Arama butonu
Bu konudaki kullanıcılar: 1 misafir
13
Cevap
1077
Tıklama
1
Öne Çıkarma
Simulasyonda mı yaşıyoruz?
K
6 yıl
Yarbay
Konu Sahibi

"Temel bir gerçeklikte yaşıyor olmamız, yani bir simulasyonda yaşamıyor olma ihtimalimiz bana göre milyarda bir." Elon Musk

"Bir zekâ tarafından oluşturulmuş kurallarla yapılmış bir dünyada olduğumuz sonucuna vardım…” Michio Kaku

"Birinin hard-diskinde yaşıyor olma ihtimalinizin yazı tura atmakla eşdeğer olduğunu düşünüyorum" Neil deGrasse Tyson

" Eğer herhangi bir bilgisayar oyununda bir karakter olsaydım, tıpkı bizim evrenimizde olduğu gibi sonunda kuralların tamamen katı ve matematiksel göründüğünü fark ederdim." MIT’den Max Tegmark

“Doğanın yasaları matematiğin diliyle yazılmıştır.” – Galileo Galilei

“Aniden, evreni devasa bir hesaplama makinesi olarak yorumlamayı düşündüm.” Konrad Zuse

" Evren dev bir kuantum bilgisayarıdır. Var olan her şey bir bilgisayar çıktısıdır. Hesaplamalar ilerledikçe, algıladığımız anlamda gerçeklik ortaya serilmektedir. Evren eğer bir simülasyon ise programın algoritmik yapısında bugün parçacık fiziğinin standart modelince belirlenmiş temel parçacıklar ve kuvvetleri yöneten bir takım simetriler, yük, parite, spin gibi belirli özelikler standart olarak vardır. Sadece bunlar da değil, temel sabitler ve alan kuvvetlerinin göreli değerleri algoritmanın diğer standartlarıdır. Programı yürüten “işlem” ise bugün bizim temel ilkelerini oraya koymaya çalıştığımız kuantum mekaniğinin esasları olmalıdır. 
Simülatör muhtemelen simülasyonda ortaya çıkabilecek tüm olasılıkları önceden hesaplamıştı: Zeki varlıklar buna dahil. Ancak bu varlıkların bir simülasyonda yaşadıklarına dair kuşkuya kapılmalarının önüne geçecek kanıtları algoritmaya yerleştimeye gerek duyacağını sanmıyorum. " MIT’den Seth Lloyd

“Hiçbir şey gerçek değil” John Lennon

" Bir Sim’in içinde yaşayıp yaşamadığınızın farkında olup olmamak değil, önemli olan bunun ne koşullarda gerçekleştiğinin “ayırdında” olabilmek ve bu anlayışa erişebilmektir. Eğer bir simülasyonun içinde yaşıyor olma olasılığım belirmişse ve ben bunun ne derecede olası olduğuna dair entelektüel bir kavrayışa sahip isem, artık gerçekten de bir simülasyonda yaşayıp yaşamadığımın pratik olarak hiç bir önemi kalmaz. Eğer bu olasılık gelecekte bir gün bilimsel çabalarımız neticesinde tam bir açıklığa kavuşur ise, bu yine bilimin, bilimsel düşüncenin bir zaferi olarak tarihimizdeki yerini alacaktır. 
Sayın Tegmark’ın sözleriyle; eğer bir bilgisayar oyununda herhangi bir karakter kuralların tamamen katı ve matematiksel göründüğünü “fark edebilmiş” ise, bu karakter o oyunun “Theory of Everything”(Her Şeyin Teorisini) çözmüş demektir. Bu da ancak saygı duyulacak bir iştir. " Stephen Hawking

