B

Çavuş
12 Ocak 2007
Tarihinde Katıldı
Takip Ettikleri
0 üye
362907 Gün Cezalı
356678 gün 4 s. 18 dk.
Gönderiler Hakkında
B
17 yıl
next
evet arkadaşlar çevremde kim varsa şikayetçi

burada bazı arkadaşların ve gürcan abininde dedigi gibi çok agır ve hantal hiç artısı olmayan bir ürün bende alma gafletinde bulundum ama hemen 2 gün sonra geri verdim kurtuldum,gürcan abinindedigi cihazlara baktım gerçekten çok güzel ama parası bana fazla geldi,biraz daha para biriktirebilirsem dreambox alacagım
B
17 yıl
D SMART ALANIN AKLINA ŞAŞARIM
Sayın forum abilerim ben o kadar uydu cihazı kulandım avrupa japonya gördüm ama bu kadar agır kullanışsız bir cihaz görmedim zaten kanallarındada hiç bir şey olmayan çok ilkel bir sistem ancak bu kadar insanla dalga geçilir,yahu aha hiç bir şey yok ben asla sansui fırtınasından sonra bu cihaza güvenene şaşarım
B
17 yıl
GECE BURA HIZLANIYOR TOPİGİ
sayı azaldıkça baya hızlı giriş çıkış oluyor sayfalara bunu 3 saattir test ettim baya mesaj attım buranın tadı şimdi geldi
B
17 yıl
Okumanın Tarihi...Erdal Atabek
Erdal Atabek

Okumanın Tarihi...

''Skolastik pedagojiye göre anlamak, bilgi sahibi olmanın önkoşulu değildi. Öğrenciler bu kuralları ezberlemek durumundaydı. Bekleneceği gibi, sonuçlar çoğunlukla düş kırıcı oluyordu. 1450 yıllarında okula devam eden Jakop Wimpreling , yıllar sonra eski sistem altında öğrenim görenlerin çoğunun ne Latince okuyabildiklerini ne bir yazı ne de şiir yazabildiklerini, dini törenler sırasında okunan duaları da açıklayamadıklarını aktaracaktı.''

Bu 'kural ezberciliği' ne dayalı eğitim sitemi, İtalya ve Hollanda'da başlayan 'hümanist bilim adamları' tarafından yapılan eleştirilerle değişmeye başlar. Bu eleştiriler Fransa'ya ve Almanya'ya da ulaşır. 1441 yılında zamanın ünlü okulu Sélestat'a, Heidelberg Üniversitesi mezunu Louis Drinderberg müdür olarak atanır. Drinderberg, eğitime temel değişiklikler getirir. Okunan kitapların belirli bölümlerini sınıflarda tartışmaya açar. Eğitimi 'zorla ezberlemek' ten 'anlamaya' çevirir. Öğrencilerine, sınıfta okutulan metnin tartışılmasına olanak sağlayarak o güne kadar olanın çok üstünde bir öğrenme özgürlüğünü tattırır. 1477 yılında öldüğü zaman Drinderberg, arkasında Sélestat okulunda okuma öğrenmek için yepyeni bir sistemi bırakmıştı. Yerine gelen müdür Hofman da aynı yolu sürdürdü.

Aristoteles 'e göre, ''Gençlikte kök salmış iyi alışkanlıklar sonradan çekip çıkarılamazlar.''

Tatil için geldiğimiz Club Orient'de okuma listemizde olan 'Okumanın Tarihi' Alberto Manuel tarafından yazılmış. (Listenin öteki kitapları 'Karnından Konuşanın Öyküsü', 'Osmanlı'da Bir Köle', 'Ölümcül Kimlikler' .) 'Okumanın Tarihi' çok önemli bir kitap. Yazarı Alberto Manuel adında Arjantinli bir 'bibliyoman' (kitap tutkunu). Yazar, çevirmen ve editör. Jorge Lois Borges 'e iki yıl kitap okumuş. Okuma üzerine çok yönlü boyutlar açıyor, o okumanın dünya üzerindeki serüvenini anlatırken siz de okur olmanın nasıl bir ayrıcalık olduğunu bir kez daha anlıyor ve göneniyorsunuz. (Çeviri, Füsun Elioğlu - YKY - 2002)

Okumak, yazılanı okuyup da öylesine geçivermek değil.

