idi. Bu unvanların verilmesinin temel nedeni askeri kişiliğin bir kişiye ait olmaması, tüm ulusu temsil etmesi nedeniyle olmuştur.

İslamiyet sonrası Türk ulusunun oluşturduğu devletler içerisindeki ordularda görev alan askerlere “Mehmetçik” unvanının verilmesi görülmeye başlanmıştır. Bu durumun gerekçesi ise şu şekilde ortaya konmaktadır: İslam dini benimsendikten sonra uluslar üzerinde özellikle bu dinin peygamberi olan Hz. Muhammed’e karşı bir hayranlık oluşmuştu. Oluşan bu hayranlık üzerine insanlar doğan erkek çocuklarının birçoğuna “Mehemmed”¹ ismini vermişlerdir. Bu isim daha sonra “Mehmet” şekline dönüşecektir.² Mehmet isminin kullanımı günümüzde de yaygın şekilde görülmektedir. Özellikle kırsal kesimde yaşayan insanlarımızın birçoğu doğan erkek çocuklarına “Mehmet” ismini koymaktadırlar.

“Mehmet” isminin kullanım alanının bu kadar geniş olması sonucunda zamanla askere giden erkek evlatlar için söylenen bir deyim haline dönüşmüştür. Tüm Türkiye’de bu şekilde anılan askerlerimizin bu adı alması zaten cesaret ve kahramanlığının sonucu olmuştur. Bütünü kahraman olan bir milletin fertlerini ismen ayırt etmek, kahramanlıklarını sayabilmek ise imkansızdır. İşte onların hepsini bir tek adla bağrına basmak için Türk milleti, adları ayırt edilemeyen evlatlarının hepsine birden bir sevgi, kendisini savaş alanlarında tanıyan düşmanları ise bir saygı nişanesi olarak “MEHMETÇİK”3 demiştir. Mehmetçik bütün Türk ordusunun simgesidir. Mehmetçik bir isim değil bir fikirdir, bir amaçtır.

¹ “Mehemmed” isminin verilmesinin altında yatan neden olarak da İslam peygamberi Hz. Muhammed’in kutsallığının zedelenmemesi fikri yatmaktadır.
² Türkçesinin dil zenginliğinin belirtilerinden biri olarak da nitelendirilebilir. Böylece fazla sesler kelime içerisinden çıkarılarak Türkçenin sadeliği korunmuş oluyordu.
3 “Mehmetçik” kelimesinde “Mehmet” kelimesine”-çik” eki gelmiştir. Bu ek, kelimeye sevgi anlamını kazandırmaktadır.


Bu mesaja 1 cevap geldi.
O
16 yıl
Er

H
16 yıl
Yüzbaşı

HOCAM BENİ YAZ BÖYLE BİR TARİHİMİZ OLDUĞU İÇİN GURUR DUYDUM HERZAMAN


Bu mesaja 1 cevap geldi.
S
16 yıl
Yüzbaşı

A
16 yıl
Yarbay

Önceki konudaki birçok paylaşımı okumuştum. Bende varım. Yararım olursa ne mutlu...


Bu mesaja 1 cevap geldi.