" Bilimin erişim alanı dışında kalan her şey kesinlikle anlamsızdır veya kesinlikle gerçek dışıdır demiyoruz. Bunu diyemeyiz de çünkü; gerçekliğin doğası bizim insan türü olarak kavrayış sınırlarımızı aşabilir bir nitelikte olabilir. Altını çizmekte fayda var: Bilim elbette gerçeklere, somut ve ikna edici gerçeklere ulaşma çabasıdır. İnsani bir faaliyettir. Dolayısıyla bizim gerçeklik olarak addettiğimiz, bilimin bize sağladığı fikirlere dayalıdır. Bence çürütülemez bir önerme deney bilimlerinin olamaz, ama bu onu anlamsız kılmaz. Bilimsel kuramlarımızın pek çoğu sınanamaz bilim öncesi kuramlardan geliştirildi. Newton’un kuramının geçmişinin izi Anaksimandros’a Hesiedos’a kadar geri götürülebilir; eski atomculuk kuramı 1905’lere kadar sınanamaz olarak kaldı. Doğrusu bilimsel kuramlarımızın çoğu bilim öncesi öykülerden doğmuştur. Bu öykülere ‘anlamsız’ demenin yanıltıcı olacağını düşünüyorum” Karl Popper



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

H
6 yıl
Yarbay

bana göre bu şekilde düşünüşlerin tamamının tek sebebi kainatın muazzam büyüklüğü. o kadar büyük ki insan denen varlık zerre boyutunda ve bu boyutu ile varken yok gibi bir şey.

şimdi biz varken yok gibi isek bu anlam bizi simülatif olarak göstermekte. şöyel diyelim bu kainatın yaratıcısı olan zihniyet bizi zaten zerreye toza dumana katmış.

mevzuu bitmiş gerçekleri de ortaya sermişken halen düşünüyor olmamız bir hata denebilir.



S
6 yıl
Yarbay

Tarih boyunca evreni anlamak icin nufusun cok az kisminin dusunmesi simulasyon iddiasiyla dogrudan ortusmektedir..

Anonim..



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
Z
6 yıl
Yarbay

Simülasyon nedir

Analitik felsefenin içinde yerini alan yapısalcılık sahip olduğu gelenekten kaynaklı olarak kavramsal bilgiyi dolayısıyla anlamı reddetmektedir

Yapısalcılıkta sözcükler basit ses oyunlarından ibarettir

Bu da sözcüğün bağlamdan yoksun olmasına neden oluyor

Örneğin

Bağlamcı hegelde her şeyin yeri vardır

İnsanda devlette mutlak tine bir yerde bağlanır

Bağlamdan yoksun olan yapı donmuştur

Yani ölü ve halihazırda yaşayan sözcükler yoktur çünkü hepsi zaten noksanlığı ifade eder

Türkçe dersinde dil canlı bir organizma denilmesinin sebebi budur

Bizim açımızdan ise şeyin şey olmadığı durumsa daimiliktedir

Sürekli en başarılı olmak varoluşsal krizlere sürükler

Eşyanın tabiatı gereği serüvenlerin eşyasıdır onlar

Yırtılan tişörtünüzün neden bu hale geldiği bir serüvendir

Oysa bu zamanın estetik anlayışı raflarda pet şişelerin durmasını gerektiriyor

Yapısalcılardan sonra ise bu sorunun farkına varmış postyapısalcılar işte bu durumu simulasyon olarak kavramsallaştırmışlardır


Bu mesaja 2 cevap geldi.
L
6 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: Zodion

Simülasyon nedir

Analitik felsefenin içinde yerini alan yapısalcılık sahip olduğu gelenekten kaynaklı olarak kavramsal bilgiyi dolayısıyla anlamı reddetmektedir

Yapısalcılıkta sözcükler basit ses oyunlarından ibarettir

Bu da sözcüğün bağlamdan yoksun olmasına neden oluyor

Örneğin

Bağlamcı hegelde her şeyin yeri vardır

İnsanda devlette mutlak tine bir yerde bağlanır

Bağlamdan yoksun olan yapı donmuştur

Yani ölü ve halihazırda yaşayan sözcükler yoktur çünkü hepsi zaten noksanlığı ifade eder