Gerçek anlamda okumak, okuduğunu anlamak, anladığını tartışmak, tartıştığını yorumlamak, yorumladığından da kalıcı bir öz çıkarıp onu 'kullanılabilir bilgiler' arasına katmak becerisidir.

Bu anlamda okumak, kişiyi çok yönlü geliştiren bir kazanımdır.

Okumak, hem akademik zekâyı hem duygusal zekâyı geliştirir.

Görsel algı yoluyla seçici dikkati, belleği, muhakemeyi, sorun çözmeyi geliştirir ve hayal gücünü genişletir. Kişiye kendinden başkalarını da anlama yetisini (empati) kazandırır, ufkunu genişletir.

Bu yıl 'Fen ve Anadolu Liseleri Giriş Sınavları' nda alınan sonuçlar da çok düşündürücü oldu. Sınavda sorulan 100 soruyu bilen iki birincinin yanı sıra 40 bin 586 öğrenci sıfır puan aldı. Bu sıfır puan sorununu yorumlayan uzmanlar, genel olarak ''yorum soruları sorulduğunu, bu nedenle ezberle öğrenmiş öğrencilerin doğru yanıt veremediklerini'' açıklıyorlar. Belki puan değerlendirme sistemi de 'sıfır puan' sorununda rol oynuyor ama, ortaya çıkan durum mutlaka incelenmelidir.

Bu incelemede şu konuların araştırılması yer almalıdır:

**Bu öğrencilerde kitap okuma oranı ve düzeyi nedir?

Kitap okuyorlar mı?

Okuyorlarsa hangi kitaplar?

Bu kitapların tartışıldığı bir ortamları var mı?

Bu kitaplardan nasıl bir sonuç çıkarıyorlar?

**Öğrenciler, eğitimleri içinde soru sormayı öğreniyorlar mı?

Eğitim içinde soru sorma hakkı tanınıyor mu?

Bir konudan soru çıkarmayı öğreniyorlar mı?

Sordukları soruları tartışabiliyorlar mı?

Bu tartışmadan yeni inceleme konuları çıkarıyorlar mı?

Bu tartışma ve incelemeler nasıl bir sonuca varıyor?

**Öğrenciler, eğitimleri içinde özeleştiri yapmayı öğreniyorlar mı?

Öğrenciler kendi hakları ve görevleri konusunda ne düşünüyorlar?

Kendi doğru ve yanlışlarını nasıl tanımlıyorlar?

Kendi üzerlerine düşen görevleri biliyorlar mı?

Bu görevleri yaptıklarını düşünüyorlar mı?

**Öğrenciler yaşamla ilişkileri konusunda ne düşünüyorlar?

Yaşamdan beklediklerini nasıl sıralıyorlar?

Bu beklentide kendi paylarını nasıl görüyorlar?

Bu beklentilerde şansın, kendilerine verilen desteğin, kendi çabalarının payını nasıl görüyorlar?

Yaşam beklentilerindeki örneklerini kimlerden seçiyorlar?

Bu soruların yanıtları, hepimiz için bir durum çözümlemesi (analizi) olacaktır. Sadece sınav sonuçlarıyla gençlerimizi değerlendirmek gibi bir yanlıştan da toplumu kurtaracaktır.

Kanımca bu sorular yalnız öğrenciler için değil, eğitim alanında yer alan herkes için (öğretmenler ve eğitim yöneticileri için de), sonra da toplumdaki herkes için de yararlı bir araştırmanın yapılmasına yardımcı olacaktır.

Okumayı bilmeyen ve sevmeyen, okuduğunu anlamayan, bildiğini tartışmayan, soru sormayı öğrenmeyen, eleştirel düşünce yetisine sahip olmayan insanların toplumundan başarı bekleyemezsiniz.

Başarı, öyle rastlantılarla, kaderle, talihle, şansla açıklanacak bir hedefe varış değildir. 21. yüzyıl, gecikmelere tahammül gösteren bir yüzyıl değildir. Kaybedilen her yıl, artık kazanılması hayal olan on yıla denktir.