Türkçe dersinde dil canlı bir organizma denilmesinin sebebi budur

Bizim açımızdan ise şeyin şey olmadığı durumsa daimiliktedir

Sürekli en başarılı olmak varoluşsal krizlere sürükler

Eşyanın tabiatı gereği serüvenlerin eşyasıdır onlar

Yırtılan tişörtünüzün neden bu hale geldiği bir serüvendir

Oysa bu zamanın estetik anlayışı raflarda pet şişelerin durmasını gerektiriyor

Yapısalcılardan sonra ise bu sorunun farkına varmış postyapısalcılar işte bu durumu simulasyon olarak kavramsallaştırmışlardır
Reis sen türkçe derslerine mi giriyordun. Senin de bizim gibi bir insan olduğunu unutabiliyorum bazen.



G
6 yıl
Yüzbaşı

Simülasyon oluşturabilmek için taklit etmeniz gerekir. Yani, bu evrenden daha gerçek bir evren var demek istiyorsunuzdur. Simülasyonun yapılma amacı ya testler daha gerçek olan yerde yapılamıyordur ya da çok zaman aldığından simülasyona ihtiyacınız vardır. Yani burada işleyen zaman daha hızlı olabilir yorumunu yapabiliriz. Gerçekliğe ulaşabilmek için rastsal değerler kullanılmalıdır çünkü bizim evrenimiz rastsaldır. Bu da demek oluyor ki daha gerçek olan evrende de sabit değil rastsal. Her kimse simülasyonu yaratan, zaman kavramını kendi evreninde kesinlikle kontrol edemiyor. Zaman ondan evla. Yani simülasyon denen bir durum mevcutsa tanrı yetenekleri sıradan biri olurdu. Gerçeklik nedir sorusuna da hiçbir zaman cevap verilemezdi. Sonsuzluk denen kavram bu evrende anlaşılamadığından her ürettiğimiz fikirde karşımıza paradox olarak hep geliyor olacak. Yani dosyanın şifresi sonsuzluk.



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

K
6 yıl
Yarbay
Konu Sahibi

quote:

Orijinalden alıntı: Zodion

Simülasyon nedir

Analitik felsefenin içinde yerini alan yapısalcılık sahip olduğu gelenekten kaynaklı olarak kavramsal bilgiyi dolayısıyla anlamı reddetmektedir

Yapısalcılıkta sözcükler basit ses oyunlarından ibarettir

Bu da sözcüğün bağlamdan yoksun olmasına neden oluyor

Örneğin

Bağlamcı hegelde her şeyin yeri vardır

İnsanda devlette mutlak tine bir yerde bağlanır

Bağlamdan yoksun olan yapı donmuştur

Yani ölü ve halihazırda yaşayan sözcükler yoktur çünkü hepsi zaten noksanlığı ifade eder

Türkçe dersinde dil canlı bir organizma denilmesinin sebebi budur

Bizim açımızdan ise şeyin şey olmadığı durumsa daimiliktedir

Sürekli en başarılı olmak varoluşsal krizlere sürükler

Eşyanın tabiatı gereği serüvenlerin eşyasıdır onlar

Yırtılan tişörtünüzün neden bu hale geldiği bir serüvendir

Oysa bu zamanın estetik anlayışı raflarda pet şişelerin durmasını gerektiriyor

Yapısalcılardan sonra ise bu sorunun farkına varmış postyapısalcılar işte bu durumu simulasyon olarak kavramsallaştırmışlardır
Üstadım Simulasyon, struct'ı yani yapıyı kapsar. Simulasyon oyunun kendisidir. Struct (yapı) ise oyunun oynanış biçimidir.



Oyuncular, oynadıkları oyun hakkında, forum ortamlarında tartışırlar , karşılıklı fikir alışverişinde bulunurlar. Ancak oyun programcıları, oyunun yapılışını tartışırlar. Bilim felsefecileri, evrenin programını, yani simulasyonun işleyişini çözmeye çalışırlar, ancak sosyologlar bu simulasyon içerisindeki oyunu nasıl oynayacağımızı tartışırlar. İşte bu yüzden simulasyon teorisi, structurism(yapısalcılığın) üzerinde bir yerlerdedir.



Mesela dünya üzerinde milyonlarca oyuncunun internet üzerinden bağlanarak birlikte oynadıkları MMO tarzı oyunlar vardır. Örnek vermek gerekirse, Black Desert Online isimli oyun dünya üzerinde milyonlarca oyuncuya sahiptir. Bu oyunda oyuncular yaratık öldürerek, bitki toplayarak, madencilik yaparak gelişirler. Harita üzerindeki birçok kaynağı toplayarak kendi ihtiyaçlarını karşılayıp oyunda ilerleme sağlarlar. Ayrıca 100'lerce oyuncu bir araya gelip klan oluşturur, diğer kalanlarla savaşarak ganimet ve kazanç elde edebilirler.



Oyunun forumuna girdiğimizde, birçok oyuncunun gelişme yöntemleri ile ilgili sorular sorduğunu görürüz. Hayvan öldürüp derisini toplayıp kıyafet yapıp satmak, madencilik yapıp değerli taşlar elde edip satmak, para kazanmak, savaşmak vb.. gibi oyunun oynanış stratejileri ile ilgili fikir alışverişinde bulunurlar. Ancak bu oyuncular, oyunun nasıl yapıldığı, hangi programlama dili ile yazıldığı, hangi algoritmaların kullanıldığı konusuna hiç girmezler. Çünkü onlar programlamadan anlamaz.



İşte Yapısalcılık tartışması da böyledir. Oyunu nasıl oynayacağımız tartışmasıdır. Birey mi toplumu(yapıyı) etkiler, toplum mu bireyi etkiler? Bu dünyadaki oyunumuzu Marksist düzenle mi oynamalıyız, yoksa kapitalist düzende mi oynamalıyız. Bütün bu tartışmalar oyuncuların tartışmalarıdır.



Ancak benim gibi bir oyun programcısı, böyle bir oyunun nasıl yapıldığını araştırır, benzer oyunlar yapmak üzere kendini geliştirir, yapılmış oyunun kodlarını çözmeye çalışır. İşte ben burada oyuncu değilim, simulasyoncuyum. Fizik bilim adamı, tıpkı bir oyunun kodlarını çözerek anlamaya çalışan hacker gibidir. Kodları çözerse, oyundaki kullanılan algoritmaları anlayabilir, oyunun nasıl yapıldığını anlayabilir. Hacker olabilmek için kodlama bilmek şarttır. Bu yüzden oyunun kodlarını oyuncu değil, programcı çözebilir. Simulasyon da ancak fizikçiler çözebilir. Çünkü onlar kuantum fiziğini bilir. Evrenin programlandığı programlama dili kuantum fiziğidir.



Yani kısacası simulasyonu çözmek sosyologların işi değildir. Fizikçilerin işidir. Evrenin bir simulasyon olduğu fikri bilim felsefesinden doğar, Yapısalcılık ise sosyolojiden doğar. İkisinin birbiriyle alakası yoktur.



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
Z
6 yıl
Yarbay

quote:

Orijinalden alıntı: kingman29

Üstadım Simulasyon, struct'ı yani yapıyı kapsar. Simulasyon oyunun kendisidir. Struct (yapı) ise oyunun oynanış biçimidir.



Oyuncular, oynadıkları oyun hakkında, forum ortamlarında tartışırlar , karşılıklı fikir alışverişinde bulunurlar. Ancak oyun programcıları, oyunun yapılışını tartışırlar. Bilim felsefecileri, evrenin programını, yani simulasyonun işleyişini çözmeye çalışırlar, ancak sosyologlar bu simulasyon içerisindeki oyunu nasıl oynayacağımızı tartışırlar. İşte bu yüzden simulasyon teorisi, structurism(yapısalcılığın) üzerinde bir yerlerdedir.