İşitirsen duyarsın,

Dinlersen anlarsın,

Okursan düşünürsün,

Sorarsan öğrenirsin.

Cumhuriyet 04.08.2003
B
17 yıl
Vurulduk Ey Halkım, Unutma Bizi
UĞUR MUMCU

Sesleniş...

Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.

Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.

Vurulduk ey halkım, unutma bizi...

Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...

Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık sustu.

Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. Sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.

Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öldük. Ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğu'daki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul'daki, Ankara'daki işçiler, sizin için öldük. Adana'da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.

Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Bağımsızlık, Mustafa Kemal' den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.

Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi...

Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşı'nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler. Vurulduk ey halkım, unutma bizi...

Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eline değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile alamamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.

Asıldık ey halkım, unutma bizi...

Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, Batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler.

Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...

Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.

Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi...

Cumhuriyet 25.8.1975
B
17 yıl
İNSAN HAYATTA EN ÇOK KİMİ NEYE GÖRE SEVER
SİZİN SIRALAMANIZ HANGİSİ BAZI ARKADAŞLARA SAÇMADA GELSE BAZILARINA MANTIKLI GELEBİLİR
B
17 yıl
tebessüm edin
B
17 yıl
SAYGISIZ GENÇLİK
B
17 yıl
Türklerin Ölümüne Neden Olan Son Sözcükler :)
Bunu buraya sokunca noluyo.?

Osman koş arka mahallede gavga varımış.!

Sen ne diyon, seninki de bişey mi ben sigaraya 4 yaşımda başladım.

Var mısınız bu gece 4 kasa bira içelim.?

Bak bu virajı 150'ynen dönecem şimdi.!

Ne oldu bilader bi sorun mu vardı.?

Gelsin len gelsin abisi gelsin netceğimiş.!

Du bi şaka yapam şuna.!

Abi senin için şöyle böyle diyolar.?

Burada elektrik var mı.?

Açılın bide ben bakayım.

Bide mavi kabloyu keselim.

Bu pimi cekince ne oluyor.?

Boyun masajı yapayımmı abi.?

Yok yok bişey olmaz sağlığa delalet.!

Vitesi boşa al abi az yakıyor öyle.

Ooo ooo o araba gelene kadar biz 10 kere karşıya geceriz bile hadi koşşşş..

Seni hocaya götürelim bişeyciğin kalmaz.

Kaptan koy ver gitsin radar yokkk...

Şşşşşş memo ; şu adamla öpüşen senin karın değilmi...

Yaw bağla işte o iki kabloyu;memet usta hep öyle yapıyordu ..

Senin kızı o Musa'ynan görmüşler dayı ha, benden söylemesi...

Bide fişi taktınmı tamamdır...

Sen ne diyon beee bu ucak boş depoyla bile 100 mil gider ahada bak ...

Silahın emniyedi kapalıydı demi abi ...

Çek oğlum bi fırt.

Otur otur sağlam orası...

Ustaaa hele ordan bi kalas at ...

Az kalsın ölüyoduk yav. Amaaan kötüye bişey olmaz hadi tekrar.

Kaptannn sağ serbestttttttttttttt ....

Ne gereği var ilacın kirve, bana bişey olmaz.

Durun ben ilk yardım kursuna gittim ...

Açılın ben çok yara diktim açılın bakem.

Komserim senin icin faşist diyolar...

Abi bu dabanca dolu mu? Ver bi bakayım.

Ben askerdeyken komandoydum , bak bize böyle bişey öğretmişlerdi..

Gel bi güreşelim senle....

Abi yanlış anlamada yengede bi icim suymuş haaaa...

Hadi bak koşarak geçecez bu arabayı.

alıntı
B
17 yıl
ATATÜRK\u0027Ü ANLATAN ÇOK GÜZEL BİR SİTE
Size harika bir site


http://ata1881.blogcu.com/page2
DH Mobil uygulaması ile devam edin. Mobil tarayıcınız ile mümkün olanların yanı sıra, birçok yeni ve faydalı özelliğe erişin. Gizle ve güncelleme çıkana kadar tekrar gösterme.