Mesela dünya üzerinde milyonlarca oyuncunun internet üzerinden bağlanarak birlikte oynadıkları MMO tarzı oyunlar vardır. Örnek vermek gerekirse, Black Desert Online isimli oyun dünya üzerinde milyonlarca oyuncuya sahiptir. Bu oyunda oyuncular yaratık öldürerek, bitki toplayarak, madencilik yaparak gelişirler. Harita üzerindeki birçok kaynağı toplayarak kendi ihtiyaçlarını karşılayıp oyunda ilerleme sağlarlar. Ayrıca 100'lerce oyuncu bir araya gelip klan oluşturur, diğer kalanlarla savaşarak ganimet ve kazanç elde edebilirler.



Oyunun forumuna girdiğimizde, birçok oyuncunun gelişme yöntemleri ile ilgili sorular sorduğunu görürüz. Hayvan öldürüp derisini toplayıp kıyafet yapıp satmak, madencilik yapıp değerli taşlar elde edip satmak, para kazanmak, savaşmak vb.. gibi oyunun oynanış stratejileri ile ilgili fikir alışverişinde bulunurlar. Ancak bu oyuncular, oyunun nasıl yapıldığı, hangi programlama dili ile yazıldığı, hangi algoritmaların kullanıldığı konusuna hiç girmezler. Çünkü onlar programlamadan anlamaz.



İşte Yapısalcılık tartışması da böyledir. Oyunu nasıl oynayacağımız tartışmasıdır. Birey mi toplumu(yapıyı) etkiler, toplum mu bireyi etkiler? Bu dünyadaki oyunumuzu Marksist düzenle mi oynamalıyız, yoksa kapitalist düzende mi oynamalıyız. Bütün bu tartışmalar oyuncuların tartışmalarıdır.



Ancak benim gibi bir oyun programcısı, böyle bir oyunun nasıl yapıldığını araştırır, benzer oyunlar yapmak üzere kendini geliştirir, yapılmış oyunun kodlarını çözmeye çalışır. İşte ben burada oyuncu değilim, simulasyoncuyum. Fizik bilim adamı, tıpkı bir oyunun kodlarını çözerek anlamaya çalışan hacker gibidir. Kodları çözerse, oyundaki kullanılan algoritmaları anlayabilir, oyunun nasıl yapıldığını anlayabilir. Hacker olabilmek için kodlama bilmek şarttır. Bu yüzden oyunun kodlarını oyuncu değil, programcı çözebilir. Simulasyon da ancak fizikçiler çözebilir. Çünkü onlar kuantum fiziğini bilir. Evrenin programlandığı programlama dili kuantum fiziğidir.



Yani kısacası simulasyonu çözmek sosyologların işi değildir. Fizikçilerin işidir. Evrenin bir simulasyon olduğu fikri bilim felsefesinden doğar, Yapısalcılık ise sosyolojiden doğar. İkisinin birbiriyle alakası yoktur.

Alıntıları Göster
Ben simülasyon derken psikolojik bağlamdan hareket ettim

Sonuçta bir şeyin simülasyon mu yoksa gerçek mi olduğu o kişinin düşünce dünyasına bağlıdır

Eğer bir şeyin simülasyon olup olmadığı ereksel nedene bağlıysa bunun fenomenler dünyasının ardındaki tümel gerçeklik fikrinden bir farkı kalmıyor

Ve bu aşkın olanın yadsınması manasına geliyor

Diğer bir deyişle hümanizm

Yoksa simülasyon soyutlamanın kendisi mi



K
6 yıl
Yarbay
Konu Sahibi

quote:

Orijinalden alıntı: sething

Tarih boyunca evreni anlamak icin nufusun cok az kisminin dusunmesi simulasyon iddiasiyla dogrudan ortusmektedir..

Anonim..
Şu yaşadığımız düşündürücü çağda, asıl düşündürücü olan, insanların düşünmüyor olmasıdır.



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >


Bu mesajda bahsedilenler: @HADO77
I
6 yıl
Yarbay

Evren zaten tamamen dijital bir yapıda .. Analog diye bir şey yok evrende .. Kuantum düzeyinde her şey ama her şey istisnasız "kesikli" yapıda .. Evren bu yüzden mükemmellikten çok uzak bir yer .. Evrende herhangi bir bölgede saniyenin milyonda birinde bile o kadar çok hata var ki .. Bunu oyun/yazilim mantigiyla dusunursek o kadar bug var ki .. Eger yazilimda yasasak bile bu yazilim berbat bir yazilim .. Hepimiz varız ve hepimiz yokuz .. Kuantum tartismasz insanligin kesfettigi ve one surdugu acik ara en buyuk , en derin ve en genis bilim alani .. Bakalim zaman daha neler gosterecek ..





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Irishman -- 5 Temmuz 2018; 15:34:40 >

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.
G
6 yıl
Yarbay

Aslında dijital yapı dediğimiz şey de bir çeşit dil. Yine insanın ürettiği bir dil. 0'lar ve 1'ler, class ve struct'lar, değil mi? İnsan dili dediğimiz şey, deterministik ve dijital bir forma mahkumdur. "Olabilir" derken bile, kesin bir belirsizlik durumunu işaret ederiz. Ve bunu, yaşadığımız diğer somut belirsizlik durumlarıyla ilişkilendirerek kavrarız. Bilim de dil ve tecrübe üzeriden yapılır. Ve bunların ifade edilmeleri, dile bağlı oldukları için elbette dijitalmiş gibi gözükürler.

Yani bence evren dijital yapıda derken şöyle yapıyoruz: Kendi uydurduğumuz dijital dili, yine kendi uydurduğumuz dijital bir senaryoyla benzetiyoruz. Bence bu, simülasyona dayalı hiçbir şeyin göstergesi olamaz. Evet, belki yine de simülasyon gibi bir şeyi yaşıyoruzdur, ama buna dair en küçük bir kanıt bile göremiyorum ben. Anca öyleymiş gibi hissedebiliriz o kadar.





< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-73A8A7D1E -- 5 Temmuz 2018; 19:14:15 >

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaja 1 cevap geldi.

Bu mesajda bahsedilenler: @ComicsCİ
I
6 yıl
Yarbay

Zaten insan kendi yarattigi simulasyonlardan yola cikiyor .. Bizim algımız ve kapasitemiz belli .. Bilgisayardaki simulasyonlar nasil yine kendi uydurdugumuz 0 ve 1'li kesiklerse evren de oyledir diyoruz .. Çünkü insan baska turlu simulasyon gormedi , gorse de algilayabilecegi mechul ..



< Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >


Bu mesajda bahsedilenler: @vamparf
S
6 yıl
Yarbay

tanrı,simülasyon teorisi,zeus,uçan spagetti canavarı vs. bunların temeli ''bir yaratıcı gücün olması gerektiği'' düşüncesi. kimisi bu yaratıcı güce allah diyor kimisi yapay zeka. bu ''yaratıcı gücün gerekliliği'' düşüncesi devam ettikçe ortaya bir çok teori atılacaktır simülasyon teorisi gibi. toprağın en önemli varlık olduğu çağda insanoğlu toprağı kutsallaştırdı,günümüz teknoloji çağında ise yapay zekayı kutsallaştırma eğiliminde. temel soru ''simülasyonda mıyız,değil miyiz?'' ya da ''bizi allah mı yarattı?'' değil. temel soru ''yaratıcı bir güç var mı, yok mu?''



M
5 yıl
Er

Evren, karanlık enerji, karanlık madde, insan, ruh, bilinç ve varoluş hakkındaki gerçekler...

https://mgdeveci.blogspot.com



< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

DH Mobil uygulaması ile devam edin. Mobil tarayıcınız ile mümkün olanların yanı sıra, birçok yeni ve faydalı özelliğe erişin. Gizle ve güncelleme çıkana kadar tekrar gösterme.